4 Haziran 2008 Çarşamba

İspanyol Cavcav

Valencia'nın Castellon ilinin, 50 bin nüfuslu Vila-real kasabasının takımı Villareal. Levante ve Valencia ile birlikte bölgenin 3 önemli kulübünden biri ve İspanya'da son 10 yılda ikinci ligden çıkıp da uluslararası seviyede adından bahsettiren takımların başında gelirler. Alaves gibi örneklerinden farkı sürekliliği sağlamış olmaları.


UEFA Kupası'nda Trabzon ve Galatasaray'ı elemelerinin üzerinden fazla zaman geçmedi. Keza Riquelme'nin Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Arsenal'a karşı kaçırdığı penaltının üzerinden de. Bu sene de La Liga'yı Barcelona'nın önünde 2. bitirdiler ve doğrudan UCL vizesi aldılar. 16 sene önce İspanya'nın 4.liginde mücadele eden bir kulüp için bu muazzam bir sıçrama.


Bu sıçramanın arkasındaki isim ise kulübün en büyük hissedarı ve son 10 senedir de başkanlık görevini yürüten Fernando Roid Alfonso. 61 yaşındaki iş adamını basketbolu sıkı takip edenler daha iyi bilirler, zira bir seramik firması olan Pamesa ona ait.


Parasına puluna rağmen Roig parayı basıtırıp sportif başarı yakalayan cinsten bir başkan değil. Bunu Villareal'in büyüme sürecine baktığınızda çok daha anlamak mümkün.



Sondan başlayalım. Resimdeki Uruguaylı savunma oyuncusu Martin Caceres, her ne kadar yarısı Villareal'in kasasına girecek olsa da 20 milyon avro karşılığında bugün Barcelona'ya satıldı. Üstelik Villareal ile tek bir maç dahi oynamadan.

Yapılan şey yeteneği keşfedip Defensor takımından bonservisini uygun bir bedelle menajeri Daniel Fonseca ile yarı yarıya almak ve sürekli oynayabileceği bir takım olan Recreativo Huelva'ya kiralamak. Aynı yöntem 2006 Dünya Kupasının en iyi çıkış yapanlarından Ekvadorlu Valencia için de izlenmiş ve birkaç kulüpte kiralık oynatıldıktan sonra Wigan Athletic'e satılmıştı. Hala da bu yöntem uygulanmakta.

21 yaşındaki Arjantinli Marco Ruben ve Brezilyalı Felipe Manoel bonservisleri River ve Bernard'dan neredeyse bedavaya alındı ve Ruben Huelva'ya, Manoel ise Brezilya Serie A takımı Sport Recife'ye hemen kiralandı.



Villareal sadece genç yeteneklerle de uğraşmıyor. Forlan gibi piyasası düşmüş bir oyuncuyu uygun fiyata alıp Atletico Madrid'e 21 milyon avroya satabiliyor. Sözleşmeleri biter bitmez bedavaya kapatılan Robert Pires, Nihat ve Capdevilla gibi isimler ile, kiralama yöntemiyle fayda fayda sağlanan Riquelme, Tomasson, Tacchinardi transferleri de ayrı birer başarı hikayesi.

Cazorla, Somoza, Matias Fernandez, Guiseppe Rossi ise para bağlanan ve verim alınan genç isimler. Mavuba gibi şu an için verim alınamayanlar da var elbet. O kadar karavanaya da kimsenin itirazının olacağını sanmıyorum.

Ben İspanyol Cavcav dedim ama doğrusu ondan çok daha fazlası Fernando Alfonso. Seneye sarıları CL'de çekmez umarım Türk takımlarımız...

Etiketler:

1 Yorum:

Blogger papaz dedi ki...

çok bilgilendirici bir hikaye olmuş.

özellikle ruben ve felipe'den hiç haberim yoktu. al, parlat, sat real madrid, milan, inter, manu, barca gibi dünya devleriye yarışabilmek için küçük klüpleirn izlemesi gereken politika ama hala bizim klüplerimiz oyuncuyu değerini bulduğunda satmayı öğrenemediler.

4 Haziran 2008 19:17  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa