20 Eylül 2009 Pazar

Eurobasket 2009 Notları #2



* NTV yorumcusu İhsan Bayülken maç yayınında o kadar fazla detay veriyor, o kadar sık yorum yapıyor ki yazmak için birşey bırakmıyor. Yazacaklarım kendimde intihal hissi uyandırıyor. İlk iki maçta her parçasıyla çok speküle edilen 12 Dev Adam'ın farklı görüntüsüyle yine de zorlayarak yazdım. Sonra Sırbistan ve İspanya galibiyetlerinin yarattığı mutluluk yoğunluğu, ardından Slovenya ve Yunanistan mağlubiyetlerinin yarattığı hüznün yoğunluğu derken turnuva final gününe geldi. Bloga Eurobasket 2009 etiketi atıp, 3 post yazmak benim tarzım değil. Bu kez böyle oldu, kusuruma bakmayın.

* 4 takımlı gruplar oluşturup, 3 takımı üst gruba taşımak, çeyrek finale kadar 6 maç oynatıp madalya şansını tek maça bağlamak, o 6 maç yüzünden fikstürü sıkıştırıp takımların pestilini çıkarmak yılların FIBA geleneği. İlk defa olan birşey değil. Fransa ve Türkiye ciddi anlamda statü kurbanı oldular bu turnuvada. Felaket başlayan İspanya'ya ise statü piyangosu vurdu.

* Yarın Sırbistan ve İspanya final oynayacaklar. İki finalisti de yenmiş olmamıza rağmen madalya alamıyor oluşumuz bizim hayıflanma katsayımızı arttırıyor. Bu şansı uzatmalarda 2'şer sayıyla kaybetmiş olmamız sinirlerimizi de bozuyor ama üzülmesini bilmek lazım. Şu takıma zerre inanmayan, kılı dönse 3 gün rapor alacak adamların internette, sözlüklerde, medyada Hidayet ve koç Tanjeviç başta adam asmaca oynamak terbiyesizlikten başka birşey değil. Bizim bozulmadı mı arkadaşım sinirimiz ? 2 günde 2 yıl yaşlandım. 2 maçın ardından 2 saat Dikmen yokuşlarında yürüdüm. Siz de gidin azıcık hava alın. Sonra şu takımın mücadelesine, gösterdiği karaktere saygı duyun.

* Bu turnuva gösterdi ki biz savunma yapabildiğimiz ve oyun disiplininden kopmadığımız sürece varız ve her rakibimizle kafa kafaya oynayıp kazanabiliriz. Ama bu oyunda hücum da var. Kapasiten ve opsiyonların ne kadar sınırlıysa maçları kazanma marjinin de o kadar düşüyor. Bizim açımızdan gazozuna oynanan Fransa maçını saymıyorum, ama kendi ayarımızdaki takımlara karşı ya ufak nüanslarla kazandık ya da kaybettik. Seneye evimizde bir Dünya Şampiyonası oynayacağız. Aynı senaryoyu yaşamamak ve biraz daha rahat maç kazanabilmek için hücumda gelişmemiz şart. Ne var ki elimizde artık İbrahim Kutluay, Harun Erdenay, Serdar Apaydın ayarında istikrarlı şutörler yok. Bu kadar kısa sürede böyle bir oyuncu yetiştirme şansımız da yok. Devşirme hakkımızı kullanarak bu eksiğimizi kapatmamız lazım. 1-2 oynayabilen, takım için oynayabilen ve savunma düzenimizi bozmayacak bir oyuncuyu Tanjevic ve ekibinin bulması, Turgay Demirel ve arkadaşlarının da ikna etmesi lazım.

* Teodosic büyük oyuncu.

Etiketler: ,

10 Yorum:

Blogger Hagi_10 dedi ki...

ima ettiğiniz devşirme oyuncu willie solomon mu? yoksa ortaya mı attınız lafı? bir de aslında o bölgede oynayacak ve takımı skor olarak da taşıyacak oyuncumuz cenk akyol'du ancak ne yazık ki beklenen gelişmeyi gösteremedi. pota altı için de aynı şeyleri eren beyaz için söylemek mümkün bu iki oyuncu genç takım performanslarını üst seviyeye de taşıyabilselerdi bu turnuva da gelecek seneki turnuva da farklı olurdu görüşündeyim.

20 Eylül 2009 02:43  
Blogger Alper Öcal dedi ki...

@Hagi_10

Solomon'u kastetmedim. Şu niteliklere uyan, ve şu jenerasyonu birkaç turnuva taşıyabilecek her oyuncu kabulümdür.

20 Eylül 2009 02:46  
Blogger anilkos dedi ki...

redick düşünülüyor diye duymuştum geçtiğimiz sene ancak yattı galiba,langdon mesela çok çok şahane olurdu.

20 Eylül 2009 03:01  
Blogger zapata dedi ki...

Çok yerinde tespitler olmuş. Kesinlikle guard pozisyonuna birini devşirmeliyiz. Solomon gibi saçma sapan bir adam da değil daha kaliteli birisi lazım. Veya Mehmet Okur girmeli bu takıma, hedeflerimiz bu kadar yükseldiyse skor sıkıntısı çeken bu takımla bir yere varamayız.

20 Eylül 2009 08:10  
Blogger Marko dedi ki...

Solomon devşirilseydi çoktan devşirilirdi zaten. Kinsey'in geri dönüşü uzun soluklu bu sefer, o isi muhtemelen Kinsey olur. İyi oyuncu ama özellikle şut özelliği olarak aranan adam değil bana göre, yine de o olacak gibi gözüküyor.

Alper, Teodosic çok yetenekli çocuk ancak o da ülke dışına çıkarken tercih hatası yaptı bana göre. Blakney bile ondan daha fazla süre alıyordu ilk sene mesela. Obradovic ısrarla istiyordu onu 2 sene önce Zeleznik'ten ayrılırken, keşke onun eline düşseydi en azından. En azından diyorum çünkü bana göre Olympiakos-PAO ayarındaki bir takımdan önce bir Roma, bir Partizan görmesi onun açısından çok daha iyi olurdu. Neyse, sonuçta 87'li bu çocuk, daha fazlasını yapacak zamanı olacak. Darısı bizim Emir'in başına diyelim, oraya bağlayalım...

20 Eylül 2009 10:00  
Blogger Unknown dedi ki...

5 tane as oyuncusunu turnuvaya getirmeyen yunanistan a kaybeden milli takımı eleşirmek çok yanlış değil bence.Takımın gösterdiği mücadeleye saygı duyuyoruz,ellerinden geleni yapmaya çalıştılar tabii,ama olmadı,kalkıp da güney amerikadakiler gibi vuracak değiliz adamları.Ama favori oldukları maçta iyi oynamamalarını eleştirmek ve su yunanistan ı yenememek üzerinde düşünülmesi gerekşlen bir konu.Terbiyesiz lafı da ağır olmuş gibi.

20 Eylül 2009 10:17  
Blogger babayaro dedi ki...

trajan langdon süper olurdu ama o isim kinsey olacak gibi duruyor

20 Eylül 2009 13:14  
Blogger Tartavuz dedi ki...

Tek eleştirilecek nokta Yunan maçıyla ilgili, O 2. son topu ender mi atardı? Bir tek buna deli oluyorum.. Amerikalı devşireceksek eğer böyle bir adam nasıl bulacağız ? Bulmak büyük sorun adamların şut atabilenleri disiplinsiz oluyor.. Bi anda şaşırıp her pozisyonda şut atmaya başlıyolar. Fundemantal eksikleri had safhada zaten..

20 Eylül 2009 14:27  
Blogger CaRtMaNtR dedi ki...

Turnuva öncesi periyotu geçtim yıllardır keyfi kadrolar kurması bakımında Tanjeviç'i bol bol eleştirdiğimden iyi sonuçlar alınırkende takdir etsemde işin sonunda böyle bir son heleki çeyrek finalden sonra şalterin kapatılması beni şaşırtmadı.

Tamam her milli takımda bazı oyuncular bazı turnuvalara katılmaz. Fakat bunları dinlenmek istediği yada sakatlığı nedeniyle yapar ve buda son derece anlayışla karşılanır.

Fakat bu takımda kimse Kaya'nın, Tutku'nun, Serkan'nın yada Cevher'in bir Barış Hersek, bir Engin Atsür gibi kendi takımlarında yeterince oynayamayan yada Semih gibi oyun zekası son derece kıt olan adamların yerine alınmamalarını kolay kolay açıklayamaz.

Tanjeviç 2010 yalanı ile 6 senedir bir kamyon dolusu turnuvanın heba edilmesine neden oldu. Zamanında 2010 yılında 31 yaşında olacak diye kadroya almadığı Kerem Tunçeri'yi şimdi paşa paşa ilk beşe koyması bir dönem prensi haline gelen Cenk Akyol'u 2010'a bir kala tırpanlaması gibi tutarsızlıkları mütemadiyen yaptığı için Tanjeviç'e sıcak bakmıyorum.

Eğer illa birilerini devşireceksek 2 sene önceki performansını gösterbilecekse Willie Solomon devşirilmeli. O dönemde hem atan hem attıran hemde inanılmaz savunma yapan bir oyuncu olarak belli bir sistemin içinde tutulabilirse takımı rahatlıkla bir seviye yukarı çekebilecek bir isim olurdu.

Buna ek olarak 2010 turnuvası için Doğuş ve Enes gibi genç oyuncularında bir şekilde oyuncu havuzuna dahil edilmesi gerekiyor şu durumda eksikliklerimize bakınca.

23 Eylül 2009 17:06  
Blogger PIERREMANU dedi ki...

Ben bu turnuvayı Teodosic'in turnuvası olarak hatırlayacağım. Ayrıca Sırbistan'ın şampiyon olmasını çok istedim bu turnuvada. Olağanüstü bir planlama içerisindeler yıllardır. Önce 16 yaşaltı, ardından 18 yaşaltı sonrasında da 20 yaşaltında Avrupa Şampiyonu olan ve bu ekip hemen hemen aynı kadrolar. Herkesin kafa yaptığı, gelen geçenin yendiği eski nesil sonrasında müthiş bir jenerasyonla müthiş bir planlama yaptılar ve bu ekibi yarattılar. Spor yapmak bir kültürdür ve Sırplar da basketbol kültürünün temel direklerinden birisi. Allah Sırpları basketbol oyunundan eksik etmesin. Yıkıldılar ama basketbolun en üst seviyesinin Sırpların yokluğunu uzun süre yaşamayacağını herkese gösterdiler. Alkışlıyorum kendilerini ve özellikle de Teodosic'i. Özellikle yarı final performansı tam anlamıyla bir efsaneydi. Bir oyuncu bir takıma ancak bu kadar liderlik edebilirdi.

25 Eylül 2009 20:41  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa