Türkiye Ligi'nde gol atmak zor. Ligin değişen karakteri buna eskisi gibi kolay imkan vermiyor. 3 büyükler toplamının son 3 sezonda maç başına attığı ortalama gol sayısı 2'nin altında. Üstesinden gelmek için kaliteyi arttırmak bir yöntem. Dolayısıyla forvet hattına yabancı santrfor transferi yapmayı anlıyorum. Anlamadığım şey neye göre yapıldığı. Fenerbahçe'nin son yıllarda transferde en çok güvendiği ülke Brezilya. Sempatimi bir tarafa koyuyorum ve bu ülkeden çıkan oyuncuların Avrupa futboluna uygun olmadığı için Brezilya'dan transfere karşı çıkan çoğunluğun aksine düşünüyorum. 1970 - 94 arası girdikleri futbol bunalımından gerekli sonuçları çıkarmış bir ülkedir Brezilya. Oyunun fizikselliğini anlamış, savunma ve ortasahanın önemini kavramış ve sistemlerini buna göre adapte etmiştir. Hem saha içinde hem saha dışında. Altyapı uzmanları, fizyoterapist, kondisyoner, diyetisyen anlamında lider ülkelerden biri konumundalar artık. Ve Brezilya artık sadece hücum oyuncusu değil, Avrupai karakterde ortasaha, savunma oyuncusu ve kaleci üretimi de yapabiliyor. Tabusunu yıkamayanlara sertliğiyle nam salmış İtalya Serie A'da tepeye oynayan Inter, Milan, Juventus ve Roma kadrolarına bir göz atmalarını tavsiye ediyorum.Yine de futbol genleri hücum etmeye programlanmış Brezilya'dan ilk olarak santrfor alırım ben. Bu ülkeden stoper, kanat beki, ön libero, kanat hücumcusu ve ofansif ortasaha alan Fenerbahçe ilginç bir şekilde forvet tercihlerini Anelka, Kezman ve Güiza gibi Avrupalı'lardan yana kullanmış.Bu 3 oyuncunun ligde aldığı toplam süre 9538 dakika. Yani 106 maç. Attıkları toplam gol sayısı 48. Ortalama 198,7 dakikada 1 gol ediyor. % 50 verim yani 2 maçta 1 gol sınırını aşıp, 3. maçtan süre yemişler. İçlerinde en kötü ortalama sahip olan oyuncu bu sezon başına kadar 235 dakikada 1 gol ile İspanya milli takım rotasyonunda yer bulan, La Liga gol kralı Guiza idi. Bu sene 5 maçta attığı 3 gol ile 214,5 dakikaya yükseltti formunu. Gol atamama krallığını da Anelka devraldı. Geçen senenin EPL gol kralı, Fransa Milli Takım oyuncusu 223,5 dakikada 1 gol atıyordu Fenerbahçe'de. Taraftarın en çok uğraştığı, içlerinde en az krediyi verdiği, Tanrı'ya yardım çığlığı atan Kezman'ın ortalaması ise 170,2 dakikada 1 gol. Hollanda'da gol kralı olmuş, EPL ve La Liga'da üst düzey takımlarda kariyeri olan ve ülkesinin önemli futbol figürlerinden biri o da.Verim olarak dip yapmalarının yanında üç ortak yanları var. Oyuncu karakterleri itibariyle temas ve mücadeleden hoşlanmayan, devamlılıkları düşük, dar alanda ve hava toplarında etkisiz, driplingi seven ve topu aldıklarında ikinci şansı yaratamayan, tek atımlık oyuncular. İkinci santrfor tanımına daha uygunlar. Aziz Yıldırım döneminde alınmışlar. Aynı Aziz Yıldırım tarafından seçilen ve tek santrfor oynatmayı daha çok tercih eden teknik direktörlere emanet edilmişler. Bu yüzden sistem kurbanı olarak da biliniyorlar. Doğru ama eksik. Zira Fenerbahçe'nin oyununu bu oyunculara göre adapte ettiği dönemde de kıyamet gibi gol kaçırdılar ve oyun içerisinde de kara delikten farksızdılar. Anlatıldıkları ve gösterildikleri kadar iyi bitirici değiller esasen. Kariyer ortalamaları bunu anlamak için yeterli. Dönem dönem parlayabilmiş, standart yoksunu forvetler hepsi. Anelka mesela, Chelsea'da bir dönem gol kralı olup, aynı takımda 20'ye yakın maçta peşpeşe gol atamamazlık sendromuna girebiliyor. Bir de bu oyuncuların öncesi var. Manzara o döneme bakıldığında daha bir netleşiyor.
Pierre Van Hooijdonk, Nobre ve bu 3 oyuncuya tercih edilmeyen Semih Şentürk'ün ligde aldıkları toplam süre 14893 dakika. Yani 165 maç. 112 gol atmışlar toplam. 133 dakikada 1 gol ediyor. PVH ve Nobre'nin ortalamaları 135,7 dakikada 1 gol. Semih 126,85 dakikada 1 gol ile en iyi ortalamaya sahip.Bunların da üç ortak yanı var. Oyuncu karakterleri itibariyle devamlılıkları yüksek, temastan ve fiziksel mücadeleden çekinmeyen, dar alanda ve havadan etkili, topu çok iyi taşıyamasa da iyi saklayabilen ve en önemlisi etkili dağıtabilen, pasör oyuncular. Karakter farklılıkları dışında Anelka, Kezman ve Guiza ile iki özellikleri de ortak. Aynı teknik adamlarla, üç aşağı beş yukarı aynı çekirdek kadroyla çalışmışlar. Ve Aziz Yıldırım döneminde transfer edilmişler. Bilançolara gömülmek, oradan sonuçlar çıkarmak sevdiğim bir tarz değil ama değer böyle ölçülüyor maalesef. Anelka, Kezman, Guiza üçlüsüne ödenen bonservis yaklaşık 30 milyon €. PVH ve Semih'e ödenen bonservis ise 1 milyon € yoktur. Nobre zaten kiralıktı.Fenerbahçe kulübünde transferin başrolünde teknik adamlar değil yönetimler olduğuna göre bunun hesabını verecek de bellidir. Aynı teknik adamlar döneminde nasıl bu kadar birbiriyle alakasız oyuncular alınıyor sorusuna bir cevap vermeli Aziz Yıldırım. Ve takım rayında giderken teknik adamlara ortalama 10 milyon € gücünde baskı üreten forvet takıntısı üretmeyi de bırakmalı. Fenerbahçe tarihi böyle boş ve lüzumsuz santrfor transferlerinden dolayı, sistemi zedelenmiş ve görevini tamamlayamamış takımlarla dolu.
Etiketler: Futbol, sporyazarlari.com, Türkiye