11 Eylül 2010 Cumartesi

Yobo Öncesi ve Sonrası Fenerbahçe



Yobo'nun stoper nitelikleri aşağıdaki yazıdan az çok anlaşılmıştır ama yapacağı katkı hakkında öngörüde bulunabilmek için bunları Fenerbahçe'nin birikmiş sorunlarıyla ve mevcut yapısıyla eşleştirerek detaya inmekte fayda var.

Geçmişten Bugüne Fenerbahçe

Fenerbahçe gibi sürekli kazanma baskısı yaşayan ve kazanırken de kaliteli ve keyifli hücumun beklendiği hedef kulüpler için dominant bir oyun tarzı şart. Trend oyunda dominasyonun sağlanması için üç koşulun sağlanması gerekiyor. Topa hakim olmak, kaleyi kaleden uzakta savunarak oyunu olabildiğince dar alanda oynayabilmek ve hücum pres.

Fenerbahçe topa hakim olunan pas oyununun temelini Daum'un ilk döneminde atmış ve belirli oranda başarılı olmuştu. Topun kaptırıldığı zamanlarda rakip yarısahada Serhat, Tuncay ve devre arasında takıma katılan Nobre ile başlayan, Aurelio ve Serkan ile de ortasahadan desteklenen hücum pres sayesinde de takım tempo üretebiliyor ve kendisinden daha vasıfsız takımlar karşısında tartışılmaz bir hakimiyet kurabiliyordu. Appiah ve Anelka transferleriyle bu hakimiyet, Galatasaray ve Beşiktaş gibi ligin diğer hedef takımları karşısında da tartışılmaz bir boyuta ulaştı. Avrupa'da karşılaşılan daha nitelikli takımlar karşısında ise Servet - Luciano tandeminin yavaşlıkları hücumun ideal genişlikte oynanmasını engel oluyor ve Fenerbahçe özellikle deplasmanlarda pasifize olsa da; iç sahada bu ikilinin duran toplarda ürettikleri, Luciano'nun topla olan çıkışları ve Aurelio'nun efsaneleşen enerjik oyunu sayesinde Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nde o döneme kadar ki en yüksek puan toplamayı başarıyordu. Daum deplasmandaki Manchester United maçı hariç takımın bu yapısı üzerinde fazla deney yapmadı. United deplasmanında, Fatih Akyel'i hızından ötürü bekten merkeze kaydırıp savunmayı öne çıkararak, rakibini kendi yarı sahasına yaslamak gibi fazla cesur bir hayale daldı. Fatih Akyel'in stoper oyununu bilmemesi, teoride savunmayı güçlendirmek için geçilen ve sezon boyunca hiç denenmemiş 3'lü düzeni takımın oynayamamasının sonucu skorborda 6-2 olarak yansımıştı.

Zico'nun ilk senesi futbolun tekniğinden çok hocanın liderliği ve kulübün 100.yılından gelen mental güçle anlatılabilir. 2. yıl normalleşen kulüpte Semih'in merkez forvete geçişi ve Deivid'in sağ kenara yerleşmesiyle takımın pas kalitesi bir kademe daha gelişirken; 4-2-3-1'in forvetleri Deivid, Uğur, Alex ve Semih'in hücum pres yerine topun arkasına geçerek bekleyen tarzları, pres yükünu tamamen göbekteki Aurelio ve Deniz'e bindirdi. Takımın temposu bu yüzden düştü. Fakat öte yandan, Lugano ve Edu ikilisi ile savunma göbeğinin sınıf atlaması ve Edu'nun liderliğinde, takımın kaleden uzaklaşarak yaptığı savunmanın ideale yakın hücum genişliği sağlamasıyla, Fenerbahçe karşısında kim olursa olsun oyunu domine edebiliyordu. Rakiplerin oyun oynama isteğiyle verdiği boş alanlar da hücumun akmasına yardımcı oluyordu. Fenerbahçe bu nitelikleriyle Avrupa'da iyi hücum eden, fakat hücum pres zaafından ötürü kalesinde kontra goller görebilen zevkli bir takım oldu. Ligde ise hücum pres eksikliği, oyunu sürekli kendi sahasında kabul etmeye alışmış Anadolu takımları karşısında zaaf olmaktan çıkıyordu. Velakin rakiplerin boş alan bırakmaması ve hücum hattının yavaşlığı, takımın akıcılığı ve üretkenliğine ket vurarak, özellikle küçük maçlarda gol kısırlığı ve sürpriz puan kayıpları yaşatabiliyordu.

Aragones döneminde Deivid'in sakatlanması, Aurelio'nun ayrılıp yerinin doldurulamayışı ve Güiza/Semih tercihi önce takımın top hakimiyeti ve pas kalitesini düşürdü. Alex sırf bu yüzden ortasahaya yaklaştırıldı ama çözüm olmadı. Üstüne Edu'nun sakatlanmasıyla savunma kaleye yaklaştı ve hücum genişliği iyice arttı. Takımın hem fizikel kalitesinin hem de süratinin Josico, Maldonado ve Güiza ile sıfırın altına düşmesiyle kulüp son 5 sezondaki en kötü neticeleri elde etti.

