Bir İstikrar Masalı
İSMAİL ŞAYAN
Şu dandik tabloda(ben yaptım) iki menajerin ilk beş sezonlarının lig performansları var. İkisi de bu beş sezon boyunca hiç şampiyon yapamamışlar takımlarını…
Menajer 2’nin istikrarlı bir performans sergilediğini görüyoruz. 70 puanın altına hiç düşmemiş, biri dışında her sezon en az 20 galibiyet almayı başarmış ki o sezonda da buna ramak kalmış. Galibiyet oranı her sezon yüzde elli civarında. Hatta biraz fazla istikrar var bile denebilir: En kötü derece dördüncülük ama üçüncülükten iyisi de yok.
Menajer 1 için durum biraz farklı. İkincilikle tamamlanan sezonun ertesinde on birinci sıraya inilmiş. İlk sezonda 23 galibiyet alma başarısını gösterirken ikinci sezonda sayı neredeyse yarısına, 13’e düşmüş. Galibiyet oranı üçte bire de düşmüş, %60’ı da aşmış. 80 puanın üstüne de çıkılmış, 50 puanın altında da kalınmış. Takım, ikinciliği de tatmış, on üçüncülüğü de. “İstikrar”dan söz etmek pek mümkün değil.
İki tablo da Manchester United’ın lig performansını yansıtıyor. Hani şu bizde her istikrar bahsinde adı anılan, yaşayan efsane Sir Alex Ferguson’ın istikrar örneği olarak gösterildiği Manchester United. Her iki tablo da kulübün aynı başkanı döneminde yaşandı. Tabloda “menejer 2” olarak gördüğümüz kişi Ron Atkinson. Tabloda “menajer 1” olarak görünen kişi ise bize yıllardır konu her gündeme geldiğinde “istikrar örneği” olarak gösterilen Sir Alex Ferguson… Takımı ikinciliğe çıkarıp daha sonra on birinciliğe, sonrasında on üçüncülüğe kadar düşüren adam. Üstelik takım önceki dokuz sezonunun yedisinde ilk dört içinde yer almışken…
Beş sezonda iki de FA Cup kazanan ve Matt Busby’den beri kulüp tarihinin en başarılı hocası olan “Big Ron” altıncı sezonun başlarında kovuldu, yerine Ferguson geldi ama o da pek parlak başlayamadı, takım sezonu on birinci sırada tamamladı. İki menajerin de yarım görev yaptığı bu ara sezon(1986/87) tabloda yer almıyor.
Size “istikrar” lafı geçince Alex Ferguson örneğini verenlere inanmayın, onların yaptığı yalan yanlış öğrenilmiş, neredeyse mit haline dönüştürülmüş, “kuyuya atılmış taş” demekten hiç çekinmeyeceğim bir ezberi tekrarlamak yalnızca, düpedüz papağanlık. Hatta imkânınız varsa bu tabloyu önlerine koyup “Madem ki mesele istikrardı, o zaman aynı başkan Big Ron’u neden kovdu” diye de sorun. Belki düşünmeye başlarlar.
Kötü performansa karşın Ferguson’ın görevde kalmasının sebebini “istikrar” diye açıklamak, her şeyden önce Ferguson’a haksızlık etmektir. Ne mesele ne de Ferguson, bu kadar basit değil. Ancak “otorite”ler o kadar çok tekrarlıyor ki tek meselenin bu olduğuna inanası geliyor insanın. Belki tepede istikrar sözcüğünü görmek bile, futbolculuk yıllarının ilk döneminde kendine takımda düzenli yer bulamayınca futbolu bırakıp Kanada’ya göç etme planları yapan bu İskoç’u getirmiştir akıllara.
“İstikrar” konusunda bu miti yıkmak zor, aynı örnek verilmeye devam edilecek. Pek aslı astarı olmadığı halde, sıkça ve “otorite” kabul edilmişlerce tekrarlandığından bu “tartışmasız gerçek” mertebesine erişmiş kalıplardan kurtulmak zor. Misal “koşsaydım Real Madrid’de oynardım” lafı da biraz boş gelir bana, bu Real futbolcularının en önemli özelliği koşmak mıdır ki kardeşim? Real Madrid’de oynayabilmek için gereken şey bu mudur hakikaten? Ya da “kurtarıcı olarak oyuna alınan futbolcu” nasıl bir fetiş malzemesidir? Teknik direktörü mazoşist midir ki takıma maçı getirecek adamı kulübede oturtup hem kendine hem taraftara acı çektirir?
Daha o kadar çok şey var ki… Bunları anlayabilseydim ben de Real Madrid’de yazardım(!) zaten.
Mantıklı bir temeli olmadığı halde aynı kalıplar papağanlanıyor ve dogmalaşıyor. Bu dogmalara sarılanlar arttıkça da futbol konuşup tartışmak zorlaşıyor. “Dünyanın en güzel patronu”nun, Brilliant Disguise’ı kapattığı dizeyle kapatasım geldi: “Who doubts what he’s sure of.”
Etiketler: Futbol, İsmail Şayan