8 Kasım 2008 Cumartesi

Non-Stop Diabaté



Cheik Diabaté
daha birkaç gün önce yeteneği sayesinde bu bloga konu olmuştu. Kendisini izlettirmeye devam ettiriyor Fransız. Durmaksızın devam ediyor gollerine. Bu hafta da Ajaccio'nun galibiyet golünü attı. Monnet - Paquet ile Ligue 2 seviyesinin hayli üzerinde olan birkaç isimden biri. Tuttosport'a göre Juventus'un listesinde Monnet - Paquet. Trezeguet içinse eve dönme vakti...

Etiketler:

5 Kasım 2008 Çarşamba

Yok Mudur Standardı ?



Hakemlerle başladık, hakemlerle devam edelim. Gene bir Şampiyonlar Ligi maçından yaşanan olaydan örnekle. Deco, Roma maçının ikinci devresinde İspanyol Cantalejo tarafından oyundan atıldı. İkinci sarıdan. Bu kez sonucu hakeme mal edeek değilim, derdim bu kez başka. Futbolda bazı kararların, hele de herşey çok netken, bu kadar standart dışı olmasını anlayamıyorum. Roma -Chelsea maçında Deco'nun ikinci sarısının sebebi, duran topu hakem baraj kurdururken kullanması. Üstelik top hareketli de değil. Daha yakın geçmişte Messi'nin frikikten Atletico Madrid'e attığı bir gol var. O maçın hakemi de İspanyol ve FIFA kokartlı. Yine Giggs'in böyle baraj kurulurken golünü hatırlıyorum Lille deplasmanında attığı. O gol de Şampiyonlar Ligi maçında atılmıştı. Böyle bir konunun yoruma açık olması bana garip geliyor. Hep çift standart oluşuyor bu durumlarda. Bir oyuncu oyundan atılıyor, bir diğeri gol kutluyor. Hangisi olmalı ? Yok mudur bir standardı bunun ? Benim fikrim eğer hakem baraj kurduruysa, o barajı kurdurmalı ve kaleci de yerini alana kadar oyunu başlatmamalı. Aksi durumda oyuncuyu uyarmalı, birkez daha tekrarı durumunda sarı kart ile cezalandırmalı bunu ihlal eden oyuncuyu.

Elle oynamalar da aynı şekilde. Elle oynamalarda da sarı kart yorumu çok dallanıp budaklanıyor. Kimi hakem topu elle oynayan oyuncuya pozisyona bakmaksızın, hücumda ya da savunmada olması farketmeksizin sarı kart veriyor. Kimisi de vermiyor, ortasahada sıradan bir iki mücadelede gerçekleştiyse mesela sadece serbest vuruş takdir ediyor. Aynı pozisyon cezasahasına yakın bir yerde olduysa serbest vuruş ile birlikte sarı kart geliyor elle oynayan oyuncuya. Hangisi doğru ? Benim fikrim elle oynama durumda bariz gol şansı dışındaki pozisyonların durumuna bakılmaksızın sarı kart uygulaması yapılması yönünde. Zira topu elle oynamak bu oyunun doğasına aykırı, her şekilde haksız bir avantaj sağlanmış oluyor ve bir şekilde hakem de kandırılmak isteniyor.

Etiketler:

İsveç Kıyağı



Maçın ikinci devresini izleyebildim, Liverpool toplu tüfekli hücum ediyordu. Belki başka şekilde de bulabilirlerdi golü ama son zamanlarda gördüğüm en uyduruk penaltılardan biriyle kurtardılar puanı Atletico Madrid karşısında. O penaltıyı Martin Hansson mazallah Türkiye'de çalsa 4 koldan anti-yayın yapılırdı. Merak ediyorum yarın İspanyol medyası ne diyecek bu hakem ve penaltıya. CL'de Liverpool'u bir İsveçli'nin son dakikalarda penaltıyla kurtarması ilk değil gerçi. Anfield Road'ın garip bir büyüsü var sanırım İsveçliler üzerinde. Geçen sene de Arsenal'i 4-2 yendikleri çeyrek final maçında benzer bir üfürükten penaltıyı, yine son dakikalarda bir başka İsveçli hakem Peter Fjördfeldt çalmış ve Liverpool yarı finale çıkmıştı.

Etiketler:

4 Kasım 2008 Salı

UEFA Kupası Fantasy Football #2



İlk maçlardan önce ligimizi oluşturmuştuk. İsmi Pelada. Kodu: 37488-4268

Herkes davetlidir. Şu anda 30 takım var.

UEFA'nın vereceği ödüller bir tarafa, ligi sezon sonunda ilk 3 içerisinde bitirenlere istedikleri takımların formalarını hediye edeceğim. İlk üçten birisi ben olursam 4. olan alacak ödülü. İlk hafta geç katıldıkları için puanlamaya dahil olamayan arkadaşların ödül şansı için de bir şey düşüneceğim. Ortalama puan almak gibi.

http://en.ucupfantasy.uefa.com/M/home.mc adresinden kayıt olup takımınızı kurabilirsiniz.

Etiketler:

Kaliteli(!) Türk Medyası

Milliyet internet sitesinin manşetinden okurlarının gözüne gözüne sokmuş bu haberi. Çok şaşırdım elbette ve tıklayıp detaylarını öğrenmek istedim. O da ne ! Haberin detaylarında anlıyoruz ki Kewell WADA'nın yasaklı listesinde olan bir maddeyi, yasal bir izinle tedavi amaçlı kullanıyormuş. Bu haber böyle mi verilir ? Milliyet yetkilileri sanıyor mudur ki, bu haberle okuyucularını keriz yerine koyduktan sonra o adam bir daha bu gazeteyi okur. Milliyet hiç haberle filan uğraşmasın, resim galerileri sunsun. En iyi yaptıkları iş o zira.

Etiketler: ,

Huzur Evi M.City



Mourinho'nun gelişiyle Adriano ikinci baharını yaşıyordu Inter'de. Övgüler yağdırıyordu hocasına ve karşılığını da alıyordu. Crespo CL listesinin dışında kalırken, o girdi. Geçen senekinin tam tersi. Ama yine nefsine yenik düştü The Emperor. Disko aleminin ardından Mourinho ipini kesti. 2 maçtır oynatmıyordu, şimdi de CL'de oynayacakları Anorthosis maçının kadrosuna almadı. Har vurup harman savuran Arap Şeyhlerinin takımı Manchester City ile anılıyor adı. Robinho'dan sonra bir sorunlu Brezilyalı daha orada huzura kavuşur mu ? Zor, diskosuz yapamaz Adriano, açmaz İngilizin pubları onu...

Etiketler: ,

Yalnızken

Gary Moore - The Loner -

Hiç hissettiniz mi binlerce insanın arasında yürürken arkanızdaki karanlığı, kaçarken duydunuz mu nefesinizi ?

Hiç işittiniz mi annenizin, babanızın, kardeşinizin, sevgilinizin, en iyi dostunuzun bakışlarından çaresizliğinizi ?

Hiç kaldınız mı gece odadaki saatinizin tiktaklarıyla başbaşa ?

Hiç sağır oldunuz mu düşündüklerinizden ?

Hiç yaşadınız mı rüyalarınızdaki kendinizle ?

Hiç ağladınız mı toprağa ?

Hiç sarıldınız mı gözyaşlarınıza ?

Hiç sordunuz mu boşluğa varoluşunuzu ?

Hani Özdemir Asaf demiş ya "yalnızlık paylaşılmaz paylaşılsa yalnızlık olmaz" diye. Bir an için de olsa bilir misiniz o anı ?

3 Kasım 2008 Pazartesi

Paulo Schmitt Esprileri



Brezilya'da CBF'ye bağlı olarak çalışan Superior Tribunal de Justiça Desportiva (STJD) isminde bir kurum var. Kısaca Spor Mahkemeleri diyebiliriz. Kulüpler, oyuncular ve taraftarlar arasındaki tüm meselelere bu kurum bakıyor. Başsavcısı da Paulo Schmitt adında bir kişi. Fotoğraftaki suratsız. Bu hafta Nautico'nun Vitoria'yı 1-0 yendiği ve olayların çıktığı maçın ardından hatırlattı kendisini ve yazmak icap etti. Özellikle taraftarlar hiç hoşnut değil kendisinden. Her fırsatta taşlıyorlar, dalga geçiyorlar muhterem ile. Yapılan esprilerin bazılarını paylaşayım istedim.

- Dinazorların nesli tükenmemiştir, Paulo Schmitt mahkum etmiştir.
- Evrim teorisi yoktur çünkü Paulo Schmitt bütün evrim canlılarını mahkum etmiştir.
- Paulo Schmitt'i görebiliyorsanız o da sizi görüyordur, göremiyorsanız cezalandırılmışsınızdır.
- Her başarılı erkeğin ardında bir kadın, her mahkumun ardında ise Paulo Schmitt vardır.
- Paulo Schmitt ustura kullanmaz, bıyığı yasaklar.
- MacGyver sakız, kağıt ve sopadan bir uçak yapabilir lakin Paulo Schmitt tarafından uçmaktan men edilmiştir.
- Saddam Hüseyin'in iki seçeneği vardı: Asılmak ya da Paulo Schmitt'in savcı olacağı yeni bir dava. Asılmayı tercih etmiştir.
- Zidane futbolu bırakmıştır çünkü Materazzi vakasının Paulo Schmitt tarafından görüldüğünü duymuştur.
- Bir oyuncunun kariyerindeki en büyük başarı 1000 gol atmak değil, Paulo Schmitt tarafından mahkum edilmemektir.
- PES oyunundaki aşamalar başlangıç, amatör, profesyonel ve Paulo Schmitt'tir.

Etiketler:

Kim Tutar Bundesliga'yı



Sezon başı beklentim boşa çıkmadı Bundesliga'dan. 11 haftadır Kanal 24'te Aykut İnce'nin enfes anlatımları eşliğinde maçlara aboneyim. La Liga'da 2,58, Premier Lig'de ise 2,69 atılmış maç başına. İtalya Serie A ise çekişmeli olmasına rağmen kısır; 2,24 atılıyor maç başına. Oysa Bundesliga'da şu ana kadar maç başına 3,04 gol atıldı. Maçların neredeyse tamamının seyir zevki yüksek. Haftaya Hamburg ile Dortmund, Schalke ile Bayern Münih oynuyor. Lider Höffenheim ise geçen hafta 5'lik olan Galatasaray'ın rakibi Hertha'ya konuk. Kaçmaz hiçbiri...

Etiketler:

Höffenheim ve Sivasspor



Bundesliga'nın tepesinde 3000 kişilik köyün takımı ( medyamızın gözü aydın ) Höffenheim var. Gol krallığının en tepesinde de Höffenheim'ın Boşnak santrforu Vedat Ibiseviç. Oyun anlayışları olmasa bile çıkışları, sahaya koydukları karakter, seyircileriyle olan bütünleşmeleri bana geçen seneki Sivasspor'u hatırlatıyor. Yöneticilerinin demeçleri dahi çok yakın. Mesela takımın Genel Menajeri Jan Schindelmeiser ile Bülent Uygun gibi. Jan Schindelmeiser 4 gollü son Karslruhe galibiyetinin ardından şampiyonluk için "gerçekçi değil" demiş. Ve eklemiş: "bizi şampiyonlukla anmak bir medya oyunudur, bunun içerisinde boğulmayacağız" Umarım en az Sivas kadar kovalarlar şampiyonluğu. En son ne zaman Almanya'dan böyle bir şampiyon çıkmıştı ki ? Borges'ten bekliyoruz efendim hikayesini...

Etiketler:

Uçarken



Brezilya Milli Takımı'nın Venezuela dönüşünde yaşadığı uçuş rezaletinin üzerinden 2 hafta geçti. Onların ki kadar kötü olmasa da İspanya'da da bu hafta benzer durumlar yaşandı. Almeria deplasmanı için şehre uçan Real Madrid uçağı fırtınadan ötürü türbülansa girdi. Guti başta oyuncuların ödü kopmuş. Üzerinden 2 gün geçmedi, bu kez de Villareal takımını Aalborg deplasmanına taşıyan uçak kalkıştan 30 dakika sonra havaalanına geri dönmüş. Uçmak yolculuklar arasında en risksiz olanı belki ama kötü bir durumda da kurtuluşunuzun olmadığı bir yolculuk. Binerken hep aklıma kötü kötü şeyler gelir o bakımdan. Bazılarının ise aklına değil başına gelmiştir, nice önemli oyuncuyu ve efsane takımı silmiştir bu uçuşlar yeryüzünden. Yazacağız bir ara...

Lucescu ve Zago



Sinan Engin gücenmesin ama Beşiktaş'ın 100. yılında bu ikilinin payı çok büyüktür gözümde. Gün oldu devran döndü. Lucescu Shakhtar Donetsk'e gitti, Zago ise bir süre Brezilya'da top oynadıktan sonra şimdi Corinthians'ın sportif direktörü. Bobo'yu onun sayesinde izliyor Beşiktaşlılar. Bu ikili uzun seneler sonra masada da olsa buluştular. Sezon başında Galatasaray ve Olimpiakos'un de gündemine gelen Brandao'yu Brezilya'ya getirmek istiyor Zago. 1 senelik Serie B deneyiminin ardından, güçlü ve Serie A'da şampiyonluğa oynayan Corinthians için şimdiden çalışmalara başlamış. Bu ilişkiden Lucescu da karlı çıkacaktır, zira Shakhtar artık Brezilya'nın en büyük alıcılarından biri.

Etiketler: ,

Napoli'de Aşk

Etiketler:

Çekirge



Brezilya Ligi'ni epeydir yazmıyordum, artık sezonun bitmesine 5 hafta var ve son düzlükte müthiş bir son sahneleneceğe benziyor Brezilya'da. Son 5 haftanın nabzını burada tutacağız o bakımdan. Tepeye oynayan 5 takım var Brezilya'da bu sezon Sao Paolo, Palmeiras, Gremio, Cruzeiro ve Flamengo. Flamengo ve Gremio berabere kaldılar bu hafta, Cruzeiro ise 3-0 yenildi Goias'a deplasmanda. Haftanın 2 kazananı ligin iki köklü takımı olan Internacional ve Santos'u yenen Sao Paolo ve Palmeiras. Palmeiras maçın bir başında bir de sonunda sıçrayarak kazandı. Dinamo Kiev'den kiralık Kleber bu maçın 1 ve 90. dakikasında attığı gollerle toplamda 8 gole ulaştı. Eğer peşpeşe oynayacakları Gremio ve Flamengo maçlarında da ağları sarsarsa heykelini dikerler...

Etiketler: ,

Kör Talih



Bir takım nereye kadar kendisiyle mücadele edebilir ? Onun cevabını arar gibiydi Napoli. Önce ortasahadaki en önemli oyuncuları olan Hamsik'i sakatlığa kurban verdiler, sonra sağ kanat oyuncuları Maggio'yu hakem Rocchi'ye. Yetmedi bu kez savunmanın en iyi oyucusu Santacroce sakatlık nedeniyle oyun dışında kaldı. Bütün bu kör talih zincirinin son halkasını santrfor German Denis kendi kalesine gol atarak tamamladı. Buna rağmen müthiş bir cesaret ve kararlılık örneğiyle oynamaya çalıştı Napoli. Kaleci Iezzo sınırlarını zorladı. Kaka kaçırmadı, Iezzo kurtardı. Penaltı da zaten penaltı değildi.



Napoli cephesinde Gargano hayalkırıklığı yarattı ben de ama Lavezzi'yi izlemeye doyamadım. Gattuso'nun bütün çirkefliklerine ve takımının yaşadığı bütün zorluklara rağmen muazzam bir oyun oynadı. Lider oyuncu olabileceğini gösterdi. Hamsik çıktıktan sonra takımın sahadaki tek şefiydi. Kenarlara çıkarak aldığı toplarla oyunu kurmaya çalıştı, Milan'ın baskı kurduğu anlarda Napoli'ye nefes aldırdı. Maç 11-11 oynanırken 2 de tehlikeli şut attı Milan kalesine. Maradona verdiği sözü tutmalı ve Arjantin Milli Takımı'na Napoli'den bir ismi, Lavezzi'yi çağırmalı. Napoli'yi Serie A'da üst sıralara oynaması için biraz daha kadro genişliği lazım diyerek bağlayalım.



Milan'a gelince. Ancelotti benim maç öncesi fikrimi paylaşmıyordu. Noel ağacı dizilimi yani 4-3-2-1 ile çıkardı takımını. İleride Pato yerine Kaka ve Ronaldinho ile desteklenen Borriello tercih edilmiş. Zambrotta sağ bekte, Jankulovski sol bekte oynuyordu. Napoli'nin 5'li ortasahasına karşı da sert ve sağlam Ambrossini, Gattuso ve Seedorf sigorta olarak savunmanın önünde. Bu üçlü bir mucize yaratıp hücum oynamayı başaramayınca bütün yük Kaka, Ronaldinho ve Borriello'ya kaldı doğal olarak. Ronaldinho bütün topları ezdi, maç boyunca duran top kullanmak dışında bir işe yaramadı ama yine de sambasını yaptı. Borriello bu çapta bir takımın oyuncusu değil. Kaka ise penaltı kaçırmasına rağmen bana kalırsa hala Milan'ın herşeyi. 4,5 sene sonra Serie A'da lider oldular. Velakin bu kadroyla, özellikle de savunma ve forvet mevkisindeki alternatifsizlikleriyle, bunu sene sonuna dek sürdüreceklerini sanmıyorum. Bir de Beckham uğursuzu var ki, onu hiç saymıyorum...

Etiketler:

2 Kasım 2008 Pazar

Kadrolar: Milan - Napoli



Milan'da Pato yedek, tek santrfor çıkarmış Ancelotti takımını. Maldini yerine de Favalli oynuyor. Napoli ise tahmin edildiği gibi.

Etiketler:

Milan vs. Napoli



İtalya'da bir Güney takımının şampiyonluğa oynadığı nadir senelerdi 85 - 90 yılları arası. Napoli MAGICA ile fena yapıyordu önüne geleni. En büyük rakiplerinden biri de Milan'dı Napoli'nin. Van Basten, Gullit ve Rijkaard da onların süper 3 adamıydı. Fotoğraf da o senelere ait. Maradona ile Baresi başlangıç seramonisindeler. Bu maçın üzerinden neredeyse 20 sene geçti. Maradona'nın yerini Lavezzi, Baresi'nin yerini ise bu maçta oynayamayacak olsa da Maldini aldı. MAGICA'nın yerinde Lavezzi, Denis ve Hamsik; Van Basten, Gullit ve Rijkaard'dan oluşan Hollandalı 3'lünün yerini ise Brezilyalı Kaka- Ronaldinho ve Pato 3'lüsü almış durumda.



Rekabet ise takımların durumu, gücü ne durumda olursa olsun sürdü. Mesela geçen sezon Milan'a ağır bir fatura kesmişti Napoli. San Paolo'da rakiplerini 37. haftada 3-0 yenerek Milan'ı UEFA Kupası'na, Fiorentina'yı ise Şampiyonlar Ligi'ne göndermişlerdi. Milan'ın bunu unutacağını sanmıyorum. Napoli'nin de geçen sene San Siro'da 5 yediği maçı elbette. Her şeyiyle güzel ve gollü bir maç bekliyorum. Milan'ın ağır ve yaşlı savunmasına karşı Lavezzi ve Denis şov yapabilirler. Gattuso ile Hamsik'i eşleştirerek onları besleyecek damarı tıkarlarsa işler değişebilir elbet. Napoli'nin Maggio ile çok etkili kullandığı bir de sağ kanadı var. Ancelotti'nin yerinde olsam sol bekte Zambrotta'yı, önünde de hücum gücü yüksek olan Jankulovski'yi oynatırdım. Zaman zaman da Ronaldinho'yu o bölgeye yaklaştırırdım. Böylece hem Maggio'ya nefes aldırmaz, hücuma çıkmasının önüne geçer hem de savunmada zor durumda bırakırdım. Bunlar laf tabi, 2 saat sonra göreceğiz neler olacağını. İki takımın şu ana kadar yaptığı 69 maçtan 33 galibiyet çıkardı Milan. 13 maç Napoli'nin olurken, 23 maç da berabere bitti. Gollerde de Milan 124 - 72 önde.

Etiketler:

Viktor Elm


Bir zamanlar İsveç'ten iki takım bilirdik. Göteborg ve Malmö. Geçen sezon Helsingborgs'u tanıdık ama her geçen sene daha rekabetçi bir lig oluyor Allsvenskann. Son 10 senede Halmstad, Helsingborgs, AIK, Djurgardens, Hammarby, Elfsborg, Malmö ve Göteborg şampiyon oldu. Bu sene de Kalmar diye bir takım peydah oldu. Ligin bitimine 2 hafta kala lider durumdalar. Mucize olmazsa da şampiyon olacaklar. Takımın en değerli 3 oyuncusu kardeş. Viktor Elm, David Elm ve Rasmus Elm. Kalmar taraftarları bu üçlünün oyununa Elm Show diyorlar. Ortalama boyları 190 cm. Viktor ve Rasmus ortasaha, David ise santrfor oynuyor. Bu üçlünün en kıymetli adamı ise ortanca kardeş Viktor Elm. Bu sezon 11 gol atmış. Ingelsten'den sonra takımın en çok gol atan oyuncusu. İsveç Milli Takımı'na da 1 kez seçilmeyi başarmış. Ballack vari bir tarzı olduğunu okudum 22 yaşındaki oyuncunun. Flying Dutchman bol bol yazar artık 2009 yılında. Zira oraları çok iyi tarayan Herenveen kapmış sözleşmesi biten Viktor Elm'i. Hem de beleş...

Etiketler: ,

Aradaki Farkı Bulun



Aşağıdaki 4 süreçte yazılanlar dışındaki fark nedir ? Herşey nasıl bu kadar iyileşe ya da kötüleşebilir ? Ben yorumumu en kısa zamanda yapacağım. Cesar Luis Menotti'nin kulakları çınlasın...

1 - Valencia'yı geçen sene bu blogda çok yazdık. Kulüp mahkemelerle, isyan eden oyuncularla boğuşup duruyordu. Kendi evlerinde tarihlerinin en büyük hezimetini yaşadılar Real Madrid'den 5 yiyerek. Ligi 10. bitirdiler, haftalar boyu gol dahi atamadılar. Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkamadılar. Leblebi gibi gol yediler bütün yarışmalarda. Tek kazanabildikleri ise Kral Kupası oldu. Bu sene aynı takım ligde düne kadar liderdi, ve ligin en az yiyen takımıydı. UEFA Kupası'nda kayıpsız gidiliyor. Geçen sene 18 gol atan David Villa, bu sezon 9 haftada 10 gol atmış durumda. David Villa'nın etrafında oynayan oyuncular aynı, tıpkı Hildebrand'ın etrafındaki oyuncuların zaman zaman rotasyona giren Asier Del Horno dışında geçen senekiyle aynı olması gibi.


2 - Tottenham Hotspur'un bu sene kadrosuna kattığı oyuncular için çoğu kalburüstü takımın ağzının suyu akıyordu. Modric, Pavlyuchenko, Giovanni Dos Santos, Gomes, Corluka, Gilberto, Woodgate, Bentley vs... Harcadıkları para Şampiyonlar Ligi'nde oynamayan bir takım için çok ciddiydi. Sezon öncesi hazırlık maçlarında Celtic, Borussia Dortmund ve Roma'ya toplam 10 gol atarak harcanan paraların hakkının ödeneceğini düşündürdüler. Ama düşünülenin aksine felaket bir başlangıç yaptılar lige. 25 Ekim 2008'e kadar oynadıkları maçlarda Middlesbrough, Sunderland, Aston Villa, Portsmouth, Hull City, Stoke City gibi kalibrelerinin epeyce altlarında olan takımlara yenildiler. UEFA Kupası'nda Wisla Krakow gibi bir takımı 1 gol farkıyla eleyebildiler, her iki maçta da Polonya takımından gol yediler. UEFA Grup turlarında Udinese'ye ezik bir futbolla 2-0 yenildiler. Toplam, Avrupa ve yerel kupa maçları dahil, 12 resmi maçta 17 gol yerken sadece 9 gol atabildiler. Evlerindeki bütün Premier Lig maçlarını kaybettiler. Ligde 2 puanla 20 sıraya demir attılar. 25 Ekim 2008'den sonra ise oynanılan 3 maçta aynı oyuncular toplam 8 gol atıp 5 gol yediler. Üstelik o üç maçın ikisi Arsenal ve Liverpool ile oynandı. Ezik bir oyun oynayan takım, deplasmandaki bir derbi maçında 4-2 yenikken 4-4 yapacak karakteri koydu sahaya. Liverpool'u da geriden gelip yendiler. Bu hafta arasında ise UEFA Kupası'nda Dinamo Zagreb ile oynayacaklar.

3 - Fenerbahçe trbünleri 2007 - 2008 sezonunda ligde şampiyon olunamamasına rağmen takımını yaşattığı unutulmaz anlar için teşekkür ederek onurlandırdı. Bir önceki sezon son maça kadar şampiyonluk kovalayan ve Şampiyonlar Ligi'nde evinde hep kazanarak son 8 içerisine kalan ve maç 88 dakika olsa kupada ezeli rakibini 9 kişiyle eleyecek olan takıma İspanya gol kralı Güiza, Milli Takım kaptanı Emre Belözoğlu, geçen sezonun ikinci yarısındaki 16 maçta 9 gol atan genç yetenek Burak Yılmaz ve sakat geçen son senesi hariç La Liga'da her sene düzenli olarak 30 maç üzeri top oynamış Josico alınmış. Josico Villareal'in son 5 senede yakaladığı çıkışın da as oyuncularından. Kaybedilen tek oyuncu ise Aurelio. Diğer bütün oyuncular özellikle de savunma kurgusu aynen muhafaza ediliyor. Yani kağıt üzerinde daha iyi bir takım. O takım bu sezon ligde 9. durumda. Geçen sene maç başına 1,09 gol yiyen takım, bu sene 1,5 gol yiyor. Forvette ise Tanrı'ya yardım çığlığı atan Kezman ile maç başına 2,11 gol atarken şimdi İspanya Gol Kralı ile 2 gol atabiliyor. Evinde oynadığı Şampiyonlar Ligi maçlarında puan dahi kaybetmezken, şimdi puan alamıyor. Hatta fark yiyor.

4 - Bayern Münih 2007 - 2008 sezonunu sadece 2 maç kaybederek şampiyon kapamıştı. Maç başına sadece 0,62 gol yiyordu takım. Bu sezon ise daha 11. haftada şimdiden 2 maç kaybettiler. Ligde 3. durumdalar ve ortalama 1,55 gol yiyorlar Bundesliga'da. 0,62 gol yiyen savunmanın geçen seneden farkı jübilesini yapan kaleci Oliver Kahn. Önünde oynayanlar aynı, hatta bir İtalyan daha var rostasyonda. Massimo Oddo. Ortasahada ve fotvette ise kaybedilen as oyuncu yok. Hatta kadroya katılan Tim Borowski var.

Etiketler:

Hizmette Sınır Yok



Internette yaratmak için hayal etmek lazım. Dipsiz bir kuyudan farksız. Bu Internetten yapılan yayıncılık için de geçerli. Bilinen gazetecilik geleneklerinin ötesine geçebilmek gerek. İspanyol Marca içeriği görseliyle, grafiğiyle bunu en iyi başaranlardan biri. Artık 3D gol görüntülerini de koymaya başladılar. Maçlar biter bitmez üstelik. Maraton'da yayınlanan pieroların bir benzeri. Internet siteleri milyon kere tıklanan bizim gazetelerimiz, ne zaman soyunmuş ya da ünlü aktör fotoğraflarıyla, nette mail ile dolaşan resimlerden oluşan galerilerle sayfa doldurmayı bırakıp bunları düşünmeye başlayacaklar acaba...

Etiketler: ,

San Mames'de Diriliş



Kral Kupası maçında Poli Ejido gibi bir takımdan 5 yedikten sonra ayağa kalkmak, hele de San Mames gibi bir deplasmanda, zor. Pellegrini o yüzden olacak ki kazanmak için Allah ne kadar hücumcu verdiyse koymuş takıma. Llorente, Rossi, Pires, Cazorla beraber sahadalar. Rossi'nun solu ile öne de geçiyorlar ama fazla uzun sürmüyor. Neden İspanya'nın büyüklerine gidemediğini anlamadığım Exteberria arka direkte vurduğu kafayla 1-1 yapıyor skoru. Goller dışında ilk yarısında pek bir numaranın olmadığı bir maç. İkinci devre Pellegrini ne söyledi oyuncularına bilemiyorum ama süper bir Villareal vardı sahada. 3 gol daha atıp 4-1 kazandılar maçı. Cazorla ile Pires top diye oynadılar Athletic Bilbao savunmasıyla. Cazorla'nın golü bir yana, son golde Altidore'ye verdiği pası izlemek lazım. Dripling ve hızına artık bu ince işleri de eklemiş bastıbacak İspanyol. Spalletti boşuna istemiyormuş. Önümüzdeki sezon Başkan Riog 20 civarına okutur bu çocuğu. 89'da oyuna girip hemen golle tanışan Altidore de La Liga'da gol atan ilk Amerikalı oldu bu arada. Lafı açılmışken La Liga'da oynayan ilk Amerikalı futbolcuyu da soralım...

Etiketler: