7 Şubat 2009 Cumartesi
Sevilla vs. Real Betis
Derbi tarihi blog arşivinde mevcut. Pizjuan'da bu akşam kıyamet kopacak. Betis orada 12 senedir kazanamıyor, son kazandığında Seville teknik direktörü Jimenez sahadaydı. Yine kazanamazlarsa küme düşme korkusu hatsafhaya ulaşacak. Kazandıkları zaman ise sadece sıralamada yükselmeyecekler belki de tüm sezonu affettirecekler. Taraftar bunu anlatabilmek için belki de, hafta boyunca antrenman tesislerine kamp kurdu. Yetmedi, bir de Biris Norte'nin maç organizasyonlarını yaptıkları depoyu bastılar. Birkaç kişiyi hastanelik ettiler. Sevilla ise rahat, çok daha iyi takım olduklarını biliyorlar. Marca'ya göre muhtemel kadrolar;
Etiketler: Futbol
Rus Beckham
Arshavin ara transferin en popüler oyuncusu olmakla kalmayacak gibi, her geçen gün yeni birşeyleri çıkıyor hakkında. Mesela dikiş kursu için yazıldığı bir akademide3 moda tasarım okumuş Arshavin. Hızını alamayıp spor giyim üretim süreçleri üzerine yazdığı tezle de diplomasını almış. Bir futbolcu neden dikiş kursuna yazılır sorusuna mantıklı bir cevap veremiyordum ama Arshavin açıklık getirmiş. Sınıftaki 20 hatun arasında tek erkek olabilmek içinmiş bütün bu şaklabanlık. Beckham'dan sonra sağlam bir popüler kültür simgesi daha kazandı İngilizler. Şarkıcılığı da var üstelik.
Etiketler: Futbol
Wise'ın Kellesine Ödül
Souness'tan bu yana sürekli teknik adam değiştiriyor Newcastle United. 2006 - 2007 sezonundan bu yana göreve gelen teknik adam sayısı 4. Koltuğun son sahibi de Joe Kinnear. Karnesi ise felaket. 20 maçta 4 galibiyetlik bir serisi var. Son 8 maçta ise 0 galibiyet alabilmiş takımı. Küme düşecekler bu gidişle. Mike Ashley de ilallah demiş kulübü satacak, müşteri arıyor. Taraftarın gündemi ise Dennis Wise. Newcastle United kulübünde futboldan sorumlu yönetici. Chelsea - Galatasaray maçındaki meşhur ülkücü Wise işte... Xisco gibi bir oyuncuya 7 milyon sterlin ödemesi, James Milner gibi bir kanat oyuncusunu Aston Villa'ya satması bir yana Kevin Keegan'ın başını yiyen adam olmuştu. Bütün bunları yapan adam üstüne maça gitmek yerine ailesiyle Londra'ya tiyatro izlemeye gidiyordu. Aylardır da kulübe uğramadığı söyleniyor, belki de unutturmaya çalışıyor kendisini ama Newcastle taraftarı hesabı sormaya and içmiş. Ödül bile vaadediyorlar.
Etiketler: Futbol
6 Şubat 2009 Cuma
Reklam Yıldızı Torres
Torres gibi süperstarların reklamlarda oynamasından daha doğal birşey yok. Garip olan şey bu tür sıradan kuruluşların kötü yazılmış reklamlarda oynaması. Yalnız rakette çok başarılı, erken başlasaymış Nadal ile kapışabilirlermiş...
Etiketler: Futbol
5 Şubat 2009 Perşembe
Sevilla - Real Betis
Bu berbat sezonda övünülecek bir anı olabilir Real Betis için. Taraftarla aralarını düzeltmeleri için de son şans. Aurelio gerçek Betisli olur mu sorusunun cevabını da haftasonu göreceğiz...
Etiketler: Futbol
Santradan Gol
A2 Paulista Şampiyonası maçı. San Jose ve St. Denedict oynuyorlar. Benedict maçı 3-2 yapıyor. Santrasında ise bu gol oluyor. Futbol tarihinde kaç tane böyle gol vardır bakmak lazım ama bir gariplik var golde. Globo gol nizami demiş ama 7 numara rakip sahada değil mi, ben mi yanlış görüyorum ? Bir de o nasıl kalecidir, o mesafeden Metin Şentürk ters köşeye yatmaz yahu...
Yürü Be Kezman
Tomas'ı Fenerbahçe'den etmişti bu forma hadeisesi, Fransızlar daha hoşgörülüler.Sadece ceza verdiler. Hikaye ise klasik. Kezman mis gibi bir topu ezer, gol pozisyonunu harcar. Taraftar dayanamayıp yuhalar. Çocuğun içinde zaten fırtınalar kopuyor. Manisa'dan beri "yardım" diye bağırıyor ama nafile. O golü atsaydı maç 1-1 olacaktı ve PSG Kupa'da yoluna devam ediyor olacaktı belkide. Unutmadan bir de anektod. Kezman eski Başkan Villeneuve'nin PSG'ye hediyesidir. Le Guen yalvarmıştı Briand diye, Villeneuve ise Kezman'ı almıştı. Yeni başkan Bazin neler yapacak bakalım. Bir Hollanda kulübü bulursa alacak öpsün başına koysun...
Etiketler: Futbol
Bir Maç Ne Kadar Eder ?
İngiltere Premier Ligi'nde A Sınıf, mesela Manchester United - Liverpool, bir maçı tribünde izlemenin bedeli ne kadardır ? Birkaç yüz pound işinizi fazlasıyla görür tahminen. Üstüne yemeğinizi, en kötü Roy Keane'in karidesli sandviçini de tadarsınız. Peki aynı maçı televizyonda yayınlamanın bedeli ne kadar olabilir ? 1 milyon ? 2 milyon ? 3 milyon ? Açıkçası daha fazlası. Sky Televizyonu 2010 - 2013 yılları arasında yayınlayacağı 279 lig EPL maçı için tam 1,3 milyar pound ödeyecek. Maç başına 4,5 milyon poundun bile üzerine tekabül ediyor. EPL bu yüzden EPL. Oynanan top tarz olarak beni açmıyor ayrı mesele ama tribün yazımıyla mod£rn futbolun vitrini oldukları bir gerçek...
Etiketler: Futbol
4 Şubat 2009 Çarşamba
Demode Doktor
Bu sene moda kulüp doktorları. Neredeyse teknik direktörler, futbolcular kadar konuşulur oldular. Ve doğrusu futbol zorlaştıkça işleri en az teknik direktörlerinki kadar mühim. Sadece sakatlık anında ve sonrasındaki tedavide değil; antrenman, beslenme hatta uyku düzenine kadar sakatlığı tetikleyebilecek ya da iyileşmesinde etkili olabilecek unsurlardan da sorumlular. Juventus'ta işler bu anlamda pek iyi gitmiyor. İtalya'nın en çok sakat veren takımı durumundalar. Bir türlü üstesinden gelemediler. Oyuncular yaklaşık 20 yıldır Juventus'a kulüp doktorluğu yapan Ricardo Agricola'yı adres göstermişler yönetime. Hesabının kesilmesine ramak kaldığını yazmış La Stampa. Ranieri'yi de kendilerini de böyle kurtarırlar ancak. Agricola'nın doktorluğunu bilmem ama sabıkası kabarıktır. Sonradan aklandığı 90'lı yıllardaki doping skandalında şutlamaları lazımdı, şimdi değil...
Etiketler: Futbol
Ronopoly
Türkiye'de birçok ünlü futbolcunun futbolu bıraktıktan sonra ekonomik kriz içerisinde olduğunu çok kez okudum. Kazandıkları milyarlarca lirayı nasıl bu kadar kötü kullandıklarını, kumar meraklarını filan da anlayamadım. El oğlu bizimkiler gibi değil elbette, har vurup harmans savurmuyor. En azından bizimkiler kadar değil. Cristiano Ronaldo gayrımenkul canavarı mesela. Memleketi Madeira'dan - Portekiz'in turistik ve otonom bir adasıdır - 4 müstakil ev ve 8 milyon sterlin değerinde 1 otel almış. Rio Ferdinand da çocukluğumuzun vazgeçilmez oyunu olan Monopoly'den esinlenip Ronopoly lakabını takmış Portekizliye. Ben şahsen beğendim, cuk oturmuş. Ben Ronaldo'nun yerinde olsam riski azaltır, yumurtayı farklı sepetlere dağıtırdım. Evleri değişik memleketlerden alırdım. Züğürt çenesi işte...
Etiketler: Futbol
Hoarau Baba
Surface Football Fransa'nın yeni yayına başlayan futbol dergilerinden biri. Henüz hiç okumadım ama kapak beni benden aldı. Fotoğraf gurusu değilim ama çok başarılı iş çıkarmış, tabi derginin tasarımcısı da. Sadri Alışık'ın toprağı bol olsun, bir an için Hoarau'dan "oruspu sozuu zanım evlatlarum" lafını duyacakmışım gibi geldi. Anlıyoruz ki saha dışında da karizmaymış Hoarau. Tam İngiltere ligi topçusudur bana göre. Fuleli adımlar, sürat, güç ve dayanıklılık. Bitiricilik de fena değil. 28 maçta 13 gol atmış PSG ile. Kezman kaderine küssün. Bu arada Fransa'ya giden olursa dergiden rica ediyoruz.
Etiketler: Foto
2.Bundesliga Şampiyonluk Şildi
Öğrencilik yıllarımda takım sporu yaparken verilen kupalara az küfretmedim. Hiçbirşeye benzemeyen, kalitesiz tenekelerden farksızdı. Oysa hangi spor olursa olsun, coşkunun doruk noktasına ulaştığı andır kupanın yükselişi. Mutluluk tacıdır. Tüm heybetiyle kendini göstermelidir, tasarımları şık olmalıdır. 2. bundesliga şampiyonu için tasarlanan kupayı daha doğrusu şildi görünce, kupalar üzerine karalamak farz oldu. Başlamışken bu şiltten devam edelim.
2. Bundesliga şampiyonuna, tarihte ilk kez verilecek bu eser. Adolf Kunesch tarafından tasarlanmış. Biçim olarak Bundesliga şildiyle neredeyse aynı ama detaylarda farklar var. Biraz daha küçük ve hafif Bundesliga şildinden. Hafif olmasının sebebi saf gümüşten yapılmış olması. 8,5 kilo ağırlığında ve yarım metre çapında. 30 Bin € bedelle de sigortalanmış. 1981 - 1982 yılından itibaren tüm şampiyonların isimlerine yer verilmiş şildin üzerinde. Şildin göbeğinde 1,2 kilogramlık kuvarz taşı var. Bir elmas değil elbette ama gayet şık bir kristal. Aynı zamanda 7 köşeli bir yıldızın da merkezi oluyor bu taş. 7 köşeli yıldız ise şampiyonda olması gereken 7 özelliği simgeliyor. Tutku, takım ruhu, kazanma azmi, cesaret, dayanıklılık ile taktik ve teknik ustalık. Hangi takım bu özelliklere sahip, onu sezon sonunda göreceğiz...
Etiketler: Futbol
Miroslav Stevic
Şimdilerde taraftar ve basının önemli gündemlerinden biri Aragones'in Fenerbahçe'ye attığı Josico kazığı. Miroslav Stevic de 1860 Münih kariyerinde beraber çalıştığı Werner Lorant tarafından Fenerbahçe'ye atılmış bir kazıktı. Bir ara "transferi teknik direktörler mi yoksa yönetimler mi yapmalı ? "sorusunun cevabını aramak lazım burada. Stevic'e geri dönelim. 1860 Münih'e sportif direktör olmuş. Sezon başında o koltukta Stefan Reuter oturuyordu, hedef Bundesliga idi ama golcü Lauth dışında doğru dürüst bir hamle yapamadı Reuter. Takım şu an 22 puanla 2. Bundesliga'da 11. sırada. Transfer dönemi kapandığından Stevic'in eli kolu bağlı, seneye 1860 Münih'te neler yapacağını merakla bekliyorum. Zira nedense bu tür kazmalardan iyi yönetici oluyor...
Etiketler: Futbol
Jimmy Hartwig
Balili'nin Galatasaray tribünlerinin ırkçı tezahüratına maruz kalmasının ve haftasonu oynanan Bayern Münih - Hamburg maçının ardından aklıma düştü Willim "Jimmy" Hartwig. Hikayesini hatırlamak lazım. Soğuk savaş döneminde Batı Almanya'da forma giymeye başlamış, Hamburg'un efsane olduğu 80'li yıllarda Almanya'da siyah tenli futbolculara yönelik yapılan ırkçılıktan çok ciddi etkilenmiştir. Annesi bildiğimiz Alman, babası ise Afro Amerikan bir asker Hartwig'in. Offenbach'da başladığı futbol yaşamına, 1860 Münih ve ardından Hamburg ile devam eder. 6 senesini geçirdiği Hamburg kariyerinin zirve noktasıdır. Hrubesch ve Magath'ın sürüklediği ve Udo Lattek'in hocalığını yaptığı takımın önemli parçalarındandır. Dizinden sakatlanıp futbolu bırakana kadar şimdilerde çok popüler olan çift yönlü ortasaha oyuncusu denince verilebilecek süper bir örnektir. Kendi tabirine göreyse tüm zamanların en iyilerinden. Haksız da sayılmaz hani. Savunma görevlerini eksiksiz yerine getirirken 30 maçta 14 gol atabilecek kadar iyi bir oyuncudur. Bunda "kariyerimde çalıştığım en iyi teknik direktör" dediği Udo Lattek'in katkısı yadsınamaz elbette. Hem hayat hem de futbol anlamında ciddi formasyon almıştır Lattek'den. Muazzam oyununa rağmen Almanya forması giyemediği dönemlerde en büyük destekçisi olmuştur. Ondan aldığı cesaretle Derwall'i yerin dibine sokmuşluğu vardır.
Hadise şampiyon kapatılan 1981 - 82 sezonunun 29. haftasında oynanan Bayern Münih maçının ardından gerçekleşir. Hamburg 78000 kişinin izlediği maçta 2-1 geriden gelip Rummenigge, Breitner gibi yıldızlarla dolu olan takımı 4-3 yener. Hartwig maçta 1 gol atar ve Lattek'in tutmasını istediği Rummenigge'ye de adım attırmaz. Maçtan sonra, Almanya'da halen süren, "Aktuellen Sportstudio" programına davet edilir. Programın konuklarından biri de Derwall'dir. Hartwig'in canına tak etmiştir. Derwall'i programda kendisini milli takıma almadığı için eleştirir. Derwall Hartwig'i beğendiğini, ama sabırlı olması gerektiğini zira elinde o bölgede çok sayıda oyuncu olduğunu söyler. Hartwig'den tarihe geçecek bir kontra gelir. "Maalesef benim bir kardeşim ve sarı saçlarım yok" der. Sarı saçlar lafının gittiği yer açık, kardeşle kastettiği ise o dönem Stuttgart'ta oynayan ve çok popüler olan Förster kardeşlerdir. Derwall'in Euro 80 ve 1982 Dünya Kupası'nda tercihleri bu iki kardeştir. Hartwig bu yüzden sadece 2 kez Almanya Milli Takımı formasını giyebilmiştir.
Ailesindeki huzursuzluklar, futbolculuğunda maruz kaldığı dışlanmışlık yüzünden uyuşturucuya vermiştir kendini. Hamburg'un gece hayatının döndüğü Reeperbahn'da sayısız kez sabahlamıştır. Bütün bunların birikimiyle midir bilinmez ama 3 kez kanserle mücadele etmek zorunda kalır. Eşinden boşanmasına rağmen üçünden de galip çıkar. Lance Armstrong, Tony Adams örneklerinin çok ötesinde bir adamdır aslında. 1-2 kuşak eski sporcu olması ve iletişimin şimdiki kadar güçlü olmamasından olabilir uluslararası düzeyde bu mücadelesi pek bilinmez. Ama Almanya'da kanser vakıflarının umut programlarında aranan adamdır. 1994 yılında hem özel hayatında hem de futbolculuğunda yaşadıklarını "Meine Kindheit, meine Karriere, meine Krankheit" yani "çocukluğum, kariyerim, hastalığım" ismiyle kitaplaştırır. Ancak hastalık yakasını bırakmaz Hartwig'in. Bu kez de beyninde tümör bulunur. Lakin onun da üstesinden gelir. 2008 yılında ise biyografisini "Eine Legende liegt auf der Couch" ismiyle tiyatroda bizzat kendisi oynar. Artık popüler kültür simgelerinden biridir Hartwig ( Hamburg yıllarında futbolcuların single çıkarma modasına uyup çıkardığı Mama Calypso albümünü saymıyorum ) Şimdilerde ise aktörlük ve tiyatro dışında zaman zaman futbol programlarında moderatörlük ve gazetelerde köşe yazarlığı da yapıyor.
3 Şubat 2009 Salı
Chelsea vs. Big 3
Fazla uzun değil daha Kasım 2008'de Scolari'nin ne kadar mutlu olduğunu yazmışız. Ligde liderdi takımı, önüne gelene - bilhassa deplasmanda - 3'ten aşağı atmıyorlardı. Şimdi ise Aralık ayından beri Premier League deplasmanı kazanamıyorlar. En son Bolton'u 2-0 yenmişlerdi. Dahada kötüsü şampiyonluktaki rakipleri Manchester United ve Liverpool'dan 5 gol yediler son 2 deplasmanda. Liverpool ve Arsenal'e evlerinde de kaybetmişlerdi. Bu takımlarla oluşturulan bir 4'lu lig oluşturulduğunda Manchester United'dan kendi evlerinde aldıkları 1 puan ile sonuncu oluyorlar ki Abramovich'in sinirlenmesi için gayet yeterli bir sebeptir. Oysa Scolari o koltuğa winner bir teknik adam olduğu için gelmişti ama Chelsea'de durum tersi. Juventus'a da elenirlerse Rijkaard ismini İngiliz basınında epey okuruz gibime geliyor.
Etiketler: Futbol
Türküler Öksüz Kaldı
Fenerbahçe'nin şampiyonluklardan da değerli bir hediyesiydi Gamze Tüfekçi Yazıcı'yı tanımak. Yeri geldi abla kardeş, yeri geldi ana oğul olduk. Çok şey öğrendim, çok şeyi paylaştık. Hayat bu kez ölüm acısını paylaşmayı uygun gördü bize. Annem artık melek oldu dedi Gamze Abla biraz önce. Türk Halk Müziği'nin efsane sanatçısı Neriman Altındağ Tüfekçi bugün cennete gitti. Türküler yetimdi, öksüz kaldı artık. Başımız sağolsun, Allah rahmet eylesin
Etiketler: Foto
Thomas Zdebel
Thomas Zdebel'in Gençlerbirliği'nde oynarken Pascal Nouma ile olan kavgası hala unutulmuş değil. O zamanlar bir ortasaha oyuncusunun hem fizik hem de form olarak zirve yaptığı 28-30 yaşlarındaydı. Ona rağmen Türkiye'de çok tutulan bir adam değildi. Çok ince işler yapacak tekniği yoktu. Zaman zaman çirkefliğe kaçan sert oyunu, enerjisi ve disiplini sayesinde Bochum - Gençler türündeki takımlara katkı yapabilecek oyuncuydu ama halefi Skoko'ya göre çok sönüktü misal. İlginçtir 35 yaşındayken Leverkusen'e transfer oldu Bochum'dan. Transfer fotoğrafta görüldüğü üzere Bochum taraftarının içine sinmiş değil. Eh kolay değil kaptan kaybetmek ama bu yaşta bir oyuncunun hem de Leverkusen gibi yaş ortalaması 23-24 olan bir takıma gitmesi üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Devre arasının benim için en ilginç transferidir. Zdebel karakter ve kariyer sahibi bir lider oyuncu olsa, bu genç takımın daha yukarıya çıkması için gereken etkiden ötürü anlam verebilirdim. Oysa Bundesliga'nın asansör takımlarından birinde standart bir defansif ortasaha Zdebel. Üstelik pozisyonun gerektirdiği güçten her dakika kaybetmekte. Tecrübe için getirdiler desek Schneider ve Friedrich var takımda kapı gibi. Çok iyi bildikleri Brezilya pazarından daha iyisini getirmek varken neden Zdebel bilen varsa beri gelsin ....
Etiketler: Futbol
2 Şubat 2009 Pazartesi
Tilki Döndü Dolaştı...
Kimbilir ne kadar pişmandır "Zenith beni satmak zorunda yoksa kağıt üstünde futbolcusu olurum" dediğine! Boyundan büyük laf etmeyeceksin derken büyüklerimiz boşuna dememiş, Arshavin de bu lafın doğruluğunu bizzat öğrenmiş oldu.
Edit : Haberi yazdığımıza pişman ettiler ! Şimdi de ajanslara Arshavin'in 15 milyon sterlinlik bir bedelle 2012 sonuna kadar 4 yıllık bir kontrata imza attığı haberi düştü. Ancak imza transfer süresi dolduktan sonra atıldı ve henüz Zenith tarafından ses seda yok. En iyisi sıcağı sıcağına yorum yapmaktansa bekleyerek transferin onaylanıp onaylanmayacağını görelim.
Etiketler: Daniel Alves, Futbol
Başa Bela Otobiyografi
Blogun arşivinde Türkiye'de iz bırakmış oyuncular otobiyografilerini yazmadıkları için epeyce iğnelenmiştir satır aralarında.En temel dayanaklarımdan biri de başta İngiltere olmak üzere aktif olarak top oynayan bazı oyuncuların dahi otobiyografi yazarken bizim emeklilerin bu işe girişmemiş olmasıydı. Emekliler konusunda fikrim değişmiş değil ama aktif olarak oynayanların otobiyografi yazması hakkında Ashley Cole'un dediklerini okuyunca işin başka yönünün de farkına vardım. Arsenal'den Chelsea'ye transferi çok konuşulmuştu solbekin. Chelsea, dönemin menajeri Mourinho ve menajerine yönetmeliklere aykırı transfer görüşmesi yapmalarından ötürü cezalar yağmış; hatta menajeri Bartnett'in lisansı 18 ay süreyle iptal edilmişti. Ashley Cole'un adı taraftar arasında Cashley Cole olmuş ve oyuncu da dayanamayıp 2006 yılında piyasaya sürdüğü My Defence adındaki otobiyografisinde Arsenal'e hatta takım arkadaşlarına da tembel diyerek önüne gelene giydirmişti. Şimdi bin pişman. Pişmanlığını “herşeyi 10 misli beter yaptı” sözüyle dile getiriyor ve basın/taraftar ile arası iyi olmayan futbolcuları bu işe hiç bulaşmaması gerektiği konusunda uyarıyor. Şimdi düşünüyorum... Mesela Tuncay, Aurelio, Emre, Okan, Tümer vs... gibi oyuncular otobiyografi yazıyor ve kulüplerinden ayrılışlarına da yer veriyorlar. Topa tutarlar, bir daha İstanbul'a zor ayak basarlar alimallah.
Etiketler: Futbol
1 Şubat 2009 Pazar
Aferin Çocuklar
Herşey hakkında söyleyecek bir çift kelamı olan Türk Milleti'nin bir ferdi olarak, bu maçtan sonra ilk defa bir tenis yazısı yazmaya yeltenmiştim. Maçı izlerken notlar almıştım, yazımı kurgulamıştım. Federer'e basit hatalarından ötürü giydirecek; kortta, maç öncesinde ve genelde var olan snob tavrından dolayı nanik yapacaktım. Nadal'ın fiziksel ve zihinsel gücüne olan hayranlığımı anlatacak, maçın Federer'e döndüğü anlarda gösterdiği direnç ve kararlılığı sanki kendim başarmış gibi övecektim. Federerci arkadaşlarımı makaraya alacaktım. Velakin Federer'in döktüğü o gözyaşları, sonrasında Nadal'ın gösterdiği teveccüh ve alçakgönüllülük berbat etti herşeyi. Kollektif olmayan bireysel bir oyunda, kazananların ve kaybedenlerin kendilerini bağladığı bir oyunda; böyle bir ana şahid olacağımı, Aykut Kocaman'ı hatırlayacağımı tahmin dahi edemezdim. Sadece büyük birer tenis oyuncusu değil, büyük de sportmenlersiniz diyerek bağlayalım postu...
Pazar Sabahı
En son askerdeyken erken kalkıp, kahvaltı yaptığımı hatırlıyorum bir Pazar sabahında. Nedense kalkmak gelmez içimden, hele de mevsim kış ise mümkün değil. İstanbulda iken en yakın sahile inip, küçük ve deniz kenarı bir yerde kahvaltı yapma içgüdüsüyle kalkardık; Ankara'da öyle bir keyif de yok. Nadal ve Federer uğruna hortladık sabah sabah. Üstüne de The Curious Case of Benjamin Button tavsiye edilir, zira 166 dakikayı başka bir gün ayırmak imkansızdır. Güne uyumlu şarkı için de Maroon 5 - Sunday Morning'den vazgeçmeyiniz. Velvet de candır ama bayacaktır. İyi Pazarlar...
Adriano Superbowl'da
Bu da yeni sevgilisi olsa gerek, var bunda bir iş...
Edit: La Gazzetta Dello Sport Adriano ve Reggie Bush benzerliğe dikkat çekmiş, ben de biraz oyun oynayalım istemiştim. Yorumlarda aşkın ve hologram uyandılar, son verdiler :)
Etiketler: Foto
Dansöz Dunga
Amauri'yi İtalya maçında Brezilya formasıyla oynatmak Dunga'ya göre doğru bir tercih değildi. Hafta başındaki bu fikrinden caydı Dunga. Luis Fabiano dizinden sakatlanınca Amauri'yi Brezilya Milli Takımı'na davet etti. Amauri'nin eşi Cynthia vasıtasıyla İtalyan pasaportu almasına ramak kalmışken Dunga'nın bu çağrıyı yapması İtalyanları üzdü tabi. En başta da İtalya Futbol Federasyonu Başkanı Giancarlo Abete ve teknik direktör Lippi'yi. Bir de annesi Janete Amauri var. Oğlunun İtalya için oynamasını istediğini , Brezilya'nın ona hiçbirşey vermediğini ve Luis Fabiano sakatlanmasa o formanın yüzünü asla göremeyeceğini söylüyor anne Amauri. Gün doğmadan neler doğar demişler. İtalyanların hala şansları var. Juventus'un, FIFA'nın milli takımlara oyuncu çağırmak için verdiği resmi süre dolduğu için, kanuni olarak oyuncusunu bu maça göndermeme hakkı var. Şahsen ben Amauri'yi kaybetmek uğruna bu riski alacaklarını sanmıyorum. İkinci şansları da Dunga'nın onu İtalya maçında oynatmaması. Onun da bu kadar salak olabileceğini sanmıyorum.İtalyanlar bürokrasilerine yansınlar.