II. Daum döneminde alınan Andre Santos ve Cristian takviyeleri ile Fenerbahçe yeniden topa hakim olmaya başladı. Edu'nun yerinin dolmayıp hantal ve dengesiz Bilica ile yola çıkılması hücum genişliği probleminin olduğu gibi kalmasına neden oldu. Lige 8'de 8 ile başlanmasına rağmen Fenerbahçe sahada yeterince dominant ve yetkin görünmüyordu. Andre Santos ve Cristian'ın düşen formları, Emre'nin sakatlık ve kartlarla süreksizleşen oyunuyla takım halinde uzun sürecek bir gerileme dönemine girildi. Bu süreçte Colin Kazım'ın disiplin sorunları sebebiyle takımdan aforoz edilişi ve Uğur'un da sakatlık yüzünden takımdaki yerini kaybetmesi, Daum'un oyunu dominasyon üzerine kurma ısrarını kırdı. Selçuk'un 11'e girmesiyle Fenerbahçe zamanında Parreira ile oynadığı, bu yaz da Dünya Kupası'nda Hollanda'nın temsil ettiği, geniş alanda tek yaratıcı üzerine kurulmuş ( Sneijder/Alex), sabır timsali bir oyuna geçiş yaptı. Düşük skorlu, keyif vermekten uzak ama kazanan bir takım oluştu. Fenerbahçe bu karakteriyle şampiyonluğu son haftaya kadar kovaladı.

Aykut Kocaman Dönemi



Aykut Kocaman gelir gelmez ilk iş olarak yavaşlayan kanatları hızlandırarak dominant bir oyuna geçmeyi denedi. Hantallık abidesi Lugano & Bilica tandeminin kaleye yaslanması, beklerin onlara uymak yerine hücum karakterlerinden taviz vermeyerek ortasahaya kadar çıkışları, tandemin kademe kaygısıyla yatayda açılmasına ve Cristian'ın liberolaşmasına sebep oldu. Emre'nin de önlenemez hücum pres güdüsüyle rakibi kendi sahasında karşılaması, 4-2-3-1'de yatayda aynı hat üzerinde paralele yakın oynaması gereken Cristian ile Emre'yi dikeyde aynı hat üzerinde bıraktı. Karşımıza da ortasahada 20 metrelik koca bir deliğin olduğu şu yukarıdaki gudubet ve hayli geniş saha yerleşimi ortaya çıktı. Fenerbahçe'nin bu klişeleşmiş 5 + 5 dizilişten bile daha saçma yerleşiminde, neredeyse 80'lerin süpürücüleri gibi oynayan Cristian gittikçe kifayetsizleşti. Emre'nin o deliği kapatmak için çırpınarak her maç adale çekmesiyle yerde sık sık kıvranması takım içinde bir ritüel haline geldi ama tek başına Emre yetmedi. Ortasahadaki deliği hep rakipler yamadılar. Trabzonspor gibi kapasiteli takımlardan tutun da Manisaspor gibi vasıfsız takımlara kadar istisnasız her rakip, biraz hızlı top çevirdiği an Fenerbahçe'nin içinden geçmekte zorlanmadı.

Bu sakil görüntüden haliyle hücum da etkilendi. Fenerbahçe, ortasahada Cristian ve Emre'nin birbirinden kopuk görüntüleri ve Lugano & Bilica tandeminin top kullanma becerisinin olmayışları sebebiyle geriden oyun kurmayı güçleştirdi. İş beklerin üzerine yıkıldı. Açıkta oynayan Özer/Stoch & Mehmet Topuz beklerin bu görevlerini kolaylaştırmak ve Andre Santos ile Gökhan Gönül'e kulvar açma güdüsüyle birer kenar oyuncusundan ziyade ortasahada oynayan bir iç oyuncusu gibi davrandılar. Ortasahadaki derin boşluk da bu karaktere çanak tuttu ve bu ikilinin merkeze yaptığı toplu/topsuz, başıboş ve taktik planın parçası olmaktan uzak katlar kanat hücumlarının sürekliliğini ve kalitesini düşürdü. Sol bekte oynayan Andre Santos'un fazla kilolarıyla gelen formsuzluğu kanat hücumlarının bütün yükünü Gökhan Gönül'e bıraktı.



Göbekten hücum etme çabalarında ise Alex ve Emre'nin Lugano - Bilica - Cristian üçlüsüne yaklaşarak takımın toplam mesafesini kısaltma çabaları da fark yaratamadı. Açıklar ortadaki boşluk dolunca kendilerini çizgiye attılar ve yukarıdaki senaryoda ortasahada Emre - Cristian arasında oluşan boşluk bu kez Alex - Niang arasında oluştu. Fenerbahçe oyununun merkezini rakip yarısahaya çekemeyerek hücumda hiçbir şey üretemeyen bir takım oldu. Bakınız PAOK maçı.

Yobo Etkisi

Futbolda dizilişler her zaman çok önemlidir. Oyunun teknik gelişimi açısından ar-ge zeminidir ama yukarıda altı çizilen nitelikler yerleşmediği sürece pek de fazla anlam ifade etmezler. Fenerbahçe gerideki Lugano & Bilica ikilisiyle istediği dizilişi oynasın rakiplerine dar alanda dominasyon kurma ihtimali çok düşük bir takım. İlerideki Stoch & Dia & Niang üçlüsünün karakteristiğiyle de çok çok olabileceği iyi bir kontra takımıydı. Alex'e de o hızlı kontra oyunu içinde yer bulmak pek kolay olmayacaktı. Alex'in dakikalarının azalması Aykut'un meydan okumaları olmasa dahi bu düzende sürpriz olmayacaktı.

Yobo transferi, tek başına kendisinin sahip olduğu atletik ve mental yetenekler sayesinde, Fenerbahçe'deki buna benzer ikilemleri ortadan kaldırabilecek ve hem dominant hem de hızlı bir takım olmasını sağlayabilecek çok değerli bir hamle.



Yobo, 190 boyundaki bir savunma oyuncusunda pek kolay rastlanmayacak eşsiz hızı ve çevikliğiyle tandemin hamle üstünlüğünü bir seviye yukarı çekecektir. Lugano & Bilica ikilisinde olmayan bu beceri yüzünden kaleye yaklaşan savunma, öne çıkarak kalenin kaleden uzakta savunulmasına ve sahada şu ana kadar görmediğimiz kompakt yerleşimin oluşmasına imkan verecektir.

Savunmanın öne çıkışının tetikleyeceği unsurlardan biri beklerin kademesi için açılan, Bilica'yı sol stoperlikten zaman zaman sol bekliğe kaydıran, Cristian'ı da liberolaştıran yerleşimin yok olarak rolleri netleştirmesi. Stoperlerin kanat bekleriyle, Cristian'ın da Emre ile arasındaki boşluğun makul seviyeye çekilmesi; Fenerbahçe'de bu sezon pek şahid olamadığımız yardımlaşmanın oturmasına katkıda bulunacaktır.

Bu gelişimden pozitif etkilenecek oyuncuların başında da Cristian geliyor. Aurelio ve Appiah gibi ikili mücadeleden ziyade alanı tutarak zekasıyla top çalan Cristian, mevcut yapıda hem ortasahanın hem de savunmanın merkezindeki delik yüzünden olması gerekenden daha fazla alanı kontrol etmek zorunda kalıyor ve bunu yapabilmek için tandemin içine kadar giriyor. Top çalma rakamları istatistik kağıdında çok gözükse de bu yeterli olmuyor ve Brezilyalının temastan kaçınan, hücuma destek vermeyen oyunu göze batıyordu. Yobo'nun katkısıyla modern bir görünüme kavuşacak saha içi yerleşimi Cristian'ı hayli rahatlatacaktır.Geldikten sonra sergilediği birkaç haftalık performansıyla " bu forma altında gördüğüm en iyi önlibero olma yolunda" ümidini yeniden yeşerteceğine dair inancım var. Yobo ile oluşacak yeni takımda Cristian'ın daha dar alanda, daha özgür bir yapıda enerjisini maksimum kullanarak hem savunmadaki görevlerini optimum düzeyde yapması hem de pas kalitesi ve uzaktan ut becerisiyle hücuma daha fazla destek vermesi olası.

Emre de daha az yorularak, toplu ve topsuz katlarında daha verimli olabilir. Şok presini daha sık ve etkili kullanılabilir. Şu haliyle, ortasahadaki boşluk yüzünden rahatlıkla açıkların kademesine giren rakip içler artık Emre ve Cristian'ı kontrol edeceği için açıkta oynayan Stoch, Dia, Mehmet ve Özer gibi oyuncular yaratıcılık kapasitelerini daha fazla sergileyebilir. Alex tek taraflı oyununa daha fazla odaklanabilir. Niang daha fazla pozisyona girebilir.

Bir tek Yobo'nun takımı olumlu anlamda bu kadar tersyüz edebileceğini düşündüğüm için beni fazla iyimser bulabilirsiniz. Yazıyı, geçmişten gelerek yaşanılan temel sorunları da yedirerek, bu kadar uzun tutmamın sebebi; transferden gözü dönmüş subjektif bir taraftar yorumu olmadığının idraki için. Geçen sezon Yobo'nun hızından çok şey götürmediyse eğer, olasılık olarak yazdığım teorik gerçekler zamanla kendini sahada pratikleştirecektir.

Bu akşam Kayseri maçında bu gelişimin ilk adımlarını göreceğimizi düşünüyorum.

Not: İlk 2 çizimde farkında olmadan 7 yabancı yazmışım. Tekrar çizmek zaman aldığı için değiştirmedim. Kombinasyonu size bırakıyorum, isimler değişse de 4-2-3-1'de görünüm değişmiyor nasılsa.

Kayserispor maçı sonrası edit: Bu kadar kararsız ve kifayetsiz bir teknik direktörle, bu derin ve parçaları birbirine uyan kadronun bile başarıya ulaşması zor. Aykut Kocaman'ın takımı dizilişlerin ötesinde alan paylaşmayı, pas almayı ve yardımlaşmayı bilmiyor.

Etiketler: ,