Calciopoli skandalından faydalanarak Ibrahimoviç'i alan Inter Obafemi Martins'i kapının önüne koymuştu. Hem de tarihinde pek olmayan şekilde para kazanarak. Martins har vurup harman savuran Newcastle'ın yolunu tuttu, kulübün en anlamlı forması olan Shearer'dan yadigar 9 numarayı geçirdi sırtına. İlk sezonunda fena da değildi aslında ama Newcastle'ın sürekli değişen yapısı yüzünden onun da performansı dalgalandı. Sam Allardyce döneminde Viduka ve Owen'ın arkasında yedek kalmaya başladı, Kevin Keegan döneminde ise imdadına 4-3-3 yetişti velakin beklenen 9 numara olmaktan uzaktı. Şimdi hem o ayrılmak istiyor, hem de kulübü satıp kazanmak. Arsenal dedikodusu var. Bana pek inandırıcı gelmiyor. İtalya'nın ortalarındaki bir takıma gitme ihtimali daha yüksek diyeceğim ama 10 - 15 milyon sterlin dolayındaki bonservisi verecek kulüp yok İtalya'da. Kiralık sürünen Afrikalılar zincirine katılması muhtemel. Asıl soru Shearer'ın formasının kime verileceği. Andy Carroll'u izlesek artık biraz...
Ben Yoann Gourcuff'un yerinde olsam şu 1. sayfayı alır çerçeveletir, evimin en nadide yerine asarım. 22 yaşında bir Fransız futbolcu için bundan büyük bir övgü olacağını sanmıyorum. Evet belki "yeni X" yakıştırmalarının suyu çıktı günümüzde ama L'equipe başka. Futbol da babasından mirastır Yoann Gourcuff'a. Birgün bu noktaya geleceğini hayal etmiş midir bilemiyorum ama önümüzdeki senenin onlar için çok farklı olacağı açık. Milan'ın gençleştirme hamlelerinden biriydi aslında Yoann Gourcuff. Arsene Wenger'e rağmen almışlardı Rennes'den. Velakin şanssızlığı şu sıralar pek de formda olmayan ve artık son kullanma tarihi de yaklaşan Gattuso-Pirlo-Ambrossini-Seedorf-Kaka ortasahasının onun geldiği 2006 - 2007 sezonunda Şampiyonlar Ligi kazandıracak formu yakalamış oluşuydu. Ondan da Kaka'nın gelir gelmez sergilediği performansın benzerini bekliyorlardı ama pek de düzenli şans vermediler. Bu sezon oynaması için Bordeaux'ya kiralandı ve o beklentiyi Fransa'da ziyadesiyle sergiliyor. Milano da hareketlenmiş elbet. Sezon başında ayrıldığı Milanello'da Gourcuff için her zaman için bir odanın var olacağını söylemiş Galiani. Nasıl söylemesin ? Bordeaux'ya kiralarken bir de opsiyon koymuşlardı. Eğer Blanc Başkanı'nı 15 milyon € için razı ederse Milano'nun o enfes sokakları yerine Bordeaux'un üzüm bağlarında takılacak Gourcuff.
En underrated sağbeklerden biridir nazarımda, yıllardır Schalke'den neden büyük bir kulüp almaz şaşarım. Baktı olmayacak saçları değiştirdi sanırım. Borges'in blogunda çok daha feci saç modelleri gördük ama bilimum Süme Elyasa saç modeliyle birlikte mevcut zamanın en kötü saçı bu olsa gerek.
Futbolcu milleti nankördür, birkaç istisnayı bir kenara koyarsak iki dakikada satışa getiriverirler adamı. Özellikle teknik direktör değiştiren kulüplerde sıklıkla görülür. Bakın şöyle bir Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın oyuncularının sezon başı ya da kamp dönemindeki demeçlerine sanki eski hocaları bunlara beştaş filan oynatıyordu sanırsınız. Hepsi o dönem bir başka çalışıvermektedir. İşin sırrı yeni teknik adamdadır. Barcelona da olsa değişmiyor. Samuel Eto'o da bu seneki başarının sırrının antrenmanlarda gizli olduğunu söylemiş Barcelona resmi sitesine. Sanırsınız ki Rijkaard ile UCL kaldırılırken sanki Barca plajlarında alem yapıyorlardı. Sadece Rijkaard'a değil Guardiola'ya da haksızlık bu bir bakıma. İnsan yönetimindeki başarısı gün gibi ortada olan genç bir Katalan'ın tek farkının iyi antrenman veriyormuş gibi gösterilmesi kaş yaparken göz çıkartmaktır en hafifinden. Ben olsam çeker kalaylarım Eto'o yu. Eto'o eğer illa futbola dair sır arıyorsa Barcelona'da 10 numaralı formaya bir baksın. O olmadan maç başına 1 golü zor atıyorlar. Antrenman filan palavra.
David Pratt'ın 3. dakikada oyundan atılmasının ardından arşivler epeyce eşelendi. Rekorun ona ait olmadığını öğrendik. 1990 yılında Bologna'nın Parma ile oynadığı maçta 10. saniyede kırmızı kart görmüştü Bolognalı Giuseppe Lorenzo. Bunu öğrenirken İngilizlerin Times gazetesinin 2007 yılında yaptığı Futbolun En Sert 50 Adamı Listesini Gördüm. Lorenzo o listede 12. sırada. Listenin tamamı burada. Top 50 için benim tevellütüm yetmez ama buna Türkiye'de çok popüler olan çirkeflik kavramını ekleyip, yerel bir Top 10 yapabiliriz. Blogu takip edenlerin 10 aday adaylarını yorumlara bekliyorum. Benim 1 numaram Abdülkerim'dir...
Carlos Tevez'in hikayesi nesilden nesile aktarılacak bu gidişle. Dünya'nın en ünlü futbol oligark ve komisyoncularından Joorabchian'in elinde oyuncak oldu koskoca futbolcu. İlk olarak biraralar ortalığı kasıp kavuran MSI aracılığıyla Brezilya kulübü Corinthians'a satılmıştı. Transferin bedeli Tevez'in kontratıyla birlikte 30 milyon sterlini buluyordu. Bütün Brezilya kulüplerini toplasanız bu parayı ödemeleri mümkün değildi. İşin altındaki çapanoğlu daha sonra ortaya çıktı. Tevez'in bir başka Arjantinli Mascherano ile birlikte West Ham United'a satıldığı açıklandı. Transfer ücretleri ise açıklanmadı. Fakat açıklanmasa da değeri üç aşağı beş yukarı belli olan bu çaptaki iki oyuncuyu West Ham gibi ligin orta sıra takımlarından birinin alması garipti. Transfer kimilerine göre sezon sonunda West Ham'ın Joorabchian'a satılacağından dolayı gerçekleşmişti. Ama o satış gerçekleşmedi. FA de topunu tüfeğini alıp bu kara transferin üzerine gitti. Rekor bir ceza kesildi West Ham'a transfer yolsuzluğundan ötürü. Tam 5,5 milyon sterlinlik bir ceza. Tek zararı bu da değildi West Ham'ın. Tam 9 maç üstüste kazanamadılar Tevez ile. 3 senedir takımın başında olan Alan Pardew'in de kellesini aldılar hemen. Joorabchian ise oyuncusunu hemen Manchester United'a pazarladı. 2 senelik kiralık kontrat karşılığı 6-10 milyon sterlin arasına mal olacağı yazılmıştı o dönem. Şimdi Tevez dosyası yeniden hortladı. Sözleşmesi sezon sonunda bitiyor. 1 haftadır da sürekli konuşuyor Tevez. "1,5 senedir teklif bekliyorum, Rooney'in aldığı kadar isterim" diyor. Aba altındaki sopa olarak da Real Madrid'i gösteriyor. Giggs, Scholes gibi oyuncuların da son kullanım tarihi de yaklaşıyor. İhtiyacı var Tevez'e Ferguson'un. Spiker klişesiyle kurt olan Alex Ferguson kuzu durumunda. Bakalım nasıl sıyrılacak bu tefecilerin kapanından.