27 Eylül 2009 Pazar

Biraz Nefes



Fenerbahçe'nin yarıştığı her kulvarda iddialı durumda olduğu tek sezondur sanırım 2007 - 08 sezonu. Kapanış sıfır kupayla yapılmıştı belki ama Kadıköy'den teşekkür pankartı ve alkış sesleri yükselmişti. Fenerbahçe'nin tabelada kayıp geçirdiği bir sezonda taraftarından böyle bir tavır görmesi de benim daha önce şahid olduğum bir manzara değildi. Kulüp bunun muhasebesini yanlış yapıp faturayı, taraftarına rağmen, teknik adamına kesmişti. Bizde işler profesyonel işlemez. Kulüpler sözleşme yenilemedikleri ya da işine son verdikleri teknik direktörlere yazılı gerekçe sunmaz. Sorumlu olduklarına da doğrudan bildirim yapmazlar. Sorsan kurumsalız derler ama mesajlar Alaattin Metin, Rıdvan Dilmen üzerinden filan iletilir. O sezonun mesajı disiplinsiz bir hoca ve maç seçen bir takımdı. İkisinden bir değişecekti, maliyeti az olan tercih edildi. Zico gitti.

Ligde sezon boyunca 27 oyuncu kullanmıştı Zico. 20 maçın üzerinde görev verdiği oyuncu sayısı ise 14 olmuştu. Bu tablonun doğru yorumu kadron darlığıdır. Yani değişmesi gereken, daha doğrusu genişlemesi gereken bir takım vardı ortada, hoca değil. Fenerbahçe tersini yaptı. Yürüye yürüye şampiyon olacak takım yanlış teknik direktör tercihinin de etkisiyle 2008 -09 sezonunu 4. bitirdi.

2009 - 2010 sezonu için işler daha sıkı tutuldu. Yetkisi ve etkinliği tartışılsa da kadro planlaması için ehil ve profesyonel bir aklın gerekliliği Aykut Kocaman hamlesi ile teyit edildi. Kullanılabilir oyuncu sayısı geçen seneye göre oldukça fazla. Kadro içindeki kalite makası eskisine göre daha dar.

Fenerbahçe de verilen şampiyonluk vaadiyle örtüşür bir performansla 7'de 7 ile firesiz ilerliyor. Tarihi rekora 1 var. Ligin liderliği Galatasaray ile birlikte paylaşılıyor. Bursa, Diyarbakır, Denizli ve Antalya gibi önemli şehir deplasmanları geçilmiş. Sezon başında takımın en zayıf bölgesi olarak gösterdiğim savunma maç başına 0,42 gol ortalama tutturmuş. Sezona vurunca 15 golden az eder. 1995 - 96 sezonundan daha düşük bir ortalama bu. Kazanılmış birşey yok belki; ama bu tablonun Fenerbahçe taraftarına şüphesiz umut vermesi lazım. Oysa bana vermiyor. Kolay beğenen ve çabuk havaya giren bir taraftar olmama rağmen üstelik. Kadıköy'de de gerilim var.


Twente maçını da katarsak Fenerbahçe son oynadığı Bursa, Manisa, İBB maçlarında sezon başına oranla vites düşürdü. Antalya maçında daha fazla pozisyon bulunması görüntüyü değiştirmez. Fenerbahçe hafta hafta daha kompakt, daha tempolu, daha uyumlu, daha yardımlaşarak oynaması gerekirken tersi istikamete gidiyor. Daha geniş alanda, kopuk kopuk, bireysel oynamaya başladı. Çünkü Emre yok ve kadrosunu kötü kullanıyor Daum. Sezon başında Lugano'nun olmayışından ötürü Önder ile oynanıyordu. Şimdi de Emre'nin olmayışından ötürü Mehmet Topuz ile oynanıyor. Vederson - Roberto Carlos rotasyonu dışında formsuzluk ya da dinlendirme amacıyla yapılmış bir rotasyon yok.

Fenerbahçe hem fizik hem de zihin anlamında çok yorgun.


Guiza'ya demediğimi bırakmıyorum, bugün de kulaklarını çok çınlattım. Velakin 1-2 maç dinlendirilseydi daha fazla gol atabilirdi. Oysa Antalyaspor maçında görüldü ki; artık bırakın gol atmayı önündeki topa vuramıyor. Hava topuna sıçrayacak gücü yok. Yüzünde önceden kaçırdığı golden sonra hayalkırıklığı olurdu. Şimdi ise yüzünde attırdığı ve maç kazandıran gol sonrasında bitkinlik ve çaresizlik var.

Madem öncelik Turkcell Süper Lig, Moldova'da rotasyon bekliyorum. Andre Santos - Uğur, Gökhan - Bekir/Önder, Guiza - Semih, Cristian - Selçuk, Kazım - M.Topuz /Deivid, Alex - Özer rotasyonlarından en az 3'ünü gerçekleştirmeli Daum. Hafta sonı da buna devam etmeli.

Fikstür ligde peşpeşe Gençlerbirliği - Antep (D) ve Galatasaray. Arada da Steaua Bükreş deplasmanı var.

Biraz nefes şart.

Hakemlerimizin standardizasyon sorununun da artık çözülmesi gerek. Şu maçta Yunus Yıldırım yerine Cüneyt Çakır olsaydı muhtemelen 2 kırmızı kart, 2 penaltı, 8-9 sarı kart olurdu. Kulüpler de ilk iş olarak Türkçe bilmeyen oyuncularına "görmüyor musun hoca ?" soru cümlesini ezberletmeli. Belli ki bizim hakemlerimiz jest ve mimikten anlamıyorlar, algı ve eziklik sorunları da bitmeyecek. Çok oyuncunun canı yanacak. Mustafa Emre Eyisoy haftaya Kazım'ın velisini çağırsın, olmadı annesine şikayet mektubu yazsın.