Maç öncesinde iki takımın da en zayıf halkası savunma göbeği. Türkiye'nin savunma göbeğindeki Hakan Balta - Emre Aşık ikilisi iki uluslararası maçta 6 gol yemiş, ligde de sürekli açık veriyor; İspanya'da ise Pique Albiol ikilisi ilk kez oynuyor. Del Bosque bu sorunumuza karşı özel bir plan hazırlamamış, alışılmış diziliş ve anlayışını bozmadı. Terim ise rakibinin bu sorununu hem pres yapabilen hem de pas yapabilen 4'lü bir hücum hattıyla değerlendirmeye çalışır gözüküyor. Beraberliğin başarı olduğu bir deplasmanda hayli cesurca ve kimilerince çokça eleştirilecek bir karar ama teoride doğru bir karar. Nitekim maçın bilhassa ilk 30 dakikasında işe de yaradı. İspanyolları cezasahasının uzağında tuttuk. O tehdit sayesinde rahatça çıkamadılar, buna Iniesta'nın da eksikliği eklenince o baskın oyunlarından eser kalmadı İspanyolların. Bizse tam tersine etkili olduk. Semih'in geriye çıkarak top alıp, oyunu açtığı her dakika Nihat, Arda ve Tuncay üçlüsünden bir ya da birkaçı sağ beksiz, asimetrik bir düzenle oynayan, ağır İspanyol savunmasının arkasına kaçırdık. Ya korner kazandık ya da gol pozisyonuna girdik. Nihat o kornerleri çok kötü kullandığı gibi, bir pozisyonu da her zamanki bencilliğini yaparak harcadı. Semih'in topu Casillas da kaldı, Arda topu iyi kontrol edemedi. Galibiyet kaçtı. İspanya ise Torres'in devre sonunda attığı şur dışında çerçeveyi bulamadı. Herşeye rağmen devre arasına 0-0 ile girmek ve İspanya'yı durdurmak büyük moraldi. İkinci devreye de İspanya öyle çok tempolu başlamadı. Pas süratlarini biraz daha arttırsalar da oyunu yine tutuyorduk. Ta ki Fatih Terim'in 57. dakikadaki Semih - Ayhan değişikliğine kadar. Bu değişiklikten sonra topu hiç ileride tutamadık. İspanyolların kendi imkanlarıyla domine edemediği oyunu, biz yanlış bir değişikliğimizle domine etmelerine izin verdik. Bu sadece Semih'in ileride top tutmasıyla ilgili de değil. Semih sahada Emre'den sonra en doğru yere en isabetli pası verebilen oyuncu. Dolayısıyla bu değişiklik Arda - Tuncay - Nihat üçlüsünün verimini de düşürdü. Zira bu oyuncuların savunma arkası koşu yapacakları ortamı ve pas bağlantılarını yok ettik. Terim'in maç sonu demeçlerinde yarın yapılacak olası bir "forvet çıktı ortasaha girdi, korktun" eleştirilerine karşı geliştirdiği savunma mekanizması bile bunun farkında olmadığının ispatı. Benim fikrim bu noktada Nihat'ın çıkması daha mantıklı olacağıydı. Çünkü hem kötü oynuyordu hem de elinizde o tür oynayacak Kazım var yedek olarak. Saha içerisinde ise Tuncay ve Arda var. Semih ise alternatifsiz. Gökhan Ünal bırakın Semih'in alternatifi olmayı bu takımın kadrosunda dahi olmayı haketmeyecek derecede vasıfsız ve vurdumduymaz.Son 10 dakikada yapılsa doğru diyeceğim bu değişiklik fahiş bir hataydı kısacası. 35 dakika İspanya'yı beklemek çılgınlık ve futbol bu tür hatalardan beslenir ve acımasızca da cezalandırır, cezalandırdı da. Sinir bozucu yanı böyle karambol bir golle cezalandırması. Pique'nin golü tam bizim yiyeceğimiz gol. Yine de beklediğimden iyi bir Türkiye bulduğumu söylemeliyim. Bu kadar soğukkanlı ve 30 dakika da olsa kompakt olabileceğimizi sanmıyordum. Gol sonrasındaki manzaraya değinmenin pek manası yok. Gardı düşmüş bir Türkiye ve kendilerine faul dahi yaptırmayacak derecede seri pas yapan ve iştahlanan İspanya arasında kedi fare oyunu oynandı. O dakikaların yaradığı oyuncular ise Sergio Ramos ve Volkan Demirel. Sezon sonu kontratı bitecek Demirel'in değeri biraz daha arttı. Emre Aşık'a da ayrı bir parantez açmak ve profesyonelliğine saygı duymak lazım. 3 gün sonraki maç ise bundan daha zor olacak. Emre - Hakan Balta ikilisi bu maçta ne kadar iyilerse 3 gün sonra "yapma Hakan, yapma Emre" dedirtme ihtimalleri yüksek. Keza bu maçın en kötü İspanyolları Torres ve David Villa'nın vay be dedirtmeleri de. Zira İspanyollar bu kez daha çok boş alan bulacaklar ve o alanlara pas atacak, ters koşular yapabilecek sürüyle oyuncusu var. Boşnakların aldığı deplasman galibiyeti de cabası...
Etiketler: Dünya Kupası 2010, Futbol