Zubeldia'dan Önce ve Sonra Futbol
Elmanın ilk yarısı ile başlayalım:
"Arjantin futbolu ikiye ayrılır…"
Yıl 1986. Maradona ve arkadaşları Arjantin’e ikinci dünya kupası zaferini yaşatmış. Bu sözleri söyleyen Carlos Pechema da o takımın teknik direktörü olan Bilardo’nun yardımcısı. Elmanın ikinci yarısı şöyle:
"Zubeldia’dan önce ve Zubeldia’dan sonra."
Vitrinde Maradona ve 3-5-2 var ancak Pechema geçmişe dönüp hocasını anıyor. Meksika’ya giderlerken kimsenin uğurlamadığı takımın teknik patronu Bilardo da tıpkı Estudiantes ile kazandığı 1982 şampiyonluğu gibi dünya kupası zaferini de “bildiğim her şeyi O öğretti” dediği Zubeldia’ya ithaf etmişti. İngilizlerin nefret ettiği, İtalyanların pek sevmediği, bizde neredeyse hiç bilinmeyen Zubeldia o kadar çok yenilik getirmiştir ki, sevmeyenlerince bile yapılsa “futbol tarihinin en önemli teknik adamları” listesinde her zaman üst sıralarda yer alır.
Velez Sarsfield, Boca Juniors, Atlanta ve Banfield formalarıyla geçen dönemin ardından 1965 yılında, 38 yaşındayken, küme düşmüş Estudiantes’in teknik direktörlük koltuğuna oturur. İlk sezonda birinci lige döner, ertesi sezon şampiyonluğu Buenos Aires dışına çıkaran ilk teknik adam olur. Boca Juniors, River Plate, Racing Club, San Lorenzo ve Independiente beşlisinin(Cinco Grande) tekelini kırmış, Chacarita Juniors ve Velez Sarsfield başta olmak üzere diğer “küçük”lerin de yolunu açmıştır. Ertesi yıl Copa Libertadores’i de ekler kupalara. 1969 ve 1970’te de kazanıp bu başarıya üst üste üç kez ulaşan ilk takım olarak yine tarihe geçerler. Zubeldia ise teknik adam olarak ilk ve hâlâ tek. 1968’de, La Bombonera’daki 1-0’ın rövanşında fark bekleyen İngilizlere karşı, Juan Sebastian Veron’un babası Juan Ramon Veron’dan gelen kafa vuruşu Old Trafford’u sessizliğe gömer. 1-1’lik skorla Kıtalararası Kupa da katılmıştır koleksiyona. Ertesi yıl Nereo Rocco’nun Milan’ına, sonraki yıl Ernst Happel’in Feyenoord’una kaybederler.
Zubeldia, takımın yıldızının takım oyunu olduğu bir ekibi yaratan ilk teknik direktördür denebilir. Takımında her oyuncunun özel bir rolü vardır ve dakik bir biçimde uygulanmalıdır. Bütünün, parçaların tek tek toplamından çok daha büyük olması gerektiğinin farkındadır. Arrigo Sacchi gibi “Eğer organize değilseniz, 10 kişi bile olsanız organize olmuş beş kişiye gol atamazsınız” deyip uygulamalı ispatı için topu oyuncularının önüne fırlatmış mıdır bilemiyoruz ama “birlik bizim gücümüzdür” düsturunu oyuncularına da kulübüne de aşıladığını biliyoruz.
Dönemin basını, “laboratuar gibi” diyerek tanımlamış Estudiantes’in antrenman sahasını. Bugün bize ilkel bile gelebilir ama o yıllarda “zamanının ötesinde” olduğu kesin. Sırrı, biraz da o güne kadar pek kimselerin üzerinde durmadığı detaylara odaklanmasında belki. Takımına düzenli olarak “duran top” çalıştıran ilk antrenör olarak gösterilir. Çalışılmış frikik varyasyonları onlarla başlar. Korner atarken rakip kaleciyi önüne bir adam dikip perdeleyerek hareket alanını kısıtlamak da Zubeldia’dan çıkmış bir fikir. Bilardo’nun “finalde iki korner golü yemelerinin, Zubeldia’nın öğrencisi olarak canını özellikle sıktığını” söylemesi, boşuna değil. “…(finalin son dakikalarında)Hatırladığım, çoğunlukla Zubeldia’yı düşündüğüm. Biri omzuma dokundu, Beckenbauer tebrik ediyordu. Kutlayamıyordum çünkü iki kafa golü atmalarına inanamamıştım. Soyunma odasına indiğimde devlet başkanımız Alfonsin de oradaydı, kendisiyle konuştuk. …Otele gittim. Tüm oyuncular gerçekten mutluydu, bense kendimi bir odaya kapattım. Kornerden yediğimiz iki gole çok kızmıştım.”
Gerek oyun içinde, gerek rakip serbest vuruş kullanırken savunmanın ani öne çıkışlarla rakibi ofsayt tuzağına düşürmesi yine Zubeldia’nın futbola kattıklarından. Basketbolda “Yugoslav Faulü” olarak adlandırılan, futbolda başlangıçta pek hoş karşılanmayıp “antifutbol” etiketi yapıştırılsa da günümüzde her takımın uyguladığı; rakibi, tehlikeli olabilecek karşı atağı başlatamadan durduran fauller de Zubeldia ile taktiklerin parçası olur. Eski hakemleri, oyuncularını kurallar hakkında eğitmeleri için tutar. “Kural kitabındaki boşlukları” anlatmalarını istediği iddia edilir. Tek oyuncuya iki kişi ile adam markajı uygulaması da Zubeldia’ya atfedilenlerden.
Çağdaşları ve kendisinden öncekilerden farklı olarak rakiplerinin yalnızca maçlarını değil, antrenmanlarını da bizzat izler. Ancak Zubeldia’nın notları, Sepp Herberger’in meşhur defterinden biraz farklıdır. Rakip oyuncuların özel hayatlarına ait bilgiler de yer alır defterde. Mourinho da bir dönem yapmakla suçlandığı gibi, bu bilgiler maç içinde rakibi kışkırtmak için kullanılacaktır. Rakibin oyununa, kendisinden önce rastlanmayan özel bir ilgi gösterir ve detaylı karşı taktikler geliştirir. Bizde, nedense herkesin mutlaka öncelikle yapması gereken şey olduğu düşünülen “rakibe göre kadro yapmak ve oynamak” ekolüne giden yolun yaratıcısıdır denebilir. Bunun için takımına özel antrenmanlar yaptırır. Belirtmeden geçmeyelim, futbola “günde çift idman” uygulamasının da Zubeldia ile girdiği yazılıdır birkaç yerde. Herkesin kendi takımının oyunuyla ilgilendiği bir futbol devrinde rakibin yaptıklarına verdiği önem, O’nu Mourinho ve Benitez gibi taktisyen yönü öne çıkan teknik adamların atası yapar.
Takımları her zaman son derece sert ve saldırgandır. O’nu sevimsiz kılan bir yönü de takımlarının “sertlik” konusunda hiç çekingen davranmaması. Maçlarında kaş açılmaları, kafa yarıkları, burun kırıkları adettendir. “Bu maç karakolda biter” lafını sıkça söyletmiş olabilir(Gerçekten de karakolda biten, soyunma odasından toplanıp gözaltına alındıkları bir maçları vardır, bir ara ayrıca anlatırız).
1970, dört yıllık molanın başlangıcıdır. Dönüş, San Lorenzo’nun başında ve yine şampiyonlukla olur. Racing Club macerasının ardından soluğu Kolombiya’da alır. 1976 ve 1981’de şampiyonluk görür. 17 Ocak 1982 günü, 54 yaşındayken bir kalp krizi sonucu Kolombiya’da hayatını kaybeder.
Kimileri pek sevmese de, kimileri makyavelizmi futbola sokmakla suçlasa da Zubeldia’nın, “teknik direktörlük” mesleğine ve futbola kattıkları inkâr edilemez. Birçok yeni uygulamayı başlatmış, pek çok noktada rutinin dışına çıkıp yeni ufuklar açılmasını sağlamış, kendisinden sonra gelenlere yüklü bir düşünsel miras bırakmıştır.
Başlangıç için O’nu seçtik. Belki Estudiantes’teki öğrencilerinden Carlos Bilardo ve Raul Madero’nun Buenos Aires Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olmalarının da etkisiyle, futbolcuların maçtan önce ısınmaları da Osvaldo Juan Zubeldia ile başlamıştır. Bizim ısınmamız da öyle olsun.
İSMAİL ŞAYANEtiketler: Futbol, İsmail Şayan
4 Yorum:
Alper tam benim kafada adammış yahu, çok sevdim.. :))
bu arada enfes yazı, boşlama artık..
vay be. büyük adammış gerçekten. hiç duymamıştım daha önce.
adını ilk kez duydum ve bu adamdan çok etkilendim. çok iyi.
bu arada kendi yazılarına da başla artık yav..
60'larda Estudiantes forması giyen baba Veron o yılları anlatırken rakip oyuncuların alışkanlıkları , karakter yapıları , zayıflıkları ve hatta özel hayatlarının ayrıntılarına maçtan önce çalışarak maç içinde onları tahrik edip atılmalarını sağlamaya çalıştıklarından bahseder.
Bu yıllarda Estudiantes'in hocası Zubeldia'dır. Futbol futboldur ve önemli olan tek şey kazanmaktır düsturunu futbola sokan ilk adamlardandır zubeldia. Futbolu seven bir adam olarak, benim için hiç bir başarısının önemi yok.
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa