3 Temmuz 2009 Cuma

Poltrona 36 Meselesi



Futbol yazmaya ara verdiğim, TBL ve NBA karaladığım dönemde Cezasahası blogunda yer verilmiş, oradan ulusal basına düşmüş bir hikaye Poltrona 36. Kahramanlar Türkiye'de iz bırakan iki isim olunca tantanası çok oldu. Hikaye de Brezilya'da geçtiğinden hergün bir mail geliyor işin aslını astarını soran.

Ben olayın geçtiği Trovão Azul diye çağırılan özel otobüsün kaptan şoförü ya da muavini filan değilim. Brezilya futbolunun Türkiye'deki en büyük otoritesi de değilim. Sadece Brezilya'da oynanan futbolu seviyorum. Avrupa'ya sürekli oyuncu ihraç eden yapıyı izlemek, yeni yeni sivrilen yeteneklerin farkında olmak zevk veriyor. Tribünlerin ateşi, kulüplerin, oyuncuların çok renkli olması da ayrıca ilgimi çekiyor. Bütün bunları da burada paylaşıyorum.

Bu olayı da daha önce duymadım zira genelde ulusal basını takip ediyorum, yerel basını fazla takip etme şansım olmuyor. Velakin o kadar çok mail geldi ki, araştırma gereği duydum.


Önce şunu bilmelisiniz ki, Brezilya bu olayla çalkalanmamıştır. Poltrona 36 daha ziyade Gremio'nun ezeli rakibi olan Internacional taraftarının sahip çıktığı yerel bir efsanedir. Google Brezilya'dan yaptığınız aramada karşınıza çıkacaklar bloglar ve forumlardan başka birşey değildir. Poltrona 36 meselesine dair ulusal basında hiçbir şey bulamazsınız. Globo, Terra, Lance, UOL. Hiçbirinde yoktur. Yoktur zira olaya dair ne görsel bir materyal, ne de resmi bir demeç bulunmamaktadır.

Öyle 1-1,5 ay filan değil 1 hafta araştırmak Brezilya'da konuyu ulusal basının neden ele almadığını anlamak için yeterli.

Ben yine de merak edip Globo televizyonunda spikerlik yapan, aynı zamanda magazin ağırlıklı bir futbol programı olan FootBrazil'i hazırlayan ve Pitacodogringo isimli sağlam da bir blogu olan Jon Cotterill'e sordum Poltrona 36 hakkında ne biliyorsun diye. Aldığım cevap şu oldu;

Hello Alper,


I’d never heard of the ‘Poltrona 36’ incident before. But I did some checking and it’s probably just complete rubbish. It’s probably just some bullshit put out by Internacional fans (Grêmio’s biggest rivals). Anyway, I’ve never heard any Brazilians talking about it.


Which ‘Jornal Do Comercio’ do you mean? There’s quite a lot of them here. But whichever one it is, it’s not that famous for football/sport.


Jon

Poltrona 36 ile ilgili tek kaynak vardır o da Adão Oliveira isimli, normalde ekonomi ve siyaset yazan Brezilyalı bir köşe yazarının, Porto Alegre'nin yerel bir ekonomi gazetesi olan Jornal do Comércio'da yazdığı köşe yazısıdır. Cezasahası blogunun olayı alıntıladığı Dossie Gremio adlı blogda Gremio'nun 2. lige düşüşü, tahminimce Gremio'nun ezeli rakibi olan bir Internacional sempatizanının kaleminden, alaycı bir dille anlatılır. Sonunda da Poltrona 36'ya yer verilir, ancak bu olaya dair onun da dayanağı aynı köşe yazısıdır.

İlginç olan bu köşe yazısının olayın yaşandığı Parana maçının neredeyse tam 2 ay sonrasında, yeni sezon başlayacakken yazılmış olması ve Gremio başkanlarının gördükleri manzaraya dair rivayeten söyledikleri dışında bir kaynak belirtilmemesidir. Parana maçı 6 Kasım 2004 tarihinde oynanmış, yazı ise 30 Aralık 2004 tarihinde kaleme alınmıştır.

Üstelik o köşe yazısında dahi Bilica ve Capone ismi geçmez. Bu isimleri kimin ortaya attığını bilmiyorum. Yazarın kişisel web sitesi var, ordan ulaşmaya çalıştım, elektronik posta da yolladım ancak cevap gelmedi.

Cezasahası blogunun yaptığı birkaç yanlışı da ben düzelteyim. Gremio takımı Parana maçından sonra küme düşmemiştir. 6 maç daha oynanmıştır Parana maçının ardından - listesi aşağıda - , ve 3. maç olan Atletico Paranaense maçında resmen küme düşmüşlerdir. Bilica & Capone de Parana maçından sonra takımdan kesik yememiştir. Oynamaya devam etmişlerdir, hatta Parana maçının hemen ertesinde oynanan Ponte Preta maçında Bilica 1 gol atmıştır.

Grêmio 6-1 Ponte Preta ( 13 Kasım 2004 )
Vitória 2-1 Grêmio ( 20 Kasım 2004 )
Grêmio 3-3 Atlético-PR ( 28 Kasım 2004 - küme düşülen maç )
Santos 5-1 Grêmio ( 5 Aralık 2004 )
Grêmio 0-1 Atlético-MG ( 11 Aralık 2004 )
Guarani 2-0 Grêmio ( 19 Aralık 2004 )

Üstelik Bilica da Capone de çoluk çocuğa karışmış genç adamlardır.

Internacional'in otobüsünde 36 numaralı koltuk bulunmaz ama 35 de bulunmaz. Yerel basın bu koltukların olmayışını Poltrona 36 dedikodusuna atfen sütunlarına ve bültenlerine taşısa da Internacional başkanı Piffero böyle bir provokasyon içerisinde olmadıklarını ve otobüsün en arkasındaki bu koltukların teknik ekip için uzun seyahatlerde toplantı yapılabilmesi amacıyla kaldırılıp, yerine masa konduğunu söylemiştir.

1-1,5 ay araştırılan bir skandalda şu 3 noktayı kaçırmak bir acayiptir.



Hülasa Poltrona 36 hiçbir zaman kanıtlanmamış bir dedikodudur. Güzide basınımızın dayanaksız haberlerden farkı yoktur velakin Internacional taraftarı bu sansasyonel dedikoduyu çok sevmiştir. Zira ellerine Gremio'nun ibneliğiyle ilgili yeni bir koz geçmiştir. Eskisi de 1970'li yıllarda kurulan ve ilk gay taraftar topluluğu olma özelliği taşıyan Coligay taraftar grubudur. Mazisi şuradadır. Bu grup diğer gayler için de ilham kaynağı olmuş ve o dönem başta Flamengo'nun FlaGay grubu olmak üzere birçok gay grup türemiştir.



Benzer geyikleri Gremio taraftarı da, Internacional'in Copa Libertadores maçının ardından Meksika dönüşünde uçakta Bolivar ve Taison'un 'samimi' pozlarına atfen yaparlar. Poltrona 24 derler onlar da. Ancak ses getirmemiştir, zira bunu yazacak bir Adão Oliveira yoktur. Olsa onlar da epey eğlenirdi sanırım.

Ben yine de Cezasahası bloguna borçluyum. Bilica meselesine ait birçok bilmediğim şey öğrendim Poltrona 36 meselesini araştırırken.

- Gremio'da birçok antrenmana sarhoş çıktığı.

- Evliyken ve Ancona'da oynarken İtalyan bir kadınla yasak bir aşk yaşadığı. O kadın maça gelince ve İtalyanlar da eşi zannedince işlerin karıştığı. Bilica'nın kadıncağızı görmezden geldiği.

- Sivasspor'da oynarken Brezilya'ya devre arasında tatile gittiğinde, Recife havaalanında boşandığı eşinin ve kızının nafakasını ödemediği için tutuklandığı. Ödedikten sonra serbest bırakıldığı gibi.

Keşke 1-1,5 ay süren araştırmada Bilica'nın ulusal basına malzeme olan, kanıtı ve dayanağı bulunan bu gibi kusurları bulunsaydı ya da oynadığı takımların çoğunda küme düşmüş olması yazılsaydı; "burada yaparsan bunları canına okurlar" denseydi. Ama medya ve tribün için homoluk daha büyük sansasyon tabi.

Etiketler: , ,

14 Yorum:

Blogger ERKUT dedi ki...

Araştırma ,Emek , bilgi herşeyin olduğu akıcı ve zevk veren bir yazı. Elien koluna sağlık.

3 Temmuz 2009 17:56  
Blogger Lev Kom dedi ki...

Alper ağabey(samimiyet için kusura bakmayın)

linki yayınlamak size kalmış ama şurada başka bir "36" vakası daha dikkatimi çekti (yazının en dibinde)
sizin bu konu hakkında bilginiz var mı?

http://futbolsuzyapamam.blogspot.com/2009/06/komur-tozu-komsular.html

3 Temmuz 2009 17:58  
Blogger pclion dedi ki...

Araştırma dediğin budur, saygıyla eğiliyorum. Detayları daha önce konuşma fırsatı bulmuştuk ama hepsini bir solukta okumak farklı bir şey.

Sen kabul etmesen de Brezilya futbolunu senden iyi bilen bir Türk evladı görmedim henüz, göreceğimi de sanmam...

3 Temmuz 2009 17:59  
Blogger Arkhe dedi ki...

Müdür ellerine sağlık.

Bu haber çıktıktan sonra haberi bloglarına taşıyan herkesten aynı hassasiyeti senin bu yazın içinde beklersem herhalde çok şey beklemiş olurum..

3 Temmuz 2009 18:55  
Blogger Arkhe dedi ki...

En azından ben yapayım..

3 Temmuz 2009 18:56  
Blogger Arkhe dedi ki...

Ofisten çıkmak zorunda olduğum için iznini bekleyemiyorum. Yazının son bölümünü blogumda yayınladım, umarım kusuruma bakmazsın.

3 Temmuz 2009 19:08  
Blogger rddk dedi ki...

Saygılar sunuyorum...

Bloguma aktarıyorum aynen... Müthiş bir yazı..

3 Temmuz 2009 19:10  
Blogger Adem dedi ki...

Lambuja, bu hadiseyi Ceza Sahası blogunda yazan kişi benim. Elbette bu haberin cereyan ettiğine dair kesin bir kanıt bulunmuyor. Ben de bir iddia olduğunu belirtmiştim. Ve bu iddiaları kaleme almıştım. Hélio Dourado'yu kaynak olarak aktaran bilgiler de haberin doğru olabileceği ihtimalini güçlendiren şeylerdi nazarımda. Çünkü kendisi bu iddiayı yalanlamamıştır. Kabul de etmemiştir ama bu suskunluk bir kabul anlamına gelebilir pekala. Çünkü ben bir yalanlama haberine rastlayamadım. Haberi yaptıktan sonra da gerek Sivasspor'a, Gerekse Fenerbahçe'ye çok, ama çok yakın iki kaynakla biriyle telefonda, diğeriyle yüzyüze olmak üzere görüştüm. Sivasspor'a yakın olan, böyle bir haberi daha önceden bildiklerini, ve bu haberin doğru olduğuna inandığını iletti. Ben de şaşırmıştım zira emin olmadığım bir konuydu. Onların kaynaklarını soramadım. Zira her ikisi de profesyonel insanlar.

Adao Oliviera'nın köşe yazısına sen de değinmişsin. Burada isim vermese bile, Bilica ve Capone isimlerinin ortaya atılması ilginçti. Zira çoğu insan Szymkowiak'ın Trabzonspor'dan ayrılışındaki esrarı hiç bir gazete yazmamasına rağmen, hiç bir köşe yazısında, hiç bir gazetede yer almamasına rağmen biliyor. Tam olarak olmasa da, genel anlamda biliyor. Ben bu Hadisenin %100 doğru olduğuna dair bir kanıta rastlamadığım gibi, siz de %100 yalan olduğuna dair bir kanıta rastlamamışsınız.

Herneyse, Araştırmadaki hataları görmemde yardımcı olduğunuz için gerçekten çok teşekkür ediyorum. Araştırmada işaret edilen düzeltmelerle birlikte sitedeki postu düzenleyeceğim. Emeğin için teşekkürler, kolay gelsin.

3 Temmuz 2009 19:31  
Blogger Alper Öcal dedi ki...

@cezasahası

Senin yanıldığın nokta şu.

Sadece Brezilya'da değil yurtdışındaki birçok kulüpte dedikoduya dair bizdeki gibi bir yalanlama mekanizması geliştirilmemiştir.

Inter otobüsünün hadisesi dahi başkan Piffero tarafından kendi sitesinde ya da televizyonunda yalanlanmamıştır.

Katıldığı bir radyo programında bu sorulmuş ve yok öyle birşey cevabı verilmiştir.

Bizdeki gibi değildir yani.

Buradaki yapıyı dikkate alıp oradaki olaydan ve yalanlama olmamasından anlam çıkarmak doğru değil.

Yoksa hergün sürüyle iddia ortaya atılıyor basındaki olaylara dair. Bunların peşinde koşmak profesyonel bir kurum için akılkarı değil.

3 Temmuz 2009 19:58  
Blogger Consigliere dedi ki...

Mükemmel..

Gerçekten mükemmel araştırma

Eline sağlık Alper abi..

4 Temmuz 2009 00:13  
Blogger saLsa dedi ki...

Alpercim ellerine sağlık. Buram buram emek ve araştırma kokan bir yazı. Keyifle okudum.

4 Temmuz 2009 02:02  
Blogger Adem dedi ki...

Alper, ortaya koyduğum "iddiaların" iddia olduğunu yazıda da vurgulamıştım. Hadisenin en önemli noktalarında yanlış yapmışım. Mesela Parana maçının küme düşülen maç olduğu konusunda... Ve bu iki oyuncunun o maçtan sonra kadro dışı bırakıldığı konusunda. Bu konuda senin yazından ben de aydınlandım. Fakat aynı zamanda dikkatimi çeken başka hususlar da oldu. Mesela; Adao Oliveira'nın yazıyı kaleme aldığı tarih 30 aralık. Guarani - Gremio maçınıdan sonra kaleme alınmış. Bu maçın tarihi de senin verdiğin tarihe göre 19 aralık. Yani sezon bitiminden 11 gün sonra kaleme alınan bir yazı. Yine senin verdiğin bilgilere göre futbol yerine ekonomi ve siyaset yazan bir adamın köşesinde yer buluyor bu olay. Bu kadar önemli bir iddiayı, genel pörtföyünün çok dışında kalmasına karşın sütunlarına taşıması bana oldukça ilginç geliyor hâlen... Porto Alegre'de yayın yapan yerel bir gazete dediğimiz gazete de 1933 yılnda yayın hayatına başlamış köklü bir gazete. Porto Alegre de Rio Grande do Sul eyaletinin başkenti. Kısaca bu gazete bölgesinin önemli gazetelerinden... Böyle bir gazetede Siyaset ve Ekonomi yazacaksınız, ve daha sonra Gremio gibi bir kulübün Başkan yardımcısına dayandırarak ortaya böyle bir iddia atacaksınız. Neden böyle bir şey yapasınız ki? Sizi bu konuda cesaretlendiren, güvenilir bir kaynağınız olmalı. Sanıyorum bu noktada Helio Dourado'dan güvenilir bir kaynak bulunamaz. Yoksa Yiğit Bulut tadında bir adam durup dururken Gs, Fb ya da Bjk gibi takımlardan birinde böyle bir olay yaşandığını, hiç bir iddiaya dayanmadan neden köşesinde dile getirsin ki? Onun konusu dışına taşmasına sebep olabilecek şey bence oldukça önemli bir şeydi.

İsim konusuna gelince, yazıda isim belirtilmemiş olması ve daha sonra bu iki isim üzerine yoğunlaşılmış olması da bir bilgi sızdırımı olabilir pekala. Daha önce de verdiğim gibi Szymkowiak'ın başına gelenleri hiç bir gazete ve köşe yazısında bulamazsınız. Ama Trabzon'da bu haber bilinmekteydi. Ve daha sonra yavaş yavaş Türkiye'ye de yayıldı. Kısacası tekrardan şunu söylemek istiyorum. Bu iddia, benim hatalı sunumumla heba edilecek kadar basit bir iddia olarak ele alınmamalı. Benim araştırmamdaki zaafiyetler olayın bir iddiadan fazlası olabileceği gerçeğine gölge düşürmemeli. Yoksa hiç bir Ekonomi/Siyaset yazarı ve hiç bir kulübün as başkanı, durup dururken, ateş olmayan yerden duman çıkartmaya çalışmaz.

4 Temmuz 2009 12:04  
Blogger cagliari42 dedi ki...

off topic

szymkowiak'ın başına ne gelmiş?

4 Temmuz 2009 17:37  
Blogger Yasin dedi ki...

Oncelikle guzel bir yazi olmus, paylastiginiz bilgiler icin tesekkur ederim ama bir sey ekleme ihtiyaci hissettim. Amerika da yasiyorum ve calistigim sirkette International takiminin fanatik bir taraftari da is arkadasim. her gun Galatasaray fener gremio inter muhabbetleri yapariz ve kendisi bu bahsettiginiz olayin gercek oldugunu ve ulusal basina sizdirilmadigini soyledi. Kendisine sizin yarattiginiz bir efsaneymis kanitlari yok gibi bir konusma yaptiysam da Gremio hakkinda cok fazla bilgi sahibi ( ki babasi inter takiminin malzemeciysiymis) cocuklugundan beri kulup icinden her turlu bilgiye sahip oldugunu soyledi ve ayni zaman da bilicadan ziyade caponin de bu isin icinde yer aldigini belirtti.
paylasmak istedim sadece.

29 Nisan 2010 21:41  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa