16 Kasım 2009 Pazartesi

Ne Kadar Derbi O Kadar Nefret




Fenerbahçe - Galatasaray rekabeti bu ülkenin sahip olduğu en köklü, en popüler, en değerli rekabet. Bu ülke sınırları içerisinde, herhangi bir alanda terazinin öte tarafına bunu dengeleyecek bir başka markayı koyamazsınız. Dünya'da da bu derece geniş bir nufüsa yayılmış bir rekabet azdır. Bir yandan derbiyi çok özel kılıyor bunlar ama bir taraftan da en büyük acziyetimiz sanki. Koca bir neslin cumhuriyet sınırları içinde üretebildiği en ciddi rekabet Fenerbahçe ve Galatasaray. Ülkedeki her iki kişiden biri bu iki takımı tutuyor. Bu rekabette kendi dinamikleri içinde yeşermiş, büyümüş ve bundan beslenen özgün ve öncü bir sportif kültürün bulunamaması da bundan. Başka derbilerle karşılaştırılırken övünç kaynağı olarak sunulan ekonomi, din, sınıf ve benzeri tematik ortaklıkların/ayrılıkların yoksunluğu bu derbiyi bir bakıma ayağa düşürüyor.

Sporla ilişkimiz kazanma duygusunun aracı olmaktan öteye geçemediğinden, rekabetin elindeki tek ortak zemin olarak da geriye sebepsiz bir öfke ve nefret kalıyor. Takımına duyduğun bağlılığın kudretini öteki takıma duyduğun öfke ve nefret üzerinden tanımlamak zorundasın Türkiye'de. Saygıdan bahsedersen ayıplanırsın. Forumlarda, derneklerde, lokallerde, cemiyet toplantılarında büyütülüp yayılan kültür bu. Sahaya yabancı madde atıp, oyuncu tartaklamadım ama geçen seneki olaylı Efes serisinin ardından bu blogda bunu yapabilecek ruh haline geldiğmi yazdım. Şimdi utancımdan sildim o yazıyı. Ve bir zamanlar forumlarda bizzat bu rutine girmiş biri olarak yapanları tetiklemişimdir. Bunu da benim itirafım ya da özeleştirim olarak ele alabilirsiniz. Nasıl isterseniz...

Derbi ortamın buysa yedisinden yetmişine, erkeğinden kadınına koca bir ülkenin maçlarda birbirlerine karşı nefret ve öfkelerini yarıştırması, sonrasında birbirinin kusmuğunu karıştırması ve her rövanşta nefreti körükleyecek daha iğrenç detaylar bulması da gayet normal. Futbola değinsem sayfalar yetmez ama salonlarda bayan basketbolculara atılan taşa, tükürüğe hatta prezervatife kadar uzanan zengin bir koleksiyon var elde.

Yöneticilerin derbilerin ardından demeçleriyle, taraftarların forumlarında yazılarıyla yaptığı şey de bu kusmuğu karıştırmak ve karşılaştırmak. Dün Abdi İpekçi'de oynanan Galatasaray - Fenerbahçe basketbol derbisinden sonra Yiğit Şardan ve Semih Özsoy'un açıklamaları da o mikserliğin bir benzeri. Onlar eşelemeye devam ediyorlar ama aklı selim artık karıştıracak ve karşılaştıracak birşey kalmadığını görür. Görmeli, zira oyuncular da taraftara karşılık verir duruma geldiler. Ötesi yok.

Spor ortamındaki bu kan davasını durdurmak için ne yapılır ?

Bu sorunun cevabının bulunması ve bir an evvel uygulamaya geçilmesi şart artık. Derbiye seyirci almamaya kadar gidilmesine rağmen bu ülkede sadece bir takım taraftarının olduğu salon boşaltıdı. Sahaya yine yabancı madde atıldı. Atalarından biri "okullar olmadan maarif yönetmek" isteyen Emrullah Efendi olan bu kafa yapısının bundan sonraki adımı derbiyi cezalandırıp maçı oynatmamaktır. Oysa olay çıkaranın canını kanunla, cezayla göstere göstere okumadıktan sonra hepsi palyatif çözümler. Bu renk körlüğünü önlemek, en azından kontrol etmek şart. Madem bireylerin kendisi bu öfkeyi bu nefreti kontrol edemiyor, o halde devlet kontrol edecek. Spor da en azından icra edildiği anda spor olarak kalacak. Yoksa rekabetin doğal sonucu olan yenilik kendini güvenlik sektöründe göstermeye devam edecek.

Hala nefreti geçmemiş olanlara da filmi tavsiye ederim. Senaryo bizim derbiler gibi tırttır, ama oyunculuk şahanedir. Böyle tatsız bir geri dönüş için de kusuruma bakmayın. İyi haftalar.

Etiketler:

4 Yorum:

Blogger Sinan Yılmaz dedi ki...

Geçen nerede hatırlamıyorum, (blogun biri ama) Fenerbahçe fanatizmi yapılıyor ve Lambuja için şey diyordu biri. Yav bu Lambuja'nın çocukluğunu bilirim bizim gibi forumlardaydı o da cincon'a az mı laf ederdi, şimdi adam olmuşlarda edebiyat yapıyorlar falan... Böyle buna benzer birşeydi.

Yani senin aklıselim davranmaya başlamanı böyle yorumluyordu bu dingil arkadaş.
Amaç herkes onlar gibi olsun, herkes onların yaptığı hıyarlığı yapmaya devam etsin.
Hıyarlık bence bu üstüne alınan alınır.

Bu arada senaryo tırt oyunculuk şahane demişsin ya...
Eeee Nicholson be ağabey

16 Kasım 2009 13:49  
Blogger varol döken dedi ki...

sen yine de hoş geldin...

16 Kasım 2009 16:39  
Blogger Olympian dedi ki...

gelmen iyi olmus hakikaten. twitter dan taciz etmeye baslamistim artik.

16 Kasım 2009 17:09  
Blogger Unknown dedi ki...

özlemişiz breh!

17 Kasım 2009 23:57  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa