Maradona turnuva öncesinde hem elemelerde, hem hazırlık maçlarında Arjantin üzerinde sayısız deney yaptı. 100'den fazla oyuncu çağırdı. Messi, Tevez, Agüero gibi uluslararası yıldızlarını dahi birçok farklı formasyonda farklı mevkilerde denedi. İşler o kadar sarpa sardı ki, neredeyse Güney Afrika'ya gelemeyeceklerdi. Doğrusu ben bu kadar deneyden sonra, Maradona'nın doğruyu bulabileceği ve Arjantin'in problemlerine çözüm getirecek çareleri üretebileceği konusunda ümit sahibiydim. Yanıldım. Maradona'nın bunca deneyin ardından ulaştığı sonuç 4-1-2-1-2 ve Zanetti&Cambiasso ikilisinin kadroya alınmaması gerektiği oldu.Ve bu tercihler Arjantin'in sonunu hazırladı.
Maradona'nın yönetiminde Arjantin oyunu geniş alanda kabul ederek; Messi, Tevez, Higuain, Di Maria ve Maxi gibi driplingcilerin yelpaze gibi açılıp, çok çabuk kaleye akabilen stilleriyle sonuca ulaşmaya çalışan bir takım olmak istedi. Seçilen gidiş yolu 4-1-2-1-2'ydi. Barcelona'da kanatlardan forvete destek veren Messi, bu yeni düzende pas yeteneği sayesinde ortaya alındı. Ve hem yatay hem de dikey düzlemde özgürlük tanınarak oyunun merkezine yerleştirildi. Turnuva boyunca deliciliğini de gösterdi; ama Arjantin hücumdaki bu yüksek kalitesiyle beklenen oranda yaratıcı ve üretken olamadı.
Biraz tekrar olacak ama 4-1-2-1-2 için olmazsa olmaz 2 unsur var. Bu dizilişte geri dörtlünün kanatlarındaki beklerin ve önliberonun önündeki içlerin dayanıklı ve oyunu iki cezasahası arasında oynayabilecek savunma ve hücum yeteneklerine sahip olmaları şart. Maradona'nın elinde ne bu tarz iki bek, ne iki iç oyuncusu var. Heinze ve Otamendi stoperden bozma savunma bekleri. Hücuma katkıları kısıtlı. Turnuvanın başında sağ bekte Gutierrez'i denemiş ve onun da savunma basiretsizliği yüzünden 2 maç sonra Otamendi'ye dönmüştü. Mascherano'nun önünde iç oynayan Di Maria ve Maxi Rodriguez'in orijinleri de açık. Hücum edebiliyorlar ama oyun bilgileri savunma da pozisyon alıp, beklere yardım edecek, kademelerine girecek kadar gelişmiş değil. Arjantin dizilişin temel direği olan 2 büyük eksik yüzünden sahada hiçbir zaman takım görüntüsü vermedi. Bunu tersine çevirebilecek tek unsur rakip savunma ve ortasahaya pres yapmak ama Arjantin'in böyle bir yetisi de yok. Bu yüzden turnuva boyunca hatları birbirinden kopuk, 5+5 gibi oynayan bir yıldızlar topluluğundan öteye gidemediler.Çeyrek finale giden yolda en büyük avantajları bireysel yeteneklerin ani patlamalarıyla öne geçip, sonrasında doğan boşlukları değerlendirmek oldu. Kapasitesi düşük olan Nijerya, Yunanistan, G.Kore, Meksika gibi rakipler karşısında, ultra yetenek farkının da katkısıyla bunu başardılar. Almanya karşısında ise hem dağınık yapıları, hem de rakip açıklar Podolski ve Müller'in savunmalarına yaptıkları yardımların da etkisiyle hiç alan bulamadıkları gibi, lk kez bir maçta geriye düştüler. Bütün defolar da ortaya çıktı.
Arjantin'in sahadaki bu görüntüsünün daha iyi anlaşılabilmesi için Türkiye'den bir örnek yerinde olur. Maradona'nın Arjantin deneyinin bir benzerini, Zico 2006-07 sezonunun başında Fenerbahçe'de yapıyordu. Aurelio'nun önünde Tümer ve Mehmet Yozgatlı'yı oynatıyordu. Kanat beklerinde de solda Ümit Özat ve sağda önce Kerim Zengin'i sonra da Önder Turacı'yı kullanmıştı. Fenerbahçe bu düzenle Torshavn, Erciyes gibi çapsız takımları ilerideki Alex - Tuncay - Semih üçlüsüyle gol manyağı yaparken Dinamo Kiev, Sakarya, Bursa gibi biraz derli toplu takımlar karşısında kalitesine yakışmayacak sonuçlar almıştı. Lige üstüste puan kayıplarıyla girmekle kalmamış, Şampiyonlar Ligi'nden de elenmişti. Zico tercihlerinden Newcastle maçında vazgeçti ve kulübü bir sene sonra Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final yoluna sokacak ilk adımı attı.
Maradona'nın bu kadar fazla zamanı yoktu ama durumu anlaması için gerekli sinyaller çoktan gönderilmişti. Oysa izlemekle yetindi. Futbol acımasız. Arjantin 4 yerken, Maradona'nın kadroya almadığı Zanetti ve Cambiasso'nun yoklukları da çok hissedildi. Heinze'nin tarzı her ne kadar 60'lardan kalma olsa da, pozisyonunun gereklerini en azından savunmada yapabiliyor. Otamendi için aynısını söyleyemeyeceğim. Stoperde oynadığında çabukluğu ve vasatın üstündeki hızıyla iyi bir opsiyon olan Otamendi, beke geçtiği zaman bu seviyede Önder Turacı kadar kifayetsizleşiyor. Bu yüzden Almanya'nın 4 golünün de Otamendi'nin kanadından gelmesi şanssızlık değil, oyunun kendi içinde yarattığı bir karma. Ve şüphesiz Löw'ün teknik direktörlük becerisi.
Almanya turnuvanın 4-2-3-1'i en iyi oynayan takımı. Santrfor oyununu çok iyi bilen Klose, arkasında hem yaratıcılığı hem devamlılığı üst düzey olan Mesut, kanatlardan hem dripling ile hem de çapraz koşularla cezasahasına birer forvet gibi yerleşebilen ve şut tehditleri de olan Podolski & Müller ikilisi, ortasahanın ortasında alanı çok iyi paylaşan, top hakimiyetleri yüksek ve oyuna her yönüyle katkı yapabilen Schweinsteiger ve Khedira ile Almanya hem çağdaş hem de seyir zevki yüksek maçlar izlettiler.
Arjantin'e karşı bugüne kadar hiçbir maçta bulamadıkları boşlukları boldular ama devreyi sadece 1-0 önde kapatabildiler. Maradona eğer Maxi - Di Maria ikilisinden birini kanada çekip, diğerinin yerine de bir ortasaha oyuncusu alıp 4-2-3-1'e dönse Arjantin oyunda kalabilirdi. Almanya cömertliğinin bedelini tıpkı Brezilya gibi ödeyebilirdi. Maradona'nın tek yapabildiği ise Maxi ve Di Maria'nın yerlerini değiştirip, bu ikilinin içeriye katlarından bulacağı şut imkanlarından faydalanmak oldu. Almanya'nın kendini geriye çekmesiyle birkaç fırsat da yakaladılar ama net pozisyon üretemediler. Üstelik savunmayı ileri çıkarıp daha dar bir alanda oynamak zorunda kaldıkları için Almanya oyunun devamında çok daha fazla boşluk buldu ve farka gitti.
Schweinsteiger maçın yıldızıydı. Ortasahadaki oyunu yavaş yavaş Xavi klasına yaklaşmaya başladı.
İspanya'nın turu geçmesi durumunda Almanya'nın bize hem taktik hem de seyir açısından dolu dolu bir maç daha izleteceğinden eminim. Bir gün kendimi bunu derken düşünemezdim ama oluyor işte.
Über alles Deutschland.
Beyinsiz hala saha takımları gibi oynadı arjantin, topu alan önündeki 5 kişiyi geçip gol atmaya çalıştı. Maçın futbol adına en tatlı anı Mesut'un asistiydi.
YanıtlaSilTeknik, yetenek ve stratejinin kondüsyon vasıtasıyla 90dk 'lık bir uygulaması futbol dediğimiz. Almanya daha başarılıydı bu uygulamada. Bu formulle teknik direktörleri karşılıklı değiştirsek maç 8-0 biter.
Schweinsteiger 'ın kanatta heba edilmemesi gereken bir taktik zekasına ve bir çizgi boyu kat etmekle bitmeyecek bir kondüsyona sahip olduğu yaptıklarından belliydi. Karşısında çarpışabileceği bir cambiasso'yu bulamaması da bu kadar parlamasına neden oldu.
İzlemediğim maçlarda olanları okumatan bile daha keyifli baştan sonuna izlediğim maçta gördüklerimden başka neler olduğunu okumak. Eline sağlık Alper.