27 Haziran 2009 Cumartesi

Twitter'den 'Kovuldum' Mesajı



Twitter internet aleminin Facebook'tan sonra yeni gözdesi. Epey bir ünlü var, bağımlısı çok. Luxemburgo da onlardan biri. Palmeiras'tan kovulduğu haberini buradan açıkladı, gelişmeleri de UOL sitesindeki blogumdan takip edin dedi. Ersun Yanal gibi sözde değil özde teknolojik adammış. Çok değil birkaç gün önce, istifa etmesi için internette site açılmıştı Luxemburgo için. Muratlarına ermiş oldular onlar da. Brezilya'da ismi şampiyonluk anlamına gelen Luxemburgo tek kupa kazandırmadan ayrılmış oldu Palmeiras'tan. Sebebi ise Keirrison. Barcelona'ya gitmesi an meselesi topçunun. Haklarını elinde bulunduran Traffic de satmak istiyor ama Luxemburgo devre arasına kadar bir yere göndermem diyordu. Traffic karşı hamle olarak Keirrison'u antrenmana göndermedi, hatta Santos maçına da Barcelona görüşmesinden ötürü de çıkmayacağını açıkladı Keirrison. Luxemburgo da Keirrison'u kadro dışı bıraktı ve ben var olduğum sürece oynayamaz dedi. Bomba Palmeiras yönetiminin kucağındaydı. Ya Traffic ya da Luxemburgo'yu seçeceklerdi. Traffic'i seçtiler.

Parayı onlar veriyor, oyuncuyu onlar getiriyor ve de pazarlayıp ekstra katkı sağlıyorlar Palmeiras'a. Şirketin Brezilya'daki en büyük partnerlerinden biridir zaten bu kulüp Coritiba ile birlikte. Geçen sezon başında Barcelona'ya 10 milyon € bonservisle satılan ve sezonu Leverkusen'de kiralık geçiren Henrique'de de aynı şey olmuştu. Coritiba'dan Keirrison ile birlikte Palmeiras'a getirilmiş Traffic tarafından ve 5 maç oynadıktan sonra pazarlanmıştı. Kulüplerin ve antrenörlerin canına rahmet okutuyor bu menajerlik şirketleri artık. Bununla ilgili detaylı bir yazı gelecek birkaç güne.

Etiketler: ,

Yeme Bizi Maxi



Gremio'nun 3-1 kaybettiği Libertadores Kupası maçının ardından maç dışında herşey konuşuldu Brezilya'da. Gecenin olayı Lopez'in maç esnasında Cruzeiro'nun ortasaha oyuncusu Elicarlos'a 'macaco' yani maymun diyerek ırkçı saldırıda bulunduğu iddiasıydı. Maçtan sonra Elicarlos polise giderek şikayetçi oldu. Gremio takım otobüsünden Lopez'i alıp karakola götürmek istemesine karşı yönetici engeli çıkınca iş yöneticinin tutuklanmasına kadar gelmiş ancak Maxi Lopez polise giderek kelimenin ne anlama geldiğini bilmediğini söylemiş ve bu arbede son bulmuştu. Maxi Lopez dün bir basın toplantısı yaparak Portekizce bilmediğini, saha içerisinde bazen düşünmeden konuşabildiklerini, bunun maç esnasında olabilecek normal bir ağız dalaşı olduğunu, Cruzeiro'nun olayı büyüttüğünü ve ırkçılığa karşı olduğunu söyledi. Gremio ne kadar kendi bölgelerinin takımı olsada, Arjantin vs Brezilya durumunda Brezilyalıyı koruyor Porto Alegre basını. Çarmıha germişler hemen Maxi'yi. En büyük gerekçeleri de İspanyolca ile Portekizce dillerinin yakın olması, hatta bu kelimenin de İspanyolca'da aynı şeyi çağrıştırması, Maxi Lopez'in ikircikli tavırları ve Elicarlos'un mahzun hali.

Etiketler: ,

Juventus Ultras 1933



Yer Old Communale. Juventus ile Macar Ujpest Mitropa Kupası maçı oynuyorlar. Sene 1933. Juventus 6-2 kazanıyor, bu da gol anında çekilmiş bir resim. Şimdilerde tribün kültürü namına kalan son kalelerden İtalya'nın tribünleri o zamanlar grand tuvalet bayanlardan, lengeli fötr şapkalı, kravatlı, papyonlu baylardan, kara gömleklilerden, Carabinierilerden ibaret. Büyük versiyonda manzara daha net.

Etiketler:

Simgene Sahip Çık



Ben Türkiye kadar futbol kulüplerinde hayvan figürünü seven başka bir ülke daha görmedim. Her familyadan bir temsilci var maşallah. Timsah, akrep, leopar, aslan, kartal, şahin, kanarya, horoz vs... Birisi de sahip çıksın dişimi kıracağım. Benfica misali stada, imza törenlerine aslan, kaplan, timsah getirecek haliniz yok da; kulüp binasında, stadda, antrenman tesisinde şöyle debdebeli bir heykel, rölyef filan bulundurulabilir pekala. Oyuncular, yeni gelenler orada poz verebilirler. Beşiktaş'ın semtteki kartalı gibi olacaksa hiç olmasın yalnız.



Hazır konu oldu, Benfica için de birkaç notum var. Fotoğrafta kartalla poz veren teknik adam Jorge Jesus geçen sezon ki Braga takımıyla büyülemişti. Geçmişi de başarılı. Çok yakın takip etmedim ama bilhassa Belenenses'te yaptıkları hiç de yabana atılacak cinsten değil. Benfica için iyi seçim. Benim çok beğendiğim Ramires'i de aldılar. Kaşla göz arasında Brezilya U-20 takımının en iyi oyuncularından sağ bek Patric'i de bitirmişler. Bu oyuncularla hem önemli başarılar kazanacaklarını hem de birkaç sene sonra bu oyunculardan önemli paralar kazanacaklarını düşünüyorum. Saviola - Cardozo ikilisi ise Türkiye'de bir fetiş olan pivot santrfor - supporter buluşmasının son örneği. Tavşan neler yapacak bakalım Benfica'da.

Etiketler:

26 Haziran 2009 Cuma

Orlando'dan Şampiyonluk Atışı



Gece 2009 NBA Draft'ını izlemeye oturmadan önce Vince Carter'ın Orlando'ya takas olacağı söylentisi bomba gibi düşmüştü. Draft esnasında takas gerçekleşti. Orlando Magic Rafer Alston, Courtney Lee ve Tony Battie karşılığında New Jersey Nets'ten Vince Carter ve uzun forvet Ryan Anderson'u kadrosuna kattı. Vince Carter evi Florida'ya geri dönmüş oldu böylece. Haberi de Orlando'da basketbol okulunda gençlere eğitim verirken almış.

Orlando bu takas ile şampiyonluk atışı yapmıştır. Zira Hidayet ve Rafer Alston dışında Orlando back courtunda Stan Van Gundy'nin sistemi işlemediğinde, oyun sıkıştığında kendi şutunu yaratabilen, skor üretebilen bir oyuncu yoktu. Alston'ın şutu nasıl yarattığı da malum. Bütün takım Hidayet'in eline bakıyordu, o kötü gününde olduğunda ya da faul problemine girdiğinde büyük bir krizin ortasında buluyordu Orlando kendini. Vince Carter hamlesi cuk oturmuştur Orlando için. Herkes için sayı makinesidir, spekteküler adamdır ama çok da iyi bir pasör olduğunu unutmamak lazım Carter'ın. Üstelik mental olarak olgun bir oyuncudur ve şu ana kadar all star olmaktan öte bir kazanımı olmadığından bu şampiyonluk için çok daha başka rolleri de kabul edebilir. Top kullanma konusunda yeterince mütevazı olacağına inanıyorum ben.

Ancak Carter'ın yeni bir Grant Hill olacağını da düşünenler hiç de az değil. Carter'ın düşüşte olduğunu, loser olduğunu ve Nelson - Lewis - Howard ile topu paylaşmayarak takım kimyasını bozacağı konusunda fikirler var. Hidayet ve özellikle kısa olmasına rağmen korkusuzluğuyla çok sevilen, aynı zamanda da iyi bir atlet olan ve sağlam prospecti olan Lee'nin gözden çıkarılmış olması da bu takası daha da buruk bir hale getiriyor kimileri için. Bu görüşte olanlar 4 numaraya Rasheed Wallace takviyesi istiyorlar, Lewis'in 4 numaraya geçtiği durumlarda size konusunda sıkıntı yaşadığını düşünerek. Bir bakıma haklı olabilirler ama hem Hidayet henüz kaybedilmedi hem de bu alınması gereken ve eldeki çekirdek kadroya yapılabilecek en iyi takviye, alınabilecek en iyi riskti. Lee iyi bir savunmacı, hücumunu da geliştiriyor. Orlando için de önemli bir parça ama kısa ve atletizmine rağmen hücumda Ben Gordon seviyesine dahi gelemeyeceğini düşünüyorum. Kollarının da kısa olması aynı boya sahip olduğu Chauncey Billups türünden bir savunmacı olmasının önündeki de en büyük engel. Bunlar geliştirilebilecek şeyler değil. Arkada Pietrus da varken bence yanlış bir hamle değil Lee'nin verilmesi. Takasta alınan Ryan Anderson de önemli bir yatırım ayrıca. Van Gundy'nin sisteminde önemli bir parça olabilecek ve dışarıdan da fena tehdidi olmayan bir uzun.

Genel menajer Otis Smith'i tebrik etmek lazım bu takas için. Sadece Battie'nin aldığı para bile insanı efkarlandıracak cinstendi. Bu hamleyle oyunculara da önümüzdeki sezon için net bir şampiyonluk istiyoruz mesajı verilmiştir ayrıca. 4 tane all star beraber oynuyorsunuz, alın getirin kupayı demektir.

Şimdi asıl meseleye gelelim. Hidayet kalacak mı gidecek mi ? Bu sorunun cevabını herkes gibi ben de merakla bekliyorum ama kalma ihtimali düşük görünüyor Hidayet'in. Orlando'nun elindeki takımı bozmaya niyeti yok aslında ve Hidayet'e de senelik 7 milyon $ alacağı fena bir kontrat sunmadılar. Playoff öncesindeki formuyla Hido bu kontratı kabul edebilirdi ama playoff ve final serilerindeki olgun oyunu, liderliği ve Orlando'nun beyni olması işleri değiştirmişe benziyor. Üstelik bu son vurgunu olacak, en iyi kontratını yapması için son şans. Hidayet de early termination opiton hakkını kullanmış ve sözleşmesini sonlandırdığını resmi bir yazıyla bildirmiş Orlando'ya. Bu Orlando'ya kapıyı tamamen kapadığı anlamına gelmiyor. Hido yine görüşecektir Orlando ile ama bir yandan da free agent piyasasından gelecek teklifleri görmek istiyor demektir. Menajeri Lon Bobby'nin senelik 10 milyon $ alabileceği bir kontrat istediğini okuyoruz Hidayet için. NBA'da bu parayı verecek takımlar var. Portland Trail Blazers onu çok istiyor mesela. Nicolas Batum'u benche yollayıp Hidayet ile 3 numarayı güçlendirmeyi ve aynı zamanda da Brandon Roy - Rudy Fernandez - LaMarcus Aldridge üçlüsünü oynatabilecek, onlara liderlik edebilecek bir oyuncuya da sahip olma peşindeler. Hidayet'in Larry Steele anısına emekliye ayrılan 15 numarayı giyemeyecek olması dışında da bir problem gözükmüyor.

Orlando penceresine geri dönelim. Hem salary cap hem de lüks vergisi ( basketbol alakalı gelirlerin % 61'i ) sınırlarının NBA'de bu sezon aşağı ineceği kesin gibi. Geçen sezon 58,69 milyon $ olan salary cap bu sene 57 civarına, geçen sezon 71 milyon $ lüks vergisi de 69 civarına gerileyecek gibi. Geçen sezon ortasında patlayan global krizin etkisini esas bu sene hissedecek NBA kısacası.

Orlando Magic Carter takası ile 4 milyon $ içeri girdi. Eğer Hidayet'e istedikleri rakamı verirlerse maaş bordro toplamları 77-78 milyon $ civarında olacak ki bu lüks vergisine merhaba diyecekleri anlamına geliyor. Lüks vergisi kuralına göre takım sahipleri belirlenen sınırın aşıldığı her 1 Amerikan Doları için 1 Amerikan Doları daha ödüyorlar. Bu Orlando için fazladan 8-9 milyon $ demek. Orlando 2010 yılında açılacak yeni salonunun getireceği ekstra paraya güvenerek lüks vergisini göze alıyor ama takım başkanı Bob Vander Wende'nin demeçlerine bakarsak tavan olarak 75 milyon $ belirlenmiş ki, Hidayet'in kalma ihtimalini düşürüyor bu tavan ihtimal. Davulun sesi uzaktan hoş geliyor ama tarih aradaki 3 milyon $ verip şampiyonluk yüzüğü takmak isteyecek süpestarlarla dolu. Aynı şey Orlando için de geçerli. Cleveland'ın Shaq hamlesini yaptığı bir ortamda Orlando elindeki şampiyonluk şansını ve onu getirecek kadro için para pul düşünmemeli. New York'a bakıp avutabilirler kendilerini mesela.

Etiketler: ,

Düş Yakamızdan Üründülizm



Benim izlemekten en keyif aldığım takım Brezilya. Vuvuzela'ya bile dayanıyordum da Ömer Üründül'e dayanamadım. Back To The Future II'de 2015 yılındaki Biff Tannen DeLorean'ı çalarak 1955 yılına gidiyor ve o zamanın bıçkın delikanlısı Biff Tannen'a Grey's Sports Almanac'ı veriyordu. Zaman orada kırılıyor ve Biff Tannen Hill Valley'da krallığını ilan ediyordu. Ömer Üründül için de zaman bir yerden kırılmış sanki ve büyük Ömer de 20 yıl öncesine gidip futbola dair bir takım kelimeler, deyimler ve fikri kalıplar ezberletmiş. O da şimdi bunların etrafında cümleler kurarak, bunların etrafında düşünerek durdurak bilmeden tekrar yapıyor.

20 yıl önce bu söyledikleri ilginç geliyordu insanlara, ve hamasi yorumlar yapan bir sürü yorumcu da silindi gitti. İşin teknik, taktik, diziliş tarafına eğilmeye başladı medya; yeni bir trend oluştu ve Ömer Üründül de o trendin simgesi oldu. Müteşekkiriz, ama yeter. Bir adam kilişelerine nasıl bu kadar sıkı sıkıya tutunabilir, 20 yıldır onca maç izlemesine rağmen nasıl kendini hiç yenilemez, beynini birazcık buna programlamaz çözemiyorum.

Komünizm kendini yeniledi Üründülizm yenileyemedi.


Dunga geç oyuncu değiştiriyor, yanlış tercihlerde bulunuyor ve hatalar yapıyor. Toy bir teknik adam. Daniel Alves de sol bek değil. Hepsine tamam, hepsine eyvallah. Peki kafandaki doğruyu iki saniyeliğine unutsan ve beynini serbest bıraksan; kenardaki adam ne yapmaya çalışıyor sağ kenarın yeryüzündeki en iyi oyuncularından birini sola koyarak diye düşünsen. Birazcık buna kafa yorsan kesip atmak yerine. Düşünsen neden 20 sene top oynamış, Avrupa görmüş Dunga, Robinho ve Daniel Alves gibi ters ayaklı iki kanat adamını solda oynatıyor son 10 dakika diye. Şut imkanı yaratmak için olabilir mesela pekala.

Ama yok; kanat oyuncusu dediğin kafasını önüne eğer çizgiye paralel ilerler ve gidip orta açar. Kafadaki profil bu. Bu sadece tek vaka, böyle birçok vaka sayılabilir. Üründül gibi klişelerini sökemeyen yorumcular, benim ve daha binlerce izleyicinin aklına gelen yorumu ancak Daniel Alves o golü frikikten değilde pozisyon icabı topu sürüp şutu gönderdiğinde düşünebilirler bir ihtimal. Oysa filmi biraz geri sardıklarında Zico'nun içerideki Chelsea maçını almıştı sağ ayaklı Deivid'i sola atarak, Aragones'in de Gökhan Gönül'ü stopere çekerek Beşiktaş maçını aldığını hatırlarlar. Yan, teknik adamlar bu tür palyatif çözümler üretebilirler. Deivid ne zaman hepten sol açık, Gökhan ne zaman hepten stoper oynatmaya başlar o zaman alabildiğine eleştirirsin teknik adamı.

Oysa 10 dakikada Dunga'nın teknik direktörlüğünü elinden aldı Üründül ve raconu kesti Brezilya birşey yapamaz diyerek. Eskaza yaparsa da kılıf yorum hazır. Böyle kaliteli bir takımı her teknik adam şampiyon yapabilir. Fikrim değişmedi, Dunga benim için hala kötü hoca. Tonton adamsın, olabildiğince objektifsin, kimileri gibi akçeli işler peşinde koşmuyorsun velakin sıtkım sıyrıldı.

Sivil bir darbe şart artık sana Üründilizm.

Etiketler: ,

25 Haziran 2009 Perşembe

Antonio Cassano ve Yusuf Şimşek



Antonio Cassano futbolunda Roberto Baggio'yu örnek alarak hedefi onikiden vurdu ama yaşam tarzı ve kararlarıyla kupaları ve ünvanları ıskaladı. Vi Dico Tutto'nun çevirisi yapılmadı, hala okuyamadık ve detaylarını bilmiyoruz ama kırdığı cevizlerin haddi hesabı yok. İtalya futbolunun son 10 yılda yetiştirdiği en büyük yetenek ve en renkli figür olmaktan öteye gidemedi. Sampdoria tercihi ise kariyerindeki dönüm noktası olabilir. 26 yaşında ama futbolu bırakmış biri kadar tecrübeli ve olgun artık Cassano. Yusuf Şimşek'in Denizli'de yaptığı liderliği o Sampdoria'ya yapıyor. Lippi'nin gözleri Cassano sözkonusu olduğunda körleşiyor ama bu Casssano'nun yeniden şampiyonluk kovalayacak bir takıma transfer olabilecek seviyeye ulaştığı gerçeğini değiştirmiyor. Zaman gösterecek Yusuf Şimşek kadar şanslı olup olmadığını ama abilik meselesini aşmış artık Cassano. Yusuf Şimşek'i sollamış, bütün iletişim araçlarını kullanıyor. En az kendisi kadar yaramaz ama yetenekli bir topçu olan, son aylarda hem transferi hem yaşadıklarıyla manşetten inmeyen Balotelli'nin akıl hocalığına başlamış SMS ile. Helsingborg'da oynadıkları İsveç maçında gördüğü kırmızı kartın, Roma'da maruz kaldığı ırkçı tacizle birlikte Balotelli'nin hayatındaki en zor iki an olduğunu ve ailesinden sonra en büyük ilgiyi Antonio Cassano'dan gördüğünü yazıyor İtalyan basını. Olur da kendi yeniden düşüşe geçerse Cassano zor bulur kendisine "Stai Sereno" diyecek birini. Az ahını almadı Roma'nın...

Etiketler:

Simon Kuper'den Iniesta Soslu Teknik ve Dayanıklılık Bakışı



Roma'da oynanan Şampiyonlar Ligi finalinin ardından 29 Mayıs günü yazmış Simon Kuper yazıyı. Iniesta güzel seçim. Yazının orjinali burada. Futbolsuz geçen bir yaz mevsiminde hatırlamak lazım. Çeviri için Ali Osman Uygar'a teşekkürler.

Barcelonalı Iniesta tekniğin neden dayanıklılığa üstün olduğunu gösteriyor

Çok sık olmaz ama bazen bir futbolcu o anın tadını çıkarmaktan vazgeçer. Çarşamba gecesi Roma'da, futbolunun en verimli çağında ve paslarıyla ManU'nun etrafında halkalar yapan Barcelona takımının bir parçası olan Andres Iniesta, 25 yaşında. Daha iyisi olamazdı. Bitime az bir süre kala gelişen bir atakta topu aldı ve onu gıdıklarcasına ayağının altına yuvarladı. Iniesta Roma'da hücum yönünü sergiledi.

Iniesta, Xavi ve Guardiola'nın ortak bir DNA'ya sahip olduklarını sanmıyorum ama futbol anlayışlarıyla onlar kardeşler. Büyük kardeş olan Guardiola 20 sene önce Barça'nın yıllarca değişmeyecek oyunkurucusu olarak ortaya çıktı ve takımın oyunkurucusu olarak hemen hemen her atağı mükemmel bir pasla başlatan isim oldu. İkinci kardeş, Xavi, daha iyiydi. Sonunda, nerdeyse 10 yıl sonra ufak, beyaz yüzlü bir genç Barça'nın antremanına çıktı. Guardiola, Iniesta ile bir süre çalıştıktan sonra Xavi'ye döndü ve: "Yaptıklarını gördün mü? Sen beni keseceksin ama bu çocuk ikimizi de emekli edecek."

Bu biraz zaman aldı. 2006 yılında, Barça CL'yi son kazandığında Iniesta sadece yedek olarak oyuna girebildi. Ama kulüpte herkes onun ilerleyişinin farkındaydı. Geçtiğimiz sene takımın eski TD'ü Rijkaard'a takımın, üst düzey futbol için, en uygun karakterdeki oyuncusunu sormuştum. Rijkaard bir an duraksadıktan sonra aklına gelen cevabı haykırdı: "Andres - Andres Iniesta. O her antremanda yer alır, sürekli çabalar ve gerçekten mükemmel bir futbolcudur."

Iniesta için bu büyülü sezon geçtiğimiz sene Haziran ayında Viyana'da start aldı. Euro 2008 finalinde İspanya paslarla Almanya'nın etrafında halkalar oluşturuyordu. Viyana adeta Roma'nın eskiziydi. İkisinde de Iniesta, Xavi ve takım arkadaşları rakipleri olan Avrupa'nın en iyi 2. takımı karşısında ortada sıçan oynuyorlardı. Almanlar ve ManU can havliyle topu takip ediyorlardı. Bu hiç de adil değildi.

Barça böyle oynamalı. "Top bizde olmadığı zaman berbat bir takımız" diyor Guardiola. "Bu yüzden topun bizde olmasına ihtiyacımız var". Barça epey ufak bir takım, belkide 1950'lerden sonraki en iyi kısa takım, bu yüzden müdahele ile topu rakipten çalmaları pek kolay değil. Resmi olmasa da üst düzey futbol için minimum boy 1.73 olarak bilinirken; Iniesta da, Messi de, Xavi de bu sınırın altındalar. Stoperler için bu sınır 1.83'tür ve Puyol da bu sınırın altında. Bu verilere bakarak Barça için defans yapmanın 2 yolu var; ya çok iyi pozisyon alarak alan daraltacaksınız ya da topa sürekli sahip olacaksınız. Barça'nın bugün oynadığı futbolun Hollandalı mimarı Johann Cruyff'un oyuncularına öğrettiği gibi: "Top bizde olduğu sürece gol atamazlar."

Modern futbolun erkekçe oynanması bekleniyor. TD'ler "yürek", "cesaret" ve "savaş" gibi kavramlar kullanıyorlar ve maçlarda kilometrelerce koşuluyor. Roma'da, Iniesta bize bunların 2. planda kalan şeyler olduğunu gösterdi. Futbol uzayda dans gibidir. Herkes boşlukları kapatmak için çabalarken size o küçük boşlukları aralamak için Iniesta'nın tekniği gerekir. Roma'da neredeyse hiç hatalı pas vermedi. ManU'lu oyuncuları süzülerek geçtiği mücadelelerde sarı ayakkabıları neredeyse çimlere değmiyordu. Ara sıra yaptığı vuruşlar, final gecesinin O'nun gecesi olduğunun işaretleriydi.

ManU'nun ne kadar iyi bir takım olduğunu biliyoruz. Bu da Barça'nın Roma'da ne kadar iyi olduğunu anlamak için yeterli bir ölçü. Bu seviyedeki maçlarda çok saygı duyulan oyuncuların bazı yönleri keşfedilir. Bu Park ve Carrick'in ve aynı zamanda da Rooney'nin başına geldi. Sağ ayağıyla mükemmel ama sol ayağıyla çaresiz. Barça onun bu zayıf ayağını iyi kullandı.

Maç bittiğinde Barça'lı oyuncular kale arkasındaki taraftarlarıyla galibiyeti kutladılar. Ama taraftarlara ve futbolculara peş peşe bakınca hangileri taraftar hangileri futbolcu anlamakta zorlandık. Iniesta koyu bir Barça taraftarı. O, çarşamaba geceki maçta Barça altyapısı Maisa'dan yetişen 7 oyuncudan biriydi.

Geçtiğimiz seneye kadar kimse Iniesta'nın ilerki yaşlarında Eusebio gibi büyük başarılara imza atmış bir oyuncu olabileceğini tahmin edemezdi. Ama şimdi edebiliriz. Roma'daki final sonrası Rooney Iniesta için "Şu an dünyadaki en iyi futbolcu" dedi. Iniesta'nın yeni hedefi 2010 Dünya Kupası.

Etiketler: ,

Bira - Futbol - Adidas

Etiketler:

Amerikan Rüyası



Hollywood senaristleri olsa şu kupada ABD için ancak böyle mutlu ve mucizevi bir senaryo yazarlardı. Sen ilk iki maçında paspas ol, can havliyle git güzelim top oynayan Mısır'a son maçında 3 at, Brezilya da tarihindeki en rahat İtalya galibiyetini farklı bir skorla alsın ve seni de yarı finalde İspanya'nın rakibi yapsın. İşi burada bırakma ve son 2 senenin en iyi takımını mükemmel bir taktik anlayış ve üst düzey mücadeleyle yenerek finale çık. Rakibinin rekor planlarını altüst ederek başka bir tarih daha yaz. Maçın kalitesini de ekleyin buna. İşte size gerçek bir Amerikan rüyası. Bunun bir benzerini tam 59 sene önce, Brezilya topraklarında İngiltere'yi 1-0 yenerek gerçekleştirmişler ve Hollywood bu başarıyı "The Game Of Their Lives" ismiyle filmleştirmişti. Hikayesi mevcut blog arşivinde. Ne ilginçtir ki, bu maçta da golü tıpkı 59 sene önceki Gaetjens gibi Haiti asıllı olan Jozy Altidore attı.

Türkiye'de istisnasız bütün takımlarımız, oyuncularımız, teknik adamlarımız kötü geçen sezonun ardından resmi sitelerinden, televizyonlarından ders aldıklarını açıklarlar. Oysa ders aldığını somut bir şekilde sahada uygulamalı gösteren takım pek az gördüm Türkiye'de. ABD Milli Takımı bu açlığımı da giderdi. İspanya ile aynı anlayışta top oynayan Brezilya maçını ve neleri yapamadıklarını çok iyi etüt etmişler. Keza rakibin neleri iyi yaptığını da.

Bob Bradley golü bulana kadar müthiş bir pres yaptırdı takımına. Rakibin çabukluğunu ve yetenekli oyuncularını da düşünüp bu presi en ileriden değilde İspanyollar orta yuvarlağa geldiğinde başlattı. Bu organize presin saha içi liderliğini de oğlu Michael Bradley üstlendi. İspanya'nın otomatikleşmiş pas trafiğine çok büyük sekte vurdu bu pres. İspanyol hücumlarındaki akıcılıkta büyük pay sahibi olan Iniesta ve David Silva'nın eksikliğinin de bu plana büyük katkı yaptığı da yadsınamaz bir gerçek. Çok iyi oyuncular olmalarına rağmen ne Fabregas ne de Riera bu ikilinin yerini tutamadılar. Oyunu bir türlü istedikleri gibi kuramadılar, tutturamadılar İspanyollar. İş ilerideki Villa ve Torres'in bireysel becerilerine kaldı. Bu oyuncular ofsayttan kafalarını kaldırabildiklerinde, kendi çabuklukları karşısında tutunamayacak ABD savunmasının arkasına sarkmayı başardılar zaman zaman; ama ya Tim Howard'a takıldılar ya da kademe ve pozisyon anlayışı üst düzey olan ABD savunmasına karşı bitiriciyi hamleyi yapamadılar.

Altidore'nin golünden sonra ise oyun tam ABD'nin istediği şekle döndü. Presin dozunu azaltıp, enerjilerini ekonomik kullandılar ve savunmayı derinleştirerek arkadaki Onyewu ve Demerit ikilisiyle tüm topları topladılar. Hücumda da ilerideki fuleli oyuncuları Altidore, Davies ve London Donovan ile pozisyon aradılar.

İkinci devrenin ilk 15-20 dakikasına İspanya iyi başladı. Hem tempoları hem de kale önündeki varyasyonlarıyla rakibi bunalttılar ama sonuç alamadılar ve bu oyunu daha fazla sürdüremediler. Del Bosque kanatsız 4-1-3-2 dizilişinden vazgeçmeyerek 68'de Fabregas yerine Cazorla'yı sürdü sahaya. Bana göre yanlış değişiklikti. Cazorla sezonu sakat kapamış, fizik ve oyun olarak form tutmamış bir oyuncu. Sahada da ziyadesiyle gözüktü. Ben olsam Fabregas'ın yanında, sıkışan oyunda kaybolan Torres'i çıkararak Mata ve Llorente'yi alıp 4-3-3 dzilişine dönerdim. Bunun teoride iki faydası olabilirdi İspanya adına. Birincisi maç boyunca kenarlara inmek yerine içe katederek oynayan İspanya'ya karşı, yanlarında oynayan stoperlere yakın oynayan ve kademesine girmekte hiç zorluk çekmeyen ABD beklerini stoperlerden uzaklaştırma şansınız doğardı. İkincisi de bu sayede kompakt oyunu bozulan ABD'ye karşı daha fazla alan bulabilir ve çabuk oyuncularınızla gol fırsatlarını arttırabilirdiniz.

Fakat kimi hocalar birinci planlarına o denli güvenir ki, kötü oynadıklarını düşündükleri oyuncuları değiştirerek fark yaratmaya çalışır. Forvet çıkar forvet girer, kanat çıkar kanat girer. Zico mesela, Ancelotti mesela bu türden hocalar. Del Bosque de aynı yöntemi tercih ederek, dizilişine sahip çıktı ve ilerleyen dakikalarda Riera yerine Mata ile ikinci hamlesini yaptı. ABD ise hücumcularını çıkarıp takım savunmasını güçlendirdi. Del Bosque takım içinden bir hamleyle karşılık verdi.

Pique'ye Beckenbauer misali bir özgürlük tanıyarak hücumu genişletmek, çeşitlendirmek istedi ama ABD bunu bir kontratakta Dempsey ile cezalandırmayı başardı. Hakettiği bir galibiyeti aldı ABD, ancak takımın dinamosu Bradley'i de kaybetti. Bir sürpriz de Güney Afrika yapmazsa, finalde işleri çok zor olsa da, bu bile unutulmazlar arasına girmeleri için yeterliydi.

Herşeyiyle transfer dedikodusundan başka bir atraksiyonun olmadığı, futbolsuz geçen şu günlerde ilaç gibi geldi maç. Öyle güzel, öyle kaliteli ve tempolu bir maç oldu ki vuvuzela bile vız geldi. Darısı yarına diyelim ...

ABD'nin var olduğu her spor dalındaki fiziksel üstünlüğü de dikkat çekici. Siyah ya da beyaz farketmeksiniz her sporcuları çok güçlü ve dayanıklı. Bu işin metodolojisini çok iyi bildikleri kesin. Kısa vadede milli takım bütün risklere rağmen faydalanmıştı, uzun vadede de düşünmek lazım bu adamları.

Etiketler:

23 Haziran 2009 Salı

En Kötü 10 Pele Tahmini



İyi topçudan iyi hoca olmaz diyenler için Pele zaten adres değil, ama futbolcu eskilerinin en çok sarıldığı yorumculuk mesleğinde de felaket Pele. Liste Goal.com sitesinden.


10 - Çin Gruptan Çıkar.


Pele 2002 Dünya Kupası'nda Çin'in gruptan çıkacağını söyler. Çin tek bir puan dahi alamadan, tek bir gol dahi atamadan -9 averajla grup sonuncusu olarak elenir.

9 - Fransa 98'in Favorisi İspanya.


İspanya Nijerya'ya yenilir, Paraguay ile berabere kalır ve gruplardan dahi çıkamayarak elenir.

8 - 1994 ABD'yi Kolombiya Kazanır.

Kolombiya gruplarda sonuncu olarak henüz ilk turda elenir.


7 - Arjantin ve Fransa 2002 Dünya Kupası'nda Final Oynar.


Tersten kader birliği. Bırakın finali her iki takım da ilk tur gruplarından çıkamaz, hatta Fransa turnuvada gol dahi atamadan elenir.


6 - Zafere Kaçış


Müttefikler 4-0 mağluptur, Pele bir pozisyonda vahşice indirilir. Devam etmesinin mümkün olmadığını, işinin bittiğini söyler.
Pele ikinci devre oyuna girer. Takımı coşturur, bir de rövaşatan gol atar. Müttefikler maçı 4-4 bitirmeyi başarır ( edit: bozcin'e teşekkürler )

5 - Ronaldo Bir Daha Futbol Oynayamaz.

Ronaldo'nun Milan'da yaşadığı sakatlığın ardından Pele onun bir daha futbol oynamasının imkansız olduğunu söyler. Ronaldo Mart 2009'da Corinthians ile futbola döner ve 14 maçta 10 gol atar. Milli takıma geri dönme ihtimali var.


4 - Nii Lamptey: Yeni Pele

Del Piero'nun da oynadığı 1991 17 Yaş Altı Dünya Kupası'nda Gana forması giyen Lamptey Pele tarafından veliahtı ilan edilir. Ankaragücü de dahil olmak üzere 10'dan fazla kulüpte oynar Avrupa'da ama asla beklenen başarıyı sergileyemez, yeteneklerini gösteremez.
Lamptey kendisine kara büyü yapıldığını iddaa eder.

3 - Nick Barmby


Pele'ye göre Nick Barmby bir Dünya yıldızı olacaktır fakat Barmby iyi bir oyuncunun ötesine geçemez. Tek bir Dünya Kupası dahi oynayamaz, tek bir EPL şampiyonluğu yaşayamaz. Şu an Hull City için oynuyor.


2 - Afrika 2000 Yılından Önce Dünya Kupası Kazanacak

Sene 2009 oldu. Çeyrek finalin ötesini göremedi Afrikalılar.

1 - Brezilya Gruptan Çıkamaz

Scolari hala o kupanın ekmeğini yiyor. Denilson'un da kariyerindeki tek başarı 2002 Dünya Kupası.

Etiketler: ,

Zico Na Rede



Zico'nun sadece resmi sitesinin değil son çıkardığı DVD'nin de ismi Zico Na Rede. Benim elimde kendisine atfen çekilmiş 2 belgesel/film vardı, bunu da edinmek lazım. 90 dakikalık bir DVD. Çoğu insanın görmediği, kariyerinin en güzel ve anlamlı 200'den fazla golü, onların hikayelerini ve çeşitli röportajları içeriyor.

Etiketler: ,

22 Haziran 2009 Pazartesi

Bilica'nın Müthiş Kariyeri



Fabio Bilica hakkında uzun bir değerlendirme var blog arşivinde. O değerlendirmenin sonunda belirtildiği üzere üç büyüklerin yolunu tuttu Bilica. Fenerbahçe'ye transfer oldu. Benim Fenerbahçe adına Bilica değerlendirmem basit. Edu ve Lugano'ya alternatif olarak alındıysa süper transfer, kadronun bankosu olarak alındıysa Fenerbahçe kalite olarak düşmeye devam ediyor demektir. Bilica'nın geçmişinde iyi bir stoper olduğuna dair pırıltılar olsa da geride bıraktığı kulüp kariyeri o pırıltıyı Türkiye'ye kadar pek de fazla sergileyemediğini gösteriyor. Bir futbolcunun 13 senelik kariyerinde tam 8 kez küme düşmesi inanılmaz. İstesen yapamazsın, loserlığın kitabını yazmış Bilica.

1996 - 1997 Bahia ( 25 maçta 26 puanla 23. )
1998 - 1999 SSC Venezia ( 34 maçta 33 puanla 17. )
2000 - 2001 SSC Venezia ( 34 maçta 36 puanla 16. )
2003 - 2004 Ancona ( 34 maçta 13 puanla 18. )
2004 Gremio ( 46 maçta 39 puanla 24. )
2005 - 2006 FC Köln ( 34 maçta 30 puanla 17. )
2006 - 2007 FC Istres ( 38 maçta 35 puanla 18. )
2007 - 2008 Universtatea Cluj (34 maçta 23 puanla 18. )

Etiketler: ,

Gökhan Zan ve Galatasaray



Haldun Üstünel son yıllarda Türk futbolunun Hakan Bilal Kutlualp ile birlikte gördüğü en iş bitirici yöneticilerden. Bedava alınan Servet'i 7 milyon € bedelle satıp, ardından yine bir başka milli takım stoperini bedavaya almak kim ne derse desin yönetim başarısıdır. Bunu cebe koyup işin futbol kısmıyla devam edelim. Yeni Servet umuduyla yaklaşıyor Galatasaray taraftarı bu transfere. Ben o derece iyimser değilim. Servet Türkiye'de peşpeşe gelen Ukrayna ve Milan maçlarının kurbanı olmuştu. Dönemin en formda forveti Shevchenko karşısında gösterdiği performans tüm kariyerini yok etmişti Servet'in. Bunun dışında taş çatlasa 5-6 maçını daha sayarsınız, başka kötü maçını sayamazsınız Servet'in. Oynadığı takımların her zaman bankosu olan, istikrarlı ve stoper nitelikleri Türkiye şartlarında üst düzey ulan bir oyuncu Servet. Gökhan Zan ise son 68 maçın sadece 39'unda forma giyebilen koyunun olmadığı yerdeki Abdurrahman Çelebi. Galatasaray bu sene sürekli şikayet ettiği sağlık kurulunun eline müzmin bir sakat emanet ediyor. Üstelik fiziği ve çalışkanlığı dışında stoper nitelikleri vasat hatta kötü olan bir sakat. Kewell gibi kalitesi yüksek bir sakat değil. Şu kadarını söyleyeyim; ben başka hiçbir stoperin topa müdahale ederken toptan uzaklaşıp mesafe bıraktığını görmedim ömrümde. Sadece Gökhan da gördüm,. Yine de bu mali koşullarla alınabilecek en iyi risk Gökhan Zan. İzleyip göreceğiz. Beşiktaş'ta ise söylenenler doğruysa kabare devam ediyor. Böyle efsane bir sezon ancak böyle kötü bir yönetimle burnundan gelebilirdi Beşiktaş taraftarının...

Etiketler: ,

Andrés Escobar


1967 - 1994

Etiketler: ,

Run Italy Run

Etiketler:

Kestirmeden Gazeteci



Kun Agüero geçen hafta Kika isimli bir bar çıkışında yakalanmıştı paparazzilere. 1 çocuk sahibi olduğu Maradona'nın kızını Gago'nun sevgilisiyle aldattığı yazıldı. Gago'nun sevgilisi reddetti. Bardaydım ama Agüero'nun sarışını ben değildim dedi. Herkes o sarışını merak ederken Arjantin'in ünlü magazin dergilerinden Paparazzi bulmuş o sarışını. 22 yaşında Luisana Varacalli adında bir bayan Agüero'nun sarışını. O gece barda şarkı söylüyormuş ama spor gazetecisi olacak okulu biter bitmez. Hani medyaya bundan daha güzel adım atılamazdı. Yazmaya başlamadan yazılmaya başlandı Luisana. Paparazzi'ye verdiği röportaj şurada. Kıssadan hisseyi sona bırakmış ve Agüero'ya yatakta 10 vermiş Luisana. Kayınpeder evde ne verecek bakalım Agüero'ya...

Etiketler:

21 Haziran 2009 Pazar

Franco Zuculini



Franco Zuculini 1990 doğumlu, 1.75 boyunda. Racing Club takımında ortasahanın ortasında forma giyiyor. Messi & Agüero - Agüero & Zarate'nin sürüklediği, 2006 ile 2007'de şampiyon olan kadronun A seviyesine çıkmasından beri 21 ve altı yaş gruplarına ait turnuvalarda Brezilya'ya sürekli geçilen, duraklamaya giren Arjantin futbolunun en büyük yerel değeri. Maradona'nın rotasyonuna da girmeye başladı. Bugün açıklandığı üzere Hoffenheim formasıyla izleyeceğiz önümüzdeki sezon Zuculini'yi. 4,5 milyon € + bir sonraki transferinden verilecek % 15'lik komisyon karşılığında transferini bitirdi Hoffe. İTalya ve İspanya'dan çok talibi olduğu yazılıp çiziliyordu ve 10 milyon € civarı rakamlar yansıyordu basına. Hoffe iyi iş bitirmiş Racing'in mali krizde oluşunun avantajını kullanarak.
Maicosuel'den sonra da ikinci takviye bu ortasahaya yapılan. Kimileri yeni Mascherano kimileri de yeni Simeone yakıştırması yapıyor Zuculini için.

NTVSpor'un verdiği maçlardan ve altyaş milli takımlarından izleme fırsatı buldum Zuculini'yi birkaç kez.


Bitmek bilmeyen ve çoğu oyuncuda bulamayacağınız bir enerjisi var. İki ceza yayı arasını domine edebilecek kadar enerji dolu bir adam. 4-4-2 dizilişinde, ortasahanın ortasında oynayabilecek tüm yeteneklere hem hücum hem de savunma anlamında sahip bir oyuncu Zuculini. Pas, dripling, yaratıcılık, markaj, çabukluk, devamlılık vs... Hepsini vasatın üzerinde yapabiliyor. Takımı Racing de bu dizilişle oynuyor ve aynı yerde kullanıyordu zaten Zuculini'yi. Hem Llop hem de Lombardi'nin bankosuydu ortasahada Yacob ile birlikte. Tek kusuru boyundan ötürü hava toplarında etkin olamaması bana göre.

Marcelo adındaki işportacı bir babanın en küçük oğlu Zuculini aynı zamanda.
Bu da Ertem Şener'e kıyağım olsun, lazım olacaktır ileride. Gago, Banega, Pablo Ledesma gibi değil de Mascherano gibi ilerlerse kariyeri şayet.

Etiketler: ,

Marino'nun Üçgeni



Napoli transferin hızlı takımı. Udinese'den Quagliarella'yı transfer ettiler, herkesi ters köşeye yatırdılar. Resmi olarak açıklanmasa da Başkan De Laurentiis'in aldım dediği Parma'nın gelecek vaadeden ortasaha oyuncusu Luca Cigarini de var. Phil Jackson'un üçgen hücumunu Napoli'nin sportif direktörü Pierpaolo Marino transferde uygular. MAGICA'dan beri böyle. Üçgenin son ayağını Goran Pandev ile tamamlamak niyetinde bu kurt futbol adamı. Napoli'nn yerel basınında 11 milyon € teklif edildiği söylendi oyuncu için Lazio'ya. Lotito onu en uygun fiyattan okutup, Zarate'nin transferini bitirmek derdinde. Pandev'in Lazio'dan ayrılmak istediğini artık sağır sultan biliyor. Araya çok daha büyük aktörler girmezse bu işi bitirir Marino, tasası da Lavezzi'ye kalır.

Etiketler:

Valdes de Orta Yol



Rekabetin bedeli başlıklı post aşağıda. Son görüşme de orta yolu bulmuşlar. Ne 2014 ne de 2016, 2015 yılında uzlaşmışlar. Valdes senelik 7 milyon € alacak Barcelona'dan. Bu kontratla başka bir büyük takıma da transfer olması imkansız artık Valdes'in. Jübilesini garantiledi. Yatsın kalksın Valladolid kalecisi Asenjo'nun kendi alacağı da dahil olmak üzere yaklaşık 20 milyon € tutan maliyetine dua etsin. Garantisi olmayan bir yatırım yerine elindekini tutmaya karar verdi Barça.

Etiketler: