5 Mart 2009 Perşembe

Rock Hard, Ride Free: Priest Feast

Sahnenin dumanı üzerimdeyken yazmaya başlayayım zira hafızam bir balığınkinden bile kötüdür. Efenim, dün sonunda müzik dergilerinde okuduğumuz o ağız sulandırıcı konserlerden birine canlı tanık olduk. Priest Feast isimli bu "feast"ivalde isim babaları Judas Priest dışında iki tane de evlat vardı: Megadeth ve Testament. Liseden mezun olduğum ve kepi havaya fırlattığım gün thrash müzik dinlemeye de nokta koyduğumdan bu iki grubun pek fanatiği olduğum söylenemez ama hem eski günlerin, hem de Judas Priest'i bir kez daha canlı izleyebilecek olmanın hatrına (13 saatlik yolu göze alıp İstanbul'daki konsere teşrif etmişliğim de vardır) katlanılır olacağını düşündüm.

Konser alanının dışında uzun saçlı ve siyahlar içindeki insanları gördüğüm zaman ne kadar uzak olsam da kendimi yeniden evdeymiş gibi hissettim. Kapıda ise sıfatına aşina olduğum bir abimizle karşılaştım, ki bahsettiğim abimiz Malmö şehri ve çevresindeki (buna Danimarka sınırları dahil) her konserde karşıma çıkmış, tam bir İstanbul işportacısı ağzı ile beni kandırıp 2 tane Saxon t-shirtü ve beresi kakalamış bir abimizdi. Bu konser öncesi kendisini gördüğümde; "Abi sen o gün bana kızarkadaşım için de fazladan t-shirt verip 100 kronuma kondun bak, bu t-shirtü beleşe isterim" desem de o yine bir katakulliye getirip Priest Feast anısı t-shirtünü de 100 krona satmayı başardı. Malmö Arena'nın içerisinde ise bu adamın işportaya ucuzdan sattığı t-shirtlerin en az üç katı pahalıya satıldığına tanık olduk ama bir daha fırsatımız olmaz diye düşünerek, alışverişe çıkmış kocateyzeler gibi, bir polar, bir atkı, iki tane daha t-shirt alıp; ki üzerimdeki ile beraber toplam 4 t-shirtüm olmuştu birden, konseri beklemeye başladık.

Dışarıda alkolden kafayı bulup bağıran tipleri görünce "tamam" dedim, "İstanbuldakinin aksine baya hareketli bir seyirci olacak" ama içeriye girdiğimde elinde patlamış mısır ve kolası ile Testament izleyen insanları gördüğüm zaman bir an heavy metal konserinde olduğumu mu yoksa TRT Ankara Stüdyolarında Halk müziği mi dinlediğimi ayırt edemedim. Futboldaki çekirdekçi tayfa sonunda elini müziğimize de atmayı başarmıştı. Hatta öyle ki, gelişigüzel oturduğum yerden elindeki bileti göstererek başkasının yerine oturduğum gerekçesi ile kaldırıldığım bile oldu.

Testament'ın tam olarak ne çaldığını pek sezemedim ancak bol brutal şarkı sunumlarının arasından sezebildiğim kadarıyla Into the Pit, Practice What You Preach ve son albümden The Formation of Damnation'ı dinledik. Skolnick ve dadaşlar bir saat boyunca kafa şişirdikten sonra sahneyi Mustaine'e bıraktılar. Megadeth de -aklımda kaldığı kadarı ile - açılış şarkıları Sleepwalker dışında; Peace Sells, In My Darkest Hour, Holy Wars, Hangar 18, Take No Prisoners, Skin o' My Teeth, Symphony of Destruction, A Tout Le Monde, Sweating Bullets gibi klasikleri çaldıktan sonra geceye teşrif etmemizin asıl amacı olan Judas Priest tezahuratlar eşliğinde sahneye geldi.

Issız adaya düşsem götüreceğim 3 gruptan biri olarak nitelendirebileceğim bir grubu yaklaşık 6 ay içerisinde ikinci kez canlı izleyebilmek harika bir duyguydu; ancak neticede Malmö konseri de aynı turnenin bir uzantısı olduğundan İstanbul'daki setlistten farklı bir şeyler dinlemek nasip olmadı. Eğer tutturabilir isem sırasıyla şöyle bir playlist vardı:

01. Dawn of Creation
02. Prophecy
03. Metal Gods
04. Between the Hammer & the Anvil
05. Eat Me Alive
06. Devil's Child
07. Hell Patrol
08. Angel
09. Death
10. Hellion/Electric Eye
11. Rock Hard, Ride Free
12. Sinner
13. Painkiller
14. Breaking the Law
15. Dissident Aggressor
16. The Green Manalishi (With the Two-Pronged Crown)
17. Hell Bent For Leather
18. You've Got Another Thing Comin'

Bu şarkılar dışında Electric Eye'ın introsu olan Hellion'da yaşanan ses aksilikleri yüzünden bir teknisyenin kovulmasına, Scott Travis'in sonunda havaya salladığı bagetlerden birini tutamamasına ve Halford'ın Türk bayrağı ile yaptığı milliyetçi popülizmin aynısını İsveç bayrağı ile yapmasına ve İsveç gibi milliyetçi olmayan bir ülkede baya bir alkış toplamasına tanık olduk. Velhasıl güzel konserdi. Yalnız konser havasından çıktığım an, t-shirtlere saydığım paralar evlat acısı gibi oturacak içime, ona yanarım.

Salute.

Etiketler:

Ronaldo'nun Dönüşü









387 gün sonra sahalara döndü Ronaldo. Alkışlarla döndü. Sahaya girdiğinde ayakta alkışlanıyordu. 27 dakika sahada kaldı ama görüldüğü üzere pestili de çıktı. O sakat dizler o vücudu nasıl kaldıracak bilemiyorum ama onu yine sahada görmeyi, kilolu da olsa özlemişiz. Son vuruşları yeter, varsın dripling yapmasın.

Etiketler: , ,

Menü'de Ronaldo



Fenomen'in Corinthians idmanından sonra çekilen son görüntülerini Ronaldo Kırkpınar'da başlığı ile vermiştim. Bir aksilik olmazsa yarın da formalı fotoğraflarını koyacağız. Zira Şubat 2008'den bu yana ilk kez bir resmi maça çıkacak Ronaldo. Yedekten de olsa oynayacağını söyledi Brezilya basınına. Hemen aşağıdaki postta göreceğiniz azmi tetikleyen de bu aslında. Restoranlar, cafeler de uyanık tabi günün menüsüne Ronaldo'yu eklemişler hemen. Telif yok, imaj hakkı yok, samba var...

Etiketler: ,

Deplasman



Araba, otobüs, uçak, tren. Çok fazla olmasa da hepsiyle deplasmana gittim. Her birinin tadı başkadır. Velakin İstanbul'da öğrenciyen derbilerde boğazı vapurla geçmek gibisi yoktu Kadıköy'den. Ama böylesini hiç görmedim. Şu gördüğünüz Corinthians taraftarları Brezilya Kupası 4. tur maçı için Goias'ın bir kenti olan Itumbiara deplasmanına bununla gidiyorlar. Oltaları ve balık için ızgaraları eksik bir tek. Kalkan çıkıyor mu ki o denizde ?

Etiketler: ,

Fred Chegol



Fred birkaç gün önce Fluminense ile 5 yıllık sözleşme imzaladı. Dönüşü kutlamak gerek ve elbette para kazanmak. Flu yönetimi anında piyasaya sürmüş t-shirt leri. Thiago Neves ile birlikte o ligi domine edebilirler. Şahsen ikisinin de Fluminense macerasının uzayacağını düşünmüyorum, muhakkak bir kez daha deneyeceklerdir Avrupa'yı. İspanya şahane olurdu.

Etiketler: ,

4 Mart 2009 Çarşamba

Milano Moda Haftası








Etiketler:

3 Mart 2009 Salı

Franco Niell



Franco Niell bir forvet oyuncusu. Gimnasia La Plata forması giyiyor. Ülkesinde epey popüler bir adam. Bunu müthiş tekniğine, oyununa, attığı gollere filan da borçlu değil. Homoseksüellere borçlu. Arjantinli homoseksüeller onu ülkedeki en popüler erkek seçmişler. Geçen sene bu onur(!) Juan Sebastian Veron'un olmuştu. Ne tepki verdi bu ödüle Niell bilemiyorum ama homoseksüel birliğinin başkanı olan Gabriel Oviedo bu seçimin cinsel çeşitliliğe gösterilmesi gereken bir saygı olduğunu belirtmiş. Türkiye'de de Ahmet Mete Işıkara'yı en seksi erkek seçmişti kadınlar, Bu ödülü de mesela İbrahim Üzülmez alsa ve saygı göstermesini isteseler neler olur düşünemiyorum.

Etiketler:

Bilbaolu Don Diego



Resimdeki heykel 13. yüzyılda yaşayan Diego López de Haro anısına dikilmiş. Bask bölgesinin en büyük şehri Bilbao'nun kurucusu. Haftasonu Sevilla ile Kral Kupası yarı finalinde karşılaşacak olan Athletic Bilbao taraftarları şehri süslüyorlar, Don Diego'yu da pas geçmemişler elbette. Kadıköy'de boğa vardı böyle, Serhat Akın değil bildiğimiz boğa. Gelmeyeli epey oldu, nedir durumu ?

Etiketler:

Luis Fernandez Ruhu



Pek az şey bir taraftar için rakip takım taraftarının alay dolu sözlerini dinlemekten, küçümseyen bakışlarına maruz kalmaktan daha kötüdür. Barselona şehrinin iki takımından FC Barcelona son zamanlarda sendelese de şampiyonluğa koşarken, Espanyol sondan 2. durumda ve küme düşmemek için uğraşıyor. Küme düşme potasından çıkabilmeleri için 6 puanlık farkı kapatmaları gerek; velakin Mane'den sonra teknik direktörlük görevine gelen kulübün efsane oyuncularından Pochettino da gidişatı fazla değiştiremedi. Tek teselli şampiyonluğa koşan Barcelona'yı Camp Nou'da yenmek. Onun dışında alınan sonuçlar beraberliğin ötesine geçemedi. Hal böyle olunca taraftarın motive olacak ve umut tazeleyecek birşeylere ihtiyacı oluyor.



2003 - 2004 sezonunu hatırlamışlar hemen. Takım gene dökülürken göreve gele Luis Fernandez kulübü o sezon kümede tutmakla kalmamış, ertesi sene de başa oynatmıştı Espanyol'u. Olimpiyat Stadı'ndaki Real Madrid maçına davet etmişler Fernandez'i. Pek uğurlu gelmese de demeçleriyle ara gazını vermiş Fransız. Haftaya Villareal deplasmanına 11 otobüs kaldırıyorlar. Zira 2003-04 sezonunda diriliş El Madrigal'de alınan 1-0 lık galibiyetle başlamıştı. Yine benzer bir senaryo umuyor taraftarlar. Fernandez ise Villareal'i boşverin sonraki haftalara bakın diyor. Haklı Fransız. Villareal maçından sonraki 4 hafta boyunca Mallorca, Osasuna ve Numancia gibi aynı hedefe oynayan takımlarla oynayacaklar. Arada Deportivo maçı var sadece. Başaramazlarsa 1992-93 sezonunu hatırlayıp şaraba vururlar artık. O sezon Espanyol küme düşmüş Barcelona şampiyon olmuştu.

Etiketler:

Link 4 Pink



Anglo - sakson kültüründeki dayanışma hadisesine hastayım. Öyle maç öncesi seramonide 5 saniye gösterilen ve sonrasında top toplayıcıların alıp götürdüğü kıytırık pankartlarla işleri olmuyor. Gerçekten yardım etmek istiyorlarsa böyle pespembe, gülpembe forma dahi giyebiliyorlar. Formayı giyenler Oldham Athletic takımı oyuncuları. Royal Oldham Hastanesi'ne ait Victoria Göğüs Biriminin kanser için yaptığı çalışmalara katkıda bulunmak için bu formayı Leeds United maçında giyeceklerini 1 ay önceden duyurdular. Kulüp tarihinde bir kereye mahsus giyilecek olan formaların satış bedeli 39,95£. Bu paranın 10£ kısmı ilgili hastaneye bağış olarak verilecek. Kulüp de 2500£ tutarında bir bağışta bulunmuş. Hastanenin hedefi ise 250,000 £. Link 4 Pink ismiyle yürütülüyor kampanya.

Etiketler:

1 Mart 2009 Pazar

295 Kişilik Akşam Yemeği



Zico'nun takımının Villa Park'taki 1-1 sayesinde evinde daha avantajlı olacağı gerçekti fakat ben yine de Aston Villa'nın bu kadar çabuk pes edeceğini düşünmüyordum. Şampiyonlar Ligi fırsatı var Aston Villa'nın, dün Fulham Arsenal'e çelmeyi takınca şansları daha da arttı ama yine de Moskova'ya 8 as oyuncuyu götürmemek fazla radikaldi. Sonunda da utanç duyulacak bir oyunun ardından elendiler. Dua etmeliler ki 2 gol yediler sadece. Hal böyle olunca Rusya'ya deplasmana giden ve boynu bükük ayrılan 295 taraftar uçakta bunun hesabını sormuş hocalarına. Fazla tatmin olmamışlar alınan cevaplardan, Martin O'neill de çareyi bazı oyuncuların da katılacağı bir yemek organize etmekte bulmuş. Akşam yemeği Villa Park'ta ve bütün masraflar kulübe ait.

Etiketler:

Raul



Real Madrid deplasmanda Espanyol'u yenerek üstüste 10. galibiyetini aldı La Liga'da. Bir maçı eksik Barcelona ile puan farkı 4. Yarın Vicente Calderon'a çıkıyor Guardiola ile öğrencileri. Sinir harbi olacaktır maç Camp Nou'daki rezaletin de etkisiyle. Espanyol maçına geri dönelim. İkinci devre açtım maçı. Guti girer girmez değiştirdi oyunu, topun canı gol olmak istedi adeta frikikte. Tokattan sonra dışarıya çıkacak top, Kameni'ye geri çarpıp gol oldu. Ardından Raul noktayı koydu. Velakin attığı golden daha özel bir oyunu vardı. Diarra'nın biraz önünde, sağ kanada yakın bir iç gibi oynadı Ramos'un değişikliklerinden sonra. Rakibi karşıladı, top çalmaya çalıştı. Attığı golden önce de kendi cezasahasında Nene'yi kovalıyordu. Serigo Ramos'un kademesine girmeye çalıştı. Yine kendi cezasahasının önünde, Daniel Garcia'dan topu kapmak isterken yaptığı kayarak müdahalenin ardından çalınan faule tepki verdiği için sarı kart gördü. Real Madrid tarihinin en golcü oyuncusu yaptı bunları. Boşuna Raul olmuyorsun, boşuna kaptan yapmıyorlar adamı.

Etiketler: ,