Futbolda sadece hücum eden takımlardan zevk alan, oyunun hücum tarafına kafa yoran ve buna dair güzellemeler yapan bir izleyici değilim. Savunma da en az hücum kadar bu oyunun bir parçası. Savunma yapan bir takım taraftarını coşturmaz belki; ama oyunundaki zeka pırıltıları, taktik disiplin ve deha pekala hayranlık uyandırabilir. 2008 - 09 Şampiyonlar Ligi'nde Nou Camp'ta savunma yapan Chelsea böyle bir takımdı mesela. Hiddink 60 yaşından sonra teknik adamlığına böylece katma değer sağlayabildi. Saygınlığını bir üst seviyeye taşıdı. Euro 2004'ü kazanan Yunanistan ve Otto Rehagel için de benzer bir durum var. Nou Camp'ta Barcelona mı yoksa Chelsea rolü mü üstleneceğiniz biraz hedefinizle, biraz kapasitenizle, çokça da rakibinizle alakalı.
Türkiye'de üç kutuplu bir lig var. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş dışında şampiyonluğu hedef koyan ve bu doğrultuda kaynak yaratıp, takım kuran bir kulüp yok. Trabzon, Kayseri ve Bursa dışında son 3-4 sezonda istikrarlı olarak ilk 5'e oynayan takım da yok. Kalan tüm takımların önceliği küme düşmemek. Bu yüzden Türkiye'de izlediğimiz maçların oyun seyri tek yönlü. Bir taraf hücum ediyor, diğer taraf savunuyor. Daha iyisi olsun, oyundaki iki tarafın da katılım gösterdiği bir futbol ortamı isterim. Yine de bu görüntüye itiraz etmiyorum. Ve kimseden de savunurken Hiddink ya da Rehagel kadar taktik yelpazesi geniş teknik adamlık beklemiyorum. Ama bu oyunun ruhunu bu kadar da kirletmemeliler.
Türkiye ligleri her geçen gün daha da anlamsızlaşan bir sertlikle çirkinleşmekten öteye gitmiyor. Türkiye'de futbol sertliğin en çok tolere edildiği İngiltere ve İtalya liglerinden dahi acımasız oynanıyor. Orada bile cezasız kalmayacak tekmeler, müdahaleler burada faule dahi layık görülmüyor. Görülmedikçe ortaya da sözde mücadelesi artan ama seyir kalitesi gitgide düşen bir lig çıkıyor. Bunda şu an tedavülden kalkan Maraton programının ve Erman Toroğlu'nun da ciddi payı var.
Erman Toroğlu dediğin adam "Ankaragücü'nde oynarken bizi vaktinde çok ezdiler, ben o yüzden hakem oldum" diye açık açık konuşan bir yorumcu. Futbolculuğunun da şimdiki baltalardan farkı yoktu. Tartışmalı pozisyonlarda da yıllardır 'penaltı gibi penaltı', 'futbol erkek oyunu', 'Avrupa'da bunlar devam hocam', 'ısıracaksın', 'koparacaksın' telkinleriyle oyunun sertleşmesine yol yapıyor ve Anadolu takımlarını kendince ezdirmemeye çalışıyordu. Muradına erdi.
Hakemler artık düdüklerini kullanmaktan çok eliyle kalk işareti ve top hareketi yapıyorlar. Senede 2 transferden aşağı yapmayan ortasaha ve stoper kazmaları ısırıyorlar, koparıyorlar. Ziya Doğan ve benzerleri gibi basiretsiz, at hırsızı kılıklı bir futbol oynatan teknik adamlara da bugün köşe yazılarında taktik methiyeler düzülüyor. Diyarbakırspor'un topu kırmak, rakibe tekme atmak dışında hangi ilkelerle savunma yaptığını ve Ziya Doğan'ın taktik dehasının ne olduğunu çok merak ediyorum. O taktik deha, olsa olsa 20 faul yapan bir takımın hocası olup da sahayı sadece 1 sarı kartla terkedebilmenin dehasıdır. Bu tablo, hakemlerin sarı kart gerekçesi olarak "3 kere faul yaptın"ı sunduğu bir ligde oluşması da ayrıca acayiptir.
Fenerbahçeli olduğum için Fenerbahçe'den girdim ama aynı sonuçlara bir Galatasaray ya da Beşiktaş maçı özelinde de ulaşabilirsiniz. Mesele kulüp meselesi değil, mesele ligin karakterinin ite kaka değiştirilmesidir. Rakamlarla bitirelim.
Son 3 sezonda lig şampiyonlarının puan ortalaması 73,3. Önceki 3 sezonun ortalaması 79,66.
Son 3 sezonda lig şampiyonlarının sezonluk gol ortalaması 63. Önceki 3 sezonun ortalaması 80,3.
Son 3 sezonda ligde maç başına gol ortalaması 2,51. Önceki 3 sezonun ortalaması 2,90. Toplama vurulduğunda sezonda 120 gol daha az izliyoruz demek bu.
Önceki 3 sezona göre son 3 sezonda futbola daha fazla para harcanmışken, ülkeye daha fazla uluslararası saygınlığa sahip oyuncu geldiği bir gerçekken ve şu tablo da ortadayken; kim ligde rekabetin veya futbol kalitesinin arttığını veya takımlarımızın daha iyi savunma yaptığını söyleyebilir ?
Sivasspor dışında ne üretti bu düzen ?
Bu düzenin öncüleri olan tarz sahibi hakemlerden hiçbiri de Avrupa'da yoklar. Olan da düdüğünü ağzından düşürmeyen Cüneyt Çakır.
Marka değerciler ???
Etiketler: Futbol, Türkiye