11 Mayıs 2009 Pazartesi

U-17 Avrupa Şampiyonası 2.Maçlar



Cumartesi oynandı 2. maçlar aslında ama internet bağlantısındaki problemden ötürü sıcağı sıcağına yazamadık. Yine de değinelim kısaca. Yayın programı sebebiyle Fransa'yı izleyememiştik hiç, İspanya - Fransa maçı hem bu bakımdan hem bu turnuvanın son finalistleri olması sebebiyle günün en önemli maçıydı bana göre. İspanya her zamanki dominant oyununu ortasahada Muniain ve Isco değişikliğiyle aynen sergiledi ve ilk maçtaki gibi girdikleri birçok pozisyona rağmen son dokunuştaki başarısızlıklarına kurban gittiler. 0-0 bitti maç, şayet son maçlarında İsviçre'yi yenemezlerse veda edecekler turnuvaya. Bu İspanya karşısında Fransa da tıpkı İtalya gibi savunma yapmakla yetindi ve oyunun hücum yönündeki becerileri hakkında pek fikir sahibi olamadık. Savunmaya yönelik, disiplinli bir 4-4-2 ile karşıladılar rakiplerini. İspanya'nın ilk yarıda kullandığı birçok duran topu, çok sakar bir görüntü veren kalecileri Boucher'e rağmen başarıyla savuşturdular. Bunda fiziksel ve atletik yeteneklerinin payı büyük. Bu neslin en önemli özelliği de bu. Önceki nesilde olduğu gibi Ben Arfa, Nasri, Benzema türü oyuncuları yok bu kez.

En uçta oynayan Ishak Belfodil uzun bacaklı, güçlü ve hızlı Fransız santrfor geleneğinin en taze temsilcisi. İspanyolların çok baskın oyunundan ötürü topla neler yapabileceğini pek anlayamadık ama özellikle sağdan aktığı bir pozisyonda fiziksel becerileri net olarak gözüktü. Blasquez ve Sarabia'yı amiyane tabirle süründürdü. Fransa'nın bir başka önemli oyuncusu da solbek Atilla Turan. İspanya'nın oyun anlayışında çok önemli yer tutan ve ters kanattan gelen akınlarda sürekli ceza sahasına İspanyol sağ kulvar oyuncularına karşı, bilhassa da Lacruz, hem ilk müdahalelerde hem de kademelerde başarılıydı. Hücumda maçın karakterinden pek gözükmedi ama kavisli ve isabetli toplar atabileceğine dair güçlü sinyaller aldık bir pozisyonda. Önümüzdeki birkaç sene içerisinde adı basınımızın spor sayfalarına düşmeye başlar.



Almanlar 3-1 galip geldikleri Türkiye maçının ardından gene farklı bir skorla kazandılar. 4 - 0 ile paramparça ettiler İngiltere'yi. Maça daha iyi başlayan İngiltere idi esasen. 7 dakikada 3 korner attılar ama kornerden golü bulan Labus ile Almanlar oldu. İlk maçta da takımın diğer stoper Mustafi benzer bir gol atmıştı Türkiye'ye karşı. Maçta bu dakikadan sonra Almanların mutlak üstünlüğü vardı. Teknik direktör Pezzaiuoli tırpanı atmış ilk maçta akıl almaz goller kaçıran Trinks'e. Yerine benim ilk maçların ardından Hakan Şükür'e benzettiğim Thy'ı oynattı. Maçın da adamıydı bana göre. Attığı gol dışında, Almanların İngilizler'i hapsetmesinde önemli payı vardı. Diğer etkili oyuncular ise 3 gol hazırlayan ortasaha oyuncusu Buchtmann ve ilk maçta bize de gol atan Scheidhauer idi.

İngilizler ise altyapılarını yabancı yeteneklerle doldurmalarının sıkıntısını yaşıyor. Arsenal forması giyen Jack Wilshere dışında göze batan oyuncuları yok. Zaten çok da geleneklerinin olmadığı bu yaş grubunda şu ana kadar izlediklerim arasında en zayıf takım konumundalar.

Türkiye ise Hollanda'ya 2-1 yenildi. Son maçımız İngiltere ile olacak. Kazanırsak 3. olup Ekim ayında Nijerya'da oynanacak Dünya Şampiyonası'na katılacağız, beraberlik ve mağlubiyet durumunda ise vize İngiltere'nin olacak. İsviçre ise İtalya'yı 3-1 yenerek üst tura çok yaklaştı. Üst tura çıkamayacakları tek kombinasyon son maçta İspanya'ya kaybetmeleri ve İtalya'nın Fransa'yı yenmesi. 3. ve son maçlar yarın oynanacak turnuvada.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder