25 Ağustos 2009 Salı

Diyarbakırspor 1 - 3 Fenerbahçe



Futbol güzel bir oyun. Fanatizmi bile güzel. Kent olarak Galatasaray'a yakın olan Diyarbakırspor'un Fenerbahçe'yi düşman görmesi anlaşılır; ama başka meselelerin, başka açılımların hesabını sahada kesmek değil. Bıktırdı artık Diyarbakır'ın bu takım üzerinden yaptıkları. Olağanüstü liberallere dahi illallah dedirtecek hale geldi. Üstelik sadece sokakları değil sahayı da terörize ediyorlar. Böyle olacaksa; o sahada futbol oynamak yerine nevruz ateşi yakıp üstünden atlamaları, ya da Irak ligine açılmaları daha hayırlı olacaktır.

Ve maç.

Alex, Deivid ve Deniz Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynadığı sezonun üç as oyuncusu. Bu maçta yoklardı. Bununla birlikte Guiza ve Semih'in bu kadar uzun süre bir arada oynayacak olması, Bilica ve Lugano partnerliğinin ilk sınavı, sezonun en büyük küme düşme adayı Diyarbakırspor'un ilk 2 haftada kazandığı puanlar maçı öncesinde ilginç kadar detaylardı.


Fenerbahçe ortasahasında yanyana oynayan Emre ve Cristian'ın görüntüsü bu kez farklıydı.Yatay değil dikey bir hat üzerinde oynadılar. Emre forvet arkası gibiydi. Galatasaray'da ilk çıktığı dönem hariç yıllar sonra böyle bir role soyundu. Diziliş de 4-4-2 değil 4-1-3-2 oldu haliyle. Rakibin direncini kırmak adına Fenerbahçe'den hızlı bir başlangıç bekliyordum ama olmadı. Daha önceki yazıların satır aralarında da var. Fenerbahçe'nin hücum hattı kontra oyunu kaldıracak bir yapıya sahip değil. Sadece topa sahip olduğu ve oyun aktığı zaman etkili olabiliyor. Diyarbakırspor'un Fenerbahçeli oyunculara yakın, pres yapan ve sert oyun karakteri maçı sürekli durdurdu. Kanarya da ilk yarı boyunca organize olamadı. 6. dakikada Gökhan - Güiza ve 19. dakikada Semih - Andre Santos'un ikiye birleri anlık parlamalar. Üstünlüğe işaret değiller. Hatta 20. dakikada Tazameta'nın karambol golüyle oyunun dengesi iyice Diyarbakırspor'a kaydı demek daha doğru olur. 29. dakika ise maçın kırılma anıydı. Önce Mendoza'nın ceza sahası içerisinde sol çaprazdan attığı şut direkten döndü. Akan pozisyonda Tazameta'nın vuruşunu Gökhan Gönül çizgiden çıkardı. Dönen topta Barış'ın ceza sahasının hemen dışından attığı şutu Volkan tokatladı.

Fenerbahçe'nin oyuna döndüğü an ise Gökhan Gönül'ün 38.dakikada attığı golle gerçekleşti. Pas trafiği oturdu. Oyun dengelendi, ve ikinci devrede rakibin tükenen nefesiyle dominasyon sağlandı. 55 ve 69. dakikalarda Kazım ve Semih'in golleri dışında bu ikilinin iki direkten dönen topu var. 75'te yine Semih'in net pozisyonda kötü vurduğu kafa, Guiza ve maç eksiği açıkça hissedilen Özer'in 3. bölgede ezdiği ve pozisyona dönüşmeyen ataklar da cabası.

Maçın ilk yarısı ne kadar olumsuzluğa sevketse de, ikinci yarısı bir o kadar umut vermiştir Fenerbahçelilere. Karakter olarak sertliğe karşı pısırıklaşıp, yılmaktansa cevap veren bir takım sevindirdi. Oyun anlamında da Gökhan Gönül'ün golü. Hem gelişimi hem de bitirici vuruşuyla bu gol, Fenerbahçe'nin oynamak istediği oyunun sahaya mutlak yansıması ve meyvesidir. Bir sağ bekin topa attığı ustaca tokattan daha çok konuşulması, Andre Santos'un Sivas'a attığı golden daha çok hatırlanması gerekir. Hepsinden kıymetlidir. 55. dakikada Kazım ile gelen gol ode kadar spekteküler olmasa da aynı anlayışın golüdür. Daum'un kanat oyunu yavaş yavaş kıvama geliyor. Maçın sonunda Fenerbahçe'nin kanatları kullanma oranının % 52 olması da buna işaret.


Maçın özelinde Fenerbahçe'nin tedirgin eden noktası ise savunma göbeği. Bilica bu maç mütemadiyen yerin dibine soktuğum Önder'i arattı. Hem toplu, hem topsuz. Hem açık hem dar alanda. Lugano'yu da bozdu üstelik. Tuncay gelecek ve Roberto Carlos böyle devam edecekse şayet; bekte Andre Santos'u kullanıp, Bilica'yı rotasyona gönderecek üst düzey bir stoper alma fikrimi daha fazla pazarlarım buradan.

Maçın hakemi izlediğim en kötü hakemlerden biriydi. Diyarbakır'ın Fenerbahçe'yi adeta dövdüğü ve 27 faul yaptığı maçta, Diyarbakırspor'a darbeye istinaden sarı kart göstermedi Suat Arslanboğa. Başta Erdal Güneş olmak üzere. İlk devre sonunda Gökhan'ın Erdal'dan söktüğü toptaki kararı bu işe ne kadar uzak olduğunu anlamak için yeterli. Ayrıca o şık üniformayla daha da güzel gözüksen de futbolda metroseksüellik sökmüyor. Hakemlere bilhassa zararı dokunuyor. Emre gibiler alıverir façanı, hiç de birşey yapamazsın. Söylemesi benden...

Etiketler: ,

31 Yorum:

Blogger Schumy dedi ki...

Emre alır façasını tabi :) Üzerinde Fenerbahçe forması varsa ölene kadar savunursunuz. Avrupa' da da alsın bakalım façasını birinin de görelim. Bir kere değsin bir Avrupalı hakeme ne oluyor bakalım. Senin gibi blogunu binlerce kişinin takip ettiği birinin de benim yorumlarımı yayınlamaması çok komik. Gerçi bunu da yayınlamayacaksın, Fenerbahçeli değil misiniz. Yüreğiniz yetmez. Emre maç sonrası gerçekten mükemmel demeç veren Aziz Yıldırım kadar olamadı...

25 Ağustos 2009 02:05  
Blogger edebivurgu dedi ki...

Schumy; "Fenerbaçeli değil misiniz? Yüreğiniz yetmez."

Acayip duygulandım, ağlayacağım.

25 Ağustos 2009 02:18  
Blogger burusvilis dedi ki...

Emreye orada sarı kartı gösteremezsen sonra Erdal'ı ve bence futbol federasyonunun sınır dışı etmesi gereken kasap ayman'ı sahada tutuyorsun.Andre Santosu arkadan çektiklerinde değil daha 1 aydır avrupada olan ve sarı kart istemenin ceza olduğunu henüz idrak edemeyecek olan brezilyalıya sarıyı veriyorsun.Sonra da Hasan Şaş'a,Sabri'ye,İbrahim Üzülmez'e sahip adamlara burada Emre'ye sallama kozu veriyorsun.
Sağolasın hakem abi

25 Ağustos 2009 02:20  
Blogger Alper Öcal dedi ki...

@Anıl

Daha önce de aynı ithamı yönelttin. Sonra mail ile teşekkür ettin. Şimdi de aynı şeyi yapıyorsun.

Küfür içermeyen ve karşılıklı taşlamaya girmeyen her yorumu yayınladım ben. Fowler postunu kastediyorsan şayet senin yorumuna özel birşey değildi. Post anlatılmak istenenden çok farklı algılandı ve tamamen silmeyi tercih ettim.

Öyle olmasa bile, ben gazeteci değilim. Futbola, en azından maça olabildiğince nötr bakmaya çalışsam da Fenerbahçeliyim.

Burası da Alisamiyen.net değil.

Bu üslupla yaptığın bu yorum da; biri Emre Galatasaray tedrisatından geçmiştir, bana göre Piç Emre'dir demeden önceki son yorumundur.

25 Ağustos 2009 02:22  
Blogger Yancı Pele dedi ki...

@Schumy;

Yerli hakemlerin suratına ana avrat küfürler saydırıp aslan taklidi yapanların, Avrupa'lı hakemler karşısında süt dökmüş kediye dönüşümünün bir gs'lı tarafından konuşulması da ayrı bir enterasan olmuş..

25 Ağustos 2009 02:25  
Blogger muhder dedi ki...

@schumy
bu bloğu Fenerbahçe'yi körü körüne savunan bir blog olarak görmen bir de üzerine tüm Fenerbahçe'lileri hedef alan açıklaman güzel bir ironi gibi duruyor. binlerce kişinin takip ettiği bir yere yazarken iyi düşünmek gerekir sanırım. mesela ben yorum yazarken beynimi kullanmadan ahkâm kesmeye kalkarsam, ardından "neden yayınlamıyor bu yüreksizler, hulen zaten bunlar sarı-lacivert değilleri mi alayı aynı" dersem, aslında burada bir daha kullanmadığım beynimin var olmadığını ispatlamış olurum. cesaret,yüreklilik her önüne geleni yapmak ya da bilerek ahmaklığa atılmak değildir. işte tam bu noktada komiklik kavramını da sorgulamak gerekir.bugün senin gözünde mükemmel demeç veren aziz yıldırım, dün şuursuzun tekiydi belki ve de yarın da bir yüreksiz olacak sadece. emre dün "cesur yürek"ti bugün "hain evlat" bakalım yarın ne olacak? yazıyı belki de farklı noktalardan algılamış olmamızdan kaynaklanıyor ama TSL şartlarında o hakemin façasını alacak emre'den hariç en az 10 oyuncu var ve hiç merak etme bu listenin başında büyük takım oyuncuları var.

25 Ağustos 2009 02:28  
Blogger Alper Öcal dedi ki...

Konumuz Schumy değil. Yapacaksanız Schumy'ye değil maça yorum yapın lütfen. Aksi yayınlanmayacak çünkü.

25 Ağustos 2009 02:32  
Blogger invisiblekid dedi ki...

Lugano nun yanına kimi oynatsan sorun oluyor.Önder i alsan defansta topu oyuna sokcak birisi olmuyor.Bilica yı koysan iyi top kesemiyor.Çeşke Lugano nun yanında ikisi birden oynayabilse=)

25 Ağustos 2009 03:11  
Blogger Mitya dedi ki...

efenim, cristian son iki uc mactir iyice gözüme girdi. hatta rahatlıkla andre santos'tan daha faydalı bir transfer olacağını düşünüyorum. hem çok çabuk oynamaya çalışıyor, bunu yaparken neredeyse hiç pas hatası yapmıyor, ve gitgide daha çok sertleşiyor, top kapıyor, rakip oyuncuları kurallar dahilinde yıldırıyor. temposu da yükseliyor, daha da yükselecek gibi. takıma, lige, ve taraftarın beklentilerine daha da alıştığında ileriye daha çok destek vermemesi için hiçbir sebep yok, zira yetenekleri bunu kaldırabilecek düzeyde. ancak daum buna izin verir mi, orasını bilemiyorum.

andre santos'tan iyi bir sol bek olacağını ise hiç düşünmüyorum. farkındayım, corinthians'da oynarken bek pozisyonunda görev alıyordu, ancak şimdiye kadar gördüğüm savunma yönü oldukça zayıf bir oyuncu olduğu. çok ağır değil, ama hızlı da değil. kademeye girişlerde sorun yaşayabilecek bir adama da benziyor, oyun içi konsantrasyonu üst seviyede değil. öte yandan en iyi yaptığı şey içeriye kat etmek, kritik bölgelerde topu olumlu kullanmak, ve elbette son derece etkili şutlar çıkarması. beke kaydırılması durumunda tüm kötü özelliklerinin ön plana çıkacağını, üstüne üstlük bütün iyi yanlarını sergilemekten de alıkonulacağını düşünüyorum. hatta özer'in form tutması halinde, ki daum'un buna acilen izin vermesi gerekiyor, santos'un yerine özer'in kullanılması gerektiğini düşünüyorum. tabii bu hayalden öteye gidemeyecek, ne de olsa önümüzde bir guiza gerçeği var.

yahu gökhan, bir futbolcu bu kadar mı iyi olur, her maç bir kez daha şaşırtır en koyu hayranlarını? rıdvan dilmen'in bugün adeta ağzımdan aldığı gibi, allah nazardan saklasın!

sezon başlamadan emre'nin bu sene beklediğim çıkışı gerçekten yapması halinde fenerbahçe'nin galatasaray'ın bir adım önünde olacağını düşünüyorum, ve şu anda işler yolunda gidiyor. çok olumlu oynuyor, yavaş yavaş galatasaray döneminde oynadığı topa yaklaşıyor, hem de daha olgun bir top oynayarak. fenerbahçe'nin hücum oyuncuları çok iyi olmalarına rağmen galatasarayınkiler bir adım ileride gibi şu anda, ancak fenerbahçe'nin iki hücumcu beki ve emre faktörü takım oyunu açısından daha öenmli rol oynayacaklar ileriki günlerde. daha bir de mehmet topuz jokeri var, umarım daum onu da sıkça kullanacak.

son sözüm de hakemlere ve usta medya şahsiyetlerine - emre'ye hayran değilim, hatta kendisini oldukça antipatik bulurum. ancak iki sezondur neredeyse her maç üzerine oynandığını görmemek için kör olmak gerek. vallahi herkes emre'ye sallayıp dururken katil aymanlar, erdallar, ismail güldürenler, emre toramanlar kesip biçiyor, zaten küfürün bini beş para. sana sesleniyorum aslan ayman, kır namussuzun bacağını!

25 Ağustos 2009 03:12  
Blogger Northx dedi ki...

"Emre gibiler alır façanı" ne demek ki? Hakemi döver anlamına mı geliyor?

25 Ağustos 2009 03:35  
Blogger fatih's dedi ki...

Gecen sene ortasahamizin yaratici ve skora katki edicek oyunculardan kurulu olmamasi deplasmanlarda bir cok puan kaybetmemize neden olmustu su an ise gorunus tam aksine ortasaha oyuncularmizin oyun içinde cok efektif ve yaraticilik skora katki açisindan pozitif durumda oldugu.Bu durumda Fenerbahce nin dıs sahada gecen seneki gibi cok puan kaybedicegini düşünmüyorum.
Kazim ile Emre bugun iyi oynadilar.Emre cok mucadele ediyor ve bunun yani sira hucum da da cok etkili keza bugun 2 asist yapti.Kazim da bu sene golcü bi kimliğe büründü Daum'un etkisiyle.Bu macta ilk defa begendim Kazimi.Santos ilk yari istekliydi ama ikinci yari pek gözükmedi.Bilica ise bugun kötüydü araya atilan toplarda adamini kaçirmasi ve her pozisyonda diyarbakir forvetlerinden calim yemesi savunmaya zor anlar yaşattirdi merakla beklenen lugano bilica tandemi uyumsuz göründü ilerleyen haftalarda birbirlerine alişacaklarini ve daha iyi bir görüntü sergileyeceklerini düşünüyorum.
Fenerbahcenin pasör özelligi ve ortasahanin hucama katkisi en önemli özelligi.Diyarbakir pas yaptirmamak için sert oynadi yildirmak istedi amaclarina da ulasiyorlardi aslinda ama 2 golu atamayinca oyun birden tersine döndü Gökhan golu ile gardlari düştü her ne kadar savunma acisinda sıkıntılar olsada ortasaha hattimiz iyi bir görüntü verdi gelecek haftalarda daha da iyi olucagini düşünüyorum...

25 Ağustos 2009 03:37  
Blogger sy dedi ki...

Ben olaylarin diyarbakir'in tamamina yorulmasina katilmiyorum. Belli gruplarin bu olaylari bilincli olarak cikardigini dusunuyorum. Yani bu adamlarin "Fener one gecsin de su sehri rezil edelim hadi" dusuncesiyle maca geldigine eminim. Tabii polisiyle, gerekirse askeriyle buna karsi onlemini almak zorunda oldugun gercegi degismiyor.

25 Ağustos 2009 03:44  
Blogger M. Alper dedi ki...

Ayman, İ.Güldüren vs gibi topçular kasap olabilirler. Hatta kasaplar ve bu ligte bulunmamaları gereken isimler. Kabul ediyorum ama bu Emre B. denen zibidinin de bunardan farkı yok.
Bir FB'li olarak beni tiksindiren bir oyuncu.
Hakemin eline vurmak da ne demek? Sen kimsin? O hakkı nereden buluyorsun kendinde? Orada hakem çakacaktı kırmızıyı Emre'nin suratına.
35 yıllık FB'liyim. FB'de bu kadar antipatik bir futbolcu görmedim.
Maçla ilgili şunu söyleyebilirim:
Gökhan Gönül 10 numara bir adam.
Christian, Santos'tan daha faydalı olacak.

25 Ağustos 2009 05:05  
Blogger Sekhranikos dedi ki...

Emre gider alır façanı demek benim anladığım şu oluyor. Sen dirayetiz ve adaletsiz olursan biri bunu belgeleyiverir demek oluyor. Kararlarında adam gibi davranmıyorsan adam olmadığını biri ortaya çıkarıverir.

HAkemin ne ki topçun ne olsun aslında. Bu hakeme bu futbolcu. Bu taraftara da, bu lige de bu hakem. Zincir uzun.

25 Ağustos 2009 06:50  
Blogger Sohu dedi ki...

Emre'nin hareketleri bazı FB taraftarına antipatik gelse de, bence takımın en kritik oyuncusu. Dün akşam saha içi o agresifliğiyle ve de D.Bakır taraftarının da yardımıyla uyuyan FB'yi uyandırdı. Cristian'ı diğer maçlara nazaran vasat gördüm. Lugano-Bilica ikilisi muhteşemdi! Kazim ve Gökhan dışında zaten herkes idare etti. Ama bu sertliklere hakemler seyrici kaldığı sürece bu ligden bişey olmaz.

25 Ağustos 2009 08:44  
Blogger canoğlan dedi ki...

emre'yi bu forma altına yakıştıramıyorum, sevmiyorum kendisini. kaptan semih'in gıkı çıkmıyor fener'i savunması gereken yerlerde, gidip emre savunuyor. semih, efendilik başka şey haybeye kaptanlık başka şey. geçen sene de sanchis formandan tutup kaldırdı seni yerden, en ufak bir reaksiyon bile göstermedin. yakışmıyor.

25 Ağustos 2009 09:08  
Blogger varol döken dedi ki...

ben geldim alper:) istanbul bizi maçtan bile uzaklaştırdı, izleyemedim maçı... ankara'da olsak ne güzel kavgasız gürültüsüz sakin sakin izler, cristian için içten içe sevinirdik...

allahtan yazan var, bizim de okuyasımız var...

25 Ağustos 2009 10:18  
Blogger D-Z0N3 dedi ki...

Emre'nin hiçbir antipatikliği yok, sahada tekme yemeyen çekilmeyen oyuncu kalmadı. Hakem bırakın kart vermeyi faul bile vermedi. Buna da tahammül etmek imkansızdır Emre'nin tepkisi yerindedir o hareketinden sonra en azından faul vermeye başladı hödük.

25 Ağustos 2009 11:14  
Blogger fairtail dedi ki...

takımın özellikle 2. yarıdaki mücadele gücü çok hoşuma gitti..bu neredeyse son yıllarda görmediğimiz bir özellik olmasından dolayı, ileriye daha umutla bakmamızı sağlıyor.. emre,futboluyla her hafta daha da iyi olmasına rağmen artık bu hareketlerinden vazgeçmeli..
son gelen haberlerden takıma tuncay'ın da katılacağını varsayarsak takımın çok daha iyi olacağını düşünüyorum.

25 Ağustos 2009 11:54  
Blogger Jackie Brown dedi ki...

o deil şu Bilica yüzünden Edu'yu aramayız umarım...

25 Ağustos 2009 11:55  
Blogger Diego dedi ki...

az bile yapmıştır emre ben olsam suratına bi yumruk cakardım.
ayrıca ne demek bu hakkı nerden buluyor. hakem dedigin nedir ki. basiretsiz olmasaydı da atsaydı emre yi madem. sorun da bu zaten basiretsiz bir yonetim gosterdiği icin herkesi cileden cıkardı. azcık delikanlı olsaydı da dinletseydi kendini.

ki eskisinin aksine emre bu seneye gayet iyi baslamıstı. pozisyonların icinden kendini kacırıyor ne futbolcularla ne de hakemle tartısmaya girmemeye calişiyordu. ama diyarbakırlı futbolcuların ve hakemin yaptigi beni ve butun gun boyunca okudugum kadariyla fenerli herkesi deli etmistir. sahadaki futbolcunun da hele de sabıkalı ise boyle tepki vermesi kacınılmazdır. ama daha cok kızdıgım oturdugumuz yerden onun yargılamamızdır. bu da dupeduz ayıptır.

evet gerektiginde kendi futbolcunu baskanını kulubunu de tenkit eder elestirirsin yalnıs yaptıklarını soylersin, mesela dun kazım ın bilerek tekme atması gibi. ama bu kadar tahrik de varsa once durur karsidakine soverim agzının payını veririm sonra kendime soylerim soyleyecegimi.

25 Ağustos 2009 15:00  
Blogger dusendeli dedi ki...

Öncelikle kayıpsız devam ettiğimiz için sevinçliyim. Atılan ilk gol hazırlanış olarak gerçekten mükemmeldi. Spor Akademilerinde "Takım Oyunu 101" dersinde gösterilmeli. Oyunun genelinde de topa hakim olan bizdik ve rahat bir galibiyet aldık.

Öte yandan tribünlerde olan olaylar çirkin olmakla beraber ne yazık ki Türkiye'nin her yerinde olan şeyler. Bundan daha kötüleri İnönü'de, Sami Yen'de, Saracoglu'nda ya da Avni Aker'de de yaşandı. Bunun altında başka siyasi konular aramak yersiz. Bu daha çok futbol kültürünün tam olarak oluşmamasının sonuçları. Yani daha açık konuşayım, bugün bu olaylar yüzünde "pis, kaka Kürtler dersek" yarın aynı şeyler Trabzon'da olunca ne yapacağız "Tu, kaka lazlar" mı olacak? Onlara sorsanız herkesten fazla Türkler herkesten fazla milliyetçiler. Sonuç olarak dünkü maç Türkler ve Kürtler arasında oynanan milli maç değildi. Olayı bu noktaya taşımayalım.

Emre'ye gelince, onun bu kadar sevinmiz bir oyuncu olmasında karakterinin olgunlaştığı dönemde, Galatasaray'da çirkefliğin kitabını yazmış olan Fatih Terim, Bülent Korkmaz, Hagi gibi adamların efsaneleştirildiğini görmüş olmasının yattığına inanıyorum. Yani bu adamlar sahada ve saha dışında yaptıkları bütün saçma sapan şeylere rağmen kazanılan başarılarda önemli pay sahibi oldukları için Galatasaray taraftarı tarafından ilahlaştırıldılar. Dolayısıla Emre takıma katkı yaptığı sürece yaptığı çirkinliklerin gözardı edileceğini düşünüyor sanırım. Ve bazen kendisi hakkında konuşulanları görünce haklı olduğuna inanıyorum.

25 Ağustos 2009 15:16  
Blogger Tuncer YILDIZ dedi ki...

Daha önce de Daum'un oyuncu performansını arttırmada oldukça iyi olduğunu düşündüğüyordum fakat Gökhan'a katacak birşeyi olabileceği aklımın ucundan geçmezdi.

Anelka'yı beke kadar getirip top çıkarttıran adama Kazım'a laf anlatmak çok zorlu bir iş değil.
"Hadi koçum bütün cıvırlar sana hasta, sen taktikten yeter ki kopma" demek yeterliydi sanırım Kazım'a.

Emre'ye alışmak pek kolay değil, böyle takma diş gibi kullanıcaz sanırım bu adamı. Haddini aşanlara haddini bildirirken de vakur duruşunu, ağırbaşlılığını kaybetmeyen oyunculara aşına Fenerbahçeli. Takımda kazanma özgüveni, birliktelik hissiyatı oluştukça bu "old school" haddini bildirme sistemi geri gelecek diye düşünüyorum. Rakibi yeteneğiyle, oyunuyla döven bir Fenerbahçe vardı, terbiyesizlik yapılınca da haysiyetine kastederdi bu takım. O saate kadar Emre'nin hem doğal dürtüsü hem de görevi saha içinde tabiri caizdir horozlanmak.

Daum'un performansı üst seviyeye çıkarma sihirbazlığı defans oyuncularında biraz yavaş işler. Fizikleri gereği kafatası kalın olur stoperlerin, e bu da idrakte yavaşlık olarak geri dönüyor sahalara. Birlikte çok maç yapmaları, hatta bence birlikte uyumaları gerekli. Bir alanı nasıl paylaşacaklarını, nasıl birbirlerinin koridorlarına basmayacaklarını gece gündüz çalışmalı stoperler. Bilica ve Lugano futbol zekası olarak zayıf oyuncular, yaratıcılık yerine ezber ile işlev gören tipler. Daum bu ezberi Servet'e verebildiyse Bilica çok daha işlenebilir bir tomruğa benziyor.


Cristian daha ilk seyretttiğim andan itibaren favorim, geçen hafta sivasa karşı çok iyi değildi iniş çıkışlar normal alışma sürecinde. Bunca sene önlibero diye eşek kovalamışız dedirtiyorz izledikçe.

Şampiyonluk kelimesinin ligin bu zamanlarında telaffuz edilmesi dahi müthiş kuvvetli bir balık hafızasının eseridir.
Şampiyon kim olur bilemem ama bu sezon Fenerbahçe'nin "ordem e progresso"* sezonudur. *(brezilya bayragindaki ibare = duzen ve ilerleme)

25 Ağustos 2009 15:18  
Blogger Taci YALÇIN dedi ki...

İlk yarının henüz yarısı bile tamamlanmamışken yanımdaki arkadaşıma dönüp "Hazır transfer dönemi bitmemişken Bilica'yı yollayıp, yerine adam gibi bir stoper alalım, zorlamanın alemi yok" dediğimi hatırlıyorum. Tamam, sayısı çok az da olsa birkaç kez çok güzel müdahalelerde bulundu, çok iyi zamanlama yaptı ama sadece birkaç kez! Her seferinde Tazemeta ve Mendoza ikilisinden birini sarkıttı arkasına. Yanlış müdahalelerde bulundu. Goldeki rolünü söylemiyorum bile. Gerçekten göndermek lazım. Ayıp değil, Fenerbahçeyiz biz. Enke'yi daha ilk haftadan yolladığımızda kimse "gıkını" çıkarabildi mi? Bunda da çıkaramaz.

Lugano, hazırlık dönemi geçirmemiş olmasına rağmen, bence fena değildi. Bilica'nın yavaşlığına ayak uydurdu sadece, zamanla eski hızına kavuşacaktır. Andre Santos bugün çok etkisizdi. Alex olmayınca, Diyarbakır da sert oynayınca bezdi, oyundan erken düştü. Kazım, kim ne derse desin, ülkenin en iyi sağ açığı. Tamam biraz laubali, biraz aklı havada, oyunun bazı bölümlerinde mental olarak kopuyor oyundan ama, Kazım gerçekten sırtlıyor Fenerbahçe'yi benim gördüğüm kadarıyla. Emre biraz sinirlerine hakim olsa ülkenin en iyisi mevkisinde. Semih rezaletti, attığı/kaçırdığı gollere bakmadan söylüyorum. Rezaletti. Kaç tane hatalı pas yaptı, kaç tane top ezdi sayamadım. Forvet ile ortasaha arasında inanılmaz bir kopukluğumuz vardı. Bu görevi Semih'in yapabileceğini düşünüyordum. Beceremedi. Gökhan Gönül inanılmaz. Milan transfer teklifi yapsa kendini geliştiremeyeceğin kulübe gitme derim karşıma alıp. Gerçekten inanılmaz. Volkan iyiydi. Maç başlamadan dua ediyor oluşunu takdir ettim. Dua ediyor diye değil elbette. Maçı ciddiye alıyor, bu onun göstergesiydi. Bu da bize Volkan'ın geçen yıllardaki laubaliliğini eskisi kadar göremeyeceğimizi gösteriyor. Güzel bir gelişme.

25 Ağustos 2009 16:14  
Blogger Taci YALÇIN dedi ki...

(...devam) Christian her zamanki gibi, çok faydalı işler yaptı, neredeyse hatasız oynadı. Roberto Carlos, Roberto Carlos'tu işte. Onun kanadı pek zorlanmadı Diyarbakır tarafından. Fakat 70 küsürüncü dakikalarda takım atağa kalkmışken kaptırılan bir topta geriye dönüp, kademesini öyle bir alışı vardı ki, bu adama "yatmaya geldi" diyenlere "oturmaya mı geldik" resti çekti resmen. Özer girince çok heyecanlandım. Henüz hazır olmasa da bize güzel günler yaşatacağının sinyallerini verdi. Zaten küçüklükten Fenerbahçeli biri bildiğim kadarıyla. Yaşı da 23, Türkiye'ye göre genç sayılır ki Arda'dan 1 yaş büyük. Transfer olduğu gün "Arda'mız olacak Özer" diye arkadaşlarıma ağzım kulaklarımda hava atmışlığım da var. O potansiyeli fazlasıyla taşıyor. Güiza maçın son bölümlerinde etkiliydi. Neden? Çünkü Diyarbakır savunması biraz öne çıkmıştı skorun etkisiyle. Yani transfer edildiği günden beri söylediğimiz gibi, Güiza kapalı savunmalara karşı iş yapacak bir santrfor değil. Bunu hem geçmişinden, hem oynadığı maçlardan, hem de İspanya milli takımındaki rolünden rahatlıkla anlayabiliriz. Avrupadaki önemli deplasmanlarda oldukça iş yapacağına eminim. Ama Türkiye ligi ne yazık ki bu sezon da Güiza için hüsranla sonuçlanacak. (Koy geçen yılki Sivas'a gol kralı olur o başka) Velhasıl asla Fenerbahçe'nin aradığı santrfor değil, olmadı, olamayacak. Diyarbakır'ı ve Diyarbakırlıları oldum olası sevemedim, neden sevmediğimi bu maçta bir kez daha anladım. İnsan değiller (istisnalar ne yazık ki burada da kaideyi bozmuyor, alınmaca olmasın). Böyle olacaksa oynamasınlar süper ligde. Ne bileyim Karşıyaka oynasın, Adana Demirspor oynasın. Takımıma gelince, sezon başından beri umutsuzum oynanan futboldan. Arkadaş muhabbetlerinde sıkça dile getirdim, küfür etmişim gibi bakıldı, ama o zaman ne kastettiğimi anladılar sanırım bu maçta. Bugünün en güzel yanı, senin de dediğin gibi sertliğe karşı hemen yılmamamız ve mücadele azmimizi kaybetmememiz. İlk goldeki organizasyon biraz bodoslama da olsa harikaydı. Keza Kazım'ın golü de bambaşkaydı hazırlanış açısından. Diyarbakır'ın golü biraz şans ve savunmamızın ağır kalıp afallamasından dolayı geldi. Maçın kırılma noktasında telefonumu yediğimi hatırlıyorum. Gol olsaydı neler olurdu tahmin bile etmek istemiyorum ama aklıma gelen ilk şeyler; daha katı Diyarbakır savunması, daha sert futbol, akabinde vereceğimiz bolca sakat ve kaybedeceğimiz puanlar. Allah korudu diyorum. Hakeme gelince. Keşke annesini biraz daha sevseydi. Yazık kadına! Daha ağır konuşurdum ama yorum çok uzun oldu. Küfürlerden dolayı araya gidip yayınlanmasın istemem açıkçası. Bu futbolla Galatasaray'a kafa tutabileceğimizi sanmıyorum. Umarım yanılıyorumdur.

25 Ağustos 2009 16:15  
Blogger Unknown dedi ki...

Merhaba;

Diyarbakir'in kent olarak Galatasaray'a yakin olduguna neye dayanarak ferman getirdiniz acaba? Deger verdigim bir blog yazari oldugunuz icin mutlaka somut bir gerekceniz vardir diye dusundugum icin soruyorum, kotu niyetle degil.

25 Ağustos 2009 17:10  
Blogger efsane78 dedi ki...

emreye bazıları kızsa da emre fenerbahce ruhunun onunla tekrar canlanmasıdır benim için.ben emrenin bu hırslı,agresif halini seviyorum,çirkef halini degil yanlış anlasılmasın.
maça gelince takımın en iyileri 1-gökhan(allah nazardan saklasın)2-emre-3 kazım(kafası esince oynuyor)4-cristian.
savunma evlere şenlik idi.keşke edu sakatlanmasa idi lugano-edu ikilisi devam etseydi diye iç geçiriyorum bazen.zira bilicayı hiç begenmiyorum.
takımı begenmeyenler var onlara tavsiyem takımı canlı seyretsinler tv basında degil.muhtesem bir takım yolda.bir kaç hafta sonra fena bir takım olacağız.10 haftada da gs'yi morartacagız kadiköyde.

25 Ağustos 2009 17:58  
Blogger Alper Öcal dedi ki...

@Carvel

Kişisel gözlem, taraftar anket raporları. Hiçbirine inanmazsan Galatasaraylılara sorman kafi.

Hatta şu maçta Diyarbakır tribünlerine bakman kafi. Birçok Galatasaray formalı taraftar göreceksin.

25 Ağustos 2009 19:31  
Blogger Russell dedi ki...

http://gelgidersin.blogspot.com/2009/08/emre-belezoglunun-hakemin-eline-vurdugu.html

Yukarıdaki videodaki gibi, başka hakemlerin façasını alsın Emre, o zaman kırmızı kartla hakem bir güzel alıverir façasını. Suat Arslanboğa, susup oturur yerine tabii.

25 Ağustos 2009 20:37  
Blogger Unknown dedi ki...

Anliyorum, sana gore bu saydiklarin bir kenti Galatasaray'a yakin kabul etmek icin yeterli olabilir ama benim icin degil. Diyarbakir'dan nefret ediyor ve Galatasaray'i savunuyor degilim -oyle anlasilsa da, yalnizca su guzel mac yazinda Galatasaray sozu gecmeseydi degerinden bir sey eksilmeyecekti diye dusunuyorum. Ancak sen, "benim derdim Galatasaray'a laf gondermek degil, var olan bir durumu yansitmak" diyebilecek kadar inandiysan gozlemlerden, anketlerden vesairelerden edindigin verilerin saglamligina, o zaman soyleceyecek sozum kalmaz saygi duyarim.

25 Ağustos 2009 22:30  
Blogger biri leri dedi ki...

"Fanatizmi bile güzel"

çok ama çok saçma olmuş

26 Ağustos 2009 22:07  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa