12 Şubat 2009 Perşembe

Maradonismo



Almanların, 94'ü saymazsak Brezilya'nın, İtalyanların, Hollandalıların oynadıkları dizilişler, oyuncular değişse de sadık kaldıkları ve kendilerine has bir tarzları vardı. Oysa 1978 ve 86 yıllarında kazandıkları ve 1990'da final oynadıkları Dünya Kupalarında çok farklı iki futbol oynamıştı Arjantin. Bu gibi marka olmuş futbol ülkelerinde pek görülmeyen bir durumdu. Misal 78'de Cesar Luis Menotti görevdeyken Kempes, Ardiles, Luque, Bertoni, Houseman gibi oyuncularla hücum ağırlıklı, zarif ve aynı zamanda rakibine saygı duyan bir oyun oynuyorlardı. Üstelik tek amacı kazanmak olan cunta rejimine rağmen. Ellerinde Maradona gibi insanüstü yetenekli bir oyuncu da yoktu o zaman. 86'da kazanılan kupada ise teknik direktör Carlos Bilardo idi. Maradona'nın liderlik ettiği oyuncularla sert, savunmacı, topsuz oyunda rakibin annesinin hatrını soran, eli kolu sürekli çalışan, gerekirse hakemi de taciz eden bir anlayışa büründüler. Aynı anlayışı 1990 İtalya'ya da taşıdılar. Bu iki farklı oyun anlayışına daha sonra teknik direktörlerinden esinlenerek Menottismo ve Bilardismo dendi.



Bugün sahada izlediğim Arjantin bunlardan da farklı bir takım. 78'deki takım kadar pas yapmıyorlar, onlar kadar hücum etmiyorlar; ama 86'daki takım kadar da savunmacı ve Maradona dışında tekdüze değiller. Sahadaki kabadayılık durumu da daha ölçülü. Mascherano gibi standart bir hareketi abartıp horozlanıyorlar en fazla. Maradona şu sıralar çok moda olan pas ya da fiziksel dayanıklılık seçeneklerinden biri yerine dripling yapabilen, çalım atabilen fuleli oyuncular üzerine kurmuş takımı. Messi, Agüero, Maxi Rodriguez ve Tevez... Hem pas kabiliyetleri hem de fiziksel durumları belirli bir seviyenin üzerinde bu oyuncuların da ama esas öne çıktıkları alan dripling, çalım, varyete. O bakımdan bunlarla kalite olarak aynı ayarda ama daha başka tarzı olan oyuncular bile olsa Maradona'nın havuzunda - mesela Batistuta, Crespo, Balbo türünde - gene mevcut tercihlerinde ısrarlı olacak gibi duruyor. Yani Diego Milito, Cavenaghi, Denis gibi adamlar ne kadar formda olurlarsa olsunlar Maradona'nın Arjantin'in de pek süre alamayacak gibi. Üstelik bu mevcut tercihlerinin kırılgan yapılarından ve savunma yeteneklerinin zayıflığından kaynaklanabilecek zaafları da ortasahada Gago ve Mascherano gibi yaratıcılıkları kısıtlı ama mücadeleleri her zaman üst düzey olan ve top hırsızı adamlarla dengelemeye çalışmış. Bu plan doğrultusunda fena da değillerdi, tempoları da yükselecektir ama bu oyun ne kadar sürede Maradonismo diye anılır bilemiyorum. O zamana dek de iyi pas yapabilen, topla katedebilen Brezilya, İspanya gibi dominant takımlar karşısında zorlanacakları kesin.



Fransa içinse söylenecek birşey yok. Kendi evlerinde taraftarlarından yediği ıslık, yuhalama, bilimum protesto ve Arjantin paslaşmalarında çekilen oleyler herşeyi anlatıyor. Bu kadar kaliteli ve alternatifli bir kadroyu Raymond Domenech'e emanet etmek enayilikten de öte. Topun üstünde kulukça işine alsınlar illa bir iş lazımsa Domenech'e.

3 yorum:

  1. Domenech'le Fransa Federasyon Başkanı arasında kesin bir aşk durumu var aha buraya yazıyorum.

    YanıtlaSil
  2. Ben sırf bugune bakıp ta domenech i eleştirmeye kalksam sınıfta kalırdım diye düşünüyorum.bugun iyi oynadılar kadro seçimi de iyiydi fakat ribery ve gourcuff gibi sistemin kilit adamları düşük viteste kalınca(bunlara anelkayı da ekleyebiliriz.) yenilgi kaçınılmaz oldu.

    Bir silkelenme olduğu kesin, kaldı ki bu arjantin i dünkü brezilya da bugünkü ispanya da yenemezdi bence.

    YanıtlaSil
  3. maçı izlerken aklıma ilk gelen şey menotti ve bilardo'ydu. yazıyı okuyunca gülümsemeden edemedim. çok güzel anlatmışsın arjantin'in oyun anlayışını. maradona ve arjantin çok başarılı olacak bence.

    YanıtlaSil