26 Ekim 2009 Pazartesi

Fenerbahçe 3 - 1 Galatasaray



Fenerbahçe ile Galatasaray'ın büyük resimde oynamak istediği oyun aynı aslında. İkisi de sezon başından bu yana topa en çok sahip olmaya çalışan, bol pas yapıp, çabuk ve tempolu katedebilen bir takım olmak derdindeler. Galatasaray'ın başındaki Hollandalı olunca ve özgeçmişinde Barcelona yazınca buna 'total' damgası vuruldu. Reformist, epik güzellemeler yapıldı. Alakalı alakasız herşey 'total' içine atıldı. Üstelik henüz ortada total futbol değil Ömer Üründül'ün blok futbolu olmasına rağmen. Aynı görevi, kariyerinin yarısını Türkiye'de geçirmiş bir Doğu Alman üstlenmeye kalkışması bu kadar ilgi çekici olmuyor elbette. Sadece şöhretleri değil anlayışları da farklı. Daum pekçok Alman gibi ağır rasyonel, Rijkaard ise en derininden romantik.

Varmak istediğim nokta şu; derbiden önce bildiğim tekşey Rijkaard'ın değişmeyeceğiydi. Oyuncu tercihleri değişebilirdi ama kendi bildiğini okuyacak, başarılı olduğu tarzını bırakmayacaktı. Üçlü ortasaha deneme, Fenerbahçe'ye tedbir alma ihtimali şartlar ne olursa olsun bana göre yoktu. Galatasaray edilgen taraftı. Sonucu Daum'un planının ne kadar etkili olacağı belirleyecekti. Öyle de oldu.

Galatasaray'da temel plan, Mustafa Sarp ve Ayhan Akman tarafından çok fazla desteklenmeyen, oyunu beklerin kurduğu, ileride Baros'un arkasında Arda - Elano - Keita üçlüsünün çabuk, dinamik ve ters top hücumlarıyla sağlanacak dominasyondu. Saha ve seyirci avantajı bir yana Fenerbahçe buna aynı anlayış ve benzer silahlarla karşılık verebilirdi. Alex hariç hücumda Galatasaray muadiline nazaran daha zayıf görünen Guiza - Alex - Andre Santos - Kazım'ı dörtlüsünü kullanıp; Galatasaray'a göre daha total olan kanat bekleri ve ortasahadaki Emre - Cristian tandemiyle oyunda fark yaratmayı seçebilirdi Daum. Maçın güzel geçeceği, tempolu ve gollü olacağı kehanetleri de aslında buna dayanıyordu.

Daum başka bir yolu seçti. Galatasaray zincirindeki en güçlü halkalarla yarışa girmektense, kendi tarzını değiştirmek pahasına da olsa oyunu Galatasaray'ın en zayıf halkaları üzerine inşa etti. Galatasaray omurgasında top hassasiyeti ve tekniği en düşük olan savunma ve ortasaha tandemi üzerine ilk düdükle birlikte kademeli prese ve ölçülü sertliğe başvurdu Fenerbahçe. Kazım - Emre - Cristian motorize gücü oluşturdular. Servet - Gökhan ve Mustafa Sarp - Ayhan Akman dörtlüsü kendi yarısahalarında daracık bir alana hapsoldu. Galatasaray hücum seçenekleri fazla olan bir takım. Kenarlardan sızabilecek başta Keita olmak üzere Arda ve Elano var. Onlara da kenarlardan Vederson ve Mehmet Topuz ile destek getirdi Fenerbahçe; ve Galatasaray'ın bütün pas bağlantılarını böylece koparmış oldu. İş artık bireysel yaratıcılığa kalıyordu. Orada da Fenerbahçe'nin fizik gücü ağır bastı. Sorun yaratabilecek tek ihtimal Milan Baros'un maçın başında Emre'nin - sarı kartlık - müdahelesiyle yerini mecburen Nonda'ya bırakmasıyla birlikte Fenerbahçe iyice rahatladı. Baros tehdidine karşı derin mevzilenen Lugano - Bilica öne çıktılar ve Fenerbahçe direksiyonu tamamen eline aldı.

Maç öncesi konuşulan avantajlar ve dezavantajlar yer değiştirdi. Galatasaray'ın dörtlü parlak hücum hattı atıl kaldı. Sağ kanadı da kendi bacağına kurşun sıkmaya başladı. Vederson ve Roberto Carlos ikilisi yarısı oynanmayan ilk 15 dakikada 3-4 kez bindirdiler Galatasaray'ın sağına. Roberto Carlos, 12. dakikada Vederson'un yerden kestiği topun üzerinden atlayıp Alex'e golü attırdı. Açık bir ofsayttı gol.

Fener golün ardından sonra beklemeye, Kazım'ın Servet ve Gökhan Zan üzerindeki hız farkını değerlendirmeye çekildi. Galatasaray bu bölümde topa hakim gözükse de kontrol Fenerbahçe'deydi. Kazım hızını konuşturduğu iki pozisyon yakaladı. Birinde Servet, diğerinde de Gökhan Zan'ı geçti ve gol açısı yakaladı ama faul düdüklerine takıldı. Bana göre temizdi pozisyonlar. Bu seviyedeki maçlarda savunma oyuncuları ile santrforlar arasında bu tür temaslar normal. Hele Gökhan Zan ile olan pozisyonda hiç temas yok. Geçen sene İnönü'de oynanan Beşiktaş maçında aynı pozisyonu bu kez Güiza ile yaşamıştı Gökhan Zan. Orada devam kararı çıkmış ve pozisyon aktıktan sonra golle sonuçlanmıştı. Kesilen bu 2 atak dışında Fenerbahçe'nin devre sonunda soldan yine Vederson'un ortasında Lugano'nun direkten dönen kafa vuruşu ve Alex'in yayın gerisinden yaptığı kesme ile bulduğu pozisyonlar var. Galatasaray ise 20.dakikada Sabri'nin altıpasa kestiği ve Nonda'nın dokunamadığı top dışında tehlike üretemedi.

İkinci devreye de Fenerbahçe hızlı girdi. Kazım'ın ilk 5 dakikada yay civarından atıp kuşları vurduğu 3 şutu var. Hemen devamında, 53. dakikada, presi sayesinde kapılan topta Alex'in aldığı penaltı ve 2. gol geldi. Leo Franco'nun ikinci derbisinde görmediği ikinci kırmızı kart bu ayrıca. Alex için de söyleyecek sözüm kalmadı. Her doğumgününde üzülüyorum sadece.

Fenerbahçe - Galatasaray derbilerinde bu dakikada 2-0 öne geçmek başka bir gidişata işarettir. Beklenti içine girmedim desem yalan olur, ama Galatasaray çabuk geri döndü. 57'de Hakan Balta'nın golü geldi. Görüntü terse döndü.
Galatasaray cesaretlenirken, Fenerbahçe panik bir şekilde kabuğuna çekildi. Galatasaray Kewell'ın aklı ve soğukkanlılığının önderliğinde yüklenmeye başladı ama Elano & Nonda ikilisinin pasifliğinden pozisyon üretemediler. Sadece korku saldılar.

Görüntünün tekrar Fenerbahçe lehine döndüğü an ise Fenerbahçe fizik olarak düşmeye başlamışken Keita'nın atılmasıdır. Galatasaray'ın en formda oyuncusu - kimilerine göre yılın transferi - Fenerbahçe'nin bu sezon en büyük balonu olan Roberto Carlos'u maçın başından beri geçememişti. Geçtiği ender anlardan birinde çangal ile durduruldu. Roberto Carlos'a cezasını sahadaki otorite kesmek üzereyken, Keita kendi işini kendisi gördü. Dayanamayıp 75. dakikada sağ kroşeyi çaktı. Oyundan atıldı. Peşinden Guiza 79.dakika boş kale klasiğini sergiledi. Bu sezon boş kaleye, boş pozisyonda kafa yerine omuz vurmayı başardığı 2. pozisyon bu. 87'de Aydın beraberlk fırsatını tepmese bugün manşetler farklı olabilirdi. 90+1'de Andre Santos'un yakın direk dibine vurduğu topu Leo Franco çıkardı ama 90+2'de Guiza'nın topuğuna mani olamadı.

Daum'un başarılı taktik planı ve takımın özverisi sayesinde Fenerbahçe 3-1 kazanarak Galatasaray ile puan farkını 5'e çıkardı ve Kadıköy'deki seri de 11. yılına girdi.

Barcelona'yı getirip Galatasaray forması giydirseniz durum değişeceğe, bu zincir kırılacağa benzemiyor. Bunun sebeplerini inceleyecek değilim. Galatasaray'ın sürüyle profesyoneli, takip eden uzmanları var. Benim ve tüm Fenerbahçeliler için zaman mutlu olma zamanı. Mutlu olmadığım tek nokta Şükrü Saracoğlu Stadı'ndan sahaya yapılan müdahaleler, ki büyük ihtimalle de saha kapama cezası gelecek birkaç maç.

Oysa derbilerin özel ve farklı olmasının yegane sebebi rekabet ve o rekabetin içindeki hikayelerdir. Fenerbahçe - Galatasaray derbilerinde bolca var ve dün yenileri de eklendi. Herbirinde duygu patlaması var. Aklınıza ne gelirse. Sevgi, bağlılık, tutku, coşku, nefret, mücadele, tavır, vs... Emsali gerçekten az ve bu derbi de bu yüzden çok büyük. Bunun parçası olmak, sahiplenmek, o heyecanı hissetmek tarif edilemez ama bunu futbol üzerinden yaşamak ve konuşmak lazım. Oyuncular için de geçerli aynısı. Belki o zaman derbinin görkemli ruhuna biraz da futbol kalitesi eklenir. Bu mu Dünya derbisi geyikleri de durulur.

Etiketler: ,

21 Yorum:

Blogger varol döken dedi ki...

mutlu olmak güzel şey alper... mutluluğu hak etmek daha da güzel...

26 Ekim 2009 10:02  
Blogger barış dedi ki...

gerektiğinden fazla taraflı olmuş bu yazı.

26 Ekim 2009 10:03  
Blogger drogba dedi ki...

Yenilgiyi haketti Gs bu açık ama aması var işte birazda şunları yorumlasan


Baronin ardaya vurduğu pozisyona devam,baronin ardayı arkadan indirmesine devam,emrenin barosa yaptığı faule sadece faul,aynı emrenin ayhana arkadan girmesine devam ve ayhanı çileden çıkartıp ayhana sarıyı gösteren hakem,elanoyu ittiren hakem,ardaya şuradan çıkacaksın diyen hakem k.kazımın 2 dkda oyundan çıkmasına devam dedi,ilk yarı gökhan gönül-elano-keita-seyirci-emre-baros vb olaylar varken maçı 2 dk uzatan bir hakem,gökhan gönülün elanonun boğazını sıkmasına devam,ilk gol ofsayt,penaltı tartışılır

Yenilgiyi hakettik mi hakettik ama bünyaminin böyle yönetmesine şaşıran var mı bence yok

26 Ekim 2009 10:52  
Blogger sallanyuvarlan.blogspot.com dedi ki...

Orada Carlos ofsayt idi ama alex ofsayt değildi orda,carlos sadece üstünden atladı topun .Takım olarak çok iyi mücadele ettik dişediş korokor mücadele ettik,tribünlerdeki koreografiler de harikaydı.Ayrıca hakem penaltıyı veriyorsa orda franco ya sarı değil kırmızı vermelidir. İlk yarı kazım ın servet e foul yapmadığı pozisyonlara hakemin foul vermeside ayrı birşey tabi.Maçın kırılma anı aydın'ın gol kaçırdığı pozisyondur.Orda çok tırsmıştım açıkçası,2-1 di o zaman durum,3-1 olunca rahatladım.Ama farka gidebilirdi maç,çok kaçırdık ne diyelim sağlık olsun.

He bir de alex el kol hareketi yaparken hakem e kart gelsin cezalı duruma düşşün ,elano el kol hareketi yapar birşey verilmesin ne garip.Neyse uzatmayım fazla.

Gelenek Bozulmadı diyip bitirelim...

sallanyuvarlan.blogspot.com

saygılar

26 Ekim 2009 11:16  
Blogger L.E.N. dedi ki...

Sene 2057 olacak ve derbi sonrası aftershave tadında "hakem kakabok" yakınmaları bitmeyecek.

Defans göbeği rezil ama gerisi itibariyle kıskanılacak olan bir takım kurmuşsunuz ve bu evlatlar, lige çoktan havlu atmış gibi gevşek maçlar çıkaran bir başka onbire karşı organize olamıyor, pas yapamıyor, en yaratıcı oyuncuları öyle kilitleniyor ki ya yumruk atmak zorunda kalıyorlar ya da çıkarılıyorlar. "Milli defans" diye pohpohlanan iki odunun "ortam p..i" kıvamındaki Kazım tarafından yıpratılabilecek kadar yumoş olması zaten beklenen bir şeydi ama o ikisini stoper zannedenlere fikir vermiştir en azından.

Hal böyleyken, sizler de utanmadan sıkılmadan hala "Cristian Arda'ya göz kırptı, dibine limon sıktı" gibi argümanlarla Kadıköy sıkıntınıza "ekşi" bahaneler üretmeye çalışıyorsunuz.

Bunun adı bahsedildiği gibi "öğrenilmiş çaresizlik" de değil artık, "öğretilmiş çaresizlik"ten muzdaripsiniz.

26 Ekim 2009 12:06  
Blogger drogba dedi ki...

Hiçbir hakem bi oyuncuyu ittiremez sen kimsin ki frikik kullanacak adamı ittiriyosun bana bak diyeceksin düdüğü bekle diyeceksin 2 metre geriye al diyeceksin adam elanoyu ardayı ittirdiği gibi ittiriyor şaşıran var mı yok.Bünyaminin bjk-fb maçlarınıda bilmeyen var mı yok

İlk gol ofsayt mı ofsayt,emre yüzde yüz kart görmelimiydi barosa ayhana yaptığı faullerden dolayı veya hakeme ne var diye 100 kez bağırdığından dolayı veya k.kazımın sayısız faulünden sonra gökhan zana girmesine kart yok veya maç öncesi bilica nasıl atılmaz ardaya vurdu 2-3 kez,veya k.kazım maç öncesi aydını mahfetti sarı neden gösterilmez veya baroni ardaya maç içerisinde 2 kez faul yaptı 2side devam gökhan gönül elanonun boğazına yapıştı 4.hakemin gözü önünde ama devam
ilk yarı 5 dk uzaması gereken maç 2 dk uzadı.
Hakem rezalet bir maç yönetti aynı fırat aydınusun geçen sene yönettiği gibi aynı hüseyin geöçeğin geçen sene yönettiği gibi aynı geçen yıllarda selçuk derelinin yönettiği gibi

Keitaya atılan şeyi sadece izleyen bir hakem,yan hakemin kafası yarılmış maç öncesi kavga çıkmış bunlara hiç müdahale etmeyen bir hakem

26 Ekim 2009 12:08  
Blogger L.E.N. dedi ki...

Gittikçe daha eğlenceli oluyor. Tipik bir sinire kestikten sonra sadece hakemi izleyen ve hakemin yanlı olduğuna inanarak maçı tamamlayan fanatik portresi.

Bak ben daha 3. dakikada maçı altılayacak, Wederson dışarıdan çevirdiği için iptal edilen golden bahsetmedim.

Maçın genelinde ezilip sinirden boks maçına çevirdikten sonra kafayı çekmiş Gökmen Özdenak gibi pozisyon yorumculuğu yapmak çok anlamlı değil.

26 Ekim 2009 13:30  
Blogger Tuncer YILDIZ dedi ki...

Hakemlerin Ligi iyi yönettiği kusursuz maçlar çıkardığı gibi birşey savunulmuyor zaten yazıda. Şöyle bir durum var öte yandan, bu maçta Gs'yi kutusi bile kurtaramazdı.

Bu oyun disiplini/taktik/psikolojik etmenler altında maç 10 kere 10 farklı hakemle oynansın 10unu da Fenerbahçe kazanır. Kısa tarihimize ufak bir bakış atarsanız öyle haybeden atmadığımı da göreceksiniz. Kısacası herkes hakettiğini aldı. Bu infial hali bana şu karikatürü hatırlattı.

http://resimler.geyikoloji.com/komik-karikaturler/sadaka.jpg
Şekil (a)

Maç sonu kalabalık bir caddede hoplaya zıplaya gezen 6s'li arkadaşlar var, kortej halinde tezahüratlar ediliyor, öte yandan Fenerbahçeliler çok da sevinçli değil, sakin sakin evlerine doğru yollanıyorlar. Mevzuya biraz uzak bir arkadaş merak ediyor bu insanlar neden bu kadar mutlu diye. Cevap çok bariz aslında:

"Hak ettiğini alan insan, mutlu insandır."

Üstteki tespitten sonra skorun bel altı espirilere uygun bir zemin sağladığını farkettim. 3-1, 3ün1, 3ü1arada... Skor belki Fenerbahçenin hakettiği bir skor olmayabilir, kesilecek çok ahkam, bulunacak çok bahane var. Öznel yorumlardan ziyade tartışılmaz bir gerçek var ortada. 6S'li insancıkların hal ve hareketlerinden de belli , gecenin skorunu ilan eden ifade:3ün1 6S'lilerin tam olarak bu maçtan beklentisi ve aldıkları neticedir.

26 Ekim 2009 13:36  
Blogger fyckreth® dedi ki...

@fabregas
okurken ben yoruldum yahu.. neymis mac oyle. madem o kadar FB sever bu adam. ilk golu niye iptal etti dersin? bak kafama takildi.

26 Ekim 2009 14:50  
Blogger Val Resnick dedi ki...

Aynı hakem iki pozisyonda Gökhan Gönül'ün eline bildiğin vurdu.
ilk gol kesinlikle ofsayt.Emre ilk pozisyonda evet kart görmeliydi. Kazim'in hiç bir hareketi faul olmadığı gibi muhtemelen verilmese farklı sonuçla biterdi.
Maç öncesi ( maç başlamadan )hiç bir oyuncuya kart gösterilemez. Kartlar maç düdüğü başladıktan, soyunma odasına gidildiği zamana kadar göstirebilir, biraz bilerek yorum yazalım lütfen.
Gökhan Gönül Elano'nun boğazına yapışmadı, ensesini tutup "nabıyon sen" dedi, boğaza yapışan Elano ne dediğini bilmiyorum.
İlk yarı 5dk maç uzasa Galatasaray 5 gol mu bulacaktı? Korneri kullandırılmayan Fenerbahçe iken bir Galatasaraylının 5dk uzaması gerektiğini söylemesi son derece ironik.
Bünyamin Gezer'in bana göre maçta yaptığı iki hata var, birincisi Emre ile Baros'un pozisyonunda sarı kart göstermemesi, ikincisi Franco'yu oyundan atmaması. Lugano ile Servet'in pozisyonuna penaltı çalınabilirdi yani kesin penaltı ama bir Fenerbahçeli olarak vermemesi için dua ettim.Ettim ki garip garip yorumlar olmasın istedim.
Bu arada Keita'ya atılan şey Pet Bardak ile su. Atana bütün küfürleri ediyorum fakat o petin Keita'ya gelmediğini görmek için kör olmak gerekiyor sanırım. Hele ki bir Galatasaray taraftarının Sami Yen'de su maçından çıkan bir rakibe karşı pet şişe atıldığı için veryansın etmesi ironiği geçtim süper komik.
Keita'ya umarım fazla maç cezası verilmezde böyle bir yeteneği izleyebilirim.

26 Ekim 2009 15:01  
Blogger Unknown dedi ki...

Herkes hakeme sallamış da, Kazım'la Galatasaray defansının mücadeleleri ne hikmetse hep faul oldu. Hakan Balta, dakikasını hatırlamıyorum ama, bir pozisyon sonrası çok net bir şekilde ağıza alınmayacak küfürler etti. Maç başlamadan Arda taraftarını selamlamaya giderken kendini "Çekil önümden" edasıyla iten Baroni'nin üstüne yürüdü adam ol diye. Sonra bizi yıprattılar, sindirdiler. Servet Lugano pozisyonunda penaltıyı verse, Servet de sarı veya kırmızı görse kim ne diyecek? Emre Baros pozisyonunu da iyi izleyin Baros'a müdahele yok, adam yere inerken ayağını tam basamıyor ve yanlış bir şekilde yere düşüyor. Son iki olarak da, Gökhan'ın yaptığı olay yanlış ama bu hakemden de zaten bu maç saçma sapan hatalar bekliyordum hiç şaşırtmadı. Baroni'nin Arda'ya vurduğu ele yumruk diyen Keita'yı adam öldürmekten suçlamalı diyorum o zaman.

Fenerbahçe'li yöneticiler vakti zamanında bu hakemlerle lig bitmez derken karşı çıkanlara selam olsun. O hakemler gelir bir gün sizi de vurur.

26 Ekim 2009 15:03  
Blogger dncrdnc dedi ki...

maç ilgili tek bir kelime bile etmicem cünkü sırdan bir mactı sonucu belli tek derbi :) bir masum mor menekşe ağlıyormu neeeee ??? hahaha

26 Ekim 2009 16:56  
Blogger Griffith dedi ki...

Hakem iyi maç yönetti mi? Hayır.Fakat sadece Gs'ye değil,2 takım aleyhine de çalınan/çalınmayan düdükler oldu.Galatasaray'lı arkadaşlar yukarda epey yakınmışlar.Baros'un pozisyonunda Emre'ye çıkacak kartın rengi en fazla sarı olabilirdi mesela.Gayet sıradan bir faul.O pozisyonda Baros'un ayağının kırılması şanssızlık.Emre'ye Roy Kean muamelesi yapmaya gerek yok..."Emre maç boyu hakeme bağırıp çağırdı,hani kart?" denilmiş.Hakemin temiz bir pozisyonda topu kapıp çok adamla çıktığımız bir kontratağı faulle kestiği dakikadaki itirazı dışında Emre'yi hiç bu kadar sakin görmedim."Baroni'ye kart verilmeliydi" denilmiş.Doğrudur.Fakat geçse boş kaleye girecek olan Alex'i indiren Leo Franco'nun oyundan atılmamasını kim açıklayabilir? O pozisyonda kart çıkıyorsa rengi kırmızı olmak zorunda.Kazım'ın "son adamı" geçtiği 2 ayrı pozisyonun uyduruk faüllerle heba edilmesine hiç değinmiyorum.

Hakem kötü mü maç yönetti? Evet...Hakem Fenerbahçe lehine mi maç yönetti? Hayır.2 tarafın da lehine ve aleyhine kararlar oldu...Fakat şu bir gerçek ki sabaha kadar oynansa alırdı o maçı Fenerbahçe.Gs de taş çatlasa Volkan'a 1 şut daha çekerdi.

26 Ekim 2009 17:26  
Blogger @ttention dedi ki...

Her yeni Galatasaray hocasının ve her yeni Galatasaray kalecisinin Fenerbahçe stadında yenilip, ezilip bu atmosferi ve bu acıyı tatma hakkı vardır. Bu hak onlara futbolun anayasası tarafından verilmiştir. Haklarına saygılıyız. Ayrımsız yeniyoruz, eziyoruz. Teşekkürler Fenerbahçe. Çok sağol Galatasaray.

26 Ekim 2009 18:18  
Blogger cortez85 dedi ki...

3-1 very good . i like it.

how was daniel and carlos ?

26 Ekim 2009 18:22  
Blogger Unknown dedi ki...

Büyük takımlar kazandıkları kupalarla, küçük takımlar ise büyük takımları yenmeleriyle övünürler. Michel Platini.
Hiç bir kupada Galatasaray'dan üstün olmayan Fenerbahçe'nin taraftarlarına selam olsun.

26 Ekim 2009 22:31  
Blogger L.E.N. dedi ki...

"Atılır mı 6 tane,
Oha Fenerbahçe"

~Fenerbahçe taraftarı

"Sanırım algılar ekşilikten ötürü tıkanmış. Real Barcelona'yla karşılaştığında, Inter-Milan'la karşılaştığında, Liverpool-Everton'la, Boca-River'la karşılaştığında hiç biri kaldırdıkları kupaları hatırlamaz. Maçtan sonra geçmiş başarılarını hatırlayan, ancak yenilmeyi hazmedemeyenlerin işidir."

~Robert von LEN (1925 - Stamford Bridge'in başında köfte-ekmek sattığı günlerde)

27 Ekim 2009 00:42  
Blogger Mitya dedi ki...

@kayra

yaraticiliktan pek de nasibini almamis hemen hemen her galatasaraylinin agzina dolanan platini'den incileri copy-paste yaparak biz fenerbahcelilerin agzini tam anlamiyla kapatmissin. helal olsun.

sadece sunu hatirlatayim kardes - tarihte uefa kupasini kazanmis bayagi bir takim var, ne yazik ki cogunun esamesi okunmuyor. hayir istedim ki bilesin, ogrenesin, uefa kupasinin dogal sonucu avrupa fatihi olmak degil,ingiltere ikinci ligini boylayip oralarda surunen avrupa fatihleri de var. hani borc morc olaylari, kimbilir, belki dirayetli bir yonetim gelir de turk futbolunun basina, galatasaray'da fenerbahcenin olmadigi bir ligde icerde disarda fatih oluverir.

bilmezsin sen herhalde, ne de olsa uefa kupasiyla iliskinin galatasarayla olan iliskinden oteye gecmemesi muhtemeldir, o yuzden belki bir faydamiz da dokunmus olur. yazalim. ipswich town, schalke, goteborg, borussia mocnhengladbach, anderlecht, napoli. ha dersen ki bu takimlar sampiyon olduklari zaman efsaneydiler, soyle iyi kadrolari vardi, falan filan, o zaman ben de sana derim ki kardesim gecmiste yasamak guzeldir, hostur, insana huzur verir, ama boyle her sene hatirlatir bugunden ve gelecekten gelen gercekler, bozuverir o dingin ruh halini, artik kendini de kandiramaz duruma gelirsin - tromsoler gelir, uefa kupasi canavarini yerle bir eder, sturm grazlar gelir, avrupa fatihine birseyler olur, bir turlu alt edemez, avrupa'nin saygin takiminin parasi kalmamisdir, ucan kusa borcu vardir, klupten oyuncular parami alamiyorum diye kacar gider. taraftari icten ice hiddetlenir, nasil oldu da bizim icin ruya gibi baslayan bir bin yil 10 sene icerisinde kabusa donustu diye sormaya baslar. bakar eskinin kucuk kafali, ali sen havuzundan cikamayan ezeli rakibine, korkutur onu yapilan hamleler. baslar cekmeye calismaya, ceker, ceker, olmaz, karsisindaki fenerli arkadasini kizdirsa bilir ki gece yastiga kafayi koydugunda olmadigini, geride kaldigini kendine itiraf etmekten baska care yoktur. ama iste orda yine ders almaz, son bir umitle platini'ye sarilir. helal olsun.

27 Ekim 2009 02:57  
Blogger GreenTuborg dedi ki...

@kayra

Söylediğin bu laf yıllarca önce Leman dergisinde çıkan efsane bir karikatürü hatırlattı aynen şöyle diyordu hatırlayan hatırlar 'müşteri kaybetmektense dötü kaybetmeyi yeğlerim ' Robert Torş

27 Ekim 2009 11:57  
Blogger Olympian dedi ki...

galatasaray taraftarinin iddiasinin ilginc bir sekilde, "biz uefa kupasini alana kadar, en buyuk fenerbahce ydi" sonucunu dogurmasi da ayrica komik.

bu mac ozelinde ise, galatasaray li futbolcularin maci kazanmak icin hic bisey yapmamasini ayrica kiniyorum. bu kadar kotu galatasaray, 10 yildir gormemistik.

27 Ekim 2009 12:02  
Blogger ilkay dedi ki...

şu "sizden önce kimler almadı ki o kupayı" deyip, kupa 3ün kazananlarını söyleyenler de baydı hakkaten.

29 Ekim 2009 05:11  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa