29 Kasım 2008 Cumartesi

Bayer Leverkusen vs. Bayern München



Haftanın en keyifli olacağını düşündüğüm maçtır efendim. Muhtemel 11'ler de bu şeklide. Renato Augusto'ya dikkat derim...

Etiketler:

Tahminci Baba



Real Madrid'in transfer borsası işlem hacini hergün genişletiyor. Başkan Ramon Calderon devre arasında iki genç ismin transfer edileceğini Radio Marca'daki bir programa açıkladı. Bu isimlerin Klaus Jan Huntelaar ve Angel Di Maria olduğu speküle ediliyor. Tahmin yürüten sadece basın mensupları, taraftarlar ya da meraklılar değil, bizzat teknik direktör Bernd Schuster'in kendisi. O da bilmiyor kimin transfer edileceğini kendi açıkladığı üzere. Bu gösteriyor ki koltuğunda duruyor belki Schuster ama artık ipler onun elinde değil. Madrid nereye kadar böyle gider, Schuster daha ne kadar buna dayanır ve gelen oyuncular ne kadar verimli olur bu saatten sonra ? Artık tek çareleri kazanmak, kazandıktan sonra bunlar konuşulmayacak zira.

Etiketler:

Manchester Derbisi



Pazar günü Manchester derbisi var. 149 kez oynamışlar daha önce. 59 kez United, 41 kez City kazanmış. Kalan 49 maç berabere bitmiş. Bunlar geride kaldı elbette. Yeni detaylar var derbide. Mesela City teknik direktörü Mark Hughes'un bir United efsanesi olması, 480 kez düşman formayı giymesi gibi. Bu kez City'nin namusunu koruma derdinde olacak Hughes. Zira geçen sene iki maçta da City yenmişti United'ı. Üstelik Münih felaketinin, Busby Babes'in 50. yılına denk gelmişti o galibiyetlerden biri. Bir başka detay da Robinho'nun milli olma durumu. Maçtan sonra Manchester sokaklarında yürüyerek yada otobüsle gezmeye yüzü olacak mı ? Bu sezon başı Real Madrid'de iken dayanamadığı Ronaldo spekülasyonlarının gerçeğine dayanabilecek mi sahada ? Bir tür Glyn Pardoe - George Best, Haaland - Roy Keane tansiyonu yaşanır mı ? Maçta göreceğiz hepsini velakin uzun vadeli demeçler de var derbi öncesi. Alex Ferguson rakiplerinin Chelsea ve Liverpool olduğunu, City'nin United için bir tehdit oluşturmadığını söylemiş. Giggs'in demeci de benzer. City'nin henüz ligin 6. takımı dahi olmadığından, aynı şekilde bir oligarkın servetiyle yükselen Chelsea'nin o sırada zaten ligin 3. takımı olduğundan dem vurmuş. Tehlikeli laflar bunlar. Arapların gözleri kararınca hiçbirşey görmez.

Etiketler:

28 Kasım 2008 Cuma

Yolculuk Nereye?



Aylardır gündemi meşgul eden bu Andrey Arshavin’in transferi yılan hikayesine döndü.O muhteşem Euro 2008 performasından sonra, adı önce Barcelona ve Totenham Hotspur ile birlikte anıldı. Ancak iki kulüp de Zenith’in istediği 28 milyon euro’yu ödemeye yanaşmadı. Sonrasında kazanılan Süper Kupa’ya rağmen ligde Şampiyonlar Ligi için gereken sıralamaya bile giremeyen Zenith’te artık Arshavin’in ayrılmasına kesin gözüyle bakılıyor. St.Petersburg kulübü, “Eğer Zenith beni satmazsa, sadece kağıt üzerinde onların futbolcusu olurum.” açıklamasıyla tepkileri toplayan Rus futbolcu için henüz herhangi bir teklif gelmediğini açıkladı. Arshavin ise geçtiğimiz günlerde verdiği bir ropörtajda Bayern Münih için oynamanın her oyuncunun rüyası olduğunu dile getirerek ayrılık sinyalleri verdi. Bakalım Rusların asi yıldızını, önümüzdeki sezon hangi formayla izleyeceğiz?

Etiketler:

27 Kasım 2008 Perşembe

Unutulmaz Maçlar: Aberdeen-R.Madrid

1983 yılının Mayıs ayında, Göteborg’un meşhur stadı Nya Ullevi’de 17 bin civarı taraftar, o senenin flaş takımı Aberdeen ile yılların efsane takımı Real Madrid’in Kupa Galipleri Kupası final mücadelesini izlemek için toplanmıştır.


Aberdeen kadrosunda şu anda Celtic takımının teknik direktörlüğünü yapan Gordon Strachan, bir dönem Iskoç milli takımının başında olan Alex McLeish, 40 yaşına kadar Iskoç milli takımının kalesini korumuş olan Jim Leighton’un yanı sıra, Eric Black, John Hewitt gibi isimler vardır. Ama bu kadronun bir araya gelip, kaliteli bir oyun sergilemesinde en büyük katkı hiç şüphesiz Alex Ferguson ve yardımcısı Archie Knox’a aittir. 


Real Madrid cephesinde ise, ileride Ispanya milli takım teknik direktörlüğü yapacak olan Camacho, uzun yıllar Alman milli takımı formasını giymiş olan Uli Stielike, Ispanyol futbolunun en büyük golcülerinden Carlos Alonso González, nâm-ı diğer Kral Santillana ve 1992 yılında Braga takımının teknik direktörlük görevini yerine getirirken bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Juanito’nun yanı sıra teknik direktörlük koltuğunda da bir zamanların efsanesi Alfredo Di Stefano oturmaktadır. Gerçekten korkutucu bir güce sahip olan Real Madrid, kağıt üzerinde maçın favorisidir. 

Turnuva başlarken hiç kimsenin adını kupayla birlikte anmadığı Aberdeen, ilk turlarda Isviçre’den Sion ve Arnavutluk temsilcisi Tirana’yı saf dışı bırakır. Ilk 2 turdaki bu rakiplerden sonra karşılarına çeyrek finalde Bayern Münih gelir. O dönemde kadrosunda Karl-Heinz Rummenige, Paul Breitner gibi yıldızları barındıran Alman takımıyla Almanya’da 0-0 berabere kalmayı başaran Iskoçlar, kendi evlerindeki mücadelede son dakikada John Hewitt’in attığı golle maçı 3-2 kazanırlar ve bir sonraki tura adlarını yazdırırlar. Bu galibiyet bütün dünyanın dikkatlerini onlar üzerine yoğunlaştırmasına neden olur. Yarı finalde Belçika temsilcisi Waterschei’i güle oynaya 5-1 ve 0-1 lik skorlarla saf dışı bıraktıktan sonra finale ulaşırlar. Rakip Real Madrid’dir.

Real Madrid turnuvanın finaline gelene kadar, Romen takımı FC Baia Mare’yi 5-2, Újpest FC’yi 4-1, Inter Milan’ı 3-2 ve yarı finalde de Austria Wien’i 3-2 ile saf dışı bırakır. İşlerin hiç de Madrid’lilerin planladığı gibi gitmeyeceğinin sinyalini, çeyrek finalde Aberdeen, Bayern Münih’i eleyerek vermiştir. Real Madrid belki de İsveç’e kaçınılmaz sonu yaşamaya gelmiştir.

Maçın henüz başlarında, şu anda Birmingham takımında görev yapmakta olan Eric Black, takımını öne geçiren golü atar ve Real Madrid bir anda neye uğradığını şaşırır. Çok çabuk toparlanan Real Madrid, Santillano’nun kazandırdığı penaltıyı Juanito’nun gole çevirmesiyle 1-1 eşitliği yakalar. Maç çekişme içinde geçer ve sonunda uzatmalara gidilir, defansın göbeğinde oynayan Alex McLeish ile kaptan Willie Miller ikilisi ve kalede Jim Leighton penaltı dışında müthiş bir direnç gösterirler ve Real Madrid’e gol şansı vermezler. Uzatmalarda yine o adam sahneye çıkar “John Hewitt”. 87. dakikada oyuna takımının ilk golünü kaydeden Eric Black’in yerine dahil olan Hewitt, tıpkı Bayern Münih karşısında yaptığı gibi, 112. dakikada takımına turu getiren golü kaydeder.

Çeyrek finalde ve finalde attığı goller ve getirdiği turlar ona “Süper Yedek” denmesini sağlar. 

Kupayı kaldıran Aberdeen’de Alex Ferguson :

 “Şimdi geri dönüp ve kendi kendime diyorum çeyrek finalde Bayern Münih’i ve ardından favori Real Madrid’i nasıl yenmeyi nasıl başardık ? Bu başarı bizim için çok önemliydi çünkü biz küçük bir takımdık. Ofisimde çalışan biri sekreter olmak üzere iki kız, günlük işleri yapan bir grup adam, yardımcım Archie Knox, rezerv takım koçum ve bir de fizyoterapistim vardı. Bütün teknik kadro bundan ibaretti.” şeklinde bir açıklama yapar. Real Madrid teknik direktörü efsane DiStefano ise Aberdeen'in takım ruhundan ve maneviyatından inanılmaz etkilendiğini söyler.

Aberdeen, hiç kimsenin beklemediği bir şekilde Real Madrid’i yenerek kupaya uzanır. Takım Aberdeen’e döndüğünde muhteşem bir coşkuyla karşılanır. 

Bu zaferden tam 25 sene sonra aynı tarihte o müthiş günü yaşatan oyuncuların seyirci olarak katıldığı bir maçta, Ferguson ve şu anda yönettiği Manchester United takımı, Aberdeen’in sahasında adlarına düzenlenen bir dostluk maçında onurlandırılırlar. O günkü isimler belki sahada değillerdir ama kesin birşey var ki, o da isimlerinin stadyumda anons edilmesi bile onları yeterince memnun etmiştir. 

Etiketler: ,

Fransız Aziz Yıldırım



Valenciennes Fransa'nın kuzey sınırında 50,000 nüfusa bile sahip olmayan bir yerleşim merkezi. Francis Decourrière buranın en sevilen adamlarından biri. Meclis üyesi olarak çok hizmeti var Valenciennes'e. Özellikle de ulaşım ve altyapı işlerinde. Ama sadece bununla da değil. Spor sevgisi de var bu adamın. Bu minicik şehirden Rusların oluk oluk para harcadığı bayan basketbolunda şampiyon bir takım çıkardı mesela 2 kez. Daha sonra da futbol takımının başına geç dediler. 3. Ligdeydi Valenciennes takımı o geldiğinde. 2 senede 1. lige çıkardı. Steve Savidan, Eric Chelle and Abbes Ouaddou gibi oyuncuları parlattı. Ligde de iyilerdi geçen sene ama bu sene takım küme düşme potasında ve başarısız olduğu için istifasını verdi Başkan. Velakin kabul görmedi. Hem yönetim kurulu hem de taraftarlar aynı duruşu gösterdiler. Bana biraz 14 Mayıs 2006 sonrası Aziz Yıldırım geri dönüşünü hatırlattı bu. Aziz Yıldırım'ın şimdiki konumu değişti gerçi, umarım aynı saçmalıkları Francis Decourrière yapmaz da Valenciennes üzülmez.

Etiketler:

Kasadaki Para



Real Madrid kriz filan dinlemiyor. Tarihlerinin en büyük bütçesini açıkladılar. 400 milyon Euro'yu aşan bir bütçe bu. Bir önceki seneye göre % 7,4 daha fazla kar edilmiş, borç 199 milyon €. 1 €'su bile bankalara değil bu borcun. Kasada da 85 milyon € var. Sımsıcak... Sene başında Cristiano Ronaldo için ayrılan para mıdır bilinmez. Milan ile Ramos - Pato takası yapılacağı bugünün dedikodularından birisi ama pek ihtimal vermiyorum ve bir kısmının santrfor için harcanacağına eminim. Bernabeu Almanları unuttu epeydir. Netzer, Breitner, Stielike, Schuster'den sonra Almanları temsilen gelen Metzelder de çürük çıktı. Sene sonunda Schweinsteiger için para da ödemeyecekler. Mario Gomez'i alırdım Ramon Calderon olsaydım. Crespo filan iflah olmaz artık bu saatten sonra...

Etiketler:

Messidependencia



Barcelona gelene geçene 5 atıyor. Şampiyonlar Ligi'nde de Manchester United'ın 20 gollük grup rekorunu kırmaları muhtemel. Bu tabloya rağmen övgüler Pep Guardiola'ya değil, Messi'ye geliyor. Hatta Guardiola Messisiz oyun planı geliştiremediği için eleştiriliyor. Başkan Laporta buna ilk Messi'nin inanmadığını söylese de Guardiola karikatürize edilmekten kurtulamıyor. Haksız da sayılmazlar esasında. Barcelona'nın Messi olmadan oynadığı resmi maçlarında aldığı neticeler toto sonuçları gibi. Hatta daha da kötü zira UCL ön elemesindeki Wisla maçı dışında 2 rakamını dahi görememişler skorbord da. Messisiz 6 kez sahaya çıkan Barcelona ortalama 0,66 gol atmış. O maçların ikisinde Messi gene oyuna sonradan kurtarıcı olarak girip gol atmıştı. Shakthar ve Racing maçları. Messili takım ise 12 maçta 49 gol atmış. Maç başına 4 golden fazla. Sagrada Kilisesi'nde kutsasalar yeridir...

Etiketler:

Davetsiz Misafir



Evcil kartal uçurmaya benzemez antrenmana dalan Vanellus Chilensis. Dumur eder adamı.

Filo: Chordata
Classe: Aves
Ordem: Charadriiformes
Família: Charadriidae
Género: Vanellus
Espécie: V. chilensis
Nomenclatura binominal: Vanellus chilensis
Molina, 1782

Etiketler:

26 Kasım 2008 Çarşamba

Unutulmaz Maçlar: Almanya vs Cezayir


1982 Dünya Kupası'nda halen üzerinden pis kokuların ve şike dedikodularının kalkmadığı bir mücadele.

Kadrosunda bugün neredeyse hepsinin önünde saygıyla eğildiğimiz isimlere sahip Batı Almanya’ya bir göz atalım. Kalede 103 gollü sezonda Fenerbahçe forması da giyecek olan “Toni” Harald Schumacher, defansta ileride Beşiktaş Teknik Direktörlüğü yapacak Hans Peter Briegel görülür. Saçlarının yanısıra, müthiş sol ayağıyla da ün yapmış Paul Breitner, büyüklerimizin futbolun cambazlarını sayarken ismini asla unutmadığı Pierre Littbarski, eski Bayern Munih Felix Magath’li orta sahanin yani sira forvet hattı da birbirinden müthiş isimlerden oluşmaktadır. Altın kafa lakaplı Horst Hrubesch ve Karl-Heinz Rummenigge, rakip defanslar için gerçek birer tehdittir. Başlarında ise, ileride Galatasaray teknik direktörlüğü yapacak olan Jupp Derwall vardır. 1980 yılında Italya’da düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nın sahibi olarak bu turnuvaya gelen Almanya, kendinden çok emindir ve bu turnuvayı da kolayca kazanacağını düşünenlerin sayısı hiç de az değildir.


Cezayir kadrosunda ise Fransa’da top koşturan 3 futbolcunun yanı sıra, ileride Avrupa’nın büyük takımlarının gözdesi olacak olan Rabah Madjer, Belloumi ve Assad gibi Afrika’da forma giyen, yetenekli oyuncular bulunmaktadır. Ancak Almanya’nın kadrosuna kıyaslanacak bir durum elbette ki söz konusu değildir.

Bu durumlar ortadayken ilk maçlar gelir çatar. Cezayir, Almanya’yı sergilediği mücadele ile şoka uğratır. Oyuncular sahada adeta hayatlarının en büyük mücadelesini verir. Ilk yarıyı gol yemeden atlatan Cezayirli oyuncular, ikinci yarıda Almanya’ya Afrika’dan onca yolu boşuna gelmediğini gösterircesine hünerlerini göstermeye başlarlar, 54. dakikada, ceza sahasına giren Belloumi’nin taşıdığı top Alman defansının bacaklarının arasından geçer ve Madjer’in önüne düşer. 1985 yılında Porto forması giyerken, finalde atacağı nefis topuk golüyle Bayern Münih’i devirerek kupayı kaldıracak olan Madjer, bu golü atarken hiç zorlanmaz. Bu golün üzerinden 15 dakika geçmeden Almanya gole cevap verir, Magath’ın pasıyla Rummenigge takımına eşitliği getiren golü kaydeder. Ancak, Almanların sevinci sadece 1 dakika sürer, Zidane, Assad ve Belloumi üçgeninin geliştirdiği organize atakta, Belloumi takımını tekrar öne geçirir.

Almanlar bu maçta düştükleri durumu hazmedemez. Oyun genelinde başvurdukları sertlikler, Cezayir’den Fergani ve Cerbah’ın ciddi şekilde sakatlanmasına sebebiyet verir. Ancak bütün bunlar, Almanların maçı kazanması için yeterli olmaz. Cezayir bu maçtaki oyunuyla ve aldığı puanla 2.tur için büyük avantaj elde etmiştir ancak işler hiç de beklendiği gibi gitmez.

Almanya maçından sonra Avusturya’ya 2-0 yenilen Cezayir, Şili’yi 3-2 ile geçer. Öte yandan Almanya, Şili’yi Rummenigge’nin hat-trick yaptığı maçta 4-1 mağlup etmiştir. Ancak burada FIFA’nın yaptığı büyük hata, Almanlar tarafından sinsice değerlendirilir. Cezayir’in son maçı Almanların son maçından bir gün öncedir. Grupta alınan bu sonuçlarla Almanya, eğer Avusturya’yı 1-0 yenerse, 2.tura Avusturya ile birlikte yükselecektir. Cezayir maçlarını tamamlamıştır ve yapacak hiçbirşeyi yoktur. Almanya ve Avusturya, son maça çıkarlar ve 10.dakikada skor Hrubesch’in golüyle 1-0’a gelir. Iki takım bu dakikadan sonra 80 dakika boyunca hiçbirşey yapmazlar ve bu utanç dolu maç 1-0 biterken, Cezayir 2.tura hiç de haketmediği bir şekilde veda eder. Maç boyunca durumu protesto etmek isteyen Cezayirli taraftarların oyunculara banknotlar sallaması, ve Ispanyolca “Fuera,Fuera” “Dışarı! Dışarı!” diye stadı inletmesinin yanı sıra, bir Alman’ın kendi milli bayrağını yakması akıllardan asla silinmez.

Maçtan sonra yaptığı açıklamada Derwall “ Sahaya futbol oynamaya değil turu geçmeye çıktık ve bunu da başardık.” şeklinde bir açıklama yaparak şikeyi bir anlamda kabul eder. Öfkesi dinmeyen Alman taraftarlar, staddan çıktıktan sonra takımın kamp yaptığı otele gelerek protestolarını sürdürürler, Alman oyuncular bir türlü susmak bilmeyen taraftarların üstüne su balonları atarak dağıtmaya çalışır.

Tarihe “Anschluss” (2. Dünya Savaşında Almanların Avusturya’yı nazi rejimi döneminde bünyelerine katmalarını anlatan terim, Almanca’da politik ittifak, birlik anlamında) maçı olarak geçecek olan bu maçtan sonra FIFA dersini alır ve gruptaki kritik maçların bundan sonra aynı gün ve saatte oynanacağı açıklanır.

Etiketler: ,

Fenerbahçe Kapsama Alanı Dışında



Aradığınız takıma şuanda ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.

Etiketler: ,

Biraz Ayıp Olmadı Mı ?




Futbolda kulüp taraftarlarının birbirlerine ince şakalar ve mesajlar gönderen pankartları her zaman stadlarda bizlere birer tebessüm kaynağı olmuştur. Ancak geçtiğimiz günlerde oynanan Dinamo Moskova - Zenith St.Petersburg maçında açılan pankart, şakanın tadını kaçırdı.

Dünyaca ünlü 50 ve 60’lı yıllarda efsane olmuş, Dinamo Moskova ve SSCB’nin Kara Panter lakaplı kalecisi Lev Ivanovich Yashin’e gönderme yaparak “ Yashin’iniz öldü, şimdi Dinamo Moskova’nız da ölecek.” anlamına gelen bir pankart açan Zenith St. Petersburg taraftarları, bizlere fanatiklikte sınırların fütursuzca nasıl aşılabileceğini göstermiş oldular.

Olaylarla ilgili Rus Taraftarlar Birliği’nden ve St.Petersburg kulübünden sorumlu kişilerin cezalandırılacağı açıklamaları yapılsa da, sanırım en büyük cezayı maçın sonunda 1-1’ lik beraberliği alarak gelecek sezon Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkını kaybeden Zenith, şimdiden çekmiş gözüküyor.

Etiketler: ,

25 Kasım 2008 Salı

Abramovich Çok Yaşa!

Rus Futbol Federasyonu’nun 2.9 Milyon Euro’luk maaşını ödememesi üzerine istifa sinyalleri veren Guus Hiddink, devreye giren Chelsea patronu sayesinde görevine devam edecek.Euro 2008 bonuslarini bile alamadiklari federasyon tarafından onaylanan Hiddink ve ekibine maaş yetiştiremediklerini belirten yetkililer, Abramovich’in olaya müdahalesiyle rahatladılar. Bu durumdan rahatsızlığını belirterek görevi bırakacağı izlenimini veren ekiple görüşen Abramovich, gereken ödemeleri yapacağı garantisini vererek durumu düzeltti.

Etiketler: ,

Liverpool'da Sonbahar Temizliği



Etiketler:

Lazio Değirmeni



Ezeli rakip Roma'nın en büyük sataşma cephanelerinden biridir Lazio'nun bir bayrak adamı olmaması. Nesta'dan umutlulardı, Milan'a gitti. Di Canio ile idare ettiler bir süre ama asla Bir Totti çıkaramadılar. Lazio'nun bir türlü bir adım öte geçememesinde bu liderliğin olmayışının da etkisi vardır belki. Araştırmak lazım ama takım sürünürken bu takıma sahip çıkan yegane adamlardan biridir Tommaso Rocchi. Ödülünü de 5 senelik kontrat ile almış ve bayrak adamını bulmuştu Irriducibili. Velakin Katar takımından gelen kiralık bir bebe yüzünden küstürdüler Rocchi'yi. Fiorentinalı Pazzini ile takası sözkonusu. Lazio'nun ne yönetimini ne de teknik adamını anlamıyorum. Ne kadar iyi olursa olsun geri dönecek Zarate. Zira Lazio'nun Arapların istediğini veremeyeceği açık, çok mu zor kaptanı rotasyona biraz daha dahil etmek ? Foggia kadar oynamaz mı yani...

Etiketler:

Kily Gonzalez



Mehmet Demirkol'un Kıtanın gelmiş geçmiş en iyi takımlarından dediği 2001 Valencia'sının sol açığıydı Kily Gonzalez. Inter için oynarken Robert Pires ile birlikte hergün Galatasaray'a getirilirdi. Özel bir anlaşmanın koşulu olduğu dahi yazılmıştı. İspanya'da belini kırmadığı sağ bek pek nadir görülmüştür. Kendisini yetiştiren kulüp Rosario Central için ter döküyormuş. Haberim yoktu. Rosario küme düşmemeye oynuyor ve Kily 4 ay sahalardan uzak kalacak. Sağ dizi pert. 35 yaşında bir oyuncu için geri dönüşü zor artık.

Etiketler: ,

Baptigol


Etiketler:

Lyon Reviri



6 sene ligi domine eden Lyon son 2 senedir bu kadar rahat değil. PSG ve Marsilya başta Ligue 1'in kaliteli katılımcıları var. Velakin rakipleri kadar güçlü bir sorunları da sakatlıklar. Doktorlarını kovdular ama sakatlar hala orada duruyor. Clerc, Fabio Santos, Grosso ve Gassama zaten sakattı. Son PSG maçında diz sakatlığı yaşayan Reveillere'nin de sezonu kapadığı açıklandı. Beki kalmadı Lyon'un. L'equipe devre arasında Chimbonda için bastıracağını yazıyor Aulas'ın. Fiorentina maçında ise Govou'yu sağ bek olarak görme ihtimalimiz mevcut. Takımın savunmasında önemli bir oyuncu olan Bodmer de sakat. Mensah ise sakatlıkta yeni çıkmış durumda. Üst oynayın efendim bu maça.

Etiketler:

Frank Arnesenler




Futbol kulüpleri şirketleşip, kurumsallaştıkça yepyeni işler türüyor, futbolcu eskilerinin emeklilik ikramiyeleri medya ya da kulübenin çok daha ötesine geçiyor. Bambaşka bir ağın parçası oluyorlar. Hem de takımın teknik direktöründen fazla kazanacak bir ağ. Sportif direktör, futbol direktörü, genel menejer, şef gözlemci kartvizilerinde en çok kullandıkları titrlerden. Görevleri kulübün futbol altyapısını oluşturmak, teknik adamı mümkün mertebe sahaya konsantre etmek. O bakımdan tüm altyapıları, alınabilecek oyuncuların raporlarını bu adamlara bağlıyorlar. Kulağa hoş geliyor, oh ne güzel diyorsunuz.

Peki gerçekten öyle mi oluyor ? Klaus Allofs gibi adamlar az. Genelde Frank Arnesen hikayeleri yaşanıyor. Önemli ipuçları var orada. Hikayesi PSV'de başlar Arnesen'in. Romario, Ronaldo, Gomes, Alex, Farfan gibi oyuncuları PSV için izleyip takıma kazandıran Piet De Visser'in kanatları altında yükselir. İngiltere'nin yolunu tutar. Tottenham için çalışırken Visser'in fısıldamasıyla, Mourinho'nun muhalif olmasına rağmen Chelsea için çalışmaya başlar. Tottenham'a verilen tazminat, Tottenham'ın bu sene Harry Redknapp'ı Portsmouth'dan alırken verdiğiyle aynıdır. 5 milyon sterlin. Yıllık maaşı da 2 milyon sterlin. Görevi hazıra dağ dayanmayacağını anlayan Abramovich için kulübün akademisinden maliyeti daha ucuz oyuncular yetiştirebilen yapıyı kurmaktır. Fabregas'ı bedavaya bulacak bir yapı. 11 milyon sterlin harcanır altyapıya, tesislere bu minvalde. 25 kişilik oyuncu izleme ekibi de cabası. Peki elde ne var ? İsrailli Ben Sahar, hakeme tükürdüğü için 1 sene futboldan men cezası alan Sırp savunma oyuncusu Slobodan Rajkovic. Bu tür karavanalar olabilir, ama ellerine yetki verilen adamların yarattığı temel sıkıntı takımın esas söz sahibiyle olan yetki çakışması. Bizim meslekte troubleshoot diyorlar buna. Kevin Keegan ve Alan Curbishley bu konuda çok veryansın etmişlerdi zamanında. Real Madrid ve Barcelona gibi kulüplerde de buna benzer hikayeler vardır. Kendilerine sorulmadan oyuncu alınıp, satılamıyor ve burunlarını herşey sokuyor çünkü bu direktörler. Karşılarındaki teknik adam dişli olunca da işler sarpa sarıyordu elbette. Yenilgiyi kabullenmek de olmaz elbet. Başkana fişteklenir hemen açıklar, hele de takım saha içerisinde biraz tökezliyorsa işler tıkırındadır. Mourinho'yu böyle yemişti mesela Frank Arnesen. Hoş hepsinin bedeli ödeniyor zamanla. Arnesen'in 25 kişilik ekibini 10 kişiye düşürmüş Abramovich. Arnesen de hemen medyayla paylaşmış üstelik finansal krizin Rus oligarkın işlerini baltaladığını söylenerek. Kapının önüne konması yakındır. Şampiyonlar Ligi, UEFA, EPL Kupası filan da yok ki Arnesen'in Inter'e kapağı atsın...

Bu işin bizim ülkemizdeki başlangıcı da Ajax modelidir. Yetkisini kimseyle paylaşmaya göze alamayacak kadar megaloman adamların ettiği laflardı bunlar. Hala aynılar gerçi. O cephede değişen birşey yok, herşeyi kendileri yapıyorlar. Yapmaya çalışıyorlar. O zaman kulağa inanılmaz gelen; yönetenlerin narkoz amaçlı dillerine dolayıp sonradan unuttukları Ajax vb. modeller artık taraftarın gözbebeği. Hele de CM/FM gençliğinin. Onların hepsi birer scout, hepsi futbol direktörü çünkü. Denemekten zarar gelmez, bizde nasılsa teknik adamlar birkaç haftada bir istifa ediyorlar. Belki bu direktörler kalıcı olur da katma değer sağlarlar ülke futboluna. En kötü gazetelerin sayfaları dolar, aksiyonsuz kalmayız...

Etiketler:

24 Kasım 2008 Pazartesi

Mesafe Tanımaksızın...

Son zamanlarda aşina olduk onun ismine. Hiddink’in futbolu Rusya’da sevilen ve desteklenen bir spor haline getirirken bizlere sunduğu yeteneklerden biri Denis Kolodin.

Kariyerine bir forvet oyuncusu olarak başlayan ancak daha sonradan defansın ortasında yer alan Kolodin, oyun stiliyle biz futbol severlere 1978 Dünya Kupası’nda Hollanda forması giymiş, uzaktan attığı füze gibi şutlarla meşhur olan Haan’ı hatırlatıyor. Haan o turnuvada çok ünlü kalecileri mesafe tanımaksızın attığı şutlarla mağlup etmeyi başarmıştı. Kolodin de Euro 2008’de Rusya formasıyla 30 – 35 m ve ötesinden attığı inanılmaz şutlarla tanıttı kendini futbol piyasasına. Hatta defansta yer almasına rağmen, bu şutlar ve frikikler sayesinde bir önceki sezon Dinamo Moskova’da takımının en çok gol atan oyuncularindan biriydi.

Futbolunun en olgun dönemlerinden birini yaşayan 26 yaşındaki oyuncu, top hakimiyeti, driblingleri ile ve tatlı sert oyunuyla Hiddink’in de favorileri arasında. Onu oynatmak için milli takımın kilit isimlerinden Berezutskiy ‘i bile yedek bırakabilen Hollandalı teknik adamın ona güveni tam. Kimbilir, belki de ilerleyen yıllarda birileri ona güvenip Rusya’nın zorlu koşullarından Avrupa’nın pahalı ve bakımlı liglerine götürmeyi düşünür?

Etiketler: ,

Test Sürüşü



Bloga test sürüşü için yeni yazar aldık efendim. Kriz sebebiyle Rusyadaki cıvırları bırakıp henüz geldi. Türk sosyal hayatına ve Rusya'da yüzüne bakılmayan futbola adaptasyonu için beleş oryantasyon sağlayalım istedik. Lambuja kalitesiyle. Henüz bloga nasıl yazı yazılacağını çözmeye çalışıyor. Çözdüğünde Hiddink'in kapalı kapılar ardındaki Rusya maceralarını anlatacak bize. Beğenirsek boş mukaveleye imza attıracağız. Hadi bakalım Daniel Alves...

Etiketler:

Schweinsteiger ve Podolski



Almanlar Euro 96'yı kazandıktan sonra girdikleri futbol darboğazı, hem milli takım hem de Bundesliga'nın geriye gidişi henüz çok taze. Klinsmann, Möller, Hassler, Sammer, Kohler, Köpke gibi oyuncuların yerlerini ne Fransa 98 ve ne de Euro 200o'de tam anlamıyla dolduramamışlar, bu turnuvalarda standartlarının epey altında kalmışlardı. Özellikle santrfor hattında yaşadıkları nesil sorunu ülkeyi devşirme oyunculara kadar sürüklemiş, Asamoah gibi bir adamı dahi denemek zorunda kalmışlardı. Bu süre zarfında namusu kurtaran adam ise uluslararası tek üst düzey oyuncuları olan Michael Ballack oldu. Sonrasında Klinsmann ve Löw ikilisinin göreve gelişiyle birlikte başka bir nesle doğru geçiş yaptılar. O neslin en önemli cevherlerinden ikisidir Lukas Podolski ve Bastian Schweinsteiger.



Schweinsteiger Bayern'in kaliteli ortasaha üreten altyapı ekolünden gelen bir değer. 14 yaşında kulübe ayak basan, tüm yaş kategorilerinde performans gösteren ve Ottmar Hitzfeld ile henüz 18 yaşındayken A takımda forma bulmuş komple bir ortasaha oyuncusu. Rıdvan Dilmen tonlamasıyla ortasahanın neresine koysan oynar. Dripling yapar, adam eksiltir, şut atar, devamlılığı yüksek, pas alışverişi iyi, duran toplarda fena değil. Haliyle de son 2 turnuvadır yükselişe geçen Alman takımının vazgeçilmezlerinden. Almanların Nedved'i diyorum ben ona.



Lukas Podolski de Schweinsteiger ile aynı jenerasyonun adamlarından. Onun hikayesi Köln'de başlıyor. O da altyapısından geldiği Köln'ün formasını tıpkı Schweinsteiger gibi henüz 18 yaşındayken giyiyor. Köln ile gol krallığı yaşıyor, Almanya'da 1971 yılından beri her ay düzenli olarak verilen en güzel gol ödülü olan Tor des Monats ödülünü 8 kere kazanarak Klinsmann, Gerd Müller, Rummenigge, Rudi Völler, Fischer gibi sembolleri geride bırakıyor. Üstelik bunu 27 ayda yapmayı başarıyor. Almanların harika çocuğu olarak Klose, Kuranyi filan derken Almanya forveti de ona emanet ediliyor.



Her iyi Alman futbolcu gibi bu iki oyuncu da sonunda Bayern de buluşuyorlar doğal olarak, fakat diğerlerinden farklı olarak Bayern'i de aynı anda, kış transfer sezonunda terkedecek gibiler. Schweinsteiger'in kontratı sezon sonunda bitecek. Bayern ondan para kazanmak derdinde. En büyük taliplisi Juventus. Benim tarzlarını çok benzettiğim Nedved'in yerini doldurmak için sene başından bu yana uğraşıyor İtalyanlar. Net 3,5 milyon € yıllık ücrete bu iş olacak gibi. Tabii Milan ve Real Madrid dedikoduları doğruysa rakam daha da yükselebilir. Podolski ise Toni, Ribery ve Klose'nin gelişi ile Bayern'deki yerini kaybetmişti. Sezon başında ayrılması bekleniyordu ama Klinsmann ile sezona iyi başlanıp umutlanmıştı, şimdi gene yedek. Bir de London Donovan hikayesi var. Kesin olarak devre arasında ayrılacak. Demeçler veriyor bu yönde. İlk opsiyon transferindeki bir anlaşma sebebiyle Köln'e ait ama Daum'un ona ayıracak 15 milyonu olduğunu sanmıyorum. Manchester City ve Tottenham daha uygun alıcılar. Bayern yerlerini nasıl dolduracak asıl merakım odur. Devre arasında göreceğiz.

Etiketler:

Bruce Lee PinPon Oynuyor

Etiketler:

Mancini'nin Rövanşı



Vagner Mancini Vitoria'nın teknik direktörü. Serie A başlamadan, henüz Brezilya'da Eyalet Ligleri oynanırken Gremio ile çalışıyordu. Şubat ayında hiç mağlubiyeti olmamasına rağmen Gremio yönetimi görevine son verip yerine Vasco'nun hocası Celso Roth'u getirdi. Mancini'ye neden görevine son verildiğine dair hiçbir tebligat yapılmadı. Hiçbir gerekçe sunulmadı. Medya üzerinden takımın yeterince ofansif olmadığına dair eleştiriler vardı sadece. Kader ağlarını örüyor tabi böyle durumlarda. Gremio bitime 3 hafta kala şampiyonluk yarışında en önemli virajlarından biri olan Vitoria deplasmanına gitti. Takımın da hiçbir iddaası yok ligde. O Vitoria, ofansif oynatmayı bilmeyen Mancini'nin yönetiminde 4 gol yolladı Gremio kalesine. Libertadores bile tehlikede artık Gremio için.

Etiketler: ,

Taçtan Kırmızı Kart



Olur mu olmaz mı :)

Etiketler: ,

Ramalho Mucizesi



"Şampi..." başlığını çok kullanır medyamız ligin son haftalarına lider giren takım için. X haftaya Y puan farkla önde giren takımlar şampiyon oluyor gibi başlığı güçlendiren bir sürü de istatistik verilir. Brezilya'nın Globo gazetesi farklı olarak şampiyonun yanına küme düşecek olan takımı da eklemiş. Sao Paulo bitime iki hafta kala deplasmanda Vasco De Gama'yi 1-2 yendi. Böylece sezon boyunca kavga dövüş ilerleyen, Romario ve Başkan arasındaki sürtüşmelerden belini doğrultamayan Vasco'yu Serie B'ye itelediler. Gremio'nun rahat Vitoria deplasmanında yenilmesiyle de şampiyonadaki puan farkı 5 oldu. Vitoria'nın galibiyeti kadar Gremio'nun 4 yemesi de konuşuluyor. Zira bu sezon ligin en az gol yiyen takımı oldukları gibi, 2 golün üzerinde yedikleri maç sayısı da 2 ile sınırlıydı. Bu 3. maç onların şampiyonluk şansını neredeyse sıfırladı. Artık 1 puan yetecek Sau Paulo ve teknik direktörün Muricy Ramalho'nun peşpeşe 3. şampiyonluğu kutlamasına. Libertadores mücadelesinde ise Palmeiras, Flamengo'nun 3-2'lik Cruzeiro mağlubiyetiyle avantaj sağladı. Haftanın yıldızı ise Santos'a 4 gol atan Keirrison'dur. 1 ay önce blogda bahsetmiştik kendisinden. Devre arasında Avrupa'ya gelmezse sürpriz olur. Geriye kalan haftalardaki şampiyon ve libertadores şansları ile takımların kalan maçlarının tablosu aşağıda.

Etiketler: ,