11 Haziran 2009 Perşembe

Fenerbahçe 68 - 77 Efes Pilsen




Ortaokulda ısınmaya başladığımızda basketbola daha takımda filan oynamıyorduk. 3-3 tek pota maç yapardık. Uzun adamdım, o zamandan 2.03 gibi bir uzunluğa erişeceğim belliydi. Genelde 4 ( uzun forvet ) gibi oynardım, pota altında ayak oyunlarım fena değildi. Orta mesafe şutum, driplingim ve ayak çabukluğum da vasatın üzerindeydi. Şut feykini attığımda karşımdaki çok çabuk biri değilse geçebiliyordum. Karşımda da Mehmet diye bir arkadaşım oynardı genelde. Atletik olmasına rağmen 5 numara ( pivot ) yatkınlığı daha fazlaydı. Dışarıda başa çıkamadığından içeriyi domine etmeye çalışır ve göğüs göğüse oynardık. Hakem filan da olmazdı. Terbiyeli çocuklardık, arada bir gerilirdi ortam ama fazla uzatmadan kararlarda anlaşırdık. Bizim Mehmet o göğüs göğüse oyunlarda hareketi bitiremediğinde hep faul isterdi. Ne var dediğimde de, vücut derdi.


Ben menüsküs sebebiyle artık basketbol oynamıyorum, diz zorlamaya gelmiyor. Davul gibi de olduk zaten ama çok şükür hala maç izliyoruz. Basketbolda kolunu, kalçanı, dizini, göbeğini filan çıkarmadığın takdirde temas doğaldır. Oyunun nüvesinde vardır. Fener - Efes serisinin ilk 2 maçında hakemler bu düstura hep bağlı kaldılar. Hatta finalin getirdiği konsantrasyonla savunmada hoşgörülenden öte sertliklere dahi izin verdikleri oldu. Mesela FIBA'nın artık topla alakasız olduğu takdirde sportmenlik dışı faullerle cezalandırılmasını istediği Yugoslav faullerinde dahi sadece faul çaldılar.

Velakin seri Ayhan Şahenk'ten Abdi İpekçi'ye taşınalı beri hakemler sanki bale hakemi gibiler.

Şu maçta daha da net görüldü ki Efes Pilsen oyuncuları ne zaman penetre etse ve Fenerbahçe oyuncuları ne zaman hücum eden oyuncuyla birlikte kaymaya başlasa ve ucundan temas etseler faul düdüğü çıkıyor. Hele Shumpert'in baselinedan aldığı iki faul düdüğü var ki yıldız takım maçında çalınmaz o fauller. Galatasaraylı Nur Germen de Fenerbahçe savunmasının yeterli sertlikte olmadığı hakkında keyifli keyifli yorumlar yapsın. Aynı fauller Fenerbahçe lehine de verilse tamam diyeceğim, kimi hakemlerin basketbola bakışı böyledir ama kaızn ayağı öyle değildi. Seriyi 2-2 yapmaya şartlanmışlardı sanki. Bırakın ev sahibi avantajını, ortada bile maç yönetmediler. Seriye zevk gelsin, tamam da böyle de katletmemek lazım oyunu.

Hakemlerin maçta dengeyi değiştiren takdirleri sadece bununla da sınırlı kalmadı. Kerem Tunçeri'nin maçın sonunda 2 driplingi var elini savunmacısının beline dolayıp, kendisine kural dışı avantaj sağladığı. Biri Kaya ile smaç basket oldu, diğeri de Shumpert'in üç sayı isabetiyle bitti. Oysa aynı hakemler pota altında Ömer Aşık'ın Kerem Gönlüm'ü aynı hareketle geçmesini baykuş misali keskin gözlerle yakaladılar.

Bitmedi daha hakem rezaleti. 3 tane hakem var sahada. Futboldaki gibi de 6500 metrekareyi ve 22 oyuncuyu da kontrol etmiyorlar. Hepi topu 100 metrekare alanda, 10 adamı kontrol ediyorlar. Buna rağmen Kaya'nın hareketli perdelemelerini göremediler. Üstelik bir değil defalarca kez örnekler sundu Kaya bu hareketli screenlerden. Topaç gibi döndü her perdelemesinde ama faul sonunda dayanamayıp hamle yapan Ömer Onan'a çıktı. Bir de formasını çekti Fenerbahçeli oyuncunun kat yaparken, o da görülmedi hakemler tarafından.

Kaya'dan devam edelim. Serinin ikinci maçta enfes bir piyes oynamıştı. Hani Cleveland'ın Brezilyalı uzunu Varejao'dan daha yaratıcıydı. Sen önce git faulü aldığın halde Devin Smith'in eline vur, sonra katır tepmiş gibi kendini yere at, gözünü tut ve rakibine teknik faul aldır. Bir de o faulleri sokamayacağını bildiğinden sakat numarası yap ve yerini Thornton'a bırak. Green'in temasında bile devrilecek potansiyel taşıyor Kaya. Sportmenliğe sığmaz bu, Mirsad'ın spontane ve agresif hareketleriyle filan da meşrulaştırılmaz. Bilinçli, planlı, kurgulanmış hareketler hepsi. Galatasaraylısın, Fenerbahçe'den de nefret ediyorsun ama bu kadarı fazla. Neydi öyle bitmiş maçta inadına o pota sallamalar filan...

E bütün bunlar saha kenarında da Ergin Ataman ile birleşince Fenerbahçe taraftarının maçın sonunda neden zıvanadan çıktığını meşrulaştırmasa da gayet açıklar. Melih Gümüşbıçak'a naçizane notumdur ve böyle yönetilecekse eğer o salonda daha da büyük feveran olur. Herşeyi taraftara atmayı bırakın. Hırsızın da suçu var.

Maça gelirsek;

Fenerbahçe'nin hücumdaki sorunları devam ediyor. Yine bir tane bile çizilmiş set oynayamadılar. Üstelik hızlı hücumları dahi öldürecek kadar konsantrasyondan ve cesaretten uzaktılar. Top kayıpları azaldığı halde bir türlü ritim bulamadılar. Uzun süredir bu kadar kötü görmemiştim Fenerbahçe'yi. Uzunların zaten Oğuz dışında top hassasiyetleri ve ayak oyunları vasatın altında Fenerbahçe'de. Oraya top indirildiğinde eğer smaç şansı yoksa Efes ya çalıyor o topları ya da sıkıştırmayla rahat atış yaptırmıyor. Top oradan dışarıdaki gardlara da çıkmıyor ve boş şut bulunamıyor. Hal böyle olunca da geriye kısaların bireysel çabaları ve gelişigüzel şut dışında seçenek kalmıyor Fenerbahçe için hücumda. Yine de maçı çevirecek şansa kavuştular maç içerisinde birkaç kez ama orada da ya yanlış tercih kullandılar ya da hakemlere takıldılar. Teslim bayrağını da daha maç bitmeden çektiler. Edecek çok fazla kelime yok Fenerbahçe'nin kötü oyununa ve Solomon'un felaket performansına dair.

Serinin ikinci maçının ardından Tanjeviç'in oyuncu tercihlerini, mola almaktan dahi kaçınan tepkisizliğini bir terbiye unsuru olarak nitelemiştim bu blogda ama bu kadarı fazla. Koç iradesini yeri geldiğinde koymak gerek. Hele de farkı 2 ve 4 sayıya indirdiğinde ya da Efes 8-10 sayıya çıkardığında farkı o irade elzem. Son maçın ardından uyuduğunu ima ettiğinden ötürü bu maçta farklı bir coaching bekliyordum ama aynı dalgınlığı bu maçta da sergiledi Tanjevic. Molalarda hep 1 pozisyon geç kaldı ve genelde oyuncu değişiklikleriyle idare etmeye çalıştı. Velakin hiçbirşey koçtan duyacağın iki kelimenin yerini tutmaz oyuncu için. Oğuz, Preldzic ve Mrşa'nın çok az süre alması benim için hocanın bir diğer büyük tercih yanlışıydı.

Efes Pilsen ise oyundaki verimliliğini seride her maç geliştiriyor. Basit ama etkili hücum ediyor. Bilhassa ilk çeyrekte pick n roll ve pick n pop silahlarını hep sıcak tutarak, her fırsatta icra ederek Fenerbahçe'yi kendilerine 2-3 pozisyon dışında yaklaştırmadılar ve hakemlerle zaten yerlerde sürünen savunma direncini iyice kırdılar. Thornton'u da çok doğru kullandılar. Shumpert zaten Fener'i görünce coşuyor. Kerem Gönlüm'ün de hakkını vermek lazım, o da hem savunmada hem de hücumda fazla süre almamasına rağmen çok ekstra oynadı.

Savunmada da standartlarını bir adım öteye taşıdı Efes. Serinin başından bu yanan gardları 3/4 sahada sıkıştırıp, rahat oyun kurdurmuyorlar ve fast breaklerde de gerekirse sert faullerle kolay şansı tanımıyorlardı. Bu maçta switchingler, double teamler de neredeyse kusursuz uygulandı. Hani bir ara Phil Jackson kurguladı sandım savunmayı. Pota altından top dışarı zaten çıkmıyordu, üç sayının gerisindeki paslaşmalarda da kanalları çok iyi kapattılar. Smith'in top çalma tehdidini çok iyi kullandılar. Her oyuncuya da yardım getirerek ne penetre ne de boş şut imkanı tanımadılar Fenerbahçe'ye. Serideki en iyi maç performansıydı bu ve maçı her yönüyle haketti Efes Pilsen.

2-2 olan seride bütün ibreler şu anda Efes Pilsen'i gösteriyor. Berbat bir moralle geldikleri Abdi İpekçi'den eskisinden daha güçlü çıktılar. Fenerbahçe ise şu an Efes'in ilk girdiği şoktan daha ağır bir şokun içerisinde. Efes Pilsen takımı Tarkan, Fenerbahçe ise Wang yu konumunda.

Şahsen tek umudum salon avantajının umulanın aksine ters işlemesi.

Etiketler: ,

6 Yorum:

Blogger alperensaylar dedi ki...

semih ile mirsad da çok kötüydü. sinan güler'e bile kaç kerez ribaunda kaptırdılar. hele semih'in bir tane olumlu hareketinin göremedim neredeyse. ayrıca kaya'nın o son saniye smacı teknik faul gibi geldi bana. abartılı asıldı potya.

11 Haziran 2009 23:22  
Blogger Gürkut Gürsoy dedi ki...

hani basketbolda 1 numaran kadar konuş olayı var ya, biz 1 numaramız kadar konuşucaz. ama 1 numaralarımız konuşamıyor ya da kekeme oldular. Mrsic olmasa yokuz. Solomon ve 1.55 lik super bucur efes serisinin içine ettiler. Ama balık baştan kokar. Mahmut Uslu-Tanjeviç ikilisi basketbolmuzun başındaki en büyük iki dert. Bu seri Fenerbahçe lehine ancak şöyle biter: Efes ilk iki maç yaptığından çok daha fazla hata yaparsa.
Yoksa çok yazık oldu.

lazQli

11 Haziran 2009 23:50  
Blogger sunshine dedi ki...

Klasik, mağlubiyeti kılıfına uydurma yazısı.Ne hakemlermiş arkadaş hiç fener lehine yanlış karar vermemişler.

12 Haziran 2009 09:58  
Blogger shadowturk dedi ki...

takip etmeye çalışıyorum son zamanlarda yazılarını arkadaşım...valla tam düşüncelerimi aktarmışsın ama bunlar sadece fenerli olanlar anlayabiliyorlar. fenerli olmayanlar mutlu...spikerinden yorumcusuna hele çetin yılmaz.tvden girip dalasım geliyor bazen...ama türkiyede kural olmuş (feneri yen ortadan kaldırda nasıl olursa olsun)her spor dalında. fener hakem hatası ile bi maç alsa satın almış olur...ama hatalarla maç kaybettiği zaman bir şey olmaz...nede olsa fener konu olan.takım zaten kötü felan..kendi taraftarlarımız bile bazen vazgeçiyor...nese uzattım kalemine sağlık...

12 Haziran 2009 13:05  
Blogger Unknown dedi ki...

Bu son iki maça gittiğime pişman oldum.Solomon,Green,Ömer,Mrsiç hepsi biraraya gelse bir Shumpert etmeyecek durumda idiler.Efes bizi takım oyunu ile filan değil Shumpert ve Thornton un kişisel balı ile yendi.
Hakemler için dün bir ara pota arkasından sahaya dalan seyircilerden biri saldıracak diye endişelendim.Gerçekten kötüydüler.Efes Sportif Yönetimi herhalde Turgay Demirel üzerinden hakem camiasını tehdit etmiş olsa gerekler ki bu kadar taraflı ve kötü bir yönetimi Selçuk Dereli bile yapamazdı doğrusu.
Gergin Ataman ve Kaya Peker gibi tiyatrocular tam da Efes e layık.Neticede önümüzdeki sezon Euroleague de gruptan çıkamaz her ikisi de Efes ten geldikleri yer olan Bjk ye geri dönerler.

Netice itibariyle Efes Pilsen e şampiyonluk hayırlı olsun.

12 Haziran 2009 15:44  
Blogger agopist dedi ki...

İlk maçta Efes'i katleden hakemler, normal sezonda İpekçi'deki maçta Efes'in kaybetmesine neden olan Keseratar için de sizleri görmek isteriz. FB Ülker kendi oyun tarzıyla verdi maçı. Bir an önce üçlük sokayı da taraftarla çoşayım tarzı basketbol oynayan FB Ülker'in maçı kendi elleriyle verdiği göz ardı edilmemeli.

14 Haziran 2009 12:44  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa