8 Ağustos 2009 Cumartesi

Inter 1 - 2 Lazio



Mourinho şanslı teknik adam. Elinde, defansif yetenekleri üst düzey olmakla birlikte, Avrupa'nın topla en iyi oynayabilen, oyunu forse edebilen, teknik kapasitesi en yüksek savunma dörtlüsü var. Maicon - Lucio- Chivu - Zanetti. Daha bunun Santon'u, Cordoba'sı da var. Gel gör ki; elindeki ortasaha rotasyonu tempolu ve güçlü olmakla birlikte bunlar kadar iyi tekniğe ve pas kabiliyetine sahip değiller. Topu çabuk çeviremiyorlar. Bu maçta tempoları da düşük olunca, fiziksel teması bir kenara koyarsak maç Brezilya Ligi maçından farksızdı 70 dakika.


Mourinho kafasındaki kenar adamlarını bir türlü bulamadı. Quaresma, Mancini, Obinna. Hepsi fıs. Sadece Balotelli var. Belki de bu yüzden Lazio karşısında 4 merkez ortasaha oyuncusuyla, 4-1-2-1-2 oynadı. İleri uçta Eto - Milito hattına yakın olan oyuncu Stankovic'ti. Zanetti de fazla çıkmayınca topu taşıyabilecek 2 adamı kaldı Inter'in. Maicon ve Eto'o. Zaten bu seviye için tekniği vasat olan bu ortasaha, karşısında oynatmayan ve tempoyu düşüren bir Lazio bulunca, üretemedi haliyle. Muntari'nin kaçırdığı pozisyon var ve bireysel zorlamalar var sadece.

İkinci devre ben 4-3-3 bekliyordum ama aynen devam etti Mourinho. Oyun birkaç bireysel zorlama dışında ortasahada kilitlendi. Lazio karambolden Matuzalem ile golü bulunca değişiklik aklına geldi Mourinho'nun. Değişiklik gerçekleşmeden Rocchi ile ikinci gol gelince, Mourinho 1 yerine 2 oyuncu sürdü sahayaç. Diskodan gelmiş gibi oynayan Motta ve çok pas hatası yapan Muntari'nin yerine Vieira ve Balotelli'nin oyuna girmesiyle 4-3-3 vardı artık sahada. 70 dakikayı çöpe atan Inter top oynamaya başladı bu değişikliklerden sonra. Eto'o ile de şık bir gol geldi. Hastayım böyle topları tavana vurabilen forvetlere. Son Suazo hamlesiyle de 4-2-4'e dönüp iyice yüklendi Inter. Pozisyon üretmeye ve Muslera'yı zorlamaya başladılar. Milito ile bulunan golün kural olarak iptali doğru ama böyle kaliteli bir son vuruşun da heder olmasına üzülmedim değil.

Süper Kupa kaçtı belki ama Mourinho'nun elindeki kadro çok önemli bir kadro. Eto'o adaptasyonunu sağlamış, Scudetto mücadelesinde zorlanacaklarını sanmıyorum. Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu içinse 2 net takviye gerekiyor. Quaresma ve Mancini dururken Suazo'nun kadroya alınıp oyuna sürülmesi, Mourinho'nun bu iki adamı sildiğini gösteriyor. Dolayısıyla kenara ve ortasahaya teknik olarak fark yaratacak ve temposu yüksek iki oyuncu şart. Ortasahaya Sneijder tam isabet olur.

Lazio'nun ne oynadığını anlamadım ama Zarate büyük topçu. Yazık oluyor bu çapsız takımda. Aynı şekilde kaleci Muslera da.

Çok beğendiğim spiker Aykut İnce'ye de bir haller olmuş Fox'a geçince. Kanal 24'te ondan Serie A ve Bundesliga maçlarını dinlemek keyifliydi. Bu sene Türkiye ve İtalya Süper Kupa finallerini berbat anlattı, olayları kaçırdı. Kendi yorumlarını fazla ön plana çıkardı. Milito ve Matias Delgado benzetmesi ile de yardı geçirdi.

Etiketler:

Evine Git Ronaldinho



Kaka gittikten sonra Milan'ın hücum hattı Pato ve yeni transfer Huntelaar ile birlikte Ronaldinho'ya emanet. Geçen sene berbat bir sezon geçirmiş, futbol yerine İtalya'nın sosyal hayatına kendisini daha çok odakladığı için çok eleştirilmişti. Berlusconi söz verdi ama Ronaldinho cephesinde değişen birşey yok. Hafta arasında Barcelona'nın Castelldefells bölgesindeki Casanova Kulüp'te sabahlamıştı. Dün de İtalya'da, Latino Americano festivalinde Dida ile birlikte gece geç saatlerde görülmüşler. Milan taraftarının morali zaten bozuk, umutsuz; bir de takımın en iyi 2-3 oyuncusundan birini böyle dağıtırken görünce sigortakar atıyor tabi. İmza almak yerine evine git, yatağına dön Ronaldinho tezahüratları inletmiş ortalığı. Akıllı topçu kalmaz orda. Ronaldinho ve Dida da kalmamışlar, eve dönmüşler. Leonardo'ya Tanrı sabır versin.

Etiketler:

7 Ağustos 2009 Cuma

İstanbul B.B. 1 - 1 Beşiktaş



Süper Kupa maçının ardından, Mustafa Denizli nükleer denemeler yapmazsa ligi sonuna kadar zorlar Beşiktaş demiştim. Denizli daha ilk maçtan başladı denemelerine. Savunma bu sene sanıyorum Erhan - Sivok - Ferrari - İsmail şeklinde devam edecek. Yeni bir yabancı transfer gelirse orta ikilideki iki yabancı stoperden biri İbrahim Toraman ile rotasyona girecek. Bu dörtlünün önündeki 3'lü ve hücum 3'lüsü konusunda ise Denizli kararsız görünüyor. Klasik 4-3-3 dizilişini bozmadı ama savunma hattı dışında tüm oyuncuların yerlerini değiştirdi. Süper Kupa maçında ilk 20 dakika Fenerbahçe'yi sol taraftan döven İsmail - Tello - Bobo üçlüsünü de bozdu. Tello'yu sağ iç olarak kullandı. Yerine Fenerbahçe maçında savunmanın hemen önünde, Alex'e yakın olarak oynayan Fink'i sol içe attı. İki ters ayaklı oyuncu, tanıdık bir Denizli stratejisi. Bobo'yu da kulübede tutup sol forvete Yusuf'u yerleştirdi. Ernst de savunmanın önündeki ilk oyuncuydu. İşe yaramadı bu değişiklikler. Zaten pas kalitesi düşük olan, genelde temposuyla dominant olmaya çalışan takımın hücumdaki organizasyonu tamamen bozuldu. Maçın başında Holosko'nun sağ çaprazdan attığı şut ve Ernst'in getirip Nobre'nin iyi vuramadığı top dışında, koca devre hiçbir şey üretemedi Beşiktaş. Sürekli çalan düdükler, düşen tempo ve Abdullah Avcı'nın geçen seneye göre zayıflayan ortasahası sebebiyle oyun uzun süre tıkandı. İki takım da yüksek toplar kullanarak birşeyler yapmaya çalıştı.

Müdahale ise su molasından sonra geldi. Mustafa Denizli takımın en iyi pas yapabilen oyuncusu olan Yusuf Şimşek'i savunmanın önünde oyun kuran önlibero olarak oynattı. Amaç, top kullanma sorunu olan Beşiktaş savunma ve ortasahasının verimliliğini arttırmak. Tello sol içe, Ernst sağ içe geçti. Fink de Yusuf'un boşalttığı sol forvete yakın oynadı. İşe yaramadı denilemez. Biraz kıpırdandı Beşiktaş, rakip sahada daha çok gözüktü ama üretkenlik yoktu yine. Derken Fink'in bireysel çabasıyla attığı gol geldi ama bu avantajı elinde tutamadı Beşiktaş. Tutabilseydi farklı olabilirdi. İbrahim Akın'ın attığı gol Ronaldo golüdür. Ernst'i pazara gönderip, Yusuf'a bacakarası yapıp, Ferrari'nin önünden çekerek nefis bitirdi.

