16 Ağustos 2009 Pazar
Manchester United 1 - 0 Birmingham
Hem gidenler, hem gelenler, hem bu oyuncuların arasındaki kalite farkı ve sistem içindeki rollerine alışma süreci, hem Van Der Sar-Ferdinand-Vidic duvarının eksikliği, hem de Manchester United'ın son senelerdeki kötü başlama alışkanlığını düşünerek sancılı bir maç bekliyordum. Rakip Birmingham olunca sancılının yanına kötü tabirini eklemek de yanlış olmaz. Beklediğimden çok da farklı geçmedi ama şaşırtıcı detaylar da yok değildi.
Alex Ferguson klasik bir 4-4-2 ile sürdü takımını sahaya. 4-4-Rooney-1 de denebilir aslında. Sabit bir yerde duran, ya da belirli bir alanda oynayan santrfor profilinden çok uzak Rooney. Serbest ama faydalı oynuyor. İlk devre boyunca Birmingham kalesini zorlayan, araştıran Hart'ı yere yatıran tek adamdı. Valencia ve Nani'den oluşan kanatlar henüz istenilen ahenkten çok uzaktalar. Oyun içinde parladıkları anlar oluyor ama takımla olan diyalogları, bütünlükleri zayıf. İlk devrede organize gelişen iki atakta Valencia'nın net pozisyonda Berbatov'u iki kez görmeyişi var. Keza bu maçta arkasında oynayan ve daimi partneri olması işten bile olmayan Fabio ile de çok iyi anlaşamadılar ilk yarıda. Sol taraf için de benzer cümleler kurulabilir. Hepsi zaman işi.
Beklerin çok etkili kullanılamadığı, Berbatov'un uykudan zorla kaldırıp sahaya getirilmiş görüntüsü veren hali, ortasahada Fletcher'ın maçın geneline yaydığı muazzam dinamik oyununa Scholes'un ayak uyduramayışı, savunmada Foster - Evans - O'Shea hattının yarattığı çekingenlik... Hepsi Manu'nun temposunu düşüren detaylar. Buna Birmingham'ın sağlam, tedbirli ve blok halinde hareket eden 4-1-4-1 kurgusu da eklenince ortasahada kilitlenmiş bir maç oldu. Rooney'in golü bile değiştirmedi görüntüyü. Ne Birmingham beraberlik için acele etti, ne de Manu 2. gol için bastırdı. Tam bir sabır oyunu vardı sahada. Birmingham'ın çizgiden çıkarılan kafa şutu, Manu'nun da Fletcher ile devre sonunda kaçırdığı gol dışında tribünleri uğuldatacak pozisyon yoktu koca devrede.
Sakatlanan Nani yerine giren Giggs, maçın ortasında Jerome yerine giren Gary O'Connor değişikliği de hareketlendirmedi oyunu. 75. dakikada Alex McLeish risk alıp savunmanın önündeki Carsley'i oyundan aldı, yerine Ekvadorlu Chucho'yu O'Connor'ın yanına supporter olarak sürdü. O zaman maç maça benzedi. Birmingham ortasahanın teknik kapasitesi ortasaya çıktı, topa hakim olmaya başladılar. Barry Ferguson eski Rangers günlerindeki karakterini sahaya yansıttı. Birmingham'ı organize etti. Savunma bekleri Vignal ve Carr oyuna katılmaya başladı. Yayın çevresinde daha çok gözüktüler, kötü de vursalar daha fazla şut imkanları oldu. 78. dakikada da Chucho ile çok net bir pozisyondan faydalanamadılar. Böyle bir deplasman için bence başarılı bir plan ama sonuç alınamadı.
Alex Ferguson açısından bence Berbatov'a bu kadar dayanmak ve Anderson'u oyuna almamak hatadır. Bilhassa Anderson deliciliğiyle çok etkili olabilirdi. Üstelik kenara da gelmişti. Evans'ın sakatlığından ötürü Wes Brown zorunlu olarak oyuna girdi ama birkaç dakika sonra Anderson da girebilirdi. Manu Ekim ayına kadar ne kadar az puan kaybederse Ferguson o kadar mutlu olacaktır. Gidenlerden sonra Giggs, Scholes, Fletcher, Rooney gibi tecrübelilerin sazı eline alması lazım. Fabio pırıl pırıl parladı. Fletcher bu maç özelinde en beğendiğim kırmızı şeytanlardı. Birmingham bu disiplinini korursa, toplama bir takım olmasına rağmen küme düşmeyecek görüntüsü verdi bana. Henüz erken ama bu maç özelinde yeni transferlerin büyük katkı sağladığını söylemek yanlış olmaz. City'de Jr. Schmeichel'in ipini kesen Joe Hart kalede çok iyiydi. Ortasahada Barry Ferguson ve Cardiff'ten gelen Roger Johnson'ı da beğendim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder