Bu sene Barcelona'nın senesi, kusursuz bir sezon yaşıyorlar. Oysa sezon öncesinde kısa ve öz; cadı kazanı gibiydi Barcelona. Başkan Laporta devrilmeye çalışılıyor, hergün alaya alınıyordu İspanyol basınında. Guardiola ise kariyerindeki ilk ve belki de son olabilecek teknik adamlık işini görevi Rijkaard'dan devralmış, ve takımın en önemli starlarından Ronaldinho ve Deco'nun transferine izin vermişti. Sadece bununla da yetinmemiş; Giovanni Dos Santos, Zambrotta, Thuram, Edmilson, Ezquerro, Oleguer gibi oyuncularla da yolunu ayırmıştı. Henry'nin de Rijkaard döneminden gelen 4-3-3 dizilişindeki sıkıntısı, Guardiola'nın da bu dizilişi oynatacak olması ve Londradaki kızına duyduğu özlem yüzünden İngiltere'ye geri döneceği yazılıyordu. Takım tamamen kabuk değiştirmekteydi ama Guardiola gayet sakin bir şekilde isterse Eto'o'nun da gidebileceğini basına deklare etmişti. İspanyol basınında Adebayor haberlerinden geçilmiyordu. Eto'o'nun da Real Madrid'e geri döneceği söyleniyordu ama hiçbiri olmadı, takımda kaldı Eto'o. Peki nasıl, ne oldu da kaldı takımda ?
Fotoğrafta solda duran, sevimli keltoroş Jaume Munill imdadımıza yetişiyor burada. Önce kim bu, elinde Villareal ve Nihat forması tutan bir adamla Barcelona'nın ne alakası var onu belirtelim. Kendisi fizyoterapist. Geçen sene Espanyol için çalışıyordu, futbol tarih kitaplarının ilgisini çekmeyecek olsa da güzel bir çalımla bu sene başında Barcelona'ya transfer oldu. Guardiola'nın idari olarak ilk icraatlarındandır. Avrupa futbolu sakatlıklarla uğraşırken Barcelona'da bu kadar az sakatlık yaşanmasının sırlarından biridir aynı zamanda Munill. Villareal ve Nihat forması ise bu anektodu bana nakleden ve buraya geçmeme izin veren Sevgili Emrah için bir hediye, bizzat maçtan sonra Nihat'tan alınmış. Barcelona'daki evinde bir araya geldikleri bir akşam yemeğinde de kendisine takdim edilmiş. Kısmet olursa fantasy football da birinci olup alacağız o formayı elinden :)
Eto'o'ya geri dönelim. Munill der ki; Euro 2008 finalinden önce Eto'o araya kimseyi sokmadan bizzat kendisi Real Madrid'i devrik başkanı Calderon ile Viyana'da bir barda buluşur. Real Madrid'e geri dönmek istediğini söyler ve kendisini transfer etmelerini ister. Bu buluşma ve Eto'o'nun bu isteği Guardiola'nın kulağına gider. İlk idmanda, takımı saha ortasına daire olacak şekilde toplar. Kendisi de ortaya geçer ve Eto'o'yu yanında çağırır. Bütün takım arkadaşlarının önünde Real Madrid işinin doğru olup olmadığını sorar. Eto'o "evet doğru" der. Guardiola da bunun üzerine "ben sana izin veriyorum,gidebilirsin. Başkanla konuşup işini de kolaylaştıracağım" diye cevap verir ve ekler "ama kalacaksan da 1 hafta sonra burada ol, aynı saatte aynı toplantıyı yapacağız"
Madrid'in birinci hedefi hala peşinde koştuğu Cristiano Ronaldo'dur. Üstelik Barcelona ile aralarında birbirlerinden oyuncu almayacaklarına dair bir de prensip vardır. Transfer olmaz ve Eto'o 1 hafta sonra Ministadi stadında idmana çıkar. Guardiola yine bir çember oluşturur sahanın ortasında. Eto'o'yu çağırır ve "kalıyor musun" diye sorar. Eto'o "evet kalıyorum" der. Ve Guardiola Al Pacino'ya taş çıkartacak bir kararlılık ve otoriteyle ( aşağıdaki sözleri okuyup hayal ediyoruz ) der ki;
"Ben Stoickov, Romario, Luis Enrique gibi adamlarla oynadım. Sen kendini şeytan sanıyorsan bil ki hepsi senden 1000 kez daha o. çocuğuydu... Senden çok daha yetenekli, senden çok daha karizmatik, senden çok daha kaprisli, senden çok daha taşaklıydılar. Senelerce bu adamlarla beraber piçliğin kralını yaptım. Bunu aklından çıkarma, bana pislik yapmaya kalkarsan senin ananı... Aklını başına alırsan, sana en çok ben yardım ederim yoksa siktir ol git"
Ve bir daha sorar "kalıyor musun" diye. Eto'o uzun bir süre öylece kalakaldıktan sonra "evet" der. Burada bitmiyor hikaye. Guardiola o akşam ki hazırlık maçında onu doğrudan sahaya sürer ve Eto'o 2 gol birden atar. Yine de İskoçya turunda takımdan ayrı idman yaptırır Eto'o'ya, kalan hazırlık maçlarında Red Bull New York maçı hariç sonradan oyuna alır. Bir oyuncu nasıl kazanılır ve kontrol edilirin dersini verir kısaca. Maç öncesi kamp yapmayan, maça birkaç saat kala tesislerde buluşup maça çıkan ve oyunuyla büyüleyen yıldızlarla dolu bir takım da zaten klasik yöntemlerle değil böyle disipline ve motive edilebilir ancak. Bir de Coldplay'den Viva La Vida etkisi var tabi, onu da es geçmemek lazım.
Muchas Gracias Jaume.
Yaşar ustanın meşhur tiradı gibi olmuş bu :)
YanıtlaSilabi o fizyoterapist bozuntusunun üstündeki kıyafet nedir yahu :)
YanıtlaSilhee ayrıca yazının sonunda koptuğumuda belirteyim :D
afedersiniz ama amiyane tabirle sallama bir hikaye gibi duruyor.bazı kısımları gerçeği yansıtsa da bir kısmının tamamiyle uydurma olduğu kanaatindeyim.
YanıtlaSilyinede güzel bir yazı saol lambuja
@kiremitkıralp
YanıtlaSilJaume'den ses kaydı isteyecek halimiz yok :) Belki daha naif küfür etmiştir, bilemiyorum. Önemli olan 38 yaşındaki ve daha önce deneyimi olmayan birinin takımdaki ağırlığı.
Kendi gözümle gördüğümü de söyleyeyim mesela.
3-2 biten bir Betis maçı vardır bu sene. Eto'o 2 gol atmıştı o maçta. Sonra Betis 2-2 yapmıştı. 80'de Gudjohnsen 3-2 yapmıştı skoru ve oyundan bir süre evvel alınmış olan Eto'o gaza gelip ve kulübeden çıkıp acayip bir hareketle Guardiola'ya sarılmıştı. Guardiola'nın o an Eto'o ya olan bakışını görmek lazım. Eto'o da geri çekilip sonra pardon hoca der gibi bakmıştı.
Otoritesi sağlam oyuncular üzerinde. Pislik yaparsan şöyle yaparım lafının da gereğini yapıyor. Eto'o'yu antrenmandan kovmuştu geçen hafta mesela.
sen mi büyüksün ben mi? ben büyüğüm ben yaşar usta!
YanıtlaSilBütün kalbimle kelimesi kelimesine doğru olmasını diliyor ve Lambuja'ya post için teşekkür ediyorum.
YanıtlaSilGuardiola'yı futbolundan ve teknik direktörlüğünden sonra karakteriyle de takdir ettim..
YanıtlaSilGüzel post.
YanıtlaSilAktardıgın ıcın tesekkurler Lambuja.
biz bunu nasıl kaçırmışız okumamışız zamanında ya. vay anasını...
YanıtlaSil