Smaç

Capello'nun İngiltere'si

Teknik adamların şansları ve şanssızlıkları ilk önce kimin halefi olduklarıyla başlar. Başarı ve beklentilerin oluşmasında da etkisi büyüktür. Aragones bu yüzden şanssızdır, Capello bu yüzden şanslıdır mesela. Zira 10. maçında Steve McClaren 4 galibiyet, 4 beraberlik, 2 mağlubiyet almıştı. Capello ise 8 galibiyet çıkardı aynı periyodda. Bu yetmez elbet.McClaren'in takımından daha fazla gol attı, daha az gol yedi, daha fazla pas yaptı, daha az faul yaptı ve Almanya'yı Almanya'da yendi Capello'nun İngiltere'si. Bütün bunları 35 farklı oyuncu kullanmasına rağmen yapabildiler. Takımda eksik olan özgüveni tesis edildi. Bir ara dalga geçilen David James 10 maçın hepsinde oynadı mesela. Benitez'in sezon öncesi gözdesi Gareth Barry de. 2010'a kadar böyle gidilirse Capello'nun yüzündeki gülümsemenin hiç azalmayacağı kesin. Sterlinin Euro karşısında değer yitirmesinden ötürü 1 milyon içeri girse dahi...

Sıkarım Gırtlağını

Kriz Fırsatı

Araplarla Ağustos ayında senelik 20 milyon $ gelir getirecek bir sponsorluk anlaşması imzalamıştı Manchester United. Forma reklamı hariç herşeyi kapsayan bir anlaşmaydı bu. Forma için de AIG'den senelik 28 milyon $ alıyorlardı. Sigorta devi finans kriziyle boğuşuyor, kemerleri sıkabildiği kadar sıkıyor. United da fırsattan istifade formaya Suudileri yerleştireceğe benziyor. Gülme komşuna gelir başına demişler...

Milanello Havası

Milan'ın mevcut kadrosunda özgeçmişinde Inter yazanlar Seedorf, Pirlo ve Favalli. Inter'de 50 maçı zor görmüş adamlar bunlar, fakat Seedorf ile Pirlo Milan için 200'ün üzerinde maç yaptılar. Favalli'nin yaşı yetecek olsa o da yapar eminim. Milanello'ya gelene birşeyler oluyor zira. Şişko Ronaldo'dan dahi faydalanabilmişlerdi, tek karavanaları Vieri. Şu ara 3. bir Interlinin de Milanello'da oda sahibi olacağına dair dedikodular var İtalyan spor sitelerinde. 2010 yılında kontratı bitecek olan Adriano bu Interli. Mourinho defterinden silmişti, Moratti paraya çevirmek derdine düşecektir muhakkak. Bizim bildiğimiz Galiani kelepir fiyata kapatır Adriano'yu, üstüne de Milanello'da rehabilite edip alemlerden kurtarır. Yapacağı en aykırı hareket de Ronaldinho gibi televizyon programında kimin kapısına gül yaprağı döktürdüğü itirafları olur.

İmkansız Goller: Daniel Amokachi

94 Dünya Kupası'nın en akılda kalan takımlarından biriydi Nijerya. O takımın attığı en güzel ve imkansız gol de budur. Amokachi'nin topu önüne alışı, hızı ve gücüyle ekarte ettiği 2 Yunan oyuncuya rağmen kademeden kurtulamayışı ve o an. Pek vakti yok, yapabileceği en iyi vuruşu yapmak zorunda. Yapıyor da. Hem de ne vuruş...

Teşekkür

Yeniliği, değişikliği severim. Banner için de değişiklik istiyor, birşeyler düşünüyordum. Ama alanım network, bu işten pek anlamam. Kaprisimi çekecek biri lazımdı. Çalışma arkadaşım Begüm, nam-ı diğer webgumm imdadıma yetişti. Sonsuz teşekkürler.

Kovalamaca

River Plate ligin dibinden kurtulabilmiş değil. Başkan Aguilar da teknik adamlık koltuğunda Enzo Francescoli hayalinden vazgeçmiş değil. Francescoli de bu River Plate'den memnun değil ama bu iş olmuyor. Aguilar kovalıyor, Francescoli kaçıyor. Daha önce de yer almıştı bu blogda. Uruguaylı profesyonel iş kariyerini daha öne koyuyor, zira zamansızlığını bahane ediyor hep. Ve bu işin kursa bile gitmediğini söylüyor. Başkan Aguilar zaman ve yer kavramını önemsemeksizin baskısını sürdürüyor. Son olarak bir dernek yararına düzenlenen golf turnuvasında dillendirmiş hayalini. Francescoli bu kez kurnazca davranmış ve El Tolo lakaplı Americo Gallego'yu önermiş. Gallego 80'li yıllarda Francescoli ile birlikte River'ın formasını ıslatanlardan. Tam 7 sene, ve onun da teknik adamlık deneyimi yok.Bir sonraki teklifte Francescoli nasıl hayır diyecek ve ne önerecek merak ediyorum.

Düellolar

Çok güzel bir fotoğraftır bu. İki rakip oyuncunun çekilmiş en samimi pozudur diyebilirim. Bobby Charlton ve Franz Beckenbauer. İngiltere ve Almanya gibi takımların maçlarını özel kılan biraz da bu tür adamlardır. Takımlar kadar özel olan oyuncuların buluşmasıdır. 80'li yıllarda insanlar Fenerbahçe ile Galatasaray'ın maçını izlemeye geldiği kadar Rıdvan ile Tanju'nun kapışmasını da izlemeye geliyorlardı, ya da Can Bartu ile Metin Oktay'ı. Dün futbolun en büyük klasiklerinden biri olan İngiltere - Almanya maçı gene oynandı, yıllarca da oynanacak ama Charlton vs. Kaiser gibi özel manşetler atmak eskisi kadar kolay değil. Dünkü maçta bulamadım ben mesela. Resmi görünce düştü aklıma, size de sorayım. Kimlerin karşılaşması özlem yaratıyor futbol seyircisinde, hangi düellolar kaldı izlenecek ?

Hadi Artık 2009

Kimin bedduasını aldılar, kim ah etti bilinmez ama 2008 yılı Fransa için unutulması gereken bir sene olarak kayıtlara geçirildi L'equipe tarafından. Golsüz biten son Uruguay maçıyla birlikte 14 maçta 6 galibiyet, 4 beraberlik, 4 mağlubiyetlik performans 2008'in özeti. Detayları burada. 6 galibiyetin 5 tanesi özel maçlarda. Atılan gol sayısı maç başına 1,14. Yenilen de aynı. Sonraki maç Arjantin ile 2009 Şubat ayında.

Tokat

İyi ve ciddi hazırlandığını yazmıştık Brezilya'nın. Dunga kefaletini 6 golle aldı sabaha karşı. Brezilya'nın son resmi iç saha golünü atan Luis Fabiano hat-trick yaptı. Portekiz'in 2 golünün hiçbirinde ise Dünya'nın en iyi futbolcusunun (!) imzası yoktu. Olmayınca başka şekilde imza atmaya çalıştı. Belkıran Cristiano Ronaldo, Kemikkıran rolüne büründü. Önce Marcelo'nun gırtlağına sarıldı, sonra Milan'a gideceği yazılıp çizilen Fluminense'nin savunma oyuncusu Thiago Silva'ya çift daldı. Tokadı gerçekten yese yakışırdı ama bu da yeterli. Carlos Queiroz'un da iyi ki Alex Ferguson'u var...

Brazil 6- Julio Cesar, Maicon (Daniel Alves 79'), Luisao, Thiago Silva, Kleber (Marcelo 81'), Gilberto Silva, Elano (Mancini 75'), Anderson(Josue 79'), Kaka, Robinho (Alex 81') and Luis Fabiano (Adriano 63'). Coach- Carlos Dunga.

Portugal 2- Quim, Bosingwa, Bruno Alves, Pepe, Paulo Ferreira, Maniche (Cesar Peixoto 82'), Tiago (Raul Meireles 45'), Deco (Joao Moutinho 63'), Danny (Nani 45'), Cristiano Ronaldo and Simao. Coach- Carlos Queiroz.

Brazil- Luis Fabiano (8', 24', 57'), Maicon (55'), Elano (63'), Adriano(90')

Portugal- Danny (4') , Simao (61')

İmkansız Goller: George Weah

1996 yılından bir Milan maçı, Weah topu kale önünden alır ve olaylar gelişir.

Hazırlık Maçından Fazlası

Ne Fatih Terim'in ne de oyuncularımızın standardı olmadığından; bu maçta olanların üzerinden bir sonuca varmak, geleceğe dair beklentiye girmek yersiz. Üstelik dünkü maçta Eren'deki pırıltı, Tuncay'daki ustalık dışında göz okşayacak birşey de yoktu. Benim tüm dikkatim bir noktadan sonra tribünleri dinlemeye yoğunlaştı. O noktanın ilki Tuncay'ın golüne "ja woll" diye sevinen, elinde Beşiktaş kaşkolu olan bir gurbetçinin tribündeki portresiydi. Arada kalmış bir kuşağın temsilcilerinden besbelli. Velakin Türkiye için özlem duyduğu ve tutkulu olduğu her haliyle ortadaydı. Yaşadığı yerde kendisi gibi olanların çokluğuna rağmen belli ki o tutkuyu yaşaması o medeniyette pek mümkün değildi. Hayata 1-0 yenik başlayanları biliyorum, güzel ülkemde de birçoğumuzun kaderi. Ama hayatı 1-0 yenik kapatmıştı sanki o genç ve yaşayabileceği her sevinci, her coşkuyu, her galibiyeti ölesiye kovalamaya and içmiş gibiydi. Bunun tribündeki kadar saf olanını da bulmak zor. Durduk yerde meşaleler yakıldı, "auf wiedersehen" tezahüratı dakikalarca ve "nasıl koyduk" der gibi yapıldı. El hareketleri de kaba değil, medeni hayatta onlara atılan bakışlar gibi alaycıydı. Bir maçtan hele de hazırlık maçından fazlasıydı, kendilerini tutamayıp sahaya girecek kadar damarları hırs dolmuştu. Türkiye ve Türkler oraya gidişinde de böyle olacak. Olsun da, başka türlü çekilmez yoksa.

Dunga'nın Kefaleti

Brezilya 3 maçtır kendi evinde bırakın kazanmayı, gol dahi atamıyor. Dunga için de çanlar çalıyor, hayli kaygan bir zeminde yapıyor işini. Portekiz maçı onun için bir milat, içine girdiği kriz için bir kefalet olabilir. O yüzden bütün starlarını sahaya sürecek. Kaka, Robinho ve Brezilya'nın son resmi golünü atan Luis Fabiano. Ve bu yüzden kutu gibi, 20000 kişilik bir stadyumda oynanacak maç. Portekiz'in silahı Cristiano Ronaldo. Brezilyalı taraftarlar takımın halini ve Kaka'yı filan bir kenara koyup onun peşinde imza, resim derdindeler. Kimisi de böyle pankartla ilgi çekmeye çalışıyor. Maç naklen NTVSpor'da, muhtemel 11'ler aşağıda.

Abel Xavier

Kapalı Gişe Bundesliga

Bundan 2 hafta önce Kim Tutar Bundesliga'yı başlıklı yazıda Bundesliga'nın gol ortalamarının diğer liglere oranla yüksekliğine dikkat çekip, Avrupa'nın en izlenesi ligi olduğuna işaret etmiştik. Bir değişiklik yok. Almanya'da 5 takım maç başına 2 gol veya fazlasını atıyor. İngiltere ve İspanya'da bu rakam 3. İtalya'da ise 0. Şu ana kadar ki seyirci ortalamaları da bu sıralamayla paralel ilerliyor. Bundesliga bu sene 41000 seyirciye oynuyor ortalama. Neredeyse kapalı gişe. Geçen sene bu rakam 38975 idi. Bundesliga'yı 35000 ortalama ile EPL, 25000 ortalama ile La Liga ve 24000 ortalama ile İtalya Serie A takip ediyor.

En Popüleri Aragones

Luis Aragones aldığı son galibiyetlerle koltuğunu biraz da olsa sağlamlaştırdı. Buna rağmen internet aleminin en çok tartışılan teknik direktörü olma konusundaki ünvanını bırakmış değil. Web üzerinde yapılan atıflardan internetin en önemli insanlarını sıralayan Lalistawib kuruluşuna göre yapılan 17 milyon atıfla sportif kategoride 4. genel kategori de ise 53. durumda Aragones. Teknik adamlar arasında ise Mourinho ve Diego Maradona'nın önünde 1. Daha 5. ay önce 250.000 altında atıf yapıldığını düşünürsek muazzam bir sıçrama bu. Kovulur ya da görevinden başka bir takım için ayrılırsa neler olacağını siz düşünün artık. Obama halt eder sanırım.

VFB Stuttgart ve Manuel Fischer

2 sezon öncesinin şampiyonu VFB Stuttgart bu sene Bundesliga'da dökülüyor. Takımın en değerli oyuncusu Mario Gomez de bir an evvel topuklamak derdinde. Artık o da eskisi kadar özverili değil. Bu yüzden de kulüp ve hocası Armin Veh tarafından da açık açık eleştiriliyor. Peki ya kulüp ve teknik kadrosu? Onlar işlerinde ne kadar başarılılar ? Mesela takımdaki oyuncuların potansiyelleri hakkında ne kadar isabetli karar verebiliyorlar ? Joachim Löw İngiltere ile oynanacak hazırlık maçına 3 yeni oyuncu çağırdı. İkisi ligin tepesindeki Höffenheim takımından. Stoper Marvin Compper ve sağ bek Andreas Beck. İki oyuncu da Stuttgart'ın yetiştirdiği ama yetersiz bulunarak gözden çıkarılan oyuncular. Höffenheim'ın kadrosunda VFB Stuttgart altyapısı alan bir oyuncu daha var. O da savunma oyuncusu ve takımın önemli taşlarından Matthias Jaissle.

Stuttgart'ın avucunun içerisinde olup da faydalanamadıkları ve şimdi Bundesliga'nın kalburüstü oyuncusu konumundaki futbolcular sadece bunlarla da sınırlı değil. 5 senedir Karslruhe'nin kalesini koruyan ve kulübün diriliş sürecinin önemli rol adamlarından Markus Miller henüz 18 yaşındayken Gottlieb-Deimler Stadı'nda maça çıkıyordu. 20 yaşında yol verdiler, şu an 26 yaşında ve bana göre Bundesliga'nın en iyi kalecilerinden biridir. Miller kadar kaliteli olmasa da şu an Wolfsburg'un kalesini koruyan Benaglio da henüz 19 yaşındayken Stuttgart'ın elinden geçmiştir. Wolfsburg'un gelecek vaadeden ortasaha oyuncusu Christian Gentner de Stuttgart'ın altyapısından yetişmiştir. Yunan Amanatidis'i keşfedip de yararlanamayan da Stuttgart'tır.

Hülasa VFB Stuttgart dibine ışık vermiyor pek son senelerde. Hildebrand, Hinkel, Kuranyi dönemleri geride kaldı. Gomez yuvadan uçmaya çok yakın ve eldeki yegane ofansif adam da 19 yaşındaki Manuel Fischer. 2005 - 2006 yılında Almanya'nın U17 takımıyla 13 gol atarak bu alandaki rekorun da sahibidir. Ama onu da kaçıracak bu gidişle Stuttgart. Zira Fischer'in o dönem ki takım arkadaşlarından Marko Marin A Milli Takıma kadar yükseldi, Kroos da Bayern rotasyonunda epeyce yer buluyor. Fischer ise Olcan Adın kıvamında hala.

Ribery ve Fauller

Üçe Üç Kala

Brezilya Serie A'da 35. hafta sonuçlandı. Sao Paulo kendi evinde 59000 taraftarı önünde Figueiranse'yi 3-1 yendi. Gremio da Coritiba'yı 2-1 ile geçti. Bu iki takımın şampiyonluktaki takipçileri Cruzeiro ve Palmeiras ise deplasmanda 5-2 mağlup oldular. Palmeiras'ın bu 2 haftada aldığı üstüste 2. mağlubiyet. Luxemburgo'nun kariyerinde de bir kırılma noktası olabilir zira bu mağlubiyetleri kader haftalarında rakipleri Flamengo ve Gremio'ya karşı aldı Palmeiras. Gremio mağlubiyetine taraftar çok sinirlendi ve Flamengo maçından önce havaalanında Luxemburgo fiziksel saldırıya uğradı. Sonuç yukarıda. Neticede sezonun en büyük yatırımlarını yapan takımı Palmeiras ligde 5. duruma düştü ve artık Libertadores'e katılmak çabalayacaklar.



Şampiyonluk içinse Gremio ile Sao Paulo çekişecekler. Aralarında 2 puan fark var, velakin Gremio fikstür açısından daha rahat gözüküyor. Her ne kadar 2 maçı deplasmanda olsa da son 3 haftadaki rakipleri ligin rahat ve iddiası olmayan takımları. Atletico Mineiro, Vitoria ve küme düşmesi kesinleşmiş Ipatinga. Sao Paulo ise küme düşmeme mücadelesi yapacak olan ve geleneği güçlü takımlar olan Vasco ve Fluminense ile ardarda oynayacak. Vasco maçı deplasmanda. Son hafta ise konumu rahat Goias deplasmanına gidecekler, velakin onların da evlerinde çok zor kaybeden bir takım olduğunu belirtmek gerek.

Şayet Sao Paulo şampiyon olursa bunu 3. kez peşpeşe başarmış olacaklar ve bu Brasileirao için bir ilk. Muazzam bir finiş bekliyor bizi. Puan durumu ve fikstür burada.

Balayı Bitti

Geçen seneden farkı teknik adam ve başkan olan Valencia bu seneye fırtına gibi girdi. Alınan seri galibiyetler sonrası La Liga'nın tahtına da oturdular epey bir süre. Son birkaç haftadır iyi gitmiyorlar. Evlerinde oynadıkları son 3 maçta galip gelemediler. 3 maçın son halkasında Real Madrid ve Barcelona'dan toplam 13 gol yiyen Gijon'a yenildiler bu hafta. Aynı Mestalla'daki ilk mağlubiyetlerini de yine 2 hafta önce ligin klasman takımlarından Santander tattırmıştı. Arada da UEFA Kupası'nda Kopenhag ile yenişemediler. Önlerindeki fikstür Sevilla, Real Betis ve Barcelona. Emery için balayı bitmiş gözüküyor. Kış geldi kış...

İmkansız Goller: Jay Jay Okocha

Watch more My Video videos on AOL Video

Sene 1993. Okocha henüz Türkiye'ye gelmemiş Eintracht Frankfurt forması giyiyor, Oliver Kahn Karlsruhe'de oynuyor. Bu ikili bir Bundesliga maçında karşı karşıya gelirler. Sonucu videoda. Keşke bir video daha olsaydı da, o zamanlar Okocha'nın hocası olan Klaus Topmöller'i de görebilsek kenarda.

Katalan Bayramı

Barcelona 9 maçtır galip geliyor, haliyle Katalan medyasının da keyfi yerinde. Sport'un birinci sayfasını alamadım bir türlü gerçi ama hep beraber "ne olacak bu Real Madrid'in hali" yayınları yapıyorlar. Real Madrid'in içinde bulunduğu krizle ilgili incelemelerde bulunup, anektodlar veriyorlar. Raul ile Hollandalılar arasında Real Union maçındaki frikikten başlayan bir otorite savaşı olduğu, Schuster'in alman genlerinden kaynaklanan taktik esneksizliği, oyuncularla arasındaki iletişim sorunu gibi konular liste başı. Sport gazetesi bir de güzel enstantane yakalamış. Schuster 1-0 kaybedilen Valladolid maçından sonra toplantı odasına giderken, koridorda Casillas ile karşılaşıyor ve en ufak bir iletişim dahi yok. Adeta yoksayıyorlar birbirlerini. Videosu burada.

Amorti

Kaybedilen bir sezonda taraftarına verebileceğin yegane hediyedir derbi galibiyeti. Sezonun amortisidir. Spalletti de öyle düşünüyor olacak ki, pek tercih etmediği 4-3-1-2 ile çıkardı takımı. Totti'nin önünde Baptista ve Vucinic ile hücum edip, kazanmak niyetindeydi. Delio Rossi de Zarate - Rocchi - Pandev'in vurucu güç bir olduğu bir 4-3-3 tercih edince Serie A'nın temposunun çok üzerinde, seyrine doyum olmayan bir maç çıktı ortaya. Lazio'nun orta üçlüsü Roma'ya göre daha canlıydı ve bu sayede de oyunu genelde domine ettiler ama futbolun meşhur final pas/vuruşlarını yapamadılar. Yazık oldu Zarate'nin slalomlarına. Bunların bedelini ise ikinci devre başında başlayan ve aşağı yukarı 10 dakika süren performansıyla Baptista ödetti. O Baptista ki, topu her aldığında tribünlerden ıslık yiyordu. Attığı nefis gol sayesinde bir süre rahat bırakılır sanıyorum. Benzer şekilde maçtan karlı çıkabilecek bir başka Romalı da Menez'di aslında; velakin yeterince kararlı değildi. Olsaydı şayet, Roma son 20 dakikada ipini koparıp saldıran Lazio'ya 3-5 arası bir tarife uygulayabilirdi. Bu arada Ercan Taner'e de bir paragraf açalım. Çok özlemiş derbi anlatmayı, hele de böyle kaliteli bir derbi anlatmayı. Her kelimesinde, vurgusunda belli ediyordu. Ben de özlemişim bir derbide onun sesinden kaçan gollerin, pozisyonların heyecanı hissetmeyi.