16 Nisan 2009 Perşembe

Porto 0-1 M.United



Şu maç için Alex Ferguson bir senaryo yazsaydı ilk sahnesi erken bir gol olurdu muhtemelen. Vatanında başka oynar dediğim öyle pek de başka oynamadı ama bambaşka bir vuruş yaptı 6. dakikada.. Spiker dışıyla dedi ama basbaya ayağının üst içiyle uzak köşeye çok sert giden müthiş bir şut çıkardı. O ölü yaprak frikiklerinden çok daha güzel bir gol oldu.

Maç bu golle United için daha kolay bir hal aldı. Sadece erken golün gerdiği taktik ve psikolojik üstünlük değildi United'ın avantajı. Kadroda da optimumu yakalamışlardı. Eksik olan omurga Ferdinand ve Berbatov'un dönüşüyle yerine oturmuştu. Sir bununla ikna olmamış olacak ki önemli başka rötuşlar da yapmış takımına. Hem bekleri hem de açıklarıyla Old Trafford'da başa bela olan Porto'nun kanatlarına karşı 4-3-3 yerine 4-4-2 tercihinde bıulunmuş. Kusursuz bir fiziğe sahip olan Fransız sol bek Cissokho'nun kanadına da en az kendisi kadar güçlü olan Rooney'i dikmiş. Diğer kanatta da Park yerine Giggs tercihi var. İlk maçın en silik adamlarından Cristiano Ronaldo ise Berbatov'un yanında ikinci bir forvet gibiydi. Bu sayede daha fazla alan buldu Portekizli. Son birkaç maçtır hayli formsuz olan Scholes'un yerine tercih ettiği Anderson ile de ortasahadaki direncini ve dinamizmini arttırmayı düşünmüş olacak. Yani dersine çok iyi çalışmış efsane hoca. Hesabı da tuttu. Tıpkı ilk maçta olduğu gibi roller yer değiştirdi. Ev sahibi takım deplasman, deplasman takımı ev sahibi gibiydi. United alışıldığı gibiydi. Topa daha çok sahip olan, oyuna hükmeden ve rakibine güçlü savunması sayesinde şans tanımayan. 2. golü bulsalardı daha net görebilirdik manzarayı ama gelmedi o gol bir türlü.

Porto ise umduğunu bulamadı. O erken golden sonra yaşanabilecek en kötü talihsizlik olan Lucho'nun sakatlığının payı büyük bunda. Sadece oyunlarını bozmakla kalmadı karakter olarak da zaafa uğradı Porto bu kayıp ile. Hulk yine berbattı, sadece Lisandro ile zorlayabildiler ama çok da iyi gününde olmamasına rağmen Van Der Sar'ı geçemediler. Yine de bu eşleşmede beklenilenden fazlasını yaptılar. Uğur Önver vari bir deyişle Manchester'dan yükselen yusuf sesleri Dragao'nun korkusuz atmosferinde yankılandı. Mariano son dakikalarda yaptığı bindirmelerden düzgün bir pas çıkarabilseydi turu geçmeleri işten bile değildi. Eğer bu kadroyu seneye koruyabilirler ve Lisandro kadar kaliteli bir santrfor ile takviye edebilirlerse Jesualdo Ferreira'nın takımını izlemesi önümüzdeki sene çok daha keyifli olacaktır.

Gecenin diğer maçında Arsenal rahat geçmiş Villareal'i. Walcott'un golü müthiş. İngilizler böylece yarı finale yine gönderebilecekleri maksimum temsilciyi gönderdiler. Umudumuz Barcelona'dır artık.

3 yorum:

  1. final manu-chelsea olur bu sefer o ördek suratlı inşallahhhhrabbelaleminamin sabaha kadar ağlar durur!

    YanıtlaSil
  2. Varol bey biz sizi Barcelonalı bilirdik?
    Neyse, bunu da not ettik :)))))

    YanıtlaSil
  3. @aşkın
    benim yurtdışında tuttuğum tek hollanda milli takımıdır, aha bu da değişik bir hangi takımı tutuyorsunuz ıhmmm şey milli takım cevabı veren gerizekalılara benzedi ama idare et:)

    arsenal'i severim, 90larda bizzat yaşadığım için milan'ı tutardım ama artık hiç sempatik gelmiyorlar... barcelona'yı küçükken de şimdi de hiç sevemedim ama takdir ederim... ramon'dan ve galacticos'tan önce real'i de severdim ama ispanya'dan bir takım seçeceksem illa ki bilbao olsun isterim...

    sempati duyduğum takımları şöyle sıralayayım, hiçbirisi için ne üzülür ne ağlarım arada punduna gelirse iki aferin çakarım...

    bizim kalbimiz fenerbahçe'den başkasını sevmeyecek kadar büyük, araya başka takım sıkıştıramayacak kadar küçük!

    ispanya: atletico bilbao
    italya: juventus
    ingiltere: arsenal
    almanya: hamburg-dortmund-borissia mönchengladbach
    fransa: bordeaux
    hollanda: ajax
    yunanistan: aek
    portekiz: benfica
    belçika: anderlecht
    rusya: cska moskova (zico nerede biz orada:)
    iskoçya: celtic
    isviçre: young boys
    danimarka: brondby
    isveç: göteborg

    YanıtlaSil