5 Eylül 2009 Cumartesi

Real Madrid Fantasy



Dış basını takip etmenin en güzel tarafı zengin içerik ve görsel materyal. Gazetenin büyün içeriğini internete vermedikleri halde bilgiye doyuyorsunuz. Sizi habere de gündeme de dahil edebiliyorlar ayrıca. Marca güzel bir uygulama yapmış bu bağlamda. Real Madrid için kendi 11'inizi belirliyorsunuz. Sağ tarafta takımın toplam değeri; boy, kilo ve yaş ortalaması çıkıyor. Raul'u severim ama kusura bakmasın. Higuain iyi topçu. Kaka solda oynar mı demeyin, ben 4-2-2-2 gibi düşündüm. Yani Ronaldo ve Kaka forvetin arkasında oynuyorlar açık gibi değil. Aslında bu dizilişi oynamak çok zordur ve oyunun her alanında da verimli değildir; velakin Real Madrid'in bütün silahlarını ancak Brezilya dizilişiyle sahada tutarsınız. Defansif ortasahalar ve bekler bu dizilişin gerekleri için ideal. Marca'nın ilgili sayfası burada. Real Madrid'in sol bek yedeğinin Drenthe olması da kadrosunun yeterince iyi olmadığının işaretidir.

Casillas

Arbeloa - Pepe - Sergio Ramos - Marcelo

Xabi Alonso - Lassana Diarra

Cristiano Ronaldo - Kaka

Higuain - Benzema


Etiketler: ,

Zico'ya Tam Destek



Hocamızın arkasındayız lafı Türkiye'de kovulma emaresi, Rusya'da böyle bir anane var mı bilmiyorum. O yüzden altında çapanoğlu aramıyorum. Rus basını Zico'nun kovulacağını yazıyordu ama kulüp sözcüsü Sergei Aksenov "basının aptalca bilgilerine itibar etmeyin, Zico'dan memnunuz" dedi. CSKA Moskova sezonun bitimine 10 hafta ligde 34 puanla 4. durumda. Lig lideri Rubin Kazan ile arasında 10 puan fark var. Gaazev ile yıllardır 3'lü oynamaya alışan takımı yeni bir şekle sokmaya çalışıyor Zico. Bu sıralamanın ardındaki en büyük faktör bu. Oysa Zico'nun CSKA macerası çok iyi başlamıştı. Hem Rusya Kupası'nı hem de Rusya Süper Kupası'nı ezeli rakipler Spartak ve Lokomotiv'e karşı geriden gelerek kazanmıştı takımı CSKA. Sezon uzun elbette. Sonrası iyi gitmedi. Luzhniki Stadı'nın zemininin sentetik olmasından çok şikayetçi oldu Zico. Takımı da ilginçtir Türkiye kariyerinin aksine dışarıda kazanıyor, içeride kaybediyordu. Bu sorunu hala aşabilmiş değiller. Üstüne 6 yabancı oynatma sınırı getirildi ve takımın en etkili iki slahı Zhirkov ve Vagner Love kaybedildi. Dinamo Kiev'den benim pek tutmadığın Guilherme kiralandı. Beşiktaş için kağıt üzerinde önemli gelişmeler bunlar ama Avrupa algısı başkadır Galinho'nun. CSKA sanıldığı kadar kolay takım olmayacaktır.

Etiketler:

Maradona vs. Dunga



Yarın bu saatlerde futbolun marka rekabetlerinden biri, milli takımlar arasındaki el superclassico oynanacak. Ama içeride küçük bir rekabet daha var. Aynı jenerasyonun topçuları olan ve kaptan olarak Dünya Kupası kaldıran, teknik adamlıkları ise henüz çaylaklık seviyesindeki Maradona ve Dunga ile başlamak lazım. Fiorentina ve Napoli maçları konumuzun dışında. Sadece Arjantin - Brezilya maçlarına bakacağız. Dunga ve Maradona oyunculuk kariyerlerinde 3 kez karşılıklı oynamışlar. İtalya 90, Copa America 89 ve 1993 yılında yapılan bir hazırlık maçı. Futbolun üç neticesi de çıkmış. İtalya 90'da turu atlayan 1-0 ile Arjantin, Copa America 89'da ise 2-0 ile Brezilya. 1993 yılındaki dostluk maçı ise 1-1 bitmiş. Maradona'nın oyuncu olarak Brezilya'ya karşı karnesi oldukça kötü. Galibiyet hanesinde İtalya 90'da 1-0 biten maç yazıyor sadece. 1979 ve 1989'da Copa America finallerinde Brezilya'ya 2-1 ve 2-0 kaybetmiş. 1982 Dünya Kupası'nda kırmızı kart ile atıldığı maçta da sonuç hüsran. Tabelada 3-1 yazıyor. 1981 ve 1993 yıllarında oynanan iki dostluk maçı ise 1-1 berabere bitmiş. Dunga'nın Arjantin karşısındaki oyunculuk kariyeri ise İtalya 90 dışında gayet parlak. 2-0'lık iki galibiyet ve iki beraberlik var.

Dunga'nın teknik adamlığı da ters geliyor Arjantin'e. 3 maça çıkmış Brezilya'nın başında. Arjantin'den gol yememiş takımı. 2008 yılında oynanan Dünya Kupası eleme maçı 0-0 bitmiş. Diğer iki maç Copa America 2007 finali ve bir de dostluk maçı. Brezilya iki maçı da 3-0 kazanmış. Maradona'nın teknik adam olarak Brezilya karşısındaki ilk maçı olacak bu. Siftahı iyi yapamazsa sadece koltuğu tehlikeye girmeyecek, Arjantin'in Güney Afrika rotasından çıkması da muhtemel. Maç da bu yüzden Rosario'nun Gigante de Arroyito stadında oynanacak. Normalde rengim sarı-yeşil ama Dünya Kupası Arjantin olmadan olmaz. Dunga'nın da kadro seçimlerinden ötürü okkalı bir tokat yemesi şart. Gollü ve gergin maç olsun. Arjantin kazansın. Akşam rekabetin genel tarihçesiyle devam ederiz.

Etiketler: ,

4 Eylül 2009 Cuma

Hanımın Çiftliği



Hanımın Çiftliği çocukken okuduğumuz Türk klasiklerinin başında gelir. Aslında bir üçlemenin ortasıdır. Hikayenin başı için 'vukuat var' ve sonu için de 'kaçak' isimli eserleri okumak lazım. Konu bu değil elbette. Konu bugün Kanal D'de başlayacak olan dizi. Türkiye'de klasikleri diziye adapte etmek yeni trend, üstelik zamanında TRT bu işi ticari kaygıları bir kenara bırakarak yapmış olmasına rağmen. Hanımın Çiftliği de 1990 yılında TRT sayesinde fikret Hakan, Bulut Aras, İlknur Bozkurt, Aydemir Akbaş, Erol Taş, Gülben Ergen gibi isimlerle dizi olarak evimize konuk olmuştu. Oyunculuk da yapım da kaliteydi. Modern versiyonunu da izlemeye başlayacağım. Zira hem Mehmet Aslantuğ ve Özgü Namal önderliğinde oluşturulan oyuncu ekibinin performansı, hem de Orhan Kemal'in siyaseti bolbol bulaştırdığı eserinin ne gözle senaryolaştırıldığı merakımı cezbediyor. Yine de 1. sezonun ötesini göreceğimi sanmıyorum. Çünkü bir süre sonra, hele de reytingler iyi seyrediyorsa bir sürü kepazelik olacağı kesin. Reşat Nuri Güntekin hala yazıyor, Orhan Kemal kaç sezon yazacak bakalım mezarından.

Edit: Kepazelik ilk bölümden başladı. Bir edebi eseri de katletmeden izleyiciye sunun.

Etiketler:

Transfer



Futbolun en karanlık işleyişlerinden biri transfer. Ne dolapların döndüğünü resmen bildiğimiz vaka az ama biraz okuyanlar ve hayalgücü olanlar tahmin edebilirler transferlerin perde arkalarını. FIFA denk getirip çakacaktı birine cezayı, Chelsea nasiplendi. Zaten Ashley Cole ve Mikel Obi transferlerinden mimlilerdi. Ancak daha geçtiğimiz yaz Real Madrid'i FIFA'ya şikayetle korkutan ve Ronaldo transferinde ayak çektiren Manchester United da Le Havre'dan yaptığı Paul Pogba transferinden ötürü benzer bir ceza yiyebilir. Uzun uzun yazmaya gerek yok, zira hikaye bizim Mehmet Topuz ile aşina olduğumuz sürecin aynısı. Tek farkı oyuncuların 18 yaşından küçük olması ve dolayısıyla yönetmelikteki açıktan ötürü kulüp iradelerinin daha düşük olması. Arşivde iki durum ile ilgili transfer yönetmelikleri ve hakkında detaylı yorumlar mevcut. Meraklıları bakabilirler.

Yerli Moggi Taklaya Geldi
Macheda'nın Getirdikleri

Etiketler:

Marco Verratti



İtalya Avrupa'nın en hakim iki sporu futbol ve basketbolda her zaman markadır, şu dönem ise büyük bir duraklamanın içindeler. Basketbolda Chiacig, Mordente, Soragna gibi oyuncular hala takımın önemli parçaları. Bargnani dışında önemli bir uluslararası star ve Vitali dışında alttan gelen doğru dürüst yetenek yok. Euroleague'de dökülüyorlar ve Eurobasket 2009'da da yoklar. Futbolda son dünya Şampiyonu takım Konfederasyon Kupası'nda karizmayı fena çizdirdi ve bir zamanların en gözde ligi Serie A da yavaş yavaş Bundesliga'ya geçilmek üzere. Marco Verratti gibi iki hareket yapan oyunculara artık Messi muamelesi yapılıyor İtalya'da. 1992 doğumlu, 1.65 boyunda ve Pescara'da oynuyor. Serie B'nin ilk haftasında maçın bitimine 11 dakika kala girip Rimini'ye karşı enfes bir gol atmış. Golü atmadan önce yatırdığı stoper Roberto Vitiello Serie A takımlarının istediği bir topçu. Sadece İtalyanlar değil Chelsea ve Barcelona da istiyor Marco Verratti'yi. Chelsea unutsun artık yasaktan sonra, ben olsam zaten Barcelona'ya giderim eğer gerçekten teklif varsa. Fizik de müsait.

Etiketler: ,

Essien Gol Attığında



Bir süredir gözünüze kestirdiğiniz bir kadın ya da erkekle çıktığınızı ve sizden hoşlandığına dair güçlü sinyaller aldığınızı farzedin. Bir adım ötesine geçelim. Gözleriniz kapalıyken size ilk öpücüğü veriyor. O an bütün vücudunuzu sıcak bir his kaplar, kalbiniz hızlanır ve boynunuzun arkasındaki saçlar bile dikilir.

2009 Şampiyonlar Ligi Yarı Finali'nde Barcelona'ya attığı golün nasıl hissettirdiğini tarif ederken.

Etiketler:

Futbol ve Sosyal Sorumluluk



Futbol kulüplerinin sosyal sorumluluk taşıyor hale gelmesi bu oyunun endüstrileşmesinin nadir olumlu etkilerinden. Barcelona'nın bir çok şubeyi idare edip, milyonlarca € gider yapıp, kupalar kazanmak zorundayken UNICEF'e para akıtması ve reklamını yapması güzel. Beşiktaş'ın formasında Türk Kızılay'ını hatırlatması güzel. Daha birçok örnek var. İşin ucundan tutan bir diğer kulüp de Tottenham oldu. 1997 yılında İsviçreli Christian Gross elinde metro kartıyla bireysel bir çaba içindeydi şimdi toplam bir katılım sözkonusu. İngilizlerin 2010 yılında karbon emisyonunu % 10 düşürmeye çalışan ve başta Guardian olmak üzere birçok iştiraki olan 10:10 projesine fiilen destek verecekler. Doğanın korunmasına yardımcı olacaklar. Nasıl yapılacağını merak edenler şuradan öğrenebilirler. İşin özünde her alanda tüketimi düşürmek ve bisiklet yahut toplu taşıma kullanmak var. Bireysel olarak da gayet uygulanabilir.

Etiketler:

Fluminense'yi Geri Verin



Fluminense sezon başında Thiago Neves, Fred gibi oyuncuların transferleri ve güçlü altyapısı ile şampiyonluktaki sürpriz adayımdı. Oysa şu an ligin dibindeler. Bir kulüpte olabilecek tüm rezillikleri yaşadılar neredeyse. Kulübün antrenman tesisleri Laranjeiras taraftarlarca basıldı, oyunculara sopa çekildi. Maracana'da başkan Horcades'e pankartlar açılıp istifaya çağırıldı. Futbolcular idmanda birbirine yumruk yumruğa kavgaya tutuştu. Ve kulüp tarihindeki bir ilk gerçek oldu. Sezon henüz yarılanmamasına rağmen 5. teknik adam ile çalışıyor kulüp. Taraftarın yüreğine inecek, seslerini duyurmak için şehirde 11 adet billboard kiralamışlar. "Fluminense'yi Geri Verin" diyorlar. Biraz zor görünüyor. Gremio, Corinthians, Vasco De Gama gibi küme düşüp akıllarını başlarına devşirmeleri ve gerçek bir silbaştan yapmaları ufukta görünen çözüm. Bu kaostan faydalanıp iki oyuncuyu kapatmak lazım. Mauricio ve daha önemlisi iyi işlendiği takdirde potansiyeliyle gerçek Ronaldo'nun sol ayaklısını andıran Maicon.

Etiketler: ,

3 Eylül 2009 Perşembe

Messi'nin Karnesi



Messi'nin kariyerindeki ilk kulübü Newells Old Boys. Oradan gelmişti Barcelona'ya. Brezilyalılar uyanık, unutmamışlar bu detayı ve hazır milli maç için Rosario'ya gitmişken Messi'nin okuma yazma öğrendiği Las Heras ilkokuluna uğramışlar. Karneyi de almışlar hemen okul idaresinden. Vasat öğrenciymiş Messi, notları 6-7 civarı ama sınıfta beden eğitimi 10 olan tek çocuk da o. Şimdiki durumuna dair küçük bir ipucu.

Etiketler:

Diego

Etiketler:

Serie A'nın En Zenginleri



La Gazzetta Dello Sport Serie A'nın hem mevkilerine göre en çok kazanan futbolcularını hem de oyuncularına en fazla maaş ödeyen kulüpleri listelemiş. Milan ilk 11'e 3 oyuncu birden sokmuş. Pirlo dışındakiler tamamen zarar. Inter'den sonra oyuncu maaşlarına en fazla para harcayan kulüpler aynı zamanda. Vefa diye diye ne hale geldiler. Inter'in Mourinho ve Mancini'ye ödediği maaş ise toplam 17,5 milyon €. Kalan 19 takımın teknik direktör maaşları toplamından 1,8 milyon € daha fazla.

Buffon (5.5m); Maicon (4.5m), Lucio (4.5m), Nesta (4m), Chivu (3.5m); Vieira (5.5m), Pirlo (5m), Sneijder (4m); Ronaldinho (7.5m), Eto'o (10.5m), Totti (5.46m).

Allenatore: Jose Mourinho ( 11m )

Inter: €150m
Milan: €125.5m
Juventus: €115m
Roma: €69.7m
Fiorentina: €40m
Genoa: €38m
Napoli: €37m
Lazio: €32.9m
Palermo: €30m
Parma: €26m
Sampdoria: €24m
Bari: €20m
Bologna: €20m
Cagliari: €19m
Udinese: €18m
Siena: €17.5m
Catania: €17.5m
Livorno: €14.3m
Chievo: €13m
Atalanta: €13m

Etiketler:

Barış Özbek



Barış Özbek Feldkamp'ın görev yaptığı 2007-08 sezonunda Serkan Çalık ile birlikte gelmişti Galatasaray'a. İlk sezonda alınan şampiyonlukta Servet ile birlikte büyük de katkısı vardı. İsmi Türkiye ile geçiyordu ama Almanya için 21 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası elemelerinde oynuyordu. İlk tercihi de orasıydı ama finallere götürülmedi. Kim olsa içerler bu duruma. Feldkamp onu kastederek "Galatasaray'da ve dolayısıyla Avrupa'da oynayan her oyuncu Almanya Milli Takımı için düşünülmeli. Kibirli olmamalıyız, çünkü o kadar iyi değiliz." dese de Özbek'in Löw'ün kadrosunda rekabet edeceği oyuncular Khedira, Rolfes, Hitzlsperger, Weis, Gentner ve hatta Torsten Frings. Spox'un yalancısıyım; Essen döneminde otobüsten antrenman kesmedi diye inip kalan 20 kilometreyi de koşacak azme sahip bir futbolcu Barış; ama bu rotasyonu zor deler. Edwin Boekamp'ı dinleyip Almanya'ya dönerse belki ama bundan sonra milli takım için tek şansı Fatih Terim'dir bana göre. Belçika gibi daha düşük kalibredeki bir takımda oynayamayan Önder Turacı'yı düşünmesi de kararını çabuklaştırır.

Etiketler: ,

Elano vs. Ramires



2010 Güney Afrika yolunda, Güney Amerika elemelerinde haftasonu büyük şölen var. Arjantin ve Brezilya oynayacak. Maç öncesi genel bir tarihçe yazacağım, ama önce şimdiye bakmak lazım. Arjantin sıkıntılı. Maradona biraz Denizli taktiği yapıp maçı Rosario Central'ın stadına aldırdı. Rakibine tam bir deplasman havası hissettirmek için. Brezilya ise rahat. Dunga aday kadrosunda sakatlanan Josue yerine Tottenham'ın listesine giren Sandro seçimini yaptı. Maç kadrosunda ise 10 bankosu var. 11. oyuncu ya Elano ya da Ramires olacak. Elano transferini yazarken de değinmiştim, Konfederasyon Kupası'nda Ramires kesik atmıştı Elano'ya. O günden bu yana 4-2-2-2 dizilişinde kaleye en yakın 4 oyuncu başlıktaki fotoğraftan ibarettir. Elano'nun son Ankaraspor maçındaki görüntüsüyle, geçen hafta Benfica'ya 90. dakikada galibiyeti getiren Ramires'i kesmesi de zor gözüküyor. Velakin Dunga'nın kadrosunda Robinho (45), Gilberto Silva (41) ve Maicon (37) dan sonra 34 seçilmişlikle en tecrübeli oyuncu Elano. Rakip Arjantin olunca özel bir tercihte bulunabilir. Bana kalsa o Robinho kifayetsizini keserdim ama bu postun konusu değil.

Etiketler: ,

2 Eylül 2009 Çarşamba

Tabata'nın Brezilya Kariyeri



Ayhan, Hasan Şaş, Bülent Akın, Baliç, Mehmet Topuz bu ülkede ederlerinin çok daha fazlasına transfer edilen oyunculardan birkaçı. Bu paraların ödenme sebebi sadece kaliteleri değil ellerindeki Türk pasaportları ve açacakları yabancı kontenjanları. Rodrigo Tabata'nın elinde Türk pasaportu da yok, kalitesi de Alaattin Metin'in Akşam gazetesinde verdiği maç ve gol rakamlarının bir hayli uzağında. 127 maçta 72 gol mevkisinde Alex'in dahi ulaşamadığı bir performanstır. Goias'ta 75 maçta 18 gol atarak Santos'a gelmiş ve 154 maçta 24 gol atarak Antep'in yolunu tutmuştur. Yazıldığı kadar popüler ve marka bir oyuncu da değildir. Santos kariyeri esnasında Luxemburgo ve Emerson Leao döneminde de fazla forma bulamamış, Cuca geldikten sonra düzenli oynamaya başlamıştı. Demem odur ki; Tabata tıpkı Bilica gibi kariyerinin zirvesine Türkiye'de ulaştı. Bir not da bonservisi için düşelim. Santos Tabata'nın % 50'lik kısmı için Goias'a zamanında 300,000 $ değil 2,5 milyon Brezilya reali yani yaklaşık 1 milyon € ödemişti. Dolayısıyla ben Tabata'nın Antep'e 800,000 $ gibi bir rakama da mal olduğuna inanmıyorum. Alaatin Metin'in haberindeki tek doğru 8 milyon €'nun yarısının Santos'a gideceği. İlgililere duyurulur.

Etiketler: ,

Üç Eski Betisli



Real Betis ilginç kulüp. Zamanında Denilson'u transfer rekoru kırarak almışlardı Sao Paulo'dan. 1 sene sonra küme düştüler. Denilson'u Flamengo'ya kiraladılar, La Liga'ya dönünce geri çağırdılar. 2002 Dünya Kupası'na kadar da fena değildi ama sonrasında diz sakatlıklarının da etkisiyle dikiş tutturamadı Denilson. Real Betis servet harcadığı oyuncusunu sözleşmesinin bitimine 4 sene kala Bordeaux'ya satttı. Fransızlara ne kadar sattıklarını açıklamadılar ama zarar ettikleri aşikar. Denilson'un Betis sonraki kariyerinde Arabistan, ABD, Brezilya 3. ligi, Vietnam ve Kıbrıs Rum Kesimi yazıyor. Denilson'dan sonra Betis'in ses getiren sonraki iki Brezilyalı forveti Ricardo Oliveira ve Rafael Sobis. R.Oliveira'yı iki kez aldılar. Harcanan para toplam 13 milyon €. Sobis'e de 9 milyon € ödenmişti. Yapılan sözleşme de 8 senelikti. PAto ile birlikte döktürüyordu Internacional'de. Betis yine küme düştü ve iki oyuncu yine diz sakatlıkları geçirdiler. Sobis'in de Oliveira'nın da şimdiki durağı Arabistan. Sonraki istikametleri neresi olur bilinmez ama Betis'in şansı bu sefer yaver gitti. Al Jazira kulübünden 24 milyon € kazandılar. Al Jazira'nın kulüp tarihinde transfere harcadığı paradan daha fazla.

Etiketler:

Roma ve Claudio Ranieri



Futbolda yeteneği orantısında ulaşması gereken kariyere ulaşamayan sürüyle futbolcu ve teknik adam var. Kimi yeteneksizlerin de bokunda boncuk olsa gerek, çalışmadıkları kalburüstü kulüp kalmıyor. Claudio Ranieri'nin özgeçmişinde yazan kulüplere başka bir zamanın insanı olsam inanmam. Napoli, Fiorentina, Valencia (2), Atletico Madrid, Chelsea, Parma ve Juventus. İlk Valencia dönemi, Fiorentina'yı Serie A'ya taşıması, Rui Costa gibi transferlerle kurduğu iyi kadro ve Parma'yı kümede tutması dışında bomboş bir özgeçmiş. 26 senelik kariyerinde neredeyse hep kalburüstü ve köklü kulüplerle çalışmasına rağmen kazanılmış sadece 4 kupa. Hiçbiri de şampiyonluk değil. Roma'nın da böyle bir amacı yok, olmayacak bu burç batağında bir süre. Bir tek bu bakış açısıyla onaylanır Ranieri tercihi.

Etiketler:

Fringe



Konu büyük bütçe gerektiren efekt bombalarıysa Amerikalılar hala 1 numaralar ama sinema ise eski yaratıcılıklarından ve kalitelerinden uzaklar. Avrupa ve Latin Amerika çoğu türde daha öndeler. Asya sinemasının da bildiğim ve izlediğim kült örnekleri var ama hakim olduğum söylenemez. Oysa Coupling'i ayırırsak aynı Amerikalılar dizi konusunda rakipsizler. Öykü, kurgu, oyunculuk, aklınıza ne gelirse. Kısa, çarpıcı ve izlenebilir anlatmak kolay değil elbette. Fringe gibi fantastik bir yapımlar için ise imkansıza yakın. 2-3 gündür başındayım, blogdaki post sıklığının azalmasının sebebi Fringe. Dizinin ilk birkaç bölümüne tahammül edip bırakmadığınız takdirde, gözlerinizdeki kırmızılığı saymazsanız, zihninizde güzel bir tat kalacak. Sezon finaliyle de Nirvana'ya varacaksınız. Dizinin unsurları izlerken size başka dizilerden bolca çağrışım yaptırıyor. Burası House, orası Lost, şurası X-Files, berisi Smallville, gerisi Friends, ötesi Monk dedirtiyor. Kimileri bu yüzden diziye çakma damgası vurabilir. Umursamayın. Hayatta saf ve güzeli aynı anda bulmak zor. Bir şekilde bileşmesi ya da işlenmesi gerekiyor. Ama onu yapmak daha da zor. Bir kere malzemeniz kaliteli olacak, ikincisi ölçüsünü iyi ayarlayacaksınız. İyi bir bloody mary için sadece Smirnoff ve Worcestershire sos yetmez. Aranılan lezzet için tuzunun, biberinin, limon suyunun uyumunu da yakalamak lazım. Fringe şimdilik renkli karakterleri ve öyküsüyle optimum uyumu tutturmuş gibi. Cliffhanger dozu da gayet başarılı. Lost gibi delirtmiyor insanı. Dizinin yapımcılarından Jeff Pinkner der ki; "Kahramanlarımız 1. sezonda sorunla tanıştılar, 2. sezonda başa çıkmayı öğrenecekler". 2. sezon 17 Eylül'de başlıyor. Beklemek zor, diziyi hafta hafta takip etmek daha da zor. MFÖ mecburen diyordu bir zamanlar...

Etiketler:

1 Eylül 2009 Salı

Materazzi ve Medya



RAI Due kanalında yayınlanan ve çok izlenen bir polisiye tv dizisi L’Ispettore Coliandro. Son bölümünde dizinin karakterlerinden biri fantazi futbol oyunuyla ilgili "Materazzi yine atıldı ve ben kaybettim" deyince yaş tahtaya bastılar. Zidane hadisesinden ötürü İngilizlerin meşhur tabloidleri Daily Star ve The Sun'a dava açan Materazzi, şimdi kendi memleketlilerine hakaret davası açıyor. Bölümü izleyen seyirci başına dizinin yapımcılarından 1 € istiyor. Yapımcı Marco Manetti de Inter taraftarı çıktı üstelik. Her bölümde böyle göndermeler yapıyoruz demiş. Öğrenmesi lazım; medya Matrix'i sevse de, o henüz gelişme kaydedebilmiş değil ve futboluyla ilgili espri de kaldıramıyor demek ki...

Etiketler:

Antonio Cabrini ve Sonrası



Futbolda şablon çıkarmak eskiden çok zor değildi. Forma numaraları sahada 1 - 11, kulübede 12 - 18 arasıydı. Her numaranın bir mevkide karşılığı vardı. Şimdi üç kişi kaldılar. 1, 9 ve 10. Brezilya birkaç istisna hariç hala sadık o numaralara, sevmemin bir nedeni de odur. 3 numaranın karşılığı ise solbekti eskiden ve Maldini yoktu bir zamanlar. Bize Antonio Cabrini'yi anlattılar. Yeri geldiğinde Zoff, Gentile, Scirea, Tardelli, Rossi ve Enzo Bearzot'u da kulağımıza çalarlardı. 3 numara, sol bek ve Cabrini Juventus'ta bir gelenek oldu. 91'de futbolu 89'da da Juventus'u bıraktı Cabrini. 13 senede 6 şampiyonluk, 2 İtalya Kupası, 4 de Avrupa Kupası olmak üzere toplam 12 kupası var.



Juventus'a Cabrini'yi yedeklemek için 1987 yılında transfer edilen Luigi De Agostini devraldı sol beki. 89 - 92 arası Marco De Marchi ile birlikte idare ettiler. Forma gerçek sahibini 1993 yılında buldu. Andrea Fortunato'yu kaç kişi hatırlıyor bilmiyorum ama İtalya futbolunda bir devrim yapıyordu bu genç adam. Pırıl pırıldı, rüzgar gibiydi sol bekte. Sacchi de çok tutuyordu. Maldini'yi de milli takımda kesmiş ve stopere sürüklemişti. ABD 94'de Fortunato - Baresi - Maldini/Costacurta - Tassotti bekliyorduk. İsmi şanslı, kısmetli anlamına gelen Fortunato lösemi illetine yakalandı 1994 yılının Mayıs ayında. Dünya Kupası'na gidemedi, 1995'te de ölüm haberi geldi. Juventus geçici olarak Robert Jarni'yi getirdi. 5 maçını zor hatırlarım.



95 -96 yılında da formayı ezeli rakip Torino'dan alınan, Milan altyapısından yetişme Gianluca Pessotto'ya verdiler. 90'larda sağlanan dominasyonun unutulmaz ve lider oyuncularından oldu Pessotto. 11 sene oynadı. Eskittiği oyuncular Juan Pablo Sorin, Dimas Teixeira ve Athirson. O kadar çok benimsedi ve sevdi ki Juventus'u, kulüp Calciopoli yüzünden alt lige düşürüldüğünde mahkeme salonunda fenalık geçirdi. Futbolu bıraktıktan sonra depresyona girdi. Tedavi gördü, Juventus menajerlik ile teselli etmeye çalıştı ama kesmedi. Avcunda katolik tespihiyle kendini 15 metreden, kulübün yönetim binasından aşağı bıraktı. Banko 11 oynadığı dönem 2001 - 02 sezonuna kadardır.



O sezon Pessotto'nun 3 ay süren sakatlığından sonra bir başka Gianluca'nun dönemi başladı sol bekte. Zambrotta'yı herkes biliyor. Nasıl bir topçu olduğunu uzun uzun yazmanın lüzumu yok, mevkisinde doğal çağrışım yapan oyunculardan biri. 1982 Dünya Kupası'na atfen yazının başında yer alan Juventus'un Zoff, Gentile, Scirea, Tardelli, Rossi beşlisinin yerini 2006 Almanya'da Buffon, Cannavaro, Camoranesi, Del Piero ve Zambrotta almıştı. Zambrotta skandal sonrası Barcelona'ya attı kendini.



Zaten rotasyondaydı ve Zambrotta sağ bekte değerlendirildiğinde bolca da forma buluyordu; ama o gittikten sonra piyango Giorgio Chiellini banko oldu. Takım Serie B'den, Serie A'ya çıkana kadar hep sol bekti. Çok büyük potansiyeli vardı ve 3 numara bugün hala Chiellini'nin sırtındadır ama Ranieri onu Serie A'ya çıktıktan stopere dönüştürdü. Hala İtalya'nın en iyisi. Chiellini'den boşalan sol bekte Cabrini geleneğini devam ettirecek topçu bulamadı Juventus. Molinaro vasat, De Ceglie benim çok beğendiğim bir oyuncu. Üstelik de altyapıdan ama açık gibi oynatılıyor. Ferrara'nın sıkıntılı mevkilerinden biriydi sol bek.



Transferin son gününde Lyon'dan 2 milyon € karşılığında Fabio Grosso ile anlaştılar. Cabrini geleneğini o devam ettirecek artık. En değerli oyuncu ödülünü Cannavaro aldı belki ama 2006 Dünya Kupası'nın spottaki adamıdır Fabio Grosso. Lippi'nin bekleriyle fark yaratan ve hücum oynayan takımında kupanın en kritik resimlerinde o vardı. Avustralya'yı elerlerken penaltıyı alan, Almanya'ya 119. dakikada golü atan, finalde de Fransa'ya son penaltıyı atıp kupayı kazandıran oyuncudur 3 numaralı formasıyla.

Etiketler:

30 Ağustos 2009 Pazar

Fenerbahçe 2 - 1 Manisaspor



Blog arşivinde "Gençler Hakem Olun" başlıklı bir yazı var. Neredeyse 1 sene önce yazılmış, ikincisini yazmanın zamanı gelmiştir bu maçtan sonra. Bu iş profesyonel bir meslek halini almadığı sürece böyle kötü icra edilmeye devam edecek. Maçın başında iki pozisyon var. Kazım kendi cezasahası içinde taban göstererek topu alıyor. Hakem Fenerbahçe lehine yanlış karar verip devam ettiriyor. Aynı hakem Alex'in nizami olmayan golünden önce aynı pozisyona Manisa aleyhine çift vuruş veriyor. Kendi kendini yalanlıyor. Ergin'in Emre'ye arkadan yaptığı hareket sarı kart. Doğru kararı verse Ergin atılacak, Tolga Özkalfa elini cebine atmıyor.Simpson'un Andre Santos'a yaptığı hareket Dünya üzerindeki herhangi bir sahada kırmızı karttır. Daha atlanan birçok da faul var. Türkiye'de hakemler oyuna bunları vermeyerek tempo kazandıracağını filan sandığından olsa gerek acayip ve anlamsız sert bir ligimiz oldu. Sonra kalite arıyoruz maçlarda. Bekir'in Ergin'e yaptığı hareket de penaltı. Yanında sarı da gerektirir. Bekir de atılacak yani oyundan; ama ne kart var ne de penaltı kararı. Bunlar benim kendi görgümce yorumu olmayan kararlar. Manisa'nın yan hakem tarafından kesilen ve devamında gol olan tartışmalı ofsayt kararına diyeceğim yok. Santimetreler konuşur, Şansal Büyüka piero yapsın ona.

Fenerbahçe son Sion maçıyla Emre'nin, bu maçla da Gökhan Gönül'ün oyuncu niteliği anlamında değerini anlamıştır artık. Bu iki yerli mücevher sadece mevkilerinde değil; Fenerbahçe'nin hem hücumunda, hem de takım savunmasında alternatifsizler. 4-2-3-1 dizilişinin işlemesi için Mehmet Topuz'u tercih ederdim ben Gökhan Gönül'ün yokluğunda. Daum ise Bekir İrtegün ile başladı. Bekir'in sağ bek gibi oynamak yerine stoperleri üçleyen karakteri sayesinde takımın simetrisi bozuldu. Önder'in süpürücü ve Lugano'nun sol, Bekir'in sağ stoper gibi oynadığı 3'lü bir savunma hattı oluştu.

Daum talimat vermiş sanırım; "geriden çıkarken beklerinize ya da önünüzdeki ortasahaya oynayın, ezbere ve havadan oynamayın" diye. Stoperlerin ayağı tuğla gibi, takımın boyu da kısa zaten. Bu açıdan talimat mantıklı
ama maç özelinde Alex'in tepesinde Yiğit vardı sürekli ve ortasahadan uzak oynadı hep. Andre Santos içeride kayboldu, Kazım arkasındaki Bekir'den destek göremeyince çizgiye inemedi. Manisaspor'un kompakt ve rakip yarı sahada pres yapan 4-1-4-1'i sayesinde Emre ve Cristian da yüzü dönük top alamadı. İlk 15 - 20 dakika hariç Fenerbahçe de doğal olarak topu ortasahada çokça kaptırdı ve oyunu bir türlü 1. bölgeye taşıyamadı. Yokları oynadı. İlk devrede Andre Santos'un sıfıra inip, ceza sahası içinden arka direğe çıkardığı top ve Kazım'ın sol çaprazdan yaptığı plase dışında pozisyon yok. Manisaspor'un ise Mehmet Nas'ın ortasında Simpson'ın uçarak vurduğu kafa ile yakaladığı ve 3'e 1 gelişen atakta Cristian'ın kestiği net bir pozisyonu var.

Kulübe geçen seneki gibi boş değil. Toplam değeri nereden baksan Türkiye şartlarında 20-25 milyon € olan Mehmet Topuz, Özer, Semih gibi oyuncular var.
Şu görüntüde bu oyuncular kullanılmayacaksa ne zaman kullanılacak ? Daum yine 70. dakikaya kadar bekledi. Değişikliklerin geciktiği her saniye Manisaspor'un etkiniği arttı. Nizamettin ve Güven, yavaş olan Bekir'in ve gidip de gelmeyen Roberto Carlos'un arkasına rahatça sarktılar. Becerikli olsalar Ergin kariyerinin en unutulmaz maçını oynardı. Cristian, belki de mecburen, geldiğinden bugüne en agresif oyununu sergiledi. Lig TV'nin teknolojisine güvenmiyorum, benim gözlemlediğim kadarıyla takımın en çok koşan oyuncularından biriydi. Yenilen gole kadar Volkan ile birlikte 'iyi oynadı' denilebilecek tek Fenerbahçe oyuncusuydu Cristian. Yenilen golde de kabahatin büyüğü Lugano'nun. O şiddetteki bir pas iki kişi tarafından kontrol edilen oyuncuya atılmaz. Atarsan bu kaçınılmaz sondur. Iniesta bile zor döner o topu alıp. Emre'nin de oyundan atılmasıyla Cristian'ın son 15 dakika paspas olması kaçınılmazdı.

Manisa'nın bu süreçte galibiyeti getirecek pozisyonları var ve ikinci golü bulmaları işten bile değildi. En azından bir puanı haketmişlerdi ama son dakikada Fenerbahçe'ye büyük ikramiye vurdu. Alex büyük topçu. 4 maçta 4 galibiyetli bir sezon başlangıcını da epeydir hatırlamıyorum.

Bu kötü maçtan Fenerbahçe adına umutlanacak tek icraat var. Geç bile yapmış olsa Daum'un Mehmet Topuz ve Semih değişiklikleriyle Fenerbahçe'yi 4-1-2-1-2 dizilişine kaydırması. akabinde Emre'nin kırmızı kartına rağmen hemen de üstünlük sağlandı ve Guiza'nın golü geldi ( gözlerim yaşardı maçı % 100 gol pozisyonu/gol oranıyla bitirmesi ). Aragones olsaydı muhtemelen Crsitian yerine Josico girerdi ve maç kaybedilirdi. Daum'un farkı bu riski göze alabiliyor olmasıdır.

Roberto Carlos'un şu hali tam bir kara delik. İtibarı yüksek, sorumsuzca çıkıyor. Çıkabilmesi için Andre Santos'un içeri katetmesi lazım. RC o kadar çok çıkıyor ve geri dönmüyor ki, Andre Santos ortasahadaki kalabalıkta kayboluyor ve anlık parlamalar dışında oyundan düşüyor. Mehmet Topuz ve Semih sağlıklılarsa yedek kalacak oyuncular değiller. Guiza oynuyorsa, onun aklı olan Alex'e mecbursun. Önder'i yazmaktan bıktım, eldeki kadroda Bilica olmalı Lugano'nun partneri ama yabancı sınırına takılıyorsun. Bu çok bilinmeyenli denklemi çözecek iksir 4-1-2-1-2. Daum ilk döneminde denemişti ama ya kanat beki ya da ideal iç oyuncularını bulamamıştı. Üstelik çok fazla forvet ve açık oyuncusu vardı takımda. Bu diziliş bir çok atıl oyuncu yaratıyordu. 4-2-3-1 daha uygundu. Bu kez öyle değil. Elinde hem daha dengeli ve alternatifli bir kadro, hem de bu dizilişi oynayacak kanat bekleri ve iç oyuncuları var Daum'un.

Volkan

Gökhan Gönül - Lugano - Bilica - Andre Santos

Cristian

Mehmet Topuz - Emre Belözoğlu

Alex

Semih - Güiza

Ukalalık gibi olmasın fakat teoride hem daha hücumcu, hem de savunmada zorluk çıkarmayacak bir düzen bu. Andre Santos ve Gökhan Gönül için daha ideal bir hücum ve savunma yapısı sağlıyor. Emre ve Mehmet Topuz yardımı var zira. Mevcut ortasahadan daha yaratıcı ve dinamikler üstelik. En azından kolay gözüken maçlarda ilk plan olabilir. Sadece Kazım'ı feda etmek zorundasın. Yine de maçına ya da oyunun gidişata göre forvette ya da skoru aldıktan sonra 4-2-3-1'e dönüp sağ açıkta kullanılabilir.

Emre'yi çok iyi oyuncu olmasına rağmen benim gibilerin neden sevmediğinin, benimsemediğinin cevabını Diyarbakır ve Manisaspor maçlarını izleyenler bulabilirler. Fenerbahçe forması bu kabadayılığın kostümü değil, olmamalı. Oysa meşrebi geniş bazı yöneticiler kendisine kaptanlığı layık görebiliyorlar. Yazık...

Gökhan Gönül'den sonra Fenerbahçe forması giyecek sağ beklere de Allah sabır versin. Kaç oyuncu yuhalanır Saraçoğlu'nda ?

Etiketler: ,

Donbass Arena





Shakhtar Donetsk'in yaklaşık 400 milyon $ maliyetle inşa ettiği Donbass Arena'nın son hali budur. UEFA'nın 5 yıldızlı elit stadları arasına giren bir stad bu. Euro 2012'ye de ev sahipliği yapacak. Açılış 50.000 taraftarın önünde, Beyonce konseriyle yapıldı. Bir stadın yapılış sürecine tanık olmak müthiş bir duygu. Ukrayna'da değiliz ama stadı yapan firma ENKA ve projede de Barış olunca sıkıntı çekmedik. Çok güzel iş çıkarmışlar...

Etiketler:

Bayern'in Yaratıcı Yönetmenleri



Dışarıdan güzel gözüken mesleklerin etraflıca bir sıralamasını yapmak lazım aslında. Benim gibi bilişim sektöründen bıkmış adamlara hiç değilse nefes aldırır. Acun Ilıcalı ya da Vedat Milor gibi olmak ulaşılmaz hedefler. Herhangi birşeyin eleştirmenliği de bu ülkede ayaklar altında. Reklamcılık diyordum, geçen hafta Varol Döken geldi Ankara'ya. Birkaç iş tecrübesi anlattı, anında tornistan. Çıkardığım sonuç yaratıcı olmak yetmiyor, yaranabilmek de lazım. Arjen Robben yaratıcılığın hat safhasında bir hücumcu. Bunu durarak da yapmıyor, izmarit balığı gibi topçu. Madrid'de kimseye yaranamadı. Bayern Münih kulübü Ribery'yi rahatlatacak ikinci bir yaratıcı oyuncu arıyordu. Robben'e 24 milyonluk € tutan bir Münih bileti aldılar. Şimdilik değmişe benziyor. Allianz Arena'da ayağının tozuyla çıktığı ilk maçta şovunu yaptı. Armin Veh kifayetsizi sayesinde sezonun hayalkırıklığı olması muhtemel Wolfsburg karşısında 54 dakikada 2 gol attı. Sayesinde Ribery en sevdiği mevki olan sol kanada geçti. Maç esnasında sürekli de yer değiştirdiler. Mario Gomez daha fazla boş alan buldu. 3-0 aldılar maçı. Van Gaal artık krizden kurtulmuşa benziyor. 2 gün içinde Rafinha'nın işini bitirmeleri de çok büyük olasılık. Felix Magath sağ bekinin ayrılmak istediğini, Rummenigge de Rafinha ile ilgilendiklerini Kicker'e doğruladılar. Juventus'un parası yok zaten. Böylece Lahm sola geçer, Rafinha sağ beke. Önlerinde Ribery ve Robben. İleride Gomez ve Olic. Bundesliga'yı yamultmaya yeter bu 6 oyuncu. Olan Hamit'e oluyor tabi. Aziz Yıldırım olsam açardım tekrar o kapıyı.

Etiketler: