5 Mayıs 2009 Salı

Bilica




Ali Okancı Blog sağ üst köşede sezonun en değerli futbolcusunu seçiyor. Baros ve Bilica önde gidiyor. İkisi de takımlarının karakterlerini en iyi yansıtan oyuncusu durumunda. Baros'un kariyeri zaten ortada, ama Sivasspor'a bu sezon katılan Bilica geldiği zaman kimsenin bilmediği ve pekçok kişi için de beklenmedik bir performans sergiliyor. Kariyerine bakanlar ve bilhassa 90'lı yıllarda Avrupa futbolunu domine eden İtalya liglerinde forma giydiğini bilenler için ise sürpriz değil. Zira Serie B'den alınan Tomas'ın bu ülkede neler yaptığı malum. Üstelik Bilica'nın potansiyeli Brezilya altyaş takımlarında kendine yer bulabilecek kadar üstün. Hatta şimdilerin baba stoperleri Juan ve Lucio'nun önünde formayı kapacak kadar iyi. Sezon sonunda bitecek kontratını 1 sene daha uzattı. 1 sene olmasının sebebinin altında Sivasspor'un Bilica'yı satıp para kazanma dürtüsünün olduğunu düşünüyorum. Gideceği yer ise İstanbul olacaktır. Görsel basının ara ara programlarda ve futbolseverlerin de taraftar forumlarında tartıştığı konu Bilica'nın 3 büyüklerde oynayıp oynayamayacağı. Bilica'nın bireysel yeteneklerini sona bırakıyorum, öncelikle iyi potansiyeli olan bir oyuncunun neden kariyerindeki en verimli çağlarını Sivas'ta geçirdiğini irdelemek lazım. Zira tarih nice kaliteli oyuncunun eriyip gittiğini, nice sıradan oyuncunun da unutulmaz olabileceğini bize defalarca göstermiştir.

Bilica'nın en büyük şansı da Sivasspor'da oynuyor olması. Öyle ki, Sivas için yapılabilecek ilk yorum herhalde "iyi takım savunması olan bir sistem takımı" olsa gerek. Yerel bir klasik olan İlker - Uche - Högh - Erol ve Kemalettin'in olduğu savunma kurgusundan sonra, kalite olarak değilse bile uyum olarak akıllara kazınabilecek birkaç savunma kurgusundan biridir Hayrettin - Bilica - Sedat - Abdurrahman ve önlerinde İbrahim Dağaşan beşlisi. Hem beklerin kademe yapmayı bilen ve çabuk oyunculardan oluşması hem de önliberonun iyi pozisyon alan, dinamik ve kesici karakteri Sivasspor savunmasının Fenerbahçe'nin o zaman ki savunmasıyla benzeşen diğer yönler. Geçmiş zamanın koşullarından farklı olarak Bilica'nın bir avantajı daha var. Sivasspor'un şu an rakip olsa bile üç büyükler kadar kazanma baskısı yaşamaması, Sivas'ın savunmayı Mehmet Yıldız'dan başlatması ve baskılı oynamak zorunda olmadığı için rakiplerine oynayacak fazla alan bırakmaması. Bir de ligin eskiye oranla teknik olmaktan çıkıp mücadeleci ve kısır bir yapıya bürünmesi var. Yaratıcılığı azalmış, kısır bir lig artık Türkiye Ligi.

Velakin Bilica İstanbul'a geldiği zaman zorlanacak, çünkü kendisini bekleyen manzara bu olmayacak. Kendi yarısahasının ortasında savunma hattını kurabilecekken artık orta yuvarlağa daha yakın olmak zorunda kalacak. Üstelik oynadığı takımlar Avrupa kupaları dışında hiçbir zaman rakibini beklemeyen, genellikle hücum eden, ortasahası Sivas'a göre daha az sayıda oyuncudan oluşan ve daha teknik takımlar olacak. Bilica'nın bu doğrultuda oyununa yansıyacak iki temel değişiklik var.

- Rakip hücumcularla daha geniş alanda mücadele etmek zorunda olması
- Topu daha iyi kullanmak ve hücuma daha fazla destek vermek zorunda olması

Amatör bir değerlendirmeyle , teorik olarak bakacak olursak;

Bu oyun yapısında bir stoperin bu yükün altından kalkabilmesi için ilk başta fizik gücünün ve konsantrasyonunun üst düzey olması gerekir diye düşünüyorum. Bilica'nın pekiyi notu alabileceği iki özellik söyleyin deseniz aklıma ilk gelenler de bunlar olur. Oyundan Vederson misali kopup, uyuklayan bir oyuncu değil Bilica. Konsantrasyonu ve kararlılığı her zaman üst düzey, sakatlık sonrası rehabilitasyonu ne kadar sürüyor bilemiyoruz tecrübe edilmediği için ama fizik olarak da her zaman hazır görüntüsü veriyor. Hızı da fena değil, hatta çok beğendiğim Lugano'ya göre daha iyi.

Bunun ardından gelen değerlendirme kriterleri ilk müdahale ve pozisyon almak olmalı. İlk müdahale babında, sadece uzaklaştırması gereken toplarda yerden de havadan da iyi bir oyuncu Bilica. Hem zamanlaması hem de hamlesinin çabukluğu ve şiddeti yerinde. Fakat rahatlıkla alabileceği, önünde dripling yapabileceği alanın olduğu, genellikle de Sivas'ın hücum yaptığı ve Bilica'nın savunmayı ileriye çıkardığı sırada rakipten dönen serseri topları - oyuna bir an evvel kazandırmak istediğinden olsa gerek - kimi zaman fazla açıyor ayağından. Anlamadığım bir şekilde hemen hemen her maçta yapıyor bunu. Sonucunda topu kaptırma korkusuyla ya ani bir hamle yapıp rakibine istemdışı olarak sert girebiliyor, kart görebiliyor ya da son G.Antep maçında gözlemlediğim üzere topu kaptırıp kendi kalesinde pozisyona sebep olabiliyor.

Hülasa toplamda bana Bilica'nın savunma özelliklerini 10 üzerinden değerlendir deseler 7 civarı bir not veririm. İyilerin fazla olduğu bir değerlendirmede neden vasatın birazın üzerine tekabül edebilecek 7 verdiğime gelelim.

Sivas'ın kazanmak zorunda olduğu ve pratik olarak Bilica'nın defolarının çıkabileceği ya da benim öngördüğüm iki değişikliğin gözlemlenebileceği 2 maç izledim. Birisi sezon başında Braga ile oynadıkları Intertoto maçı, diğeri de Fenerbahçe ile oynadıkları FTK yarı final 2. maçı. Braga maçı Bilica'nın ilk maçıydı, pek sağlıklı bir gösterge olmayacağını düşünüyorum haliyle ama Fenerbahçe maçında Guiza'yi defalarca arkasına kaçırdı. Sprinter olmayan, formsuz bir Guiza'nın Bilica ve Sivas'ın başına bu derece bela olması 8-8.5 değilde 7 gibi bir not almasının en büyük nedeni. Pozisyon alışında bazı sorunları olduğu açık Bilica'nın.

Hücum anlamında ise topu oyuna sokma konusunda ortalamanın hayli üstünde olduğunu söylemek gerek. Hem sağ ayakiçini hem de ayakdışını iyi kullanıyor ve hazırlık pası yaparken hiç tembel pas attığını görmedim. Tehlikeli frikikleri de cabası. Duran toplardaki hava etkinliği zayıf gibi gözükse de Sivas'ın bu organizasyonlardaki yetersizliğinden ötürü Bilica'yı mazur görebiliriz.

Toplamda tarz olarak Chelsea'deki Alex'e benzetiyorum ben Bilica'yı. 2008 - 2009 sezonundaki formuyla 1 gömlek altıdır Alex'in, genel olarak da Edu'nun ve üç büyük kulüpte forma giymesi işten bile değildir.

Etiketler: ,

4 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

Baros'un yılın en iyi oyuncusu seçilme ihtimali bana ilginç geliyor.. Gs'nin elinde o kadar iyi hücum silahları ve oyuncuları var ki sözde ön libero gözüken Ayhan ve Mehmet Topal bile ilk yarıda hücuma katkı yapacak toplar getirdi ileriye.. Lincoln, Arda, Kewell ve Ayhan gibi adamların varken zaten Nonda habire ilk 11 çıksa 13-14 gol atardı..

Kimsenin beğenmediği Guiza'yı Gs'ye koysan 20 golü bulur.. Fb'nin kanatlarında Uğur ve Kazım oynarken Gs'de Arda ve Kewell var ve bu çok farkettiriyor..

Edu'nun uzayan sakatlığı ve Lugano'nun muhtemelen gidecek olması durumunda Bilica çok iyi bir alternatif olur.. Şu Can Arat'ın her an forma giyme ihtimali olması beni korkutuyor epey..

Ah işte ileriye de Sestak veya Dzeko gibi bir adam alabilseydik keşke..

5 Mayıs 2009 21:25  
Blogger Fabio Luciano dedi ki...

alper abi bir de şu var.istatistiklerine bakınca bilica en verimli çağını sivasspor'da geçiyor.bugüne kadar 233 maçta 4 gol atarken sivas'ta oynadığı 63 maçta 7 gol kaydetmiş.

2000 olimpiyatlarında brezilya milli takım forması giymiş bir oyuncu.

bence yaşı da dezavantajı gibi duruyor.30 yaş benim aklımda soru işaretleri uyandırıyor.

çok güzel bir analiz olmuş.eline sağlık.

6 Mayıs 2009 00:06  
Blogger ERKUT dedi ki...

Bu sezon oynadığı oyun ile ligin önemli isimleri arasında haklı olarak yer alan Bilica'nın Kariyerinde 6-7 sezonluk bir çizme geçmişi olmasına karşın bu süreçte sezon ortalamasının 15 maç civarında olduğu unutulmamalı.Bilica İstanbul takımlarında sizinde yazınızda çok net açıkladığınız üzere geniş alanda kaderine razı oynamak zorunda 30'lu yaşlarını yaşayan Brezilyalı için İstanbul macerasında pek parlak sonuçlar alınacağına inancım yok. Bilica'nın durumunu eniyi özetleyecek transfer Kocaelispor'dan Galatasaray'a geçen Kuzmanovski ile anlatabiliriz.

6 Mayıs 2009 15:41  
Blogger Murat dedi ki...

açık alanda şüphe duymak bence yersiz. servet için de aynıları söylenmişti.

7 Mayıs 2009 17:51  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa