29 Ocak 2010 Cuma

Kayıkçı Zaccheroni


Anayasayı bir kez delince gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Juventus 40 yıldır sadık kaldığı anayasasını geçen sene çiğnemiş ve sezon bitmeden Ranieri'yi yollayıp Ferrara'yı getirmişti. İşler bu sene de istedikleri gibi gitmedi. Önce Şampiyonlar Ligi'nden elendi Juventus. Sonra, yeni yılda Serie A'da şampiyonluk hedefi yalan oldu. Dün de İtalya Kupası'nda Inter'e turu verdikten sonra ellerinde sonunda kupa kazanacakları başka bir hedef kalmadı. Ferrara'nın görevine son verdiler. Yerine iki senedir işsiz olan Alberto Zaccheroni'yi getirdiler. Detaylı yazacaktım ama Tuttosport'un başlığını görünce vazgeçtim. Nefis bir başlık atmışlar. Alberto Zaccheroni'yi Yunan mitolojisindeki kayıkçı Kharon'a benzetmişler. Mite göre, Kharon'un kayığı ölülerin ruhlarının Styx nehrini geçirip Hades'e ulaşmasının tek yoludur. Kharon böyle geçinir, bu işten de para alır. Yunanlıların hala cenazelerinin dil altlarına para koymasının sebebi bu inanıştır. Juventus da Zaccheroni'nin cebine sıkıştırdı üç beş kuruş, yeni sezona kadar taşı bu cenazeyi dedi. 2001-02 sezonunda Lazio'nun başındayken son hafta Inter'e 4 atıp Juventus'u şampiyon yapmasının hatrı var mıdır bu kararda bilemiyorum, ama Juventus taraftarı hiç memnun değil. Sezon sonuna kadar dahi olsa, Zaccheroni yanlış seçim demişler Tuttosport'un anketine.

Etiketler:

28 Ocak 2010 Perşembe

Kim ?



Mısır vs. Cezayir maçı için televizyon başına geçecekken elime düştü fotoğraf. Bu futbolcunun kim olduğunu ilk bilene Tanıl Bora'nın derlediği ve birbirinden güzel denemelerin olduğu "Takımdan Ayrı Düz Koşu" kitabı hediye.

Edit: Vagner Love cevabını veren M.T; iletişim bilgilerini e-mail adresime yollamanı rica ediyorum. Kitabını yarın gönderiyorum.

Etiketler:

Hernanes'in Üç Talibi #2



Hernanes'in Brezilya'dan ayrılacağı iki gün öncesinin sıcak gelişmesiydi.
Sao Paulo'nun masasında üç teklif olduğunu açıklamıştı oyuncunun menajeri. Ben biri kesin Ruslar dedim ama karavana attım. İtalyanlar dün Hernanes'in Inter ve Milan'ın odağında olduğunu belirtti. Milan yazın da çok ilgilenmişti Hernanes ile. Gattuso, Ambrosini, Pirlo ve Seedorf'un yaşları ve formları düşünüldüğünde Milan'ın ciddi olabileceğini düşünmek mümkündü. Oysa bugün, Hernanes'in İspanya'ya gideceği söylentisi var. Real Madrid eğer Gago'yu 18 milyon €'ya Manchester City'ye paketleyebilirlerse Hernanes'i alacak habere göre. İmza Marca'da, duyum da kulübe yakın olan ve Cristiano Ronaldo biyografisini kaleme alan Enrique Ortego'dan olunca habere itibar etmek gerek. Hernanes işine bakıyor tabi. Şu an Sao Paulo formasıyla Paulista'ya karşı mücadele ediyor. Son maçıdır belki...

Etiketler: ,

Jeremy Menez ve Spalletti



Jeremy Menez bizim Yusuf Şimşek'in hızlı olup şut çekebileni. Telefon kulübesinde adam geçer mi bilmem ama yürüyerek çalım atıyor. Geçen sene devre arasında kiralık gönderilecekti. Spalletti kalsın dedi, formayı da verdi. 2 ayda Roma'nın kralı oldu. Menez'in hocası kalsın dileği birşey ifade etmiyor tabi. Spalletti bu sezon başında bavullarını toparlayıp, Rusya'ya gidince Menez sahayı yine kulübeden görmeye başladı. Ranieri'nin Menez'i 90 dakika oynattığı maç yok gibi. Son 5 maçta da sadece 15 dakika süre verdi. Menajeri Jean Pierre Bernes daha fazla dayanamamış. Roma'dan götürecek oyuncusunu. İlk adres de Spalletti'nin Zenith'i. O sahalarda ne yürüyerek adam geçersin, ne de kimsenin umurunda olursun. İzleyebileceğimiz bir lige geliniz lütfen.

Etiketler:

Manchester City Ne Kadar Büyük ?


Büyük kulüp mefhumunun berraklığı eskinin futbol ortamında kaldı. İşin içine şirketleşme ve para girince flulaştı. Hangi kulübün ne kadar büyük olduğunu artık bilançodaki sıfır sayısı belirliyor. Manchester City her geçen gün daha da büyürken, Nottingham Forest'ın ismi sadece eski almanaklarda büyük. Futbolcular da seçimlerini genellikle bu trende uygun yapıyorlar. İstisnalar yok mu ? Var tabi. Fenerbahçe için Madson dedikodusu geçtiğinde twitter aracılığı ile "Santos'tan alınacak oyuncu Paulo Henrique" demiştim. Şu sıralar Paulo Henrique ile Manchester City'nin ismi birlikte anılıyor. Ama, henüz 20 yaşındaki bu yetenek küpü, Manchester City'ye giderin kralını yaptı. "Ben büyük kulüplerde oynamak istiyorum" dedi. Saydığı kulüpler Milan, Real Madrid ve Barcelona. Yetenek paçalarından akıyor, gençsin, bir de Pele'nin kulübünde el üstünde olunca rahatsın tabi.

Etiketler:

27 Ocak 2010 Çarşamba

Aziz Yıldırım ve Transfer Matematiği



Fenerbahçe bu ülkenin en büyük ekonomisine sahip spor kulübü. Deloitte raporlarına göre de bu kategoride Avrupa'nın ilk 20 takımı arasında yer alıyor. Bir sezonda ortalama 100 milyon € üzeri büyüklüğe sahip ekonomiyi üretebilen bir kurumun, bazı operasyonlarını otomatiğe bağlamış olması gerekir. Söz konusu bir futbol kulübüyse o operasyonların başını da transfer çekmeli. Fenerbahçe'nin ise transferde otomatikleştirdiği tek süreç resmi kanallardan yalanlama yapmak. Fenerbahçe resmi internet sitesinin arama bölümüne Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal isimlerini yazdığınızda, karşınıza çıkan metinlerin büyük bölümünü geçmişte yapılan yalanlama haberleri oluşturuyor. Hatta Fenerbahçe'nin resmi olarak Gökhan Ünal ile ilgilendiğini kabul ettiği haber dahi yine bir yalanlama üzerine kurulu. 5 Haziran 2008'de Vatan gazetesinin Kayserispor başkanı Recep Mamur'un ağzından yazdığı "Trabzon'a sözüm var" başlıklı haberi, Fenerbahçe asıl muhatap olmamasına rağmen halde yalanlamış. Gökhan Ünal transferi ile ilgili "Böyle bir söz yok, bonservisi yüksek geldi" denmiş. Aynı gerekçe, 15 Mayıs 2008 tarihinde Mehmet Topuz transferi için de sunulmuş.

Transferin maliyeti benim için son değerlendirilecek konulardan biridir. Transferin faydasını ben önce sahada verdiklerine göre ölçerim. Para ve maliyet meselesinden çıkabilecek en can alıcı sonuç da, yönetimlerin futbol ve transfer aklı ile ilgili vereceği fikirdir. Bu postun sebebi de bu. İlk ve belki de son defa muhasebecilik oynayalım. Aziz Yıldırım ve transfer matematiğine buradan girelim.



Rakam verilmemiş ama ortada Fenerbahçe yönetiminin yazılı olarak sunduğu bir 'yüksek' kıstası var. Filmi bir sene daha geriye saralım. Kayserispor bir taraftan Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal'ın satılmayacağında dair güncel içerik üretirken, bir taraftan da basına bu oyuncular için Rus kulüplerinin Recep Mamur'un masasına bıraktığı 15 milyon €'luk transfer teklifi haberini servis ediyordu. Fenerbahçe'nin 'yüksek' bulduğu bedel de bu olsa gerek.

Sene oldu 2010. Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal artık Fenerbahçe forması giyiyorlar. Mehmet Topuz transferi için sezon başında Kayserispor'a 9 milyon € ve geçen sezon Ankaragücü'nden 2 milyon €'ya alınan Gökhan Emreciksin verildi. Gökhan Ünal için ise Burak Yılmaz ve 3,5 milyon €. Burak'a vakti zamanında ödenen bonservisi bilmiyorum. Basındaki rakamlar da Gökhan Emreciksin'de olduğu gibi birbirine yakın olmaktan uzak. 3.5 milyon diyen de var, 1.5 milyon diyen de. Burak Yılmaz için Manisaspor'a ne bedel ödendiyse ödensin, bir gerçek değişmiyor. Fenerbahçe bir zamanlar Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal için yüksek gördüğü 15 milyon €'luk yatırımı - hatta daha fazlasını -, 2 sene sonra normal bulup transferi gerçekleştirmiş.

İki sene futbol için çok uzun bir süre. Oyuncular kafa kağıtlarına göre yaşlanmış olsalar dahi değerlerini katlayabilirler. Kulüplerini ligde veya Avrupa'da bir yere getirerek, başarılı olan bir milli takımda önemli bireysel performanslar sergileyerek, gol/asist krallığı gibi performans fikri veren istatistiklerde başı çekerek veya futbolcu niteliklerine ekstralar katarak bunu başarabilirler. Velakin Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal'ın üç senelik özgeçmişleri bunlardan hiçbirini doğrulamıyor. Pekala Fenerbahçe'de başarılı olabilirler ama 20'li yaşlarının başında değiller ve o zamanlarda beklenen gelişimi Fenerbahçe'de gösterme ihtimalleri düşük. Dolayısıyla, 2 yıl önce yüksek görülen bedelin, 2 yıl sonra makul görülmesini açıklayacak rasyonel bir argüman yok elde. Olanları yoruma alalım.

Etiketler: ,

26 Ocak 2010 Salı

Hernanes'in Üç Talibi



Hernanes, Avrupa'nın kalburüstü kulüpleriyle anılmaya başladığında 22 yaşındaydı ve Sao Paulo'dan çıkan en ünlü ve kaliteli futbolculardan biri olan Kaka ile karşılaştırılıyordu. İlk olarak Deco'nun ayrılmasından sonra Barcelona istedi oyuncuyu. Begiristain Brezilya'ya kadar gitti ama Sao Paulo'nun istediği 25 milyon €'yu vermedi. Aradan 2,5 sene geçti. Hernanes neredeyse 25 yaşında ama hala Avrupa'ya transfer yapamadı. Bu sezon başında Fenerbahçe'nin ilgilendiği ayyuka çıktı ama devreye Milan girdi fakat İtalyanlar da transferi bitiremedi. Sao Paulo'nun istediği rakam krizdeki Milan'a çok geldi. Üstelik Milan vakti zamanında Kaka'yı alırken iyi kazıklamıştı Sao Paulo'yu. Aynı tufaya bir defa daha düşmek istemedi Brezilyalılar. Formunun zirvesinde olan, senin çapını aşan oyuncuyu zamanında satmadığın takdirde hem formunun hem de değerinin düşmesi kaçınılmaz. Hernanes de aynı filmde rol aldı. Geçen ay biten Brezilya Ligi'nde yine altın karmaya girdi, ama formu eskisi gibi değildi. Biraz kalitesine, biraz da önceki sezonlarda sergilediği performansa hörmeten torpil geçti yerel basın. Brezilya'da şu an Eyalet Ligleri oynanıyor. Avrupa'da büyüklerin dikkatini çekebilmek için iyi bir pazar değil. Hernanes, Dunga'nın Dünya Kupası için Güney Afrika'ya götüreceği takımda büyük ihtimalle olmayacak. Sao Paulo bu durumda, Avrupa'da transferin bitmesine 1 haftadan az kala ve muhtemelen de zamanında kabul etmedikleri 10-15 milyon € arası tekliflerin çok daha altında bir bedelle, oyuncuyu elden çıkaracak. Yerine Atletico Madrid'den Cleber Santana'yı transfer ettiler bile. Hernanes'in menajeri Joseph Lee de biraz evvel kulüp başkanı Juvenal Juvencio'nun masasına 3 teklif bıraktığını açıkladı. Hepsi Avrupa'dan. Biri Rus kulübüdür ve muhtemelen de CSKA'dır. Diğer iki kulüp için atış serbest.

Etiketler: ,

Salvador Cabañas'ın Ölümle Savaşı


Belanın, ölümün insanı nerede bulacağını bilemiyorsun. Eğlenmek için gittiğin barda kaderin oluveriyor. Paraguaylı santrfor Salvador Cabanas, belki de Sunderland'e transferini kutladığı esnada, Meksika'da bir barda yerel saatle 17:30 sularında başına isabet eden 22 mm çapındaki bir mermiden ötürü hastaneye kaldırıldı. Kafatasında şiddetli bir travma, başında da lezyon ve pıhtı oluşmuş. Ameliyatı başarılı geçmiş. Durumu stabil ama mermiyi çıkaramamışlar. Hala hayati tehlikesi var. Uzun ve yorucu bir savaşın ortasında Salvador Cabanas. Bizim elimizden dua etmekten başka birşey gelmiyor. Tanrı yardımcısı olsun. Bir gol de Azrail'e atsın, ters köşeye yatırsın.



Olayın adli tarafı ise karışık. Bir kısım bar kavgası olduğunu söylüyor. Eşi ise soygun girişimi olduğunda ısrarcı. Meksika basını, bardaki güvenlik kameralarının görüntülerinin karanlıktan ötürü polise fikir vermekten uzak olduğunu yazıyor. Polis iki şüpheliyi gözaltına almış. Hala net bir bilgi yok. Meksika ise bu kaosta yasal saatlerin dışında açık olan bar vb mekanları tartışıyor.

Etiketler:

Jerome Rothen ve Ankaragücü



Monaco'nun kanat beki konusundaki başarısını ayrıca irdelemek lazım. Maicon, John Arne Riise ve Patrica Evra gibi oyuncuları yakalamak maharet ister. Evra gibi bir bekin önüne Clairefontaine tedrisatından geçmiş Jerome Rothen gibi bir açığı yerleştirdiğinizde, Şampiyonlar Ligi finaline ulaşacak farkı yaratmak dahi mümkün olabiliyor. 2003-04 sezonunda Avrupa'nın en formda sol açıklarından biriydi Jerome Rothen. Fransa milli takımına da seçilmişti. Şampiyonlar Ligi finalinin ardından transferde doğru tercih yapsaydı bambaşka bir kariyeri olabilirdi. Ne var ki; tuttuğum takım dediği Paris Saint Germain'e gitti. Ronaldinho dışında oraya gidip de kendini bozmayan topçu yok gibi. Jerome Rothen Paris'teki ilk sezonunda sakatlandı, sezonun yarısını kaçırdı. Son 4 sezondur 30 maçın üzerinde ortalaması var ama asla Monaco günlerine dönemedi. Eylül 2009'da Rangers'a kiralandı. Dikiş tutturamayıp, bir de domuz gribi olunca Paris'e geri gönderildi. Roger Lemerre hamlesinden sonra Ankaragücü'den bir Fransa açılımı bekliyordum. Jerome Rothen yine de sürpriz oldu. PSG ve Rangers arasındaki kiralık sözleşmenin feshinde sorun çıkmadığı takdirde, Fransız sol açık soluğu Ankara'da alacak. Açıklama kendi ağzından Fransız ajanslara da düşmüş. Rothen'i çıplak gözle izleyecek olmak büyük keyif. Meraklısı için Paris yolunda kariyerini harcayanların hikayesi de aşağıda.

Etiketler: ,

25 Ocak 2010 Pazartesi

Patrick Vieira ve Manchester City



Patrick Vieira bu formayı henüz sadece dekoratif amaçla kullanabildi, sırtına geçiremedi. Buna rağmen devre arasının en çok sorgulanan transferlerinden biri konumunda. Sebep kuşkusuz yaşı ve fiziksel durumu. Örümcek artık 33 yaşında ve dizleri eskisi kadar sağlam değil. Manchester City'nin eski oyuncularından Sibierski de bugün "Vieira iyidir ama EPL temposuna ne kadar ayak uydurabilecek" türünden açıklamalar yaptı. Bu şüphelerin haklılık payı var ama şahsen ne City'nin ne de Mancini'nin Vieira'yı transfer ederken sezonda 30-40 maç oynasın diye transfer ettiğini sanmıyorum. Inter'de dahi sezonu kör topal tamamlıyordu. Vieira'nın transferi bana kalırsa biraz karakter biraz tecrübe. Manchester City misali oligarkların eline geçtikten sonra parayı bulup, hedef büyüten kulüplerin en büyük sorunu bir takım ve kazanma kültürü oluşturmak. Manchester City elindeki çok yetenekli ve derin kadroya rağmen henüz hedeflenen yerde değilse sebebi çokça budur. Benzer yolla elit kulüpler arasına giren Chelsea'nin, onca teknik adam varken ilk fırsatta tam bir lider ve winner olan Jose Mourinho'yu alması tesadüf değildir. Bu görüntünün saha içerisinde altyapıdan gelen John Terry ile temsil edilmesi de aynı şekilde. O yüzden bazen saf yetenek ve kaliteden ziyade karakter ve tecrübe almak gerekebilir. Ne Hughes ne de Mancini sonradan görme Araplar'ın böbürlenecekleri işleri başaracak çapta hocalar değiller. Keza altyapıdan gelen ve takımda düzenli olarak forma giyen tek oyuncu Micah Richards'ın hamurunda da John Terry karakteri yok. Dışarıdan ithal edilebilecekler arasında Patrick Vieira çok doğru seçim. Düzenli olarak oynadığı takdirde City'nin ortasahasındaki lider oyuncu eksikliğini giderebilir, ve takımın Barry'ye mi yoksa Ireland'a mı uyacağını bilemediği durumlarda katalizör görevi görebilir. Oynamasa da bizdeki tabirle yapacağı abilik ile City kadrosuna kazanma yolunda kılavuzluk edebilir. Takıma şu 5 ayda, Şampiyonlar Ligi'ne gitmelerini sağlayacak klasmana yerleşmek anlamında birazcık dahi yardımcı olabilirse işini yapmış sayılmalı Vieira. 3-5 maç da klasını konuşturursa ne ala.

Etiketler:

Uzak Köşe



Mevsim kış, günlerden Pazar olunca yapılacak en iyi şeylerden biri güzel bir brendi veya çay eşliğinde maç izlemek. NtvSpor'da maçtan önce Inter - Milan rekabetin tarihçesini yaşayanlardan nakledip seyircisini motive ederek dersini iyi çalıştığını gösterdi. Giuseppe Meazza ile bağlantıya geçilip şu mevsimde halı gibi zemini ve dolu tribünleri görünce iyice havaya girdim. Maç da hakkını verdi. Rocchi düdüğü çalar çalmaz, Serie A'nın pek de aşina olmadığı bir tempo ile gözümüzün pası silindi.

Jose Mourinho klasiğini bozmadı ve Sneijder transferinden sonra yaptığı gibi takımını 4-3-1-2 ile sahaya sürdü. Eksiği çoktu, ama takımın belkemiği Cambiasso ve Davide Santon'un sakatlıktan dönmüş olmaları da kazançtı. Leonardo'nun elinde Mourinho'nun sahip olduğu kadar bol alternatif yok. Cam adam Nesta'nın yerine stoperde mecburen Favalli'ye sarıldı. Milan pas yaparak topa sahip olmak, Inter ise hızını kullanmak istiyordu. Inter baskın çıktı, hızlı başladı. 2. dakikada Sneijder'ın yayın üstünden sol doksana yolladığı şandel şuta Dida yetişemedi. Inter tribünlerin sesini direkten gelen ses böldü. Milan Antonini ve Beckham ile kanatlara inip Borriello'yu beslemeye çalıştı ama Julio Cesar günündeydi. Armut toplar gibi topladı ortaları. 9. dakikada Pandev'in slalomlarla getirdiği topu Sneijder yine gole çeviremedi. Dida 2. kritik kurtarışını yaptı.



Kalecinin lastik gibi uzamasına rağmen, parmaklarının dibinden filelere kavuşan topu izlemek büyük keyiftir. Hele bir de çaprazdan uzak köşeye atılımışsa, benim için gol anında zevkin doruğuna çıkılmış demektir. Zira, o an sadece golü değil santrforun oyun zekasının teknik ve bitiricilikle buluşmasını da izlersiniz. Diego Milito bu işin ustalarından. Pandev'in 10. dakikada attığı 30 metrelik pasta Dida'yı affetmedi. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar...

Inter 1-0 öne geçmesine rağmen durmadı. 15. dakikada yine Pandev & Milito uyumunu konuşturdu. Milito bu kez sağ çaprazdan vurdu. Açısı biraz dardı. Dida üstüne gelen topu çıkardı. 19 ve 22. dakikalarda Pandev ve Muntari'nin gol girişimlerinde Dida'ya bu kez Favalli eşlik etti. Leonardo, bu atakları kenardan çaresizce izlerken imdada hakem Rocchi yetişti. Lucio'nun numarasını yutmadı, sarıyı yapıştırdı. Haklıydı. Brezilyalı da paşa paşa yerine dönüyordu ama Sneijder kendinden geçti. İşi abartarak hakemi alkışlayıp, üzerine de bravo çekince soyunma odasının yolunu tuttu. Kreatif direktörünü kaybeden Inter'in façası bozuldu, tüm albenisini kaybetti.

Pirlo dümene geçti, Milan oyuna ağırlığını koydu. Oyunu Inter sahasına yıktılar, topu da yaya kadar iyi getirdiler ama; Ronaldinho da kötü olunca bu baskıdan üretkenlik sağlayamadılar. Belki 1 kişi fazla oynuyorlardı ama bu nicelik avantajını cezasahasına taşıyamadılar. Leonardo'nun taktik dersinden çakmasının sonucudur elbette. Eksilen Inter ortasahasına karşılık kendi ortasahasından bir oyuncu feda edip, Huntelaar ya da Inzaghi'den birini sürebilirdi sahaya. Devre arasına kadar değişiklik yapmadığı gibi, tercihini de Gattuso'yu yerine Seedorf'u oyuna almaktan yana kullandı.



Huntelaar oyuna girdiğinde dakika 80, maç da çoktan 2-0 olmuştu. Mourinho dalgasını geçmekle kalmamış, Pandev yerine Motta'yı kullanarak ortasahasını güçlendirmişti. Balotelli ile de pusuya yatmıştı. Ronaldinho'nun 90'da kullandığı penaltı gol olsa kalan 4 dakika Inter için bitmek bilmez ve ben de bu yazdıklarımı yırtmak zorunda kalabilirdim ama Julio Cesar gibi bir kalecisi var Inter'in. Penaltı kaçınca, Mourinho da fırsatı kaçırmadı tabi. Şovunu sahneledi. Giuseppe Meazza'ya amigoluk yaptı. Seveni de çok, sevmeyeni de ama bu oyuna kazandırdıkları paha biçilemez. Bunu bilir, bunu söylerim.



Ranieri dün Juventus'a format atmıştı, Inter de bu galibiyetle Milan'ı uzak köşeye yolladı. Puan farkını 9'a çıkardı. Jose Mourinho rahat rahat Chelsea'ya hazırlayacağı şovu düşünmeye başlamıştır. Materazzi'yi Londra'da da böyle görmek isteriz ayrıca.




Etiketler: