1 Şubat 2008 Cuma
Dario Gradi Üzerinden Türk Futbolu
Dario Gradi İtalyan bir baba ile İngiliz bir annenin Milano doğumlu oğlu. Babasını küçük yaşta kaybedince ve İkinci Dünya Savaşı patlak verince annesi ile birlikte soluğu Londra’da alıyor.
Beden eğitimi öğretmenliği okuyor, okulunu başarıyla bitirdikten sonra öğretmenliğini icra ediyor. Sonra kendi varsayımıyla babasının İtalyan genlerinden ve San Siro’ya çok yakın bir yerde doğmasından olabilecek bir futbol tutkusuyla öğretmenliğini futbola adıyor.
29 yaşındayken Chelsea’de yardımcı antrenörlüğe yükseliyor; ama Dario Gradi için asıl yükseliş Crewe Alexandra gibi Andrew Longmore’un deyişiyle İngiltere Futbolunda isminin içinde “x” harfi geçen 5 kulüpten* biri olması dışında hiçbir şeyi hatta antrenman sahası dahi olmayan bir yerde başlıyor.
1877 doğumlu Crewe Alexandra kulübü, 1983 yılında Gradi geldiğinde 4 seviyeli İngiltere Profesyonel Liglerinden çıkmak üzereyken; sahası mezbeleden farksızken; kiralarını forma, top gibi malzemelerle öderken ve yardımcı hocası ücretsiz yarı zamanlı bir gönüllüyken; bugün 11,000 civarı koltuk kapasiteli, tamamı özkaynaklarla yapılmış bir stadyuma, modern antrenman tesislere, eğitimli ve profesyonel bir personele sahip.
Mazilerine kattıkları Championship Ligi mücadelesi ve Wembley’de oynamış olma onuru ise en büyük mutluluk anıları. Bizler için pek etkileyici olmasalar da her biri Crewe Alexandra için birer kilometre taşı.
Dario Gradi’nin teknik yönetiminde 24 seneye yayılan bir zaman zarfında bütün bunları yaparken oyuncu yetiştirme görevlerini ihmal etmek bir yana başarıyla uyguladı Crewe Alexandralılar. David Platt, Geoff Thomas, Danny Murphy, Robbie Savage, Neil Lennon, Dean Ashton, Seth Johnson, Rob Jones, Craig Hignett, Luke Varney gibi birçok Premier Lig ve milli takım oyuncusu Ada Futboluna kazandırırlarken kendilerine de 20 Milyon £ üzerinde bir kaynak sağladılar. Hatta Liverpool bu sebepten Crewe Alexndra’ya pilot takım olarak göz bile koydu bir ara.
Hepsi bir yana; kökleri olan ama hedefsiz ve sıradan bir kulüp, Gradi ile şehrinin ve futbolun gurur vesikası haline geldi; kimlik kazandı.
Türkiye’nin köklüleri olan Vefa, Beyoğlu, Beykoz, Feriköy, Üsküdar, Bakırköy, Zeytinburnu, Altınordu, Karagümrük, Karşıyaka, Göztepe gibi semt takımları bir yana; Eskişehir, Zonguldak, Bolu, İzmir, Adana, Mersin, Aydın gibi birçok il takımı dahi böyle bir kimliğe hasret. Halihazırda Turkcell Süper Ligi’nde mücadele eden takımlardan birçoğunun, şayet bazı alışkanlıklarına dur demedikleri takdirde, aynı klasmana katılması işten bile değil.
Başa güreşmemelerine, beklentinin rahatsız etmeyecek düzeyde olmasına rağmen sadece bu sezon, ligin 4 büyüğünü ayrı tuttuğumuz halde bile, sene başındaki koltuğunda olmayan teknik adam sayısının 10’dan fazla olduğunu görüyoruz.
İngiltere’de 9, İtalya’da 7, İspanya’da 5, Almanya’da 4, Fransa’da 5 olan bu sayı, bu büyük futbol ülkelerinden sonraki klasmana oturmak, ekol olmak ve altyapıda uluslararası teknik ve taktik düzeyde yarışabilecek futbol yetiştirmek niyetindeki 18 takımlı bir lig için çok fazla.
Türkiye’deki teknik direktör çeşitliliği ve devir daiminin bu ülkelere göre oldukça fakir olması, her hocanın senede rahatlıkla 2 farklı iş bulabilmesi, dönüp dolaşıp aynı kulüplerde yine çalışabilmeleri ise ne tür bir girdabın içerisinde boğulduğumuza işaret.
Pek tabii bir Akdeniz ülkesinde, Dario Gradi gibi 24 sene aralıksız aynı kulübe hizmet etmiş, kraliyet nişanına hasıl olup İngiltere şeref kürsüsüne girmiş portrelerin benzerlerine imkan sağlayabilecek futbol yönetimleri ütopyasının peşinde değilim. Ama en azından; teknik adamların, bir takıma futbol prensiplerini öğretecek ve uygulayacak kadar görev başında kalmasına razı olacak yönetimler istemek hakkımız. İ
İş sadece bununla da kalmıyor. Hayatında hiç Premier Lig takımı çalıştırmamış Dario Gradi'nin
İngiltere'de Alex Ferguson, Bobby Robson, Arsene Wenger kadar saygı gördüğünü düşünürsek, teknik adamlarımızın bu örnekten hareketle büyük bir teknik adam olmak için, büyük kulüpleri çalıştırmanın zorunluluk olmadığının farkına varabilmeliler.
Her ne kadar Futbol Federasyonu reklamcılıkla ve seçim ulufeleri dağıtmakla; kulüpleri kulislerle; yorumcuları polemik ve şovmenlikle; teknik direktörleri futboldan ziyade, menajerlikten tutun halkla ilişkiler ve kampanya organizatörlüğü gibi pek çok futbol dışı birçok meseleye mesai harcamakla meşgul bir ülkede pek mümkün olmasa da…
*-Diğer kulüpler Exeter, Halifax, Wrexham ve Oxford United.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder