30 Mayıs 2009 Cumartesi

Everton 1- 2 Chelsea



Daha dizilişleri ve yerleşimleri not alırken Louis Saha sol voleyle hem çok güzel hem de FA Cup tarihinin en erken golünü attı 25. saniyede. Hani maçtan evvel Chelsea'nin en yumuşak karnını Bosingwa ve Anelka'dan oluşan sağ kulvarının olduğunu düşünüyordum ama Pienaar'ın o bölgeye bu kadar erken sızabileceğini ihtimal vermiyordum.

Bu erken golün maçı renklendireceğini düşünenler ise yanıldılar. Oyun çok tek taraflı bir hal aldı bu golden sonra. Everton iyi yardımlaşan ve kompakt bir alan savunmasıyla rakibini 1. bölgeye gelmeden durdurmayı başardı. Oyun içerisinde serbest oynayan Fellaini'nin gerisindeki ortasahaya yardım edip, Chelsea'nin pas kanallarını kapatmasını izlemek ve ardından ince hareketlerle oyunu kurmasını izlemek keyifliydi.

Chelsea'nin golden sonraki etkisizliğinde tek etken Everton'un başarılı alan savunması değildi elbette, bu hücum kısırlığında Hiddink'in 4-3-3 dizilişindeki orta üçlünün hücumdan ziyade savunmaya yatkın oluşunun etkisi büyüktü. Chelsea'nin orta üçlüsü Barcelona gibi tek defansif ortasahadan ve iki içten oluşan ters bir üçgen gibi değil, Mikel Obi ve Essien gibi iki defansif ortasahadan ve Lampard'dan oluşan düz bir üçgen gibiydi. Bu hamle Everton'un Cahill ve Fellaini gibi forvetliğe soyunabilen, cezasahasına koşular yapıp pozisyon üretebilen iki ortasaha oyuncusunu yavaşlatmaya yönelikti büyük ihtimalle ama 25. saniyede gelen o erken golle anlamsızlaştı Hiddink'in bu tercihi.

İmdada yetişen ise sağ bek Hibbert'ın gördüğü sarı kart oldu. Bana Malouda'nın ayağı kendi ayağına takılmış gibi geldi, bu bakımdan da faul ve sarı kart ağırdı sanki ama Howard Webb İngiltere'de Mike Riley ile birlikte faul düdükleri ve kart kullanımında en cömert hakemlerden biri. Hibbert ikinci bir sarı kart tedirginliği ve Cole & Malouda ikilisinin hızıyla birlikte bekteki yerini kaybedip stopere yaklaşmaya başladı. Chelsea da o boşluğu sürekli doldurdu. Sürekli oyunu o kanada yıkmayı denediler. Lampard'ın 21. dakikada Malouda'yı topla buluşturduğu an o inadın sonucuydu ve Drogba'nın havada asılı kalarak uzak köşeye vurduğu kafa golüyle de beraberliği yakaladılar.



Golden sonra da yüklendi Chelsea. Belki pozisyon üretemediler ama Everton'un sağ kanadını sürekli zorladılar. David Moyes sağa önlem olarak maç içerisinde gol dışında hiç topla buluşamayan Saha'yı sağ kenara aldı ve Leon Osman'ı Hibbert'a yardıma gönderdi. Tabi Malouda ve Cole gibi oyuncuları ritmini bulduktan sonra durdurmak zor. Etkinlikleri ikinci devre başında yapılan Hibbert & Jacobsen değişikliğine rağmen hiç azalmadı bu ikilinin. Fakat bir kanattan bu kadar etkili olan Chelsea diğer kanattaki Anelka ve Bosingwa ikilisini oyuna hiç sokamadı. Pienaar ve Baines'in hakkını da vermek lazım. Üzerlerine düşeni büyük bir enerjiyle çok iyi yaptı bu iki Evertonlu.

Ben Hiddink'ten devre başında kilidi açmak için Ballack hamlesini bekliyordum ama 61. dakikaya bekledi kurt hoca. 11 dakika sonra da Lampard'ın o harika golü geldi. Niye Lampard olduğunu da bize birkez daha gösterdi. Bir oyuncunun dengesini kaybettiği bir pozisyonda o vuruşu yapabilmesi tek kelimeyle müthiş.



Moyes kalan zamanda son kozlarını oynasa, Cahill'i forvete atsa da değişen birşey olmadı. Hak ettiği kupayı kazandı Chelsea. Hiddink ödülünü aldı. Ekranın sol tarafındaki kaleyi kontrol eden yardımcı hakem de Chelsea aleyhine atladığı ofsayt ve nizami gol ile ucuz kurtuldu. Oyun kalitesi ve temposu ise genel olarak beklediğimin çok altında kaldı. Zaman zaman uyukladım ekran başında. TSL'nin mahalle maçı havası ilaç gibi gelecektir şimdi bu bünyeye.

1 yorum:

  1. güzel maç oldu, gerçi santillana için öyle olmamıştır ama:)

    YanıtlaSil