1 Ağustos 2009 Cumartesi

Eski Bir Hesap



Paulista Şampiyonası Brezilya'nın en güçlü yerel ligi olarak bilinir. Sao Paulo eyaletinin 4 büyük takımı olan Sao Paulo, Corinthians, Palmeiras ve Santos kulüpleri başı çeker rekabette.Sadece eyalet sınırları içinde değil ülke ve kıta genelinde de itibarı yüksek kulüplerdir. Bizim hikayemiz 2004 yılında geçiyor. Kader ağlarını örüyor, fikstür Sao Paulo ve Santos kulüplerini 2 haftada 3 kez karşı karşıya getiriyor. 3 büyük İstanbul derbisi gibi. 2 maç Güney Amerika'nın UEFA Avrupa Ligi seviyesindeki Copa Sul-Americana turnuvasına bilet almak için, diğeri de ulusal ligde şampiyonluk için.

Santos'un başındaki hoca tanıdık. Vanderlei Luxemburgo. Sao Paulo'nun başında da daha sonradan Santos'u çalıştıracak olan Emerson Leao var. Futbolculardan da tanıdıklar hayli çok. Sao Paulo'nun kadrosundan Junior, Cicinho, Grafite, Luis Fabiano ve Tardelli; Santos'un kadrosundan Robinho, Ze Elias, Ricardinho, Deivid. Ve elbette yazının kahramanları Lugano ile Elano.

Sao Paulo yeni yeni gelişen ve güçlenen bir takım. 3 sene üstüste şampiyonluğun temelleri atılıyor. Santos ise o dönem daha güçlü ve daha iyi bir sistem takımı. 2002'nin şampiyonu ve yine ligde şampiyonluk kovalıyorlar. Copa Sul Americana çok umurlarında değil. Evleri Vila Belmiro'da oynanacak ilk maça da, aslarını asıl hedef olan lige saklayıp yedek ağırlıklı bir kadroyla çıkarlar. Maç uzun süre 0-0 devam eder, oyun as kadro avantajını kullanarak bastıran Sao Paulo'ya daha yakındır. Organizasyon önemsiz bile olsa derbi derbidir. Hele de evde muhakkak kazanmak lazım. İkinci devre ortalarında 20'li yaşlarının başındaki Elano'yu sahaya sürer Luxemburgo. Bitime 15 dakika kala, Elano sağdan Paulo Cesar'ın ortasına kafayı vurarak golünü atar. Santos derbiyi yedekleriyle 1-0 kazanır. Elano golüyle maçın, açıklamalarıyla da maç sonrasının adamı olur.

Lugano için maçtan sonra uzatılan mikrofonlara söylediği laf "mais violento do Brasil" yani "Brezilya'nın en vahşisi". Bizde yaygın şekliyle 'kasap' diyor Lugano'ya anlayacağınız. Uruguaylı ise Elano'nun çok az sahada kaldığını, insanların maçı izlediklerinde Ele'nin kendisiyle hiç karşı karşıya kalmadığını, ve aralarında hiç bir diyalog geçmediğini göreceğini söyledikten sonra maçta kart dahi görmediğini belirtir ve ekler;"yüzüme söyleyemeyeceği şeyleri basına söylemesin. Gazetecilere yakınmayı bıraksın, her şey sahada halledilir".

Takım arkadaşları bir yana, hem ulusal hem de yerel basın Lugano'ya daha yakın dururlar bu olayda ve herşeyi başlatanın Elano olduğunu yazarlar. Santos rövanş için 10 gün sonra Sao Paulo'nun evi olan Morumbi Stadı'na gelir. Luxemburgo yine aslarını dinlendirmektedir. Elano da sahada değil kenardadır ama derbinin klasik gergin atmosferi ve verilen karşılıklı demeçlerle yükselen ateş maçı esir alır. 30. dakikada Fabao ve Cristiano birbirlerine girip karşılıklı kırmızı kart görürler. 49. dakikada Rodrigo ile 1-0 öne geçer Sao Paulo ama ortalık yine durulmaz. Rodrigo gol sonrası sevincinde Santos kulübünün takma adına - "peixe" yani "balık" - göndermede bulunur. Balıkçı taklidi yapar ve kulübede oturan Elano'yu da taciz eder. Ortalık gene karışır. Kırmızısız bastırılan olaylardan sonra Sao Paulo oyundan düşer ve 2. yi bulup turu geçecekleri maçta 81. dakikada golü yiyerek elenirler.

4 gün sonra yine Morumbi'de, bu kez lig maçında karşı karşıya gelirler. Santos aslarıyla sahada. Kaptan eski Beşiktaşlı Ricardinho. Deivid, Robinho, Ze Elias, Elano sahadalar. Sao Paulo da Porto'ya satılan Luis Fabiano hariç tam kadro. Maç öncesi demeçler sükunet yüklü bu kez. Elano maçın gerginliğinden ötürü bu tür şeylerin olabileceğini, profesyonel oyuncular olduklarını ve maçtan önce Lugano'yu görürse sahada konuşacağını söyler. 4 gün önce kendisini taciz eden Rodrigo'yu da Ponte Preta'da oynadığı dönemden tanıdığını ve aralarında sorun olmadığını söyler. Olmaz gerçekten de ama Sul-Americana'da yedeklerle eledikleri Sao Paulo'ya bu kez daha çok önemsedikleri ligde 1-0 kaybederler. Lugano ve Elano arasında maçta diyalog yaşanır ama ne konuştukları bilinmez.

Bu ağız dalaşının iki kahramanı Lugano ve Elano sezonun sonunda Brezilya karmasına girerler. Elano sezon sonunda Ukrayna'ya, Lugano da bir sezon sonra Türkiye'ye yelken açar. Olay kapanır.


Kader işte. 3 sene sonra Lugano ve Elano yine buluşur. Copa America 2007 yarı finalinde Uruguay ve Brezilya eşleşirler. Sadece 1950'nin hesabı değil, Lugano ve Elano'nun hesabı da ortadadır çoğu kişiye göre. Üstelik milli dava. Basın işini biliyor tabi. Hemen kurcalar. Elano'ya vahşi Lugano'yu sorarlar. Elano o zamanlar milli takımda toy. 22 kişilik aday kadroda var ama ilk 18'de yok. Lugano ise kaptan ve ilk 11 çıkacak sahaya. Elano konuştuklarını ve aralarında sorun kalmadığını söyler. Robinho karşısında Lugano ne yapar sorusuna verdiği cevap "Lugano iyi bir defans oyuncusu ama ben Robinho'nun tarafındayım. Durdurulması çok zor" olur. Maç 2-2 biter, Robinho etkisizdir. Maçın kahramanı ise normal sürede çok iyi oynayan ama uzatmaların ardından penaltı vuruşlarında son atışı kaçıran Lugano olur. Uruguay ve Lugano kaybeder, Brezilya kazanır. Hem maçı hem de finalde kupayı.

2 sene geçti. Elano bugün Türkiye'de. Galatasaray'ın 9 numaralı formasını sırtına geçirdi. Lugano'nun da tekrar Fenerbahçe ile anlaşmak üzere olduğu haberleri yoğunlaştı. Eğer Lugano'dan imza gelirse bu iki oyuncu yine ezeli rakiplerin formaları altında karşı karşıya gelecekler. Eski hesap gerçekten kapandı mı, kapanmadı mı o zaman göreceğiz. Fenerbahçe - Galatasaray derbilerinin yanından geçemez Santos - Sao Paulo derbisi.

Etiketler:

Tutmayın Corinthians Taraftarını





Corinthians önümüzdeki sene 100.yılını kutlayacak. Başkan Andres Sanches'in ve futbol direktörü Mario Gobbi Filho'nun hedefinde 3 kupa var. Ronaldo bu hedef için atılmış bir adımdı, bir süredir de Riquelme ismi geçiyor ama ne hikmetse as oyuncularını satıyor birbir Corinthians. Blogu takip edenler satır aralarından hatırlarlar, kulübün Andre Santos'un Fenerbahçe'ye satışından sonra solbeksiz kaldığını. Şimdi de ortasahasız kaldılar. Cristian'dan sonra Douglas da 11 milyon $ karşılığında Araplara satıldı. Orta üçlünün diğer önemli adamı Elias'ın da ismi İtalyanlarla geçiyor. O da büyük ihtimalle gidici. Kulübün bu satışlardan elde ettiği para 30 milyon $ üzeri bir para. Brezilya kulüpleri için muazzam rakam ama taraftar 3 kupa sözünün tutulmasını istiyor. Zira bu sezon Brezilya'da bilete en fazla parayı Corinthians taraftarı ödüyor. Karşılığında da malzemeden çalınan bir takım izleyince şalterler atıyor. Kulübün tesislerine çok yakın olan Tiete Ekolojik Parkı'nda yönetime kalayı basmışlar. Bilhassa yukarıda adı geçen iki yöneticiye. Tesislere de girmek istemişler ama iki araba polis mani olmuş. Çok değil 1 ay evvel kupa kaldırıyordu bu takım. Şimdi Dentinho'nun bile satılabileceği yazılıyor. 100. yıl da bir yandan. Haklılar dibine kadar. Andres Sanches ve futbol direktörü Mario Gobbi Filho'nun Aralık ve Ocak ayındaki takviyeleri bekleyin gazı ne kadar işe yarayacak bilinmez. Velakin Ronaldo'un da sakat olduğu şu dönemde kazanamadıkları sürece bu kaos devam eder.

Etiketler: ,

Rock 'n' Futbol



Futbol ve rock müzik, özellikle hard 'n' heavy, benim hayattaki vazgeçilmezlerimden. Bu ikisinin buluştuğu kulüplere ayrı sempatim var. Daha geniş bir yazı gelecek ama kabaca kimi kulüp taraftarından, kimi kulüp sempatizanı olan ünlü müzisyenlerinden kimi kulüp de kendi kültürü gereği rock türüyle haşır neşir. West Ham United, Machester City, FC. St. Pauli gibi kulüpler en bilinen örnekleri. Brezilya'da da varmış böyle bir kulüp. Sao Paulo'nun yeni ve küçük kulüplerinden biri olan Santo Andre taraftarları bu müziğin efsane gruplarından AC/DC hayranı. Ne kadar eski bir fan olma durumu var bilemiyorum; ama AC/DC grubu, takımın maçlarını oynadığı stadda yapılan rock festivalinde headliner olarak çıktıktan sonra iyice coşmuşlar. Her maçta bu pankartı asıyorlar. Yakışmış vesselam. Seneye West Ham'dan da çok şeyler bekliyoruz bu arada.

Up the Hammers !
Up the Irons !

Etiketler:

31 Temmuz 2009 Cuma

Capello'nun Gölgesi



Emerson'a benim taktığım isim naçizane budur. Capello nereye gittiyse yanında götürdü onu. Roma, Juventus ve hele Real Madrid'de oynaması başka türlü açıklanamaz. Kariyerini Capello'ya ve disiplinine borçlu bir futbolcu. Ama İngiltere'ye gidemedi maalesef. Emerson da Milano'da çürüdü. Hasan Şaş ile Kırkpınar'da güreşecek kıvama gelmesinden belli. Yeni takımı artık Luxemburgo'nun yönettiği Santos. 33 yaşında ama "bu şehrin caddelerinde yürümeye, plajlarında güneşlenmeye gelmedim" basına verdiği ilk demeç. Libertadores kazanıp veda etmek istiyor futbola.

Etiketler: ,

Literatür Hatrına




Andre Santos Fenerbahçe'nin yeni transferi. Türkiye'ye geleli 11 gün oldu. Santos diyen var, Dos Santos diyen var, Andre Dos Santos diyen var ama Andre Santos diyen ve yazan az. Oyuncunun Brezilyalı sınırlarında ve uluslararası basında bilinen ismini Türkiye'de umursayan yok. Roberto Carlos Da Silva Rocha geldiğinde kimse isminde geçiyor diye Roberto Rocha ya da Carlos Da Silva demedi Roberto Carlos'a. Zira bilinen ismi Roberto Carlos. Aynısı Andre Clarindo Dos Santos yani Andre Santos için de geçerli olmalı. Bu saçmalığı başlatan Fenerbahçe'nin resmi sitesine de saygılarımı gönderiyorum buradan. Zico'ya, Arthur Zico diyenleri de gördü bu ülke gerçi. Hoş, biz de oyuncuyu bilmediğimiz için takma adı Bilica olan Fabio Alves Da Silva'yı, Fabio Bilica şeklinde yazmıştık. Düzelttim. Andre Santos'un ismi hangi ulusal medya organında Dos Santos, Santos ya da Andre Dos Santos şeklinde yer alıyor ya da kullanılıyorsa üşenmeyip arayacağım, mail atacağım bundan sonra. Kimilerine çocukça bir takıntı gibi gelebilir. Gelsin, önemli değil. Önemli olan, oyuncunun ismini doğru kullandırmak. İstediği bilgiye Brezilya basınını açıp Andre Santos yazarak rahatça ulaşan biri olarak, aynı kolaylığı Türkiye'de Andre Santos'u merak edenlere de sağlamak. İsim birliğini sağlamak. Dos Santos, Andre Dos Santos, Santos değil Andre Santos. Hiç değilse literatür hatrına. Hadi bakalım.

Etiketler:

Van Gaal Ciddiyeti



Almanya'da sezon çoğu ligin aksine kupa maçlarıyla açılıyor. Sezon öncesi hazırlık kamplarında takımlarımızın oynadığı dandik takımların şanslarını zorladığı, ligin büyüklerine azap gibi gelen maçlar. Bayern Münih'in rakibi Almanya'nın lig piramidinde 6. sırada yer alan SpVgg Neckarelz. İsterse mahalle takımı olsun, hocan Van Gaal ise bu fotoğraflara alışık olacaksın. Sanki CL finaline çıkacak, o hırsla gösteriyor kronometreyi Lahm'a. SpVgg Neckarelz elbette underdog pozisyonunda ama daha önce iki kez canı yanmışlığı var Bayern'in bu gibi maçlardan. 1999 yılında Magdeburg'a penaltılarla 5-3 kaybettikleri kupa maçı, sezon sonundaki Manchester United finalinin öncülü gibiydi. 1994 yılında da TSV Vestenbergsgreuth karşısında 1-0 kaybetmişlerdi. Kahn ve Trapattoni'nin resimleri yaşanan utancı anlamak içni yeterli. Van Gaal de işi şansa bırakmayacak kadar ciddi.



Etiketler:

Gonzalo Higuain #2



Gonzalo Higuain hakkındaki ilk post arşivde. Maradona Arjantin Milli Takımı'da çağırmalı diyorduk o zaman. 7 ay geçti o postun üzerinden değişen birşey yok. Lisandro Lopez, German Denis, Fernando Cavenaghi gibi çapsızlar mavi-beyaz formayı giydiler, La Liga'da geçen sezon 22 gol atan Higuain hala çağrı bekliyor. Fransa doğumlu olmasından ötürü Domenech'in ilgisi de sır değil. Karim Benzema ile kulüp düzeyinde beraber oynayacak olmaları bu ilgiyi iyice arttırıyor. 2010 hayali için daha önce reddettiği formaya bu kez evet diyebilir Gonzalo Higuain. So Foot'a söylediklerinden o anlaşılıyor. Haklıdır da, ben olsam Domenech'in hoca olduğu bir takımda forvet olarak yer almam, Maradona'nın keyfini beklerim.

Etiketler:

Eto'o'ya Hoşgeldin



Dün akşam Barcelona'nın birkaç hafta sonra Süper Kupa kaldıracağı Stade Louis II'de, Eto'o ilk kez Inter formasını giydi.

Patrick Vieira



Patrick Vieira 1994 Dünya Kupası'nın futbola hediye ettiği önliberoların birinci nesil oyuncusu. Uzun bacakları, tekniği, ceylan gibi koşarak oynadığı zarif ama modern oyunla bir dönemin sembol adamı. Fransa hala önlibero cenneti olarak biliniyorsa bunun sebebi her uzun bacaklı ve fizikli siyah Afro-Fransızın, Patrick Vieira canlandırması olmasındandır. Vieira'nin çakmasından onlarca var ama kendisi unutuldu. Sakatlıkları, formsuzluğu derken Mourinho'nun elindeki bol alternatifli ortasahadan fırsat bulup da oynayamadı. Bu sene Motta eklemesi de yapıldı üstelik. Eski takımı Arsenal'e önerilmiş. Çok arıza çıkarmıştı Highbury'den ayrılırken, Wenger de şimdi istemiyor Vieira'yı. De Rossi'nin peşindeler.Perez'in 35 milyonunu reddetmişti Roma, Wenger'in parasına ne diyecekler bakalım.

Etiketler:

David Villa



Ne Real Madrid, ne Barcelona, ne Liverpool. David Villa'yı her yere gönderdi İspanyol medyası, kendisi de gitmek istiyordu ama Valencia bırakmadı. Takımıyla birlikte Hollanda'da sessiz sakin çalışıyor MaraVilla. Hollanda'da gelenek turuncu formadır, kırmızı İspanya formasını giyen Hollandalı bir çocuk görünce böyle de bir kare çıkmış ortaya. O sahada, ağaçların yanında da ne güzel piknik yapılır, mangal yakılır. Koyacaksın köfteleri, şişleri, patlıcanı; dizeceksin ahtapotu, karidesi, kalamarı. Cızır cızır... Açacaksın yetmişliği. Lıkır lıkır...

Etiketler:

30 Temmuz 2009 Perşembe

Fenerbahçe 5 - 1 Honved




Fenerbahçe 4-2-3-1 dizilişini uygulama ve kompakt bir takım olma yolunda, hem oyuncu kalitesiyle hem de oyun anlayışıyla kusursuz adımlar atmaya başlamış. Taraftar futbolu ve takımını özlemiş. Susamış. Takım futbol oynamaya aç, maçın başından itibaren gole oynuyorlar. Fenerbahçe'nin bu sene sahada yaptığı ekstra işlerin başında rakip yarı sahada başlatılan pres; kenarlardan, ortasahadan, savunmadan atılan ters toplar ve oyun rakip yarı sahaya yıkıldığında tek top oynama gayreti var. Önder dışında kimse gelişigüzel oynamıyor, kafasını kaldırarak oynuyor. Maçın özeti, genel manzarası budur. Detaylarına inelim.

Zico ve Aragones döneminde rakibi bekleyen takım bu sene rakibe en fazla orta yuvarlağa kadar gelme fırsatı veriyor. Henüz çok organize olmasa da savunma beklerini de öne çıkarıp rakibe kendi yarısahasında baskıyı yapıyor. Bu presin generali Emre. Fiziken geldiği seviye sayesinde maçın geneline yaydı presini ve galibiyetin en önemli adamıydı bana göre. Arkada Cristian'ın verdiği güveni de unutmadık. Emre'nin başlattığı preste, Cristian oyun zekası ve pozisyon bilgisi sayesinde ortasahayı dolduruyor. Çaldığı topları da Emre ile birlikte hem kısa hem de uzun olarak iyi kullanıyor. Buna öndeki hücum dörtlüsünün yüksek tekniği eklenince top daha iyi dönüyor Fenerbahçelilerin ayağında. Temposu ve hızı yeterince kaliteli değil henüz ama şu primitif görüntüde bile pas alışverişleri keyif veriyor, verecek.

Kenarlara geçelim. Alex nihayet etrafında doğru kanat oyuncularına kavuştu. Solda Andre Santos, sağda da Colin Kazım sırtları dönük olsa dahi doğru açıyla hamleyi yapıp ya ortasahaya oyunu açıyorlar ya bekleri kaçırıyorlar. Ya da rakibi geçip kaleye doğru içten veya dıştan dripling ile ilerliyorlar. Şut atıyorlar. Bilhassa sol kanatta büyük ilerleme var. Uğur'un topu kaleye sırtı dönük aldığında kafasını eğip, kendi kalesine dripling yaptığı ya da Roberto Carlos'un arkasına top attığı görüntüleri hayal ettiğinizde farkı anlayacaksınız. Andre Santos bu tür pozisyonlar topuk yapıyor, ayak değiştirip topu olumlu kullanabiliyor, savunmacısını geçebiliyor. Colin Kazım'da da kollektif anlamda büyük gelişme var. Oyunu okumayı yavaş yavaş öğreniyor ve sahip olduğu top tekniğini küfrettirmekten ziyade fark yaratacak şekilde kullanabiliyor. Guiza'nın 3. golünde Gökhan'a attığı pas benim 2 senedir hiç görmediğim bir manzara Kazım özelinde. Guiza'nın önde sürekli gezen ve ortasahasına yaklaşan karakterini de düşündüğümüzde; hem kendisi hem arkasındaki Andre Santos - Alex - Colin Kazım üçlüsü sürpriz koşularla çok pozisyon üretir, çok pozisyona girer, çok gol atar. Bu maçta girdiler ve attılar da. Guiza attığı gollere rağmen o puslu bakışlarını ve acı dolu yüz ifadesini değiştirmese de, taraftarını nihayet güldürmeye başladı. Gökhan'a da nazar boncuğu lazım.

Bu yazdıklarım Honved karşısında çok pembe bir tablodur ve Beşiktaş maçında esas gücünü şüphesiz daha net anlayacaktır Fener; ama geçen seneki oyundan sonra bu oyun gerçekten bambaşka geliyor.

Fenerbahçe adına maçtaki tek olumsuz manzara ise savunma. Bilica sol stoper oynuyor. Arkasını kolladığı adamlar sürekli pozisyon değiştiren ve oyunu normalin ötesinde ileride oynayan Roberto Carlos ve Andre Santos. Bu oyuncularla kendisinin arasına atılan direk toplarda başarılı ama o toplar Önder ile bıraktığı mesafeye atıldığında tehlike yaratıyor. Kabahat de Önder'in. Bilica ile arasında enlemesine çok fazla mesafe bırakıyor. Daha yakın oynaması lazım. Aynı toplar sağ kanattan geldiğinde Bilica bunu yapıyor, Önder yapamıyor. Birebir savunmada da Bilica'nın çok gerisinde. Hamle yapacağı zamanı ayarlayamıyor, nerede duracağını kestiremiyor. Abraham'dan yediği çalımı ben yemem. Gökhan Zan kadar kötü stoper Önder. O bölgede daha fazla kalite lazım. Mümkünse atletik, çabuk kademe yapan ve pozisyon almayı bilen bir stoper. Bu bakımdan Edu'nun devam edip etmeyeceğine dair acil bir karar verilmeli. Aksi takdirde bu savunmasıyla iyi pas yapabilen ve çabuk çıkan takımlara karşı çok zorlanır Fenerbahçe.

Etiketler: ,

Netanya 1 - 4 Galatasaray



Aslar kadroya girince Galatasaray kalitesini, Tobol maçlarından farklı olarak sahaya yansıttı. Bir duran top sonrası maçın ilk çeyreğinde geriye düşşe de, beraberliği yakaladıktan sonra oyunu forse edip 4-1 ile net bir galibiyet aldı. Arda yaptığı 3 asist ile maçın yıldızıydı. Ali Sami Yen'de oynanacak maç artık formalite. Rakip Galatasaray'ın kendi gücünün farkına varabileceği bir rakip değildi ama yine de 2-3 önemli teknik notum var. Rijkaard 4-2-3-1 olarak sürdü takımı sahaya. Sabri - Gökhan - Servet - Hakan Balta dörtlüsünün önünde Mustafa Sarp ve Ayhan oynadı. En ilerideki Baros'u besleyen 3'lü ise en solda Kewell, sağda hatrı bitmez Aydın ve ortada Arda şeklindeydi. Pas trafiği henüz oturmuş değil Galatasaray'ın ama ilerleme açık. Bu üç oyuncu da sürekli yer değiştirdiler. Hiç statik kalmadılar. Bu hareketlilik ve dinamizm eğer iyi zamanlamayla yapılırsa Galatasaray'a ilerleyen zamanlarda, yeni transferler de takıma girince, hücumda büyük bir dominasyon getirir. Yalnız takımın ortasaha ve savunmadaki toplam kalitesi, ileride oynayan 4'lünün kalitesinden çok çok uzak. İlk yarıda verilen pozisyonlar bunu net olarak gösterdi. Bilhassa Servet ve Gökhan'dan ilk topu alıp öndeki bu hücum hattına aktaracak ve oyunu kuracak kaliteli bir ayak şart Galatasaray'a. Elano o adam değil. Daha dayanıklı, fizikli ve sahayı dolduran biri lazım. Zinde ve formda bir Linderoth bu işi yapabilir. Gökhan Zan da gitsin kumda oynasın. Bu kadar pozisyon ve hamle hatası yapan, temel bilgisi eksik stoper zor bulunur cidden. Antep'in Türk futboluna attığı büyük bir kazıktır. Servet'i de bozuyor adam.

Etiketler: ,

Yeni Chelsea



Manchester United, Liverpool, Arsenal. Hepsi güç kaybettiler bu sene ama klasik oyun formatlarına ve anlayışlarına devam edeceklerdir. İgiltere'de tepeye oynayan 4 takım arasında gücünden kaybetmeyen ve üzerine ekleyen yegane takım Chelsea. Ancak Ancelotti ile Mourinho döneminden beri alıştıkları 4-3-3 dizilişne elveda diyecekler. Ancelotti foret arkası kullanmayı seven, katı bir 4-4-2 temsilcisidir. Chelsea'nin elindeki kadro 1930'da uygulanan 2-3-5 dizilişne dahi uygun. Kadro sıkıntısı yok ama geçiş nasıl olacak merak konusuydu. ABD'de oynanan turnuvada gösterdi ki fazla sıkıntı çekmeyecekler. Bu dizilişten ekmek yiyecekler de var ekmekten olacaklar da. Kalou, Malouda gibi kanat forvetler ancak Chelsea skoru eline aldığında formayı görürler. Ortasahadaki merkez oyuncuları ise bayram ediyorlar. Lampard'ı muhtemelen Kaka gibi kullanacak. Önümüzdeki sezon daha skorer olacaktır Machine Man. En büyük keyfi yaşayan ise Fenerbahçe yıllarından bu yana çizgiden kaleye inmek zorunda kalan Nicholas Anelka. 9,5 numara gibi oynayabilecek artık. Takımın esasoğlanı Droga olacak, o ayrı ama bu ikili epey can yakacağa benzerler. City ile birlikte izlemeyi en merak ettim takım Chelsea.

Etiketler:

Ronaldo'nun Eli



Ronaldo Palmeiras maçında sol elinden sakatlanmıştı. Operasyon yapılmış. Brezilya'da medyaya kapılar her zaman açık. Ele geçirmişler çekilen röntgeni. Sol taraftaki Ronaldo'nun elinin operasyon geçirmeden önceki hali, sağ taraftaki de geçirdikten sonraki. 3 ve 4. parmaklara birer plaka ve 12 vida yerleştirilmiş. 40 gün sahalardan uzak kalacak. Flamengo taraftarları t-shirtleri seneye giyer artık. Fenomen'e geçmiş olsun. Tam da leblebi gibi atıyordu.

Etiketler: ,

Inter'in Transferleri



Bizim de işporta Oğuz Çetin formamız vardı böyle bir zamanlar. Omuzlardan aşağı üçer çizgi. Fenerbahçe'nin renklerinin sarı - mavi olduğu yıllar...

Etiketler:

Elano Blumer Kimdir ?



Elano Blumer 14 Haziran 1981 doğumlu. 174 cm boyunda 65 kilo. Sao Paulo'nun kendi halinde ve fakir yerleşim yerlerinden biri olan Iracemapolis doğumlu. Geçimini şeker kamışı işinden sağlayan Geraldo ve Maria Blumer çiftinin iki çocuğundan biri. Futboldan fırsat bulduğunda çocukluğunda Elano'nun da yaptığı bir iş bu. Futbolla tanışıklığı ise 7 yaşında başlıyor. Yaşadığı yerin yerel takımlarında, Paulista eyaletinin çocuk liglerinde oynadıktan sonra 13 yaşında Guarani'nin dikkatini çekiyor. 600 kişinin girdiği seçmelerde farkediliyor ve takıma alınıyor. Iracemapolis'i terkedip Campinas şehrinde yalnız yaşamaya başlıyor. İtalya'dan hatırlayacağınız Amoroso, Hertha Berlin ve Deportivo'da oynayan Luizao ve şu an Sevilla'da oynayan, Santos'tan takım arkadaşı Renato o dönem Guarani'de benzer tecrübeden geçen ve Elano'nun feyz aldığı oyuncular.



Çalışmanın, azmin değerini öğrendiği Guarani'de 5 sene oynadıktan sonra Inter de Limeira kulübüne kiralanıyor. Bu kulüpte sadece 4 ay oynamasına rağmen, oyunun olgunlaşmasında büyük etkisi olduğunu söyler Elano. Forvet olarak oynayıp 13 gol atıyor Inter de Limeira formasıyla ve uluslararası piyasada dikkat çekip futbolundaki en büyük çıkışı yapacağı Santos'a transfer oluyor. Sene 2000. 19 yaşında Edmundo, Marcio Santos gibi milli oyuncularla idman yapmak ve ülkenin en büyük futbol idolü Pele'nin takımında yer almak heyecan verici elbette. Celso Roth ve Emerson Leao gibi Brezilya'nın isim yapmış hocalarının tedrisatından geçiyor ve formayı 2001 yılında alıyor. İlk profesyonel maçını futbol temelini alıp, yetiştiği takım olan Guarani'ye karşı oynuyor. Kaderin cilvesi işte. 1-0 kazanıyorlar. Diego, Robinho, Renato, Alex Costa, Ricardinho gibi oyuncularla 4 sene boyunca Brezilya'yı sallıyor. 18 yıl sonra Santos'u Brezilya şampiyonluğuna taşıyorlar. Toplamda 2 lig şampiyonluğu, 1 lig ikinciliği kazanıyor. 1 de Copa Libertadores finali oynuyor. Elano'nun 4 senelik performansı 209 maçta 52 gol.



Bu oyuncularla birlikte Brezilya'dan demir alıyor 2005 yılında. 8 milyon sterlin karşılığında Shakhtar Donetsk'in yolunu tutuyor. Shakhtar'da o zamanlar kıyamet gibi Brezilyalı yok. Sosyal olarak çok sıkıntı çekiyor. Bilhassa ailesi zorlanıyor. Ortalama sıcaklığın 20 derece olduğu Brezilya'dan, Ukrayna'nın dondurucu soğuğuna gelmek ve son derece fiziksel bir ligde oynamak ise ayrı bir felaket. Guarani'de kazandığı çalışkanlık ve azim ile üstesinden geliyor. Shakhtar takımında kısa zamanda merkez oyuncu konumuna erişiyor. Bu sayede de bir ilki gerçekleştiriyor. Bir Doğu Avrupa ülkesinden Brezilya Milli Takımı'na giden ilk oyuncudur Elano. Shakhtar ile 2 sezonda 1 şampiyonluk, 1 de lig ikinciliği kazanıyor. Ukrayna Süper Kupası da bonusu. 77 maçta ulaştığı 22 gollük performans ve bir Brezilyalı için sahip olduğu sıradışı özellikler Elano'yu Sven Goran Eriksson'un çalıştırdığı Manchester City'ye götürüyor.

Kendi deyimiyle çok yönlü oyuncu kimliğini de burada kazanıyor Elano. Bireysel taktik anlayışına yeni eklemeler yapıyor. 3-1 kazanılan Portsmouth maçında sağ bek dahi oynuyor. İlk sezonunda sağ açık olarak görev yapsa da City'nin hücumdaki eli ayağı oluyor. Hughes'un gelişiyle ortaya kayıyor. Sakatlık yaşamadığı ve oynadığı dönemlerde kanatlardaki takım arkadaşlarıyla iyi bir uyum yakalayıp 62 maçta 14 gol 16 asistlik bir performans ortaya koyuyor 2 sene boyunca Citizen Elano. Manchester şehrinin havasının Donetsk'e göre daha iyi ve sosyal çevresinin de geniş oluşu sebebiyle şehri de seviyor; ama Arap sermayesi kendisinden 1 gömlek üstü oyuncuları alınca ayrılık kesinleşiyor.



Elano'nun yeni durağı artık Galatasaray. Kendi tabiriyle sahada herşeyini veren ve çok kararlı, çalışkan bir oyuncu. Saha dışında da yine kendi tabiriyle mazbut, samimi, tuttuğunu koparan bir kişilik. Benim tabirimle ağzı var dili yok. Karşılama töreninde aklını kaybedecektir muhtemelen. Ailesini herşeyin önüne koyuyor. Futbol namıma idolleri Romario, Ronaldo ve Roberto Carlos. Unutamadığı maç 3 Eylül 2006 Brezilya vs. Arjantin maçı. Londra'da 2 tane sallamıştı Abbondanzieri'ye. Kızının doğumundan sonra hayatındaki en mutlu gün. Brezilya Milli Takımı formasıyla 32 maçta 6 golü var. Futbolu bıraktıktan sonra yorumcu olmayı düşünüyor. Türkiye performansını merakla bekliyoruz.

Korkut Göze'den de telifimi isterim.

Etiketler: ,

Elano Galatasaray'da



Elano, bir Brezilya futbolu sevdalısı olarak, bu oyunda en beğendiğim ve en sevdiğim oyuncuların başında gelir. Blogun üstündeki banner size birşey ifade eder belki. O banner için kullandığım fotoğrafı Galatasaray'ın transferini değerlendirirken kullanacağımı düşünmezdim doğrusu. Galatasaray ve Haldun Üstünel çok önemli bir transfere imza attılar. Çok önemli bir kariyeri ve yeteneği Türkiye'ye getirdiler. Benim Elano sevgimi de askıya aldılar bir Fenerbahçe taraftarı olarak. Türk futbolu için de önemlidir bu transfer. Tıpkı Fenerbahçe'nin yeni transferi Andre Santos'ta olduğu gibi ismi İtalya'nın babalarıyla geçiyordu Elano'nun ama Galatasaray bitirdi işi. Türkiye'nin transferdeki itibarı, kredibilitesi, hele de EPL'den alınması dolayısıyla daha da yükselmiştir.

Elano Blumer, 2001 - 2004 döneminde Emerson Leao'nun teknik direktörü olduğu, ligde iki şampiyonluk kazanan ve 2004 Copa Libertadores finalinde Boca Juniors'a kaybeden çok başarılı Santos takımının underrated oyuncularından biriydi. Robinho, Ricardo Oliveira, Diego, Alex Costa, Renato gibi şu an İtalya, İngiltere ve İspanya liglerinin önemli takımlarında oynayan/oynamış ve önemli rolleri olan oyuncuların gölgesinde kalırdı. Bu sayede Shakhtar transferi gerçekleşti ama geç de olsa EPL'ye transfer olarak gerçek değerini buldu. Son dönemde yerini yavaş yavaş Ramires'e bıraksa da her daim Dunga döneminde Brezilya Milli Takımı'nın as oyuncusu olmuştur. Brezilya kariyerinde, sistemde açık kültürü olmadığından, ileri ikilinin arkasındaki iki hücuma dönük ortasaha oyuncusundan biri olurdu Diego ile birlikte. Sağ tarafa yakın oynadığından Shakhtar Elano'yu hep sağ açık oynattı ama esas mevkisi forvet arkasıdır. Tipik Brezilyalı forvet arkası oyuncularının aksine topu paylaşan, fiziki devamlılığı olan, temastan kaçınmayan , savunmasına yardım edebilen, her türlü pası verebilen ama bilhassa araya iyi oynayan, oyun zekası yüksek, sürati ortalamanın üstünde ve çok da iyi frikik atan bir oyuncudur. Galatasaray taraftarı artık Sabri'yi duran topların başında görmeyecek. Bu kesin. Hareketli toplara da her iki ayağıyla çok iyi vurur Elano. Galatasaray sanırım 4-3-3 yerine 4-2-3-1 takımı olacak. Eldeki kadro ve bu transfer 4-2-3-1 için daha uygun.

Elano'nun zorlarsanız bahsedilebilecek tek defosu, takım performans olarak düştüğünde buna karşı koyacak mental gücü, yetenekleri doğrultusunda gösteremeyişidir. Çok da büyütülecek birşey değil, her oyuncu lider doğmuyor. Aynı sorun daha yıllarca Türkiye'de oynamasını istediğim Alex De Souza için de geçerli. Elano biraz daha içe kapanır oyunda. Saha dışındaki takımdaşlığı, çevre uyumu konusundaysa alınabilecek en iyi Brezilyalı oyunculardan biridir. Ukrayna ve İngiltere gibi Brezilyalıların tutunmakta zorlandığı soğuk ülkelerde fire vermeden oynamış olması ve oyununu o liglerin dinamiklerine göre değiştirip, adapte edebilişi bu minvalde alınabilecek en iyi referanstır. Hiç olmadı boğazın öte yakasına uğrar, hasretini giderir.

Etiketler: ,

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Leonardo'ya Kargo



Koca Milan ne hale gelmiş. Kaleci yok, forvet yarım, ortasaha veteran. Savunmanın yenileri Nesta - Maldini, Baresi - Costacurta ikililerini görmüş bir kulüp için heyecan yaratmaktan uzak, hatta hüsran. Önündekilerde de iş olmayınca paspas oluyorlar haliyle. Onyewu'nun belini önce Amerika'da Milito, sonra Almanya'da Sene kırdı. Daha ciddi maçlarda neler olacak düşünemiyorum. Leonardo'yu şu setten bir düzine bile kesmez. Mourinho ve Ferrara'ya hayırlı işler...

Etiketler:

Mario Gomez Sonrası Stuttgart



Mario Gomez'in Bayern Münih'e transferinden 30 milyon € parayı cebine koydu Stuttgart. Geçen seneden beri bu transfer konuşuluyordu. Aniden gerçekleşen bir transfer değil. Alman sistematiğine sahip bir kulübün Gomez'in yerine birkaç haftada yenisini koymasını beklersiniz normalde. Yapamadı Stuttgart. Transfer döneminin başından beri Alman basınında Stuttgart ile anılan forvetlerden takım kurulur. Huntelaar, Ruud Van Nistelrooy, Luca Toni, Claudio Pizarro, Vagner Love, Obafemi Martins, Goran Pandev, Mirco Vucinic, Daniel Guiza, Nilmar. İki gündür de Rus santrfor Pogrebnjak ve Tuncay Şanlı'nın ismi geçiyor basında. Para var ama icraat yok. Stuttgart bu forvet denizinden oltasına muhakkak birini takmalı. Eldeki Cacau ve Ciprian Marica bile Şampiyonlar Ligi'nde oynayacak bir takım için birinci tercih kalitesinden uzaklar. Kenarda oturacaklar Manuel Fischer, Alessandro Riedle, Julian Schieber. Hepsi 19-20 yaşında ve gelecekleri olan oyuncular ama Şampiyonlar Ligi'nde çiroz diye yerler bu adamları.

Etiketler:

Keirrison'un Bonusu



Keirrison'u Benfica'ya 1 seneliğine kiralık yolladı Barcelona. Hem Keirrison'un Avrupa deneyimi kazanması hem de Benfica'nın hücum hattını güçlendirme çabaları açısından başarılı bir kazan-kazan anlaşması. Teoride Cardozo ile öldürücü bir forvet ikilisine sahip oldu Benfica. Saviola şansına küssün. El Mundo Deportivo ise Barcelona'nın kazancının sadece Keirrison'un edineceği Avrupa deneyimi olmadığına dair bir haber yaptı bugün. Kiralık anlaşması gereğince Barcelona, Benfica'nın iki genç ve gelecek vaadeden oyuncusu Brezilyalı stoper David Luiz ve Arjantinli kanat oyuncusu Angel Di Maria için ilk satın alma opsiyonlarını almış. İki oyuncu da Barcelona'nın oyun yapısına uyan oyuncular. Di Maria Pekin'de düzenlenen 2008 Olimpiyatları'nda iyi piyasa yapmıştı. İsmi de güzel adamın. Keirrison da Benfica isterse 2. sene de takımda kalabilecek.

Etiketler:

Marsilya'nın Stad Kaosu



Madonna konseri ne kadar sorun yaratabilir ki bir futbol kulübüne ? Bu sorunun yanıtı için tüm hayal gücümü de kullansam böyle bir etki yaratacağıma ihtimal vermezdim ama oldu. Marsilya'nın maçlarını oynadığı Velodrom Stadı'nda bir konser verecekti Madonna. Konser öncesi sahne hazırlıklarında iki teknisyen hayatını kaybetti. Polis ölümlerin göründüğünden daha şüpheli olduğunda ısrarcı. Savcılıktan adli ve kriminal inceleme ve soruşturma 2 ay ek süre istediler. Olay yeri görüldüğü üzere Velodrom Stadı'nın ortası. O incelemeler orada yapılacak ve eğer kabul edilirse Marsilya kulübü Velodrom Stadı'na 2 aylığına elveda diyecek. Marsilya ilk hafta Grenoble deplasmanına gidiyor. Taraftarına merhaba diyeceği maç, 15 Ağustos'ta oynayacakları Lille maçı, fakat Montpellier şehrinde oynanacağı kesinleşti maçın. 60.000 kapasiteli staddan 33.000 kapasiteli stada geçiş. Geçen sene ortalama 52.000 taraftara oynadı Marsilya evinde. Otomatikman 20.000 seyirci kayıp demek bu maç başına. Taraftarın 2 ay boyunca oluşacak deplasman maliyetini karşılaması ve La Mosson ya da benzeri bir başka bir şehirdeki stadı doldurması da pek olası değil. Sırf gişeden oluşacak zarar milyonlarca frank. Şampiyonlar Ligi'ne girmedik bile henüz. Bu işin maddi yönü. Performans yönü için de istatistiklere baktım. Geçen sezon deplasmanda daha iyiymiş Marsilya. Sadece 1 maç kaybetmişler ligde. Avrupa'da ise Twente maçı dışında galibiyet yok. 5 mağlubiyet 1 beraberlik.

Etiketler:

Obsesif Dunga



Brezilya seçicileri milli takımlarını seçerken genellikle Avrupa'da oynayan ve Brezilya Ligi'nde oynayanları dengelemeye çalışırlar. Dunga bu anlamda bir istisna. Yüzü Avrupa'ya daha dönük. Avrupa'da kariyerini sürdürenler için güzel ama Sıfırcı Hafize gibi de bir huyu var. Takınca takıyor. Olumlu ya da olumsuz. Olumlulardan başlayalım. Gilberto Silva ve Kleberson ne kadar kadayıflaşırsa kadayıflaşsın kadroda oluyorlar. Elano ve Wolfsburg'un ortasaha oyuncusu Josue de sakatlanmadıkları sürece, form durumlarına bakılmaksızın kadronun gediklisi. Forvet hattında Robinho ve Luis Fabiano; savunmada da kulübeyi ısıtsa bile Luisao banko. Taktığı Avrupalılar ise seçtiklerini katlayacak kalibrede. Lucas Leiva, Anderson, Alex Costa, Marcelo. Brezilya'dan da Hernanes'e takık. Gilberto Silva ve Kleberson yerine niye Lucas & Hernanes tercih edilmiyor ? Mantıklı açıklaması yok gerçekten. Estonya maçı için açıklanan kadroda Pato, Ronaldinho, Diego ile birlikte kesik yemiş bu elemanlar yine. Marcelo ise şeytanın bacağını kırmış nihayet. Konfederasyon Kupası'nda ipini kestiği Kleber'i kadroya almayarak kadroda Marcelo'ya yer açmış Dunga. O bölgedeki birinci tercihi Fenerbahçe'nin yeni transferi Andre Santos. Gözüne girdi bir kere Konfederasyon Kupası'nda. Facia bir oyun oynamazsa ya da sakatlanmazsa uzun süre götürür sol tarafı Andre Santos. Kadronun sürprizi ise Diego Tardelli. Bu sene Atletico Mineiro ile gösterdiği performansla sarı-yeşil formayı fazlasıyla haketti. Başarısız Real Betis ve PSV maceralarından sonra, 3. kez Avrupa'da şansını denemesi yakındır.

Goleiros: Gomes (Tottenham), Júlio César (Inter de Milão)

Laterais: Maicon (Inter de Milão), Daniel Alves (Barcelona), Marcelo (Real Madrid), André Santos (Fenerbahce)

Zagueiros: Luisão (Benfica), Juan (Roma), Miranda (São Paulo), Lúcio (Inter de Milão)

Volantes: Josué (Wolfsburg), Gilberto Silva (Panathinaikos), Felipe Melo (Juventus), Kléberson (Flamengo)

Meias:Elano (Manchester City), Ramires (Benfica), Júlio Baptista (Roma), Kaká (Real Madrid)

Atacantes: Diego Tardelli (Atlético-MG), Robinho (Manchester City), Nilmar (Villarreal), Luís Fabiano (Sevilla)

Etiketler: ,

Marco Materazzi

Etiketler:

Anderlecht 5 : 0 Sivasspor



Türk futbol tarihi hem milli takımlar hem de kulüpler bazında Avrupa arenasında hezimetlerle dolu. Sivasspor 5 yiyen ilk takımımız değil ama Türk takımları arasında Avrupa arenasında uzun zaman sonra gördüğüm en çaresiz, en kötü takımdı. Asıl şaşırtıcı olan ise Türkiye'nin son 2 senedir en derli toplu, en sistemli, alan ve pozisyon oyununu en iyi uygulayan takımlarından birinin oyun bilincinden bu kadar uzaklaşmış olmasıydı.

Sivasspor santra öncesi sahaya simetrisi düzgün bir şekilde 4-2-3-1 olarak dizildi. Kalede Petkovic, önünde stoperler Yasin ve Sedat. Sağ bek Abdurrahman ve sol bek Hayrettin. Onların önünde iki ortasaha oyuncusu Mbemba ve İbrahim Dağaşan. En ileride Ersen Martin ve arkasında Erkan - Onur - Musa üçlüsü. Diziliş o diziliş. Bir daha sahada asla bu şekilde gözükmediler. 2 senedir 4-3-3 dizilişine ve 3'lü bloklara alışmış takım santradan sonra 2'li blok düzenine dayanan 4-2-3-1 ile 4-3-3 arasında kaldı. Asimetrik bir görüntü verdi. Hem ortasahada hem de savunmada büyük pozisyon ve yerleşim hataları yapıldı.

Rijkaard'ın gelişinden sonra alevlenen 4-3-3 tartışmalarında Mehmet Demirkol bu dizilişlerin aslında çok farklı olmadığını söylese de oyunun merkezi olan ortasahada hem hücum hem savunma görüntüsü çok farklı olan dizilişler bunlar . 4-3-3'te iç oyuncu farkı var bir kere. Bekleri de oyuna katan, yelpaze gibi açılan, daha dinamik bir diziliş. 4-2-3-1 nispeten daha düz. Bunun sıkıntısını maçın başında Sivas bekleri çok yaşadı. Alışık oldukları oyunda hep önde pozisyon alıyorlar ve Sezer - Musa ikilisiyle pas alışverişine girip hücuma katılıyorlardı. En uçtaki sağ ve sol forvetleri de böylece besliyorlardı. Forvetlerin boşalttığı alanı iç oyuncuları; beklerin çıkmasından oluşan savunma boşluklarını da, öne çıkan tandemin hemen önündeki İbrahim Dağaşan kapatıyordu. Oyun böylece kompakt bir hal alıyordu. 4-2-3-1 düzeni böyle işlemiyor. Ortadaki oyuncuların üzerine hem savunma hem hücum anlamında daha fazla yük biniyor bu dizilişte. İbrahim'in gedik kapama işini yaparken, alıştığı şekilde sahada enlemesine özgürce koşturabileceği kimlikten uzak olması gerekiyor. O alanı yanındaki diğer ortasaha oyuncusuyla organize olarak paylaşması ve sonra çaldığı topu da önlerindeki 3'lü bloğa aktarması şart. Aynısı yanında oynayan Mbemba için de geçerli. Topu kullanmayı bırakın savunmaları gereken alanı dahi paylaşamadı bu ikili. Sürekli birbirlerine girdiler. Altalta, üstüste... Abdurrahman ve bilhassa Hayrettin de önde kalınca, Anderlecht amatör takıma karşı dahi bulamayacakları boş alanı buldu Sivasspor karşısında. Bilgin Gökberk kızmasın 80 metrede oynadılar oyunu.

Anderlecht'in klasik 4-4-2 dizilişinde kenarlarda oynayan Chatelle ve Boussoufa bu alanlara her hücumda sarktılar. İki oyuncu da adam eksiltebilen, dripling yapabilen, içe katedebilen ve iyi top kesebilen oyuncular. Çok etkili kullandılar o boşlukları. 5, 6 ve 9. dakikalarda 3 tehlikeli atak yaptılar. 4. atak sonrası gelen kornerde de De Sutter ile golü attılar. Petkovic'in yaptığını da yerli Lukovcan Volkan Babacan yapmaz. Anderlecht madeni bulunca durmadı, işlemeye devam etti. Anderlecht'in savunma göbeğinde oynayan Deschacht bir ara Beckenbauer gibi oynadı. Sürekli tempo bastılar. Sivas'ın ligde uyguladığı ve fazla müsamaha gösterilen sertliğe Avrupalı hakem müsamaha göstermeyip sarıları yapıştırınca oyunu da soğutamadılar. Anderlecht savunmada henüz uyumu yakalayamamış Sedat - Yasin ikilisinin hatasını değerlendirip, 33. dakikada Chatelle ile 3. golü buldu. Maç maç olmaktan çıktı bu dakikadan sonra. Anderlecht ikinci devre oyunu soğutup, kendini kasmayarak iki gol daha buldu. Sivas'ta oynanacak maç sadece ülke puanı ve Sivas'ın psikolojisi için önemli.



Bülent Uygun'a geçelim. Kendi azmi ve hırsıyla ördüğü bu kadar güzel bir işi, bu denli sınırlı imkanlarla kazanılan şu büyük başarıyı ancak bu kadar antipatik gösterebilir bir teknik adam. Çene, çene, çene. Teknik adamlar bu kadar öne çıkmamalı, Mourinho kadar zeki ve hazırcevap değilsin sen. O kadar kredin de yok. Geride kalıp takdir edilmeyi beklemek yerine öne çıkıp rezil olursun böyle. Devre arasında Uğur'u aradım; 'tüm suç benim' demeci verir dedim. Yanıltmadı. Ama kurtaramayacak. Katlanacak artık 'la ilahe illallah', 'türbülent', '5 yedi 6 yemedi' dokundurmalarına. Kendi ediyor ama şu emeğin de böyle değersizleştirilmesi ve oyuncuların yarın hor görülecek olması üzüyor insanı. Umarım ligdeki rekabetçi karakterleri bozulmaz bu hezimetle. Mehmet Yıldız da sadece bir oyuncu değilmiş Sivas için. Ibrahimovic'i de koysan o liderligi kimse yapamaz başka Sivas'a. Daha fazla izlemek lazım ama gelenler ile gidenler arasında da kalite farkı görünüyor bu maç itibariyle. Transfer konusunda da megalomanlığını yaptığı kadar iyi ve tecrübeli değil Bülent Uygun şu manzarada.

Anderlecht ile bitirelim. İki sene önce Fenerbahçe'ye gol dahi atamadan elendiği kadrodan farklı değildi. O zamanın yedek kalecisi Proto as kaleci olmuş. Van Damme, Polak, Biglia, Juhasz, Deschacht, Wasilewski, Boussoufa aynen sahada. Tchite yerine daha kaliteli Arjantinli Matias Suarez'i koymuşlar. Sağda oynayan Ahmed Hassan yerine daha kollektif Chatelle'yi bulmuşlar. Frutos yerine de daha hamleli De Sutter iyileştirmesi yapılmış. Bunlar dışında aynı anlayış, aynı oyun ve aynı oyuna etki eden tribün ambiansı. Yapamadılar şöyle kutu gibi, akustiği sağlam bir stad Türkiye'ye.

Etiketler: , ,

28 Temmuz 2009 Salı

İspanyollaştırma



İspanyollaştırma tabiri Casillas'ın sezon bittikten sonra Raul ile birlikte dilinden düşürmediği laflardan biriydi. Süperstar oyuncu almak kadar olmasa da Florentino Perez'in de böyle bir hassasiyeti var. Ne kalite ne de popülarite olarak Kaka, Cristiano Ronaldo ve Benzema transferlerinin yanından dahi geçemeyecek olan, muhtemelen de rotasyona kullanılacak olan Raul Albiol, Esteban Granero ve Negredo transferleri bu kafanın ürünü. Oysa sadece İspanyol alarak İspanyol ağırlığı kurulamaz bir kulüpte. Kalite de lazım o İspanyolların sözünün geçmesi için. Real Madrid bu figüranların yanına ihtiyacı karşılayacak iki başrol oyuncusunu eklemeye çok yakın. Xabi Alonso ve Arbeloa transferlerinin 2 gün içerisinde açıklanmasını bekliyor Madrid medyası. Liverpool Aquilani'nin işini bitirir bitirmez; Bernabeu'ye podyumu koyar, Di Stefano'yu hazırlar Florentino Perez. Salgado da baksın artık dalgasına...

Etiketler:

Bayern'in 10 Numarası



Louis Van Gaal'in Ajax'ı çalıştırdığı dönemde Litmanen, Barcelona'yı çalıştırdığı dönemde Rivaldo ve Riquelme, Alkmaar'ı çalıştırdığı dönemide Hamdaoui, Hollanda'yı çalıştırdığı dönemde ise Bergkamp ve Kluivert taşımışlar 10 numaralı formayı. Çıkan sonuç şu. Bu oyunculardan bazılarının hikayesi farklı ama Van Gaal genellikle ya beklentisinin olduğu, gelecek gördüğü ya da takımın gole en yakın oyuncusuna vermiş 10 numarayı. Bayern Münih Almanya'da gelenekleri en yerleşmiş ve o gelenekleri en iyi koruyan kulüplerin başında geliyor. Forma numarası konusunda ise bir kültür geliştirmemişler. Çoğu kulüpte 7, 9 ve 10 numaranın ayrı bir yeri vardır. Bayern Münih'te yok. Hali hazırdaki kadroda da bu formaya özellikle ilgisi olan bir oyuncu olmadığı için 10 numara boşta. Bayern kadrosu Van Gaal klasiği olan 4-3-3 dizilişine uymuyor. Kafasının dikine giderse Gomez, Toni, Klose üçlüsünden birini oynatabilir bu dizilişte. Sağ ve sol forvette Ribery dışında bir alternatifi de yok. Diziliş tartışmaları en yoğun gündemlerden biri haliyle. Baklavalı 4-4-2 oynatacağı ihtimaller arasında. Alman Sport1 sitesi Van Gaal'in 19 yaşındaki ortasaha/forvet oyuncusu Thomas Müller'in üzerine çok düştüğünü; Ribery ve Toni'nin yokluğunda bu oyuncuyu Audi Cup'ta direk oynatacağını yazmış. Antrenmanlarda da Klose ve Gomez'in arkasında deniyormuş. Baklavanın en ileri ucundaki oyuncu 10 numaralı formasıyla Thomas Müller olursa şaşırmamak lazım.

Etiketler:

Brezilya Serie A 2009 - 14. Hafta



Uzun zamandır aktüel postlar atıyor, maçları düzenli izleyemediğim için panorama yazamıyordum Brezilya Ligi'ne dair. Bu hafta babalar oynayınca Brezilya Ligi'nde, maçları da oturup izledim. Corinthians ile Palmieras maçı haftanın en ilginç maçıydı. Palmeiras Luxemburgo'dan sonra geçici olarak takımın başına geçen Jorginho ile önemli bir çıkış yakalamış, 5 haftada 4 galibiyet 1 mağlubiyet almıştı. Görevi Sao Paulo'dan ayrılan Muricy Ramalho'ya devreden Jorginho, Corinthians maçında son kez Palmeiras teknik direktörü olarak takımın başındaydı. Fenomen'in sakatlandığı maçta 3-0'lık parlak bir galibiyet aldılar. Bir zamanlar Trabzonspor'un gündemine gelen Obinna hat trick yaptı. Takım halinde imrenilecek bir oyun oynadılar ama maçın bu farkla bitmesinde Palmeiras'tan ziyade Corinthians'ın payı daha büyüktü bana kalırsa. Önümüzdeki sene 3 kupayı birden alacak kadroya sahip olan Corinthians dağıttı güzelim kadroyu. Andre Santos ve Cristian'ı vermişlerdi. Andre Santos'un yedeği Marcelo Oliveira'yı Dinamo Kiev'e sattılar. Onun yedeği Saci ülke içine kiralandı. Onun yedeği Bertucci de Brezilya U-20 takımıyla birlikte, kala kala Diogo'ya kaldılar ve apar topar Manchester United'in ilgilendiği 17 yaşındaki Dodo'yı profesyonel yaptılar. Bonservisinin büyük kısmına Traffic'in sahip olduğu, Cristian ve Jucilei ile orta üçlüyü oluşturan Elias'ın bir İtalyan takımına satılacağına dair de ağır dedikodular var. Lulinha da hafta içinde Portekiz 2.lig takımı Estoril'e kiralanmıştı. Paramparça ve aklı futbolda olmayan bir takımı 3-0 yendi Palmeiras. Corinthians bu skorla 5.liğe düştü, Palmeiras ise 2.liğe yükseldi.

Bir başka siyah beyaz takım, sezonun sürprizi Atletico Mineiro da evinde Brezilya'nın Gençlerbirliği denilebilecek Goias'a 1-0 yenildi. Liderliğini kaybetmedi ama sadece gol averajıyla Palmeiras'ın önünde liderliğini koruyabildiğini de belirtmek lazım. Mineiro'nun gündemi de yoğun transfer konusunda. Bu sezon ligde 8 gol ile krallıkta 2. durumda olan ve tüm kupalarda attığı 28 golle de sezonun en golcüsü olan Diego Tardelli ile ilgili Nice söylentileri var. Remy'nin Lyon'a satılması durumunda Nice'in Tardelli'yi gözüne kestirdiği artık sır değil. Mineiro ise benim çok beğendiğim ve geçen sezonun ikinci devresini Valladolid'de kiralık geçiren Pedro Oldoni transferini bitirdiler. 1.91 boyunda, 24 yaşında bir santrfor. Yıllardır farkedilemeyen adamlardandır Brezilya'da.

Brezilya'nın iki büyük kulübünün maçında Flamengo deplasmanda Santos'u 2-1 ile geçti. Santos'un yeni teknik direktörü Luxemburgo hem kötü hem de şanssız başladı. Flamengo daha etkiliydi, bilhassa Adriano dövdü Santos savunmasını ama golü Para ile kendi kalesine attı Santos. Lakin Santos çıkışa geçecektir, Luxemburgo transferde farkını göstermeye başladı hemen. Milan'dan Emerson'u aldı. 33 yaşında ama şu fiziğiyle ve sertliğiyle doldurur Santos ortasahasını doldurur. Luxemburgo'nun 4-2-2-2 dizilişi için biçilmiş kaftan eğer sakat değilse.



Botafogo Nilmarsız Internacional'i 3-2 yendi. 2-0 öne geçtikleri maçta 2. devrede peşpeşe 2 gol yedikten sonra ufak bir krize girdiler ama Alessandro'nun bitime 15 dakika kala attığı golle kazandılar. Haftanın en zevkli maçıydı izlediklerim arasında. Inter'de Andrezinho yetenekli adam, biraz istikrar kazanırsa Avrupa'da ekmek yiyebilir 26 yaşında olmasına rağmen. Takımın en gelecek vaadeden oyuncusu, santrfor Taison ise dökülmeye devam ediyor. Sakat sakat oynayan Arjantinli D'Alessandro da ha keza. D'Alessandro'nun perşembe günü mahkemesi var ayrıca. Internacional 13 maçlık cezaya itiraz etti.

Sakatlar ve cezalılar ordusu, kaynayan kazan Fluminense evinde 1 puanı 1-1 ile kopardı 10 kişi oynayan Cruzeiro'dan. Fred'e nazar değdirdik 6 hafta yok. Cassio ve Tarta'da 2-3 hafta oynayamayacaklar. Fırsatı bulan 22 yaşındaki santrfor Kieza 2 haftadır ipten alıyor Fluminense'yi. Çabuk ve iyi gol koklayan bir santrfor. Biraz daha izledikten sonra daha net anlaşılacaktır oyunu.

3-3 biten Sport - Nautico maçı mahalle maçı gibiydi. 6 gol yanıltmasın. Gremio da ligin yeni takımı Santo Andre'yi, rakibi 10 kişi kalmasına rağmen, 3-2 ile zar zor geçti. Fenerbahçe transfer totosu postunda ismini verdiğim Adilson büyük topçu olacak Gremio'da. Her geçen gün ışıldamaya devam ediyor.

Finale Sao Paulo'yu sakladım. Deplasmanda, ligin yeni Barueri karşısında, 2-1 galip geldiler. Goller Andre Dias ve Washington'dan geldi. Sao Paulo kalecisi Deniz 20 metreden evlere şenlik bir gol yedi, Barueri de abartıp her yerden vurmaya başladı. 21 şut attılar tam. Sao Paulo'da galibiyetin bedelini 4 oyuncusunu kaybederek ödedi. İlk golü sahibi Washigol ve Avrupa transfer piyasasının iki gözde ismi Hernanes & Miranda kırmızı kartla atıldılar. Diğer golün sahibi Andre Dias da sakatlanarak sahayı terketti. Hernanes transfer söylentilerinden sonra kerhen oynuyor gibi diğer 3 oyuncu büyük kayıp. Haftaya evlerinde Gremio ile oynayacakları maçı kaçırmamak lazım.

Corinthians 0 x 3 Palmeiras
Santos 1 x 2 Flamengo
Grêmio Barueri 1 x 2 São Paulo
Fluminense 1 x 1 Cruzeiro
Vitória 1 x 0 Coritiba
Sport 3 x 3 Náutico
Atlético-MG 0 x 1 Goiás
Atlético-PR 1 x 3 Avaí
Grêmio 3 x 2 Santo André
Botafogo 3 x 2 Internacional

Etiketler: ,

Sherilyn Fenn

Etiketler:

Twin Peaks



X-Files, Lost, vs... Geçiniz efendim. Çocukluktan hayal meyal hatırladığım bu David Lynch efsanesini geç keşfettik. Yeni izleyebildik. Sırf Angelo Badalamenti'nin yaptığı müzikler dahi germeye, merak ettirmeye yetiyor insanı. 2 sezoncuk süren dizi + Fire Walks With Me isimli devam filmi iflahımı kesmeye yetti. Sherilyn Fenn gibi. O nasıl bir güzelliktir öyle...

Etiketler:

Pivot Lazım Mı ?



Rolando Bianchi yeteneklerini, tarzını ve oyun anlayışını çok beğendiğim bir santrfor. İyi geçmese de Atalanta tedrisatı var bir kere. Kiralık gittiği Cagliari döneminde de pek birşey yapamadı ama Reggina formasıyla çok şeyler başardı. 11 puan geriden başlayan Reggina'yı 37 maçta attığı 18 golle ligde tuttu. Soluğu İNgiltere'de aldı. Sven Goran Eriksson'un Manchester City'ye ilk transferiydi. Luca Toni Bayern'e 11 milyona mal olurken, Bianchi için 13 milyonu saydı İngilizler. Daha hızlısı, daha yeteneklisi ve daha genci ne de olsa. İngiltere kariyeri jeneriklik bir golle başladı ama kötü bitti. Lazio'ya kiralandı sezon ortasında. Açılışı kötü yaptı kırmızı kartla ama arada sırada seyirlik oyunları oldu. Ben Pandev'in pabucunu dama atar diyordum. Fazla iyimsermişim. 7,2 milyon € karşılığında Torino'ya yolladılar. 27 maçta 9 gol attı. Reggina sonrası performansı 61 maçta 17 gol. İçaçıcı değil ama hiç de oyununu parlatacağı bir sistem takımında oynamadı. Yaşı 26, boyu 188. Torino küme düştü, satmak istiyor. Bianchi'nin kariyeri de yeteneklerine rağmen baş aşağı gidiyor. Bu sene ki transfer rakamlarını düşünürsek Türk takımlarında Bianchi'yi alacak maddi güç var. İstanbul, Rosina'nın gittiği St. Petersburg'dan misli kere daha güzel şehir. Guiza'nın yerine cuk otururdu doğrusu ya da başka hangi büyük santrfor arıyorsa. Hele ki pivotundan.

Etiketler:

Rossi - Huntelaar - Toni



Daha iyileri var elbette ama Avrupa kulüplerinden sadece birkaçı bu 3 santrfordan birinin kendi takımlarına derinlik ya da kalite katmayacağını iddia edebilir. Her takımda oynayabilecek, her takımın transfer etmek isteyeceği kalitede 3 santrfor Rossi, Huntelaar ve Toni. Ortak yönleri nette dolaşan birkaç lamer bilgisayar elemanının tercihleri olmaları. 3 oyuncu da bir hafta içerisinde sanal transferlere imza attılar. Toni Borussia Dortmund'a, Huntelaar Marsilya'ya, Rossi ise Milan'a transfer edildi hackerlar tarafından. Toni ve Huntelaar neyse de Rossi aklını aldı Milan taraftarının. Forvetsizlikten kıvranıyorlar. Hackerın yaptığı açıklama gayet resmi bir dille yazılmış olduğundan ve hemen resmi siteden geri çekildiğinden, Milan taraftarı acaba editör hatası mı, yanlışlıkla erken mi açıklandı transfer diye saatlerce tırnak yedi bilgisayar başında. Berlusconi'nin sahip olduğu Sportmediaset sitesinden gelen hacker haberinden sonra umudun gazı kaçtı elbette. Milan taraftarının santrfor nöbeti bizim forumların duyum nöbetlerini katlayacak bu gidişle. Yetiş Haldun Üstünel...

Etiketler: ,

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Nick Carle ve Necati Ateş



Nick Carle ismi 2007 - 08 sezonundan tanıdık geliyordur muhakkak. O sezon yaz transfer döneminde adı en çok yazılan çizilen futbolculardan biriydi. Bir önceki sezonu Avustralya A Ligi'nin en değerli oyuncusu ödülünü alarak kapatmıştı. Hiddink sayesinde modaydı o sene Avustralya, her nekadar Nick Carle ile Hiddink buluşmamış olsa da. FIFA dahil bütün medya Nick Carle'nin Fenerbahçe ile anlaştığını yazdı. Üstüne bir de Fenerbahçe yalanlayınca oluyor bu iş dendi, ama olmadı. Fenerbahçe ismi kullanılarak Trabzon'a pazarlandı önce, ama soluğu 650.000$ karşılığında Cavcav'ın yanında aldı Carle. Şimdi İngiltere'nin Bank Asya Ligi muadilinde top oynuyor. Muazzam bir pazarlama ve menajerlik dehasıdır bu transfer. Bugün Fenerbahçe ile Necati Ateş'in ilişkilendirilmesi ve hemen yalanlanması bana bu Carle hikayesini hatırlattı. Harun Aslan kurt menajerdir. Boşta olan ve açıkçası unutulan oyuncusu için başlamış kulislere. Şu son Real Sociedad kariyeri ben de olsa futbolu bırakırdım ama bu saatten sonra ya düşmemeye oynayan Bundesliga takımlarında ya da Anadolu kulüplerinde oynar Necati.

Etiketler: ,

Delikanlı Van Buyten



Futbolculuk, teknik adamlık nankör meslek. Doğru ama eksik. Nankörlüğün kralını birbirlerine yapıyor bu mesleğin adamları. Futbolda en nefret ettiğim açıklamalar sezon başı ve sezon sonu açıklamaları. Hele hoca da değişmişse iyice çekilmez oluyorlar. Muhakkak gideni karalama, geleni yalama kampanyası yapılıyor. Türkiye'de çok baçvurulur, başka ülkelerde az; ama yine de var bu alışkanlık her ülkede. Kahramanımız Bayern Münih'in Belçikalı stoperi Daniel Van Buyten. Klinsmann dürüst değildi buyurmuş. Antrenmandan sonra performansını yücelttiği halde, sahada gereken şansı ve övgüyü vermiyormuş. Louis Van Gaal ise oyuncularının saha içinde ve dışında yaptıklarına saygı duyuyor, haklarını veriyormuş. Ben böyle delikanlılık görmedim. Klinsmann görevdeyken bunları söylemek varken söylemeyip, şimdi dürüsütlük martavalı okumak da neyin nesidir çözemedim. Dürüst değil denilen hoca Barcelona maçlarında hezimet yaşama pahasına ailevi sorunlarına saygı duymuş, sana izin vermiş ve basına da tek detay vermemiş hoca.
Borges'in kaleminden okumuştuk. Kara listenin tepesine yazılmıştır bu açıklamasıyla sütoğlan Van Buyten.

Etiketler:

Aquilani - Xabi Alonso - Voronin



Alberto Aquilani overrated listemin tepesindeki isimlerin başında gelir. Mehmet Güven kadar kötü değil ama 1.sınıf takımlar için Roma altyapısından çıkmış olmaktan ve şutlarından başka bir ekstrası yok. İngilizler uzun zamandır istiyorlar Aquilani'yi. Roma satmam diyordu ama kulübün içinde bulunduğu mali kriz artık bu kadar net konuşturmuyor onları. Değerini bulursa neden olmasın diyorlar. Real Madrid bastırıyor hala Xabi Alonso için. Dossena ile birlikte İtalya pazarını ve 2. sınıf oyuncu portföyünü genişleten Benitez de Aquilani'yi dikizliyor. Xabi Alonso'yu Real Madrid'e verip, gelen parayla Aquilani'yi almak istiyor. Roma'yı sadece parayla değil, transfer sezonunun başından beri bir türlü alamadıkları forvet oyuncusuyla yola getirecekler. Voronin'de gözü var Spalletti'nin; ama kiraya sıcak bakmıyor Ukraynalı. Roma'da da para yok. Liverpool'un 15 milyon € + Voronin teklifi doğruysa balıklama atlarım ben. Bu durumda; Xabi Alonso kazanır, Real Madrid kazanır, Spaletti kazanır, Voronin kazanır, Aquilani kazanır ve elbette Benitez şanına yaraşır bir şekilde kaybeder. Gerrard da diğer 3 büyüğün nispeten zayıfladığı sezonda önce sopasını sonra mendilini çıkarır zuladan.

Etiketler:

Maradona'nın Takvimi



Hangi zaman dilimi olursa olsun, ne kadar moda olursa olsun şu kürkü bana giydiremezler. Maradona severek giyiyor. Rüküş adam. Görgüsü, kültürü, herşeyi farklı. İngiltere'den hele ki. Portsmouth söylentilerine hiç ihtimal vermemiştim. Bugün yalanladı. 2011 Copa America'ya kadar Arjantin seçicisi olacağını söyledi. 2011'den evvel 2010 Güney Afrika var. İşler iyi gitmiyor. 14 maçta 22 puanla 4. sırada Arjantin. Ensesinde 20 puanla Ekvador ve 18 puanla Uruguay var. 5. bitiren Orta Amerika elemelerinden gelen takımla playoff oynayacak. Pek görülmemiş şekilde Meksika olabilir rakip. 6. olmak ise tam bir kabus olur. Elenmek demek, 6 uğurlu rakam değil zaten D10S için. O yüzden kalan 4 maç hayati Arjantin için. Eleme maçlarından önce Moskova'da Ruslarla hazırlık maçı yapacaklar. Sonra Brezilya ile dev bir randevu var. Maradona, Monumental ya da La Bombonera yerine Mustafa Denizli taktiği uygulayıp maçı daha deplasman havası hissettirecek Rosario Central'ın stadına aldırdı. Paraguay'a gidecekler sonra. İçeride Peru ve Uruguay deplasmanı ile finişi görecekler. Brezilya, Kolombiya, Peru, Şili, Ekvador, Bolivya. Son 6 deplasmanda galibiyeti yok Arjantin'in. Titretir bu tablo.

Etiketler: ,

İmkansız Goller: Claudio Lopez



Hızlı olmak ile ilgili ne kadar lakap varsa almıştı Claudio Lopez. Valencia'da deli fişek bir adamdı. İtalya'da da izlenecek şeyler bıraktı ama asla eskisi gibi, Valencia günlerindeki kadar olamadı. Yine de candır, canandır Lopez. Beckham'ın takımına iyi çakmış 50 metreden. Kaleciyi feci yamultmuş.Sol ayağı formundan birşey kaybetmemiş, özlemişiz...

Etiketler:

26 Temmuz 2009 Pazar

Arsene Wenger ve Brezilyalılar



Brezilyalı futbolcular hakkında Fransız teknik adam Arsene Wenger'e atfedilen bir özlü söz var. Herkesin ağzında sakız. Bizde en çok kullanılan versiyonları "bir Brezilyalı yarar, iki Brezilyalı karar, üç Brezilyalı zarar" ve "bir Brezilyalı iyidir, iki Brezilyalı risklidir, üç Brezilyalı teknik direktörü işinden ettirir". Kim söylerse söylesin mantıklı bir laf değil bu. Hele takımına sürüyle Fransız alan bir hocanın söylemesi hiç değil. Orjinalini çok aradım. Olabilecek bütün İngilizce versiyonlarını denedim. Fransızca'yı İngilizce üzerinden okuyorum ama anahtar kelimeleri bilecek kadar var Fransızcam. Öyle de denedim. Quote'ları taradım. Bulamadım. Efsane haline geldi bu laf, söylemeyen yorumcu eksiliyor adeta. Bir deli kuyuya bir taş attı çıkarmaya çalışıyoruz. İşgüzar bir yorumcunun uydurduğunu düşünüyorum bu demeci. Uydurulmadıysa şayet; Arsene Wenger bu lafı nerede söyledi, ne zaman söyledi, nerede yayınlandı ? Hangi Brezilyalılar işinden etti Wenger'i ? Bilen varsa, orjinal dilinde, kaynağı ile birlikte rica ediyorum yorumlara.

Etiketler:

Ibrahimovic 1995 - 2009



Malmö, 1995



Barcelona, 2009

Etiketler:

İki Alessandro'nun Farkı



Alessandro Rosina ve Alessandro Del Piero. Torino şehrinin iki büyük takımı Torino ve Juventus'un oyuncuları. İkisi de aynı mevkide oynuyorlar, aynı numarayı taşıyorlar. İkisi de kaptan. İkisi de bu kulüplerin altyapılarından yetişmiş değiller ve kariyerlerinde başka takımlar var; ama taraftarın gözünde bayrak adamlar. Del Piero oynadığı 603 maçla Gaetano Scirea'nın 552 maçlık rekorunu kırdı. 262 golle kulüp rekorunun da sahibi. Juventus forması altında UEFA Kupası hariç her kupayı, Serie B şampiyonluğu dahil kazandı. Herkes gemiyi terkederken kaptan Del Piero kaldı. Alessandro Rosina mevcut Torino kadrosunda 139 maç ile en çok forma giyen oyuncu. 33 golü var. Torino eski büyük günlerinden uzak. Alessandro Rosina'nın tek yapabildiği kulübü Serie A'ya geri çıkarmak ama bu hedefi birkez daha tekrarlamak zor geldi Alessandro Rosina'ya. 2 milyon € senelik ücretin de cazibesiyle Zenit'in yolunu tuttu Rosinaldo. Transferin ardından La Stampa'ya verdiği demeç ilginç. "Güzel bir şehre gidiyorum, Avrupa futbolu oynayacağım". Torino 7 milyon € kazanacak bu transferden. Mustafa Denizli oyun kurucu arıyordu sanki.
..

Etiketler:

Davdarladın Artık Aulas



21 yaşıdaki gol kralı Benzema'yı 35 milyona satmak güzel. 26 yaşında Portekiz Ligi'nde 10 gol atabilen Lisandro Lopez'i 24 milyon + 4 milyon performans bonusuna almak facia. Loic Remy'yi 8 milyona Nice'e satmak güzel. 1 sene sonra 16 milyon + Mounier'e geri almaya çalışmak facia. Paraları Lisandro Lopez'e saçtıktan sonra uzun süre bu sezonun gol kralı Gignac'ın peşinden koşup transferi bitirememek; ve Fenerbahçe'de dökülen Guiza ile ilgilenmek facia. En büyük facia da bu forvetlerinin hiçbirinin tarz olarak birbiriyle alakasının olmaması. Bu işin üstadıydın ama davdarladın artık Aulas. Gülmek gençleştiriyor da doktorların uydurduğu bir yalan...

Etiketler:

Nemanja Pejcinovic



Nemanja Pejcinovic'i transfer döneminde Fenerbahçe ile adı geçtikten sonra izlenilen birkaç dakikalık video görüntülerinden biliyor kamuoyu. 21 yaşında, Partizan oyuncusu, yeni yeni Sırbistan takımına da girmeye başlamış. Söylenene göre savunmanın her yerinde oynayabilen, seri ve ayak tekniği iyi bir savunma oyuncusu. Daum'un sevdiği oyuncu profiliyle birebir eşleşiyor. Pejcinovic bir süredir Hertha Berlin ve Lucian Favre tarafından deneniyordu. Favre kararını vermiş, oyuncuyu önümüzdeki sezonun sonuna kadar kiralık olarak kadrosuna kattı . Satınalma opsiyonları da var. Kacar'dan sonra Pejcinovic'te de turnayı gözünden vururlarsa kutlamak lazım bu oyuncuları izleyen gözlemciyi.

Etiketler: ,