İkinci devre Mustafa Denizli iki değişiklikle Fenerbahçe maçındaki tercihlerine döndü. Nihat'ı sağ forvete, Bobo'yu sol forvete aldı. Ortasahadaki üçlü de ortada Fink, sağında Ernst ve solunda Tello şeklindeydi ama verimsizlik devam etti. Nihat ve Bobo hiçbir şey vermediler. Bobo sonradan girdiği sürece oyuna katkı verebilecek gibi de durmuyor. Nihat sahada yürüyor. Hal böyle olunca, Beşiktaş kanat bekleri Erhan ve İsmail'in bindirmeleri ve ortasahadaki pas sorunundan ötürü sürekli savunmadan Nobre'ye uzun toplarla zorlamaya çalıştı rakibini. Beklerin orta kalitesi düşüktü, uzun toplarda da Mahmut ve Metin tandemini geçemediler.

Abdullah Avcı'nın ortasahası geçen seneden daha kötü. Birçok kontratak fırsatını yanlış tercihlerden ötürü başlamadan bitirdiler. Ve Beşiktaş'ın attığı uzun mesafeli topların ribauntlarını da toplayıp çabuk ve iyi kullanamadılar. Sylla yerine Nsumbu ile başlamamak hatadır. Eğer bunları yapabilselerdi galip gelebilirlerdi. Yapamadılar. Bu yüzden de sürekli ortasahasından oyuncu değişiklikleri yaptı Abdullah Avcı. Bu değişiklikler de fark yaratmadılar sahada. Beşiktaş'ın 70-75'ten sonra düşen fizik kalitesinden de İbrahim Akın yorulunca faydalanamadılar ve oyun beraberliğe bağlandı. Avcı'yı yine de İbrahim Akın - Tum ve İskenderli 4-1-2-1-2 cesaretinden ötürü tebrik etmek lazım. İbrahim Akın ve Mahmut sadece takımlarının değil maçın da en iyi iki oyuncusuydu.

Beşiktaş beraberlikle başladı lige. İstanbul Büyükşehir Belediye fobisi devam etti. Takımın hücum etme sorunu olduğu açık. Bu maç özelinde karambolde 6 pas civarında bulunan iki kafa şutu dışında çok net bir pozisyon yok. Barış Kupası'nda bu yana oynanan 5 maçta atılan gol sayısı da sadece 2. Hiçbiri de organizasyon sonucu gelen goller değiller. Yusuf'un yaratıcılığından da en fazla 45 dakika yararlanılabildiğini düşünürsek Beşiktaş'a muhakkak yaratıcı bir ortasaha oyuncusu şart ama 10,5 gibi değil. 8 - 10 arası bir oyuncu. Tello da sol forvette oynatılabilir böylece. Denizli yerinde olsam ve eğer 4-3-3 ısrarım sürecekse kenarlarda da oynayabilecek bir de santrfor isterim. Ama bunlar için en az 10 milyon € harcamaktansa 4-4-2 denemek daha akıllıca olacaktır. Beşiktaş'a en iyi gidecek diziliştir 4-4-2.

Etiketler: , ,

Platini ve Şampiyonlar Ligi



Şampiyonlar Ligi'nde bu sene ilk kez yeni statüye göre ön eleme turları oynanacak. Seri başı olmak yerine liginde şampiyon olup olamadığın önemli artık. Torbalar buna göre oluşuyor. Kuralardaki manzara ilginç. Şampiyonlar Ligi'nde gruplardan çıkmaya ve daha üst turlara oynayacak 8 takımdan 4 tanesi bu turnuvaya katılamayacaklar. Arsenal, Lyon, Celtic, Atletico Madrid, Panathinaikos, Fiorentina, Stuttgart, Sporting Lizbon. Yerlerine liglerinde aldıkları şampiyonluk ödülü olarak Salzburg, Maccabi Haifa, Ventspils, Zürih, Kopenhag, Apoel, LEvski Sofya ve Debrecen arasından 3 takım oynayacak. 4. takım ise sürpriz olmazsa Olympiakos. Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası'nın bile üzerinde görülen bir turnuvada, bu değişimden ötürü en az % 12.5 oranında bir kalite eksilmesi kesin. Platini'nin başkanlık için yürüttüğü seçim kampanyasında en büyük vaadlerinden biriydi bu. Bosman sonrası para kazanma kaynakları iyice kuruyan 5 büyük ligin dışında kalan liglerin kulüpleri, bu düzenlemeyle 0 çekseler bile sadece Şampiyonlar Ligi'nin katılım ve yayın gelirinden ötürü zenginleşecekler. Ama bu zenginlik bu kulüpleri 5 büyük ligin küme düşme adaylarına dahi yaklaşamayacakları bir zenginlik. Pastayı götürecek yine ligin babaları olacak. Zira Salzburg, Maccabi Haifa, Ventspils, Zürih, Kopenhag, Apoel, Levski Sofya ve Debrecen arasından gelecek 3 takımın rekabet gücü ve sürpriz yapma olasılığı diğer takımlara göre sıfırın dahi altında. Muhtelemen de averaj takımı olacaklar. Aslında Platini Şampiyonlar Ligi'nin kalitesinden biraz çalıp UEFA Avrupa Ligi'ni pazarlıyor. Başka birşey değil.

Üstelik bu sayede hem hiç parası olmayanlar küçük ama şampiyon kulüpler para kazanacak, hem de fikstürden ötürü çok hırpalanıp, çok yorulan büyükler daha az yorulup daha fazla kazanacak. Daha düne kadar UEFA ismini taşıyan kupanın da prestiji artacak. Olan Şampiyonlar Ligi'ne ve seyircisine oluyor elbette. Orda da önemli olan gruplar sonrası 1. tur diye düşünmüş olsa gerek Platini.

Aferin Platini (!)



Olympique Lyon (Fransa) - RSC Anderlecht (Belçika)

Celtic (İskoçya) - Arsenal (İngiltere)

Timişoara (Romanya) - VfB Stuttgart (Almanya)
Sporting Lizbon (Portekiz) - Fiorentina (İtalya)

Panathinaikos (Yunanistan) - Atletico Madrid (İspanya)
Sheriff (Moldova) - Olympiacos (Yunanistan)
Salzburg (Avusturya) - Maccabi Haifa (İsrail)
Ventspils (Letonya) - Zürih (İsviçre)
Kopenhag (Danimarka) - Apoel (Kıbrıs Rum kesimi)
Levski Sofya (Bulgaristan) - Debrecen (Macaristan)

Etiketler:

UEFA Playoff Turu



Fenerbahçelilerin anlamsız bir Guingamp korkusu vardı. Geçen sene 3. lige düşmekten zor kurtulan ve her zaman sürprizi bol olan, amatörlerin dahi final oynayabildiği Coupe De France şampiyonu olarak gelen kötü bir takımdan bahsediyoruz. Sion ile birlikte torbanın en zayıf takımıydı. İsviçreliler'in kabusu Galatasaray'dır. Grasshopper, St. Gallen, Neuchatel Xamax, AC Bellinzona ve 2 kez Sion. Bu kez Fenerbahçe ile oynayacak İsviçre takımı. İlk maç deplasmanda Fenerbahçe adına. Bu da olumlu bir gelişme. Rakipte bildiğim tek oyuncu Mpenza. Önder ve Bekir/Deniz arasında iş yapabilir ama en fazla Belçika Milli Takımı'ndaki yerini sağlamlaştırır. Turu geçer Fenerbahçe. Galatasaray bize ismini bilmediğimiz takımları tanıtmaya devam ediyor. Rakip, torbanın en zayıf takımı. Henüz 10 yıllık geçmişi dahi olmayan Lavadia Talinn. Galatasaray da zorlanmadan alır turu. Sivas'ın bekarları hariç sevinen yoktur Shakhtar eşleşmesine. Trabzon'un şansı Toulouse karşısında Sivas'a göre daha fazla ama Didot, Copoue, Sissoko, Berson gibi zengin ortasaha rotasyonuna, Gignac ve Larsen gibi sağlam bir santrfor düzeneğine sahip takıma karşı üstünlük kurmaları çok zor sanki. Yedekleri de Ganalı Mansare ve Brezilya'dan bu sene aldıkları 20 yaşındaki Luan.

Sion - Fenerbahçe
Galatasaray - Levadia Talinn
Trabzonspor - Toulouse
Shakhtar Donetsk - Sivasspor

Maçlar 20-27 Ağustos'ta.

Etiketler:

6 Ağustos 2009 Perşembe

Honved 1 - 1 Fenerbahçe



Turun ilk maçta alınmasıyla hedef olmaktan çıkan, seyircisiz ve maçın hemen başında atılan golle başlanan deplasmanda en fazla 45 dakika oyun disiplinini koruyabildi Fenerbahçe. Maçın sonunda kolla atılan bir golle de beraberlik çıktı Budapeşte'den. Denizli maçı da düşünülerek oyun bilhassa fizik olarak zorlanmamış olabilir. Hazırlık maçı kıvamındaki bir resmi maçta şablon ve oyun eleştirisi yapmak da fazla acımasız olur ama yine de bir Avrupa Kupası maçıdır. Ve daha ciddi olunmalı, ne olursa olsun bu maç kazanılmalıydı.

Hücum yönünde sıkıntısı yok takımın. Pozisyonlar üretildi ama Guiza geçen seneden kareler izletti. Bilica'nın atılmasından sonra ortasahanın göbeğinde oynayan Selçuk stopere, sağ açık Deivid de ortasahanın ortasına geçti. Sağ kulvar tamamen Ali Bilgin'e kaldı. Honved bu boşluğu zorladı, pozisyon üretti. Daha sonra sol açık Andre Santos sağa geçti. Bu kez de oyunu soldan forse edip pozisyon üretti Honved. Maçın hedef olmamasından ötürü Daum'un taşlarla bu kadar oynaması mazur görülebilir fakat macera aramak yerine mevkilerinin oyuncuları olan ve takıma da adaptasyonları şart olan Bekir ve Abdülkadir baştan denenebilirdi.

Maçtan alınacak yegane ders bu takıma stoper alınması gerektiği ve takım savunmasının iyileştirilmesi gerektiğidir. Böyle bir takıma karşı bile bu mevkideki kalite sorunu hissediliyor. Yazıyı bireysel bazda yaptığım birkaç gözlemle bağlayayım.

Andre Santos takım oyun disiplinine bağlıyken iyiydi. Goldeki vuruşunu Guiza örnek almalı. Zira maçta en az 3 kez benzer pozisyonu yakalamasına rağmen yapamadı böyle bir vuruşu. Bilica bence faul olmayan bir pozisyonda yanlış bir kararla atıldı. Ama böyle bir maçta Bilica'nın sonraki turu düşünerek daha tedbirli olması ve ayağını dahi uzatmaması gerekirdi o pozisyonda. Fenerbahçe'nin böyle bir takıma karşı 1 golle turu verecek hali yok. Cristian alışıyor, rakip kötüydü ama bu bir önceki maça göre Cristian'ın daha iyi olduğu gerçeğini değiştirmez. Oyunu iyi okuyor, tektopu iyi yapıyor. Fenerbahçe'nin oyununu hızlandırıyor. Ezbere de vurmuyor, yüksek yüzdeyle pas veriyor. Dikine de oynayabiliyor. Şimdilik tedbirli ama oyununu Avrupa'ya biraz daha adapte ederse box-to-box olabilir. Çok eleştirdiğim ve beğenmediğim Önder'i de bu maç beğendim. Ali Bilgin tam Anadolu takımlarına karşı duran top kazanma silahı. İki ayağını kullandığı ve iki tarafada çalım ve feyk atabildiği için bu tür takımlar karşısında çok faul alır. Bekte ise kademe bilmemesi ve yumuşaklığı sıkıntı yaratır. Bekir'de bir uğursuzluk var. Ne zaman girse oyuna gol yiyor Fenerbahçe. Bir stopere göre de fazla yumuşak. Biraz daha sert ve agresif olmalı.

Ve Volkan. Her zaman söylüyorum. Türkiye'de bir süre Türk kaleci antrenörü yasaklanmalı. Bu işi bilmiyoruz çünkü. Zorlamanın alemi yok. Volkan çok temel bir kalecilik nosyonunu dahi bilmiyor. Dışa kavis alan ve o yükseklikten gelen topa çıkılmaz. Volkan çıkıyor. Türkiye'nin en iyi ve milli kalecisi üstelik. TFF de hala yabancı kaleci antrenörü getirenlerden ekstra para talep etsin. Pes...

Etiketler: ,

Higuain & Gago



Xabi Alonso ile Real Madrid transferi kapadı. Artık zaman, başta Hollandalılar olmak üzere, eldeki atıl oyuncuları paraya dönüştürme zamanı. Şehrin diğer takımı Atletico Madrid'in iki Arjantinli Higuain ve Gago'yu istediğini yazmış Marca. Gago geldiği zaman ki görüntüsünün üstüne koydu ama Boca'da oynadığı zamanlar kendisine biçilen potansiyelin henüz çok gerisinde. Atletico Madrid geçen sene eleğe dönen Ujfalusi & Heitinga tandeminin faturasını Leo Franco'ya kesmiş olacak ki 33 yaşındaki Juanito'dan başka stoper almadılar. Kaleyi Asenjo'ya emanet ettiler. Şimdi o elek ikilinin önüne sert bir defansif ortasaha arıyorlar. Gago biçilmiş kaftan. Tam Atletico Madrid'in kalemi. Higuain ise Agüero'nun satılması durumunda düşünülüyor. Daha önce satılması gerekenler varsa da, Gago da iyi bir teklife karşılık vazgeçilebilecek oyuncu. Fakat Higuain'i satarsa büyük enayilik eder Real Madrid. Bu arada, kaç oyuncu var iki Madrid takımında da oynayan ?

Etiketler:

Bol Bol Wilshere



Profesör bu sene silbaştan yapıyor. Arsenal yine kabuk değiştiriyor. O değişimde takımın önemli parçalarından biri olacak Jack Wilshere. Zorla Emirates turnuvasını izlettirdi. Gazza'dan sonra gördüğüm en teknik, en sanatçı İngiliz ortasaha oyuncusu kesinlikle. Şansı da yaver gidiyor. Samir Nasri zaten yeni sezonun ilk 2 ayını kaçıracaktı. Rosicky de sakatlar listesine girdi. 6 hafta yok. Kendisi kapacaktı ama forma acele edip ayağına kadar geldi. Bol Bol Wilshere izleyeceğiz yeni sezonda. En azından ilk 3 ay.

Etiketler: ,

Corvino'nun Hesabı



Pantaleo Corvino İtalya'nın transfer gurularından, en iyi futbol direktörlerinden. Lecce'de görev yaparken Chevanton, Vucinic, Bojinov ve Ledesma'yı kazandırmıştı İtalya futboluna. Geldiklerinde sıradan, gittiklerinde değerini katlayan kalburüstüydü bu oyuncular. 2005 yılından bu yana Fiorentina için çalışıyor. Geldiğinde Fiorentina bir önceki sezonu 16. sırada bitirmişti. Corvino & Prandelli işbirliği ile Fiorentina son 4 sezonda 3 kez Serie A'nın dört atlısından birini Şampiyonlar Ligi'nin dışına itmeyi başardı. Kuzmanovic, Felipe Melo, Jovetic gibi oyuncular kazandırdı Fiorentina'ya. Ülke içinden de karavanası az. Semioli biraz pahalı kaçtı gibime geliyor ama Donadel, Gilardino, Vargas gibi transferler tam isabet. Hepsi Fiorentina'nın önemli oyuncuları durumundalar. Bu sene Felipe Melo'yu kaybettiler. Yerine birini koyamadılar. Geçen sezon Gilardino, Vargas ve Jovetic üçlüsüne 33 milyon € harcamıştı Fiorentina. Oyuncu satışından gelir yoktu. Bu sezon da yaprak kımıldamıyor. De Silvestri söylentisi var sadece. Felipe Melo'yu geçen seneye sayıp, bu sene Milan'ın içler acısı halini de düşünüp kemer sıkacaklar diye düşünüyordum. Oysa Corvino da Galiani gibi Real Madrid ateşinin küllerini bekleyenlerden çıktı. Lig gider bu kadroyla ama Şampiyonlar Ligi'nin değişen statüsünde rakibi hayli kazık olacak Fiorentina'nın. Farkındalar ve kura günü olan yarın iki transfer açıklayacaklar. La Nazione'nin yalancısıyım.

Etiketler:

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Batuhan Karadeniz Ne Olacak ?



Batuhan Karadeniz son birkaç haftadır Türk futbolunun yeni tiyatrosu. Akçeli bir oyun var sahnede. Figüranı da başrolü de bol. Gaziantep'e gitmeyeceğini açıklamasından sonra sahnede nelerin olacağını görmek zor ama hala devam eden bu tiyatronun arka planında neler olduğuna dair birkaç şey söylemenin tam vaktidir.

Bir kulüpte kalibresi ne olursa olsun bir futbolcunun ipini kesebilecek üç dinamik var. Başkan, teknik direktör ve taraftar. Batuhan'ın taraftarla arası iyi, Çarşı'nın özevladı. Fakat başkan ve teknik direktör ile ipleri koparmış durumda. Hem Yıldırım Demirören ve hem de şu an kulüpte bütün dizginleri tutan Mustafa Denizli istemiyorlar Batuhan'ı. Sebebinin bu ikiliyle yaşadığı diyalog olduğunu söyleyenler var. Aydın ve Serdar Özkan ile birlikte gece alemlerinde karıştığı bir vukuat olduğunu söyleyenler var. Dedikodu çok. Gerçek olan ise Batuhan Karadeniz'in istenmediği. Beşiktaş hem Türkiye sınırlarında hem de yurtdışında izleyeni ve isteyeni çok olan bu yetenekli ama haşarı delikanlıyı istemiyor. Elden çıkarmak istiyor.

İddiaya göre Batuhan'ı ülke içerisinde en çok isteyen kulüp Fenerbahçe. Mehmet Topuz krizi patlak verdikten sonra Fenerbahçe cephesi Batuhan'ın kontratındaki bir açığı hukukçularına incelettikten sonra oyuncuyla temas sağlıyor. Velakin Batuhan, amiyane tabirle Beşiktaş'a kazık atarak yetiştiği kulüpten ayrılmak istemediğini söyleyerek transferi kapıyor. Sözleşmedeki açık Batuhan'ın yaşı ile ilgili. FIFA kulüplere, 18 yaşın altındaki oyuncularla en fazla 3 senelik mukavele izni veriyor. Beşiktaş ise 2006 - 2007 sezonu öncesinde profesyonel yaptığı oyuncuya 3+2 yıllık bir kontrat imzalatıyor. Beşiktaş bu sezonun başında biten bu kontratı yenilemek yerine opsiyon kullanıyor. Büyük hata. Düzeltmeleri ise Batuhan'ın Fenerbahçe flörtü kulaklarına geldikten sonra gerçekleşiyor ve 3 yıllık yeni bir mukavele imzalıyorlar karşılıklı. Fenerbahçe meselesi geçici olarak kapanıyor böylece.

Aynı iddialar, Beşiktaş'ın, geçen seneyi Eskişehir'de kiralık geçiren ve performansıyla da konuşulmaya başlanan Batuhan için çizdiği projeksiyon Gaziantepspor odaklı olduğunu söylüyor. Geçen sezon ligin son virajında oynanan Gaziantepspor - Sivasspor maçında, Beşiktaş'ın Antep'e teşvik yolladığı konuşulmuştu. Teşvik benim meselem değil, doğruluğunu da bilmiyorum. İddiada benim merakımı cezbeden başka bir detay var.

Beşiktaş'ın bu sözkonusu kıyak karşısında Gaziantepspor'a Aydın Karabulut'u bonservisiyle birlikte bedelsiz ve Batuhan Karadeniz'i da bedel alınmadan kiralık olarak verileceği. Yıldırım Demirören aynı sektörde faaliyet gösterdiği ve aynı zamanda ihale arkadaşı olduğu bilinen Gaziantepspor Kulübü başkanı İbrahim Kızıl'a bu oyuncuları İsmail Köybaşı'ya karşılık söz veriyor. Bana gelen bilgide Aydın takası yok ama Batuhan Karadeniz meselesi doğru. Fakat bir farklılık var. Beşiktaş Batuhan'ı kiralık olarak değil tüm haklarıyla birlikte Gaziantep'e veriyor. Batuhan'ın önce Antep'e gidip sonra caymasının ve kişisel sorunlar diye geçiştirdiği olayın perde arkası bu. Batuhan Karadeniz tamamen Gaziantepspor'un oyuncusu olmak istemiyor. Şimdilik Batuhan'ın fendi Demirören'i yenmiş gibi. Kaynağın ismi, ünvanı ise bende kalsın. Sadece
Beşiktaş ile Gaziantep arasındaki İsmail protokolünü eline alabilecek yetkide birinin olduğunu bilmeniz kafi.

Mehmet Topuz konusunda etik naraları, oyuncu insiyatifi lafları havada uçarken; Beşiktaş'ın Fahri Tatan, Aydın Karabulut, Zapo ve Batuhan gibi kendi futbolcularına bunu reva görmemesi başka bir mesele ama Batuhan sorununun çözüleceğine dair ufukta birşey yok. Muhtemelen yurtdışı opsiyonları düşünülecektir ama yönetimin istememezliği kin boyutunda. Ve bir talip daha var. Fenerbahçe. Aziz Yıldırım kapanan defteri açmış durumda. Oyuncuyu hala istiyor, Daum da Köln'de görev yaparken kiralık olarak gündeme gelen ve çok beğendiği oyuncuya çok sıcak. Yıldırım Demirören ise Mehmet Topuz transferinde gerilen ilişkiler ve alacağı tepkiden ötürü persona non grata konumundaki oyuncusunu Fenerbahçe'ye vermiyor.

Perde nasıl kapanacak bakalım.

Etiketler: ,

Sakatlığa Göre Ceza



FIFA, UEFA, diğer konfederasyonlar ve ülke federasyonlarının kartlar ve cezalar konusunda, kasıta göre değişkenlik gösteren standart uygulamaları var. İngiltere Futbol Federasyonu FA kasıtın yanına karta sebebiyet veren faulün oyuncuya verdiği zararı da ekledi bu sene. Bilekkıran, kemikkıran, bağkoparan türden faullere verilecek ceza standardın çok üstünde olabilecek önümüzdeki sezon. Geçtiğimiz sezonlarda Arsenal'den Eduardo ve Hull City'den Craig Fagan'ın ayaklarının kırılmalarına neden olan eylemler 3'er maçla cezalandırılmış ve verilen cezaların üstüne epey spekülasyon yapılmıştı. Hayırlı olmuş futbol adına bu karar. Benzer önlemi İsmail Güldüren ve türevleri adına TFF'den de bekliyorum. Bu ligin artık iyice anlamsızlaşan sertliğinden bıktım usandım.

Etiketler:

Magath vs. Farfan



Güney Amerika'da iki tip futbolcu var. Evli ve ailesine düşkün olup mazbut yaşam sürenler; bekar ve daldan dala atlayıp, gecenin dibine vuran alemciler. Farfan ikinci grupta. PEru Milli Takımı'ndan biliyoruz. Magath bu işleri futbolcu sahada istediğini verirse umursamaz ama bu konu biraz çetrefilli. Bakmayın siz fotoğrafta Pazar sevişgenleri gibi durduklarına. Farfan arasında ilginç hadiseler yaşanıyor. Dünkü Almanca meselesi sonrasında bu kez de bira krizi patlak verdi. Schalke kupa maçında 4-0 yendi Windeck'i. Farfan grip olduğu ve kasığındaki sakatlık gerekçesiyle oynamadı. Magath ise maçın ardından oyuncusunun grip olmasına rağmen maçtan önce takım arkadaşlarıyla biraları yuvarladığını söyledi. İnce bir ayar daha gönderdi. Farfan menajerlik şirketi üzerinden 'bira içmem' dedi. Yalanın bini bi para. Farfan'a da biri Türk rakısını tanıtmalı. Gribe de iyi gelir, diş ağrısını da dindirir.

Etiketler:

Juan Figer ve Yeni Brezilyalılar



Televizyon ve yazılı basını daha çok takip ediyorum. Birkaç sevdiğim program hariç çok iyi bir radyo dinleyicisi değilim. Radyospor'da takip ettiğim bir program da yok. Kalite ve inandırıcılık sorunları var. Bilhassa da Fenerbahçe içerikli yayınlarında. Bugün bir blog okurundan e-mail aldım. Engin Verel, Fenerbahçe'nin yeni transferleri Andre Santos ve Cristian'ın transferlerinde Figer'in parmağı var, menajerleri Figer'in adamları demiş. Fenerbahçe'nin yumuşak karnı Juan Figer. Bunun iddia edileceği açıktı ve oyuncular transfer olduğunda Figer ile alakalarının olmadığını yazmıştım. Bir daha yazalım; Juan Figer ile Andre Santos & Cristian transferlerinin alakaları yok. Bu iddia yalan. İki oyuncu da Europe Sports isimli bir menajerlik şirketine bağlı. Merkezi Sao Paulo'da olan, ağırlıklı olarak Rus ve Yahudi sermayesini bünyesinden barındıran, bir çok ülkeden menajerle çalışan bir şirket. Juan Figer'in işlerine de artık hastalığı sebebiyle yardımcısı Christian bakıyor, para pul meseleleriyle de oğlu ilgileniyor bildiğim kadarıyla. Amatör bir takipçi olarak bunları ben bilebiliyorum. Radyospor ve Engin Verel bilmiyor. Saran Grubu'na bağlısınız, Sadettin Saran ile Aziz Yıldırım'ın arası açık ama böyle de aleni sallanmaz der ve bağlarım postu.

Etiketler:

Cosmos'un Çocukları



Gavin Newsham'ın çok keyifli bir kitabıdır Once In A Life Time. Gerçek Galacticos'u oluşturan New York Cosmos takımının tarihini anlatır. Gerçek Galacticos'tan kastımı şu fotoğraf o kadar güzel anlatıyor ki. Daha sonra anlaşma bozulsa ve Los Angeles Aztecs'e transfer olsa da, o sırada New York Cosmos'a imza atan adam Johann Cruyff. Pele sımsıkı sarılmış. Arkada 1970 Dünya Kupası'nın efsane sağbeki Carlos Alberto ve yanında Franz Beckenbauer. Onların sağında ortamı kesen adam, New York Cosmos kulübünün başkanı Ahmet Ertegün. New York Cosmos belki Dünya'nın en iyi takımı olmadı. Hatta bu oyuncular o zaman için emeklilik yaşı sayılan 30'larının başlarında geldiler Cosmos'a ama ortalama 5000 seyirciye oynayan takımı 42.000 kişi izlemeye başladı. Amerika gerçek futbolla tanıştı. Sebebi bu kare.

Etiketler:

4 Ağustos 2009 Salı

Xabi Alonso Real Madrid'de



Xabi Alonso ne Liverpool taraftarını ne de Benitez'i dinledi, gideceğim dedi ve gitti. Real Madrid az önce resmi internet sitesinden açıkladı transferi. Yarın sağlık kontrölünden geçip imzayı atacak Xabi Alonso. Marca'ya göre Liverpool'a ödenecek bonservis 30 milyon €. İngilizler bu rakamı pound olarak geçmişler. Xabi Alonso da senelik 4,5 milyon € alacak. Bir sene önce şimdi evlendiği nişanlısı su koyvermeseydi, 10-12 milyon € daha ucuza Fenerbahçe'ye satıyordu kifayetsiz Benitez bu oyuncuyu. Gaerth Barry aşkına üstelik. Şimdi Real Madrid'de Xabi Alonso. Real Madrid ortasahası Lass - Xabi Alonso göbeğiyle, öndeki CR9 - Kaka - Benzema/Raul hattını taşıyacak düzeye erişti artık bana göre. Barcelona'ya da gerçek bir rakip oldular böylece. Liverpool taraftarları da bu pankartı sandığa kilitlesin ya da çıtır çıtır yaksın.

Etiketler:

Dersimiz Almanca


Türkiye'de yabancılar iyi para kazanıyor. Krallar gibi yaşıyor, yıllarca kalmalarına rağmen de iki Türkçe cümle kuramayıp ülkelerine geri dönüyorlar. Vatandaş olan ve milli takımda oynayan Mehmet Aurelio'nun bile ağzından doğru dürüst Türkçe bir cümle duymadım. Nobre ve Uche'den de. Türkçe öğrenen yabancı yok mu ? Var tabi, Anadolu'da oynayan yabancılar bülbül gibi Türkçe konuşuyorlar. Ama İstanbul'a geldiklerinde yanlarına tercüman veriliyor. Youla ve Vederson gibi. Çözebilmiş değilim. Bu dil konusunda en büyük sorunu da motivatör teknik adamlar yaşıyorlar. Aragones gelirken dahi buna işaret etmişti. İspanya Milli Takımı'nın tüm oyuncuları Aragones ile aralarındaki iletişimin mükemmelliğinden bahsettiler. Aynı Aragones'e ayrıldıktan sonra Fenerbahçe futbolcuları iletişim kuramıyor dedi . Kuramaz tabi. Türkçe bilenler İspanyolca bilmiyor, İspanyolca bilen Türkçe bilmiyor. Brezilyalıları motive etmek ise havanda su dövmekten farksız. Daum şanslı neyse ki, konuştuklarını vücut diline yansıtabiliyor. Felix Magath da Daum gibi ama vücut diliyle yetinmiyor. Güney Amerikalılar'ın tek kelime Almanca anlamıyor ve konuşamıyor olmalarından şikayetçi. Farfan, Grossmüller ve Vicente Sanchez'in durumunu utanç verici olarak nitelendirdi ve Almanca öğreneceklerini söyledi bugün basına. Haftada iki gün Almanca kursuna gidecek bu oyuncular. Türkiye'nin de bu kararlılığa ihtiyacı var. Felix Magath'tan kursa devam etmeyenleri ya da dili kıvıramayanları kadrodışı bırakmasını bekliyorum ayrıca. Go Magath...

Etiketler:

Napoli'nin Galası



Aurelio De Laurentiis ünlü bir prodüktör. Sinema'dan sonra en sevdiği şey ise Napoli. Kulübe aktardığı maddi kaynak ve o kaynağı verimli kullananan futbol direktörü Pierpaolo Marino sayesinde Napoli Serie A'ya döndü. Şimdi daha fazlası için çalışıyorlar. Lavezzi ve Hamsik başta ellerindeki değerleri korumayı başardılar. Üstüne de Quagliarella, Cigarini, Hoffer, Zuniga, Campagnaro, De Sanctis gibi önemli takviyeler yaptılar bu sene. Başkan prodüktör olunca, sezon açılışı ve tanıtımı da farklı oluyor tabi. Anlışanlı bir gala düzenlediler Costa Concordia'da. Tiyatrosundan yüzme havuzlarına, F1 simülatöründen tematik bar ve localarına süperlüks bir gemiden bahsediyoruz. Başkan'ın kendisi helikopterle indi limana. Oyuncular da sürat tekneleriyle denizden yaklaşmışlar. Çok güzel. Florentino Perez'i dahi kıskandıracak orjinal bir açılış. Fakat reji koltuğundaki Donadoni yavanlaştırıyor, sıradanlaştırıyor bu güzelliği. İyidir Napoli, severim. Taca çıkan biz oluruz umarım. Zuniga'yı da dikkatli izlemek lazım. Siena'ya gittiğinde yazdıklarımın arkasındayım.

Etiketler:

Michel Salgado



Guti, Raul, Casillas, Salgado. Real Madrid'in son 10 yılının 4 önemli İspanyol oyuncusu. Aynı zamanda mevcut kadroda kazanılan son Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu yaşamış 4 adam. Salgado bu dörtlünün arasında en az konuşulan, kimilerine göre de uzun süre Lorenzo Sanz'ın damat kontenjanından formayı kapan oyuncuydu. İspanyol'dan çok İtalyan bir bek gibiydi. Son seneleri bir kenara, benim beğendiğim bir bekti. Salgado bundan böyle Real Madrid oyuncusu değil. Ramos ve Arbeloa'dan fırsat bulup top oynaması zaten çok zordu, 3 milyon € tutan tazminatını verip bavulunu topla dediler. Yarın 15:00'te basın toplantısı var. Bernabeu Kupası'nda oynanacak Milan maçında da seyircisine veda edecek. Michel Salgado 33 yaşında.

Etiketler:

Lazio ve Bayrak Oyuncular



Nasıl baktığınıza göre değişir ama benim algımda, birkaç istisna hariç, bayrak oyuncu; yetiştiği ya da genç yaşta geldiği kulüpte futbolunu büyüten ve orada kaptan olarak bırakan oyuncudur. Tüm benliğiyle o kulübe aidiyetini gösteren oyuncudur. Totti, Del Piero, Puyol, Casillas, Giggs gibi. İstisnaları da Türkiye'den Lefter, Can Bartu, Metin Oktay gibi oyunculardır. Derin bir mazisi olan, kulüp ya da taraftar olarak kendine özgü bir kültür geliştirmiş her camiada bu tür oyuncular var. Lazio da o kulüplerden biri ama altına bir bayrak oyuncu yazamıyorum. Son 10 sezonda 7 farklı kaptanı var Lazio'nun. Favalli, Nesta, Giannichedda, Liverani, Oddo, Zauri ve Rocchi. Bunların içinden Favalli ve Nesta bayrak oyunculuğa en yaklaşan oyunculardı ama şimdi sorsan hain derler. Paolo Negro ve Di Canio'yu ise hepsinden çok severler. Lazio - Roma derbisinde Roma tarafı Lazio'nun bu yarasına hep tuz basar. Lorenzo De Silvestri taraftarın içindeki bu ukdeyi sonlandıracak yegane oyuncu kadrodaki. Lazio altyapısından yetişmiş. İtalya Milli Takımı'nın her yaş grubunda oynamış. 2007 yılında hayatını kaybeden taraftar Gabriele Sandri'nin de yakın dostu. Sandri için adalet isteyen Lazio taraftarının arasına da bilfiil katılmıştı. Hem oyuncu kalitesi hem geçtiği süreç, hem de kulübe bakışı onu adım adım bayrak oyunculuğa itiyor. Taraftar için paha biçilemez bir değer ama Lazio için 8 milyon € getiren alıp götürebilir De Silvestri'yi. Seneye büyük ihtimalle Fiorentina formasıyla izleyeceğiz.

Etiketler:

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Yıldız Futbolcu Oleguer



İçi boşaltılan futbol tabirleri diye bir liste yapacak olsam bir numaraya "yıldız futbolcu" yazarım. Eskiden az çok kestirebilirdik kim bu ülke şartlarında yıldız kim değil, ama artık tanımlanamaz bir hal aldı. Roberto Carlos da yıldız Vederson da. Bir futbolcu üç büyüklerde oynuyor ve kafa kağıdında Türkiye yazmıyorsa, ambalajı otomatikman yıldızlı geliyor. Josico ya da Carrusca kadar da patlak çıkmadığı takdirde de bu algı devam ediyor. Yine de bu kadarını beklemiyordum. Az evvel gazeteleri okurken Galatasaray ile Oleguer flörtüne denk geldim. Oleguer'in de başına "yıldız futbolcu" tabirini eklemişler. Bana kalsa, Oleguer'e bırakın 'yıldız'ı, 'futbolcu'yu dahi çok görürüm. Hepsini geçtim, Kemalettin gibi adam bu Oleguer. Sadece oyuncu kalitesi olarak değil, saha dışındaki insan profiliyle de en son yıldız denilecek topçu. Şaştım kaldım. Umarım bir gün bulurum bu 'yıldız futbolcu' ısrarını rasyonel olarak açıklayabilecek birini.

Etiketler:

Perez Korkusu



Futbolcuların futboldan ne kazandıklarını, en fazla ödenen oyuncunun kim olduğunu hala çözebilmiş değilim. Sürüyle liste var ortada. Her biri birbirini yalanlıyor.Messi'nin Barcelona'da en çok kazanan oyuncu olduğunu, bunun Ibrahimovic'in gelisine rağmen değişmediği yazılmıştı Eto'o-Ibra takasında. El Mundo Deportivo'nun bugünkü haberinde Ibrahimovic'in 1,000,000 € daha fazla kazandığı ve Barcelona'nın Messi'nin menajeri ve babası olan Jorge Messi ile önümüzdeki hafta yeni bir kontrat için görüşme yapacağını yazılıyor. Beni ilgilendiren kısım Messi'nin alacağı değil, kontratındaki serbest kalma bedelinin arttırılacak olması. Messi'nin şu anki kontratında yazan serbest kalma bedeli 150.000.000 €. Bunu ancak Florentino Perez öder. Messi için Figo değil diyorlar da, Barcelona ne olur ne olmaz deyip bu bedeli 300'e çekmeyi düşünüyor. Ibrahimovic + 50 demek bu. Futbol çıldırdı iyice.

Etiketler:

Football Dream Factory



Football Dream Factory şahane bir gençlik projesi. Dünya'nın her yerinden, 16 yaş altında olan ve futbolcu olmak isteyen gençler yeteneklerini görüntüleyip, oyuncu profili oluşturduktan sonra videolarını bu siteye yüklüyorlar. Para, pul talepleri yok. Adaylar önce sitedeki kullanıcıların, daha sonra Luiz Felipe Scolari ve Figo başta birçok profesyonelin süzgecinden geçiyorlar. Gerçekten iyilerse projenin profesyonel partnerleri olan Inter, Valencia, Sporting Lizbon, Gremio ve Al-Hilal kulüpler tarafından desteklenme şansları var. Şimdi çocuk olmak varmış...

Etiketler:

Sezon Öncesi



Pestil çıkarmanın antrenmancası.

Etiketler:

Çin İşi Lazio



Lazio formasında göğüs reklamı yok bu sene. 8 Ağustos'ta Inter ile Pekin'de oynayacakları İtalya Süper Kupa finali içinse özel bir anlaşmayla fotoğraftaki görseli kullanacaklar. Roma şehrinin turizm ofisiyle ortaklaşa aldıkları bir karar. Çin halkına "Roma sizi bekliyor "diyorlar. Dünya'nın en çok turist çeken şehirlerinden birini her fırsatta tanıtmaya devam ediyor İtalyanlar. Bizim formalar bu sene reklam kuşağı gibi ama sezon öncesi, devre arası hazırlıkları ve Avrupa kupası maçları için yurtdışında cirit atıyor kulüplerimiz. Bundan ne kadar faydalanılabileceğini işin profesyonelleri daha iyi bilirler ama merak ediyorum; İstanbul'un belediyesinin, turizm bürolarının hiç aklına geliyor mu bu fırsatları kullanmak ?

Etiketler:

Türkiye ve FIFA



TFF Süper Kupa maçının ardından Mahmut Özgener'i dinledim. Kupa'nın neden Almanya'dan Türkiye'ye alındığı sorusuna yanıtı FIFA oldu. Üstelik Almanya da istemiyormuş TFF Süper Kupa finalinin kendi ülkelerinde oynanmasını. Bizim gibi ligini ekonomik olarak yurtdışına pazarlamaya çalışan ve Süper Kupa finalini yurtdışına taşıyan bir ülke daha var. İtalya'da Süper Kupa finalini yurtdışında oynatmayı seviyor. Daha önce Libya ve New York'ta oynatmışlardı. Bu kez adres Çin. FIFA'nın sözü sadece bize mi geçiyor, yoksa Çin FIFA ülkesi değil mi ? Almanya istemiyorsa bu finali, Türk nüfusunun yoğun olduğu bir sürü Avrupa ülkesi var. Oralarda oynatılabilirdi pekala. Mahmut Özgener aynı FIFA gerekçesini ligin erken başlayacak olması için de kullanmıştı. Aynı FIFA sorusunu İtalya ve İspanya Federasyonları için de soruyorum. Bana kalırsa TFF fena halde pasifliğini FIFA'nın arkasına saklanarak örtmeye çalışıyor.Cemal Ersen'lik konu aslında...

Etiketler: ,

Fenerbahçe 2 - 0 Beşiktaş



Ankara'da bu maçlar çekilmiyor ama Olimpiyat Stadı'na göre evdeki HD televizyon daha evla. Bu maçta reklamın çözünürlüğünü netleştirdik ama sezonun devamında takımlar gibi yayın da değişecek, güzelleşecek. Ayrılmaz bir ikili olacağız kesinlikle Toshiba ile. Bugün 2 de misafirimiz vardı, 4 kişi olduk. Emre a.k.a. Tardini ve arkadaşı Bülent ile birlikte sözleşmiştik. Salih a.k.a. Noat Samisa da davetliydi ama gelmedi İstanbul'dan tabi. Maç öncesi sofrayı kurduk, Bulgar'ın Mastika'sını açtık. Erik rakısı tatlımsı. İçimi misafirlerin sohbetiyle daha da bir hoş ve rahat ama çok susatıyor. % 7 ekstra alkolün farkı deyip maça geçelim.

Derbi öncesi analizinde forvetleri Holosko hariç hiç konuşmamış, kanat beklerinin ve ortasahanın üzerinde durmuştum. Ortasahaların yarattığı fark beni pek yanıltmadı. Beşiktaş ortasahası maça sert bir presle başladı ve maçın ilk 20-25 dakikasında daha dominanttı. Bunun geri planında iki ince detay, Mustafa Denizli'nin 200 yaşında da olsa vazgeçmeyeceği adam markajı ve Yunus Yıldırım var. % 100 değildi ama Fink neredeyse Alex ile adam adama oynadı. Alex'in etkisini düşürüyor bu yakın markaj. Aynı Alex bir de başka hakemlerden çok rahat alacağı 1-2 faulü, Yunus Yıldırım'ın oyuna bakışı yüzünden alamayınca hepten sahadan silindi. Fenerbahçe'nin pas yeteneği yarı yarıya düştü ve Beşiktaş oyunu Fenerbahçe yarı sahasında oynadı bu bölümde. İlginç olan şey Beşiktaş'ın bu baskının sonrasında bu ortasahayla gösterdiği teknik beceriydi. Ernst görülmedik şekilde oyuna girdi. Erhan Güven ile pek uyumlu olmasalar da Yusuf ile iyi anlaştılar ve ince işler yaptılar. Ama o bölgede karşılarına çıkan Emre - Vederson - Bilica üçlüsü yüzünden pek sorun yaşatamadılar Fenerbahçe'ye. Bilica'nın maceraperestliğinden doğan tehlikeyi kollektif bir Beşiktaş oyunu olarak görmediğim için saymıyorum.

Oysa sol tarafta İsmail - Tello - ve - Sanlı Sarıalioğlu'nun sol açıkta gördüğü için muhtemelen Mustafa Denizli'nin kulaklarını Tigana misali çınlattığı - Bobo ile iyi pas trafiği kurdu Beşiktaş. Hem kısa, hem uzun. Kazım Honved ve muadilleri karşısında Cristiano Ronaldo; ama şu maçta Yusuf kadar azmi yoktu. Cristian da etliye sütlüye pek bulaşmayınca Gökhan ve stoper tamamlayıcısı Önder zor dakikalar yaşadılar. Gökhan hücuma da çıkamadı bu yüzden ama o madenden sadece tek net pozisyon üretebildi Beşiktaş. 20. dakikada Tello'nun arka direğe kestiği topta Yusuf'un kafası direkten döndü.

Fenerbahçe hücumda yokları oynarken bu atağın dönüşünde Guiza ve Alex'in ayağından maçın en önemli pozisyonlarından biri değerlendiremedi. 1 dakika sonra atılan kornerde Kazım'ın egzotik vuruş denemesinden ötürü bir golden daha oldu Fenerbahçe. Yine de sıkıntılı geçen ilk 20 dakikadan sonra oyunu dengelemiş görünüyordu. Holosko demiştim maçtan evvel. Sürat tehdidi dahi Vederson'u hücuma çıkartmamaya yeterdi ama o bölgede Yusuf oynayınca Vederson rahatladı. İleri çıkmaya başladı. İlk hamlesinde kestiği gollük topa Alex dokunamadı. İkinci de Emre ile verkaça girip, cezasahasında kendisine pozisyon hazırladı. Üçüncü de Andre Santos'u pozisyona soktu. 26 ve 33. dakikalar arasında yani 7 dakikada oldu bunların hepsi. Fenerbahçe açısından kötü gözüktüğü bir oyunda rakibin zaaflarından faydalanabileceğini, en azından o zaafı zorlayabileceğini göstermesi açısından önemli bir detay bu.

İkinci devreye Mustafa Denizli değişiklikle başladı. Yusuf - Nihat değişikliği teorik olarak doğru gözükse de Beşiktaş'ın oyununu olumsuz etkiledi. Nihat'ın fizik gücü şu haliyle Yusuf'tan kötü ve atakların olgunlaşmasına imkan vermeyen bir şut egosu da var. Buna Beşiktaş'ın ilk devrede uyguladığı presten ötürü düşen genel kondüsyonuyla yumuşayan ortasahası ve Fenerbahçe cephesinde Cristian'ın insiyatif almaya başlaması eklenince; ikinci devre hakimiyet el değiştirdi. Fakat Fenerbahçe tıpkı ilk devredeki Beşiktaş gibi bu oyunda hakettiği pozisyonları üretemedi. Maç sıkışmışken kazanılan frikikte Sivok kilidi çözen adam oldu. Alex sıfır katkıyla oynadığı oyunda golle tanıştı. Denizli'nin Holosko ile forveti dörtleyen ama ortasahayı bir kişi eksilten hamlesine, Daum'un karşılığı Kazım - Deivid değişikliği oldu. Bu hamlelerin sonucunda Fenerbahçe daha iyi pas yaptı ve ritmini iyice buldu. Cristian - Guiza - Alex işbirliği maça noktayı koydu. Fenerbahçe sezona kendisi adına güzel ve moral veren bir başlangıç yaptı.

Sezon başında ve Olimpiyat'ta oynanan bir maça göre beklentilerim kalite, tempo ve mücadele olarak karşılandı diyebilirim. Beşiktaş daha iyi bir takım olmuş ama rakipleri de daha güçlü. Beşiktaş eğer Mustafa Denizli'nin nükleer denemelerine kurban gitmezse bu sene de ligi sonuna kadar kovalar. Stoperleri dışında Fenerbahçe'nin elinde çok kaliteli ve bana göre ülkenin en geniş kadrosu var. Yenilenmiş ve kararlı bir Daum ve alışık olduğu bir diziliş de cabası. Fenerbahçe'nin önünde güzel bir gelecek var. Andre Santos ve Cristian benim güvendiğim oyuncular. Bugün beğenilmiyor olmaları çok önemli değil. Henüz 15 gündür Avrupa'da oynuyorlar. Hergün artacaktır performansları.

Maçın adamı da Bilica'dır. Hayalkırıklıkları Sivok ve attığı 2 gole rağmen Alex. Yunus Yıldırım gitsin gardiyanlık yapsın. Bülent Korkmaz'a konuşmak zorunda olmadığı bir iş dilerim. Dos Santos diyen spikeri de gözlerinden öperim.

Etiketler: ,

2 Ağustos 2009 Pazar

Derbi Öncesi


Foto Credit: Sabah

Yeni adı TFF Süper Kupa olsa da, statüsünün geçmiş yıllarda oynanan Cumhurbaşkanlığı Kupası'ndan farkı yok. Devam niteliğinde bir organizasyon. Beşiktaş ve Fenerbahçe oynayacaklar. Derbilerin sonucunu kestirmek futbolun en büyük ama en doğru klişelerinden biri. Hele de iki takımın teknik adamları Mustafa Denizli ve Christoph Daum ise bu bilinmezlik daha da artıyor. Sürprizi ve farklılığı seven teknik adamlar. Bu yazı da sonucu kestiremeyecek ama iki takımın sezon öncesi hazırlıklarını referans alarak sahada neler olup biteceğine dair manzaraya ışık tutabilir.

Fenerbahçe'yi sadece Beşiktaş'tan değil Türkiye ligi takımlarının tamamından ayıran iki büyük saha içi faktör var. Gökhan Gönül ve Roberto Carlos gibi her dizilişe olanak sağlayan, Türkiye ölçülerinde emsalsiz iki komple beki ve son 5 sezondur oyunun hücum tarafında en büyük farkı yaratan oyuncu olan Alex. Bu akşam ki maçta bu üç oyuncudan biri kayıp, adelesindeki yırtıktan ötürü Roberto Carlos oynamayacak. Bunun Fenerbahçe'yi nasıl etkileyeceğini analiz ederek başlamak lazım.

Sol açık mevkiine yapılan Andre Santos transferinden sonra Fenerbahçe'nin hazırlık maçlarında görüldü ki, bu kanat Uğur ya da Vederson alternatiflerine göre Roberto Carlos ve Andre Santos ile kısa sürede çok büyük bir uyum yakaladı. İki oyuncunun da bek oynamayı bilmesi, yer değiştirerek oynayabilmeleri, ters kademe sezgisi ve hücumdaki yetenekleri sayesinde takımın hücumdaki motoru yeni sezonda bu bölge olacak. Daum, Honved maçında Roberto Carlos sakatlandıktan sonra Andre Santos'u beke çekip, önüne Deivid'i koymuştu. Bu hamleden sonra ilk 15 dakika boyunca rakibini soldan döven Fenerbahçe'nin hızı kesilmiş, Andre Santos etkisizleşmiş, akınların yönü sağ taraftaki Gökhan Gönül ve Colin Kazım ikilisine kaymıştı. Beşiktaş maçında da aynısını mı yapacağını bilemiyoruz ama gazetelerin verdiği kadrolarda Andre Santos'un önde, Vederson'un ise arkada oynayacağı yönünde bir birleşme var. Bunun Fenerbahçe'ye iki önemli getirisi var. Andre Santos belki Roberto Carlos ile anlaştığı kadar anlaşamayacak Vederson ile ama önde oynayacağından ötürü çalım, dripling, pas ve şut gibi iyi yaptığı işlerle, hücumda optimum katkıyı sağlayabilecek Fenerbahçe'ye. O imkanı bulacak en azından. Vederson'un defansta ne getireceğini ise Beşiktaş'ın ne üretebileceğine bakarak tartmak daha doğru.

Beşiktaş'ın hazırlık maçlarında da vazgeçmediği 4-3-3 dizilişinde sağ taraftaki üçlü blok genellikle Erhan Güven - Fink - Holosko şeklinde oluştu. 3'te 2 yeni oyunculardan oluşsa da tempolu, hızlı ve fizik olarak güçlü bir üçlü bu. Bilhassa en önde oynayan Holosko driplingi ve sürati sayesinde oyunu çok önde oynayan Roberto Carlos'un başına bela olabilirdi. Sol stoper oynayan Bilica'yı da birebir yakalama şansı daha fazlaydı. Bilica'nın Önder'den uzaklaşacak olması da zincirin devamında Yusuf, Bobo ya da ortasahadan gelecek trailer oyuncuya önemli fırsatlar doğurabilirdi. Savunmasına daha yakın oynayan Vederson bu avantajları törpüleyecektir. Ve o bölgeye gelecek Emre yardımıyla birlikte, bu yapıda Beşiktaş'ın sağ taragından etkili olabileceğini düşünmüyorum teoride. Pratikte ise Vederson düşük zekası ve oyundaki dalgınlıklarıyla meşhur bir futbolcu. Herşey beklenir. Eğer Daum bu bölgede Vederson yerine Andre Santos'u çeker, önünde de Uğur ya da Deivid ile oynarsa Fenerbahçe hem savunmada hem de hücumda kendisine ket vurmuş olur. Üstelik fizik olarak da düşer oyundan. Maçı baştan çöpe atar. Anadolu takımlarına denenebilir ama kupa finalinde Beşiktaş'a karşı değil.

Beşiktaş tarafında ise İsmail'in ne yapacağı merak konusu. Tam saha dergisindeki röportajında 10 numaradan bek olarak evrildiğini ve atık oyununu beke uyarlamaktan zevk aldığını, yerini yadırgamadığını söylüyordu. Bu işi Antep'te iyi yapabildiğini gösterdi. Topa olan yatkınlığı ve hücum katkısı sayesinde de daha ligdeki ilk yılının ardından okkalı bir bedelle Beşiktaş'ın yolunu tuttu İsmail. Benim gözümde en büyük eksikliği ikili temaslardaki zayıflığı ve 90 dakikadaki temposunun büyük iniş çıkışlar göstermesi. Denizli tecrübeyi sever ve bu kadar güçlü bir geleceği olan oyuncuyu böyle bir derbide heder etme riskini göze almaz. Ben bu maçta İbrahim Üzülmez'in oynayacağını düşünüyorum. Oynamazsa ve İsmail sahada olursa, önünde de birinci tercih olan Yusuf oynarsa Fenerbahçe zaten Gökhan ve Kazım ile her yönden daha baskın olduğu bu bölgede ipleri iyice eline alır diye düşünüyorum.

Ortasahaya yani
oyunda genel olarak dominasyonu kimin kuracağını belirleyecek bölgeye gelelim. Ernst - Fink - Tello üçlüsü çok değerli ve 4-3-3 dizilişi için kadrodaki en ideal üçlü. Barış Kupası maçlarında Sivok ve Ferrari ile birlikte Beşiktaş'ın en oturmuş bölgesi olarak gözüme çarptı. 4-3-3 şablonun kitabını yazmış Porto karşısında bilhassa çok etkililerdi. Fenerbahçe maçında karşılarında Alex - Emre - Cristian üçlüsünü bulacaklar. Çok daha pasör, çok daha teknik, çok daha hücumcu bir üçlüye sahip Fenerbahçe ama Ernst - Fink - Tello tempo ve fizik kalitelerinin yanı sıra daha dengeli ve defansif olarak da daha üstünler. Fenerbahçe'nin hazırlık maçlarında baya aşama kaydettiği tek top organizasyonunu bozarak, pas bağlantılarını keserek; Fenerbahçe'yi geriden beklerin ve Bilica'nın atacağı ters toplara ve uzun menzilli şutlara mahkum edebilir, topallaştırabilir Beşiktaş.

Ki Beşiktaş'ın oyundaki ilk amacı da bu olmalı. Teknik olarak becerilemezse bile,
sertliğe prim tanıyan ve kart göstermeyen hakem ünvanlı Yunus Yıldırım'ı kullanabilir pekala. Bilhassa maçın başında ortasahada, tehlike hunisinin dışındaki bölgelerde yapılacak faullerle Fenerbahçe'nin oyun oturtmasını engelleyebilir Beşiktaş. Maçın kaderi ve Beşiktaş'ın hücum üretkenliği de buna bağlıdır kanımca. Tabi Denizli şapkadan tavşan çıkarmayı deneyip İnceman'ı ortasahaya monte etmez ve Tello'yu sol fervete atmazsa...

Hülasa, Fenerbahçe ortasahada oyununu oturtursa kanatlarını da canlandırır. Dominasyonu kurar, Beşiktaş'a kontradan başka çare bırakmaz. Sadece savunmakla kalır. Fenerbahçe kanat oyunu sayesinde Türk kalecilerin ve Rüştü'nün en büyük zaafı olan yan toplardan ya da ribauntlarından gol bulabilir. Aksi durumda da Beşiktaş en uçtaki Nobre'yi duvar olarak kullanarak Önder'in bütün zaaflarından faydalanır, çıkarken kapılacak toplarla Bilica ile Önder'in arasında sürpriz oyuncular sokabilir ve Volkan Demirel'i hayatının en sert antrenmanıyla karşı karşıya bırakabilir.

Neyin olup neyin olmayacağını akşam 21:00'da göreceğiz. Ama ben bu maçın her halükarda tempolu ve gollü geçeceğini düşünüyorum. Gönül Fenerbahçe'den yana muhakkak. Ama sarı-lacivert kazansa da kaybetse de bol skorlu bir maç olsun, Fenerbahçe en azından savunmasına takviye yapsın. Önder'den kurtulsun.

Etiketler: ,