31 Ocak 2009 Cumartesi
Bayern'i Kaybederken İzlemek
Sadece bana ait bir antipati midir, yoksa var mıdır başkaları bilemiyorum velakin Bayern Münih'i kaybederken izlemek çok hoşuma gidiyor. Nedense sevemiyorum bir türlü Bayern Münih'i. Oysa kararlılık ve emekle dolu takdir edilmesi gereken bir geçmişe ve kusursuz bir futbol yapılanmasına sahipler. Mesela kim son 2 dakikada Avrupa Şampiyonluğu'nu kaybettikten sonra daha büyük bir azim ve kararlılıkla yeniden bu yola hazırlanabilir ? Kim sadece 13 oyuncu kullanarak Bundesliga ve DFB Pokal kazanacak kadar iyi olabilir ? Cevabı Bayern'dir ve şu kitapta bunun gibi daha onlarca hikaye vardır ama yine de sevemiyorum Bayern'i. Belki Beckenbauer, Maier ve Muller gibi üç muhteşem oyuncuya aynı anda ve 18 yaşlarındayken sahip olabilecek kadar şanslı olmalarından; belki nice büyük yeteneklerin kariyerlerinde bir şampiyonluk tadamamalarına sebep oldukları ya da nice kalender ama karakterli kulübün eskisi kadar rekabetçi olamamasında payları olduğundan, bilemiyorum... Tek bildiğim Bayern'i kaybederken izlemenin bana daha iyi geldiği.
Yine de Hamburg'un hem de Olic olmadan, birkaç gün önce Stuttgart'a deplasmanda 5 gol atan Bayern Münih'i yenebileceğini düşünmüyordum doğrusu. Martin Jol 4-2-3-1 dizilişini tercih etti Bayern'e karşı. Kağıt üzerinde Petric ile ikili gözükselerde Perulu Guerrero daha çok forvet arkası gibi oynadı. Ortasahayı da iki kişiyle, Benjamin ve eski Bayernli Jarolim ile tuttular. Ze Roberto ve Van Bommel'e karşı özellikle fizik açıdan daha üstün bir ikilidir bana göre. Hem bekleriyle hem de önlerindeki Ribery - Schweinsteiger ikilisi ile çok etkili olabilecek Bayern kanatlarına karşı Demel - Pitroipa ve Jansen - Trochowski ikilileri görevdeydi.
Normal şartlar altında Hamburg'u darmaduman etmeleri gerekirdi Bayern kanatlarının ama Ribery sanki alemden çıkıp maça gelmiş gibiydi. Ayakta duramıyordu. Lell çok çok kötüydü, ve yerini geç de olsa Hamit'e bıraktı. Bir tek Lahm vardı iyi oynayan. Genellikle de sıfıra inmek yerine işin kolayına kaçıp iki kafacı Toni ve Klose'ye 35 metreden Rıza Çalımbay ortaları yaptılar. İlk devre bir tanesi hariç hepsini topladı Hamburg savunması. Hücumda ise bir zamanlar Keegan, Magath gibi oyuncularla sadece Almanya'yı değil Avrupa'yı da süpüren Hamburg vardı sanki sahada ilk yarı. Oyunu tamamen domine ettiler. Trochowski'nin direkten dönen topu dışında Pitroipa ve Guerrero ile de Rensing'in kalesinde etkili oldular. Ama işte sevmiyordum Bayern'i 28'de Toni atıverdi golü, hakem iptal etti. Erman Hoca'nın tabiriyle ikili mücadeleydi, o kadar olurdu ama doğrusu üzülmedim o golün iptal edilmesine. Ve 44. dakika. Korneri uzaklaştıramadı Bayern, Jarolim'in şutuna müdahale etmekte çok geç kaldı Ribery ve dönen topu Petric çok rahat ağlara gönderdi. Kahn yemezdi o golü diye ekleyeyim.
İkinci devreye Klinsmann'ın oyuncu değiştirmeden başlamasını anlamadım ama Martin Jol iyi oynayan takımını daha kontrollü oyuna çağırmış olacak ki, devrenin başındaki Guerrero - Petric organizasyonuyla yakalanan iki pozisyondan sonra; Bayern dengeyi sağlamakla kalmadı lehine çevirdi oyunu. Klose ve Toni'nin çizgiden çıkarılan toplarında Nordbank'ta sanırım tırnak kalmamıştır. Toni'nin bir de boş kaleye atamadığı bir top var ki Saraçoğlu'nda Güiza kaçırmadı böylesini. Bugün Höffenheim kazanırsa Bayern daha da üzülecektir şüphesiz bu kaçan gollere.Maçın adamı da Frank Rost ile irlikte Trochowski'dir kanımca. Özellikle Trochowski Hollandalı Van Der Vaart'ın gidişinin ardından resmen oyun kurucu gibi oynuyor ve hiç de fena değil. Onun da eski bir Bayern oyuncusu olduğunu hatta altyapısından yetiştiğini hatırlatalım.
kesinlikle yalnız değilsin hocam ;)
YanıtlaSilBiz ki almanyadan hep bayern'i duyarak büyüdük.. Ama ne büyük zevk yenilmesini izlemek. Çok insanın böyle düşünmesi dahada güzel :)
YanıtlaSilAlmanya'da Bayern, İtalya'da Milan, İngiltere'de Chelsea, İspanya'da Real Madrid, Fransa'da Lyon, Portekiz'de Porto, Arjantin'de de River Plate yenildikçe keyiflenirim. Popüler karakterlere alerjim var sanırım.
YanıtlaSil