5 Aralık 2009 Cumartesi

Dünya'nın En Mutlu İnsanı



Brezilya 3 gündür bu resimdeki adamın kim olduğunu ve nerede yaşadığını bulmaya çalışıyordu. Azılı bir suçlu ya da holigan değil. Flamengo - Gremio maçının biletleri bittikten sonra Globo'nun Maracana Stadı etrafında yayın yapan kameralarına takılmış naif bir taraftar. O kameraya 2 gün uyumadığı ve neredeyse hiçbir şey yemediği halde 5000 bilet için oluşan 1,5 kilometrelik kuyruktan eli boş döndüğünü anlatıyordu. Hüngür hüngür ağlayarak. Brezilya'nın en büyük basın kuruluşu olan Globo'nun spor organı Globoesporte resmini koydu web sitesine. Tanıyan, bilen, gören varsa bildirsin diye. 3. gün sonunda gelen elektronik postaların yardımıyla bulundu. İsmi Douglas da Silva Oliveira. 17 yaşında. 10 yaşında babasını kaybetmiş. 6 ay önce de annesini. Öksüz ve yetim. Üstelik işsiz. Annesiyle yakından ilgilenmek, bakımını üstlenmek için bırakmak zorunda kalmış işini. Hasta anneannesiyle yaşıyor artık ama şu an dünyanın en mutlu insanı. Flamengo'nun 17 yıldır beklediği şampiyonluk galasının biletini, Adriano'nun annesinden törenle aldı.

Etiketler: ,

4 Aralık 2009 Cuma

Beckenbauer Gözüyle Robinho



"Sirkte iş yapar ama takım oyuncusu değil"

Etiketler:

Calciopoli ve Inter



Calciopoli skandalı İtalya futbolunun seyrini değiştiren olay. Inter o skandaldan temiz olarak çıkan tek kulüp. Memnun olan bir onlar, biraz da Roma var. Ceza ve temyiz davaları hala sürüyor ama sportif olarak konu kapandı derken, Rosario Coppola adındaki bir yardımcı hakemin söyledikleri bugün işe yeni bir boyut kazandırdı. Napoli'de süren davada verdiği ifadede, 'Inter beni manipüle etmeye çalıştı' diyor. Olay Inter'in Kolombiyalı stoperi Ivan Cordoba'nın Venezia maçında attığı bir yumruk ile ilgili. Disiplin komitesi kendisini dinlemek istediğinde; Inter'den Cordoba'nın rakibine yumruk atmak yerine rakibini ittiğini söylemesi yönünde telkin gelmiş. Yapmadığı için de bir daha Serie A'da maç alamamış Coppola. Juventus yandaşı, anti-Inter basının başını çeken Tuttosport fırsatı kaçırmıyor tabi. Skandal başlığıyla manşetten verdiler haberi. Kurcalayacakları kesin. Haftasonu, Calciopoli'den en büyük zararla çıkan Juventus ile en karlı çıkan Inter İtalya deribisi oynayacaklar. Juventus'un gidişatı yüzünden gazı kaçmıştı derbinin, bu iddia alevlendirir.

Etiketler:

Sepp Blatter ve Sevmedikleri



Sepp Blatter koltuğundan edilmesi gereken liderler listesinin tepesine yazacağım adamlardan biri. Konfederasyon Kupası oynanırken vuvuzelanın yasaklanmasını isteyenlere karşı durmuştu. Gerekçesi Güney Afrika'ya ait yerel bir motif olmasıydı. Yıllarca Afrika'yı görmezden gelen biri için büyük adım. Ama iş o motifin FIFA markası altında satılmasına gelince yasak koydu. Dünya Kupası resmi ürünlerinin satılacağı mağazalara giremeyecek vuvuzela. İrlanda zaten kabusu. Gücü olsa Kenan Evren'in bir dönem mavi rengi sansürleme girişimlerine taş çıkartır. Dün güzel bir tokat yedi. Charlize Theron kura çekimi provasında Fransa yerine İrlanda demiş. İyi demiş.

Etiketler:

Şampiyonluk Gününde Maracana



Maracana'da Flamengo günü sebebiyle geçen maç yapılan koreografi çok ses getirmişti. Torcida Jovem do Flamengo, Urubuzada, Fla-Manguaça, Fla-Show, Paixão Rubro-Negra ve Dragões grupları önderliğinde binlerca taraftar bu kez şampiyonluğa hazırlık yapıyorlar. Bu sefer yazı yok. Maracana sadece kırmızı siyah olacak. 90.000 parça malzeme kullanılacak. Konfetiler için kağıtlar kesilmeye başlandı. Takım sahaya çıktığında en az 100.000 balon da Rio semalarına bırakılacak. Esas hedef ise 500,000 balon. Meşalelerle birlikte o tarihi stadın şampiyonluk günündeki görüntüsü muhteşem olacak.

Etiketler: ,

3 Aralık 2009 Perşembe

Sezonu Kapattılar



Gremio Yatar Mı ? Taraftarın bu soruya cevabını dün yazdım. Bu gündem hala sıcak. Internacional tarafında eski bir Gremio oyuncusu olan Bolivar ara gazı vermeye çalıştı bugün. Bu sene şampiyonluk iddiası olan 'Atletico Mineiro, Sao Paulo ve Palmeiras'tan puanlar almışlardı' diyor. Söylemek istediği Gremio'nun Flamengo'dan beraberlik alacak gücünün olduğu. Haklı da. Bence kadroları Flamengo'dan daha iyi ama Gremio dün takım halinde barbekü partisindeydi. Gremio'da gelenektir. Sezonu kapattıklarının gayrı resmi ilanıdır. Üstelik Libertadores hedeflerini kaybettiler. Kıtanın ikinci büyük kupası Sul Americana kontenjanı da garanti. Bu saatten sonra o ayaklar gitmez. Adilson istediği kadar "taraftarımızı anlıyoruz ama işimizi yaparız" desin.

Etiketler: ,

Şampiyonluk Kaç Para ?



Pazar günü Flamengo kazanırsa bu illüstrasyonun bir benzerine bürünecek Rio da Janeiro. Flamengo yönetimi hiçbir şeyi şansa bırakmıyor. Gremio galibiyetinin primlerini açıkladılar. Şampiyonluk gelirse oyuncuların herbiri, sezon boyunca aldıkları sürelere göre, 150,000 - 170,000 Brezilya reali arasında bir prim alacak. Türk parası karşılığı 130 - 150 Bin TL eder. Brezilya'da çok büyük para, çoğu oyuncunun senelik ücreti. Hatta fazlası. Türkiye'de üç büyüklerin oyuncuları için fındık fıstık.

Etiketler: ,

New Jersey Rekoru





Şu rekora hazırlıklı gelmek kadar kötü bir taraftar hissiyatı yoktur sanırım. Yazık bu adamlara.

Etiketler: , ,

2 Aralık 2009 Çarşamba

Twente 0 - 1 Fenerbahçe



Nietzsche'yi boşverin. İnsanoğlu umutsuz ve hayalsiz yaşayamaz. Hele takım tutmak gibi bir yükün altına girdiyseniz bu imkansız. Benim sezon başında Fenerbahçe'ye dair umutlarım ve hayalletim öyle çok büyük değildi. Ne yaptığını bilen, karakter sahibi bir takım istiyordum. Bunun sonu benim için mutluluktur. Fenerbahçe'nin kalitesi ve çapıyla birleştiğinde de başarıdır.

Daum bu görevi başarmak için daha önce denenmiş ve başarıya ulaşmış bir tercih. Velakin yöntemleri, seçimleri, tavırları rahatsız edebilir. Daha önceden içine girdiğiniz bu rutin, hepsini birden çok daha spontane ve sevimsiz bir şekilde sergileyen Aziz Yıldırım ile birleşince keyfinizi kaçırtır.
Fenerbahçe hakkında eskisi kadar sık yazmadığım için sitem edenlere cevabım budur. Maçlar benzersiz ama sezonun toplamında bir daha aynı bulmacanın içinde debelenmekten sıtkım sıyrılıyor bazen. Yazasım gelmiyor. Kazanmak ya da kaybetmek esas mesele değil.

Şu maçı yazmamın sebebi ise başka bir görüntüyü vermesi, şüphelerimi silmesi. Biraz baştan alalım.

Birincisi, teknik direktörünüz Daum ise sürprizlere açık olacaksınız. Oyuncuları dönüştürmeyi, çok seviyor. Tekniği ve atletik yetenekleri vasat olan libero Ümit Özat'tan ortasaha oyuncusu ve sol bek yaratbiliyor. Çıtkırıldım, sağ açık ve forvet arkası Aurelio'yu güçlü ve kollektif bir defansif ortasaha oyuncusuna çevirip milli takımın birinci
opsiyonu haline getirebiliyor. Forvet Tuncay'ı sol açık yapabiliyor. Örnek çok.

İkincisi, çaptan düşenleri tekrar vitrine çıkarabiliyor. Çapsızlara takıma katkı sağlayacak bir rol biçip, verim verecek bir hale getirebiliyor. Marcio Nobre, Tomas, Petkov, Mehmet Yozgatlı, Yusuf Şimşek, Serhat Akın gibi.

Kısacası
elindeki kaynağı türetebilen bir hoca Daum. Bu sezon, benim nazarımda buna en uygun oyuncularla çalışacak olması en büyük umudumdu. Mehmet Topuz, Özer Hurmacı, Bekir İrtegün, Andre Santos takımın yenileri. Dönüşüm için biçilmiş kaftan hepsi. Birden fazla mevkide oynayabilecek özellikleri var. Vederson, Deivid ve Deniz Barış bu işi zaten daha önceden başarmışlar. Guiza, Emre ve Kazım tekrar vitrine çıkabilecek ve fark yaratabilecek oyuncular. Önder, Selçuk ve Uğur ise bana kalsa bu takımda dakika tutmayacağım ama işleyen bir sistemin içinde zaman zaman katkı alınabilecek adamlar.

Velakin evdeki hesap çarşıya uymadı. Hiçbirini beceremedi Daum. Şu ana dek oynanan 20 küsür maç içinde deplasmandaki Steaua Bükreş, içerideki Galatasaray ve Gençlerbirliği maçları dışında hafızamda kalan ve gönlümü okşayan bir maç yok. Daum'un tek yapabildiği mevcut bir formasyon ve anlayışı, artan teknik ve fizik kalite ile işler hale getirmesi. Josico - Maldonado - Selçuk'tan; Cristian - Emre - Mehmet Topuz'a terfi eden bir ortasaha ve bu sayede verimi artan Alex buna en güzel örnektir.

Daum böylece 8'de 8 yaptı. 24 puan aldı. Sonra ? 6 maçta 7 puan ile tepetaklak olundu. Sebep ? Daha önce geçtiği derslerden çakması, eskisi kadar türetememesi. Bazı oyunculara zaten benim ya da taraftarın güvendiği kadar inanmıyor. İmkanların azalıp, mevcutların formunun düşmesi, Daum'un temelsiz denemeleri, yönetimin 'oyuncular niye bu kadar agresif, biz de anlayamıyoruz' gibi sezon başında deklare edilen öpücük ideolojisini tarumar eden açıklamaları. Hepsi Kasımpaşa faciasını tetikleyen unsurlar.

Ve Fenerbahçe'nin şu 6 maçlık periyodunda takımın omurgası hep eksikti. Alex, Emre, Bilica üçlüsünden bir ya da birkaçı eksikliği takımı stop ettirdi. Zaten iki forvetten bir Bobo çıkmıyor. Cristian'ın sağ iç, Mehmet Topuz'un sol iç, Selçuk'un önlibero oynadığı bir ortasaha; ve Önder kifayetsizinin sol stoper oynadığı, Gökhan Gönül'ün bu sayede iyice bozulduğu bir savunmayla dağılmak normal.

Şu facia periyodunun UEFA Avrupa Ligi'nde grup liderinin belirleneceği, önemli bir deplasmanda galibiyetle kapamak ise çok güzel.

İlk ve son 20 dakika dışında çok da matah bir oyun yoktu aslında. Hatta kalan bölümde kötü bir oyun vardı. Fenerbahçe ilk maçta bundan çok daha etkili oynadığı halde kalecisinin basiretsizliğiyle maçı vermişti. Bu maçta şans yanındaydı. Volkan'ın yine bir Avrupa kupası maçına daha limon sıktığı gecede neyse ki direkler ve ofsayt vardı. Roberto Carlos'un da kademe yapası tuttu. Ama Selçuk ve Guiza hariç bütün bir takım vasat ya da üstü görüntü verdi. Rakibe verilenlerin yanı sıra kaçan pozisyonlardan da bahsedebiliniyor. Cristian'ı ayrı bir yere koyuyorum. O bölgede Fenerbahçe formasıyla izlediğim en büyük oyuncu bu adam. Bundan şüphem yok artık.

Hülasa; Beşiktaş ve Mustafa Denizli için neler söyleniyorsa, o felaket başlangıçtan bu ikili neler öğrendiyse Fenerbahçe ve Daum için de aynıları geçerli. Mücbir sebepler dışında Volkan - Bilica - Lugano - Emre - Cristian ve Alex'ten oluşan omurga bozulmamalı. Mecbur kalındığında doğru seçimler yapılmalı. Ara transfer döneminde de bu omurga zenginleştirilmeli. Kaleci, stoper ve Emre'nin alternatifleri yok. Üstelik ceza almaya ve sakatlanmaya da çok meyilliler. Şahsen ilk hedefim bu mevkiler ve olmayan santrfor olurdu. Peşinden Gökhan'ı zaman zaman dinlendirebilecek bir sağ bek.

Başka türlü faktörler belirmezse, şu yapı içinde sonuçlar kendiliğinden gelecektir zaten.

Ayrıca Twente güzel takım, Stoch iyi oyuncu.

Etiketler: ,

Jan Koller



Türkiye'de santrfor modeli Hakan Şükür olunca gidilecek adresler de kısıtlı tabi. İki Çek santtfor Lokvenc ve Koller'den çok ekmek yedi Türk basını. Hakan Şükür'ün Galatasaray'da oynamadığı dönemlerde Florya'ya da getirildi bu adamlar. Lokvenc futbolu Almanya 3. lig takımı Ingolstadt'da bırakmıştı. Jan Koller de iyice çaptan düşmüş. Rus Ligi'nden Fransa 3. Ligi'ne geçiş yapmak üzere. Bir dönem Fener'in belalısı olan Cannes ile görüşüyor.

Etiketler:

Şampiyonluğu Beklemek









İlk fotoğrafı bir spor sitesinde görmesem, ilk aklıma gelen IMF, Dünya Bankası veya G8 protestocuları Rio da Janeiro'ya sarmış olurdu. Oysa bilet kuyruğu. Sırasını beklemek istemeyip, Flamengo'nun şampiyonluk anına tanıklık etmek için bilet kuyruğuna kaynak yapanlara jandarma acımamış. Sonraki fotoğraflar ise sırasını bekleyenlere ait. Kuyruğa değil ama şemsiyenin altında içi geçen abiyle, şortla gitar çalan gençlere özendim. Kış bitsin, yaz gelsin !

Etiketler: ,

Gremio Yatar Mı ?



Bizde ezeli rakip ebedi dost diye bir laf vardır. Yalan tabi. Yalan olduğunu son 1 ayda uygulamalı olarak gördük. Ezeli rakip ebedi nefrettir işin aslı. Rekabet yerel ise her yerde öyledir. Brezilya'da da. Pankartta şöyle yazıyor;

Gremio oyuncuları
Taraftarınızın isteğine kulak verin:
Teslim edin.

Gremio son hafta Maracana'da Flamengo'ya rakip. Teslim edin dedikleri şey de şampiyonluk. Flamengo'ya teslim edecekler. O yüzden o bölüm ( entrega ) kırmızı - siyah yazılmış. Flamengo kardeş takımları değil belki; ama Internacional ezeli rakipleri. Flamengo'dan puan alırlarsa Inter şampiyon olacak. Öte yandan; denize düşen de yılana sarılıyor. Internacional taraftarları Gremio antrenmanına gidip Gremio marşını söylemiş. Bi Poltrona 36 vardı, ne oldu ona diye sorarlar adama !

Etiketler: ,

Brezilya'da Son Düzlük



6 hafta önce attığım postun altından çok sular aktı. O zaman 5. olan Flamengo, bitime 1 hafta kala 64 puan ile lider durumda ( içim temizmiş ). 17 yıldır bekledikleri şampiyonluk için gün sayıyorlar artık. Adriano da iyileşiyor. Sakatlığını atlatır da oynarsa; şampiyonluk kupası dışında kariyerinin 200. golünün ve gol krallığının peşinde koşacak. Bir yandan da Flamengo'nun başkanlık seçimi gündemi var. Taraftarın umurunda değil. Maça bilet arıyorlar. Maracana'da oynanacak Gremio maçı için stad gişelerindeki bilet kuyruğu 1,5 kilometreyi aştı. Bellini heykeline ulaştı. Maracana etrafında sabahlıyor taraftarlar. Yan kesiciler ve karaborsacılar da tabi. Jandarma bunların gözünün yaşına bakmıyor. Bu sabah sırada öne geçmeye çalışanlar ile bilet alanları stad çevresindeki sokak ve caddelerde gasp etmeye çalışanları gözyaşı bombaları ve biber gazı spreyleriyle dağıttılar. Bir yandan da 11 aylık bebekleriyle, çocuklarıyla bilet bekleyen ama yerini kaybetmek istemeyen ailelere pizza ısmarlıyorlar. Fotoğraflar düştükçe paylaşırız. Son hafta öncesi puan durumu aşağıda. Küme düşmeme mücadelesi ise ayrı bir yazının konusu.


Etiketler: ,

Dünya Kupası Torbaları



2010 Dünya Kupası'nın grup programı daha önce açıklanmıştı, seri başlarının belli olmasını bekliyorduk. FIFA yaptı gene yapacağını. Büyük balıklar yem olmasın diye playoff statüsünü değiştirmişlerdi, bu kez de grup kuralarının statüsüne ayar çektiler. FIFA sıralaması kıstasının yanına önceki kupalarda alınan sonuçları da eklediler. Fransa'yı seri başı olmaktan çıkardılar, kıta torbalarına attılar. Henry'nin eli demek zor tabi. Kura çekimi 4 Aralık'ta, Charlize Theron'un sunumuyla. Maradona da cezası nedeniyle kura çekiminde yok. Tahminleri alalım.

Pot 1 - Têtes de série:
Brésil, Espagne, Italie, Allemagne, Argentine, Angleterre, Pays-Bas, Afrique du Sud (pays organisateur)

Pot 2: Australie, Japon, Corée du Sud, Corée du Nord, Honduras, Mexique, Etats-Unis, Nouvelle-Zélande

Pot 3: Algérie, Cameroun, Côte d'Ivoire, Ghana, Nigeria, Chili, Paraguay, Uruguay

Pot 4: Danemark, France, Grèce, Portugal, Serbie, Slovaquie, Slovénie, Suisse

Etiketler: ,

Inter'in Modası



Ibrahimovic gitmeden önce sus çekerek gitmişti kendi tribünlerine. Balotelli'nin sus işaretini kime ya da neye yaptığı bilinmiyor. Bologna tribünlerinden yükselen ırkçı seslere olduğunu söyleyenler var. Roma maçından sonra kendisinin "sıfırı tükettiğini" söyleyen Mourinho'ya yaptığını söyleyenler var. Daha önce Mourinho ile yaşadığı tartışmaları, gol attığı Bologna maçının ardından Fiorentina maçı kadrosuna alınmamasını düşünürsek ikincisi daha büyük olasılık. İş bu hale gelince; Balotelli'nin zihninde Inter'in hatta İtalya'nın modasının geçtiğini söyleyenler çoğaldı. Arsenal'e gideceği dedikodusu var. Wenger'in en sevdiği oyuncu tipidir. Genç, atletik, uzun, driplingci, teknik. Mental olarak da biraz yontulursa Kuzey Londra'da hala hissedilen Henry özlemini giderir Gana asıllı İtalyan.

Etiketler:

1 Aralık 2009 Salı

Yorum Farkı



Dikizden Real Madrid başlığının altında Madrid basınının El Clasico sonrası gündemlerinden birinin bu lazer meselesi olduğu var. Bugün Marca gazetenin 1. sayfasında manşetten girmiş olaya. Sağlığı tehdit ettiğini, göze gelmesi durumunda retinaya zarar verebileceği yazılmış ( araştırayım dedim ama Google bana sürekli Nike kramponlarından bahsetti). Akdeniz ülkelerinde pek seviliyor bu lazer. Bizim tribünlere birkaç sene önce giriş yaptılar. Haftasonu Olympiakos - Panathinakos maçında da bol bol kullanıldı. Orada daha önemli sorunlar var, basının gözü lazer filan görmüyor. Oysa kısım Olympiakos taraftarı forumlarda takmış lazer işine. Sağlık filan değil dertleri. Niye kırmızı ışıklı olanlarından tutmuyorsunuz diyorlar ?

Etiketler: ,

Derbinin Ardından



Komşuda derbi gündemi yoğun. Mağlup taraf PAO maç dışında herşeyi konuşuyor. Basın kaleci Tzorvas'ın tribünden atılan bir çifte yüzünden bir süre işitme kaybı yaşamasını ele alırken; PAO başkanı Pateras derbinin öncesindeki vahşet görüntülerinden ve Olympiakos'un kendilerine 20 VIP koltuk sözü verdiği halde sadece 10 koltuk vermesini diline doladı. Olympiakos Başkanı Kokkalis'in cevabı net. Kaybetmeyi bilmiyorsunuz ! İşin futbol tarafında ise Ten Cate çıkardığı defansif kadronun kurbanı olmuş durumda. Kenardan da maçı iyi yönetemediği, derbinin coşkusunu anlamadığı için eleştiriliyor. Zico'nun ağzından teşekkürler mesajı yollamış Gol gazetesi.


Etiketler:

Yürüyedur Zico



Olympiakos 2 haftadır galip götürdüğü maçları, son 10 dakikada yediği gollerle, berabere tamamlamış ve liderlik koltuğu tekrar Panathinaikos'un eline geçmişti. Derbilerde klasman önemli değildir. Kazanmak esastır ama Karaiskakis'te oynanacak maç ligin liderini de belirleyecekti. Üstelik 4 sezondur da Olympiakos kendi evinde PAO'yu yenemiyordu. Olympiakos Başkanı Kokkalis işini şansa bırakmayarak, takım galip geldiği takdirde atılan her gole 100.000 € vereceğini açıkladı maçtan önce. Ayrıca futbolun hemen ardından iki kulübün basketbol takımları da kozlarını paylaşacaktı. Ortam da haliyle maçlar başlamadan cehennem gibi yanıyordu. Panathinaikos otobüsü Karaiskakis'e gelirken saldırıya uğradı. Gate 7'nin yolları savaş alanına çevirmesi yüzünden de, PAO kafilesi trafiğe takıldı. Derbi neredeyse ertelenme aşamasına geldi, ancak 1 saatlik gecikmeyle başlayabildi ama izlemeye değdi. Atmosferin yanı sıra beklenmedik bir kalite de vardı.



Zico'nun elindeki kadronun yarısı revirlik. Derbyshire, Galletti, Ledesma, Torosidis, Stoltidis, Diogo kadroda yoklardı. Santrfor Mitroglou'nun arkasında normalde Diogo oynuyor. Yokluktan mecburen Oscar'ı denedi hoca. Sol bek Leonardo'yu da mecburen açığa çekti, sağ tarafta ise Zairi'ye şans verdi. Ortasahanın ortasında ise Dudu ve Maresca oynadılar. Takımın en sorunlu rotasyonu ise Torosidis ve Stoltidis'in yokluğunda savunma. Tandemde Mellberg'in partnerliğine bu maçta Polonyalı Zewlakow monte edildi. Kanat beklerinde ise Galitsios ve Raul Bravo oynadılar.

Panathinakos'un kadro rotasyonu Olympiakos'a göre daha dar ama domuz gribi olan Karagounis dışında önemli bir eksikleri yoktu. Ten Cate savunmacı bir 4-3-3 kurdu derb için. Takımın en etkili iki açığı Ninis ve Leto'yu kenarda tuttu. Djibril Cisse'nin sağında Salpingidis, solunda Gabriel'e yer verdi. Orta üçlüde de defansif olarak daha güçlü olan Gilberto Silva - Simao ve Katsouranis'i kullandı.



Maça daha arzulu ve iyi başlayan da eksiklerine rağmen Thrylos oldu. Maresca ve Dudu'nun pasörlüğünde oyunu PAO yarısahasına yıktılar. Kenarlardaki Leonardo ve Zairi'ye boş alan yaratmaya çalıştılar ama PAO'nun Giourkas, Vyntra, Sarieggi ve Spyropoulos'tan oluşan savunma dörtlüsünü geçemediler. İlk 20 dakikadaki tek gol girişimi Maresca'nın cezasahası dışından attığı şut. PAO da bu baskıyı sadece 1 kez kontra atağa çevirebildi. Onda da Cisse'nin sağdan attığı şutu Raul Bravo kendini siper ederek tehlikeli olmaktan çıkardı.

Oyunun kontrolü 20'den sonra PAO'nun eline geçti. Ten Cate'nin üçlü ortasahası sazı eline aldı. 25. dakikada Cisse'nin şutu direğe takıldı. 28'de sakatlanan Zewlakow yerine Zico stopere Avraam Papadopoulos'u sürmek zorunda kalınca, baskıyı iyice arttırdı PAO. 10 dakika 3 kez Salpingidis, 1 kez de Vyntra ile şans yakaladılar ama Nikopolidis'i geçemediler. Devre'nin sonunda Dudu'nun attığı pası Oscar ezdi; ama ek sürenin son saniyesinde Mellberg'in kafayla sektirdiği topu, Dudu rövaşata ile kale ağzına indirdi. Mitroglou boş kaleye golü yaptı. Karaiskakis yıkılmak bir yana alev alev oldu. Başkan Kokkalis'in uyarısıyla Tony Montana vari taramalı tüfekli gol kutlamasından vazgeçmiş ve bir süre pompalı tüfeğe dönmüştü Mitroglou. Derbide özünü buldu. Formayı da çıkarınca sarardı.



İkinci devreye de hızlı başladı Thryle. Zairi solda Cristiano Ronaldo hareketleriyle Spyropoulos'u aptala çevirdi. 54. dakikada aynı hareketleri sağda Giourkas'a çekti ve nefis kesti. Mitroglou sol çaprazda Van Basten kokan enfes bir dömivole ile skoru 2-0'a getirdi. Tribünleri ikinci kez taradı. Ten Cate 2-0'dan sonra Gabriel ve Simao'yu oyundan alarak Ninis ve Leto kozlarını oynadı. Akabinde, 66. dakikada Cisse aynı hücum içinde iki net pozisyon yakaladı. Nikopolidis ikisini de çıkardı. Zico hemen Domi ve Levy değişiklikleriyle oyuna müdahale etti.

Bundan sonra oynanan 25 dakikada Olympiakos esti, PAO durdurmaya çalıştı. Öyle ki; Ten Cate forvet Salpingidis'i oyundan alıp Christodoulopoulos ile ortasahasını güçlendirmeye çalıştı. Başaramadı. Mitroglou 2, Oscar ve Dudu da 1'er kez net gol şansı yakaladılar. 3. gol gelse unutulmaz bir skor olabilirdi. Zico da maçın ardından buna vurgu yaptı ama ilk derbisinden galibiyetle çıkmak ve liderliğe oturmak da fazlasıyla memnun etti hocayı. Maçtan sonra sevinmek yerine, PAO'da oynayan ve sahayı boynu bükük terkeden vatandaşları Gilberto Silva ve Gabriel'i teselli etmesi bana eski günleri hatırlattı.



Futboldaki zafere aynı akşam basketbol zaferi de eklendi. Bu iki galibiyetle Olympiakos bu sezon ezeli rakibini farklı branşlarda 7. kez yenmiş oldu. Olympiakos taraftarları futbol takımının durumundan memnunlar. Ketsbaia ile defansif, sıkıcı ve yavaş bir oyun oynarlarken, Zico'nun gelişiyle daha ofansif bir yapıya büründüler. Takımın eksikleri var ama pas organizasyonu ve alan oyunu oturmaya başlamış. Zico'nun aklı hissediliyor. Sakatlar düzeldiğinde, devre arasında takviyeler yapıldığında; rahatsız başkanları Kokkalis de limon sıkmazsa çok daha iyi bir oyunla, her kulvarda başarılı olmaları işten bile değil.

Ama önce Arsenal. Haftaya kendi evlerinde yenilmezlerse Şampiyonlar Ligi'nde son 16'ya kalacak Olympiakos.

Yürüyedur Zico.

Etiketler:

30 Kasım 2009 Pazartesi

Diego Tardelli ve Keirrison



Diego Tardelli 2 sene evvel Sao Paulo'da ıskartaya çıkmıştı. O dönemde adı Fenerbahçe ile anılıyordu ama Flamengo'ya gitti. Orada da tutunamadı ve soluğu ligin renksiz, vasat takımlarından biri olan Atletico Mineiro'da aldı. Yetenek küpü bir adamın 22 yaşında bu duruma gelişinin ardında pek çok sorun olabilir elbette. Basına yansıyan bir takım disiplin problemleri vardı ama gerisini bilen yok. Emerson Leao sever bu tür oyunculardan verim almayı. En iyi yaptığı iştir. Diego Tardelli de kendisiyle hesaplaşmıştır. Bunlar sır ama 2 sene önce ıskartaya çıkan adamın an itibariyle bitime 1 haftası kalan Brezilya Ligi'nin gol kralı olduğu, milli takıma çağırıldığı ve ciddi piyasasının olduğu sır değil. Nice ve St. Etienne'in teklifleri 9 milyon € civarındaydı sezon başında. Tardelli Fransa'ya gitmek istemedi. Şimdi Benfica'nın kıskacında. Mineiro'nun mali durumundan ötürü 5 milyona tav olacağı yazılmış Portekiz basınında. Anlaşırlarsa geçen senenin gol kralı, sezon öncesinin olaylı transfer hikayesinin kahramanı Keirrison'a da evinin yolu gözükecek. 6 maçta 0 gol atabildi.

Etiketler: ,

Dikizden Real Madrid



Marca'da köşe yazan eski topçu Manolo Sanchis El Clasico'nun hakkını beraberlik olarak teslim etmiş. Marca'nın anketinde de Barcelona'nın galibiyeti haketmediğini söyleyenler çoğunlukta ama kaçan goller dışında da bir sebep lazım. Oltalarına 61. dakikadaki Cristiano Ronaldo ve Pique mücadelesi takılmış. Penaltı diyorlar, ama açtıkları ankette hayır diyenler %55 çıkmış. Tartıştıkları diğer konuların kahramanı da Cristiano Ronaldo. Iniesta ile girdiği ağız dalaşı ve yüzüne tutulan lazerler öne çıkarılmış. Gündem değişse de sonuç değişmeyecek. Real Madrid artık Barcelona'nın dikiz aynasında. Sport çakmış karikatürü hemen.

10 oyuncuya ihtiyaç duyanlar: 1
300 milyonluk yatırımdan fazlasına ihtiyaç duyanlar: 0

Etiketler:

Barcelona 1 - 0 Real Madrid



El Clasico öncesi Emrah - ikametgahı Barcelona'dır - bir fıkra yolladı.

Bir ilkokulda öğretmen öğrencilerine babalarının ne iş yaptığını sormuş. Birkaç tipik cevaptan (sütçü,bahçıvan,muhasebeci) sıra Jorgito'ya gelmiş. "
Benim babam gaylerin gittiği bir gece kulubünde çalışıyor, dans edip striptiz yapıyor. Üzerinde sadece çok küçük bir slip kaldığında diğer adamlar slipin ön kısmına para takıyorlar. Çok beğendiği bir adam olursa onu eve getirip seks yapıyor. Bu iyi para getiriyor" demiş.

Öğretmen ne diyeceğini şaşırmış. Diğer çocukları bahçeye oynamaya yollar ve Jorgito'ya dönerek sormuş: “Bu anlattıkların gerçek mi? Baban gerçekten striptizci bir gay mi ? ”

Jorgito cevap vermiş;


Hayır öğretmenim. Babam aslında Real Madrid’de futbol oynuyor, ama arkadaşlarımın önünde utandığım için söyleyemedim.

Barcelona şehri o derece havaya girmiş, Galacticos'a hadlerini bildirecekler. Guardiola işine bakıyor tabi. Barcelona geçen sezon kaldığı yerden devam ediyor bu sezon. Oysa Real Madrid farklı. Savunmanın göbeğinde kılları kadayıf olmuş Canna'nın yerinde daha canlı olan Raul Albiol var. Ortasahanın kifayetsizi Gago kulübede bile değil. Lassana Diarra ve Xabi Alonso ikilisi Makelele'li dönemden bu yana oluşturulan en sert ve çalışkan ortasaha. Hücum hattına da Cristiano Ronaldo, Kaka ve Benzema ile hem aerodinamizm hem de yaratıcılık eklenmiş.




Guardiola'nın Inter maçında tercih ettiği 11 benim için, Messi ve Ibrahimovic'in riske edilmediği kadroda zorunlu bir rotasyondu. En uçta Henry, sol açık Iniesta, sağ açık Pedro. Orta üçlü ise BusQuets - S. Keita - Xavi. Açıkçası yanılmışım görüşümde, El Clasico'ya provaymış o 11. Zira Messi ve Ibrahimovic hazır olmasına rağmen, Ibra'yı yanına oturtup sadece Messi'yi oynattı Pep. Savunma ve ortasaha seçimleri ise Inter maçının aynısı. Amaç açıkça Cristiano Ronaldo ve Kaka bağlantısını koparmaktı. Başarılı olduğu söylenemez. Hatta ters bile tepti.


Xavi ve Iniesta'ya karşı yapıldığında Barcelona ileri üçlüsüne boş alan ve gol şansı olarak geri dönecek yarısaha presi, Keita ve BusQuets'e yapılınca sonuç verdi. Xavi tek başına kaldı. Lass ve Xabi Alonso üstün kaldılar. Kaka bol bol top aldı. Delici driplingleriyle C. Ronaldo ve Higuain'e taşıdı oyunu. Pique bu formatta silindi, fazlasıyla sırıttı. Helguera gibi kaldı. Puyol'un olağanüstü mücadelesi ve enerjisiyle gol yemekten kurtuldu Barça. Her gediğe koştu kaptan. Kadrajda yokken Marcelo'nun önünde bittiği an ne oluyoruz dedim. Ama Kaka'nın ancak rüzgarını kovalayabildi. Brezilyalı C. Ronaldo'ya vermek yerine kendi kadife ayağını kullansa, belki bugün ne Drenthe'nin kulakları çınlayacak ne de Victor Valdes kaleciyim diyecekti. Maçın ilk kırılma anıdır.



Real Madrid ilk yarıda etkili gelirken Barcelona ne üretti ? Ortasaha Real Madrid yarısahasına geçtiği an presten bozuldu. Real Madrid'in kanat bekleri Sergio Ramos ve Arbeloa; açıkta oynayan Iniesta ve Messi'yi kenarlara hapsetti. Pas kanalları da tıkandı Barça'nın. Topla yine daha fazla oynadılar; ama takım farketmeksizin % 60'ın üzerinde topla oynayan yapı bozuldu. Henry de topu önüne isteyen, stoperleri karşısına alarak oynamayı bilen ve seven oyuncu. Onları sırtında taşıyarak değil. Fransız eridi gitti Pepe - Albiol arasında. Etkinlik böylece iyice azaldı. Oyunu Real Madrid yarısahasında fazla tutamadılar. Dani Alves'in kanat bindirmelerinin sonucu Sabri kıvamında olunca devreye berabere girdiler.



Guardiola devre dönüşü Ibrahimovic kozunu oynadı. Kime sorsan ortaüçlüden birini alıp Iniesta'yı aid olduğu yere, Xavi'nin yanına, çekerdi. Guardiola'nın B planı yokmuş. Henry çıktı oyundan ama santrfor karakterleri farklı bir kere. İtalya'da omzunda gezdirmediği stoper yok Ibra'nın. Barça 45-60 arası yerleştiler rakip yarısahaya. Iniesta ve Xavi de yakınlaşınca kısa bir showtime izlerken gol şansını kontrada Higuain yakaladı. Puyol yetişti yine. Şovun finalini 59. dakikada Ibrahimovic yaptı. Ayağını nefis yatırdı, süper bir plase attı. Casillas topu göremedi. Dani Alves'in kesmesi de enfesti. Öte yandan ofsayt itirazları da haklıdır.

1-0 sonrası ben kedi fare oyunu bekliyordum ama BusQuets'in acemiliği Real Madrid'e bir umut daha verdi. C. Ronaldo beyniyle vurdu. Pellegrini neyi düşündü de C. Ronaldo'yu o sırada oyundan aldı anlamadım. Yerine giren Benzema aldığı tüm topları ezdi. Raul hamlesi de işe yaramadı. Barselona 10 kişi olmasına rağmen pas yaparak oyunu tuttu. Messi köşeyi görse gazı tamamen alınacaktı Real Madrid'in. Lass daha fazla dayanamadı. Barcelona 1-0 kazanarak liderliği devraldı.
Real Madrid bir gol atsa Kaka derdim ama şu durumda maçın adamı uzak ara Puyol'dur.



Maçta tempo biraz düşüktü. Akdeniz derbierinin klasiği bu. Rekabetin atmosferi ve hakemlerin de etkisiyle oyun İngiltere'ye göre daha fazla sürüyor. Süreklilik azalıyor. Denge olarak ise beklentilerime fazlasıyla cevap verdi El Clasico. Messi'nin atamadığı dışında Barcelona'nın pozisyonunu hatırlamıyorum. Real Madrid'in 3 net pozisyonu var. Beraberliği haketmişlerdi en kötü ama oyun umut verici. Pellegrini rahat bırakılırsa Real Madrid gün geçtikçe daha iyi olacak gibi.

Etiketler:

Ancelotti Mübarek Adam



Premier Lig'in tepesindeki 4 takım Manchester United, Liverpool, Chelsea ve Arsenal arasında dörtlü averaj yapılsa sonunculuk koltuğuna oturan takım kim olur ? Bu sorunun cevabı geçen sene için Chelsea. Liderin 7 puan gerisinde 3. olarak tamamladıkları sezonda; 6 büyük maçtan kazanılabilecekleri 18 puandan sadece 4'ünü alabilmişlerdi. Tek galibiyet de Arsenal'e karşı deplasmanda 4-1. Dün yine 3 fark attılar Arsenal'e. İki takım da tempo yaptılar ama uzun süre kilidi açamadılar. Oyun ortadaydı. Eduardo biraz basiretli olsa maçın skoru da yorumu da farklı olabilirdi; ama yuhalamalardan ilk 30 dakika eli ayağına dolaşan Ashley Cole ve insanüstü santrfor Drogba bitirdiler işi. Geçen sene sonuncu oldukları o tablonun tepesinde artık Chelsea. Üç büyüğü de yendiler, ligin üzerinden de silindir gibi geçiyorlar. Arsenal maçı üzerinden değil genel felsefe üzerinden konuşmak daha doğru olur.

Chelsea'nin şablonu bu sene baklavalı 4-4-2. Bu dizilişin için 4 temel gereklilik var. 1 ) Bütün bir kanadı domine edebilecek, sürekli gidip gelebilecek hızlı ve dayanıklı kanat bekleri. 2 ) Sağ ve sol içte en büyük klişe. Oyunun iki yönünü de oynayabilecek, devamlılığı yüksek, dinamik iki ortasaha. 3 ) Birbirini tamamlayan iki santrfor. 4 ) O santrforlara pozisyon hazırlayacak, teknik ve gerektiğinde çilingir vazifesi görecek gol sezgisi yüksek bir 10 numara.

Ancelotti'nin elindeki bek rotasyonu solda Ashley Cole/Yuri Zhirkov, sağda Jose Bosingwa/Borislav Ivanovic. Dört oyuncu da 1. madde için biçilmiş kaftan. Essien, Lampard, Ballack, Malouda'dan oluşan ortasaha rotasyonu da 2. maddeye cuk oturuyor. Drogba & Anelka pivot ve driplingci santrfor fetişinin zirvesi. Geriye 10 numara kalıyor. Ancelotti'nin kadro planlamasında en büyük sorunu da buydu. Sezon başındaki kısa ve başarısız Lampard denemesinden sonra talih kuşu Deco'ya vurdu. Joe Cole'un uzun sürecek sakatlığının da etkisiyle takımda kendine yeniden rol biçildi ve parçalar oturdu.

Ancelotti rakibin kalitesine göre bu oyuncuları rotasyona soktu. Nispeten kolay rakiplere karşı Essien'i savunmanın önünde, içte Ballack/Malouda - Lampard'ı kullandı. Zor maçlarda ise Mikel'i önünde, Essien ve Lampard'ı içte oynattı. Gerekli skoru alamadığında kolay rakip rotasyonuna döndü. O da olmadı Kalou kozunu oynadı. Skoru aldığında ise santrforlardan birini çıkarıp ortasahasını beşledi. Hepi topu bu. Bu temel plan üzerinden EPL'nin en kritik dönemi olan Aralık ayına 5 puan farkla zirvede giriyor Chelsea. 14 maçta 36 puan aldılar. Mourinho'nun 95 puanlı 2004-05 sezonunun üstünde bir puan ortalaması bu. Sadece 8 gol yediler. O efsane sezondan azıcık fazla; ama ligin bu alanda en iyisiler. Bu kadro ve İtalyan bir teknik adamla bunlar belki sürpriz değil.

Peki ya 28 averaj yapmak ? Maç başına 2,5 golden fazla atmak ? Ve bunu İngiliz futbolunda pek görülmemiş bir diziliş ile yapmak ? İngilizler afallıyor haliyle.

Bunlar daha iyi günleri. Kaka'sını bulsun bir hele.

Etiketler:

Everton 0 - 2 Liverpool



İngiltere'de futbolun lig statüsünde oynanmaya başladığı tarih 1888. Liverpool şehri o günden beri, Everton ve Liverpool kulüpleri sayesinde aralıksız olarak bu ligde temsil ediliyorlar. İngiltere'de bunu başaran başka bir şehir yok. Liverpool şehri demek futbol demek, şampiyonluk demek, başarı demek. Oysa iki temsilcisinin son 10 lig maçında çıkan galibiyet sayısı sadece 2. 6 maçtır da kazanamıyorlar. David Moyes'in 7,5 yıllık organizasyonunun son 5 yılında harika işler çıkaran Everton, bu sezon sakatlar mangası. Tüm düzen allak bullak olmuş durumda. Skorbord bu sene Everton'un rakipleri için 5 ve 6 yazdı. Son olarak da kifayetsiz Hull'dan 30 dakikada 3 gol yediler. Küme düşme korkusunu iliklerinde hissediyorlar.

Liverpool'un şampiyonluk iddiası yok. Son yıllarda iddialı oldukları tek yer olan Şampiyonlar Ligi'nden de elenmiş. Seneye de katılamama tahlikesiyle karşı karşıyalar. Takım Gerrard ve Torres'in sırtında kör topal gidiyor. Torres'in arkasında bekleyen adam PSG'nin rezerv takımından gelen David N'Gog ! Küme düşme hattına sürüklenen Everton'un aynı bölgedeki rotasyonu ise Saha, Yakubu, Jo.



Bu gidişata bir derbi mağlubiyeti iyice tüy dikerdi. İki takım için de. Haliyle temposuz, sıkıcı, ve dengesiz bir derbiye hazırlamıştım kendimi. Ortasahasında Heitinga oynayan Everton'un domine ettiği ve Mascherano'nun 25 metreden attığı kontrpiye golle başlayan maça şaşırmadım. Rafael Benitez de zaten önceliği 7 deplasman maçında 10 gol atabilen takımın hücuma çare bulmak yerine, 12 gol yiyen savunmayı iyileştirmeye vermiş. Garibim Ryan Babel tribünde. Özer Hurmacı ile grup terapisine katılması daha iyi olur bu saatten sonra. Pienaar'a karşı sol kanada iki bek Insua ve Fabio Aurelio ile önlem alınmış. Fellaini ve Cahill karşısında da ortada Mascherano ve Lucas Leiva ile oluşturulan sert bir set konmuş. Hücum etmek Gerrard ile sağ kanattaki Glen Johnson - Kuyt ikilisine emanet edilmiş.

İşe yaradı bu düzen. Oyunu belki Everton yönlendirdi, ve şanslar da buldu ama Reina karşı koydu o ataklara. Cahill ve Fellaini'nin altıpastan peşpeşe iki topunu aldığı pozisyon maçın dönüm noktası. Sonrasında da Kuyt'un kontra golü geldi. Everton evinde uzun bir aradan sonra kaybederken, Liverpool bu sezon ilk kez bir deplasmanı gol yemeden evine döndü. Kriz şehrin bir bölümünde şimdilik duruldu. Haftaya da Blackburn'ü ezip düze çıkmaya başlarlar ama uzun vadede bana göre kaybediyorlar.

Şu maçta işlerin gittiği bir anda Benitez'in kenardan oyuna sürebileceği tek forvetin El Zhar olması açıklanamaz. Bu kadro çöküşünün bedelini Şampiyonlar Ligi'nden UEFA Avrupa Ligi'ne düşerek ödediler. Ligde lider Chelsea ile fark 14 puan ! Hızla level iniyorlar. Daha da üzücü olan futbol ve felsefenin de sonuçlarla paralel evrilmesi. Bir zamanlar şampiyon kelimesinin doğal çağrışımı olan Liverpool'un artık yavaş yavaş o karakterini unutmuş.



Bir hikayeyle perçinleyelim. Michael Owen sezon başında Manchester United'a transfer olduğunda rivayet olunan bir hikayedir. Doğru olmasa bile içerdiği mesja mühimdir. Ryan Giggs ilk gününde Owen'ın oryantasyonundan sorumlu. Birlikte antrenman tesislerini gezmekteler ve Owen yeni arkadaşlarıyla tanışmaktadır. Sıra Danny Welbeck'e gelmiştir ve Giggs Welbeck'i takdim ederken gülümseyerek şöyle der;

"18 yaşında ve bir şampiyon."

Etiketler: