18 Temmuz 2009 Cumartesi

Edu - Lugano - Fenerbahçe



Fenerbahçe'nin Uche ve Högh'den sonra yakaladığı en iyi savunma ikilisiydi Edu ve Lugano. Lugano sözleşmesini yenilemedi, Edu'nun da sakatlığından ötürü sözleşmesinin feshedileceği yazılıyor. Bir dönem kapanıyor Fenerbahçe'de. Arkalarında da ibretlik bir tablo bırakıyorlar.

Sakatlıklardan ve cezalardan ötürü geçen sezon oynanan 34 lig maçının 19'unda beraber oynayamadı Edu ve Lugano, sadece 15 kez beraber oynayabildiler. Bu 15 maçta Fenerbahçe 9 galibiyet, 4 beraberlik ve 2 mağlubiyet aldı. Maç başına ortalama 2,06 puan ediyor. 15 maçta atılan gol sayısı 27, yenilen gol sayısı ise 13. Yani maç başına 2'ye yakın gol atıp, 1'den az gol yiyordu Fenerbahçe Edu ve Lugano beraber oynadığında geçen sezon. Madalyonun diğer yüzünde ise 19 maçta alınan 9 galibiyet, 3 beraberlik ve 7 mağlubiyet ile ortalama puan 1,79 var. Atılan 33 gole karşılık yenen toplam 27 gol. Yani makas birbirine iyice yaklaşmış. Yüzdeye de vursanız, ortalamaya da vursanız her istatistikte geriye giden bir Fenerbahçe var Edu ve Lugano olmadığında.

3 senelik genel lig performansında da durum çok farklı değil. Edu ve Lugano'nun 3 sene boyunca ligde beraber oynayabildiği toplam 55 maçtaki tabloda 36 galibiyet, 15 beraberlik ve sadece 4 mağlubiyet yazıyor. Maç başına ortalama 2,055 puan. Fenerbahçe bu maçlarda attığı 116 gole karşılık, 49 gol görmüş kalesinde. Ortalama 2 golden fazla atıp, 1 golden az yemiş yani. Beraber oynamadıkları 43 maçta ise Fenerbahçe sadece 21 galibiyet alabilmiş. 9 kez sahadan beraberlikle ayrılıp, 13 kez de mağlup olmuş. Maç başına ortalama 1,67 puan alınabilmiş. Bu maçlarda 70 gol atıp 52 gol yemiş Fenerbahçe. Makas yine birbirine çok yakın ve her istatistikte geriye giden bir Fenerbahçe.

Bu rakamların anlatmak istediği üç gerçek var.

1 - Edu ve Lugano'nun takım içindeki rolleri çok önemli. Onlar olmadıklarında Fenerbahçe hem hücumda hem de savuınmada oyununu oturtamıyor.

2 - Savunmadaki as-yedek kalitesi arasında uçurum var.

3 - Beraber oynama yüzdesi % 60 civarında olan bir ikiliye iyi bir alternatif şart.

Bilica transferini değerlendirirken kullandığım "Edu ve Lugano'ya alternatif olarak alındıysa süper transfer, kadronun bankosu olarak alındıysa Fenerbahçe kalite olarak düşmeye devam ediyor demektir" cümlesi de bu tabloya dayanıyordu. Fenerbahçe Bilica'yı yedek olarak mı aldı bilinmez ama elindeki en önemli oyunculardan ikisini kaybettiğini biliyoruz artık. Fenerbahçe şu görüntüde ya iki Bilica veya üstü oyuncu daha bulacak, ya da ortasahasını eskiden Aurelio - Appiah ikilisinin oynadığı seviyeye hatta daha da üstüne taşıyacak. İstikrarı olmayan Volkan Demirel'i de düşünürsek Fenerbahçe bu kadro ve görüntüyle çuvalla gol yer. Daum'un önümüzdeki sezon en fazla uğraşacağı ve deneme yapacağı hat savunma olacaktır bu yüzden.

Yazıyı Edu ile bağlayalım. Sakatlığından ötürü sezonun önemli bir bölümü kaçıracağı ve sözleşmesi de önümüzdeki sezon biteceğinden ötürü değerini bulamayacağından; büyük ihtimalle sözleşmesi karşılıklı feshedilecek Edu'nun. Akıllarda kalan genel imaj ise sıradan olacak. Bana göre Fenerbahçe Lugano'dan daha fazla arayacak Edu'yu. Lugano gibi birinci hamleyi yapan oyuncu olmadığı, sahada Lugano kadar agresif gözükmediği için hakkı verilmedi Edu'nun bu ülkede. Türk izleyicilerindeki inanılmaz algıda seçiciliğin de kurbanı oldu aynı zamanda. Türkiye'de b
ütün sezon eleştirilen Guiza son 3 maç biraz kıpırdandı diye kıymete binebiliyor; Fenerbahçe'de oynadığı 110 maçta sürekli vasatın üstünde oynayan Edu ise 2 maç kendi kalesine gol attı diye sıradanlaştırılabiliyor. Oysa hem Lugano'nun savrukluğunu toparlıyordu arkada, hem de sürekli ileride kalan Roberto Carlos'un kademesine giriyordu Edu. Savunmanın mesafesini, koordinasyonunu ayarlayan adamdı aynı zamanda. Torbasında her şeyden biraz ve vasatın üstünde vardı. Daha iyisi de Lucio'dur, Alex'tir.

Etiketler: ,

17 Temmuz 2009 Cuma

Carlos Tevez ve Manchester


Araplar propagandaya da başlamışlar. Güzel espri...

Etiketler:

Midas Gibi Futbolcu


Zaman artık kombine devri. Maç günü kuyruğa girip bilet alan adam sayısı büyüklerde kalmadı neredeyse. Ona rağmen Türkiye'de stadların doluluk oranları bilinmiyor. Oysa eskiden akıllı turnikeler, bandrollü ve barkodlu biletler yokken stadda kaç seyirci olduğunu bilirdik. Maçın ertesi günü yayınlanan Tercüman, Milliyet gibi gazetelerde maçın karnesine bakıldığı zaman stadda kaç biletli seyirci varmış, ne kadar hasılat kalmış gişeden öğrenirdiniz. Brezilya'da işler hala böyle yürüyor. Globo gazetesi Ronaldolu ve Ronaldosuz gişe hasılatlarını ve seyirci sayılarını yayınladı bugün. Midas gibi adammış Ronaldo, maç yaptığı gün para fışkırıyor Corinthians gişelerinden. Geçen sene evinde 34 maç oynayıp, gişe hasılatlarından toplam 8,25 milyon $ kazanan Corinthians, bu rakamın 500,000$ üstüne çıkmış bu sene. Oynadıkları maç sayısı ise 23.
Tablo aşağıda. Rakamlar Brezilya reali cinsinden, ikiye bölerseniz USD rakamını elde edersiniz yaklaşık. Asterisk işareti bulunan maçlar Ronaldo'nun oynadığı maçlar.

Etiketler: ,

Guardiola'nın En Zor Sınavı



Eto'o aslında 2008 - 2009 sezonu başında kıvrandırmaya başlamıştı Barcelona'yı. O zamandan beri satışı gündemdeydi ama takımda kaldı o sezon. Nasıl kaldığının anektodunu Barcelona'nın fizyoterapisti Jaume Munill'in ağzından aktarmıştık. Fakat Eto'o krizi bu sezon başında tekrar hortladı. Aslında Barcelona da Eto'o da birbirlerinden memnun ama şartlarda bir türlü anlaşamıyorlar. Eto'o'nun istediği 5 senelik, toplam 65 milyon € tıkıyor Barça ile yaptığı bütün görüşmeleri. Takımın en iyi oyuncusu Messi'nin aldığı paradan dahi fazla bu rakam. Sözleşmesi de önümüzdeki sezon sonunda biteceğinden ötürü Barça istediği teklifleri de alamıyor Eto'o için. Ama bardak taşmış, artık sıtkı sıyrılmış artık Katalan ekibinin. Üstüne 40 milyon € verip Ibrahimoviç'i alacağı söylentileri her yeri sarmış durumda. Barcelona'nın oyun sistemi içerisinde Eto'o - Ibrahimoviç değişikliği fazla farketmeyecektir ama istediği para ve kontrat süresi yüzünden Eto'o'yu gözden çıkaran Barcelona, Inter'de senelik 12 milyon € alan Ibrahimoviç için ne ödeyecek ? Kibiriyle nam salmış Ibrahimoviç'i, bu alçakgönüllü takım nasıl kabul edecek ? Bu transfer gerçekleşirse ilk sezonunda üçte üç yapan Guardiola'nın önümüzdeki sezon en zor sınavı bu sorulara bulacağı cevaptır. Takımın geçen sene ki seviyesinde kalıp kalmayacağını da doğrudan etkileyecektir bu faktörler. Sinek küçüktür fakat mide bulandırır derler. Ibrahimoviç ise at sineği kıvamında topçu...

Etiketler:

Mauricio



Maurício José da Silveira Júnior yani kısa adıyla Mauricio; sahip olduğu teknik, oyun zekası, kararlılık ve güç sayesinde Brezilya futbolunun ve Fluminense'nin halihazırda en potansiyelli ortasaha cevherlerinden biri. 20 yaşında, 1.81 boyunda ve 2007'den bu yana Fluminense forması ile çıktığı 76 maçta 4 golü var.

Futbol
kariyerine klasik bir 10 numara olarak Moreira Esporte kulübünde başladı. Daha sonra Sao Paulo merkezli Corinthians'ın altyapısında kendine yer buldu ve futboluna dair 7 senelik temel eğitimini Corinthians'ta aldı. 7 senenin sonunda açıklamadığı ama kulüple yaşadığı hususi problemleri gerekçe göstererek 2006'nın Mart ayında Rio da Janeiro'nun Fluminense kulübüne transfer oldu. Corinthians ile Fluminense kulübü arasında yaşanan problemden ötürü evrakları hazır olmadığı için ancak 7 ay sonra, Ekim ayında profesyonel olabildi. Futbolculuğunda Fluminense forması giyen ve 1994 Dünya Kupası'ndan da hatırlayacağınız Branco o zamanlar Brezilya Futbol Federasyonu'nda teknik koordinatörlük görevindeydi. Oyuncunun yeteneğine güvenerek, iki kulüp arasındaki sorunun çözülmesi ve Mauricio'nun lisansını alabilmesi için şahsi gayret sarfetmştir.

Mauricio profesyonel olmasına rağmen hemen Fluminense as takımıyla çalışmadı. A takımın çalıştığı Laranjeiras tesisleri yerine, önce Xerem tesislerinde altyapı oyuncularıyla çalıştı bir süre. Yeteneği ama en önemlisi çalışkanlığı sayesinde, zamanın teknik direktörü Renato Gaucho tarafından farkedildi ve Laranjeiras'a davet edildi. Hala Xerem yakınlarında kaldığı için antrenmanlar için toplu taşıma araçlarında her gün 6 saatini geçiriyordu. O dönem çareyi de A takımda oynayan Ricardo Berna'nın evinde kalmakta buldu.

Mauricio'nun Fluminense formasına alışma süreci epey sancılıdır. Başlarda yuhalanmaya varacak performanslar sergiledi ve kariyerindeki ilk pırıltıyı göstermesi neredeyse 1 sene aldı. Cicero'nun yokluğunda, 2007 yılı ortalarında Brezilya Ligi'nde oynanan Botafogo ve Parana maçlarında, henüz 18 yaşındayken ilk akılda kalacak performansını sergiledi. Bu dahi düzenli şans almasına yetmedi, ancak Arouca veya Fabinho sakatlandığı zaman şans bulabiliyordu as kadroda. Ve kariyerindeki ilk golünü de bu fırsatlardan birini değerlendirerek, 2008 Eyalet Şampiyonası'nda da ezeli rakip Flamengo karşısında Maracana'da attı.

Mauricio'nun Fluminense'de, en azından taraftarın gözünde, kendini kabul ettirmesinde bu golün büyük payı vardır. Ama en önemli pay kuşkusuz çalışkanlığıyla bizzat kendisinin ve bunu takdir eden Renato Gaucho'nun. Eyalet Şampiyonası'ndan sonra başlayan Brezilya Ligi'nde Arouca'nın mücadele ve azim olarak yetersiz kaldığını bizzat deklare eden Renato Gaucho artık her fırsatta Arouca yerine Mauricio'yu tercih ediyordu kadrosunda. Sezon sonuna gelindiğinde Mauricio banko olmuş, Arouca ise Sao Paulo'nun yolunu tutmuştu. Mauricio sadece Arouca'nın değil; hücumdaki yetenekleri ve bu pozisyonun esas adamı olan Tarta'ya nazaran sahip olduğu fizik avantaj sayesinde, Hamburg'a transfer olan Thiago Neves'in de görevini üstlendi zaman zaman. Gösterdiği bu çıkışa rağmen Nelson Rodrigues'in Brezilya 20 Yaş Altı Milli Takımı'na çağırılmaması ise basın ve Fluminense kulübü tarafından sıkça eleştiri konusu oldu.

2009 yılına gelindiğinde kulüp teknik direktör değiştirip Carlos Alberto Parreira ile çalışmaya başlasa da, Mauricio'nun yerini korumayı başardı. Sezonun açılış maçında Hernanes ve Arouca'dan oluşan Sao Paulo ortasahasına Fabinho ile birlikte büyük üstünlük kurdu, bir de soluyla 25 metreden muazzam gol attı. Velakin Parreira'nın istifası sonrası karışan kulüpte, kendisinin de aldığı kart cezası ve yaşadığı ufak sakatlık sebebiyle devamını getiremedi.

Mauricio'nun kariyer özeti böyle. Merak edilen ise ne tür bir oyuncu olduğu.

Oynadığı pozisyon ortasahanın ortası. Brezilya'da kulüpler genellikle 4-4-2 türevi olan
4-1-2-1-2 ya da 4-2-2-2 ya da dizilişiyle oynarlar. Mauricio transfer döneminde ismi Fenerbahçe ile geçen Poulsen ya da mevcut kadroda bulunan Selçuk gibi, ağırlıkla defansif görevleri üstlenen, savunmasının önündeki ilk oyuncu olarak rakip kaleye sırtı dönük şekilde topu alan, rakibi karşılayan oyuncu rolünde olmadı hiçbir zaman. Aurelio, Appiah, Emre gibi rakibe ileride pres yapan ve hücumlara aktif olarak katılan ortasaha, iç oyuncusu rolünü üstlendi takımında.

Türkiye muadilleriyle karşılaştırıldığında teknik becerisi iyi, oyun görüşü ve pas yüzdesi yüksek, tempolu ve iştahlı bir oyuncu. Devamlılık ve dayanıklık açısından belirgin bir sıkıntısı da yok ve Allah vergisi, bek dahi oynayacak fiziğe ve çabukluğa sahip.

K
oşmayı, mücadele etmeyi, pres yapmayı, sahada her zaman herşeyini vermeye çalışması sayesinde Türkiye'nin gitgide daha da fiziksel bir hal alan ligine ve Avrupa futboluna uyumu daha hızlı olacaktır . Nobre nasıl klasik Brezilya forveti değilse, Mauricio da klasik Brezilya ortasaha oyuncusu değildir. Defansif yetkinliği henüz Avrupa için ham, bu arzusundan ötürü zamanlama hatası yapıp defansif müdahalelerinde acemice kart görebiliyor. En büyük sorunu da bazen frenleyemediği bu savrukluğu.

Hepsi bir yana yıldız ve komple bir oyuncu olmak için gereken ve bizim oyuncularımızda eksik olan mental olgunluğa sahip Mauricio. Avrupa futbolunda fiziksel temasın çok önemli olduğunu, Avrupa'da varolabilmesi için ayakta kalması, güçlü olması ve defansif yeteneklerini geliştirmesi gerektiğinin farkında. Bu hedefi olması bir yana bunu söylemekten de çekinmiyor. İyi bir profesyonelde olması gereken sağlam sinirlere de sahip. Yeni yeni forma giydiği 2007 senesinde Atletico Mineiro maçının ardından bütün stad hep bir ağızdan kendisini yuhalamasına rağmen, sonraki Nautico ve Figueirense maçlarında parlak performanslar sergileyebiliyor. "Alkışları tercih ederim ama futbolda hatalar var. Bunun beni bitirmesine izin vermem" diyecek kadar olgun, kararlı ve hırslı bir karaktere sahip. Nereden nereye geldiğinin fazlasıyla bilincinde.

Mauricio her yönüyle çok umutlandıran bir profil. Fakat yine de uluslararası platformda kendini ispatlamamış ve yurtdışından alınan her oyuncu gibi riskli bir yatırım. Her şeyiyle hazır değil ama bir türlü göremediğimiz Josico gibilerindense, 20 yaşında ve geleceği olan bir oyuncuya kumar oynamak her zaman daha mantıklı geliyor kulağa.
Aurelio'nun forvet arkası ve sağ açık olarak parladığı Türkiye'de, Daum'un elinde geçirdiği evrimi nve e tür bir ortasaha oyuncusu olduğunu düşünürsek, en az Aurelio kadar şansı var Fenerbahçe kadrosunda.

Etiketler: , , ,

16 Temmuz 2009 Perşembe

Aydın'ın Hatrı Kaç Yıl ?



Stad ve atmosfer de dahil olmak üzere Fenerbahçe'nin Ulm maçından farksızdı Tobol - Galatasaray maçı gözümde. Sahadaki kadro ile Galatasaray'ı sezon boyunca taşıyacak kadro arasında çok fark olunca, diziliş ve anlayış hakkında ahkam kesmek de yersiz. Maçın başında yenilen gol, NTV, Rıdvan üçlüsü Trömsö korkusu yaşatmıştır sadece hafiften, ama o maçtaki zemin ile Trömsö takımın kalitesi ve tabi olduğu ülke Tobol'a göre çok farklıydı. İkinci devre oyuna giren Arda ve Baros sayesinde de Galatasaray turu aldı 1-1 ile. Ben Emre Çolak oynar diye ekran başına geçtim. Uğur aka pclion çok methetmişti. Velakin Aydın Yılmaz'ın 4 sezon önce Konya maçında attığı golün hatrının ne kadar olduğunu düşünerek bitirdim maçı. Kemal Aslan 5 sene yedi Galatasaray maçında attığı golün ekmeğini, Aydın bu gidişle egale edip geçecek bu rekoru.

Etiketler: , ,

Ronaldinho-Gremio-Kayserispor



2001 yılında Monumentel stadına asılmış bir pankart. "En iyi oyuncularımızı satmayacağız, ısrar etmeyin" diyor Gremio kulübü. Kastettikleri oyuncu Ronaldinho. Pankart filan hikaye elbette, paranın yüzü her yerde sıcak. Sezon sonunda PSG'in yolunu tuttu Ronaldinho. Kayserispor'a esin kaynağı olmuşlardır en fazla.

Etiketler:

Devrik Kaptan



Maxi Rodriguez bir önceki sezon 3000 dakika boyunca ıslatmış Atletico Madrid formasını. Bu sene bu süre 2540 dakikaya düştü. Sebebi 22. haftada Javier Aguirre yerine göreve gelen Abel Resino. Atletico Madrid'in ligdeki konumunun ve Şampiyonlar Ligi'ne gidip gitmeyeceğinin belli olacağı son 5 maç başta neredeyse her maç sürekli oyundan aldı Arjantinli sağ kanat oyuncusunu. Uğur Boral kıvamına geldi koca topçu. Aralarında hususi sorunların olduğu da yazıldı çizildi ve işin bir yerden patlak vereceği de netti. Sezon bittikten sonra satılacağı dedikodusu çıktı, ama takımda kaldı Maxi Rodriguez. Fakat bugün kaptanlığın Antonio Lopez'e verildiği açıklandı. Hazır Arda ve Alex tartışmaları da alıp gitmişken bu kaptanlık mevzusuna değinmek lazım en kısa zamanda.

Etiketler:

Lucio Inter'de



Ne kadar arıza ve cam stoper varsa Inter'in kadrosunda. Samuel, Burdisso, Materazzi. Mourinho'nun geçen sezon çok başını ağrıtmıştı savunmanın ortasında düzenli oynatacak ikinci stoperi bulamamak. Chivu'yu mecburen stoper oynatmak zorunda kalmış, Rivas dahi rotasyonda kendisine şans bulmuştu. Şimdi Cordoba'nın yanına taş gibi ve komple bir stoper aldı. Lucio 3 sezon Giuseppe Meazza'da olacak. Transferi açıklayan Bayern kanadından Uli Hoeness. Webster kanununa göre 7 milyon € karşılığında sözleşmesinin feshedilebileceği de yazılıyordu ama Alman basını 10 milyon € civarında olduğunu yazıyor transfer bedelinin. Kontratı önümüzdeki sene bitiyordu Lucio'nun. Mourinho turnayı gözünden vurdu, Milano'nun diğer takımı da hala transfer yapacak. Hoeness de az çakal değil, nefret ettiği Daum'un bulduğu 3 topçu Ballack, Lucio ve Ze Roberto ile hem kupalar hem de para kazandı.

Etiketler:

Estudiantes Şampiyon



Bir oyuncu bir kulübün kaderini ancak bu kadar değiştireilir. Veron ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu önce o meşhur yerel şampiyonlukta, şimdi de Copa Libertadores finalinde oynadığı rolle gösterdi. İlk maçta sayısız pozisyonu harcayıp avantajı Cruzeiro'ya bırakmışlardı. Brezilya'da geri düştükleri bir maçı Veron liderliğinde üstelik oyun karakterlerine hiç de ihanet etmeden, 65.000 rakip taraftar önünde 2-1 ile geri çevirmeyi bildiler. İki golde de Veron'un katkısı büyük. Hele ilk golde attığı diagonal pas muazzam. 39 sene sonra Libertadores'i bir kez daha kazandı Estudiantes.



Brezilya'da ise Arjantin laneti devam ediyor. En son 1992 yılında Sao Paulo finalde Newell's Old Boys'u yenerek kaldırmıştı kupayı. O zamandan bu yana 5 kez final oynadı Arjantin ile Brezilya takımları. Hepsini de Arjantin kulüpleri kazandı. Son 9 senede oynadıkları 8 final var ayrıca Brezilya kulüplerinin. Sadece kendi aralarında oynadıkları 2005 ve 2006 finallerini kazanabildiler, diğer ülke temsilcileriyle oynadıkları kalan 6 finalin hepsini kaybettiler. 3 senedir de üstüste kaybediyorlar.

Etiketler:

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Kuduzela

Etiketler:

Podolski İçin 10.000 Vuvuzela



Konfederasyon Kupası'ndan çok vuvuzela konuşuldu geçen ay. Yasaklansın, yasaklanmasın. Afrika'nın rengi, Afrika'nın halt etmesi vs...Korkulan başa geliyor, Vuvuzela Avrupa'ya geliyor. Getiren Köln kulübü. Podolski'nin sahaya çıkacağı Eintracht Frankfurt maçı için 10,000 vuvuzela siparişi verilmiş. Satan da Frankfurtlu, ismi Stefan Bender. Şirketi de sadece vuvuzela üzerine. Fiyat listesi aşağıda. Bu fiyatlarla 2010'a kadar rahatlıkla eskitir Güney Afrikalılar Vuvuzela'yı ama onun da çaresini bulmuşlar. Kuduzela. Fil kişnemesi gibi bir sesi var bu aletin de. Vuvuzela'ya göre daha tok bir ses, çıkardığı gürültünün desibeli daha düşük, daha az kafa ütülüyor ve şimdilik Güney Afrika'da bir bankanın müşterisi olanlara beleş.

Etiketler:

Andre Agassi

Etiketler:

Boynuz - Kulak



Davide Santon 18 yaşında. Inter'in kadrosundaki ender İtalyanlardan. Mourinho gözünü kırpmadan koydu onu takıma geçen sene. Milano derbisinde sahaya 11'de çıktığında da Maldini'nin gençlik zamanları canlandı herkesin gözünde ama hocası Mourinho işte. Körle yatan şaşı kalkıyor. Ronaldo'yu sormuşlar; okuldaki sınavlarım daha korkutucu demiş. Dünya'nın en iyi sol bekini sormuşlar; Mourinho her zaman bir numaralarla çalışır buyurmuş. Bir numara olur olmasına Santon. Adım attırmamıştı Ronaldo'ya gerçekten de, ama 'Maldini kadar saygı uyandırmaktır esas mesele' der, bağlarım postu.

Etiketler:

Oğlumu Bir Daha Öldürdüler



Bu sözler yaklaşık iki sene önce polis kurşunuyla hayatını kaybeden Lazio taraftarı Gabriele Sandri'nin annesine ait. Sandri'yi öldüren kurşunun sahibi polis memuru Luigi Spaccarotella'nın 8 saat süren kapalı celsenin ardından 6 seneye mahkum edilmesinin sonrasında verdi bu demeci. Oysa 14 yıl isteniyordu Luigi Spaccarotella için. Ailenin yası katmerlendi, Lazio taraftarı Roma'da Milvio köprüsüne yakın bir yerde protesto etti kararı. Etraftaki polisleri ve polis arabalarını taşladılar. 2 taraftar tutuklandı. Tessera del tifoso adı verilen araftar kart projesinin üzerine İtalyan ultraların birlik olması için bir sebep daha. Serie A'nın sahadaki ateşi sönmek üzere ama saha dışındaki ateş hiç sönmeyeceğe hatta alev alev olacağa benzer önümüzdeki sezon.

Etiketler:

Rodrigo Palacio Genoa'da



Barcelona, Lyon ve Lazio başta 3 senedir Avrupa ile anılıyordu Rodrigo Palacio. Banega, Gago, Tevez gibi oyuncularını iyi paralara okutmuştu Boca. Palacio için de konuşulan rakamlar 10 milyon üzeriydi. O paraları veren çıkmadı. Palacio 27 yaşına geldi, kazanacak kupa da kalmadı Boca ile. Kontratı önümüzdeki sene bitiyordu. İsteyen takım da akrabaları olunca epey kıyak geçmişler. 4,5 milyon € bonservis alacaklar Genoa'dan. Palacio'nun 4 senede alacağı toplam rakam ise 6 milyon €. Tamamlayıcısı Hernan Crespo ile 3 sene önce buluşsalar tozunu atarlar ligin derdim. Şimdi o kadar iyimser değilim ama yine de kağıt üzerinde Genoa için rüya gibi bir ikili. Battaglia'nın işini bitirmeye çalışıyorlar yine Boca'dan, onun transferi de an meselesi.

Etiketler:

14 Temmuz 2009 Salı

Ulm Maçının Ardından



Böyle maçlardan hiç beklentim olmadı ama bu takımları nereden bulduklarını gerçekten merak ediyorum. 30. dakikada ununu eledi eleğini astı Ulm, halı saha maçına döndü karşılaşma. Çubuklu özlemi ve Daum'un tercihlerinin yarattığı merak olmasa TRT'de Before Sunrise izlerdim. Önder'in golü ve Deivid'in taç çizgisi önünde attığı egzotik çalım dışında da bir numarası yoktu maçın. Kısa keselim.

Beklenen çift santrforlu dizilişin aksine 4-2-3-1 Daum'un ilk tercihi. Rıdvan Dilmen başlar şimdi "Güntekin, Ulm'e tek santrfor oynanır mı hiç" diye. Bilica'yı eskiden Luciano'yu kullandığı gibi kullandı Daum, sonradan oyuna giren Deniz de aynı şekilde oynadı. Zico döneminde daha da perçinlediği ortasaha karakteri sayesinde zorluk çekmedi. Emre'yi 90 dakika oyunda tuttu, antrenmanlardan da takip ettiğim kadarıyla bu sene Emre oldukça görev üstlenecek takımda. Çok duruyor üzerinde. Selçuk'un yerinde ikinci devre Ali Bilgin'i denemesi transferin oraya geleceğinin işareti. 7. sezonuna giriyor ayak tekniği Bilica kadar yok Selçuk'un. Hala 3 kişinin arasında saklanıyor, lütfedip top aldığında ve kullandığında da olduğu yerde kalmaya devam ediyor. 3-5 metre kenara açılmak, arkadaşının koridorunu boşaltmak ve ikinci pası daha rahat pozisyonda almak 7 senedir aklına gelmiyor Selçuk'un. Ulm hocası olsam alıp da koymam takıma. Bir arkadaşımın dediği gibi Daum'un bu mevki için bir an evvel dehşete kapılmasını bekliyorum. Abdülkadir, Furkan ve Onur yetenekli. Onur bilhassa basit oynamaya çalışıyor. Abdülkadir kelebek gibiydi ilk geldiğinde epey irileşmiş. Furkan'ın da çok iyi bir fiziği var. Üstlerine düşülür, iyi yönetilir ve şans verilirse bu oyunculara en azından iyi birer görev adamı kazanır Fenerbahçe.

Etiketler: ,

Christian Poulsen



Bir aydır içimiz dışımız Poulsen. Duyumcular, basın epey ekmek yedi bu hikayeden ama inadı katmerliymiş Poulsen'in. Gelmeyeceğim dedi ve gelmedi. Fenerbahçe de resmi olarak bu transfere noktayı koyduğunu açıkladı. Açıklamanın arkasındaki sebebi Sport aydınlattı bir nevi. Mascherano transferini çözemeyen Barcelona'nın alternatif olarak Poulsen'e yöneldiğini yazdı ve benim pek inandırıcı bulmadım 15 milyon € gibi bir rakamı ortaya attı. Torino güzel şehir filan dinlemez Barcelona'ya gider Poulsen eğer ilgi ciddiyse; ama Juventus kanadını da boşlamıyor Danimarkalı. 3000 ve 1200 koşularının en hızlısı olmuş bugün idmanda.

Etiketler:

Fenerbahçe Transfer Totosu



Aykut Kocaman 1 hafta sonra patlayacak bir saatli bomba bıraktı bugün resmi olarak. Önliberonun Brezilyalı olacağını açıkladı. Taraftar da totoya başladı. Pekala Avrupa'dan da Brezilyalı bir önlibero alınabilir Lucas Leiva başta ama Kocaman'ın Brezilya'ya gittiğini düşünerek ben izleme fırsatı bulduğum ve beğendiğim Brezilyalı ortasaha oyuncularının bir listesini yaptım. Hem fizik olarak hem de teknik kapasite olarak Fenerbahçe'de oynayabilecek ve devam eden Brezilya liginde de forma şansı bulan oyuncular hepsi. Bu oyunculara genel olarak volante diyor Brezilyalılar. Kısaca açıklamak gerekirse ne Selçuk gibiler, ne de Alex gibiler. Oyunun iki yönünü de vasatın üstünde oynayabilen; kiminin hücumu daha baskın kiminin savunması daha baskın olan ortasaha oyuncuları. 25 yaşın üzerindekileri ve Milan'ın kıskacındaki Hernanes'i dahil etmedim listeye. Kendi kareasımı listenin tepesine koydum, geri kalanları da rastgele sıraladım. Atış serbest...

Diego Souza - Palmeiras - 1985
Mauricio - Fluminense - 1988
Jucilei - Corinthians - 1988
Willians Santana - Vitoria - 1988
Rodrigo Souto - Santos - 1983
Pedro Ken - Curitiba - 1987
Rafael Miranda - Atletico Mineiro - 1984
Elias - Corinthians - 1984
Maylson - Gremio - 1989
Boquita - Corinthians - 1990
Willian Magrao - Gremio - 1987
Tcho - Atletico Mineiro - 1987
Adilson - Gremio - 1987
Leo Silva - Botafogo - 1985
Wellington Junior - Botafogo - 1989

Edit: Arouca, Ibson, Eduardo Costa gibi genellikle FM starı oyuncular soruluyor mail ile. Benim beğenmediğim, fiziksel olarak zayıf, çıtkırıldım ve ortasaha için fazla ofansif topçulardır. Takımları önemli işler başarmasına rağmen Avrupa'ya gidemeyişlerinin ya da gittiklerinde geri dönmelerinin sebebi budur. Diego Souza da bunlardan biri olmasına rağmen Palmeiras'ta defansif yönünü ve fizik kapasitesini geliştirdi. Benfica dönemine göre çok daha komple bir ortasaha oyuncusu oldu.

Etiketler: , ,

Kadrajın Dışındaki Deportivolu



Barcelona'nın kaledeki Valdes'i saymazsak en zayıf halkası solbek Abidal. Oraya geçen seneden beri oyuncu arıyorlar. Lahm başta birçok kalburüstü solbeke gittiler ama elleri boş döndüler. Son gözdeleri Deportivo'nun Brezilyalı solbeki Filipe Luis. Deportivo'ya 2 gün mühlet vermişti Barcelona teklif ettikleri 8 milyon € bonservisi düşünmeleri için. Hafta geçti üzerinden Barça 9 milyona çıktı, Deportivo'da 14 milyonda diretiyor. Deportivo'nun sezon açılışında Filipe Luis de kadrajın dışında kalıyor takım fotoğraflarının çekiminde. Filipe Luis'in kendi tercihi bu, bir de Oleguer vardı fantastik dörtlünün arasına girme gafletinde bulunan. Ne oldu ona ?

Etiketler:

D'Alessandro ve Muadilleri



Paulo Schmitt 810 ceza istemişti, Corinthians maçında yaptıklarından sonra. Cezası 60 gün + 1 maç olarak açıklandı bugün. Toplam 13 maça denk geliyor. Türkiye Ligi'nde aşağı yukarı her maç yaşanan bir kovalamacanın cezası Brezilya'da 13 maç. Bir ara İtalyan savcı istemek modaydı, yeni moda Paulo Scmitt olmalı. Mümkün değil işsiz kalmaz, onlarca D'Alessandro muadili var bu ülkede.

Etiketler:

Bayern Münih ve Sinema



Metin Oktay sadece futboluyla değil Ajda Pekkan ile çektiği filmle de damga vurmuştu bir dönem Türkiye'ye. O filmde Baba Hakkı ve Turgay Şeren de oynamıştı. Fenerbahçe kalecisi Yavuz Şimşek'i beyazperdede Duvar Ahmet rolüyle gördük. Cemil Turan, Cem Pamiroğlu, İlyas Tüfekçi gibi Fenerbahçeliler de Kemal Şunal'ın Gol Kralı ve İnek Şaban filmlerinde boy göstermişti. Zafere Kaçış herkesin bildiği yurtdışından bir örnek. Bend It Like Beckham'da Manchester United'ın o efsane takımı neredeyse tamamen kamera karşısına geçmişti. Bayern Münih forması giyip de kamera karşısına geçmeyenleri de dövüyorlarmış eskiden.



Paul Bretiner saçları kadar dünya görüşü ve entellektüel birikimiyle de yer etmiştir futbolda. 1976 yapımı Potato Fritz isimli western filminde Sergeant Stark karakteriyle bir sinema filminde görünmüştür. Clint Eastwood ile oynayacak kadar başarılı değilmiş yalnız, atının daha iyi rol kestiği söylenir ama azimlidir Paul Breitner. 83 yılında bu kez kendi mesleğini icra eder Der Zappler isimli filmde. Ardından 1986 yılında Kunyonga - Mord In Afrika isimli bir thriller da oynar. İki televizyon dizisiyle de jübilesini yapar. Fotoğraf Potato Fritz'den, solundaki kovboy da Hardy Krüger.



Franz Beckenbauer sinemayı 1973 yılında denemiş. Libero isimli filmde kendiyle aynı ismi taşıyan ve yıldız bir futbolcu olmak isteyen bir karakteri oynamış. O süreçte karakterin yaşadığı iniş ve çıkışlar anlatılıyor filmde. İzlemedim ama Beckenbauer'in viskiyle kafayı bulduğu bir sahnede olduğu söylenir filmde. Herkes bu filmdeki öykünün bizzat Kaiser'in yaşadıklarını içerdiğini düşünüyor halen, o kabul etmese de. Sepp Maier ve Gerd Müller ise kıvılcımı ilk çakanlar 1967 yapımı "Wenn Ludwig ins Manöver zieht" isimli komedi ile. Kendilerini oynuyorlar filmde. Klaus Augenthaler ve Jean - Marie Pfaff ise dizi oyunculuğu tecrübesi yaşayanlardan.

Etiketler:

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Titenic



Inter fırtına gibi girdiği lig ve Recopa Sudamericana'da son 1 aydır tam gaz irtifa kaybediyor. En son Ekvador takımı LDU karşısında şok bir mağlubiyet aldılar 3-0 ile ve kupayı kaybettiler. Ezeli rakip Gremio fırsatı kaçırmamış tabi, çakmış hemen görseli. Teknik direktör Tite'yi kullanarak güzel bir typo espirisi yapmışlar. Yakışmış, zira mavileri her zaman daha çok severim...

Etiketler:

Douglas Costa Efsanesi



Douglas Costa'nın Avrupa'daki ünü Brezilya'daki ününü aşmış durumda. Ligde 20 maçı olmayan, ilk 11 yüzünü ayda bir belki gören adam öyle bir anlatılıyor ki sanırsın Taison'un, Keirrison'un yarım misli gol atmış, kasıp kavuruyor Brezilya futbolunu. Gremio'nun bu sezon oynadığı 41 maçın 15'inde - çoğu yedekten girmek suretiyle - oynayan ve bu maçlarda 0 gol atan bir adamın acayip frikik attığını okuyorum Türk forumlarında ve İngiliz basınında. 1.70'lik boyuna bakılmadan, sırf Gremio'nun oyuncusu olduğu için yapılan Ronaldinho benzetmeleri de cabası. İlla bir süperstara benzetilecekse fiziğinden ötürü Messi'ye benzetilebilir Douglas Costa. Şüphesiz büyük bir yetenek. En büyük özelliği de youtube videolarından anlaşılabileceği üzere çabukluğu, seriliği ve hızı. O videolarda frikik de atıyor Douglas Costa ama boyu 1.80 bile olmayan kalecilere atıyor. Zira o video görüntüleri - kariyerindeki tek golü attığı Santos maçı dışında - rezerv lig maçlarında çekilen görüntüler. Douglas Costa hakkında fikir sahibi olunması için önce 90 dakika izlemek lazım. Üstelik bir değil birkaç kez. Bu şansı sadece bu sene oynanan 20 Yaş Altı Güney Amerika Gençler Şampiyonası'nı izleyenler yakaladı. Türk forumlarında atıp tutan FM nesli değil; çünkü Türkiye'de yayını yoktu şampiyonanın. Internet yayınları da ücretliydi. 15 liralık kitabı korsan alan memleketim insanından o yayınlara kredi kartı verip yada paypal ile uğraşıp izleyen kişi sayısı 50 yoktur. İngilizler ne kadar izledi bilemiyorum. Bildiğim şey oyuncuyla ciddi ilgilenen Manchester United için bu maçların bile ölçü olmadığı ve 1 ay önce Gremio'dan 20 gün deneyelim talebinde bulunduğu. Oyuncuyu alacak gücü olmasına rağmen Alex Ferguson'un 20 gün deneyelim talebinin arkasında yatan niyet Douglas Costa'nın fiziksel özelliklerini, kas yapısını baştan aşağıya incelemek. Gremio kabul etmedi bunu. Beni ikirciklendiren unsur bu red cevabıdır. Douglas Costa yeni Cristiano Ronaldo mu olacak yoksa Lulinha gibi Brezilya'da kaybolan bir sürü yeni Pele'den biri mi olacak, göreceğiz zaman aktıkça ama birkaç kilo kas yapmadığı takdirde fiziksel olarak gayet naif bir lig olan Brezilya Ligi'nde dahi oynayamaz. Oynayamıyor da...

Etiketler: ,

Kadınlar Tribüne Nasıl Gelecek ?



LigTV yönetmenleri maç esnasında tribünlerden bayan ve çocuk görüntüsü vermeyi, spikerleri de bunlar üzerinden tribün mühendisliği yapmayı görev edindi yıllardır. Maç öncesinin olmazsa olmaz ritüeli haline geldi artık "ne güzel kadın, çoluk, çocuk gelmişler maça hocam; çok güzel görüntüler bunlar" demek. Amaç kadını, aileyi tribüne çekmek. Futbolu bu kitleye de sevdirmek ve pazarlamak. Oysa maç bittikten sonra ekranda gözükenlerin yorumu kodum mu oturtacaksın ve dalak-ciğer-böbrek üçlüsünün dışına çıkmıyor. Ellerindeki sınırsız imkana rağmen bir tane magazin programı yok. Futbolcuların evlerine gidip eşleriyle konuşuyorlar en fazla. Ahmet Çakar'ın 'çirkin ama seksi erkek Bünyamin' ve bikini esprileri dışında diğer kanallardaki muhabbet de zerre feminen unsur içermiyor. Yazılı basının kadın kalemlerinden Gülengül Altınsay, Banu Yelkovan ve Ebru Kılıçoğlu da işin tekniğine daha fazla eğiliyor. Feryal Pere dışında romantik yazan bir kadın spor yazarı da yok anlayacağınız. Ligin sponsoru Turkcell de hala erkeklerin ne kadar fanatikleşebileceğine üzerine kuruyor pazarlama stratejisini. Eeee ? Nasıl gelecek efendiler kadınlar tribüne ? Ofsayt kuralını bilmeyenlere 4-3-1-2 dizilişinde iç oyuncuların ne kadar mühim olduğunu anlatarak mı çekeceksiniz tribüne ?



Elin Brezilyalısı kadar çalışmıyor kafamız. Globo Brezilya'nın en önde gelen medya grubu. Globoesporte de bu grubun spor portalı. Her sene Musa do Brasileirao ismiyle bir yarışma yapıyorlar. Brezilya Ligi'nin taş bebekleri diyelim biz. Ligdeki 20 takım taraftarı arasından gelen başvurular sonrasında birer finalist kız belirleyip, taş bebek ligi oluşturuluyor. Her hafta da Globo televizyonundaki Caldeirão do Huck isimli bir eğlence programında boy gösteriyorlar. Takımlarını ne kadar sevdiklerini, neler yaptıklarını ve kendilerini anlatıyorlar. Futbol konuşuyorlar. Her birinin de globoesporte sitesinde kişisel sayfası var. Ziyaretçiler de hafta hafta oyluyorlar bu güzelleri ve sezon sonunda şampiyon belli oluyor. Diyebilirsiniz ki bu yarışmanın benzeri Türkiye'de kadın değil erkeğe hitap eder. Güzellik yarışmalarını erkeklerden çok kadınların izlediğini, rekabeti çok sevdiklerini söylerim ben de size. Konuşturun bakalım 3 güzel kızı televizyonda futbol üzerine neler oluyor. Hiç olmadı şu ligin eli yüzü düzgün topçuları var. Beckham gibi soyun demiyoruz ama bu futbolcuların çekicilikleri öne çıkarılarak pekala pazarlama yapılabilir. Lugano psikopat olduğu kadar da yakışıklı bir herifti. Abel Xavier çok renkli bir adamdı, Nouma fenomeni geçti bu ülkeden. Bir tanesinin de kulüpleri dahil kadınlara yönelik ürün pazarlamasında kullanıldığını görmedim ligin paydaşları tarafından. Sonra kadınlar da tribüne gelsin. Geçiniz efendim. Var mı Dişi Kartallar dışında kadın taraftar grubu ?

Etiketler:

Cannavaro'nun Juventus Günlüğü #1



Juventus taraftarı Cannavaro'yu istemiyor. Napoli geçmişi de bu nefretin katlanmasında etken ama istenmemesinin en büyük sebebi Calciopoli'den sonra gemiyi ilk terkedenin Cannavaro olması. Paraya tapması. Cannavaro Juventus'ta önceki kontratlarından daha az kazanacağını söylese de taraftar Scugnizzi'nin geri dönüşünün sebebi olarak parayı gösteriyor. Real Madrid istemese, Napoli reddetmese Juventus'a gelmeyeceğinden eminler. Geçen sezonun sonunda tribünde başlayan tepkiler Juventus'un sezonu açmasıyla Pinzolo'ya taşındı pankarttan görüldüğü üzere.



Ama esas hazırlık Perşembe günü için. Cannavaro sahaya inecek o gün. Viking'in protesto için hazırladığı t-shirt İtalya basınına sızmış. Önyüzünde 'Paragöz Cannavaro' arka yüzünde ise "hainlere af yok" yazıyor. Sezon boyunca bu protestoyu sürdürecekleri net, bize de bu postun devamını #2, #3, #4 vs... diye getirmek kalıyor. Beter ol Juventus.

Etiketler:

Chelsea, İtalyanlar ve Ancelotti



Bugüne kadar Chelsea'yi 2 İtalyan çalıştırdı. Biri oyuncu-menajer Vialli, diğeri Claudio Ranieri. Vialli 3 senede 5 kupa kazandırdı Chelsea'ye. Bugün artık tedavülden kalkan Kupa Galipleri Kupası ve 1998 Avrupa Süper Kupası da o 5'in içinde. Şampiyonlar Ligi tarihleri de ilk kez Vialli zamanında, 1999 - 2000 sezonunda başlar. Gruplarda Galatasaray'a Sami Yen'de 5 gol atmasalar belki şu an müzesinde Avrupa Kupası yoktu Galatasaray'ın. O sezon aynı zamanda Chelsea - Barcelona rekabetinin de başladığı senedir. 3-1 rövanşında Camp Nou'da normal süre 3-1 bitmiş, uzatmada 2 gol daha yiyerek turu kaybetmişlerdi. Yeni sezon da pek iyi başlamayınca yerini bir başka İtalyan Claudio Ranieri'ye bıraktı Vialli. Yine de Vialli'nin 2 senelik bu performansı Chelsea tarihinde o zamana kadar görülmüş en yaldızlı menajer kariyeriydi. İtalyan standardının çok üzerinde hücum eden bir takım ve kupalar bıraktı arkasında.



Ranieri ise defansif kurguyu önde tutan bir sistem ve altyapı hocası. Çok iyi bir çekirdek kadro kurup bir aşamaya getirir ama vasat taktisyenliği yüzünden kendisinin yiyeceği kremayı hep halefleri yemiştir. Valencia hocasıyken Mendieta, Albelda ve Angulo'yu altyapıdan; Claudio Lopez ve Canizares gibi değişmezleri de transfer ederek kazandırmıştı kulübe. Chelsea'nin başındayken portföyüne John Terry ve Londra'nın en büyük altyapısı olan West Ham'dan Frank Lampard'ı koydu. Kulübün altın çağını yaşadığı dönemin değişmezleri Cech, Makalele, Robben, Gallas, Cole gibi oyuncular da hep Ranieri döneminde transferi yapılan oyuncular ama alınan kupa sıfır. Kupaları toplayanlar Rafael Benitez ve Jose Mourinho.



Üçüncü İtalyan Carlo Ancelotti İtalya'nın Parreira şubesi. Elindeki kadroyu optimum kullananlardan ve takımı taşıyacak temel oyunu iyi oturtanlardan. Onun da maç içerisindeki taktisyenliği vasat ve hayli defansif ama Ranieri'nin aksine sonuç alabiliyor. Forvet arkası Andrea Pirlo'yu tam bir ortasaha oyuncusu ve oyunkurucu yapmış, Seedorf'tan da savaşkan bir all-around ortasaha yaratmıştı. Gattuso, Ambrosini ve Inzaghi gibi oyuncular da kariyerlerinin en iyi dönemlerini geçirmişti Ancelotti ile. 30 yaş üstü oyuncuların hepsinden de maksimum verimi aldı ve kurduğu düzen Milan'a Avrupa'da büyük başarılar kazandırdı. Onu Chelsea'ye getiren de bu Avrupa karnesi. Chelsea kadrosu artık 30'larında ve uzatmaları oynuyor. Abramovich de artık Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu istiyor. Ancelotti ile kupa kaldıran Milan'ın en konuşulan bölgesi ortasahasıydı. Chelsea'de sahip olacağı ortasahaya rotasyonu Milan döneminden aşağıda değil. Bu benzerlik iyimser olmak için yeterli üstelik hücum hattı ve savunması bence zamanın Milan takımına kıyasla daha zengin ve Kaka hariç daha kaliteli. Ancelotti'nin uykularını kaçırması gereken unsur Chelsea ve Milan'da birbirine benzemeyen yapısı ve kendisinin o yapıdaki konumu. Ancelotti Milan'ın kendi öz evladıydı ve tam yetkiliydi. Başta Galiani olmak üzere tepeden hep destek görüyordu. Chelsea'de ise Abramovich zamanında kulübe çöreklenen, başını Hollanda merkezli Yahudilerin çektiği kelle alan bir lobi var. Epey hırpalayacaklardır Ancelotti'yi. Üstelik Mourinho'nun başını yiyen Hollanda çetesinin önemli adamı Frank Arnesen artık şef gözlemci değil sportif direktör ve saha içerisine, kadroya müdahale etmeyi de çok sever. Senelik 9 milyon sterlin olmasa çekilecek dert değil.

Etiketler:

12 Temmuz 2009 Pazar

Da Maradona a De Laurentiis



Maradona'dan De Laurentiis'e Napoli'nin son 25 yılı. Mutlulukla, hayalkırıklıklarıyla, çöküşle, dirilişle dolu bir 25 yılı anlatıyor Manuel Parlato yeni kitabı "Da Maradona a De Laurentiis". Daha önce yazdığı "Fabio Cannavaro, lo scugnizzo d'oro" ile birlikte dil engeli sebebiyle okunamamış onlarca futbol konulu kitabın arasında yerini alacak bu da. Cumartesi ve Pazar akşamlarını onlarca ne söylediği anlaşılmayan adamın geyiklerini dinleyerek geçirme pahasına sevilen, vazgeçilemeyen, herkesin hakkında konuştuğu bir oyun hakkında matbuatı bu kadar zayıf olan bir ülke daha yoktur sanırım. Seviyenin neden süründüğünü anlamak için bu bile yeterli. Futbolcu eskileri yazmaz, yayınevleri yazdırmaz. Yurtdışında yazılmış olanların da telifini alıp çevirmez hatrı geçen birileri bastırmazsa. Şimdilik Fuat Akdağ'ın "Not Defteri" programıyla yetineceğiz artık. Ama buraya yazıyorum; birgün paranın dibine vurursa bu bünye hobi olarak yayınevi açıp ne kadar futbol ve spor kitabı varsa çevirtecek, sonra da siyasete atılıp Beden Eğitimi derslerinde zorunlu müfredata sokacaktır o kitapları. Atılamayan yunus taklalardan iyidir.

Etiketler: