2 Temmuz 2009 Perşembe

UEFA ve Irkçılık



Platini'nin gündeminde Real Madrid'in transfere harcadığı paralar ve futbolun ekonomik dengelerinden sonra ki en önemli konulardan biriydi tribünlerdeki ırkçılık. Balotelli'nin maruz kaldığı tacizden sonra tekrar gündeme gelmişti konu. UEFA ırkçılık konusundaki cezaları yerel liglerde ülke federasyonlarına bırakıyor ama UEFA organizasyonlarında kararları kendisi veriyordu. Genellikle de maç içerisinde bir yaptırım uygulanmıyor, daha sonra idari para cezaları veriliyordu. Hem verilen cezaların komikliği hem de taciz eden tribüne hiçbir yaptırım olmadığından bu yara kanamaya devam ediyordu. UEFA bugün açıkladığı üzere maç esnasında yetkiyi hakemlere verdi. Bir dönem bizim küfürlü tezahüratlarda tercih edilen yöntemin bir benzeri. Tribünlerden ırkçı tezahüratlar ve görseller taşması durumunda hakemler önce anons yaptıracak, ardından 10 dakikadan fazla sürmeyecek bir ara verebilecek. Yine devam ederse ırkçı gösteriler, maçı tatil edebilecekler son çare olarak. Benim merak ettiğim hakemlerin o tezahüratları nasıl çözecekleri, pankartları nasıl takip edecekleri. Hem dil engeli var hem de yeryüzünden koskoca stadın tek başına fotoğrafını çekebilecek bir gözü yok insanoğlunun. Tribündeki gözlemciye de kulaklık yolu açılır bu gidişle.

Etiketler:

2 Yorum:

Blogger ura14 dedi ki...

oyuncularin bireysel insiyatif almasindan baska kesin bir cozum gorunmuyor ufukta.
mac icinde oyuncularin koyacagi bir tepki, ki bu nasil olabilir maci birakip sahada oturmalari gibi mesela. bu oldukca basit bir mantik belki ama daha onemli bir cozum olabilir

3 Temmuz 2009 12:36  
Blogger İsmail Şayan dedi ki...

Ne Uefa ne de Fifa zırlamasın ırkçılıkla ilgili, bunu yaratan onlar. Aslında başlı başına bir yazı konusudur Dünya Kupası'nın Güney Afrika Cumhuriyeti'nde düzenlenecek olması, Atilla Gökçe'den zayıf bir ihtimal de olsa hâlâ bekliyorum...

Uefa'nın Afrika'daki eşiti CAF'tırr. CAF kuruluşundan beri ırk ayrımına karşı savaşır. İlk Afrika Kupası'na katılacak 4 takım belirlenmiştir ve kupaya 3 takım katılabilmiştir. Sebebi ise Güney Afrika'nın "yalnızca beyazlardan" ya da "yalnızca siyahlardan" oluşan bir takım göndermekte ısrar etmesidir.

CAF, Güney Afrika'yı ihraç eder. İhraç kararının ardından Fifa tepelerine biner. Fifa'nın başında Avrupa, ya da Stanley Rous(bence futbol tarihinin en önemli hakemi) vardır. CAF Avrupa'ya karşı 1974 Fifa Frankfurt Kongresi'ne kadar süren bir mücadele başlatır. Nİhayet 1974 kongresi ile Fifa Başkanlığı ilk kez Avrupa dışına çıkar. Karşı taraftaki ise Etiyopya'lı Yidnekatchew Tessema'dır. İş Abebe Bikila'nın "olimpiyat boykotu" tehdidine kadar gider. Meksika'da madalya kürsüsünde kalkan yumruklar da bu çatışmanın ürünüdür.

Başa döneyim, benim çocukluğumda ya da ilkgençliğimde Güney Afrika'da böyle bir organizasyon düzenlenmesi imkânsızdı. Çünkü onlar hemen her alanda(İngiliz Milletler Topluluğu hariç, Okyanusya'dan kopup gelenleri unutmadık) spordan boykot yemişlerdi. Peter Gabriel'in "Biko"sunun Güney Afrika radyolarında yayınlanması yasaktı. Onlar şarkıyı ilk kez Miami Vice'ın bir bölümünde sansürlenmesi unutulunca duyabildiler...

Mandela'nın hapisten çıkması ile başlayan süreçte "Apartheid"ın yürürlükten kalkması getirdi bizi bu günlere... "Güney Afrika'da Dünya Kupası" oksimoron idi benim için. Ama oldu. İnanmayan Google'da "Zola Budd" yazsın der kafa ütülediğm için özür dilerim. Çok yazmışım yahu, zaten çok yorgunum, ama Zola Budd'a bi baksın insanlar. Oh Biko, Biko because Biko

3 Temmuz 2009 23:20  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa