27 Haziran 2010 Pazar

Miroslav Stoch ve Fenerbahçe



Miroslav Stoch oyununu hızı, çabukluğu ve driplingi üzerine kurmuş skorer bir kanat forvet. Twente ile geçen sezon ligde oynadığı 32 maçta 10 gol attı. Fenerbahçe'nin geçen sezon açık rotasyonunda kullandığı Özer, Mehmet Topuz, Uğur Boral, Vederson, Kazım, Ali Bilgin ve Deivid'in geçen sezonki gol toplamının 107 maçta 9 olduğunu düşünürsek; Stoch'un bu performansının Fenerbahçe'ye transfer olmasındaki başlıca referanslardan biri olduğu su götürmez. Teşhis ve tedavinin doğru olduğu hissi uyandırdığı için taraftar da haliyle umut dolu. Bunun yanı sıra, yıllardır Fenerbahçe'de görülmediği üzere, henüz 21 yaşında, gelişime açık ve Chelsea tarafından nitelikleri takdir görmüş bir yetenek alındığı için de haklı bir sevinç var. Geçen sene, UEFA Avrupa Ligi maçlarında Fenerbahçe takımdaki en atletik ve trend oyuncu olan Gökhan Gönül'ü sürklase etmesi ve Galatasaray'a atılan çalım sevinci katlayan diğer etkenler. Teori de benim de paylaştığım bu görüşlerin hepsi geçerli ve değerli. Pratikte ise geçişler bu kadar net ve oyuncunun geçmişiyle paralel olmayabiliyor.

Felix Magath'ın teknik direktörlüğü satrançtan feyz alır, futbolu satranca benzetir. Satranç tahtasındaki taşlara oyun stratejisi doğrultusunda belirli roller biçilmiştir. Futbolda da her futbolcunun takımın dizilişi ve oyun anlayışı paralelinde spesifik görevleri ve yerine getirmek zorunda olduğu genel bir rolü var. Futbol çok fazla değişkeni olan bir oyun. Hangi futbolcu olursa olsun gerçekleşen bir transferi, sırf futbolcunun temel nitelikleri üzerinden yorumlamak bu yüzden çok da sağlıklı değil. 2009-10 sezonunun başında bizzat aynı hataya düşüp, Andre Santos'un ortasahanın solunda veya açıkta başarılı olabileceğini yazmıştım. En büyük dayanağım da oyuncunun yüksek tekniği, pas alışkanlığı ve kalitesiydi. Andre Santos birkaç maç beklediğim gibi oynamış, Fenerbahçe'nin Andre Santos'lu ortasahası Cristian'ın da gelişiyle eskiye göre daha seri ve isabetli pas yapmış ve oyuncu da jeneriklik goller atmıştı. Velakin ligin devamında Andre Santos itiş kakışı sevmediği, fiziksel olarak yıprandığı ve temposu düştüğü için ikinci devrenin ortasına kadar sol açıkta paspas olmuştu. Ta ki beke geçene kadar.

Stoch transferi için de benzer tehlike sözkonusu.

Fenerbahçe son 5 sezondur ortalama tempoda, bol pasa dayanan 4-2-3-1 / 4-4-1-1 oynamaya alışmış bir kulüp. Aykut Kocaman'ın futbolculuk döneminde Carlos Alberto Parreira'dan etkilendiği gerçek. Teknik direktörlük kariyeri de genellikle çift santrfor kullanması dışında Fenerbahçe'nin son 5 sezonunda kazandığı oyun anlayışıyla paralellik gösteriyor.

Fenerbahçe önümüzdeki sene ister 2 ister 1 santrforla oynasın, eğer yakın tempoda, bol paslı ve ortasahanın kenarlarında kaleye uzak oynayan 2 kenar oyunculu düzeni değişmediği takdirde Miroslav Stoch'un beklenilen katkıyı yapamayacağını düşünüyorum. Zira Stoch ortasaha karakterli bir oyuncu değil, pas yeteneği vasat, zaten asistten ziyade skor düşünüyor. Fizik olarak da ortasahanın kenarlarında oynamak için çelimsiz. Türkiye'de oynayan baltazarlar ve delik deşik zeminlerde tıpkı Andre Santos gibi yıpranması muhtemel. Bu şartlarda hızı ve dripling yeteneği de atıllaşıp; Mehmet Topuz, Özer, Uğur Boral'dan farkı kalmayabilir. Milli takım performansları belirleyici olmaz ama İtalya'nın karakteri Türkiye'de Fenerbahçe'nin oynayacağı rakiplerle uyum gösterdiği için Stoch'un o maçtaki performansı geçiştirilmemeli.

Miroslav Stoch'un başarılı olabilmesi için kaleye daha yakın, rakip ortasahayla boğuşmadan ve boş alanlarda topla buluşması gerekiyor ki, Twente'de korkusuzca sergilediği yeteneklerini gösterebilsin. Hızını ve top taşıma yeteneğini kullanarak korkusuzca rakibinin üzerine gitsin. Yatırıp kaldırsın, içeri katedip şut çeksin, ceza sahasına girsin, ters kanattan gelişen ataklarda tehdit olsun, gol atsın. Futbola rakamlara artık öcü muamelesi yapılıyor ama oyuncuların rollerini o rakamlar belirliyorlar. Fenerbahçe eğer Stoch'tan hem sahada verim alıp hem de ileride iyi paraya okutmak istiyorsa Twente gibi çoğunlukla 4-3-3 oynamalı. Stoch'u da ortasahanın kenarında değil kanat/uzak forvet olarak kullanmalı.

Aykut Kocaman'ın bu değişimi yapabilmesi için takımdaki en yaratıcı oyuncu olan, efsaneleşme arefesindeki Alex'i kızağa çekmesi gerek. Zira Turkcell Süper Lig'in karakteri Alex'in Eredivisie'de Kenneth Perez'in üstlendiği ortasaha rolünü üstlenmesine imkan tanımıyor. Aragones döneminde tecrübe edildi. Alex'in sözleşmesinin son senesine girmesi işleri biraz daha kolaylaştırıyor ama yine de süreç kolay olmayacak. Balázs Dzsudzsák transferi opsiyonları çoğaltması ve takımın standardın altında kalan boy ortalamasını yükseltmesi açısından bana teoride daha doğruymuş gibi geliyordu. Zamanın beni haksız çıkarması dileğiyle.

Hayırlı olsun.

Etiketler: , ,

3 Yorum:

Blogger Cenky dedi ki...

Zaman seni kesinlikle haksız çıkarmayacaktır. Stoch'tan verim alınmak isteniyorsa 4-3-3 şart, ama maalesef vazgeçilmez Alex aşkı sürdükçe kim gelse fayda etmez.

O kadar spor yazarından şöyle bir transfer yorumu okuyamadık bu sezon. Ellerine sağlık, tam dergilik olmuş.

27 Haziran 2010 10:26  
Blogger SuMMaNuS dedi ki...

İnanılmaz yerinde bir tespit. Ya da düşüncelerimi birebir yansıttığı için bana öyle geliyor. Ne yazık ki Stoch hakkında derin kaygılarım var. Elbette birkaç maç ölçü olamaz ama yine de referanstır ve bunlara göre Stoch'un en azından şu anki oyun sistemimizde pek iş yapabileceğini düşünmüyorum. Dzsudzsák'ın gerek fiziksel özelliği gerek oyun anlayışıyla daha yönlü ve daha faydalı olacağını düşünüyorum. Bahsettiğiniz gibi takımın boy ortalamasını kısalttığı gibi izlediğim kadarıyla defansif yönü neredeyse yok gibi. Yani Alex ve Stoch'un aynı anda oynadığı bir 11de Cristian gibi her konuda sorumluluk almayan bir ortasaha oyuncusunun da olması takımı felakete sürükler. Herşeyden önce bu takımın Emre gibi box-to-box oynayabilen, hırslı, sorumluluk alabilecek, hatta biraz da fizikli bir ortasaha oyuncusuna ihtiyacı var. Bunun için en iyi örneklerden biri Hertha Berlinli Gojko Kacar. Transferde öncelik, o bölgeye olmalı. Umarım Aykut Kocaman hesaplarını iyi yapıyordur.

28 Haziran 2010 18:21  
Blogger aspayze dedi ki...

Stoch'un, Alex'le birlikte bizim klasiğimiz olan 4-4-1-1 düzeninin kanat oyuncusu olmadığı çok net görünüyor. Stoch'tan defansif katkı beklenemez, en azından devamlılığı kesin olmaz.

Staoch'un kesin başarılı olabileceği klasik 4-3-3 düzeninin orta saha 3'lüsüne elimizdeki oyunculara ne kadar uyacağı da ayrı bir soru işareti. Ama bu düzenin bizim açımızdan en büyük problemi Alex'i kesin dışarıda bırakıyor olması. Alex'le bu düzeni uygulama imkanı bence hiç yok, uygulanırsa da sonu büyük hüsran olur.

Bu durumda en mantıklısı hem takım yapısına uyacak, hem Stoch'un oynayabileceği, hemde dünya kupasında başarılı bir şekilde uygulanan 4-2-3-1 düzenini tercih etmek gibi gözüküyor. Tabii sağ kanada spektaküler bir oyuncu bulunması ön şartıyla.
Defans beklerinin bindirmeleri kontrollü ve ratosyan içinde yapmaları, orta göbeğin ise arka ikiliyle mesafeyi hiç açmadan oynamaları defansif zaafiyet yaşamamak için sistemin olmazsa olmazı. Bu şablonu uygulayacak orta göbek ikililerimiz var. Cristian, selçuk, Emre ve Topuz dörtlüsünden bu ikili kolaylıkla çıkarılır. Takımın hücum edenler ve defans yapanlar şeklinde ikiye ayrılıp ortada kocaman bir açıklığın oluşmaması için defans göbeğinin oyunun merkezini ileriye taşıması gerekir ki buda arkada açık alan bırakmak manasına gelir. Bu oyunu Bilica'nın oynama ihtimali sıfır. Oynadığı her maçı kırmızı ile bitirir.
Stoch transferinin boşa harcanmaması için sağa uygun bir kanat adamı alınması ve Bilica'nın çabuk bir defans kaptanı ile değiştirilmesi şart.

29 Haziran 2010 12:37  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa