Benzema, Nasri, Gomis, Ribery gibi oyuncularıyla Fransa, Portekiz ile birlikte turnuvadaki yetenek zengini takımların başında geliyor. Bu oyuncular turnuva öncesinde yakaladıkları form durumlarıyla da Avrupa’nın devlerine transfer olup süperstar kıvamına gelmesi beklenen isimler. Henry, Malouda, Anelka gibi halihazırda o devlerde oynayan tecrübeli hücumcuları da düşününce Fransa’nın turnuvanın seyir zevki veren takımlarından biri olmasını umuyorsunuz.
Fakat Domenech ilginç bir şekilde böyle bir hücum zenginliğine sahip Fransa’nın adının savunmayla anılmasını sağlayabiliyor. Romanya karşısında da değişmedi bu durum.
Mutu ve Nicolita tehdidi varsa da Fransa’nın 4-4-2 dizilişinde bekler Abidal ve Sagnol'un talimat almışçasına bindirme yapmaması, ortasahada Makalele ve Toulalan gibi hücum ve pas yetenekleri düşük iki oyuncunun tercih edilmesi Domenech’in kendi kendini kilitlemesinden başka bir şey değil.
Hal böyle olunca Fransa’nın oyun kurma işlevini otomatikman kenarlarda oynayan Malouda ve Ribery’nin eline bakıyordu. Romanya ise sağlam 4-3-3 dizilişiyle buna imkan vermiyordu. Zira bekler Rat ve Contra yarı sahalarını geçmiyor, orta üçlünün iki savunmacı ortasahası Chivu ve Radoi ile onlara yardım getiriyordu. İlerdeki Mutu ve Nicolita da kendi yarısahalarına yaklaşınca Fransa’ya hiç alan kalmıyordu.
Oyun her iki takımın da pres yerine geride bekleme felsefesine sarılmasının da etkisiyle de öylesine durağanlaşmıştı ve sıkışmıştı ki Ribery kendini bir süreliğine sola, Malouda’nın yanına,
attı. Fakat bu da bir işe yaramadı.
Mavilerin ilerideki ikilisi de geriden gelen arkadaşlarına duvar olacak tipte oyuncular olmaktan uzak olan, daha ziyade topu önüne bekleyen sprinter oyuncular olunca Fransa koca ilk yarı boyunca, sol taraftan gelen iki uzun topta Anelka ile bulduğu pozisyonumsular dışında, hiçbirşey üretemedi.
Domenech ilerleyen dakikalarda Gomis hamlesiyle oyuna ortasahasını da sokarak pozisyon bulmak istese de ortasahanın ortasındaki ikiliden vazgeçmeyerek, Ribery’yi forvete çekerek ve Nasri’yi sağa hapsederek takımını hem hücumda hem de savunmada daha da vasatlaştırdı.
Romanya’nın niyeti ise üretmekten ziyade durdurmaktı ve bunda pek zorlanmadılar. Turnuvanın şu ana kadar ki en yavan ve sıkıcı maçını izledik haliyle.
Bunu ilgili rakamlarla da destekleyelim. Turnuvadaki en az şut 18 kez ile, en az korner de 6 kez ile bu maçta atıldı. İki takım birbirlerini kontrol etmekle o kadar meşgul oldular ki, neredeyse hiç pres görmedik. Dolayısıyla top 65 dakika ile rekor seviyede oyunda kaldı ve dahası bu kontrol oyunu sonucu toplamda 1000 pas barajı geçildi.
Fransızlar bu anlayışla devam ederse eğer; Euro 2000 zaferi sonrası Senegal, Uruguay ve Danimarka grubunda 0 gol ve 1 beraberlik performansıyla evlerine döndükleri 2002 Dünya Kupası’nın bir benzerini yaşayabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder