14 Mart 2009 Cumartesi

Çılgın Sir



Manchester United'ın kazanmak zorunda olmadığı, Liverpool'un ise kazanmaktan başka çaresinin olmadığı bir maçtı. Benitez'in korkusu da böyle bir ortamda United'ın hızlı oyuncularının Carragher, Hyppia gibi ağır savunma oyuncularının başına öreceği belaydı. Fakat o isimlerin hepsini birden sahaya sürmek ne denli akıllıcaydı o tartışılır. Alex Ferguson Park, Tevez, Rooney ve Ronaldo'dan oluşan bir forvet hattıyla oynadı. Anderson'un geçmişini düşünürsek onu da forvet sayabiliriz. Zaten bu 4 oyuncuyu besleyen hücuma yönelik bir ortasaha oyuncusu gibi oynuyordu. Bütün savunma yükü de Carrick'e verilmişti. Buna mukabil kazanmak zorunda olan Liverpool'da Benitez Babel, N'Gog gibi forvetlerini kenarda oturttu, klasik 4-2-3-1 dizilişini bozmadı ve rakibini beklemeyi tercih etti. Oyunun gidişatı Liverpool sağ kanadına yığılan pırpır United oyuncuları sayesinde Ferguson'un lehine gözüküyordu. Ve yine oradan Park'ın yaptığı koşu sayesinde alınan penaltıyla skor olarak da öne geçmişti Manchester; ama haftaiçinin kahramanı Vidic'in yaptığı fahiş hata ile oyuna geri döndü Liverpool. Torres'in kararlılığı da ayrı bir yazı olacak kadar göz kamaştırıcıydı.




Golün ardından gelen çabuk Liverpool atağı ve Gerrard'ın penaltısıyla birlikte ipler tamamen Liverpool'un eline geçti. Devre arası beklentim Ferguson'un oyuna müdahale etmesiydi. Rakibin de önde olduğu dikkate alındığında Tevez ve Park'ın etkili olamayacağını düşünüyordum. Bu iki kanat forvetin yerine gerçek bir santrfor olan Berbatov ile ortasahaya Fletcher/Scholes takviyesi ile sahaya 4-3-3 şeklinde yayılacak United oyunu lehine çevirebilirdi. Velakin Ferguson değişiklik için 70'leri bekledi. Çılgınlık derecesinde hamleler yaptı. Takım savunmasına en büyük katkıyı veren Carrick'i oyundan alarak +1 forvet daha sürdü oyuna.



Vidic'in atılmasıyla sonuçlandı bu çılgınlık. Fabio Aurelio'nun golüyle de ceza kesildi. Dossena'nın aşırtması ise yeni bir tarih yarattı Old Trafford'da. 1991-92 sezonunda evinde Queens Park Rangers'a 4-1 yenildikten sonra ilk kez 4 gol yedi Manchester United. Düşler Tiyatrosu'nda gündüz vakti kabus yaşandı. Şampiyonluk treni henüz raydan çıkmış değil tabi ama geriden gelenler epey umutlanmış durumda. Hele United'ın bu sene büyük maçlarda başarısız olduğu düşünülürse herşey ortada demek mümkün. Bilhassa iki Avrupa devine 2 maçta 8 gol atan Liverpool için. Wayne Ronney ile bağlayalım. Maç öncesi nefretinden bir tür resital bekliyorduk ama sadece kramponlarının güzelliğini görebildik, oyununun değil. Ayakların çalışsın, çenen değil.

Etiketler:

13 Mart 2009 Cuma

Kazım Kazım



Bu kadar dünya sikine minare götüne bir futbolcu görmedim ben. Mavi İstiridye Barı'nda Hightower kovalasın seni.

Etiketler:

İki Çiçekle Bahar Gelmez



Zico ayrıldığından beri içime düşen sahaya ve puan tablosuna da düşüyor. Bu takımı izlemek de, hakkında birşeyler yazmak da o günden beri içimden gelmiyordu. Fena da değildim aslına bakarsanız. Ama işte umut. İki çiçekle bahar gelir sandık. Sivas maçları, Kayseri deplasmını derken örselenmiş şampiyonluk inancı Kadıköy'de yeniden dirilir dedik. Hatta 2 hafta sonraki Eskişehir maçı için program yapmaya dahi başladık. Hevesimiz kursağımızda kaldı,Nietzsche'nin de söylediği gibi umut en büyük işkenceye dönüştü. Bunu yaşatanların burnundan gelmesini diliyorum ilk önce. Sahaya dönelim.

Şu Fenerbahçe ortasahası 102 yıllık tarihin en kötü ortasahasıdır herhalde. Oyun düzeni pas üzerine kurulu olan Aragones nasıl oluyor da ortasahasına 4 tane pas yapamayan oyuncuyu koyabiliyor aklım almıyor. Bir şekilde böyle bir ortasahaya mahkum oldunuz diyelim, eldeki oyuncudan ne beklersiniz ? Alex'in dedikleri gibi en iyi yaptıkları şeyi yapmaları. Kazım ve Uğur'dan dripingleriyle takımı ileriye taşımalarını, Deniz ve Selçuk'tan da dönen topları toplamalarını. Hiçbiri olmadığı gibi üstüne bir de Kazım arkasında oynayan Gökhan'ı bozunca Fenerbahçe'nin uzun toptan, duran toptan ve uzaktan şuttan başka çaresi kalmadı. Maçın 1-0 başlaması dahi bunu değiştirmedi. Kocaelispor çabuk paslarla, çabuk oyuncularıyla ve diri ortasahasıyla Fenerbahçe'yi boğmaya başladı. Ve ne acıdır ki koskoca Fenerbahçe takımı, küme düşmemeye oynayan bir takıma karşı vakit geçirmeye çalıştı.

Gördüğüm en kötü kalecilerden biri olan, kılavuzu da karga olan Volkan Babacan sırf 3-5 saniye kazanmak için kontrolünde olan topu rakip basana kadar almıyordu. Neyseki taraftarın bir kısmı sandığım kadar ruhunu kaybetmemiş. Büyük bir ders verdiler. Selçuk anlamamış gerçi o tepkinin neden olduğunu. Anlasa şaşırırdım.

Devre arasındaki beklentim Aragones'in Kazım'ı çıkarıp yerine Gökhan ya da Ali Bilgin'i sokmasıydı. Daha bir ortasaha oyuncusuna benzeyen bu isimlerin kalitesi oyunu çok fazla değiştirmeyecekti belki ama en azından Gökhan'ın sağ koridoru daha iyi kullanmasına katkıda bulunabilir ve 2. gol için Fenerbahçe'yi ateşleyebilirlerdi. Sevimli Dede devre arasında hiçbirşey yapmadığı gibi; Uğur'u sağ kanada, Kazım'ı sol kanada çekerek - puan getiren bir hamle yaptı. Kanat oyuncularının yerini değiştirmek bir taktiktir ama bu oyuncularla değil. 30 küsür maç bu takımal yaşayan, 30 küsür senelik de teknik adamlık tecrübesi olan Aragones'in bunu baştan sezemiyor olması, 8 dakika beklemesi inanılmaz. 54'te Uğur ile Güiza değişti. Benim tercihim bitik Güiza yerine Vederson olurdu ama hadi forveti ikileyip 2. bulmak için bir hamleydi diyelim. Peki bundan 5 dakika önceki Selçuk - Josico değişikliği neyin nesiydi ? Bu gereksiz değişiklik yüzünden kasığından sakatlanan Alex ile maçın en kritik dakikalarını 10 kişi oynamak zorunda kaldı Fenerbahçe ve son golü de bağıra bağıra yedi.

Sport'un Real Madrid için yaptığı listenin benzerine Fenerbahçe'nin de ihtiyacı olacak 2009 - 2010 sezonunda. Ama ne yazık ki taraftarın kalacaklar listesinin 1 numaralı oyuncusu Lugano, gidecekler listesinin en tepesinde.

Etiketler:

Kaptan

Etiketler: ,

Bakayoko'dan Sonra



Hayatta ayrı olması düşünülemeyen, ya da birlikte olduğunda çok daha güzel olan bol sayıda ikili mevcut. Fenerbahçe ve şampiyonluk gibi. Futbol deyince aklıma gelen bir diğeri ise Montpellier ile Ibrahim Bakayoko'dur. 90'lı yılların sonlarına doğru NTV'deki maç özetlerini izlemem için doğal bir motivasyondu bu birliktelik. Kulak hassasiyeti anlamında olabilecek en güzel kulüp ismiyle, en karizmatik futbolcu isminin birlikteliği. Futbolları da iyiydi ayrıca. Başa bela bir deplasmandı Montpellier. Bakayoko Marsilya'ya gitti, o hava da gitti. 2002 yılında küme düştüler. Şimdilerde tekrar ayağa kalkmaya çalışıyorlar. Ligue 2'de 3. durumdalar. Montpellier'in Bakayoko yerine koyduğu oyuncu bu kez Kolombiya'dan. Valderrama mı tavsiye etti bilemiyorum ama şu görüntüleri izlediğinizde Eto'o sanmanız muhtemel. Ligue 2'de 13 golle kral durumunda Victor Montano.Yaşı 24.

Etiketler:

Di Stefano'ya Fazla Mesai



Bugünkü Sport gazetesinden bir sayfa. Başlıkta Toptan Temizlik yazıyor. Real Madrid'i almışlar masaya, bir güzel ameliyat ediyor Barselona medyası. Keyifli iş tabi. Akciğerini, kalbini, beynini, ayaklarını...Herşeye müdahale ediyorlar. İlk kesiği yiyen ise kanserli hücreler. Dudek, Saviola, Faubert, Michel Salgado ve Fabio Cannavaro. İlk 3 oyuncu bu sene toplam 15 dakika oynamış mıdır ? Pek sanmıyorum. Michel Salgado her dönem adı gönderilecekler listesindedir. O da ilginç değil. Cannavaro'nun da kontratı bitiyor zaten. Dolayısıyla bunlar operasyon olmaz bana kalırsa, bir çeşit tehdit olur. Aynısını devre arasında Fenerbahçe de dillendirmiş. Bir işe yaramamıştı. Ne zaman Aziz Yıldırım "gel bakayım Alex & Roberto Carlos, niye oynamıyorsunuz siz canım evlatlarım" dedi; o zamandan beri toparlanmış durumda takım. Real Madrid temizliği gerçekten yapacaksa bu adamlarla olmaz o iş. Önce onu belirtelim ve Sport'un listesine geri dönelim.




Bazı oyuncuların durumunun karşısına da gizemli ifadesini not düşmüşler. Van der Vaart, Van Nistelrooy, Drenthe, Metzelder, Javi Garcia, Miguel Torres ve Parejo. Son 3 oyuncu rotasyonda kendilerine pek yer bulabilen adamlar değiller. Kötü bir takımda her zaman kötü gözükür bu tür oyuncular. Uygun ortamda bir görmek lazım bu oyuncuları ve bu anlamda hiç fırsatları olmadı bu isimler. Ben olsam kiralarım bu 3 oyuncuyu, yoksa De La Red gibi geri alıp rezil olmak var işin ucunda. Kalan 4 oyuncudan Drenthe çok bile durdu. Metzelder Kemal Aslan'ın Almancası. Van Der Vaart elinde Sneijder, Robben, Guti, Higuain olan bir takım için lüks tüketim malı. Van Nistelrooy ise ağır sakatlıktan dönecek ve yaşı 25 değil. Tam isabet diyorum. Metzelder ve Van der Vaart'a Bundesliga'da, Drenthe'ye Red Light District'te başarılar.



Ve en can alıcı kısım. Aslında bunların da durumu gizemli sınıfına girebilir ancak kulübün bunca oyuncuyu gönderdikten sonra alması gereken oyuncular var bir de. Başkan Florentino Perez dahi olsa, alınacak 10-15 arası oyuncuya para yetiştirmek zor. Ne yapılması lazım ? Eldeki imkanları değerlendirmek lazım. Bazı oyuncular vardır ki, hala o formayı giyebilecek klasa ve prospecte sahiptirler ama istenilen verim alınamadığı gibi bir süre sonra ıskartaya çıkmaları muhtemeldir. 2. ve 3. torba takımları için çok uygun olan bu oyuncuları hala taliplileri olabilecekken uygun bir şekilde bu kulüplere çakmak ya da oradaki 1. sınıf oyuncu transferinde pazarlık aracı olarak kullanmak lazımdır. Guti, Heinze, M. Diarra ve Gago'ya bu gözle bakmış Sport gazetesi. Heinze hariç tam isabet diyorum. Guti bu sezon futbolundan başka herşeyiyle konuşuldu. Diarra ağır sakatlıktan dönüyor, eskisi gibi olması zor. Gago ise futbolu bırakana kadar kadar yeteneğiyle konuşulan ama asla top-class düzeyde oynayamayacak oyuncu imajı veriyor bana. Heinze'ye neden itiraz ediyoruz açıklayalım. Kırık Hollandalılar ve vurdumduymaz İspanyollara biraz bu oyunun yürek işi olduğunu, nerede oynadıklarını hatırlatacak adam lazım. Heinze'nin sahadaki ciddiyeti ve karakteri bile kalması için yeterli bu bakımdan bence. Futbolu da hala üst düzey üstelik. 30 yaşındaki, hem stoper hem de bek oynayabilecek pek az oyuncu var.



Gelelim listenin alınacaklar kısmına. Bernabeu Kaka ve Cristiano Ronaldo hayaliyle yaşıyor hala. Vitrinde gözükecek oyuncular bunlar. Ama daha ziyade arkayı toparlamak lazım. Yeni Lassana Diarra'lar, Pepe'ler lazım beyazlara. Başkanlık seçiminden sonra olacakları bu kadar çok opsiyonun içerisinde bilmek zor tabi ama birşey kesin. Di Stefano'yu bol bol resim çektirirken göreceğiz.

Etiketler:

Mücadele

Etiketler:

Mücadele



Türkiye'de yazılı bir futbol tarihi yok. Ne kulüplerin, ne oyuncuların, ne de taraftarların. Bu, aslında sözde çok büyük bir tutkuyla bağlı olduğumuz bir oyunu ne kadar anlık yaşadığımızı ve neden düzenli olarak başaramadığımızı da anlatıyor bize. Sevmekten ziyade tüketiyoruz. Hayatımızda hangi duygu eksikse onu. Keder, sevinç, hayalkırıklığı, sadakat... İşimiz bitince çöpe atıyoruz. Geri mi lazım oldu ? Çek çıkar attığın delikten. Bazen bir gol, bazen bir faul, bazen bir penaltı, bazen tribün, bazen de bir demeç takılıyor oltanın ucuna. Oyunu izlemeye başladığım 80 sonları ve 90 başlarına gittim şu fotoğrafı görünce. Her haliyle özel yıllardı. ı

12 Mart 2009 Perşembe

Walter



Walter Henrique Da Silva, kısaca Walter. 19 yaşında bir forvet oyuncusu. Internacional formasına yeni ısınıyor. Bu bloga konu olmasının sebebi Brezilya 20 Yaş Altı Milli Takımı ile döktürmesi. Son Güney Amerika 20 Yaş Altı Gençler Şampiyonası'nda 5 golle krallığı aldı. O gollerden birini şuradan izleyebilirsiniz. Benim pek adetim değildir bir oyuncuyu tam 10-15 civarı maçını izlemeden yazmak, hakkında fikir belirtmek ama bazıları vardır ki birkaç dakika yeter. Walter de onlardan. Aceto Dentinho'yu yazdığı zaman Walter diye yorum bırakmıştım. Fikrim daha da güçleniyor her izlediğimde. Bu kadar güçlü bir forvet oyuncusu az bulunur. Hani boyu 179 cm değilde biraz daha uzun olsa alın size yeni Adriano diyeceğim. Boğa gibi güçlü ve dayanıklı bir forvet Walter. Ayağına topu aldıktan sonra onu çalmak hiç de kolay değil. Kalçasını müthiş kullanıyor. Esas önemlisi bunu başardıktan sonra çabuk dönmesi. Brezilyalıların Avrupa futbolunda yaşadıkları en büyük sıkıntının fiziksel kırılganlıkları olduğu düşünüldüğü zaman Walter'in bu karakterinin ne kadar önemli olduğu daha bir anlaşılır. Sadece fiziği değil tabi onu özel yapan. Hem geniş alanda, hem dar alanda başarılı driplingler yapabiliyor. Tekniği iyi. Sağ ayağıyla çıkardığı şutlar çok sert ve isabetli. Fakat bende hayranlık uyandıran en büyük özelliği ilk dokunuşları. Sezgileri o kadar derin ve güçlü ki, stoper ne olduğunu anlamadan tek bir dokunuşla kaleci topu ağlarında görüveriyor. Bunu sadece ayağıyla değil kafasıyla da yapabiliyor. Yok mu bu oyuncunun hiç kusuru ? Var tabi, sol ayağı. En fazla yürümek için kullanıyordu ilk başlarda ama artık onunla da vuruş yapmaya başladı. Daha da geliştirip, daha sık kullanmaya başlarsa süperstar olması işten bile değil. Mart başında ismi 5-6 milyon € bonservisle Manchester United ile anılıyordu. Şimdi Juventus ve Barcelona'nın da devrede olduğu dedikoduları var Brezilya basınında. Kulüp Başkanı Piffero ise teklif yok diyor. Walter'e merak salanlara tavsiyem Giuliano'ya da bir göz atmaları. O da aynı şampiyonanın yıldızlarındandı. Turnuva oynanırken Parana'dan çok düşük bir paraya aldı Internacional. Tam bir all-around ortasaha. Genelde sağ açıkta görürsünüz...

Etiketler: , ,

Altın Örümcek 2008



Türk Internet Dünyası'nda verilen en mühim ödüldür Altın Örümcek. Her sene çeşitli dallarda birçok site yarışır. Haber dalında tanıdık bir isim var bu sene. Benimde zaman zaman yazı verdiğim Sporyazarlari.com sitesinin yaratıcısı Metin Sipahioğlu'nun Yazarx portalı adaylar arasında. Oylama halka da açık. 2 kısa mesaj ücreti karşılığında ALTIN yazıp ilgili sitenin referans ID numarasını ekleyip 3969'a yollayabilirsiniz. Yazarx için ALTIN 775 yazmanız yeterli. Her telefon numarası 1 oy atabiliyor. Aday listesinin tamamını merak edenler için adres burası.

Etiketler:

Tanıdık Yüzler

Deyim yerindeyse ülkemizde kaşarlanmış olan Lucescu ile çoğu Fenerbahçeli’nin gözdesi Zico’nun yarınki ilginç mücadelesi için birşeyler karalamak gerek diye düşünüyorum.



Gazzaev’in görevden ayrılmasından sonra Zico’nun gelişi ve sonrasındaki süreçle ilgili bir yazıda da belirttiğim gibi, CSKA’da herkes zaferden emin. Geçtiğimiz günlerde kazandıkları Rus Süper Kupası ile moralleri yerine gelen takımda ufak eksikler var ancak Zico oyuncularına sonuna dek güveniyor. Orta sahada zaman zaman görev alan, takımın önemli isimlerinden Ramon, sakatlığı nedeniyle bu maçta görev alamayacak. Bunun dışında Zhirkov ve Vagner Love’ın da ufak sakatlıkları var. Teknik direktör Zico, eğer bu iki isim oynayacak durumda olursa, Rubin Kazan karşısındaki ilk 11’i hiç bozmayacağını belirtti. Vagner Love son Aston Villa serisinde attığı 2 golle, bu tura 10 golle krallıkta en yakın rakibinin 4 gol önünde lider giriyor. Love’ın, Klinsmann ait 13 yıldır kırılamayan 15 gollük rekoruna en yaklaşan isim olduğuna ve bunun CSKA’nın bu sene UEFA Kupası’nda yoluna yenilgisiz devam etmesinde en büyük etkenlerden biri olduğuna tekrar dikkat çekelim.

Shakhtar’da ise teknik direktör Lucescu, yarınki maçta CSKA’dan herhangi bir sürpriz beklemediğini söyleyerek, bu tarz kupa zaferleri sonrası teknik direktörlerin genelde kadro değişiklikleri yapmamasına ve risk almamasına dikkat çekmiş. Maçtan 5 gün önce gelerek stad zeminine alışmak için erkenden antremanlara başlayan Shakhtar’da Manchester City’da kiralık olarak oynayıp, geri dönen Elano hazır olmadığı gerekçesiyle kadroya alınmadı. Onun dışında herhangi bir eksikleri yok.

İki takımın daha önceki mücadelelerini incelerken önce Sovyetler Dönemi’ne bakacak olursak, CSKA’nın üstünlüğü göze çarpıyor. Yapılan 73 maçın 36’sını kazanan CSKA, 22 maçtan yenilgiyle ayrılmış. Shakhtar, Ukrayna'nın bağımsızlığına kadar Moskova’da oynanan 35 maçta sadece 7 galibiyet alabilmiş. İki takım Ukrayna’nın bağımsızlığından sonra Israil’de düzenlenen kupada 3 kez karşılaştı ve bunlardan 2’sini Shakhtar, diğerini de CSKA kazandı.

Bu iki takımdan CSKA, daha önce hiç Ukrayna’dan bir takımla Avrupa eşleşmedi. Shakhtar ise 1996’da Intertoto’da Rotor Volgograd ile, 03-04 sezonunda Lokomotiv ile Şampiyonlar Ligi önelemesinde karşılaştı. Bu maçlarda alabildiği tek 1-0’lık Lokomotiv galibiyetine de deplasmanda 3-1 kaybetmelerinden dolayı sevinememişler bile. Rusya’da bugüne kadar kazanabilen tek Ukrayna takımı ise geçtiğimiz yaz ayında Spartak Moskova’yı 4-1 mağlup eden Dinamo Kiev. Teknik kadrolara bakacak olursak, Zico daha önce Fenerbahçe’nin başındayken Dinamo Kiev’e Şampiyonlar Ligi Ön Elemesi’nde kaybetmişti. Bunun yanı sıra,Lucescu’nun da kariyerinde ilk defa bir Rus takımıyla eşleşmiş olması da dikkatleri çeken bir detay.

Lucescu’nun defansif oyun anlayışı ile Zico’nun oynatmaya yönelik tarzının karşı karşıya geldiği bu eşleşmede gülen taraf bakalım kim olacak?

Etiketler:

Duble Mutlu



Şampiyonlardan daha fazla reyting alan birşey varsa o da onların yenildiği andır. Bu medya The Sun gazetesinden. İngilizler kendi galibiyetlerinden çok, Mourinho'nun devrilişine takmış durumdalar. Nasıl koyduk Mourinho yorumları var her yerde. İtalya'da da durum farklı değil. Torino'dan yayın yapan Tuttosport ve Roma'nın sesi olan Corriera Dello Sport'un manşetinde de Inter'in elenişi daha doğrusu Mourinho'nun kaybedişi vardı; finali evinde oynama ihtimali olan Roma'nın değil. Herşeyi özetleyen ise Mourinho'nun bizzat kendisi oldu. "Bütün İtalya mutlu olmuştur, ama umurumda değil. Üstesinden gelirim." Geleceğinden eminim. Aslında biraz şanslı olsaydı Inter, Mourinho bu lafları etmeyebilir ve Ferguson'un kariyerine nokta koyabilirdi ama değildi işte. Benim gibi sürpriz bekleyenler ve bilhassa İngilizler'den hoşlanmayanlar direkten denen o toplarda, Stankovic'in ve Ibrahimovic'in kötü dokunuşlarında daha da üzülmüştür bu duruma. Çeyrek finaller sonrasında bir değişiklik olur umarım. Olmazsa Platini'ye tavsiyem İngilizleri bu kupaya çeyrek finalden dahil etsin bundan sonra. Hiç değilse umut dediğin şey en büyük işkenceye dönüşmez hem hedef kulüpler, hem de bizler için. Yarın Zico, Lucescu'yu mat etse, hocam Kadıköy'e bir adım daha yaklaşsa da keyiflensek...

Etiketler:

11 Mart 2009 Çarşamba

Are You A Coach ?



Flamengo'da işler iyi gitmiyor. Kulüp ciddi bir maddi darboğazın içerisinde. Geçen sene başta Renato Augusto olmak üzere yaptıkları oyuncu satışları dahi bellerini doğrultmalarına yetmedi. 100 milyon $ tutarındaki borç bir Brezilya kulübü için çok yüksek. 40 milyon taraftarı olan bir kulüp için de acı aynı zamanda. Bu borcun sebebi ise sponsorlarından gelen para musluğunun durması. Kulübün ana sponsoru Petrobras uzun zamandır ödeme yapamıyor Flamengo'ya. Yaptığı ödemeler de bürokratik engeller yüzünden geç yapılıyor. Petrobras'ın bir petrol ve enerji şirketi olduğunu ve devlete ait olduğunu da belirtelim. Normal şartlar altında böyle bir sponsorluk sona erer ama kulüp 25 yıllık geçmişe ( evet 25 yıldır sponsorlar Flamengo'ya ) dayanarak, ilişkileri zedelemek istemiyor ve bekliyor. Olan da oyunculara oluyor. 2009 yılında hiç maaş alamadılar. Fenerbahçe'nin eski savunmacısı, Flamengo'nun kaptanı Fabio Luciano oyuncuları temsilen kulüple görüşüyor fakat vaka umutsuz. Oyuncuların da sigortalar atıyor birbir. Takımın birinci kalecisi ve aynı zamanda ikinci kaptanı Bruno, yardımcı hoca Andrade'ye büyük oyuncuydun ama teknik adam olarak hiçbirşeysin demiş antrenmanda. Sonra da soyunma odasının yolunu tutmuş.



Flamengo'nun gelmiş geçmiş en büyük oyuncusu, efsanesi, sayın hocam içerlemiş tabi. Önce paraları ödemeyen ve kulübün itibarını sarsan yönetimi, sonra da Bruno'yu fırçalamış Moskovalar'dan. Haklıdır. Zira Andrade ile o efsane Flamengo takımında beraber oynuyorlardı. Bruno için de bir not düşelim. Şu an Brezilya'da benim Felipe ile birlikte en beğendiğim kaleci konumunda. Brezilya Milli Takımı forması giyebilecek prospect mevcut adamda. Önündeki isimler çok büyük olduğundan pek şans bulamıyor tabi ama Flamengo'da işler böyle giderse Avrupa'ya kaçması muhtemel. O takdirde şansı artacaktır. Türk kulüplerinin de biraz gözü açıksa Flamengo'dan alabilecekleri çok oyuncu var. Başka zaman bu kadar kelepir düşüremezler.

Etiketler: ,

Neymar



Neymar henüz 17 yaşında bir forvet oyuncusu. Santos da oynuyor. Aslında düne kadar oynamıyordu desek daha doğru. Zira Santos kontratı 2011 yılında sona erecek oyuncuyu ülkedeki yetenek avcıları ve transfer mafyasından korumak A Takım düzeyinde oynatmıyordu. Geçtiğimiz hafta Groupa Sonda'nın da yardımıyla kontratını 2014 yılına kadar uzattılar. Sonda bu yardımın karşılığında oyuncunun haklarının % 40'lık bölümüne sahip oldu. Sözleşmesindeki yeni serbest kalma bedeli de artık 30 milyon €. Şimdi Santos'un içi rahat ve dünkü Oeste maçında ilk kez sahaya sürdüler. Daha önce poz vermek için önüne geçtiği Robinho'nun formasını sırtına geçirdi Neymar ve bir de gol hazırladı. Gelişimi de Robinho gibi olursa Brezilya rotasyonu alev alev olur. Daha arkada bekleyen Lulinha, Dentinho, Walter, Giuliano gibi saf yetenekler de cabası.

Etiketler: , ,

City'de Lamborghini Furyası



Sanıyorum Bülent Timurlenk ve Ali Okancı'nın Futbol Blog programında görmüştüm Robinho'nun Manchester şehrinde otobüsle tur attığını. İlginç bir kareydi. City oyuncuları arasında da türlü geyiklere sebep olmuştu bu davranış ve takım arkadaşları Robinho'ya otobüse para vermemesi için yıllık abonman hediye etmişlerdi. Robinho daha sonra otobüse veda edip, Lamborghini Gallardo LP560-4 marka, beyaz renk süper lüks bir araç almış. O dönemin en egzotik aracına sahip olan Stephen Ireland da kıskanmış. Aynı otomobilin siyahını almış. Eski aracının resmi aşağıda. Bence iyi etmiş Ireland. Parasıyla rezil olmuyor en azından.

Etiketler:

Marcelinho Paraiba



Türkiye'ye geldiğinde bir Bundesliga yıldızıydı Marcelinho. Tıpkı vatandaşı Lincoln gibi. 2006 - 2007 sezonu öncesindeki yaz tatiline kafadan 9 gün ekleyince kapı dışarı edilmişti Hertha Berlin tarafından. Trabzonspor havada kapmıştı. Doğru da yapmışlardı. Zira şehre tekrar heyecan getirebilecek karakteri ve yeteneği olan bir oyuncuydu. Şanssızlığı Lazaroni'nin kulüpteki ömrünün kısa sürmesi ve halefinin Ziya Doğan olmasıydı. Devre arası Bundesliga'ya Wolfsburg formasıyla geri dönüp, geçtiğimiz sezon da başında Flamengo için oynamaya başlamıştı. Oradaki kontratını da feshetmiş ve Coritiba imzalamış bugün. Alex'in futbolu bırakacağı ve kayınpederinin halihazırda yönetici olduğu takıma.

Nome completo: Marcelo dos Santos

Camisa: 9
Posição: Meia/Atacante
Naturalidade: Campina Grande (PB)
Idade: 33 anos
Nascimento: 17/05/1975
Peso: 68 kg
Altura: 175 cm


Clubes anteriores: Campinense (PB), Paraguaçuense (SP), Santos (SP), Rio Branco (SP), São Paulo (SP), Olympique Marseille (FRA), Grêmio (RS), Hertha Berlin (ALE), Trabzonspor (TUR), Wolfsburg (ALE) e Flamengo (RJ)

Títulos: Campeão Paraibano (1991, 1993 - Campinense); Campeão Paulista (1998, 2000 - São Paulo); Campeão Gaúcho (2001 - Grêmio); Campeão Copa do Brasil (2001 - Grêmio); Copa da Liga Alemâ (2001, 2002 - Hertha Berlin)

Etiketler: ,

10 Mart 2009 Salı

Real Mardin



Yenilmiş, ezilmiş, küçük düşürülmüş bir Real Madrid. Bu saygınlıkta bir takım için kullanılacak kelimeler değil bunlar ama tarih bunu yazacak. Juande Ramos da mecbur kalmadığı sürece İngiltere'nin yakınından dahi geçmez artık. Hepsi peşpeşe olmak üzere 11 maçta 10 galibiyet ve 1 beraberlik alarak tükenmiş bir takımı ligde yeniden şampiyonluk potasına da sokmuş olsanız, böyle bir mağlubiyetle o müthiş geçmişi silersiniz. Sadece La Liga şampiyonluğu temizler bu geceyi. Bu kadar kırılgan bir ortasahayla onu da almak pek kolay değil. Alınsa bile aynı zamanda CL kazanabilmek için daha başka şeyler lazım Real Madrid'e. Guti, Robben, Sneijder, Van Der Vaart gibi oyuncularla bu seviyede mücadele vermek mümkün değil. Kısacası daha fazla Lass lazım beyazlara. En azından Xabi Alonso'ları İngilizlere kaptırmamaları lazım.



Liverpool cephesinde ise değişen bir şey yok. Ben bıktım bu takımı buralarda görmekten. Benitez'in rotasyonundan da, prensiplerinden de bıktım. Her sene aynı şey. 38 haftayı götürecek kaliteli kadro kuramazsın, Mart'ta EPL şansını kaybedersin. Sonra da tüm gücünle en fazla 6 maç sürecek Şampiyonlar Ligi'ne asılırsın. Her sene aynı kolaycılık. Maç 1-0 iken ve Liverpool gazı almış güldür güldür gelirken yaptığı sakin hareketiyle beni ayrıca çileden çıkartmayı başardı. Bayern Münih ise deplasmanda 5 atmış olmalarına rağmen durmadı. ŞAmpiyonlar Ligi'nin elemeli turlarında attıkları 12 golle tarihe geçtiler. Rekorun tersi de Sporting Lizbon için geçerli. Hiddink ise çekirgeliğe devam ediyor. Essien'in dönüşü de muhteşem olmuş.

Etiketler:

6 Puan



Barcelona Vicente Calderon'dan çıkamayınca Real Madrid tandanslı medya Başkan Vicente Boluda'nın fark 1 puan sloganıyla akıl almaz bir propaganda yaptılar. Cristiano Ronaldo transfer kampanyalarından bile öteydi bana göre. Aynı Atletico Madrid 1 hafta sonra da Real Madrid'i çelmeledi. El Mundo Deportivo döşemiş hemen karikatürü. Barış Manço'nun "ayı" şarkısı geldi aklıma görünce. Yarınki gazeteleri okuyunca canı daha çok sıkılabilir Boluda'nın. Zira Anfield'dan biraz zor çıkar bu Real Madrid.

Etiketler:

Bir Çırpıda Valencia



Geçen sezon çok yazdık Valencia'yı. Bir kulübün yaşayabileceği ne fiyasko varsa, küme düşme haricinde yaşadılar. Bu sezona ise Yusuf Şimşek misali bembeyaz bir sayfayla girdiler. Defterin ilk sayfaları da pekiyi getirecek cinstendi. Yeni Başkan Soriano, yeni teknik direktör Unai Emery, David Villa, Juan Mata vs... Herkes formundaydı. Sonra tersyüz oldular. Ligde liderliği Barcelona'ya kaptırdılar, UEFA Kupası'nda berbat bir performans gösterip elendiler, Kral Kupası'ndan da elendiler geçen ay. Şu an da La Liga'da 8. durumdalar. Avrupa Kupaları kapısı kapalı. Lige yeni çıkan 3 takımla oynadıkları 5 maçtan sadece 7 puan çıkarabildiler. 15 olası puanın yarısı bile değil. Son haftadaki Numancia mağlubiyeti tüy dikti bütün bunlara. Kulüp efsanelerinden ve şimdiki başkan yardımcısı Fernando Gomez de tabir-i caizse pırasa gibi doğradı takımı soyunma odası ve tesislerde. Ne kadar işe yarar, Inter ile flört eden Mata 1077 dakikalık gol suskunluğuna dur der mi bilinmez ama Pablo Hernandez başta tüm takım olarak birlik beraberlik çağrısı yapıyorlar şu sıralar. Yeni bir diriliş için. İşe yaramazsa Emery o koltukta zor oturur, Yeni Mestalla açılışında Villa ve Silva yerine gözyaşı olur.

Etiketler:

Akıllı



Futbolda oyun zekası diye bir laf var. Son dönem yazarlarının kullanmayı en çok sevdikleri laflardan biri. Yalan değil, biz de kullanıyoruz. Bazı oyuncular sahada öyle salakça ya da zekice işler yapıyorlar ki sizi adeta bundan bahsetmeye zorluyorlar. Aragones'in Volkan için söylediği rivayet edilen laftan sonra iyice alevlendi bu tartışma. Bryan English'i göreve çağırıyorum blogdan, noktayı koyması için. Chelsea takımına IQ testi yapan bir doktordur kendisi. Tam rakamı açıklamasa da, birkaç gün önce Frank Lampard'ın IQ seviyesinin 150 üzerinde çıktığını ve dahi seviyesinde olduğunu açıklamıştı. İngilizlerin ortalama IQ seviyesi 100 bu arada. Varın siz düşünün gerisini. Harcanıyorsun oğlum Lampard diyor ve Volkan konusunda emin olmadığımı söyleyerek bağlıyorum postu.

Etiketler: