Sebastien Frey

Sebastien Frey'in kaleciliğinin büyümeye başladığı dönem Ennio Tardini'ye rastlar. 2001 yılında gittiği kulüpte 4 sene aralıksız oynar. İtalya'nın en iyilerinden biri olur ama Fransa'nın kara listesinden kurtulamaz. Barthez bırakmaasına rağmen kale Coupet'nin olur. 28 yaşına kadar tek bir kez Fransa forması giyemez. Coupet'nin vakti doldu, Frey kaleyi alacak derken bu kez de Domenech'in gazabına uğradı Sebastien Frey. Mandanda ve Lloris'i çağırdı son aday kadroya, 3. kaleci olarak dahi düşünmedi Frey'i. Frey ne yaptı ? Neredeyse hiç oynamadığı Fransa Milli Takımını bıraktı. Euro 2008 kadrosuna almadığı Clichy, Sagna, Flamini'de bıraksa keşke de, Domenech ismini bir daha duymasak...

Fabian Monzon

Fabian Monzon 21 yaşında. Boca Juniors'un sol kanadına yeni yeni ısınıyor; ama Çin'de devam eden olimpiyatlarda önünde oynayan Di Maria ile sergilediği oyunla yarışa Avrupa'da başlayacak gibi. Hamburg Boca Juniors'un kapısını çalmış bile. Boca Başkanı Pompilio da genç oyuncularını satmayı sever. Monzon bu standartta devam ederse Hamburg'un şu andaki sol beki Atouba kısa sürede kesiği yer. Almanya'da Arjantinli sol bek deyince akla gelen Placente'yi de unutturur...

Daum ve Transfer

Türkiye'de ismi ve kariyeri ne olursa olsun teknik adamlar itin götüne sokulup çıkarılır afedersiniz. Ama Daum Avrupa'da da değeri az bilinen hocalardan. Özellikle yabancı transferi konusunda bu kadar isabetli atış yaparken. Geçmişten günümüze bir göz atalım. 1986-89 yılları arasında Köln'ü çalıştırdı. İlk sezonunda Getirdiği oyuncular Danimarkalı Morten Olsen ve Flemming Povlsen. Olsen o zaman veteran, Daum'dan 4 yaş da büyük. Ama Povlsen henüz parlamamış bir oyuncu. Euro 92'de şampiyon olan Danimarka'nın her maçında forma da giymişti. Hollanda'yı penaltılarla eledikleri maçtaki penaltıcılardan biriydi. Van Basten'in kaçırdığı penaltıdan sonra yapmıştı atışını. 89-90 sezonunda alınan Norveçli Giske ile birlikte bu oyuncuların Köln'ün yaşadığı kupa ve 2.liklerde payı büyüktü.

Stuttgart kariyerinde ise daha sonra Galatasaray'a gelecek olan Knup ve Beşiktaş'a da getireceği Sverisson'u tercih etti. As olamadı belki ama altın bir yedekti Sverisson Stuttgart için. Fakat transfer konusunda en büyük atılımlar Leverkusen döneminde gerçekleşti. Robert Kovac, Ze Elias, Jan Heintze, Zivkovic, Robson Ponte, Emerson, Ze Roberto, Lucio, Gresko gibi oyuncuları Avrupa futboluna kazandırdı. Ve Ballack elbette. 2. Beşiktaş dönemi ise formsuz olduğu dönemlerden ( yorumlara teşekkürler ). Fenerbahçe'ye aldıkları ise Fabiano dışında takımın çıkışındaki büyük pay sahiplerindendi. Alex, Luciano, Tomas, Nobre, Appiah... Aurelio gibi pozisyonunda yeterli bulmadıklarını ise baştan yarattı. Şu sıralar ilk göz ağrısı Köln için çalışıyor Daum. Eski heyecanı yerine gelmiş. Kulübedeki hareketlerinden anlaşılabiliyor. Takımı Bundesliga'ya çıkardıktan sonra en önemli transfer Portekizli defansif ortasaha Petit. Bir önceki sene kadrosuna kattığı Sloven Novakoviç'in gol ortalaması 2 maçta 1 golden fazla. Savunmaya aldığı Lübnanlı Mohamad Almanyadaki etkileyici beklerden biri. Brezilyalı savunma oyuncusu Geromel yeni bir Lucio olabilir.

Şimdiki hedefi ise 20 yaşındaki Israilli Toto Tamuz. Leverkusen'e kaptırılan Helmes'in yerini doldurması için alınacak. Hiç izlemedim ama vardır bir kerameti Daum istiyorsa. Kaleci dışında pek karavanası yok çünkü.

İtiraf

Senna hikayesi tam gaz devam ediyor. Kaynak bu kez Senna'nın kendisi. Fenerbahçe'nin ilgilenmiyoruz dediği Senna dünkü maçın ardından Marca'ya Luis Aragones ile görüştüğünü ve kendisiyle çalışmakten zevk duyacağını, menajerinin konuyla ilgilendiğini söylemiş. Bu Senna için de bir itiraf niteliği taşıyor çünkü El Madrigal'den ayrılmak istemediğini ve Villareal'de kariyerine devam etmek istediğini söylüyordu. Bonservis mi ? 20 milyon € lafları geçiyor hala. Felix Diaz büyük adam hakkaten.

Büyüksün Jose Felix Diaz

Fenerbahçe ne kadar transferleri ilk resmi yayın organlarımız haber verir dese de, İspanyol rüzgarı başlayalı beri Fenerbahçeliler www.marca.com yapıp Jose Felix Diaz'dan alıyor haberleri. Aragones, Güiza derken şimdi de Senna. Türkiyedeki dedikodular demişler ama Jose yaş tahtaya basmaz, doğrulatmıştır illa ki haberini. Sabaha açıklanır sanırım bu transfer. 20 milyon € Villareal, 2,5 milyon € da senelik de Senna için ödenecekmiş. Parayı ağaçta yetiştiriyor sanırım Kanarya.

Milan Guroviç Ne Olacak ?

Mateja Kezman geldiğinde Bosna Hersek maçında verdiği Çetnik selamı dolayısıyla başta Haşmet Babaoğlu olmak üzere çok ağır laflar edilmişti. Kezman vukuatsız ayrıldı birçok Bosna ve Kosova kökenli insanın bulunduğu Türkiye'den. Şimdi yeni bir çocuğumuz var. Milan Guroviç. Sırbistan'ın yetiştirdiği en değerli şutörlerden biri fakat faşist, çetnik kimliği sporculuğundan önüne geçmiş bir adam. Misal sol kolundaki dövme 2. Dünya Savaşı sırasında Boşnak ve Hırvatlara etnik temizlik yaparak Büyük Sırbistan hayaliyle yaşayan; bu uğurda Nazi Almanyasına işbirliği teklif edecek kadar gözü dönmüş ve yakın geçmişteki Bosna soykırımının fikir babası General Draza Mihailoviç'in portresi. Kızılyıldız taraftarlarının onun için söylediği "Sen Kızılyıldız'ın Çetniğisin" tezahüratında gözyaşlarını tutamayacak, o sol kolu her 3 sayılık atışın ardından gösterecek kadar fanatik. Hırvatlar onu ülkelerine sokmuyorlar bu yüzden. Tepkiler gelecektir ama gelsin Bu konu Real Madrid Francocuların, diktanın Atletico Madrid halkın takımıdır eksenine çok uzak. Siyasal değil insani bir mesele. Kulüplerin başarıdan daha büyük erdemleri olmalı. O yüzden Galatasaray böyle bir oyuncuyu hangi akla hizmet aldı, hem de Eylül ayında Saraybosna'da turnuvası varken. Anlamıyorum...

Uzun Süredir İlk Kez

Türkiye'de uzun süredir ilk kez bir Federasyon Başkanlık seçimi basına manşet olmadı, ilk kez bu seçime dair spekülasyon yapılmadı, ilk kez seçime açık bir siyasi müdahale olmadı, ilk kez başkan omuzlara alınmadı, ilk kez seçim sonrası hamasi nutuklar atılmadı. Uzun süredir ilk kez gürültüsüz, patırtısız, sakin bir seçim oldu. Fırtına öncesi sessizlik olmamasını umuyorum. Sezon boyunca da aynı sakinlik sürer umarım, adınını sanını duymayız çiçeği burnunda TFF Başkanı Mahmut Özgener'in. O zaman birşeyler gerçekten değişiyor olacak çünkü...

Batman Şansı

Chelsea'ya gelene dek Avrupa'nın en verimli santrforlarından biriydi. Orada başladı tükeniş. Atletico Madrid'de devam etti. Sonra Fenerbahçe. En kötü ihtimalle gol atma alışkanlığını kazanabilmeyi umuyordur Kezman Kadıköy'e geldiğinde. Ama Fenerbahçe'nin oyununa ayak uyduramadı, ayakları istedi ve belki de hiç koşmadığı ve mücadele etmediği kadar mücadele etti. Velakin olmadı. Olmadıkça çenesine vurdu. Sevimsizleşti, mücadelesine olan saygı da tükendi. Fenerbahçe'nin sırtındaki kambur makamına erişti. Artık PSG düşünsün. Belgrad, Londra, İstanbul derken yine Avrupa'nın en güzel şehirlerinden birine gitti Kezman. Şans bazılarının peşini bırakmıyor. Belki de o yüzden bir süper kahramanın adıyla anılıyor. Yoksa herşeye rağmen İnönü'de Beşiktaş'a attığı golle hatırlanmazdı...

Gümüş Agbonlahor

Dünya'daki üçleme rekorlarını bilmiyorum. The Guardian'ın Knowledge bölümü de kasar şimdi, o yüzden o kısmı yorumlara alalım ama Robbie Fowler'ın 1994'te Arsenal'e karşı yaptığı 4 dakika 33 saniyelik üçlemeyi hatırlıyorum. O gollerin ardından bu kadar hızlı bir üçleme görülmemişti Premier Lig'de. Agbonlahor 7 dakika 37 saniye ile lig tarihindeki gümüş üçlemeyi yapmakla kalmadı aynı zamanda yüksekten uçan City'nin havasını da aldı. Shinawatra'nın kulübü satacağı söylentileri bir yana Mark Hughes da bu işi kotarabileceğe benzemiyor pek.

Emmanuel Adebayor

Bir yaz boyunca uğraştırdı Arsenal'i ve Arsene Wenger'i. Sürekli demeç verdi. Birgün Milan ertesi gün Barcelona taraftarı oldu. Basın ona Adewhyor lakabını taktı. Henry'ye dahi bu denli sıkı tutunmayan Arsene Wenger'in yerini bir genç ile dolduracağı söylendi ama 30 milyon sterlin civarı bonservise kimse yanaşamadı. Adebayor çareyi kontrat uzatmakta buldu. Gunners taraftarından kabul görebilmek Emirates Cup maçlarında forma/arma öpme seanslarından belliydi.

Gümbür Gümbür Bundesliga

Premier Lig ile başa çıkılabilmesi çok zor artık. O yüzden kategori dışılar. Benim bu sene gözüm daha çok Serie A ve özellikle Bundesliga üzerinde olacak. La Liga'nın Valencia'yı dahi içine alan finansal darboğazdan ötürü bu sene Avrupa'da geçen senelerdeki kadar başarılı olabileceğini pek sanmıyorum. Oyuncu kalitesi de tepedekiler dışında düşmüş durumda. Serie A ise maddi sorunlarını aşmış gözüküyor, bu sene transfere en fazla parayı harcadılar ama o stadlarla izleyesi gelmiyor adamın. Bundesliga ise bir başka geliyor. 2006 sonrası yakaladıkları çıkış devam ediyor. Stadları zaten 2006 Dünya Kupası'nda yenilendi ya da yeniden yapıldı. Oyunculara ödenen toplam maaş da 700 milyon € üzerine çıktı bu sene. Medya devi News Corp'un sahibi Rupert Murdoch Premiere'den Bundesliga haklarını almak için epey uğraş veriyor. Wolfsburg - Wolkswagen ortaklığı son iki senedir önemli yatırım yapıyor. Bayern - Werder Bremen - Hamburg - Schalke - Leverkusen arasına girdiler bile. Borussia Dortmund birkaç senedir üzerinde var olan ölü toprağını Jürgen Klopp ile atmışa benziyor. Hertha ile Stuttgart da biraz gaza basarsa, Höffenheim ve Köln'ün de katılımıyla seyir zevki hayli yüksek bir Bundesliga, Spormax'e geçen Avrupa Ligleri derken Kanal 24'ün müşterisi hayli fazla olacağa benzer bu sene.