7 Temmuz 2010 Çarşamba

Uruguay 2 - 3 Hollanda



Uruguay'ın çeyrek finalde Gana ile oynadığı maçtan sonra iyice daralan kadrosunda Oscar Tabarez'in yapacağı ince ayarlar, sahaya süreceği 11 ve seçeceği formasyonun Hollanda maçının gidişatı açısından önemi büyüktü. Luis Suarez ve Fucile'nin eksikliği kenarda kullanılabilecek oyuncu sayısını kısıtlanmış ve olası bir 4-4-2'de en az 1 kenar oyuncsunun devşirme olmasını mecbur kılıyordu. Üstelik Tabarez'in çözmesi gereken bir de Robben denklemi vardı. Martin Caceres'i kadroda görünce zihnim hepten bulandı. Caceres'in stoper oynaması durumunda Alvaro Pereira sol beke geçecek ve Uruguay turnuvada siftahı yaptıkları Fransa karşısındaki 5-3-2'ye dönecekti. Caceres'in sol bek oynaması durumunda Uruguay 4'lü savunma oynayacak ve Alvaro Pereira'yı önde değerlendirecekti. Caceres'in dağınık ve kırmızı kart görmeye elverişli yapısı, Robben karşısındaki hız ve hamle zaafından ötürü Caceres'in stoper oynadığı 5-3-2 bence daha mantıklıydı ancak Oscar Tabarez risk alarak 4'lü alternatifi seçti. Sanırım Hollanda bekindeki Boulahrouz / Van der Wiel değişikliğini düşünerek bu kararı verdi. Zira Hollanda sağındaki bu değişim, o kanadın hücum kalitesini teorik olarak düşürüyor ve Alvaro Pereira'nın gerektiğinde Caceres'e yardım getirebilmesine imkan tanıyordu. Üstelik hücumda da Alvaro Pereira'nın hızından, dripling yeteneğinden ve gücünden faydalanacak bir ortam yaratıyordu. Tabarez'den beklemediğim derece cesur ama akıllıca bir plandı.

Maçın başlamasıyla birlikte, Uruguay forvetlerinin savunmaya baskı yapmaması Hollanda'ya topa daha fazla sahip olma şansı tanıyordu. Hollanda yeni oyun anlayışında topa sahip olmayı gütmektense, topu rakibe verip boşluk kovalamayı sevdiği için bu işine gelmiyor. Üstelik Uruguay beklediği için Hollanda'nın bütün tehditlerine karşı (başta Alvaro Pereira'nın rakibin en büyük hücum silahı Robben'i tutan beki Caceres'e olmak üzere ) yardım getirebiliyordu. Hollanda böylece etkisiz kalırken, Tabarez'in Uruguay'ı Marwijk planını çalarak 2. bölgede kaptıkları toplar ve Forlan'ın da hareketli oyunuyla Alvaro Pereiralı kontra hücum planını işletebiliyordu. Uruguay'ın ilk 10 dakikalık bölümde Alvaro Pereira ile yaptığı gol girişimi ve Cavani'nin yanlış ofsayt bayrağıyla kesilen atağı ile bu plan nispeten sahaya yansıdı. Suarez sahada olup, Forlan geriden topları kullanabilseydi daha da etkili olabilirlerdi. Çeyrek finalde Brezilya'nın Kaka ve Robinho ile yaptığı gibi. Oysa Gargano'nun çabası bu anlamda yetmedi. Forlan geriye gelip top almak zorunda kaldı, Cavani ileride tek kaldı ve Uruguay hücumları cılız kaldı.

Robben'in etkisizliğiyle hücum opsiyonu azalan Hollanda, Sneijder'in sürekli sola kaykılarak ortasahayı 1 kişi eksik bırakan oyunu ve Van Persie'nin tek santrforun gereklerini yapamaması, çok statik oynaması nedeniyle pozisyon bulamıyordu. Oyun sıkışmıştı. Sıkışan oyunu açan, 18. dakikada Van Bronckhorst'un sol çaprazdan attığı 30 metrelik şahane şut oldu. 1994'te Hagi'nin Kolombiya'ya attığı golün karbon kopyasıydı. Oyundaki tüm dengeler bu golle değişti. Maç bu kez Marwijk'in istediği gibi gelişmeye, Hollanda top hakimiyetini rakibine verip daha fazla alan bulmaya başladı. Eğer turuncular topu biraz çabuk çevirebilselerdi Robben ve Van Persie için uygun ortamı yaratabilirlerdi. Garantici davranarak bu şanslarını kullanamadılar. Forlan'ın devre sonuna doğru attığı enfes uzaktan gol ile de avantajlarını kaybettiler.

Marwijk ikinci devreye, savunmanın içine girerek oynayan De Zeeuw'u oyundan çıkararak başladı. De Zeeuw'un mevkisine Van Bommel'i çekerek, önde Rafael van der Vaart'ın bireysel yeteneğinden faydalanmak istedi ama bu değişiklik Hollanda'yı negatif etkiledi. 4-1-4-1 formasyonunda nicelik olarak ortasahada bir kişi daha eksildiler. Böylece Gargano'ya hücuma destek verme şansı doğdu. Oscar Tabarez için vurucu hamleyi yapma zamanıydı. Oyunu biraz izledikten sonra Gargano'nun niteliksel zaafının farkına varıp, kuru kalabalık olan ortasahasından bir kişi eksilterek Abreu'yu oyuna alabilirdi. Bu sayede Forlan'ı daha önceki maçlarda olduğu gibi, baklavanın en ucuna çekerek daha derin oynamasını sağlayabilir ve Uruguay galibiyet golünü bulabilirdi. Maç da böylece Uruguay'ın istediği karaktere bürünebilirdi. Oysa Tabarez bu riski almadı, oyunu kendi akışına bıraktı. Uruguay'ın bu sıradaki atakları da, kalabalık olmalarına rağmen ortasahadaki beceri sorunu yüzünden sonuca ulaşamadı.

Hollanda yine yeni yeniden tıkanan oyunda, 70. dakikada Sneijder ile ofsayt kokan bir şans golü buldu. 3 dakika sonra da 4-2-3-1'in oynanma sebebi olan uzak forvet golünü attılar. Sol dış Kuyt ortaladı, sağ dış Robben kafayı vurdu ve maç 3-1 oldu. Abreu 78.dakikada son umut olarak oyuna girmesi, stand-by pozisyonuna geçerek kontra kovalayan Hollanda'ya daha fazla alan tanımaktan başka bir işe yaramıyordu ki; Maxi Pereira'nın 90+2'deki golüyle heyecanlanmaya başladık. Ölüme mahkum hastayı son bir gayret, şokla hayata döndürmek isteyen bir doktorun çırpınışı vardı sahada. Her Uruguaylı oyuncu kendi dirilişi için mücadele ediyordu.

Nabız almaya en yaklaştıkları an 90+4 idi. Diego Perez soldan gelen ortayı kontrol etmek yerine, ayağını yatırarak vurmayı denese futbol mucizelerinden birini daha yazabilirdi ama Diego Perez topu kontrol etti, Hollanda savunması çoğalarak vuruş açısı vermedi ve maç bitti.

Hollanda 32 sene sonra Dünya Kupası'nda final oynayacak. Bert van Marwijk'in takımının hususi olarak seyredilecek, sempati duyulacak bir tarafı yok. Bizim gibi birkaç taktik deli sadece ama Hollanda artık kazanıyor. 1994 Brezilya'sına bu anlamda çok benziyorlar. Kendi ezberlerini bozarak, 50 yıllık futbol kültürlerini bir kenara koyarak finale kadar geldiler. Finali, aynı şekilde kendi ezberini bozan ve benim bile sempatimi kazanan Löw'ün Almanya'sı ile oynarlarsa hem taktik hem de tarihi açıdan zengin bir maç olacağı kesin.

Uruguay'ın çeyrek finalde hayrını gördüğü direk şansı bu kez canını feci yaktı. 3 golü de direkler içeri aldı. 60 sene sonra tarihi tekrar yazamadı Güneş'in çocukları. Eduardo Galeano elbette bu güzel takımın tarihini yazacaktır. Gölgede ya da güneşte...

3 yorum:

  1. merhaba,
    blogunu 1 yıldan fazla süredir takip ediyorum. ara verdiğin zaman hem ara verme nedenine hemde ara vermene çok üzülmüştüm. tekrar başın sağolsun ve yine biraz geç olarak iyiki geri döndün. asıl konuya dönecek olursam " taktik deli" tanımına bayıldım. çok haklısın, seni ve noat samisayı neden bu şekilde takip ettiğimi çok açık şekilde özetledin. final 4-2-3-1 ziyafeti olacak gibi görünüyor. ispanya kupaya tutunmak istiyorsa bu akşam 2008'deki 4-2-3-1'ine dönmeli, aksi halde almanya favori.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler.Hollanda İyi Oynadı
    http://izmir-boya.blogspot.com

    YanıtlaSil
  3. Hollanda güzel takım ama finalde İspanya kaldırsın kupayı. :)

    YanıtlaSil