Polonya gazetesinin kışkırtıcı manşeti ve fotomontajı bir yana Almanya ile Polonya arasındaki komşuluk ve ulusal rekabet bu maçın atmosferinin şenlenmesi, her iki tarafın arzu yüklü olması için yeterliydi. Ama ek olarak Almanların son iki Avrupa şampiyonasında hiç galibiyet alamamaları ve Polonya’nın Almanya karşısında tarihe geçmiş galibiyetsizliği vardı. Bütün bunlar iki takımın yükselmekte olan form durumlarıyla birleşince bu maçın kalite ve seyir zevki açısından üst düzey olmaması işten bile değildi.
Almanya beklenildiği üzere klasik 4-4-2 ile yayıldı sahaya, kadroda ise sürpriz sayılabilecek bir isim vardı. Eski dost Löw sağ kanatta Schweinsteiger’in yerine oynayan Bremenli Fritz’i tercih etmişti ve tercihinde ne kadar haklı olduğu da ilerleyen dakikalarda ortaya çıkacaktı.
Polonya ise ileride Smolarek’in gezgin olduğu asimetrik bir 4-4-2 ile çıktı Almanların karşısına. Polonya da ideal kadrosundan sakat olan Blaszczykowski dışında fire vermedi. Onun yerine sağ kanatta görev yapan Lobodzinski oynadı.
Maç girizgahtakine uygun başladı. Daha maçın 1. dakikasında Almanların hayranlık uyandıran stoperi Mertesacker ile kaleci Lehmann arasındaki anlaşmazlık sonucu Krzynowek’in ceza sahasının köşesinden çıkardığı şut ile heyecanlandık. Peşinden 4. dakikada çizgi halinde ve epeyce önde konuşlanmış Leh savunmasının arasına Almanlar ustaca sarktılar fakat Klose’nin boş kaleye yuvarlaması için Gomez’e gönderdiği pas uzun kaldı.
Aslında bu pozisyon Almanların nasıl galip geleceğinin de işareti gibiydi. Polonya hücumu ise tempo ve dinamizm olarak yeterli gözükmesine rağmen, final hareketi yapmaktan, üretkenlikten uzaktı. Bir türlü Mertesacker ve Metzelder’i zorlayamadılar.
Almanlar ise Gomez ile 4. dakikada kaçırdıkları pozisyonun benzerini bu kez Gomez’in Klose’yi kaçırmasıyla tekrar yakaladı ve Polonya bir Polonyalı organizasyonuyla Podolski’nin ayağından 20. dakikada 1-0 geriye düştü..Leo Benhakker’in önde basan ve geride çizgi halinde bekleyen savunma anlayışı Polonya’ya pahalı patlamıştı.
Bu dakikadan sonra Almanlar baskıyı iyice arttırdı. İleride Ömer Üründül’ün istediği tüm özellikleri taşıyan Gomez ile oyunu rakip yarı sahaya iyice yıktılar ve bir 10-15 dakika Fritz’in neden Schweinsteiger’i neden kestiğini izledik. Polonya’nın tek yapabildiği ise Lewandowski ile uzaktan şut atmaktı. Sadece bir pozisyonda, 36. dakikada Lobodzinski’nin bindirmesiyle Zurawski’yi pozisyona sokabildiler ancak Lehmann üzerine düşeni yaptı.
İkinci devre başında Benhakker, iki kalın Alman arasında kaybolan Zurawski yerine daha hareketli ve o kalınlıktan faydalanabilecek Guerreiro başladı. Polonya bir süreliğine hareketlense de Ballack ve Frings’in ekstra sertlik ve tempo pompalamasıyla bu durum fazla uzun sürmedi.
Peşinden Almanya enfes bir atak geliştirdi. Kaç pas yaptılar bilmiyorum ama Lahm topu Ballack’a çıkarırken ve Boruc bu güzel atağa karşı koyarken tribünlerle birlikte tüm Polonya oyuncuları ne yaptığını bilmez gibiydi, şaşkın ve çaresizdi. 2 dakika sonra bu durum Golanski’nin Schweinsteiger’e kaybettiği topla iyice ayyuka çıktı ve Podolski Polonya’yı ikinci kez canevinden vurdu. Geri kalan dakikalar ise formalite icabı oynandı desek yanlış olmaz.. Gomez yerine oyundan çıkan Podolski olsaydı Almanlar belki bir gol daha bulabilir, son dakikadaki tehlikeleri yaşamayabilirdi.
Almanlar gözüküyor ki turnuvanın en sorunsuz ekibi ve finale kadar da yanlarında olan fikstür sayesinde de fazla yorulmayacak gibiler.
Maçın her bakımdan adamı ise Podolski oldu şüphesiz. Almanya’nın sol kanadını Jansen ile birlikte istikrarlı bir biçimde domine etmekle kalmadı, ceza sahasına da aktı. Gollerden sonraki tavrı ise futbolun tarihinde her zaman yer bulacak cinsten.
Benim aklıma o gollerden sonra Alphaville’in, To Germany With Love* şarkısı geldi.
* - Almanya’ya Sevgilerle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder