Kontra

İspanyol basını günlerdir ABD 94'ün çeyrek final maçında Tassotti'nin Luis Enrique'ye attığı dirsek üzerinden intikam çığlıkları atıyorlar, Euro 2008'de İtalya ile oynayacakları çeyrek final maçı için. İtalya ise daha sakin seyrediyordu, hatta tansiyon düşürücü demeçler vardı ki bu kontra geldi İtalyanlardan. Üstelik İtalya'nın kamp merkezindeki bir pankart bu. 88 yıldır İtalya'yı resmi maçta yenemeyen İspanyollar için bir motivasyon olur mu bilinmez; ama ben 94'teki maçta ilk golün asistini yapan Donadoni'nin bu maçı yine galip kapayacağını düşünüyorum.

Atletico Madrid Değişiyor

Seneye Şampiyonlar Ligi oynayacak Atletico Madrid. Kadrosunda da önemli değişiklikler olacak gibi. Seitaridis'e ada yolu gözüküyor, özellikle Manchester City'ye transferi konuşuluyor. Maniche Inter'de kalıcı olacak. Savunmadaki Eller ve Ze Castro yerlerine alınan Heitinga ve Ujfalusi'den sonra satılacak. Santrfor mevkiine Ricardo Oliveira'yı almak en büyük hedef durumunda. Kaleci Leo Franco River Plate'e Pazartesi imza atarken, aynı anda şu sıralar Madrid Rizt Otel'de konaklayan Fransız kaleci Gregory Coupet imzayı atacak Atletico Madrid'e. Bakalım Javier Aguierre bu kadar değişiklikten bir takım yaratabilecek mi, göreceğiz...

Kim Kallstrom

Euro 2008'de seviye atlayacak oyuncuların başında geliyordu benim için ama Lars Lagerback'ın tercihlerine kurban gitti. Lyon'a bu sene alınan Ederson ile birlikte oradaki yeri de sıkıntılı. Sevilla ilgileniyormuş AS gazetesine göre. Barcelona yolunu tutan Keita'nın yerine iyi bir seçim.

Yeni bir Yunanistan

Türk mucizesi devam ediyor. Sahalarda pek görmediğimiz şeyler oluyor, futbola olan tutku daha da büyüyor. Büyütüyor Türkiye'nin yaptıkları. Yarı finaldeyiz, belki de şampiyon olacağız. Euro 2004'te komuşunun yaptığını biz yapıyoruz, o yoldan bambaşka bir şekilde geçiyoruz. İz bırakacağız, renk katacağız derken ötesine geçiyoruz. Peki neyle ? Kalpten oynayıp, mücadele ederek, inanarak. Bunlarla anlatıyoruz Türkiye'yi, hiçbir futbol unsuru koyamıyoruz arkasına. Son şampiyon Yunanistan beğenilmese bile koymuştu oysa. 2010 Güney Afrika ya da Euro 2012 yolunda konuşulacak futbolsuzluğumuz, bu perde o zaman kalkacak ta ki mucize olağan hale gelmediği takdirde. Bir süre konuşulması yasak olan şeyler bunlar basına, fakat sıradan bir blog yazarı olarak bana değil. Kısa bir not düşelim istedim.

Assolist

Alıştık artık en son sahneye çıkmasına.

Tanrı Bizim Olmamızı İstiyor

Başka bir açıklaması yok bu maçın hakikaten. Mucize kaldığı yerden, Norveç maçından bu yana devam ediyor.

Hernanes

Hernanes, adı kendisinden önde anılan ve Brezilya'nın patlamaya en hazır ortasahaları olarak gösterilen Thiago Neves, Renato Augusto, Ibson, Keirrison gibi oyuncuların önüne geçmeyi başardı. 2012 yılına kadar kontratı olmasına rağmen seneye Avrupa'da oynaması kesin gibi. En çok isteyen ise Barcelona. Deco'nun ayrılacak oluşunun ardından Xavi, Iniesta'nın yanına yeni biri koymak derdindeler. Aslında ilk hedefleri Hleb idi ama Flamini'nin kazığından sonra Wenger onu bırakmamakta ısrarcı olunca Moutinho söylentileri çıktı. Fakat şu sıralar Hernanes için Txiki Begiristain aracılığı ile bastırıyor Katalanlar. Hem Arjantin ile oynanacak maçı izleyecek hem de pazarlık yapacak sportif direktör. Aşağı yukarı 11 milyon avroluk tekliflerden bahsediliyor hem Brezilya hem de İspanya basınında, ama yüzüne dahi bakmıyormuş Tricolor başkanı. 25 milyon istiyor bonservisinin % 70'ine sahip olduğu 22 yaşındaki ortasaha oyuncusu için. Gelse de kıtaya, daha fazla izleyebilsek...

Zdenek Zeman

Şu an çok moda olan 4-3-3 'ü demode zamanında Fenerbahçe'de Sergen ile uygulamaya kalkınca kovulmuştu Çek asıllı İtalyan. Aynı 4-3-3 ile Foggia, Lazio ve Lecce'de başarılı olurken; Roma, Napoli, Brescia, Parma gibi takımlarda hayal kırıklığı yaratmıştı. Şimdi 2 yıllık yeni bir maceraya atılıyor Zdenek Zeman Kızılyıldız ile. Bana kalırsa yapabileceği tek şey Totti misali parlatabileceği oyunculardan öteye geçmeyecektir. Takımda kıdemli ve ağırlığı olan bir oyuncu olmadığı için kavga edemeyecek olması ve bu yüzden sevimsizliğini daha az hissedecek olmak da birşey tabi.

12 Milyonluk Kokain

Adrian Mutu Avrupa'nın en çok transfer yapan oyuncularından biri. 50 milyon avroya yakın para ödenmiş bonservisine şu ana dek. İtalya'ya penaltıyı atsa belki daha da fazlası olacaktı ama Mutu'ya en çok parayı ödeyen 22 milyon avro ile Abramovich. Hoş Parma'da Adriano ile öldürücü bir ikili olan oyuncu Chelsea'de kurudu gitti. Ama Londra macerası formsuzluktan değil, kokain kullanmasından ötürü bitti. Sonra Torino'da buldu kendini ama Abramovich bırakmadı Mutu'nun yakasını. İşlediği suç ile kulübü maddi kayba uğrattığı gerekçesiyle FIFA'ya verdi. FIFA'nın 5-10 miligramlık kokainden ötürü Mutu'ya kesmesi beklenen fatura 12 milyon avro. Dünya'nın en pahalı kokaini bu olsa gerek.

www.euro2008.com

Daha önce de resmi siteler gördük, ama şu ana kadar açık ara bir turnuva hakkında verilmiş en iyi içeriğe sahip site www.euro2008.com. Özellikle Castrol ve Canon sponsorluğunda sunulan içerik sayesinde sponsorluğun nasıl yapılacağını da öğreniyoruz. Daha Haziran ayı bitmemesine rağmen 10 milyon ziyaretçi almış site. Bu Euro 2004 resmi sitesinin tam 5 katına denk geliyor. İşin ilginç yanı bu ziyaretçilerin ağababalarının İngilizler oluşu. Sponsorlar Hırvatlara ne kadar dua etse az...

Yeni Vieira ?

Domenech turnuvada oynadığı 3 maç boyunca stoper ikilisini, forvet ikilisini, kanat ikilisini ve bek ikilisini değiştirdi sadece bu ikiliden vazgeçmedi. Makelele ve Toulalan her maçta 90 dakika oynadılar. Oysa bu ikilinin Fransa'nın hücum organizasyonuna katkıda bulunacan oyuncular olmadığı çoktan belliydi ve o yüzden Fransa 2002 Kabusuna Doğru Mu ? diye düşünmekten alıkoyamamıştım kendimi.



Doğrusu Vieira'yı çok aradılar. Zidane'ın bile yeri Ribery ile teknik olarak dolmuş gibi gözüküyor ama Fransızlar Vieira'ya alternatif üretemedikçe bir adım ileriye gidemeyecek gibi. İlk işleri yeni Henry, yeni Zidane, yeni Thuram'dan önce yeni Vieira olmalı. Aynı sorunu 2002'de 0 golle tamamlanan turnuvada, bu kez Vieira'nın berbat performansıyla yaşamışlardı. Bu turnuvada Henry'nin bir plasesi vardı neyse ki.

İlk Maç Avusturya'nın

Bu akşam kader maçlarını oynayacak Almanya ve Avusturya ama ilk karşılaşma pornostarlarının yer aldığı Sexy Soccer 2008 kapsamında yapıldı bile. Vivian Schmitt gibi tecrübeli oyuncularına rağmen Almanlar maçı 10-5 kaybetti.

Şöyle bir turnuva Türkiye'de olsa ne olur, düşünemiyorum dahi...

Paraguay Fobisi

2010 elemelerinde işler Brezilya için iyi gitmiyor. Daha önce deplasmanda Peru ve Kolombiya'ya karşı kazanamamışlardı, bu kez 10 kişi oynayan Paraguay'a 2-0 kaybettiler. Maçtan önce Diego ve Robinho'nun hayli iddaalı açıklamaları vardı. Zira bu iki futbolcu Santos forması giyerken 2004 Olimpiyat elemelerinde Brezilya formasıyla yine Paraguay'a karşı kaybetmişler ve bu maçı intikam olarak görüyorlardı. İntikam başka zamana kaldı, Dunga da bu oyunla devam eder ve Çarşamba günkü Arjantin maçını kaybederse zor kalır o koltukta.

Teselli

Yerinde sayan İsviçre futbolu için yeni bir nesil yarattı. Biri Dünya Kupası, ikisi Avrupa Şampiyonası olmak üzere son 3 büyük turnuvaya İsviçre'yi taşımasını bildi Jakob Kuhn. Evlerinde oynadıkları bu son turnuva hayalkırıklığı olsa da Portekiz karşısında alınan galibiyet hem İsviçre'nin Avrupa Şampiyonası tarihleri boyunca aldığı ilk galibiyet hem de Köbi Kuhn'a teselli oldu.

Bundan sonra Ottmar Hitzfeld ile yoluna devam edecek İsviçre.

Türk Mucizesi

Maçın son 30 dakikasını mucizeden başka birşeyle açıklamak mümkün değil.Çeklerin 3. golünün direğe takılması, maç boyu aleyhimize çalışan hakemin bu pozisyon sonrasındaki açık penaltıyı vermemesi, Bruckner'in 2-0'dan sonra sahada işlevi kalmayan Koller ile Baros'u değiştirmemesi, Cech'in topu elinden kaçırması, Volkan'ın işgüzarlığında topun kaleye yönelmemesi, Çeklerin kaleci Tuncay'a şut atamaması.

Arda, Hamit, Nihat ve 3-2.

Çeklere bunu en son yaşatan Euro 96'da Ruslardı, şimdi tarih Türkiye'yi de yazacak. Tebrikler...

Diego Lugano

Türkiye'ye geldiğinde ikinci ligde bile kaç tane var bundan denildi kimlerin transfer etmek istediğine, okyanusun öteki tarafında neler yaptığına filan bakılmaksızın. Önce lig, sonra da Şampiyonlar Ligi performansıyla ne kadar önemli olduğunu kanıtladı. Hoş buna rağmen Avrupa'da üçer beşer yiyen Galatasaray'ın stoperi Servet'in önüne geçemedi. Servet'in bu sene Galatasaray'da yaptıklarını ve özellikle ligde üstlendiği rolü elbette inkar edecek değilim ama onun sertliğinin yürek ve özveri, Lugano'nun ki kasaplık olmasını da anlamış değilim.

Ezcümle hakkı teslim edilmedi Drogba'yı ceza sahasına sokmayan Lugano'nun, ve Türkiye dışında çıkıp İtalya'ya gitmediği sürece de edilmeyecek gibi. Oysa kariyerine yükselerek devam ediyor. 2010 elemelerinde Venezuela'ya karşığı attığı gol Lugano'nun kariyerinde Uruguay formasıyla attığı ilk gol. Gemisini kurtardı kaptan...

Afrika Sürpriz Paketi

Euro 2008'den ötürü pek kimsenin umursadığı yok, ama Amerika ve Afrika'da 2010 Dünya Kupası elemeleri oynanıyor şu an. Afrika'nın büyükleri bu hafta sürpriz sonuçlar aldılar. Sadece bu maç gününde son Afrika Uluslar Kupası şampiyonu Mısır, Fas, Gana, Angola, Mali ve ev sahibi Güney Amerika kaybetti. Kamerun ile Fildişi Sahilleri ise beraberliği zor kurtardı.

Malawi 1-0 Egypt
Namibia 1-2 Guinea
Botswana 1-1 Côte d'Ivoire
Gabon 2-0 Ghana
Rwanda 3-1 Morocco
Tanzania 0-0 Cameroon
Kenya 2-0 Zimbabwe
Uganda 3-1 Angola
Niger 0-2 Benin
Chad 2-1 Congo
Sierra Leone 1-0 South Africa
Seychelles 2-3 Burkina Faso
Gambia 1-0 Algeria
Sudan 3-2 Mali

Roman Pavlyuchenko

1.88 boyuyla hem havadan hem yerden iyi vuruyor, rakip savunmayla boğuşuyor, top taşıyor. Verimliliği düşük belki ama Rusya'nın oyun içindeki etkinliğindeki temel faktör Pavlyuchenko. İspanya ve Yunanistan maçlarında bunu çok net gördük. Henüz 26 yaşında, futbolunun zirvesine ulaşabileceği döneme çok yakın. Ve Rus Ligi'nden Avrupa'ya transfer olması durumunda yeni bir Luca Toni izlememiz hayli olası.

Bir Devrin Sonu

Turnuvanın en hücum edemeyen takımıydı Türkiye, en uçtaki Nihat tercihinde ısrar edene kadar. Ne zaman Semih tercihi yapıldı Türkiye kıpırdadı. Yunanistan için de benzer bir hikaye sözkonusu. Hoş onlar hücum niyeti pek fazla olmayan bir takım ama Rehhagel'in Gekas inadıyla olan kapasitelerinden de oldular. Dahası onları şampiyon yapan oyun karakterlerini de o zamanki kadar kusursuz yansıtamadılar sahaya.

Hollanda, İspanya gibi takımların Fransa ve İtalya'dan çok daha iyi bir turnuva çıkarması. Hırvatların Almanları alt etmesi, Yunanistan'ın da elenmesiyle bir devir kapandı gibi görünüyor Avrupa futbolunda.

Son görev ise Rusya'nın.