17 Şubat 2008 Pazar

A Planına Daha Çok Güveniyor



Hangi ülke ve hangi saha olursa olsun bir ekibin olduğu yerde başarıya ulaşmanın yolu ilk önce doğru metodoloji ve sistemi kurup, ardından sürekliliği sağlamaktan geçer. Türkiye’de ilk ikisi dönem dönem sağlanmıyor değil; ama asıl sıçramayı bu sürekliliği sağlayanlar yapıyorlar.

90 sonlarında Galatasaray’ın yönetim, teknik direktör, saha içi diziliş ve futbolcu uyumunda yakaladığı sürekliliği, Fenerbahçe 2000 ortalarında teknik direktör bazında ıska geçse de kulüp ekonomisi, saha içi diziliş ve çekirdek kadro bakımından yakaladı.

Daum’un son 1,5 senesindeki 4-2-3-1 dizilişi, Zico ile ilk birkaç haftalık deneme haricinde uzun süredir devam ediyor. Zico’nun Daum’dan farklı olarak bu dizilişe olan bağlılığı daha tutkulu.

“Inter’i de Rize’yi de aynı görüyor” gibi bana göre son derece sığ bir mantıkla eleştiriliyor olsa da, aslında tersi mantıkla Inter’e karşı sonuç alan bir dizilişin Rize’ye neden sonuç vermeyeceği sorusuna cevap verilemediği için kendi içerisinde son derece tutarlı.

Bu noktada getirilen bir eleştiri daha var. O da oyunun tıkandığı anlarda bile Zico’nun bu dizilişten vazgeçmek yerine, aynı bölgede oynayan oyuncular arasında bir değişiklik yapması. Aslında bu da bir kusur değil, ve elbette mutlak bir doğru da değil; lakin sonuç verdiği bilinen bir sistemde yaşanacak tıkanıklığı gidermek için, sistem yerine performansı düşük olan parçayı yenilemek gayet anlaşılabilir bir çözüm. Siz hiç bujisi bozuk olan bir motorun tamamen değiştirildiğini gördünüz mü ?

Mesela Milan.

Bu sene Şampiyonlar Ligi dahil oynadıkları sadece 4 maça bu seneki klasik 4-3-2-1 dizilişinden farklı bir dizilişle çıktı. Bu maçlardan ikisi zaten Pato’nun gelişinden sonra oynadıkları ve 2006 – 2007’den alışık oldukları 4-3-1-2 ye dönüşten başka bir şey de değildi.

Daha da ilginci Ancelotti’nin 4-3-2-1 oynarken çift santrfora döndüğü ya da 4-3-1-2 oynarken 3 santrfora döndüğü maç sayısı da çok az. O da, artık kaybedilecek bir şeyin kalmadığı anlar hariç, Zico gibi performansı alarm veren oyuncuları değiştirerek, işleyen sistemini toparlamayı ve takımın toplam kalite ve kapasitesinden düşmemesini sağlamaya çalışıyor. Yani bu, onların B planı olmamasından ziyade, A planlarına çok güvendiklerini gösteriyor.

Öyle ki Ancelotti Inzaghi kötüyse Gilardino’yu, Gattuso kötüyse Ambrossini’yi, Kaladze kötüyse Cafu’yu sürüyor ya da tam terslerini. Zico da Uğur kötüyse Vederson’u, Kezman kötüyse Semih’i, Deivid kötüyse Kazım’ı sürüyor sahaya. Bunun rakiplerce ezberlenmiş olması da çok önemli değil, önemli olan sonradan giren oyuncudan istenen verimi alabilmek.

Çünkü oyunu domine eden takımların rakiplerinden farkı zaten dizilişlerinin eşsiz oluşu değil; toplam oyuncu niteliklerinin veya bunların uyumlarından kaynaklanan oyun niteliğinin ulaşılamaz oluşu.

1 yorum:

  1. bu ilginç bir konu. ve sanırım bir doğru yok. sistemi hiç değiştirmeden ısrar etmek için onun rakibe, oyuna ve skora göre esneklik gösterebiliyor olması lazım. ben de sistem oturup o esnekliğin yakalanmasını destekliyorum. ama fener'in sistemi, rıdvan'ında eleştirisinin temelinde o var, hakim oynaması gereken birçok lig maçında tıkanıyor. o zaman da uğur boral'ı çıkar, wederson'u al, birşey değişmiyor.
    araba örneği aslında pek işe yaramıyor burada. çünkü öyle diyeceksek, diyelim motorun parçalarının dizilebileceği şekiller var ve araba bazı yolları o şekilde gidemiyor. o zaman da inip birsürü külfete girip motor parçalarının yeri ile oynuyorsunuz. ideali bu değil tabi.
    ama fener bazen gerçekten çok statik oynuyor. bu durumda iki forvetli de oynayabilir demek de tam olmuyor, alex savunma yapmadığından forvete daha yakın. çözüm farklı tip, koşan forvetlerden geçiyor sanırım.

    YanıtlaSil