16 Ağustos 2008 Cumartesi

Silvio Berlusconi


Etiketler:

La Liga'dan Kaç Arjantin Çıkar ?



Olimpiyatlarda katılımcı ülkeler futbol takımları için 18 kişilik kadro bildirmek zorundalar. 18 kişilik kadrodan 15 oyuncunun muhakkak 23 yaş altı olması gerekiyor. 23 yaş üstü için tanınan kontenjan ise 3. Arjantin 15 kişilik zorunlu kadrosundaki 9 oyuncuyu İspanya La Liga'dan seçti. Bunlar arasından 7 oyuncu bugün Hollanda ile oynanan çeyrek final maçında ilk 11 çıktı. Arjantin'in İspaanya'nın arka bahçesi olduğu bilinen bişey ama La Liga etkisinin bu denli fazla olması ironik. Merak ettim baktım tam 37 Arjantinli oyuncu var La Liga'da. Altyapılarda oynayanlar, alınıp bir alt lige ya da yurtdışına kiralananlar hariç.

Etiketler:

Said Husejinovic



Borges daha net bilgiler verebilir - belki veremeyebilir zira yazmıyor epeydir - elbet, fakat Werder Bremen şu an Almanya'daki en kurumsal kulüp benim gözlemlediğim kadarıyla. Altyapısından üstyapısına kadar, hem idari hem de sportif olarak, standartları ve istikrarı olan bir kulüp. Bundesliga şartları gereği hala oyuncularını Bayern'e kaptırıyorlar ve belirli bir eşiğin ötesine geçemiyorlar ama üretmeye devam ediyorlar.

Said Husejinovic daha doğrusu Said Hüseyin Bundesliga'ya kazandırdıkları son genç oyuncu. 20 yaşında. Dinamik, hızlı, seri, iyi driplingi olan ve benim Kaka'dan sonra gördüğüm en sade ama net şutları çıkarabilen oyuncu. Second striker olarak evrim geçiren 10 numaralardan biri. Sloboda Tuzla'da 13 gol atmış geçen sene. Bosna Milli Takımı'na da ısınıyor. Balkan kökenli oyuncuların en iyi uyum sağladığı, Misimovic ve Ibisevic gibi vatandaşlarının da forma giydiği Bundesliga'da 4 sene boy gösterece ve olası bir Diego krizinde yüzünü daha sık göreceğimiz kesin.

Etiketler: ,

9,69



100 metre çok kısa bir sürede insanın sınırlarını zorladığı, yüzünün gözünün kaslarının şekilden şekile girdiği, acı çektiren bir yarışmadır. Ben ilk defa böyle bir yarışta finişe eğlenerek gelen ve dans ederek bitiren bir adam gördüm. Usain Bolt bunları yaparken rekor da kırdı. Yarıştan sonra televizyon başında hissettiklerim hayranlık, şaşkınlık, ne yapacağını bilememekti. Benzerini Donovan Bailey Atlanta 96 finalinde 9,86 koşup rekoru kırdığında da yaşamıştım. Kendimi tutamayıp dışarı fırlamış ve Konya'nın düz ovalarına vurmuştum kendimi. Şimdi kıçımı kaldıracak halim yok, Dikmen de yokuş zaten ama Usain Bolt ve 9,69 muazzam. İster misiniz Çarşamba günü 200 metreyi de rekor kırarak kazansın.

Nerdesin Demichelis ?



Demichelis, Luca Toni, Ribery, Sagnol, Hamit sakat. Breno ve Sosa olimpiyatlarda. Löw de Klinsmann'ın yanında değil tribünde. Maçtan önce Ottmar Hitzfeld en iyi teknik adam ödülü almış. Doğrusu bu şartlarda Hamburg'dan, hele Emirates'de döktüren Hamburg'dan daha fazlasını bekliyordum. Oysa 2-0 geriye düşüverdiler maçın başında. Schweinsteiger'in attığı ilk gol öncesinde Klinsmann'ın tacı hemen kullanması için topu oyuncusuna vermesi hoş bir enstantaneydi. Hamburg hocası Jol da boş durmadı. Önce Demel, sonra Kompany ile 50. dakikada 2 değişiklik hakkını kullandı. Hamburg geri döndü. Maç 2-2 olduktan sonra sahada gördüğüm Bayern Hitzfeld'in Bayern'inden hayli uzaktı. Belki sakat çok, oyun kalitesinin düşüşü bu oyuncuların eksikliğinde normal ama vasat bir Alman takımının dahi yapabildiği presi yapamadı Bayern. Korkutucu olan buydu, özellikle de Hoeness'i. Yardımcı geyiği yapılır mı bilmiyorum Almanya'da ama Klinsmann kondüsyon konusunun birkaç hafta sonra oturacağını söylemiş. Otursa ve hücumun değişmez oyuncuları dönsede savunmanın lideri Demichelis dönmediği sürece Bayern'de işlerin düzeleceğini pek sanmıyorum. Yeni sezonda oynanan 3 resmi maçta amatör Erfurt'tan 3, Dortmund ve Hamburg'dan yenilen 2 şer golü Bayern'in hücum hattı dahi amorti edemez zira...

Etiketler:

14 Ağustos 2008 Perşembe

Cesar Prates



Galatasaray'da duran top kullanabilen, taç atabilen hatırladığım son adam Cesar Prates. Şu an Atletico Mineiro için oynuyor ve artık 33 yaşında. Epeyce dolgun yanaklara ve ayva bir göbeğe de sahip. Brezilya basınında gezerken sakatlandığını okudum, 15 gün top oynamayacakmış. Merak edip bu sene ne yaptığına da baktım. 1 penaltı yaptırmış ( takımı aleyhine ), 2 gol atmış ( biri kendi kalesine ) ve sıfır asist. Galatasaray'dan gönderilip de çıkışa geçen yabancı bir Petre vardır sanırım...

Etiketler: ,

Çeker Misin Kokoyu ?



Yaklaşık 2 ay önce yazmıştık Mutu'yu bekleyen 12 milyon avroluk kokain tehlikesini. FIFA'nın kararı tahmin edilenden yarım misli katmerli oldu. FIFA'nın bir futbolcuya verdi en yüklü ceza bu "Çeker misin kokoyu, öde 17 milyon avroyu" dediler Mutu'ya. Mutu itiraz edecek, orası kesin. Ama bu karar futbolcuların artık dünyalığımı yaptım, çekerim kokoyu bırakırım topu deme rahatlıklarını ellerinden alacak gibi.

Etiketler:

Baptista Roma'da



Roma nihayet bir transfer girişimini sonuçlandırdı. 12 milyon € karşılığında Baptista'yı aldılar. Pazar günü sağlık kontrolünden geçtikten sonra imza töreni olacak haftaya. Totti biraz olsun rahatlar artık.

Etiketler: ,

Plan B: Klaas Jan Huntelaar



Robinho'nun İpleri kontrolden çıktı. Marca Robinho'nun Real Madrid Başkanı Ramon Calderon'un villasına gidip Chelsea'ye gitmek istediğini ve Calderon'un buna "hayır" dediğini yazmış. Birçok örneği var, gitmek isteyen oyuncu tutulmuyor. Calderon da farkında bunun ve şimdiden Ajax ile görüşmeye başlamışlar. Robinho'nun yerine Klaas Jan Huntelaar'ı düşünüyorlar. Marca'ya göre 25 milyon € çıkarsa Calderon bitecek bu iş.

Etiketler:

Türk Kaleci ve Antrenörü Yasaklansın



Dün Galatasaray'ın maçını izleyemedim ama özetlerde Aykut Erçetin'in futbol olarak neden yuhalandığını anladım. Anlamadığım şey daha ziyade ahlaki, psikolojik. Geçen sene Türk oyuncularla şampiyon olmak konulu mesajlar veren, bununla caka satan Ali Sami Yen stadı taraftarının şimdi neden Aykut'u yuhaladığı. Oysa gerçek şu ki hamasi söylemlerle bir yere varılamıyor.

Az buçuk kalecilik yapmış biri olarak Türkiye'de en eksik eğitimin verildiği pozisyon kalecilik. Biraz refleksi, boyu ve kalıbı olan adamı hemen kaleci yaparlar türkiye'de. Tekniğe pek bakılmaz. Bakılmadığı için de işin sadece karakucak kısmı öğretilir. Karambollerde, karşı karşıya pozisyonlarda yıldızdır Türk kaleciler. Oysa iş yan toplara, topu oyuna sokmaya, savunmayı koordine etmeye gelince hepsi sınıfta kalır. Bu sorun Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş'ı pek etkilemiyor yerel liglerde. Attıklarıyla işi çözebiliyorlar. Sözkonusu Avrupa olduğunda ise bu çözüm, bu kez sorun oluyor. Çünkü o kadar kolay atamıyorlar ve yenilenler göze batıyor.


O bakımdan kulüp bazında tarihimizin en başarılı Avrupa sonuçlarının Simoviç, Taffarel, Mondragon, Cordoba gibi yabancı kalecilerle gelmesi tesadüf değil. Tıpkı Fenerbahçe'nin aynı dönemde Türk kaleci geleneğinden vazgeçmeyerek Cannes, MTK Budapeşte, Parma, Panathinaikos, Schalke 04, Dinamo Kiev, AZ Alkmaar başarısızlıkları yaşaması gibi. Tek istisna var. Fenerbahçe'nin geçen sene Volkan Demirel ile yaşadığı CL çeyrek finali. Hoş, Volkan Demirel Sevilla maçının başında bir çuval inciri berbat ederek o listeye üç maç ile giriyordu ama Tanrı'nın lütfu penaltı olarak bahşedildi Volkan'a. Dün Partizan maçında yediği ilk gol ve yemek için elinden geleni yapıp Diarra'nın atamadıklarıyla üçüncü maçını da ekledi listeye.

Daha başka sürprizler yaşamamak için TFF'nin Fransa'dan araklayarak getirdiği Türk kaleci antrenörünü zorunlu tutma uygulamasına son vermesi şart. Üstelik tamamen yasaklamalı. Hatta bir süre, mesela 5 sene kadar, belirli standartları karşılamak kaydıyla sadece yabancı kaleciye izin verilmeli. Vasıfsızı dayatarak gelişme sağlanamayacak çünkü. Bu açık. Böylece belki Türk kaleciler yurtdışına çıkarak ya da çıkmaya çalışarak gelişirler, keza antrenörlerde.

Etiketler: ,

Yaktın Fener'i Rıdvan


Fenerbahçe'nin resmi olmayan futbol danışmanı Rıdvan Dilmen. Çift santrfor, çift santrfor diye diye Zico'nun başının etini yedi tüm sezon. Şimdi çift oynatan Aragones geldi, Aziz Yıldırım ve yönetici ekibi La Liga gol kralı Güiza'yı aldı 14 milyon € karşılığında. Daha çok erken gibi ama işler gene düzelmiş değil. Çift oynanırsa Alex'e yer kalmıyor, ya da Selçuk'un yanına gidiyor. O zaman oyun tat vermiyor. Oynanmazsa bu sefer 14 milyon € verilen Güiza ya da son zamanların en formda Türk santrforu Semih yedek kalacak. Aragones Vazgeçmek Zorunda başlıklı yazıya yapılan yorumdaki iki ucu boklu değnek durumu bu. Çok net, kısa ve öz bir yorum daha gördüm bir taraftar forumunda. Paylaşmak lazım;

"Konu, kaptan Alex'e, son 6 ayin en formda Türk forvetine, ve 14 milyon € luk transfere bir sekilde yer acma meselesidir.Hatta bunlara, 1-2 haftaya kadar Emre de eklenecektir.Konu, kadro kurmayi bilmeme meselesi. Bu konuda en ufak tecrübesi olmadigi halde, yeteneksizligini de büyük bir hirsla inkar ederek, israr etme hadisesidir."

Etiketler: , ,

Aragones Vazgeçmek Zorunda




Partizan 10 sene önceki Fenerbahçe gibiydi maçın başında. Evinde Avrupa'da biraz ismi olan bir takıma karşı ürkek, gergin, panik. İlk 6-7 dakika ayakları titredi hepsinin, öyle ki kalecileri topu tutmaktan imtina ederek yumrukluyordu. O 6-7 dakika sonunda Kazım gene döktürecek, Semih'in MTK tarifesini Güiza bu kez Partizan'a uygulayacak sandım. Sırplar 8. dakikada duran topta kurnazlıklarını gösterdiler ve Fenerbahçe'ye gol atabileceklerine inandılar. Nasıl pozisyon alacağını bilmeyen, ne yaptığını anlamadığım Selçuk'tan ibaret ortasahayı her seferinde tek topla geçtiler. O toplardan birinde kanada açtıkları bir topla İspanya'da kariyer yapmış, sahada soğukkanlı kalabilen tek oyuncuları Paunoviç ile golü buldular. Grobari şovuna coşkusunu da eklemeye başladı. Sonra Bogunoviç ile inanç ektiler. Bundan bir 10 sene önce oynansaydı bu maç zafer de ekleyebilirlerdi.



Zira Bogunoviç'in golü verilecekti o zaman ve skor 3-0 olacaktı.
Yeni bir Sigma faciasından kılpayı yırttı Kanarya. Maç oradan döndü, Fenerbahçe gene kötüydü. Lamine Diarra Fenerbahçe göbeğiyle kedi fare oyunu oynuyordu ama yine de daha fazlasının olmayacağı belli olmuştu. Partizan hiç ummadığı 2-0 korumacılığı, Fenerbahçe ise deplasmanda 2 sayılan 1 gol için oynuyordu. Alex Xavi değil Alex rolüne geçmeye başlıyor, duraan toplar kazanılıyordu. Üstelik o duran topların en kıymetlisini, 2 senedir hasret kaldığı penaltıyı. 2. Avrupa kupası maçında 2.kez...



Devreye golle girmek Partizan ve Grobari'nin tüm gazını aldı, Fenerbahçe'nin de ölü toprağını. İkinci devreye daha atılgan ve derli toplu başladılar. İlk devrenin 50. saniyesinde R.Carlos'un attığı 50 metrelik topu ararken pozisyonu heder eden Güiza bu kez Lugano'nun benzer topunu düzeltti ve okçu selamını doyasıya yaptı. Ardından Aragones Euro 2008'de uyguladığı İspanya değişiklik menüsünü sipariş etti. Bir forvet, bir ortasaha dışarı iki ortasaha içeri. Sonrası pas, pas, pas. Tek fark o pasların İspanya sözkonusu olduğunda etkili ve çabuk, Fenerbahçe söz konusu olduğunda verimsiz ve tembel olmasıydı. Bu zamanla düzelebilir ama bu oyuncu seçimleriyle değil.




Kadim dostum Onur Erdem ile konuşurken takımın mevki bazında geçen seneye göre geride olduğunda mutabık kalmıştık. Örneklemek gerekirse;


Aurelio > Selçuk
Maldonado > Alex
Alex > Semih
Semih > Güiza

Aurelio bir yönetim kararı ve muhtemelen oraya daha üst seviyede bir yabancı alınacak ama diğerleri teknik adam tercihleri. Bu tercihler solda Uğur ve sağda Kazım ile birleşip Fenerbahçe ortasahasını daha top alırken ayarlaması gereken duruşu bilmeyen Selçuk'a emanet ediyor. O emanetten de hayır gelmiyor haliyle. Yerlerinde oynamayan oyuncular geçen sene en iyi yaptıkları ve mekanikleştirdikleri işi, alan paylaşımını dahi yapamıyorlar. Dolayısıyla hücumda pas trafiği, savunmada ise kademe aksıyor. Sadece Fenerbahçe sıradanlaşmıyor, birazcık eli yüzü düzgün rakibi ve oyuncuları da kıymetleniyor. Mesela Diarra. Aynı şekilde Avrupa çapındaki iki stoper Edu ve Lugano önlerindeki alanı paylaşamayan bu kalabalıktan ötürü sanki 2.lig seviyesindeler izlenimi veriyorlar. Hele bir de orta yuvarlağa yakın oynuyorlarsa.Fakat ne zaman Emre ya da ona yakın karakterde bir oyuncu oyuna girip Alex orjinal yerine geçiyor, o zaman Fenerbahçe'nin oyunu gelişiyor. En kötü standardını buluyor.

Kısacası Aragones vazgeçmek zorunda. Ya oyuncu tercihlerinden ya da dizilişten. Genç Semih mi, 14 milyonluk altın okçu Güiza mı ? 4-4-Alex-1 mi, 4-1-3-2 mi ? Bu sene Gürcan Bilgiç'in ekmeği bunlar. Yoksa Fenerbahçe yürüye yürüye şampiyon olamayacağı gibi geçen seneki CL klasmanına yaklaşamayacak dahi. Tabi Aziz Yıldırım sürpriz yapıp bir 20-30 milyon € daha harcamaz ve birer sağ ve sol ortasaha almazsa...

Etiketler: ,

12 Ağustos 2008 Salı

Swimming Upstream



İş yüzünden olimpiyatların en keyifli dallarından birini hakkını vererek izleyemiyoruz ama yine de Michael Phelps'in büyüsüne kapılıyoruz tıpkı 2 olimpiyat önce Ian Thorpe'un büyüsüne kapıldığımız gibi. Hele bu filmi izledikten sonra yüzmeye olan tutku bir başka oluyor. Ian Thorpe'dan yıllar yıllar önce yüzmeye damga vurmuş Avustralyalı Tony Fingleton'un gerçek hikayesini içeriyor film. Kimi sahneler birebir Fingleton'un dudaklarından dökülen kelimelerle anlatılıyor. Sadece sabah kalkar kalkmaz yüzme sevgisiyle soluğu havuzda alan Avustralyalıları değil, o kulaçların sahiplerine ait dramı da izliyor ve yaşıyorsunuz. Geoffrey Rush muazzam yine.

11 Ağustos 2008 Pazartesi

Son Durak



Vagner Love postunda Flamengo'nun bir forvet alacağını sebepleriyle yazmıştık. O forvet Trabzonspor'un eski oyuncusu Marcelinho Paraiba oldu. 33 yaşında ve kariyeri çalkantılarla dolu olan Marcelinho son durak olarak Flamengo'yu seçti. Saha dışında hep problem çocuktu, ama saha içerisinde de 5 sezonluk Hertha Berlin dönemi dışında aynı özelliğini göstermeyi başarmış bir oyuncunun Flamengo'ya kendisini verebileceğini pek sanmıyorum. Yine saç şeklini, renkli saçlarını filan konuşuruz. Keşke kondom dayağının esasoğlanı Katar'a gitmeseydi. Pek şenlikli olurdu o zaman Rio alemleri...

Etiketler: ,

10 Ağustos 2008 Pazar

Frederic Nimani



Frederic Nimani - Nimani olarak hızlı bir telaffuzu var haaakem der gibi değil - dünkü PSG maçında tek golü atan oyuncu. Kafa vuruşundaki sakin ama kararlı duruşu bana Henry'yi hatırlattı. Maçı izlemediğim için ne oynadı, nasıl oynadı bilemiyorum ama bugünkü gazete ve web sitelerinin en flaş adamı durumunda. Ben biraz kendim araştırdım ve 20 yaşındaki forvetin 2 senedir Monaco tarafından kiralık olarak verildiğini öğrendim. Bu sene ise Ricardo Gomes ona dar forvet rotasyonunda hayli zaman verecek gibi. Bloga not düşelim, zira daha çok ismi geçeceğe benzer Nimani'nin.

Etiketler: ,

Bu Marsilya Fransa'yı Bozar



Avrupa'nın 5 büyük liginden ama aynı zamanda en tatsız liglerinden biri olan Ligue 1 dün 9 maçla başladı. Mevlüt Erdinç kaldığı yerden gollerine ve takımı Sochaux da kaybetmeye devam ediyor. Son şampiyon assolist olarak bugün Toulouse karşısına çıkıyor. Kanal A veriyor sanırım maçı ama esas izlenmesi gereken maç 8 golün atıldığı ve berabere biten Rennes - Marsilya maçıydı. Maçta ne ararsanız vardı. Hatem Ben Arfa siftahını yaptı Marsilya forması ile. Başlangıcı ofsayt olan 2 gol, kaleci Mandanda'nın komedi programlarına geçecek kendi kalesine golü, Kone'nin slalomunu müthiş bir sol iç ile çatala taktığı topla tamamlaması.





Ve 90.dakikada saniye farkı ile yaşanan sevinç ve dram. Ama en önemlisi Rennes'in 3-1 iken yaptığı geri dönüş. Gerets "kabul edilemez" demiş o dönüş için. Haklı elbet, üstelik elindeki Lyon'dan hiç de aşağı olmayan kadro ile 4 gol attığı maçı kazanamayacaksa fazla tutmazlar Gerets'i orada. Ama yine de Fransa ligine başka birşey getirdiğini değiştirmiyor bu Gerets'in. İyi hücum eden, seyri güzel bir 4-2-3-1 yaratmış. Cisse'nin arkasında Niang-Ben Arfa ve Kone'den oluşan hücum hattına ortasahadan Lorik Cana ve Mbami destekliyor. Sol bek Taiwo'nun da katkısı var elbet. Ziani, Zenden, Grandin, Valbuena gibi yedekler de cabası. Hakikaten Fransa'yı bozar bu hücum hattı. Fakat sonuç alabilmesi için savunmaya çare bulması ve boyunu uzatması şart. Yoksa son dakikada Cheyrou'dan yedikleri gibi çok gol yerler. Zira Hilton ile Erbate'nin boyu 184'lük sol bek Taiwo'dan kısa. Sağ bek Bonnart ise 170 cm. Kaleci Mandanda dahi Cech filan düşünüldüğünde cüce kalıyor.

Etiketler:

Pivot Diye Diye



Bir kere bu adamın spor aşkına hayranım, üşenmeden ve imkanı da olduğundan gidip izliyor müsabakaları. Ama Olimpiyatlara gidip basketbol izleyeceğine ihtimal vermiyordum. Hele bir de TRT3'te Litvanya - Arjantin maçını yorumlayacağını duyunca kulaklarıma inanamadım ilk başta ama gerçekmiş. Pivot lafını o kadar çok kullandı ki sonunda basketbol maçı da yorumlayabileceğine kanaat getirdiler Ömer Üründül'ün sanırım. Bence fena da olmamış zira Lavrinovic görüp görebileceği en iyi pivotlardan. Üstelik uzak mesafe şutu ve driplingi de var. Komple pivot...

Etiketler: