20 Haziran 2009 Cumartesi

La Meglio Gioventù



Başlar başlamaz, önce müziğiyle sonra gizemiyle içine alıyor film sizi. 1966 - 2003 yılları arasında geçen, 3 nesil süren ve sürükleyen hikayesiyle 6 saatlik bir İtalyan şaheseri. İnsana dair ne varsa, hayatınıza dair ne varsa bulacaksınız bir nebze. Futbol dahil. İtalya tarihini, manzarasını ve dilini sevenler, merak edenler bilhassa izlemeliler. Marco Tullia Giordana, Alessio Boni ve özellikle Maya Sansa. Takipteyim...

Şuradan
indirebilirsiniz, 2 part olan daha makbul.

Etiketler:

19 Haziran 2009 Cuma

Real Madrid'in Borcu



Florentino Perez hızlı girdi transfer piyasasına. Kaka ve Cristiano Ronaldo için Milan ve Manchester United ile toplam 160 milyon € bedelinde bir anlaşma yaptı ve kulübün borç hanesini hayli şişirdi. Toplam borç nedir bilmiyorum ama gündeme Carlos Mateo'nun 110.020,50 € tutarındaki alacağı ile geldi Real Madrid. Parasını alamayan Carlos Mateo Valdebabas'ta bir vincin üzerine çıkıp üzerinde "Real Madrid bana 110,020,50 € borçlusun, hemen öde" yazan bir pankartla eylem yaptı bu sabah. Hikaye çetrefilli. Real Madrid'in kulübün Valdebabas'ta yaptırdığı inşaat işleri için anlaştığı Begar Grup'un taşeronlarından biri Carlos Mateo'nun Alüminyum Şirketi. Ancak önce Belediye Begar'ın bir takım lisans eksikleri yüzünden inşaata devamını yasaklamış, ardından da Begar 297 milyon € tutan borçlarıyla birlikte konkordato ilan etmiş. Carlos Mateo'nun iddaasına göre ise Real Madrid taşeronların alacaklarını üstlendiğini açıklamasına rağmen haftalardır ödeme yapmıyor. Real Madrid bunu resmi sitesinden yalanladı bugün ve Carlos Mateo ile Real Madrid arasında resmi bir sözleşme olmadığını, resmi muhatabının Begar Grup olduğunu belirtti. Ancak açıklamanın sonunda sorunun en kısa sürede çözülmesi için katkıda bulunabileceklerini, uzlaşma için de aracılık yapabileceklerini söyledi. Yarın güzel bir karikatür bekliyorum Katalan basınından.

Etiketler:

Fora Luxa



Geçen sezon Traffic isimli menajerlik şirketinin de desteğiyle futbola en çok yatırım yapan kulüplerden biriydi Palmeiras. Özlenilen şampiyonluk için de ülkesinde konunun erbaplarından Vanderlei Luxemburgo'yu getirdiler takımın başına. İşler iyi giderken son haftalarda alınan mağlubiyetler Palmeiras'ın şampiyonluk rotasından çıkmasına sebep olmuştu 2008 yılında. Luxemburgo yuhalanmış hatta darp edilmişti. O gerginlik hala bitmiş değil. Palmeiras önce Paulista Eyalet Şampiyonluğu'nu Corinthians kaptırdı ve Copa Libertadores'ten de Uruguay temsilcisi Nacional'e elenince taraftar organize olup Fora Luxa isminde bir websitesi açtı. İstifaya davet ediyorlar Luxemburgo'yu. 50000'den fazla taraftar katılmış. İstifa isteklerinin gerekçelerini de 6 maddede özetlemişler. Bilhassa içerideki maçlarda 1-0 geriye düşmeleri, öne geçtikleri maçlarda da 1-0 üzerine yatmaya çalışmaları ve hücum futbolu oynamamalarından duyulan rahatsızlık bana bir yerden tanıdık geldi. Bakalım daha ne kadar taraftara rağmen koltuğunda kalabilecek Luxa...

Etiketler: ,

18 Haziran 2009 Perşembe

Mısır Hidayete Erdi

Etiketler:

Rekabetin Bedeli



Futbolda rakibin kadar büyüksün. Sahip oldukların ve olamadıkların, transfer ettiklerin ve edemediklerin... Değeri büyük hepsinin ama rakibinde olup olmadığı, rakibinden alıp almadığın onları daha da değerli kılıyor. Figo kadar ses getirmedi Ronaldo transferi rekor kırılmış olmasına rağmen. Rijkaard'dan daha fazla konuşuldu Topuz transferi. Doğru ya da yanlış. Milan 87'de Gullit ve Van Basten'i transfer edip şampiyon olduğunda, ertesi sene Inter Brehme ve Mattheus'u getirmişti. Galatasaray Adrian Ilie'yi aldı, Fenerbahçe kardeşi Sabin'i. Brehme ve Mattheus tuttu ama Sabin tutmadı. Rekabetin getirdiği hamleler hepsi. Tutup tutmayacağı çok da önemli değil, rakibinizin elini görmeniz önemli rekabette. Bedelini ödemeye hazırsanız elbette.

Real Madrid'in Iker Casillas hamlesini Victor Valdes ile gördü Barcelona. Sürekli denedik Zubi'den başka kaleci bulamadık deyip altyapıdan gelen evlatlarına verdiler eldivenleri. 7 senedir de uğraşıyorlar ama Valdes yanına dahi yaklaşamadı Casillas'ın kalitesine. Victor Valdes'in evindeki vitrininde 3 La Liga, 1 Kral Kupası, 2 İspanya Süper Kupası, 2 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu madalyası var. İspanya'da sezon boyunca en az gol yiyen kaleciye verilen Zamora ödülünden de koydu 2 tane aynı vitrine ama takımının hala en zayıf halkası. Kontratı önümüzdeki sezon sonunda bitiyor. Barcelona kontratını uzatmak ve iyileştirmek istiyor Valdes'in. 2014'e kadar senelik 6 milyon € verelim dediler ama kabul görmedi. 2016'ya kadar senelik 7 milyon € teklif ettiler, ona da yanaşmadı Valdes. Rekabet kozunu kullanıp Casillas'ın aldığını isterim diyor yani 9 milyon €. Laporta son bir kez daha görüşecek Valdes ile, olmadı yol verileceğe benzer. Milan ve Manchester United'ın talip olduğu haberleri var. Eğer Valdes'in şartlarını kabul edip yeniden anlaşırlarsa Casillas elini görmenin bedeli Rüştü + fazladan milyonlarca € Barcelona için. Real Madrid ile rekabet etmek ise paha biçilemez.

Etiketler:

Şişman Kadın Sahnede



Şu an Brezilya Ligi'nden 5 forvet sayacak olsam ikisi Dentinho ve Taison olur. Sırasıyla 89 ve 88 doğumlular ve takımlarındaki en değerli oyuncu konumundalar. Avrupa'nın kapıları ardına kadar açık onlar için. Dentinho'yu geçen sezon Juventus takip ediyordu. Taison bu sezon parladığı için piyasasını henüz yeni yapıyor. 2009 yılında tüm yarışmalarda attığı gol sayısı 23 ve bu alanda Diego Tardelli, Keirrison ve França ile birlikte liderliği paylaşıyor. İkisinden biri üzülecek yakında zira Corinthians ve Internacional Brezilya Kupası finalinin ilk maçını bu sabah oynadılar. Bu iki parlak oyuncunun neler yapacağını izlemek için geçtik ekranın başına.



Standartlarının altında da olsa yine de fena oynamadılar ve sahadaki en dikkat çeken 3 oyuncudan ikisiydi Dentinho ve Taison; ama son sözü sahadaki şişman kadın, Ronaldo söyledi. Corinthians'ın 2-0 kazandığı maçta kapanışı yaptı ve perde indi. Corinthians kupanın bir tarafından tuttu artık. Geçen sezon küme düşmüşlerdi, bu sezon bambaşka döndüler. Önce Paulista'yı kazandılar, şimdi de kupa.

Ronaldo rüzgarı bir yana, bu dirilişteki en büyük payı teknik direktör Mano Menezes'e vermek lazım. Brezilya'nın Reha Kapsal'ı. Daha önce de Gremio'yu 2. ligden alıp önce Serie A'ya çıkarmıştı. Ardından da Eyalet Ligi şampiyonlığu geldi. Bu kupa hepsinin kreması olacak. 106 maç Corinthians'ın başında yer aldığını ve hiç 3 farklı kaybetmediğini düşünürsek, kupayı bu saatten sonra kaybetmesi mucize olur.

Maçın hepsinden öte en ilgi çekici yanı ise bir Brezilya kulübünü 4-3-3 oynarken görmekti. 6-7 senedir düzenli olarak takip ediyorum ve ilk kez 4-3-3 oynayan bir takım gördüm. İki açıkla değil de Zeman usülü 3 santrforla oynanan 4-3-3 yalnız. Ronaldo - Dentinho - Jorge Henrique'den oluşan bir hücum hattıyla oynadılar ama en beğendiğim oyuncu sol bek Marcelo Oliveira oldu. Maç boyunca sürekli soldan bindirdi ve ilk golün de pasını verdi. Goldeki driplingi ve rakibini geçerken o kısa mesafedeki ivmesi seyredeğerdi. 1.85 boyundaki oyuncunun asıl pozisyonu ise ortasahanın ortası. Çok yönlü bir oyuncu kazanıyor Dünya futbolu.

Etiketler: ,

15 Haziran 2009 Pazartesi

Efes Pilsen 74 - 68 Fenerbahçe



Fenerbahçe - Efes Pilsen serisinin başından bu yana farkedilir en büyük stratejiyi Ergin Ataman uyguluyor. Fenerbahçe kısalarına hem tam saha da hem de ön alanda baskı uyguluyor. Charles Smith, Thornton, Kerem Tunçeri ve kenardan gelen Sinan Güler, Shumpert gibi top çalma tehdidi olan oyuncularıyla da Fenerbahçe'yi doğru dürüst top çevirme ve pas yapma şansı tanımadan kilitliyordu hücumda. İçerideki uzunlar da Mirsad ve Oğuz dışında birebiri iyi oynayıp bitirebilen ya da tekrar dışarıya dönebilen oyuncular olmadığından iş tamamen kısaların bireysel çabalarına kalıyordu. Fenerbahçe'nin kısaları da aslında Solomon dışında kendine pozisyon yaratabilen oyuncular değiller ve o Solomon da ilk 4 maçta dökülünce Fenerbahçe'yi haliyle hep plansız ve verimsiz hücum etti seride.


Bu maçta da aynı strateji uygulandı Efes Pilsen tarafından ama Solomon bu kez attıklarında isabet buldu ve maçın ilk 5 dakikası ortada geçti. Ergin Ataman da daha 5. dakikada dolmadan Sinan hamlesini yapmak zorunda kaldı ve Fenerbahçe topal ayak hücum ederken adet sürünmeye başladı. Kabus gibi bir ilk çeyrek oynandı.

Fenerbahçe 6/13 isabet ile % 46 şut yüzdesi tutturarak; 9 ribaund, 1 asist ve 5 top kaybı ile oynadı bu çeyrekte. Yani şu asist ve top kaybı rakamlarından Fenerbahçe'nin ne kadar aciz hücum ettiğini pekala anlamak mümkün. Hücumdaki bu kısırlık savunmadaki arzuyu da düşürdü ve Efes Pilsen neredeyse her hücumunda kolay sayılar buldu. Efes pilsen 7/10 isabet ile % 70 şut yüzdesi tutturup; 7 ribaund, 7 asist ve 0 top kaybıyla oynadığı çeyrekte ikiye katladı Fenerbahçe'yi. Eğer Fenerbahçe hep yaptığı gibi üç sayılık atışlara bel bağlasaydı Efes Pilsen çok daha farklı bitirebilirdi ilk çeyreği ama parmak hassasiyeti düşük ve top kaybı riski yüksek uzunlarına rağmen topu içeriye indirmeye çalıştı Fener.

Tanjevic ikinci çeyreğe Ayhan Şahenk'te oynanan ilk 2 maçın kahramanı olan ama Abdi İpekçi'de unuttuğu Emir Preldzic ile başladı. Emir hem uzun kollarının verdiği fizik avantajı hem de cüssesiyle tam sahadaki baskıyı kırdı. Topu da elinde tutmak yerine arkadaşlarıyla paylaştı. Fenerbahçe daha sorumlu ve topu daha fazla dolaştırarak oynamaya başladı hücumda. Green'in 3 sayılık isabetiyle başlanan çeyrekte her dakika daha da ritim buldular. Ömer ve Semih ikilisine topu kullanabilecekleri yerlerde servis yaptılar ve Kasun'u sahadan sildiler. Savunması da sertleşen Fenerbahçe, Efes Pilsen'in ilk çeyrekteki akıcı hücumlarını kırdı ve Shumpert'in birebirleri ile Kaya'nın takipçiliği dışında Efes Pilsen'e sayı fırsatı vermedi.

Fenerbahçe 6/8 isabetle % 75 saha içi yüzdesi yakaladı bu çeyrekte. Top kayıplarını azalttı ve 0 asistlik ilk çeyrek performansını da 4 asiste çıkardı. İlk çeyrekte hiç top kaybı yapmayan Efes Pilsen'i de 4 top kaybına zorladı ve çeyreği 23 - 15 önde kapatarak, 12 sayılık farkı 4 sayıya indirdi. Bu bölümün yıldızı sayı atamasa da aldığı 8 ribaund ve oyun kurmadaki katkısıyla Emir Preldzic'ti.

3. çeyrekte de kaldığı yerden devam etti Fener. İlk dakikalar karşılık boş hücumlarla geçildi ama ardından Oğuz'un katkısıyla farkı eriten Fenerbahçe, Mrsiç'in üç sayılık saibetiyle maçta ilk kez 42-41 öne geçti. Efes Pilsen bu çeyreğin ilk 4 dakikasında sayı atamadı. Momentum Fenerbahçe'den yanayken Tanjevic ne hikmetse iyi giden beşi bozarak Green - Mrsiç ve Ömer Onan'ın back court oynadığı, Mirsad ve Vidmar'ın back court oynadığı acayip bir beşe döndü. Ergin Ataman ise doğru bir hamleyle Ender, Charles Smith ve faul problemine giren Kaya'yı kenara aldı. Kasun'un 5, Shumpert'in 4 numara oynadığı ve ön alanda fiziken Fenerbahçe'ye çok ters gelen Sinan Güler, Thornton ve Kerem Tunçeri beşini kullandı.

Hiçbirşey yapılamadığında bile Kerem Tunçeri alçak postta Green'in üzerinden post up oynadı. Fenerbahçe yardım getirdiğinde de boş adamı gördü ve bilhassa Sinan Güler üzerinden sayılar üretti Efes Pilsen. Tanjevic ikinci çeyrekteki geri dönüşün mimarı Emir'i hatırladı bu dakikalarda ve sahaya sürdü. Velakin savunmada Sinan ile değil Kerem ile eşleştirdi oyuncusunu. Green ikramiyesini bu defa Sinan işledi. Fenerbahçe alışılagelmişin dışında hatırı sayılır bir avantaj elde edebileceği 3. çeyrekte, koç Tanjevic'in kötü antrenörlüğü ve Ergin Ataman'ın da yerinde müdahaleleriyle Efes Pilsen karşısında 1 sayılık dezavantajla ayrıldı sahadan ve kenara da 56-51 geride gitti.

4. çeyrekte ise sahneye Fenerbahçe adına Semih ve Mirsad çıktı. O ana kadar SIFIR sayıyla oynarken 3 basket buldu boyalı alandan Mirsad. Efes Pilsen ise Shumpert - Smith ikilisiyle karşılık verdi ve maç bitime iki dakika kala 63-63 berabere duruma geldi.

Ve maçın kırılma anları. Semih başroldeydi. Smith'in kaçan serbest atışında ribaundu - kimilerince faul kokan bir pozisyonla - Kaya'ya kaptırdı ve akabinde hücum faul yaparak avantajı Efes Pilsen'e verdi. Maç Ömer Onan'ın serbest atışları sonrası 68-68 eşitliğe gelse de, 13 saniye kala verilen sportmenlik dışı faulle Efes maçtan galip ayrıldı. Seri henüz bitmese de Efes Pilsen büyük bir avantaj kazanmış oldu. Kendi sahanızda 2 maç kaybederek 2-0 geri düşülen bir seride 3 maç üstüste kazanmak ve öne geçmek psikolojik olarak büyük bir üstünlük.

Fenerbahçe oyun genelinde Efes Pilsen'den çok daha yüksek yüzdeli ettiği maçta 17 top kaybının kurbanı olurken, Efes Pilsen'in galibiyetinde başrolleri Thornton'un sustuğu bir günde Sinan ve Kaya paylaştı bana göre.

Doğrusunu söylemek gerekirse Efes Pilsen'de takım içi roller, oyuncu tercihleri daha belirgin durumda. Fenerbahçe'de ise durum tam tersi. Hala sahaya çıkacak ilk beş belli değil. Kim hangi rolü üstleniyor belli değil. Vidmar - Semih - Ömer ve Oğuz'dan oluşan uzun rotasyonunda kim ilk tercih, kim kimi ikame ediyor belli değil. Kısalarda da aynı durum mevzubahis. Tanjevic hala arayış içerisinde ve bu yüzden şu psikolojik motivasyona ve 12000 azmış seyirciye rağmen Abdi İpekçi'de kesin kazanır diyemiyorum.

Etiketler: ,

Los Angeles Lakers Şampiyon



Şu fotoğraf herşeyi anlatıyor, fazla söze gerek yok.

Eze eze yendiler Orlando'yu Amway Arena'da.

Tebrikler Şampiyon, Tebrikler MVP...

Etiketler: ,

Sportmenlikdışı Faul Kaosu




Basketbolun gündemi, TBL Final serisinin gidişatı bir düdükle, hatta düdükten sonra geciken el işaretiyle değişti. Fatih Söylemezoğlu yıllardır sıkça gösterdiği egosunu şu finalde de saklamak yerine ortaya çıkarmayı yeğledi. Basketbolu yakından takip edenler kendisini Efes Pilsen de dahil olmak üzere Banvit, Beşiktaş, Karşıyaka, Fenerbahçe gibi birçok kulübün istemediğini bilirler. Salon boşalttırmasıyla meşhurdur. Maç esnasında ettiği hakaretten daha sonra para cezasına çevrilmek üzere 2,5 aylık hapis cezası almaya gidecek kadar vukuatı olan, bir dönem çok uzun bir süreyle dinlendirilen bir hakemdir Fatih Söylemezoğlu. Şu maça da sadece son kararıyla değil maçın genelindeki kararlarıyla çileden çıkartmıştır. Hangi akl-ı evvel bu maça verdi anlamak güç.


Maç yazısı yazmayı isterdim ama son karar maçın önüne geçtiği için önce oradan başlamak lazım. Maç esnasında spiker, yorumcular ve hatta Fenerbahçe yöneticisi Nedim Karakaş da dahil olmak üzere herkes faul olup olmadığı üzerinde tartışıyor ve eğer faul varsa sportmenlikdışı faul kararı doğru dediler. Ben faulü tartışmıyorum, faul vardı ama bu sportmenlikdışı kararı tartışılır diyorum.

Neye göre tartışıyorum, FIBA'nın bu sezon başında yayınladığı oyun kuralları ve hakem yorumları kitapçığına dayanarak.

FIBA internet sitesinde de pdf olarak okunabilecek Resmi Basketbol Kuralları kitapçığında şöyle açıklanıyor sportmenlikdışı faul.
Art. 36 Unsportsmanlike foul

36.1 Definition

36.1.1 An unsportsmanlike foul is a player contact foul which, in the judgement of the
official, is not a legitimate attempt to directly play the ball within the spirit and intent
of the rules.

36.1.2 Unsportsmanlike fouls must be interpreted consistently throughout the game.

36.1.3 The official must judge only the action.

36.1.4 To judge whether a foul is unsportsmanlike, the officials should apply the following
principles:

• If a player is making no effort to play the ball and contact occurs, it is an
unsportsmanlike foul.

• If a player, in an effort to play the ball, causes excessive contact (hard foul),
then the contact shall be judged to be unsportsmanlike.

• If a defensive player causes contact with an opponent from behind or laterally
in an attempt to stop a fast break and there is no opponent between the
offensive player and the opponents’ basket, then the contact shall be judged to
be unsportsmanlike.

• If a player commits a foul while making a legitimate effort to play the ball
(normal play), it is not an unsportsmanlike foul.
Yine FIBA'nın Hakem Yorumları Kitapçığı kuralın detaylarını örneklerle bize sunuyor.
STATEMENT

When the ball is out-of-bounds for a throw-in and is still in the hands of the official or is already at the disposal of the thrower-in and at that moment a defensive player on the court causes contactwith a player of the team of the thrower-in also on the court and the foul is called, this shall be judged as unsportsmanlike.

Example 1:

A4 has the ball in his hands or at his disposal for a throw-in when B5 causes contact with A5 and a foul is called on B5.

Interpretation:

Because B5 is obviously not making any effort to play the ball and an unsportsmanlike advantage is gained by not allowing the game clock to restart. An unsportsmanlike foul must be called without a warning being given.

Example 2:

The ball has left the hands of A4 on the throw in when B5 causes the contact with A5 and foul is called on B5.

Interpretation:

Normal personal foul should be called unless the officials judge that the severity of the foul of B5 requires an unsportsmanlike or disqualifying foul to be called.
Bunları referans olarak koydum ve tamamını Türkçe'ye çevirecek vaktim de yok, sadece bize gereken kısmına ( bold yapılan yerler ) yazıda değineceğim.

Efes Pilsen - Fenerbahçe maçındaki duruma bakalım.

Son 13 saniye.

Skor 68-68

http://gelgidersin.blogspot.com/2009/06 ... 8-son.html

( Görüntüde 1:21 kala başlıyor pozisyon )

Thornton topu kenardan oyuna sokacak. Topu rahatça oyuna sokamaması için çizgi gerisinde Preldzic savunma yapıyor Thornton'a. Saha içerisindeki top alma/top aldırmama savaşında ekrana girdiği kadarıyla yüksek postta Ender ile Mrsic, 3 sayı çizgisinin gerisinde Mirsad ile Shumpert, boyalı alanın hemen dışında da Charles Smith ve Ömer Onan eşleşmiş.

Kıyasıya bir savaş var.

Top Thornton'un elinde.

Shumpert üç sayı çizgisinden içeriye, pota altında doğru katediyor. Mirsad takip ediyor Shumpert'i. C.Smith perdeleme için Mirsad'ın önüne geçmeye çalışıp Shumpert'e pota altında boş pozisyon yaratmak istiyor. O koridoru boşaltmak için de Ender de Shumpert hareketlenir hareketlenmez ölü bölgeye kat ediyor ve savunmacısı Mrsic'i de yanında götürüyor. Efes Pilsen'in daha önce de topu oyuna kenardan sokarken sıkça yaptığı bir set bu. Belli ki Ergin Ataman bu son 13 saniye için bu seti çizmiş.

Velakin C.Smith geç kalıyor perdeleme için. Shumpert Mirsad'dan kurtulamıyor. Hal böyle olunca topa en yakın olan Efes Pilsenli oyuncu C.Smith 5 saniye kuralının sebep olacağı top kaybını engellemek ve için dışarıya çıkıp top almaya gidiyor. Ömer geç kalıyor Smith'i takip etmekte ya da Smith erken davranıp Ömer'in bir adım arkasına geçerek avantaj sağlıyor. Ömer de gaflet anında yakalanıyor ve faulü istemsizce yapıyor.

Tanıma göre Ömer'in yaptığı faul Thornton topu oyuna sokmadığı için sportmenlikdışı faul ama örnek ve yorum bölümüne bakıldığında manzara değişiyor.

Örnek şöyle diyor;

Top A4 oyuncusunun elindeyken veya topu kenardan oyuna sokacakken B5 oyuncusu A5 oyuncusuna temasta bulunur ve B5 oyuncusu için faul çalınır.

Yorumda da şöyle diyor;

B5 oyuncusunun hamlesi açıkça topa olmadığından, ve maç saatinin başlamaması suretiyle sportmenlikdışı bir avantaj kazandığından uyarı verilmeden sportmenlikdışı faul çalınmalı.

A4=Thornton
A5=Charles Smith
B5=Ömer Onan

FIBA'nın yaptığı yorumdaki kilit ve esas cümle kazanılacak sportmenlikdışı avantaj. Bütün bu kıyamet o avantajdan ötürü kopuyor.

Ne o avantaj ?

Saatin işlememesi.

Saatin işlememesi kimin, nasıl avantajına olur ?

Oyunu geriden takip eden, mağlup durumdaki takıma.

Çünkü saat işlemesin ki var olan sürenin tamamı serbest atışların ardından yapılacak hücumda kullanılabilsin. FIBA bunu sportmenlik dışı bulduğu için ve yapılmasının önüne geçmek için bu durumlarda topu serbest atışlardan sonra savunma takımına değil hücum takımına veriyor.

Fenerbahçe mağlup mu peki ?

Değil. Maç berabere.

Ne avantaj getirir bu faul Fenerbahçe'ye faul hakkını halihazırda doldurmuşken ?

Hiç.

Neyin sportmenlikdışı faulü bu peki ?

Şu pozisyon aklı selim ile süzüldüğünde Fenerbahçe'nin saati durdurmasının kendi lehine getireceği bir avantajın olmadığını, o esnada herkesin işine konsantre olduğunu ve kimsenin rakibine faul yapmak için özel, kasıtlı bir çabası olmadığını ( bilhassa rakibin en iyi atıcısına ) ve faulün oyun içerisinde oluşabilecek bir hatadan, temastan kaynaklandığını anlayabilirdi. Normal faulle maçı devam ettirebilirdi hakemler ya da sezon içerisinde çokça yapıldığı gibi top oyuna girdikten sonra düdük çalabilirlerdi kurallara çok bağlı hakemlerimiz.

Böylece herşeye rağmen güzel giden seri katledilmez, insanlar delirmezdi. O berbat manzarayı görmez ve abuk sabuk demeçler duymazdık.

Olmadı maalesef.

Kına yaksın Fatih Bey.

Etiketler: ,