31 Ocak 2009 Cumartesi

Bayern'i Kaybederken İzlemek



Sadece bana ait bir antipati midir, yoksa var mıdır başkaları bilemiyorum velakin Bayern Münih'i kaybederken izlemek çok hoşuma gidiyor. Nedense sevemiyorum bir türlü Bayern Münih'i. Oysa kararlılık ve emekle dolu takdir edilmesi gereken bir geçmişe ve kusursuz bir futbol yapılanmasına sahipler. Mesela kim son 2 dakikada Avrupa Şampiyonluğu'nu kaybettikten sonra daha büyük bir azim ve kararlılıkla yeniden bu yola hazırlanabilir ? Kim sadece 13 oyuncu kullanarak Bundesliga ve DFB Pokal kazanacak kadar iyi olabilir ? Cevabı Bayern'dir ve şu kitapta bunun gibi daha onlarca hikaye vardır ama yine de sevemiyorum Bayern'i. Belki Beckenbauer, Maier ve Muller gibi üç muhteşem oyuncuya aynı anda ve 18 yaşlarındayken sahip olabilecek kadar şanslı olmalarından; belki nice büyük yeteneklerin kariyerlerinde bir şampiyonluk tadamamalarına sebep oldukları ya da nice kalender ama karakterli kulübün eskisi kadar rekabetçi olamamasında payları olduğundan, bilemiyorum... Tek bildiğim Bayern'i kaybederken izlemenin bana daha iyi geldiği.



Yine de Hamburg'un hem de Olic olmadan, birkaç gün önce Stuttgart'a deplasmanda 5 gol atan Bayern Münih'i yenebileceğini düşünmüyordum doğrusu. Martin Jol 4-2-3-1 dizilişini tercih etti Bayern'e karşı. Kağıt üzerinde Petric ile ikili gözükselerde Perulu Guerrero daha çok forvet arkası gibi oynadı. Ortasahayı da iki kişiyle, Benjamin ve eski Bayernli Jarolim ile tuttular. Ze Roberto ve Van Bommel'e karşı özellikle fizik açıdan daha üstün bir ikilidir bana göre. Hem bekleriyle hem de önlerindeki Ribery - Schweinsteiger ikilisi ile çok etkili olabilecek Bayern kanatlarına karşı Demel - Pitroipa ve Jansen - Trochowski ikilileri görevdeydi.



Normal şartlar altında Hamburg'u darmaduman etmeleri gerekirdi Bayern kanatlarının ama Ribery sanki alemden çıkıp maça gelmiş gibiydi. Ayakta duramıyordu. Lell çok çok kötüydü, ve yerini geç de olsa Hamit'e bıraktı. Bir tek Lahm vardı iyi oynayan. Genellikle de sıfıra inmek yerine işin kolayına kaçıp iki kafacı Toni ve Klose'ye 35 metreden Rıza Çalımbay ortaları yaptılar. İlk devre bir tanesi hariç hepsini topladı Hamburg savunması. Hücumda ise bir zamanlar Keegan, Magath gibi oyuncularla sadece Almanya'yı değil Avrupa'yı da süpüren Hamburg vardı sanki sahada ilk yarı. Oyunu tamamen domine ettiler. Trochowski'nin direkten dönen topu dışında Pitroipa ve Guerrero ile de Rensing'in kalesinde etkili oldular. Ama işte sevmiyordum Bayern'i 28'de Toni atıverdi golü, hakem iptal etti. Erman Hoca'nın tabiriyle ikili mücadeleydi, o kadar olurdu ama doğrusu üzülmedim o golün iptal edilmesine. Ve 44. dakika. Korneri uzaklaştıramadı Bayern, Jarolim'in şutuna müdahale etmekte çok geç kaldı Ribery ve dönen topu Petric çok rahat ağlara gönderdi. Kahn yemezdi o golü diye ekleyeyim.



İkinci devreye Klinsmann'ın oyuncu değiştirmeden başlamasını anlamadım ama Martin Jol iyi oynayan takımını daha kontrollü oyuna çağırmış olacak ki, devrenin başındaki Guerrero - Petric organizasyonuyla yakalanan iki pozisyondan sonra; Bayern dengeyi sağlamakla kalmadı lehine çevirdi oyunu. Klose ve Toni'nin çizgiden çıkarılan toplarında Nordbank'ta sanırım tırnak kalmamıştır. Toni'nin bir de boş kaleye atamadığı bir top var ki Saraçoğlu'nda Güiza kaçırmadı böylesini. Bugün Höffenheim kazanırsa Bayern daha da üzülecektir şüphesiz bu kaçan gollere.Maçın adamı da Frank Rost ile irlikte Trochowski'dir kanımca. Özellikle Trochowski Hollandalı Van Der Vaart'ın gidişinin ardından resmen oyun kurucu gibi oynuyor ve hiç de fena değil. Onun da eski bir Bayern oyuncusu olduğunu hatta altyapısından yetiştiğini hatırlatalım.

Etiketler:

Poldi Pixel



Podolski'nin Köln'e dönüşü Kaka gündeminde eridi gitti, oysa en az Kaka'nın ki kadar futbol ve sadakat vardı hikayesinin içerisinde. Yine de parasız olmuyor bütün bunlar. Kulüp de hem Podolski'nin hem de Köln'ün onu geri almak için yaptığı fedakarlığa karşılık taraftarından destek bekliyor. Podolski'yi hatırlatacak birçok ürün kulüp mağazalarında satılıyor ama en önemlisi Poldi - Pixel projesi. Eğer yeterli talep olursa 937,500 € girecek kulübün kasasına. Her bir pixel 25€ bedelle satılıyor. İyi para...

Etiketler:

30 Ocak 2009 Cuma

Sabır Taşı



Betis'te Murphy kanunları devre girmiş durumda. Takım zaten kötü gidiyordu, üstüne takımın bayrak adamı ve kaptanı olan Capi sakatlandı. Son darbeyi de Kral Kupası'nda Mallorca'ya elenince aldılar. Taraftarınn da sabrı taştı, Xisco'nun tabiriyle "şaşırtmayarak" protestoya antrenmana geldi. Önce bir güzel tesisleri alabildiğine boyadılar. "Lopera vete ya" yani "Lopera defol" en çok tercih ettikleri slogandı. Bu işten karlı çıkan ise Kibar Feyzo tabiriyle "boya silici" olmuştur muhtemelen. Taciz antrenman esnasında da sürdü elbette. Sahayı çevreleyen tellerin ardından başta Xisco olmak üzere birçok futbolcu nasibini aldı. Getafe ile oynayacaklar haftasonu. Yenildikleri takdirde Aurelio ile Necati Ateş'in karşılıklı oynama ihtimali Galatasaray su koyvermezse hayli artacak. Olan 2.ligden kurtuldum diye sevinen Ricardo Oliveira'ya olacak. Obinna'nın ise tuzu kuru, seneye geri döner Inter'e...

Etiketler:

Nerdesin Marta ?







Seville şehrinin kedi köpek gibi didişen bu iki kulübünün aynı dili konuştuğu, aynı mesajı verdiği ve birlik olduğu anlar tarihte pek nadirdir. Yakın zamanda rahmetli Puerta için birlik olmuşlardı. Bu kez Marta Del Castillo için... Bu 17 yaşındaki genç kız bir süredir kayıp ve ailesi haber alamıyor kızlarından. Genç kızın bulunması için bu iki takım bu t-shirtlerle çıktılar Kral Kupası maçlarına. Bulunursa ne ala.

Edit: Sildiğim Hadi Marta postunda olayı adamakıllı araştırmadığımdan Marta'nın hasta olduğunu yazmıştım. Hata için özür dileriz, bu da bize ders olur.

Etiketler:

29 Ocak 2009 Perşembe

Jaume Munill'den Bir Barça Anektodu

Bu sene Barcelona'nın senesi, kusursuz bir sezon yaşıyorlar. Oysa sezon öncesinde kısa ve öz; cadı kazanı gibiydi Barcelona. Başkan Laporta devrilmeye çalışılıyor, hergün alaya alınıyordu İspanyol basınında. Guardiola ise kariyerindeki ilk ve belki de son olabilecek teknik adamlık işini görevi Rijkaard'dan devralmış, ve takımın en önemli starlarından Ronaldinho ve Deco'nun transferine izin vermişti. Sadece bununla da yetinmemiş; Giovanni Dos Santos, Zambrotta, Thuram, Edmilson, Ezquerro, Oleguer gibi oyuncularla da yolunu ayırmıştı. Henry'nin de Rijkaard döneminden gelen 4-3-3 dizilişindeki sıkıntısı, Guardiola'nın da bu dizilişi oynatacak olması ve Londradaki kızına duyduğu özlem yüzünden İngiltere'ye geri döneceği yazılıyordu. Takım tamamen kabuk değiştirmekteydi ama Guardiola gayet sakin bir şekilde isterse Eto'o'nun da gidebileceğini basına deklare etmişti. İspanyol basınında Adebayor haberlerinden geçilmiyordu. Eto'o'nun da Real Madrid'e geri döneceği söyleniyordu ama hiçbiri olmadı, takımda kaldı Eto'o. Peki nasıl, ne oldu da kaldı takımda ?

Fotoğrafta solda duran, sevimli keltoroş Jaume Munill imdadımıza yetişiyor burada. Önce kim bu, elinde Villareal ve Nihat forması tutan bir adamla Barcelona'nın ne alakası var onu belirtelim. Kendisi fizyoterapist. Geçen sene Espanyol için çalışıyordu, futbol tarih kitaplarının ilgisini çekmeyecek olsa da güzel bir çalımla bu sene başında Barcelona'ya transfer oldu. Guardiola'nın idari olarak ilk icraatlarındandır. Avrupa futbolu sakatlıklarla uğraşırken Barcelona'da bu kadar az sakatlık yaşanmasının sırlarından biridir aynı zamanda Munill. Villareal ve Nihat forması ise bu anektodu bana nakleden ve buraya geçmeme izin veren Sevgili Emrah için bir hediye, bizzat maçtan sonra Nihat'tan alınmış. Barcelona'daki evinde bir araya geldikleri bir akşam yemeğinde de kendisine takdim edilmiş. Kısmet olursa fantasy football da birinci olup alacağız o formayı elinden :)

Eto'o'ya geri dönelim. Munill der ki; Euro 2008 finalinden önce Eto'o araya kimseyi sokmadan bizzat kendisi Real Madrid'i devrik başkanı Calderon ile Viyana'da bir barda buluşur. Real Madrid'e geri dönmek istediğini söyler ve kendisini transfer etmelerini ister. Bu buluşma ve Eto'o'nun bu isteği Guardiola'nın kulağına gider. İlk idmanda, takımı saha ortasına daire olacak şekilde toplar. Kendisi de ortaya geçer ve Eto'o'yu yanında çağırır. Bütün takım arkadaşlarının önünde Real Madrid işinin doğru olup olmadığını sorar. Eto'o "evet doğru" der. Guardiola da bunun üzerine "ben sana izin veriyorum,gidebilirsin. Başkanla konuşup işini de kolaylaştıracağım" diye cevap verir ve ekler "ama kalacaksan da 1 hafta sonra burada ol, aynı saatte aynı toplantıyı yapacağız"

Madrid'in birinci hedefi hala peşinde koştuğu Cristiano Ronaldo'dur. Üstelik Barcelona ile aralarında birbirlerinden oyuncu almayacaklarına dair bir de prensip vardır. Transfer olmaz ve Eto'o 1 hafta sonra Ministadi stadında idmana çıkar. Guardiola yine bir çember oluşturur sahanın ortasında. Eto'o'yu çağırır ve "kalıyor musun" diye sorar. Eto'o "evet kalıyorum" der. Ve Guardiola Al Pacino'ya taş çıkartacak bir kararlılık ve otoriteyle ( aşağıdaki sözleri okuyup hayal ediyoruz ) der ki;

"Ben Stoickov, Romario, Luis Enrique gibi adamlarla oynadım. Sen kendini şeytan sanıyorsan bil ki hepsi senden 1000 kez daha o. çocuğuydu... Senden çok daha yetenekli, senden çok daha karizmatik, senden çok daha kaprisli, senden çok daha taşaklıydılar. Senelerce bu adamlarla beraber piçliğin kralını yaptım. Bunu aklından çıkarma, bana pislik yapmaya kalkarsan senin ananı... Aklını başına alırsan, sana en çok ben yardım ederim yoksa siktir ol git"

Ve bir daha sorar "kalıyor musun" diye. Eto'o uzun bir süre öylece kalakaldıktan sonra "evet" der. Burada bitmiyor hikaye. Guardiola o akşam ki hazırlık maçında onu doğrudan sahaya sürer ve Eto'o 2 gol birden atar. Yine de İskoçya turunda takımdan ayrı idman yaptırır Eto'o'ya, kalan hazırlık maçlarında Red Bull New York maçı hariç sonradan oyuna alır. Bir oyuncu nasıl kazanılır ve kontrol edilirin dersini verir kısaca. Maç öncesi kamp yapmayan, maça birkaç saat kala tesislerde buluşup maça çıkan ve oyunuyla büyüleyen yıldızlarla dolu bir takım da zaten klasik yöntemlerle değil böyle disipline ve motive edilebilir ancak. Bir de Coldplay'den Viva La Vida etkisi var tabi, onu da es geçmemek lazım.

Muchas Gracias Jaume.

Etiketler:

28 Ocak 2009 Çarşamba

Zico'nun İlk Transferi



Ouwo Moussa Maazou Nijerli bir santrfor. Henüz 20 yaşında. Benim en sevmediğim liglerden biri olan Belçika Ligi'nde Lokeren forması giyiyor. Afrika'dan üçkuruş paraya getirilen oyunculardan biri, izlemedim hiç ama istatistiklerine bakılınca orada tozu dumana kattığı açık. 16 gol atmış 18 maçta. 1 maçı hariç her maçı 90 dakika oynamış, o 1 maçta da bitime 2 dakika kala oyundan alınmış. Son zamanlarda scouting/oyuncu takip olarak çok iyi çalışan Rus kulüpleri atlamamış tabi elemanı. Kağıt üzerinde Zico'nun ilk transferi. Lakin Haziran 2009'da CSKA yolcusu olacak 4,8 milyon € bonservis + yarım sezonluğuna kiralık Janzcyk karşılığında. Bu demek oluyor ki Internacional'e kiralık verilen Daniel Carvalho da geri dönmeyecek. Benim çok beğendiğim ve blog arşivinde kısaca birkaç satır karaladığım Tomas Necid ile birlikte Vagner Love ve Dzagoev'i yedekleyecekler.

Etiketler: ,

Neves Kaosu



Renato Augusto ile birlikte Bundesliga'da ses getireceğine inandığım bir oyuncuydu Thiago Neves. Çok iyi olan tekniğine fiziki direnç de ekleyerek top-class bir adam olacağın düşünüyordum. Renato Augusto çok çabuk sivrildi ama Thiago Neves başaramadı. Fiziken gelişeceğini düşünürken fiziksel zaaflarından ötürü yarım yamalak oynayabildi. O da sadece 6 maçta. Hamburg zararın neresinden dönülse kar diye düşünmüş olacak, Fluminense'ya yapması gereken 9,2 milyon € civarındaki bonservis ödemesini aksattı. Flu uyanık tabi, oyuncuyu geri çağırmaktansa FIFA tehdidi savurdu; Hamburg paşa paşa yaptı ödemeyi. Şimdi Fluminense geri istiyor oyuncusunu kiralık olarak. Neves de istekli. Hatta annesi oğlunun Brezilya'ya döndüğünü açıkladı ama bu kez de Hamburg geri göndermiyor Neves'i. Yağlı müşteri Araplar kapıda zira. Al-Hilal 7,5 milyon € ile çaldı Hamburg'un kapısını. Yazık olur derim şahsen, oraya her giden Keita veya Zarate gibi dönmüyor...

Etiketler: ,

27 Ocak 2009 Salı

Yumurta - Tavuk - Assunçao



Maçın perde arkası, golün perde arkası, transferin perde arkası. Benim futbol sözkonusu olduğunda en çok ilgimi çeken transferinkidir. En gizli kapaklı olanı da transferin perde arkası olduğundan ya hiç anlatılmaz ya da yıllar yıllar sonra birileri lütfen birşeyler anlatır. Assunçao erkencilerden çıktı. Porto'dan ayrılıp Atletico Madrid'e gelişinin sebebi Porto fanatiklerinin tehditleriymiş. Bizde topuk raconu vardır, Portekizliler ise dize çalışıyormuş. Kontratını uzatmazsan yersin kurşunu demişler Assunçao'ya, bir de arabasını takip edip ciddi olduklarını göstermişler. Tehdit vardır muhakkak, velakin futbolcu da herşeyi işine geldiği gibi yorumlamayı sever. Bu tehdit transferi değil, transfer söylentisi Assunçao'ya tehdidi getirmiştir büyük olasılıkla. Taraftar durup dururken tehdit etmez kimseyi, ederse de yöneticiyi eder filan futbolcu gitmek istemiyorsa. Yine de ne kadar yazarsak yazalım yumurta - tavuk hikayesinden bir adım ilerlemek mümkün değil. Ama bir dangalaklık daha var bu hikayede. Canım ciğerim Assunçao madem bu kadar korkuyorsun taraftar baskısından, tehdidinden bula bula Frente Atletico'nun desteklediği takımı mı buldun diye sorarlar adama. İnsan bir Getafe filan yapardı hiç değilse...

Etiketler:

Ava Giden Avlanır



Serie D'nin 2. ve 3.sü yani Mazara ve Villabate oynuyor. 10. dakikada gördüğüm en güzel volelerden birini atıyor Mazaralı oyuncu. Onlar da bu duyguyu paylaşıyor olacaklar ki, bir golden daha fazlasıymış gibi seviniyorlar. Ama ne sevinme, hakemin golü geçerli saymadığının farkında değiller. Kendilerinden geçmişler. Villabate uyanık. Oyuna başlıyorlar hemen ve sahalarda gördüğüm en güzel aşırtma gollerden biri geliyor bu sefer. Golün sahibi Luca Tummarello. Mazara oyuncuları hala sevinmekteler, ta ki Villabate oyuncularının çığlıklarını duyana kadar. Hemen hakeme koşuyorlar tabi, 3 kişiyi atıyor hakem oyundan. Ondan sonra kovalamaca ve tartaklama. Maç tatil oluyor tabi. İtalyan spiker ise ayrı alem. Gol niye iptal edildi, sahada neler oluyor anlamıyor ya da inanamıyor olacak ki "attenzione" yani "dikkat" diyor sürekli. Bay Kanat'ın kulakları çınlasın

Videoyu göremeyenler için link budur.

Etiketler:

Çıkışta Görüşelim



Lazio sezona öyle iyi başladı ki, şampiyonluktan dahi bahsediyorlardı bir ara. Zarate Dünya'nın en gözde oyuncularından biriydi. Ama balayı bitti, şimdiki klasmanları Avrupa Kupalarına dahi taşıyamıyor Lazio'yu. Son olarak Cagliari'ye içerde 4-1 yenildiler ve olan oldu. Bizdeki spor programı klişesiyle kendini bilmez 3-5 kişi bugünkü Lazio idmanını bastı. Oyuncuları karı gibi oynamakla ve para dışında hiçbirşeyi düşünmemekle suçladılar. Bir de bizim ruhsuz ibneler/oynayın lan benzeri tezahüratlar. En çok nasiplenenler de Ledesma ve Zarate. Haksız sayılmazlar. Zarate eski Zarate değil, Ledesma'yı hiçbir zaman tutmadım. Üstelik takım olarak da ligin en çok faule maruz kalıp da ( 394 - Milan'dan 100 fazla ), en az faul yapan ( 326 ) ekibi durumundalar. Bu pek de agresif olmadıklarını ve karakter olarak sahada pasif kaldıklarına dair bir işaret.



Bir de dayanamayıp Kolarov'u antrenman çıkışında bekleyeceğini söyleyen var. Kolarov cevap vermiş gerçi ezilmemek için ama Rossi araya girmiş hemen. Lakin korkusu yüzüne yansımış Kolarov'un, kireç kesilmiş. Bu adamlar bizdekiler gibi "are you big player" demeyeceklerinden ne kadar tırssa yeridir. Sampdoria maçına operasyon var bu arada. Neredeyse bütün savunma hattını değiştirecek teknik direktör Delio Rossi.

Etiketler:

Christian Panucci



Christian Panucci 8. sezonunu yaşıyor Roma'da. Totti'den sonra taraftarın gözbebeği adamlardan biri. Stoper ve sağbek rotasyonunda kendine düzenli yer buluyordu ama son zamanlarda Spaletti'nin hışmına uğradı, Panucci de bırakın gideyim dedi. Kulübün futbol yöneticileri Bruno Conti ve Daniele Prade ile de görüşmüş ama Roma bırakmak niyetinde değil. Roma'nın oyuncu, Panucci'nin ise takım bulmak için 5 günü kaldı. Olan da taraftara oluyor bu arada. Bu pankartla gitme diyorlar. Panucci de "sizi seviyorum" demiş ama Spaletti bu muhabbetin neresinde olur o önemli.. Ezeli rakip Lazio'da ise cicim ayları bitti, oyuncu kovalamaya başladılar antrenmanda. Sonraki post da bununla ilgili olsun.

Etiketler:

İtalya Futbol All Star



Basketbolda adettendir all star haftasında yerli yabancı karması maçı yapmak, bizimkisi yeni oynandı mesela. 10 Şubat 2009'da Emirates Stadı'nda oynanacak Brezilya - İtalya maçı da bir nevi İtalya Futbol All Star. Zira Dunga'nın bu maç için açıkladığı kadroda İtalya Serie A'da oynayan tam 11 oyuncuyu var. Bundan nasibin alamayan en önemli isimse o ligdeki en golcü Brezilyalı olan Amauri. İtalya'ya karşı oynamak üzerinde çok baskı yaratırmış ve o yüzden doğru zaman eğilmiş Canarinho formasını giymesi için. Peygamber sabrı var Amauri'de, ben olsam şimdiye basmıştım kalayı Dunga'ya. Alemci Adriano kadroda, en golcü Amauri değil... La Gazzetta Dello Sport da inceden vermiş gazı Amauri'ye zaten, bırak bu sevdayı gel İtalya için oyna diyerek.

Julio Cesar (Inter), Doni (Roma); Maicon (Inter), Daniel Alves (Barcellona), Adriano (Siviglia), Lucio (Bayern Monaco), Juan (Roma), Thiago Silva (Milan), Luisao (Benfica), Marcelo (Real Madrid); Gilberto Silva (Panathinaikos), Josuè (Wolfsburg), Anderson (Manchester United), Felipe Melo (Fiorentina), Elano (Manchester City), Julio Baptista (Roma), Kaká (Milan), Ronaldinho (Milan); Robinho (Manchester City), Pato (Milan), Luis Fabiano (Siviglia), Adriano (Inter).

Etiketler: ,

Violeta



Bu fotoğraftaki kişinin, Hakkı Bulut'un rockstar versiyonu da denebilir, ismi Alcides. Arjantinlidr ve bilhassa Latin Amerika'da ünlü bir şarkıcıdır. Fakat ünü okyanus ötesini aşıp İspanya'ya kadar uzandı. Üzerindeki Villareal forması da sıradan bir kostüm değil bir tür kimlik. Hem kendisi hem de Villareal'i yansıtan cinsten. Steve Harris ve West Ham gibi. Bilhassa Violeta adlı şarkısı Villareal oyuncuları arasında çok popüler. Neredeyse kulübün marşı haline gelecek. Zira takım otobüsünde, soyunma odasında, maç öncesi sahada, hatta birlikte katıldıkları etkinliklerde dahi dillerinden düşürmüyorlar ve uğurlu olduğuna inanıyorlar çünkü birara ne zaman bu şarkıyı söyleseler bütün maçlarını kazanmışlar. Şarkıyı oyunculara öğreten Arjantinli Gonzalo Rodriguez, soyunma odasındaki assolist ise Nihat Kahveci. Pek doğru seçim yapmamışlar sanki. Yengeç dansı yapmaya çalışan Semih'ten farksız Nihat. Ben olsam Cazorla'yı seçerdim. Diğer takımların ve futbolcuların uğurları ise başka postun konusu olsun. Daha önce izlemeyenler için video aşağıda.



Mira cómo se menea,
Cómo le gusta vacilar
Suavecito como la marea
Su mirada te puede matar

Pero mira cómo va gozando
Cómo suena su cascabel
Su pasito te va envenenando
Y se pierde al amanecer

No la dejes ir, no la dejes ir
Porque te lo digo yo
Quien es Violeta
Y se va sin decir adiós

No la dejes ir, no la dejes ir
Porque te lo digo yo
Quien es Violeta
Que se lleva mi corazón

Baila baila como un terremoto
Su cintura me hace temblar
Tiene un feeling que
me vuelve loco
Y no me puedo controlar

Mira cómo sube y baja
Como si se fuera a romper
Se me pone un frío en la espalda
Y no sé lo que voy a hacer

No la dejes ir, no la dejes ir
Porque te lo digo yo
Quien es Violeta
Y se va sin decir adiós

No la dejes ir, no la dejes ir
[ Find more Lyrics at www.mp3lyrics.org/avB ]
Porque te lo digo yo
Quien es Violeta
Y se lleva mi corazón

Mira cómo se menea
Cómo le gusta vacilar
Suavecito como la marea
Su mirada te puede matar

Mira cómo va gozando
Cómo suena su cascabel
Su pasito te va envenenando
Y se pierde al amanecer

No la dejes ir, no la dejes ir
Porque te lo digo yo
Quien es Violeta
Y se va sin decir adiós

No la dejes ir, no la dejes ir
Porque te lo digo yo
Quien es Violeta
Y se lleva mi corazón

Baila, baila como un terremoto
Tiene un feeling que me
vuelve locovMama a a
Moe oe oe

Mira como sube y baja
Mira como sube y baja

Mi Violeta, mi Violeta
Se va, se va
Se va, se va
Sin decir adiós, sin decir adiós

No la dejes ir, no la dejes ir
Porque te lo digo yo
Quien es tu Violeta
Se me va sin decir adiós

No la dejes ir, no la dejes ir
Porque te lo digo yo
Quien es mi Violeta
Y se lleva mi corazón

Etiketler:

26 Ocak 2009 Pazartesi

Inter vs. Tuttosport



Bu Tuttosport'un Inter'in geçen sezon şampiyon olduğu sabahın ertesi günü attığı manşet. 2006 senesini çizip 16 değil 15 kere şampiyon oldunuz demişlerdi. Calciopoli'den beri ne zaman fırsatını bulsalar Inter'e böyle giydiriyorlar. Son bombalarını da Mourinho'nun Inter'in aldığı şampiyonluklarla ilgili oyuncularına söylediği “Il primo scudetto ve lo hanno dato in segreteria, il secondo lo avete vinto perché non c’era nessuno. Il terzo all’ultimo minuto. Siete una squadra di merda!”* demecinin üzerine "Mourinho Bizden Biri" diyerek patlatmışlardı. Inter taraftarına çok koymuş bu başlık. Sampdoria maçında basın tribününe geçip 2 Tuttosport muhabirini tartaklamışlar. Daha medeni, pankartlı filan bir tepki daha şık olurdu ama yine de iyi olmuş diyorum. Bu kadar aleni borazanlık yapmak ne taraf olunursa olunsun doğru gelmiyor. Fotoğraf düşerse iliştiririz posta.

* İlk şampiyonluğu mahkemede aldınız, ikincisinde rakip yoktu, üçüncüsü ise son dakikadaydı. Hepiniz bok yığınısınız.

Etiketler: ,

Sahi İsmi Neydi ?



Mourinho İtalya basınında manşet olmayı çok sevmiş olacak sürekli malzeme veriyor. Geçen hafta oyuncularına soyunma odasında söylediği "hepiniz bok yığınısınız" lafından bu hafta caydı. Sampdoria maçından sonra oyuncularının müthiş olduğunu, ruhlarını ortaya koyduklarını söyledi. Maç içerisindeki atraksiyonu ise hakemle didişmekti. Sonunda İtalya kariyerindeki ilk kırmızı kartı görerek tribüne gönderildi. Maçtan sonra okayla ilgili demeci ise kibir üzerine yazılabilecek bir tez için direk atıf olacak cinsten.

"È stato comunque il primo arbitro a espellermi in Italia, quindi non lo dimenticherò mai. Come si chiama?"

"O beni İtalya'da oyundan atan ilk hakem, asla unutmayacağım. Sahi ismi neydi ?"

Etiketler:

Agnelli ve Del Piero



Fotoğraf ne zaman ait bilemiyorum ama Agnelli'nin vefatına pek de uzak olmasa gerek Lippi o fotoğrafta olduğuna göre. Del Piero'nun onun için ne kadar özel bir oyuncu olduğu bilinen bir gerçek. FIAT ve JUVE'nin sahibi Agnelli'nin ölümünün 5. yıldönümünde, Fiorentina maçında Marchisio'ya yaptığı asist Juventuslular için daha bir anlamlıydı o bakımdan. Gol atsaydı fanilasında ne mesaj vardı ya da birşey var mıydı ? Del Piero söylemeden bilemeyeceğiz...

Etiketler: