Gerçek Ev Sahibi
Almanya'da oynanan maçlarda Türk takımlarının, bilhassa da orada yaşayan Türkler dolayısıyla, ev sahibi olacağı yorumlarına pek itibar etmem. Fakat stad bu kadar büyük ve üstelik rakip de Berlin'den olunca işler değişti. Hertha Berlin Ankaragücü gibiydi. Taraftarı vardı ve performansları fena da değildi ama asla gerçek bir ev sahibi değillerdi. Tribünde kaybettiler maçı önce. Sahada da ev sahibi gibi oyunu domine eden Galatasaray'dı.
Hertha Berlin sahaya klasik bir 4-4-2 ile yayılmış. Hem savunma bekleri hem de ortasahadaki kanat oyuncuları pek mahir değil. Buna bir de Kacar'ın şutları dışında birşey üretemeyen ortasaha eklenince Hertha tamamen Pantelic ve Voronin'in savunma arkası deparlarıyla, fuleleriyle, driplingleriyle gelmeye çalıştı Galatasaray'ın üzerine. Oyunu da bu yüzden genelde kendi yarısahalarında kabul ettiler. Savunmasında Servet ve Meira türünden iyi pozisyon alan ama ağır bir tandeme karşı aslında kabul edilebilir plan bu. Ama tutmadı. Skibbe'nin Sabri dışında ağır olan savunmayı ceza yayının 15 metre önünden öteye çıkarmaması bunun en büyük sebebiydi. Galatasaray ise simetrik bir 4-2-3-1 ile başladı maça. Baros'un arkasındaki üçlünün dinamizm ve sertlik konusundaki zafiyetleri, arkalarına Mehmet Topal ve Barış Özbek'i yerleştirerek dengelenmişti bu kez. Bu ikili aynı zamanda yukarıda bahsettiğimiz oyunu geride kabul eden Galatasaray savunması ile Kewell - Lincoln - Arda arasındaki üçlünün arasındaki boşluğu da müthiş enerjileriyle doldurdular. Top kullanma sorunlarını da Lincoln'ün - kaptanlıktan mı kaynaklı yoksa Almanya özleminden mi bilinmez - insiyatif alma güdüsüyle hallettiler. Geldiğinden beri izlediğim en iyi Lincoln'dü.
Buna rağmen maçta uzaktan şutlar dışında heyecan yaratan pek birşey yoktu. Galatasaray adına bu kadar dominant oynanan bir oyunda cezasahasına girilememesinin başlıca sebebi ise Arda ve Kewell'in kötü günlerinde olması ve kanatları iyi kullanamamasıydı. Kewell bir kere girdi, o da penaltı oldu. Galatasaray'ın rakibine verdiği en net pozisyon ise bir duran top sonrası kalecinin elle oyuna soktuğu toptan geldi. Orta yuvarlağa dahi gelmekten imtina eden Meira ve Servet ilerideydi Voronin ve Pantelic haldır haldır gelirken. Ben Hertha Berlin taraftarı olsam Pantelic'i meşe odunuyla kovalardım.
Son 15 dakikada işler değişti. Daha Bulgaristan'da oynarken bu bloga konu olan Valeri Domovchiyski ile de dar alanda etkili olmaya çalıştılar. Favre'nin bir hamlesi de oyunu daha öne taşımak ve daha kaliteli pas yapabilmek için Cicero'yu almasıydı. Oyuncunun fizik olarak pek diri olmamasına rağmen, oyunu Hertha adına olumlu etkiledi bu hamle. Bunda Skibbe'nin yorulan Mehmet Topal - Barış ortasahasını takviye etmemesinin payı büyük. Arda - Kewell'dan biri ile değişebilirdi Mehmet Güven. Yapmadı ve Galatasaray iyice geriye yaslandı. Yine de şanslıydı Skibbe, son dakikalardaki karamboller Galatasaray lehine sonuçlandı.
Son paragrafı da hakeme açalım. Maçın en iyisi Lincoln ikinci devre oyundan atılabilirdi. Kaptırdığı topun ardından hücuma kalkan rakibini arkadan müdaheleyle indirdiğinde gözümün önüne Türk hakemleri geldi. Kesinlikle oyunda olmazdı Lincoln. İtalyan üzerinde dahi durmadı. Verdiği penaltı ise bir deplasman takımına verilecek türden değil. Bana kalırsa elle oynama yok orada, yüzünü korumaya çalıştı sanki Hertha'lı oyuncu. Daha da ilginci neredeyse karbon kopya pozisyonlarda ev sahibi lehine 2 penaltıyı üflememesiydi. Sanırım gerçek ev sahibini Rizzoli de anladı.
1 Yorum:
Hello,
9 points in 4 games is a good record. Now it must wait the result of the last Metallist´s game.
Regards.
http://saqueneutral.blogspot.com/
(a blog about sport in English and Español)
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa